Normal görünüm

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.
Dün — 19 Nisan 2024Sağlık

Emine Erdoğan: Türkiye tamamlayıcı tıpta cazibe merkezi olacak

Tarafından: NTV
19 Nisan 2024 at 21:20
Emine Erdoğan: Türkiye tamamlayıcı tıpta cazibe merkezi olacak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Türkiye'nin tamamlayıcı tıpta dünya için cazibe merkezi olacağını ifade etti. Emine Erdoğan, topraklarının zengin şifa birikiminin, Sağlık Bakanlığınca patenti alınan "Anadolu Tıbbı" markası altında daha da geliştirilerek insanlığın istifadesine sunulacak olmasının ümit verici bir gelişme olduğunu dile getirdi.

Emine Erdoğan, İstanbul'da bir otelde Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ev sahipliğinde düzenlenen "DSÖ-Bitkisel İlaçlar İçin Düzenleyici İşbirliği Ağı (IRCH) 15. Yıllık Toplantısı" ile "Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Kılavuz ve Strateji Geliştirme Çalıştayı"nda yaptığı konuşmada, Türkiye'den ve dünyanın farklı yerlerinden gelen bilim insanları ile buluşmaktan büyük memnuniyet duyduğunu söyledi. Sağlığı korumanın ve hastalıklardan arınmanın, var olduğu günden bu yana insanlığın ortak derdi olduğunu dile getiren Erdoğan, bu yolda birbirine eklenerek kar topu gibi büyüyen tecrübelerin insanlık tarihinin tüm birikiminden izler taşıdığını belirtti. Erdoğan, sahip oldukları bu hazinenin, Doğu'nun ve Batı'nın, geleneksel ve modernin ahenk içinde yoğrulmasının eşsiz bir sembolü olduğunu kaydederek, "Yüzyıllar boyunca hekimler, 'Biz insanı en güzel biçimde yarattık.' ayetikerimesinin bir tezahürü olarak, kutsal kabul edilen sağlığı korumak ve bu uğurda tedavi yöntemleri geliştirmek için tabiatı incelemiş, yaratılan her şeyi hikmet nazarıyla satır satır okumuştur. Şifanın arandığı en kadim kaynaklardan biri hiç şüphesiz hala keşfedilmemiş sayısız türü bünyesinde barındıran bitkiler alemidir. Bugün fitoterapi olarak bilinen bitkilerle tedavi, bilimsel geçerliliği olan, kanıta dayalı bir tedavi yöntemi halini almıştır." diye konuştu. "SAYISIZ ALİMİN KEŞİFLERİ VE KALEME ALDIKLARI ESERLER KEŞFEDİLMEYİ BEKLEMEKTEDİR" Bugün birçok hastalığın tedavisinde bitkilerden elde edilen ilaçlar kullanıldığını bildiklerine dikkati çeken Erdoğan, "Anadolu toprakları, sahip olduğu 3 bini endemik, toplam 12 bin bitki türüyle bitkilerle tedavi alanında müstesna bir yere sahiptir. Sadece bitki çeşitliliği açısından değil, üzerinde birçok önemli hekim ve bilim insanının yaşamış olması hasebiyle de Anadolu toprakları kadim tıp kaynakları açısından önemli bir konumdadır. Razi'den İbn Sina'ya, Hipokrat'tan Galen'e sayısız alimin keşifleri ve kaleme aldıkları eserler hala bilim insanlarımız tarafından keşfedilmeyi beklemektedir." ifadelerini kullandı. Emine Erdoğan, buna bir örnek olarak, geçen yıllarda tercümesini gerçekleştirdikleri "Kitabül Cemi Fil Edviyetül Müfrede" kitabından bahsetmek istediğini aktararak, şöyle devam etti: "13. yüzyılda yaşayan ve botanik biliminin kurucusu olarak kabul edilen İbnü'l Baytar'ın bu değerli eserinin ne yazık ki Türkçe tercümesi bulunmuyordu. 19. yüzyılda Batılı bilim insanları tarafından önemi fark edilerek çeşitli dillere çevrilmiş olan bu eseri Türkçeye kazandırmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ancak elbette yeterli görmüyoruz. Ülkemizin bu anlamda büyük bir potansiyeli ve mirası var. Bu mirasın modern bilimin süzgecinden geçerek günümüze kazandırılmasının, insan hayatına eşsiz bir katkı sunacağı kanaatindeyim." Tıp alanında miras aldıkları bu köklü geçmişe sahip çıkmayı, milli ve vicdani bir sorumluluk olarak gördüklerine işaret eden Erdoğan, bu nedenle yürüttükleri çalışmaların bu sorumluluk duygusunun bir sonucu olduğunu