Normal görünüm

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.
Dünden önceki günNTV

Larenjit nedir? Larenjit belirtileri nelerdir, tedavisi nasıl yapılır?

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 09:29
Larenjit nedir? Larenjit belirtileri nelerdir, tedavisi nasıl yapılır?

Larenjit, çeşitli sebeplerle ses telleri iltihabı oluşması neticesinde boğazda yumru hissi, ağrı ve ses kısıklığı ile giden bir rahatsızlıktır. Larenjit nedir? Larenjit belirtileri nelerdir, tedavisi nasıl yapılır? İşte ayrıntılar...

LARENJİT NEDİR?

Ses, akciğerlerden çıkan havanın ses telleri tarafından titreşime dönüştürülmesiyle oluşur. Larenjit, halk arasında gırtlak ya da ses kutusu adı verilen larinksin iltihaplanması ya da tahrişini sonucunda meydana gelir. Bu durumda kişinin nefes almasını zorlaştırırken aynı zamanda da konuşurken ya da yutkunduğunda boğuk ses ve boğaz ağrısına neden olur.

Boğazda iltihaplanma  genellikle geçici, kısa süreli ve ciddi olmayan bir durum olarak geçiştirilir. Fakat, ses telleri (düz kas dokusunun iki bandı) iltihabında aşırı kullanımdan zarar görürse, uzun süreli hasarlar söz konusu olabilir. Aynı şekilde, ses kısıklığı ve iltihaplanma 2-3 haftadan fazla sürerse, hekime başvurulmalıdır. Bu durum, daha ciddi bir sağlık durumunuz olduğunu gösterebilir.

LARENJİTİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Larenjite sebep olan ve en sık görülen hastalıkların başında sinüzit, nezle, soğuk algınlığı ve grip gibi üst solunum yollarıyla ilgili hastalıklar görülmektedir. Larenjitin belirtileri aşağıdaki gibidir: 

-Öksürük -Ağrı -Kronik, balgamsız öksürük veya sürekli boğaz temizleme ihtiyacı hissi

-Yutkunma güçlüğü

-Ateş

-Gırtlakta yumru hissi

-Hırıltı

-Halsizlik.

LARENJİT TEDAVİSİ NASILDIR?

Akut larenjit, çoğu durumda ortalama bir hafta ila on gün içerisinde herhangi bir tedaviye gerek kalmaksızın, kendiliğinden iyileşir. Bununla birlikte ses dinlendirme, bol sıvı alımı ve havayı nemlendirme gibi önlemler almak iyileşmeyi hızlandırabilir.

Kronik larenjit tedavisi ise altta yatan reflü, aşırı sigara ya da alkol kullanımı gibi rahatsızlıkları tedavi etmeye odaklanır. Bazı olgular için kullanılan ilaçlar şu şekilde listelenebilir:

Ağrı kesici ilaçlar: Boğaz ağrısı varsa, antienflamatuar (İltihap giderici) özellikli ağrı kesiciler tedaviye dahil edilebilir. Bunların dozu ve alınma sıklığı doktorun önerisine uygun şekilde ayarlanmalıdır.

Steroidler: Steroid grubu ilaçlar ses telleri de gelişen iltihabı hafifletmede etkili olabilir. Ancak steroidle tedaviye sadece acil durumlarda başvurulur. Örneğin kruplu çocuklarda larenjit gelişmişse steroid kullanımı gerekebilir.

Antibiyotikler: Larenjit vakalarının büyük çoğunluğunda etken mikroorganizma virüsler olduğu için genellikle tedavide antibiyotikler faydasızdır. Bununla birlikte bakteriyel enfeksiyon varlığında antibiyotik tedavisi gerekli olabilir.

Ses terapisi: Konuşma dil terapisti yardımıyla sesinizi nasıl kullanacağınızı ve onu zorlayan davranışları nasıl azaltacağınızı öğretilmesi hedeflenir.