söyledi. Emine Erdoğan, hastalıklarla mücadelenin, biçim değiştirse de her dönem insanlığın temel uğraş konularından biri olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: "Teknolojinin gelişmesiyle teşhiste katedilen mesafenin önemini yadsıyamayız. Ancak diğer taraftan artan kronik hastalıklar ve aşırı ilaç kullanımı tüm dünyada sağlık politikalarını yeniden gözden geçirmenin zorunlu olduğu kanısını güçlendirmiştir. Bu noktada DSÖ geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinin ülkelerin sağlık sistemlerine dahil edilmesini teşvik etmektedir." Tarihi öğretilerin gün yüzüne çıkarılıp modern uygulamalara entegrasyonunda üzerlerine düşeni yerine getirmek için 2012 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları (GETAT) Dairesi Başkanlığı kurulduğunu aktaran Erdoğan, gerekli mevzuat düzenlemesi yapıldığını vurguladı. "SAYISIZ ALİMİN KEŞİFLERİ VE KALEME ALDIKLARI ESERLER KEŞFEDİLMEYİ BEKLEMEKTEDİR" Emine Erdoğan, 2014 yılında yürürlüğe giren Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği'nin bu çerçevede önemli bir adım olduğundan bahsederek, şunları söyledi: "Bu sayede Sağlık Bakanlığı öncülüğünde, birçok üniversitede GETAT eğitim ve uygulama merkezleri açıldı. Ancak GETAT uygulamalarının bilimsel ve akademik bir zeminde yürütülmesi son derece önemli. Bu minvalde geçtiğimiz aylarda ülkemizin saygın araştırma kuruluşlarından biri olan TÜBİTAK Başkanlığımız tarafından geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın araştırılmasına yönelik proje çağrısına çıkıldı. Akademik çalışmaların ve bilim insanlarının GETAT uygulamalarına gösterdiği ilginin son derece önemli olduğunu düşünüyorum." Bu sayede Türkiye'nin GETAT uygulamalarında önde gelen ülkelerden biri ve tüm dünya için bir cazibe merkezi olacağına emin olduğunu vurgulayan Erdoğan, topraklarının zengin şifa birikiminin, Sağlık Bakanlığınca patenti alınan "Anadolu Tıbbı" markası altında daha da geliştirilerek insanlığın istifadesine sunulacak olmasının ümit verici bir gelişme olduğunu dile getirdi. Emine Erdoğan, başta Sağlık Bakanlığı ve DSÖ olmak üzere organizasyonda emeği geçenlere ve katılımcılara katkıları için teşekkür etti. Hz. Muhammed'in "Sağlık, vücutları sağlam insanların başına konmuş bir taçtır. Onu ancak hastaların gözü görür." hadis-i şerifini aktaran Erdoğan, "Hastalığın değil, şifanın merkeze alındığı, geleneğin hak ettiği itibara yeniden kavuşarak hayatımıza hikmeti ve şefkati kazandırdığı bir dünyayı, hep birlikte inşa edebilmeyi diliyorum." şeklinde konuştu. Emine Erdoğan, katılımcılarla aile fotoğrafı çektirdi Emine Erdoğan, programa katılan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sağlık Bakan Yardımcısı Huzeyfe Yılmaz, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. İhsan Ateş, DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Dr. Hans Kluge, DSÖ Geleneksel, Tamamlayıcı ve Entegratif Tıp Birimi Sorumlusu/ DSÖ-IRCH Sekreterya Grup Başkanı Dr. Kim Sungchol ve DSÖ-IRCH Sekreterya Grup Başkan Yardımcısı Dr. Charles Wu ile aile fotoğrafı çektirdi. Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu (TÜMATA) tarafından mini konser verilen programda, çalıştayla ilgili tanıtım videosu izletildi. Programda, Sağlık Bakanı Koca ve DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Dr. Kluge konuşma yaptı. Konuşmaların ardından, Sağlık Bakanı Koca, Emine Erdoğan'a geleneksel tıbbın simgesi olan "Hayat Ağacı"nı hediye olarak takdim etti. Emine Erdoğan daha sonrasında beraberindekilerle Sağlık Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan "Anadolu'da Tıbbın Tarihi" sergisini ziyaret etti. Sergide, geleneksel tıp yöntemlerinin yer aldığı kitaplar ve bitkiler tanıtılıyor.

Bakan Koca duyurdu: MHRS'de yeni kurallar

19 Nisan 2024 at 17:43
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Merkezi Hekim Randevu Sistemi'ndeki (MHRS) sorunların çözümü için alınan yeni kararları duyurdu. Randevu alıp gelmeyenler 15 gün içerisinde aynı branştan, ikinci kez gelmediğinde ise 15 gün içerisinde tüm branşlardan randevu alamayacak. Kararla ayrıca randevu iptal süreleri de sınırlandırıldı.

Esnediğimizde neden gözümüz yaşarır?

19 Nisan 2024 at 01:25
Esnerken gözlerinizin sulanması olağandışı bir durum değildir. Bu gözyaşlarına alerjiler ve yüzünüzdeki kas kasılmaları gibi çeşitli şeyler neden olabilir. Sizin için esnerken gözümüzden yaş gelmesinin nedenlerini derledik. İşte, merak edilenler...

Bakan Koca açıkladı: MHRS’deki sorunların çözümü için yeni kararlar

Tarafından: NTV
19 Nisan 2024 at 14:37
Bakan Koca açıkladı: MHRS’deki sorunların çözümü için yeni kararlar

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Merkezi Hekim Randevu Sistemi'ndeki (MHRS) sorunların çözümüne ilişkin alınan yeni kararları duyurdu. Gelemeyeceği randevuları iptal etmeyen hastalar durumun ilkinde 15 gün içerisinde aynı branşa randevu alamayacak. Aynı şekilde randevusuna ikinci kez gelmediğinde 15 gün içerisinde tüm branşlardan randevu alamayacak. Bakan Koca, randevu iptal süresinin de sınırlandırıldığını duyurdu.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden alınan hastane randevularına ilişkin yeni düzeni duyurdu. MHRS’deki sorunları temel faktörleriyle ele aldıklarını ifade eden Bakan Koca, "Randevu sorununa karşı hem vatandaşlarımızı hem de hekimlerimizi memnun edecek bir çözüm oluşturduk." dedi. Öncelikle iptal edilmeyen randevulardan kaynaklanan, kullanılamayan kapasiteyi diğer vatandaşların kullanımına açacaklarını belirten Bakan Koca, "Gelemeyeceği randevuyu iptal etmeyen vatandaşlarımız söz konusu durumun ilkinde 15 gün içerisinde aynı branşa randevu alamayacak. Aynı şekilde randevusuna ikinci kez gelmediğinde 15 gün içerisinde tüm branşlardan randevu alamayacak." ifadelerini kullandı. RANDEVU İPTAL SÜRESİNDE DEĞİŞİKLİK Son dakika iptalleri nedeniyle atıl kapasite oluşmaması için randevu iptal süresini, en geç bir önceki gün saat 23.59’la sınırlandırdıklarını da dile getiren Bakan Koca, "İptal edilen randevular yerine, muayene saatinden 1 saat öncesine kadar yeni randevu verebileceğiz. Böylelikle daha fazla hastamızın randevu almasını ve kapasitenin verimli kullanılmasını sağlamış olacağız." dedi.
Dünden önceki günSağlık