Wilson hastalığı nedir? Wilson hastalığı belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 09:51
Wilson hastalığı nedir? Wilson hastalığı belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Wilson hastalığı, çocuklarda karaciğer ve beyinde büyük miktarda bakır birikmesine neden olan ve nadir görülen bir genetik bozukluktur. Bu rahatsızlık temel olarak beyin ve karaciğeri hedef alsa da vücudun diğer birçok dokusu da hastalığın seyri sırasında hasar görebilir. Wilson hastalığı nedir? Wilson hastalığı belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir? İşte ayrıntılar...

WİLSON HASTALIĞI NEDİR?

Wilson Hastalığı (WH) bakır metabolizmasının bozulması sonucu oluşan genetik bir  hastalıktır. Karaciğer ve beyin başta olmak üzere daha pek çok organda biriken bakırın yol açtığı organ hasarları, çeşitli yakınma ve bulgulara yol açar. WH tedavi edilmediği takdirde ölümcül seyirli olabilir. WH nadir bir hastalık olup çeşitli toplumlarda görülme sıklığı yüzde 0.3-0.7 arasında bildirilmiştir. Hastalığın en sık görülme yaşları 5 ile 45 yaş arasıdır ancak çok nadir olarak 3 yaştan 63 yaşa kadar olgular da bildirilmiştir.

Hastalığa ait bulgular 6-10 yaşlarında saptanabilmekte, erken tanı alamayan hastalarda ise sıklıkla 20-30'lu yaşlarda karaciğer ve beyin tutulumuna bağlı şikayet ve bulgular ortaya çıkmaktadır.  

WİLSON HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Wilson hastalığının pek çok farklı belirtisi bulunur. Wilson hastalığı doğuştan gelen bir hastalıktır, ancak bakır, karaciğer, beyin ya da diğer organlarda birikene kadar hiçbir belirti görülmez. Bazı hastalar, hastalık tanısı konup tedavi edilmeden önce Wilson hastalığının belirtilerinin hiçbirini göstermez. Belirtiler karaciğer, sinir sistemi, ruh sağlığı, göz ya da diğer organlarla ilişkili olabilir. Karaciğer ile ilgili belirtiler

Wilson hastalığı olan kişilerde hepatit belirtileri ya da karaciğer iltihabı görülebilir. Bazı durumlarda ise akut karaciğer yetmezliği söz konusu olabilir. Karaciğere bağlı olarak ortaya çıkan belirtiler şu şekilde sıralanır:

-Karaciğerde ağrı

-Dışkı renginin açılması

-İştahsızlık

-Yorgunluk hissi

-Mide bulantısı ve kusma -İdrar renginin koyulaşması -Sarılık

-Nöroloji ve ruh sağlığı ile ilgili belirtiler.

Wilson hastalığından etkilenen kişilerde, vücutta fazla bakırın birikmesinin ardından sinir sistemi ve ruh sağlığı ile ilgili belirtiler de ortaya çıkabilir. Bu belirtiler yetişkinler arasında daha yaygın olarak görülen belirtilerdir. Nörolojik belirtiler şu şekilde sıralanır:

-Titreme ya da kontrolsüz hareketler

-Kaslarda sertlik -Konuşma, yutkunma ya da fiziksel koordinasyon ile ilgili sorunlar.

Ruh sağlığı ile ilgili belirtiler şöyle sıralanır:

-Kaygı -Ruh halinde ani değişimler

-Psikoz.

Bu belirtilerin dışında, Wilson hastalığında görme ile ilişkili belirtiler de ortaya çıkabilir. Örneğin, gözlerde bakır birikmesi Kayser-Fleischer halkalarına yol açar. Bu nedenle, Wilson hastalığına sahip birçok kişide korneanın kenarlarında yeşilimsi, altınımsı ya da kahverengimsi Kayser-Fleischer halkaları görülebilir. Wilson hastalığı ayrıca vücudun başka bölgelerini etkileyerek diğer belirtilere ve sağlık problemlerine neden olabilir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:

-Böbrek ile ilgili sorunlar

-Kemik ve eklem sorunları

-Pankreas ile ilgili sorunlar -Hemolitik anemi -Kalp ile ilgili sorunlar.