Hem günlük kalsiyum ihtiyacının yüzde 10'unu karşılıyor hem de egzamaya şifa

18 Nisan 2024 at 22:33
Allah (cc) helal gıda da insanoğluna birçok şifa bahşetmiş. Helal dairesinden ayrılmadığımızda  hem haram işlememiş olur hem de sağlıklı yaşarız. Rabbimizin bize bahşettiği helal ve Tayyib olan yemişlerden bir tanesi de kuru duttur. Günlük kalsiyum ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayan  kuru dutun en büyük faydalarından biri de egzamaya çok iyi gelmesidir. Dut meyvesi mevsiminde yenildiği gibi kurutularak da tüketilir. Özelikle kış aylarında hastalıklardan korunmak için kuru dut tüketilmesini öneren uzmanlar kuru duttaki şifaları saymakla bitiremiyor. Helal ve temiz dut meyvesinin yaş halinin yanında  kuru halinin de sağlığa faydaları saymakla bitmiyor. Mevsiminde taze iken bolca tüketilen dut meyvesi, kurutulmuş olarak da bolca tüketilmelidir. Dut kurusu diğer bir adıyla kuru dut helal sağlıklı, besleyici ve hastalıklara karşı koruma sağlayan şifa kaynağı bir yemiştir. Günlük kalsiyum ihtiyacının yüzde 10'unu karşılarDut kurusu C ve K vitaminleri başta olmak üzere protein, lif, kalsiyum ve büyük bir demir kaynağıdır. Sağlık açısından oldukça şifalı bir yemiştir. Öğün aralarında aperatif olarak tüketilebilir. Günlük kalsiyum ihtiyacının yüzde 10’unu karşılar. Yüksek oranda kalsiyum içermesi sebebiyle kemik ve dişleri kuvvetlendirir, osteoporoz yani kemik erimesini engeller. Egzamanın şifası için kuru dutKuru dutun en büyük faydalarından biri de egzamaya şifa vesilesi  olmasıdır. Ellerinde ya da vücudunun farklı bölgelerinde egzama rahatsızlığı olan kişiler, egzamalı bölgelerin kanamasından ya da çatlamasından rahatsız olurlar. Egzamaya karşı dut kurusunun faydası için 3 bardak su kaynatılır. Kaynadıktan sonra bir avuç beyaz dut kurusu kaynayan suyun içine atılır. 5-6 dakika da bu şekilde kaynatılır. Daha sonra dutların bulunduğu su ocaktan alınır su ılıklastıktan  sonra egzama ellerde ise eller bu suyun içine sokulup 10 dakika kadar bekletilir. 10 dakika sonra ellerinizi sudan çıkarın ve 1 saat kadar yıkamayın. Bir saat sonra yıkayın. Haftada 3 ya da 4 kez dut kurusunu elleriniz için uygulayabilirsiniz. KURU DUTUN FAYDALARI NELERDİR?-Kuru dut iyi bir antioksidan kaynağıdır. Hastalıklara karşı koruma sağlar. -İçerdiği yüksek C vitamini sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara kolay yakalanmayı önler ve kalp hastalığına yakalanma riskini azaltır. -Kan şekerini düzenlenler. -Karaciğeri güçlendirir. - Tayland Khon Kaen Üniversitesinin yaptığı bir araştırmada dut kurusunun beyni koruduğu, beyin fonksiyonlarını güçlendirdiği ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda hafızayı da güçlendirir. -Kalbi korur, kalp hastalıklarını önleyici etkisi vardır. -Mideye iyi gelir, bağırsakların düzenli ve iyi çalışmasına fayda sağlar. -Kolesterolü düzenleyici, dengeleyici etkisi vardır. -Diş eti rahatsızlıklarına da iyi gelir. -Kan dolaşımını arttıran dut kurusu kan basıncını düşürür. -Damar sertliğini önlemeye yardım eder. -Kansızlık yani anemiyi önleyici etkisi vardır. -Bağırsaklarınızda kurt mu var? Bu durumdan rahatsızsanız kuru dut tüketebilirsiniz. Aç karnına tüketilirse bağırsaklarda bulunan kurtların düşürülmesine fayda sağlar.

İşlenmiş gıdadaki tehlike! Ne kadar tuz aldığımızı fark etmiyoruz

18 Nisan 2024 at 18:03
Türkiye'deki tuz tüketiminin Dünya Sağlık Örgütü önerilerinin üzerinde olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Genco Erdem, fazla tuzun kalp, böbrek, tiroid rahatsızlıkları gibi ciddi sorunlara yol açabileceğini aktardı. İşlenmiş gıdaların artan tüketimiyle birlikte tuzla ilişkili hastalıkların da arttığına dikkat çeken Erdem, doğal besinleri tercih etmekten, alternatif tatlandırıcılar kullanmaya kadar çeşitli yöntemleri önerdi. Habertürk'ten Demet Demirkır'ın haberi

Meme yapısındaki değişimlerin nedenleri nelerdir?

18 Nisan 2024 at 20:05
Meme yapısındaki değişiklikler, kadın sağlığı için önemli bir konu olup, bu değişiklikler çeşitli faktörlerle tetiklenebilir. Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Güncel Öztürk, kilo değişiklikleri ve emzirme gibi süreçlerin kadınların meme dokusunda nasıl önemli değişimlere yol açabileceğini açıklıyor.

Balda sahtecilik inanılmaz boyutta! Bal diye mısır şurubu almayın!

18 Nisan 2024 at 17:28
Allah (CC) Kuran-ı Kerim’de mealen helal ve temiz olanlardan yememizi emrediyor. Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde övülmüş helal ve temiz olan gıda bal da bu nimetlerden birisi. Bal, sahip olduğu besleyici değer ve şifa edici özellikleri nedeniyle sağlığımız üzerinde olumlu etkileri var. İyi üretim hile katılmayan bal, insanlar tarafından tüketiminin arttırılması gereken helal bir nimet. Gözünü para hırsı bürümüş kişilerin yaptığı taklit ve tağşiş balda da kendini gösteriyor. Birçok nimette olduğu gibi bala da kolaylıkla hile katılabildiğini görüyoruz. Günümüzde ciddi tağşiş ve taklit yöntemleri uygulanarak sahte bal üretiliyor. BALDA SAHTECİLİK İNANILMAZ BOYUTATürkiye’de çeşitli belgeler ve kontrollerden geçmemiş ürünler konusunda tüketici dikkatli olmalı.  Aksi takdirde besleyici ve sağlıklı olan bal sağlığımızı da bozabilir.  Uzmanlar balda sahtecilik yapılırken en bilinen yöntemin mısır şurubu olduğunu belirtiyor. Uzmanlara göre ülkemizde ucuz fiyatıyla mısır şurubu bal olarak satılıyor. Bal enzimi katılan ve çeşitli işlemler uygulanan mısır şurubu tam bal görünümü kazanıyor. Düşük maliyetli hileli ürün bala benzetilerek tüketiciye sunuluyor. Başka bir hile yöntemi de arıya şeker şurubu verilerek yapılıyor. Şeker şurubu verilen arı bu şurubu peteğe dolduruyor ÇOK SAYIDA SAHTE BAL PİYASADABala hiçbir katkı maddesi katılamayacağı ve balın insan sağlığını tehdit eden düzeyde hiçbir madde içeremeyeceği Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’nde açıkça belirtilmesine rağmen gıda sahtekarları tüketiciye sahte bal sunuyor. Tüketiciler bu konuda bilinçli olmalı ve belge ve kontrolleri yapılmış ballar tercih edilmeli.  Hileli bal nedeniyle gerçek bal üreticisi de mağdur oluyor. “UCUZ FİYATLA MISIR ŞURUBU BAL DİYE SATILIYOR”Balda sahtecilik yapılırken en bilinen yöntemin mısır şurubu olduğunu belirten Gıda Yüksek Mühendisi Nurten Sırma gazetemize yaptığı açıklamada, “Ülkemizde ucuz fiyatıyla cazibesini koruyan mısır şurubu bal diye satılıyor. Bal enzimi katılan ve çeşitli işlemler uygulanan mısır şurubu tam bal görünümünde oluyor ve düşük maliyetli bir ürün elde edilebiliyor. Bunun dışında arıya şeker şurubu verilerek bal üretimi ve gerçek bal içine sahte bal karıştırma gibi tağşiş ve taklit yöntemleri uygulanıyor. Bolca sahte bal üretimi yapılıyor“ ifadelerini kullandı. “PİYASADA ÇOK SAYIDA SAHTE BAL VAR”Sırma, “Sahte ballar, doğal arı ürünleri dışında maddeler kullanılarak bala benzetilen ve piyasaya sürülen tamamen hileli ürünlerdir ve tüketiciyi aldatmaya yöneliktirler. Bu ballar çiçek özleri içermediğinden tüketiciye hiç bir fayda sağlamaz. Bala hiçbir katkı maddesi katılamayacağı ve balın insan sağlığını tehdit eden düzeyde hiçbir madde içeremeyeceği Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’nde açıkça belirtilmiştir. Ancak halen piyasa birçok sahte bal var. Tüketicilerimizin dikkatli olması gerek” diyerek uyardı. SAHTE BAL NASIL ANLAŞILIR Balın kalitesini hileli olup olmadığını, ilaç kalıntısı içerip içermediğini sadece balın tadından, kokusundan ya da görüntüsünden anlamanın pek mümkün olmayacağını belirten Sırma, “Balın kalitesi, ancak yapısının birtakım özel laboratuar yöntemleriyle analiz edilmesi gerekir. Bal Tebliği’nde geçen kriterlere uygun olan analizlerin yapıldığı laboratuarlarda durum anlaşılabilir. Piyasada, şeker şurubu katılarak tağşiş edilmiş ballar mevcut. Hileli bir şekilde üretilen ve piyasaya sürülen sahte ballar nedeniyle, hem gerçek bal üreticisi mağdur ediliyor hem de vatandaş mağdur” diye konuştu.  