WİLSON HASTALIĞI NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Wilson hastalığına sahip kişilerin tedavisinin ömür boyu süreceği unutulmamalıdır. Tedavinin yarıda kesilmesi akut karaciğer yetmezliğine neden olabilir. Doktorlar, tedavinin nasıl ilerlediğini kontrol etmek için düzenli olarak kan ve idrar tahlilleri isteyebilirler.

Wilson hastalığının tedavisinde genellikle vücuttan fazla bakırın atılmasını sağlayan ilaçlar ve bağırsaklarda bakır emilimini düzenlemek için çinko kullanılır.

Wilson hastası hamile kadınların hamilelik boyunca Wilson hastalığı tedavisine devam etmesi büyük önem taşır. Bu anlamda, hamile kadınlar için daha düşük dozda ilaçlar tercih edilebilir. Fetüsün az miktarda bakıra ihtiyacı olduğu için, ilaçların dozu düşürülerek bakır emilimi olması gereken seviyede tutulabilir.

Çinko Asetat Wilson hastalığı tedavisinde galzin olarak da adlandırılan çinko asetat yaygın olarak kullanılan bir tedavi yöntemidir. Çinko, bağırsaklardaki bakır emiliminin engellemesine yardımcı olur. Penisilamin

Bu ilaç, Wilson hastalığı için ilk tercih edilen ilaçtır. Ancak, bazı kişilerin penisilamine dirençli olması veya penisilin alerjisi nedeniyle, bu ilaç yerine bazı durumlarda trientin tercih edilebilir

Ameliyat

Hastalığın ciddi anlamda karaciğer hasarına neden olduğu durumlarda, hastaya karaciğer nakli yapılması gerekebilir.

ASO nedir? ASO normal kan değeri kaç olmalıdır? ASO yüksekliği nedenleri ve belirtileri

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 11:09
ASO nedir? ASO normal kan değeri kaç olmalıdır? ASO yüksekliği nedenleri ve belirtileri

ASO; streptolysin O olarak adlandırılan bir toksine yanıt olarak vücut tarafından üretilen antikorları ölçen bir laboratuvar testidir. ASO nedir? ASO normal kan değeri kaç olmalıdır? ASO yüksekliği nedenleri ve belirtileri nelerdir? İşte ayrıntılar...

ASO NEDİR?

ASO, antistreptolizin O kelimesinin kısaltılmasıdır. Streptokok adı verilen bir bakteri grubu, deri, boğaz enfeksiyonları ve kızıl hastalığına neden olur. Bu bakteri ile geçirilen enfeksiyonlar sonrasında, bağışıklık sisteminin bu bakterinin bir yapısına karşı (O antijeni) geliştirdiği antikor; antisterptolizin O olarak adlandırılır.

Bu antikor kanda streptokok ile karşılaştıktan 1-3 hafta sonra ortaya çıkar, giderek artar ve ortalama 6 ayda kaybolur; nadiren bir yıla kadar kanda yüksek kalabilir.   

A Grubu Beta Hemolitik Streptokok bakterisinin bazı suşları (alt tipleri) ile enfeksiyon geçirildiğinde, bağışıklık sisteminin (immün reaksiyon) kendi dokularına da saldırması sonucunda; akut eklem romatizması, akut glomerulonefrit (böbreklerde inflamasyon), akut kardit (kalp kası ve kapaklarında inflamasyon) veya reaktif artrit gelişebilir. Bu hastalıkların tanısında, nedeni göstermesi açısından ASO testi faydalı olabilir.

NORMAL ASO DEĞERİ KAÇ OLMALIDIR?