Beyin hücrelerinde "mikroplastik" tespit edildi

18 Nisan 2024 at 14:07
Türk bilim insanlarınca, beyin hücrelerinde "mikroplastik" bulunduğunu ortaya koyan bilimsel çalışma, günlük yaşamda birçok alanda kullanılan bu ürünlerin, gelecekte Alzheimer, MS ve inme gibi hastalıklarda etken olup olmadığına ışık tutacak

Bilim insanları beyinde mikroplastik buldu

Tarafından: NTV
18 Nisan 2024 at 11:01
Bilim insanları beyinde mikroplastik buldu

Bilim insanları insanların safra taşlarında ve farelerin beyinlerinde mikroplastik buldu. Uzmanlar mikroplastiklerin yok olmayacağı, yalnızca parçalanıp küçüleceği konusunda uyarıyor.

Mikroplastikler artık soluduğumuz hava, içtiğimiz su ve yediğimiz yiyecekler dahil her yere yayıldı. Yeni bir araştırmaya göre, bu küçük parçacıkların beyne ve diğer organlara bile sızabileceği ortaya çıktı. Araştırma süresince sağlıklı fareler dört ila sekiz hafta gibi nispeten kısa bir süre boyunca mikroplastik içeren besinlere maruz bırakıldı. Bilim insanları, bu maddelerin hayvanların karaciğerlerinde, böbreklerinde ve beyinlerinde hasara neden olabileceğini buldu. Bir diğer araştırma ise mikroplastiklerin insanların safra keselerinde bulunduğunu, bunların safra taşı oluşumuna katkıda bulunduğunu, bunun da pankreatite ve pankreas kanseri riskinin artmasına neden olabileceğini ortaya çıkardı.

KÜÇÜK MİKROPLASTİKLER DAHA RAHAT YAYILIYOR Daha küçük mikroplastik içenlerin safra taşları, daha büyük içenlere göre önemli ölçüde daha ağırdı; bu da, daha küçük mikroplastiklerin organlara daha kolay nüfuz ettiğini gösteriyor. Bu yeni çalışmalar mikroplastiklerin gıdalardan vücuttaki birçok organa ne kadar hızlı bir şekilde ulaşabildiğini gösterdiği için çok önemli. Bilim insanları mikroplastiklerin sağlığımızı etkileyebileceği tüm yolları araştırmaya devam ediyor. Son bulgulara göre mikroplastikler kanser ve hatta demans riskinin artması da dahil olmak üzere birçok olumsuz etkiye neden olabiliyor. Uzmanlar vücudumuzda biriken mikroplastiklerden asla kurtulamayacağımızdan şüpheleniyor.

Yaz gelmeden sivrisinekler geldi

Tarafından: NTV
18 Nisan 2024 at 10:44
Yaz gelmeden sivrisinekler geldi

Sıcaklıkların erken gelmesiyle İstanbul'da sivrisinekler yaz gelmeden ortaya çıktı. Bu durum beraberinde bazı hastalıkları da getirebiliyor.

Sebebi sigara!

18 Nisan 2024 at 10:40
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Göğüs Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Avcı, genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri vakalarının sigara kullanımının artmasına bağlı olarak son yıllarda kadınlarda artışa geçtiğine dikkat çekti. Doç. Dr. Avcı, "Ülkemizde, kadınlarda akciğer kanseri görülme durumu diğer kanserlere göre 4’üncü sıraya kadar yükseldi. Yani yüzde 10'ların bile altında olan görülme sıklığı yüzde 15-20'lere tırmandı" dedi

Ayran içmek tansiyonu düşürür mü?