Kanda olması gereken normal ASO değeri, 200 U/mL’nin altıdır. Bu değerden daha yüksek bir değer varsa, bu durum hastanın streptokok enfeksiyonu geçirdiğini gösterir. ASO değeri, bakteri vücuda girdikten 5 gün sonra yükselmeye başlamaktadır. 2-3 hafta sonra en yüksek noktaya ulaşmaktadır.

Enfeksiyon öncesi değere düşmesi için yaklaşık 6 ay gereklidir. Yani değerin yüksek olması hastalığın hala devam ettiğini göstermez. Hastalık tedavi olduktan sonra da yüksek kalabilir. ASO değeri yüksek çıkan hastalarda 2-4 hafta sonra tekrar tahlil istenir.

ASO DÜŞÜKLÜĞÜ BELİRTİLERİ ASO düşüklüğünün belirtisi aslında yoktur. Başka bir ifadeyle, vücutta zararlı bakterilerin bulunmaması dolayısı ile ASO testi sonucunda ASO değerinin düşük olması sizin aslında gayet sağlıklı olduğunuzu göstermektedir.

ASO YÜKSEKLİĞİNDE HANGİ BELİRTİLER GÖZLENİR?

Doktorlarca şüphe edilen bir strep enfeksiyonu varlığında istenen ASO testinde belirli semptomlar gözlemlenmektedir. Bu semptomlar genellikle; Cilt enfeksiyonu/döküntüleri olmakla birlikte romatizmal ateş ve glomerüleonefrit semptomlarını da içermektedir. Romatizmal ateş, streptokok adlı bakterinin yol açtığı bir hastalıktır ve belirtileri genel olarak şu şekildedir:

-Çabuk yorulma -Ateş

-Deri altında şişlikler

-Gezici eklem ağrısı ve eklemlerde şişme, kızarıklık -Sydenham koresi: Sydenham Koresi, A grubu beta-hemolitik streptokok (AGBHS) enfeksiyonlarının neden olduğu otoimmün bir hareket bozukluğudur.

Böbreklerdeki küçük liflerin iltihaplanması sonucu ortaya çıkan glomerülonefrit belirtileri ise şu şekildedir:

-Ödem

-Hipertansiyon -Yorgunluk -Ciltte döküntü

-Kanlı idrar -Azalmış idrar miktarı.

Yapılan testlerde bu belirtilerin başka durumlarda da görülebileceği unutmamalıdır.

Covid-19 hamilelikte ölüm riskini 7 kat artıyor: Bilim insanları uyardı

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 11:29
Covid-19 hamilelikte ölüm riskini 7 kat artıyor: Bilim insanları uyardı

13 bini aşkın hamile kadının incelendiği yeni bir çalışma, gebelikte Covid-19'a yakalanmanın annenin ölüm olasılığını yedi kat arttırdığını gösterdi. Alanında yapılan en geniş kapsamlı araştırma olan ABD çalışması, ayrıca hamilelikte corona virüse maruz kalmanın erken doğum riskini de önemli ölçüde yükselttiğini buldu.

ABD’de yer alan George Washington Üniversitesi'nden araştırmacılar, Covid-19’un anneler ve yeni doğan bebekleri için onlarca ciddi hastalık riskini artırdığını gösterdi. Bilim insanları, ayrıca kadınların gebelikte corona virüs nedeniyle  ölme olasılığı daha yüksek olduğunu söyledi.
Covid-19 pandemisi boyunca bilimsel çalışmalar, hamile kadınların corona virüse karşı özellikle savunmasız olduklarını vurguladı. Doktorlar, kendileri ve çocukları için riski azaltmak adına  kadınları Covid-19’a karşı aşılanmaya çağırdı.
Ancak, bu  çalışmaların nasıl yapıldığı ve dahil edilen hastalardaki farklılıklar, özellikle az sayıda çalışmanın yürütüldüğü düşük gelirli ülkelerde, hastalığın etkisi hakkında ayrıntılı sonuçlara ulaşmayı zorlaştırdı.
En son araştırma, pek çok ülkede yapılan onlarca çalışmada bildirilen 13 binden fazla aşılanmamış hamile kadından alınan verileri bir araya getirdi. Bilim insanları, verileri analiz ederek enfeksiyonun dünya çapındaki hamile kadınlar için oluşturduğu riskler hakkında güvenilir sonuçlara ulaşmayı amaçladı.
George Washington Üniversitesi’nden Dr. Emily Smith ve meslektaşları, araştırmalarda, Covid-19’a yakalanan hamile kadınların genel olarak yüzde 3'ünün yoğun bakıma alındığını ve bu oranın enfekte olmayan hamile kadınların dört katı olduğunu buldu. Ayrıca, enfekte olanların yaklaşık yüzde 2'sinin nefes almasına yardımcı olmak için mekanik ventilasyona ihtiyacı olduğu görüldü.
Bunun yanı sıra, Covid-19 hamilelikte daha yüksek bir ölüm oranıyla bağlantılıydı. Analiz edilen çalışmalarda, Covid-19’a yakalanan hamile kadınların yüzde 7'si, corona virüse yakalanmayanların ise yüzde 1’i öldü.
Covid-19 ile enfekte olan hamile kadınların yaklaşık beşte birinde zatürre gelişti ve bu da teşhisi, enfekte olmayan kadınlara göre 23 kat daha yaygın hale getirdi.
Diğer taraftan, BMJ Global Health adlı dergide yayımlanan araştırmaya göre, aşılanmamış Covid-19’lu o annelerin erken doğum yapma ve bebeklerini yenidoğan yoğun bakımına yatırma olasılıklarının daha yüksekti.
Smith, “Gebeliği sırasında Covid-19 olan kadınların corona virüse yakalanmayan hamile akranlarına kıyasla, yoğun bakıma düşme, hatta ölme veya preeklampsi gibi gebelikle ilgili bazı sorunlar yaşama riskinin daha yüksek olduğunu bulduk.
Ayrıca, hamilelikte Covid-19  geçiren annelerin bebeklerinin erken doğma olasılığının daha yüksek olduğunu ve bebeklerin yenidoğan yoğun bakım ünitesine yatma riskinin daha yüksek olduğunu gördük. Hamileyseniz veya hamile kalmayı düşünüyorsanız aşı olmanızın gerçekten oldukça önemli” diye konuştu.

Aspirasyon nedir?

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 12:32
Aspirasyon nedir?

Aspirasyon, yemek ve içeceklerin yemek borusu yerine soluk borusuna kaçmasıyla ortaya çıkan bir durumdur. Aspirasyon nedir? Aspirasyon belirtileri nelerdir? Aspirasyon komplikasyonları nelerdir? İşte ayrıntılar...

ASPİRASYON NEDİR?

Aspirasyon, kişinin yutarak midesine göndereceği bir maddenin yanlışlıkla solunum yollarına kaçması olarak tanımlanabilir. Yutma işlemi sırasında solunum yollarına kaçan bu maddeler, akciğerlere kadar inerek çok ciddi komplikasyonların gelişmesine yol açabilir. Aspirasyon farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir.

Sağlık açısından acil ve ciddi bir durumdur. Bu durum sıklıkla bebekler, yaşlılar ve yutma fonksiyonu ile alakalı sağlık sorunu yaşayanlarda rastlanır. ASPİRASYON BELİRTİLERİ NELERDİR?

Soluk borusuna katı veya sıvı madde kaçması durumu olan aspirasyon bazı kişilerde hiçbir belirti vermezken, bazılarında şiddetli semptomlara neden olur. Bazı belirtiler şu şekildedir:

-Yeme veya içme sonrasında öksürük ihtiyacı

-Yutma sırasında zorluk veya ağrı -Boğazda bir şey takılı kalmış hissi -Yeme veya içme esnasında tıkanma hissi

-Yeme sırasında guruldama benzeri ses çıkması.