18 Nisan 2024 at 09:46
Genel olarak evde ilk müdahale olarak ayran verilmesi ,tansiyonun düşmesi için etkili bir yöntemdir. Ayranın içine katılan bir miktar tuz o an  için tansiyonun yükselip,normal değerlere oluşmasına yardımcı olabilir.Düşük tansiyonun yükselmesini sağlayarak,kişinin kendini iyi hissetmesine yardımcı olur. Fakat bu yöntemin tek başına yeterli olduğu, ayranın tansiyonu düşürücü etkisini tam olarak kanıtlanmış sayılmaz.Bu konuda ayranın tansiyonu düşürdüğüne dair herhangi bir bilimsel açıklama söz konusu değildir. Gebeliğin başlangıcında da baş dönmeleri ve tansiyon düşmesi hızlıca gelişir. Ayran kesinlikle zararlı değil,o an için kurtarıcı olabilir. Bunun için sadece ayran değil,vücudun yeterli sulu gıdaları almış olması gerekir. Vücut susuz kaldığı zamanda tansiyon düşüklüğü ortaya çıkar. Hatta yeterli besin almayan kişilerde bayılmalar da gerçekleşir. Vücut kişiden kişiye değişim göstermektedir. Kimi çok sağlam ve iradeli iken bazı kişiler bu durumda çok hassas ve nadir bir yapıya sahiptirler. Özellikle vücudu hassas olan kişilerin kendilerine çok dikkat etmeleri gerekir. ÇOK TUZLU OLMAMALIDIR Ayranı çok fazla tuzlu içmek sağlıklı değildir. Çok tuz yüksek tansiyon hastalığını doğurur. Bir yandan tansiyonunuzu normale getirirken,tuzdan aldığınız zarar ile birde yüksek tansiyon hastalığına yakalanırsınız. Bu daha tehlikeli,çeşitli beyin felçlerine,beyin içi kanamalarına neden olur. Tansiyon yüksekliği damarların yırtılmasına hatta zarar görmesini sağlar. Bu durumdan istinaden çok fazla tuzlu ayran içmenizi de tavsiye etmiyoruz. Sağlığınızı riske sokacak her durumdan hatta bilinçsiz yapılan her hareketten mümkün oldukça uzak durunuz. Tansiyon düşüklüğünde ayran tavsiye edilir. Ama çok fazla tuzlu olmamak koşulu ile. Bununla beraber dengeli beslenmeli,fazla yağlı gıdalar alınmamalıdır. Özellikle gebelikte bu durum çok hassas bir durumdur. Yeterli su ihtiyacının sağlanması gerekir. Sağlıklı günler dileği ile.

Organlarını bağışlayan Melek, üç gün sonra kazada hayatını kaybetti

18 Nisan 2024 at 09:37
Yalova-Bursa karayolunda otomobille çarpışan motosiklette bulunan ve kazada ağır yaralanan üniversite öğrencisi Melek Karakaş (21), tedavi gördüğü hastanede 5 gün süren yaşam mücadelesini kaybetti. Kazadan 3 gün önce organ bağışında bulunduğu ortaya çıkan Melek Karakuş’un organları birçok hastaya umut olacak

Diyet yapanların vazgeçilmezi! Fırında çilekli yulaf ezmesi tarifi

18 Nisan 2024 at 09:06
Çileklerden muzlara ve balkabağına kadar, fırında yulaf ezmesi tarifini tatlandırmanın pek çok farklı yolu vardır ve her zaman %100 tam gıda içeriklerinden yapıldığından, sağlıklı bir kahvaltı yaptığınızdan emin olabilirsiniz. SAĞLIKLI BİR KAHVALTI; ÇİLEKLİ YULAF EZMESİYulaf ezmesiyle yapılan ve akçaağaç şurubu ile doğal olarak tatlandırılmış olan bu Çilekli Fırında Yulaf Ezmesi, tüm ailenin seveceği sağlıklı bir kahvaltı öncesi kahvaltı fikridir. Bu pişmiş yulaf ezmesi tarifi rafine şekersiz, glütensiz ve vejeteryandır. Malzemeler:  1/2 su bardağı yulaf ezmesi1/2 çay kaşığı tarçın1 çay kaşığı kabartma tozu1/2 çay kaşığı deniz tuzu3 su bardağı süt veya badem sütü1 çay kaşığı vanilya özü2 yemek kaşığı tereyağı veya hindistancevizi yağı, eritilmiş1 yumurta, çırpılmış1/3 su bardağı akçaağaç şurubu veya bal1 1/2 bardak çilek, dilimlenmişYapılışı: Fırını önceden 180 dereceye ısıtın ve bir fırın tepsisini tereyağı veya hindistancevizi yağı ile yağlayın.Bir karıştırma kabında tüm kuru malzemeleri birleştirin; yulaf ezmesi, tarçın, kabartma tozu ve deniz tuzu. Her şeyin iyice karışmasını sağlamak için karıştırın ve ardından fırın tepsisine aktarın.Aynı karıştırma kabında tüm ıslak malzemeleri birleştirin; süt, vanilya özü, yumurta, eritilmiş tereyağı/hindistan cevizi yağı ve bal/akçaağaç şurubu. İyi bir şekilde birleştirildiğinden emin olmak için iyice çırpın.Islak karışımı yulaf ezmesi ile pişirme kabına dökün ve her şeyin iyice karışmasını sağlamak için karıştırın.Çilekleri eşit şekilde dağılmalarını sağlayarak fırın tepsisine yayın.Pişirme kabını fırına aktarın ve üzeri altın rengi kahverengi olana kadar 35-40 dakika pişirin.Fırından çıkarın ve servis yapmadan önce biraz soğumaya bırakın.Tek başına veya üzerine süt serperek, tarçın serperek ve akçaağaç şurubu gezdirerek servis yapın.Bu tarif ayrıca buzdolabında 4-5 gün saklanabilir veya 3 aya kadar dondurulabilir. Tazeliği sağlamak için folyo veya plastik sargı ile örtün. Yeniden ısıtmak için fırında veya mikrodalgada ısıtın.