ASPİRASYON KOMPLİKASYONLARI Aspirasyon, enfeksiyon ve doku hasarı gibi daha ciddi sorunlara yol açabilir. Örneğin aspirasyon pnömonisi, iltihaplanmaya ve sıvı birikmesine neden olan bir akciğer enfeksiyonudur. Belirtiler yavaşça ortaya çıkabilir. Tedavi olmazsa tehlikeli olabilirler.

Aspirasyon pnömonisinin belirtileri şunları içerir:

-Karışıklık, kaygı ve yorgunluk -Kokulu mukus ile sık öksürük

-Boğulma hissi

-Nefes darlığı -Öksürdüğünüzde veya derin nefes aldığınızda göğüs ağrısı

-Ateş veya titreme ve şiddetli terleme -Zamanla, aspirasyon ayrıca dehidrasyona, yetersiz beslenmeye ve kilo kaybına ve diğer hastalıkların daha yüksek olasılıklarına yol açabilir.

ASPİRASYON TEDAVİSİ NASILDIR?

Aspirasyon tedavisinin temel mantığı, aspirasyona neden olan sebebin düzeltilmesidir. Altta yatan sebep düzeltilmeden aspirasyonu tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmaz. Aspirasyonu önlemeye yarayacak birtakım uygulamalar ise şöyledir:

-Ağız ve diş sağlığına özen gösterilmelidir.

-Kuru yiyecekler sos benzeri maddelerle yumuşak hale getirilmelidir. -Yemekler küçük parçalar halinde tüketilmelidir.

-Ağızdaki besin yutulmadan yeni bir şey yenmemelidir.

-Yemek yerken sakinleşmiş ve rahat olmaya dikkat edilmelidir.

-Yeme ve içme sırasında konuşulmamalıdır.

-Yatar pozisyonda yemek yenmemeli, sıvı tüketilmemelidir.

-Sigara içilmemelidir.

Aspirasyon hem yetişkinlerde hem de bebeklerde ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Bu durumun önüne geçebilmek için beslenme sırasında gerekli önlemler alınmalıdır.

Myelodisplastik Sendrom (MDS) nedir? MDS hastalığı belirtileri ve tedavisi

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 12:55
Myelodisplastik Sendrom (MDS) nedir? MDS hastalığı belirtileri ve tedavisi

Miyelodisplastik sendromlar (MDS), yeterince sağlıklı kan hücrenizin olmadığı, nadir görülen bir kan kanseri türüdür. Peki MDS nedir? İşte MDS hastalığı belirtileri, tedavisi ve merak edlenler...

MYELODİSPLASTİK SENDROM (MDS) NEDİR?

Myelodisplastik Sendrom (MDS)'da sorun kemik iliği hücrelerindedir. Kemik iliği hücrelerinin yapısı bozuktur ve düzgün çalışmazlar.

Hastalığın en önemli yönü ise 'akut lösemi' olarak bilinen hızlı başlangıçlı ve hızlı seyirli lösemilere dönüşebilme özelliğinin olmasıdır.

MYELODİSPLASTİK SENDROM (MDS) BELİRTİLERİ NELERDİR?

-Soluk deri rengi,

-Ateş,

-Kalp sorunları,

-Çarpıntı,

-Kansızlık,

-Halsizlik,

-Yorgunluk, -Nefes darlığı

-Uzun süren enfeksiyonlardır.

Hastalık erken dönemde genellikle şikayetlere yol açmayabilir. İlerleyen evrelerde ise kan hücre sayısının düşüklüğüne bağlı olarak hastalarda çeşitli şikayetler ortaya çıkar.

MYELODİSPLASTİK SENDROM (MDS)  HANGİ YAŞ GRUBUNDA GÖRÜLÜR? Myelodisplastik Sendrom (MDS) her yaşta görülebilmekle birlikte özellikle yaşlı hastalarda daha sık görülür. Hastaların büyük çoğunluğu 60 yaş üzerindedir. Tanıdaki ortalama yaş 71'dir. Erkeklerde kadınlardan daha sık görülür.