Uzmanlar gıda boyaları, koruyucular ve suni tatlandırıcılara dikkat çekiyor Katkı maddeleri çocukları saldırgan yapıyor!

18 Nisan 2024 at 13:34
Nesli korumanın bir yolu da helal ve temiz gıda tüketiminden geçiyor. Günümüzde özelikle paket gıdaların hemen hepsinde gıda katkı maddeleri bulunuyor. Bu katkı maddelerinin kimisi dinimizce haram kimisi ise şüpheli maddelerden oluşuyor. Hal böyle olunca bu tür katkı maddeli ürünleri tüketenler de bu hem harama bulaşmış oluyor hem de sağlık konusunda ciddi sorunlarla karşılaşılmış oluyor. Son yıllarda anne-babalar çocukların saldırgan, asabi olduğundan şikâyet eder oldu. Uzmanlar, gıda boyalarının, koruyucularının ve suni tatlandırıcılarının çocuklarda hiperaktiviteye ve saldırganlığa yol açtığını söylüyor. KANITLAR BOYALARIN GIDALARDA KULLANILMASININ AKILLICA OLMADIĞINI GÖSTERİYORBilhassa çocuk gıdalarında bilinçsizce kullanılmaya devam edilen bazı zararlı, hatta tehlikeli katkı maddelerinden bahsetmek istiyoruz. İngiltere’de yapılan araştırmada, katkı maddesi kullanılan içecek tüketen çocukların konsantrasyonlarını kaybettiği ve hiperaktiviteye yol açtığı rapor edildi. Araştırmanın yapıldığı dönemde hiperaktif çocukların ailelerini, renkli ürünlerin tüketiminin olası risklerinden haberdar olmaları yolunda uyaran Gıda Güvenliği Ajansından Başkan Dame Deirdre Hutton, ellerindeki kanıtların, bu boyaların gıdada kullanılmamasının akıllıca olacağını gösterdiğini söyledi. ÇOCUKLARA ASABİYETİ ARTIRIYORAvrupa Birliği (AB) de çocuklarda hiperaktivite seviyesi ile gıdalardaki koruyucu ve katkı maddelerinin tüketimi arasında ilgi kuran İngiliz bilimsel araştırmasını değerlendirmeye karar vermişti. İngiltere’de yapılan ve prestijli tıp dergisi The Lancet’te yayımlanan araştırmada, gıdalara konan koruyucu ve renklendiricilerin çocuklarda hiperaktivite seviyesini yükselttiğini tespit etti. KATKI MADDELERİNİN TÜM ÇOCUKLARA ETKİSİ VARSouthhampton Üniversitesinde yapılan araştırmada bilim adamları, bir grup çocuğun bir bölümüne gıdalarda bulunan koruyucu ve katkı maddelerinden hazırlanmış bir kokteyl, bir bölümüne de sadece meyve suyu vererek, çocukların davranışlarını gözlemlediler. Araştırmanın başındaki Profesör Jim Stevenson ve bilim adamlarından oluşan ekibi, koruyucu ve katkı maddelerinin 3 ve 9 yaşları arasındaki çocukların hiperaktif davranışları üzerinde olumsuz etkisi bulunduğunu saptadıklarını belirterek, “Bulgular, bu maddelerin sadece hiperaktivite rahatsızlığı bulunan çocuklar üzerinde değil, tüm çocukların davranışları üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini gösteriyor” diye vurgu yapıldı. Yapılan araştırmada kullanılan katkı ve koruyucu maddeli karışımlar, çeşitli renklendiriciler, koruyucular ve tatlandırıcılar içeriyordu. Uzmanlar hazırladıkları raporda, çocuklarda hiperaktiviteye yol açtığı ispatlanan gıda boyalarının, koruyucularının ve suni tatlandırıcılarının üretimden ve satıştan kaldırılması gerektiği ifade edildi.    

❌
❌