MYELODİSPLASTİK SENDROM (MDS) TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Myelodisplastik Sendrom (MDS) tedavisinin düzenlenebilmesi için öncelikli olarak hastalığın alt tipinin belirlenmesi gerekir. Bu belirlendikten sonra belirli bazı kriterlere bakarak hastalığın risk grubu belirlenir. Düşük risk Myelodisplastik Sendrom (MDS) hastaları eğer hiçbir yakınmaları yoksa tedavi verilmeden izlenebilir.

Tedavi verilen hastalarda hedef, kan düşüklüğüne bağlı olan belirti ve bulguları azaltmaktır. Kan transfüzyonu ve kan düzeyini yükseltecek büyüme hormonları bu amaçla kullanılabilir.

Yüksek risk MDS hastalarında ise hedef hastalığın biyolojisini değiştirerek hastalığı yok etmek ve akut lösemiye dönüşümü engellemektir.

Bu amaçla 'hipometile edici ajanlar' denilen bazı ilaçlar, kemoterapi, hastalığı oluşturan gen bozukluklarına yönelik geliştirilen hedef tedaviler ve kök hücre nakli kullanılabilir.

Huntington hastalığı nedir? Belirtileri nelerdir? Huntington hastalığı neden olur, tedavisi var mı?

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 14:07
Huntington hastalığı nedir? Belirtileri nelerdir? Huntington hastalığı neden olur, tedavisi var mı?

Beyin hücrelerini etkileyen Huntington hastalığı genetik bir rahatsızlıktır. Kişinin fiziksel hareket kabiliyetini olumsuz yönde etkilemesine ek olarak duygusal ve bilişsel açıdan da sorun yaşamasına neden olur. Peki, Huntington hastalığı nedir? Huntington hastalığı neden olur? Huntington hastalığı tedavisi nedir? İşte ayrıntılar...

HUNTİNGTON HASTALIĞI NEDİR?

Huntington hastalığı; genetik temeli olan ve sinir sisteminin temel elemanı nöronları hedef alan, ilerleyici bir nörolojik hastalıktır. Kalıtım yoluyla ebeveynlerden çocuklara aktarılır. Ancak, gelişim süreci diğer genetik hastalıklara göre farklılık gösterir.

Bu kalıtım bozukluğu sebebiyle, yaş ilerledikçe beyin dokusunda ilerleyici yıkım başlar ve bu durum genç yaşta çeşitli nörolojik belirtilerin ortaya çıkmasıyla sonuçlanır.  HUNTİNGTON HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Hastalık belirtileri erken ve geç başlangıçlı forma göre farklılık gösterebilir. Buna göre, geç başlangıçlı formda aşağıdaki belirtilerle karşılaşılabilir:

Hafıza kaybı: Erken yaşta ciddi hafıza kaybı ve demans (bunama) görülür.

Koordinasyon zayıflığı: Beynin bilişsel fonksiyonları etkilendikçe günlük işleri yürütmede ve koordine etmede zorluklar başlar.

Distoni: Vücudun çeşitli kaslarında istemsiz kasılmalar, çeşitli postür ve duruş bozuklukları, hareketleri düzgün yapmada güçlük gibi çeşitli hareket bozuklukları gelişir. Psikolojik problemler: Depresyon, psikoz atakları veya halüsinasyonlar gibi çeşitli şekillerde psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir. İrritabilite: Kişiler huzursuzluk gösterebilir ve uyaranlara aşırı duyarlı olabilir.

Kişilik değişiklikleri: İleri dönemde psikolojik belirtiler şiddetlenerek kişilik değişikliklerine yol açar. Karar vermede zorluk: Bilişsel yetenekler etkilendikçe muhakeme yeteneği zayıflar. Yeni bilgileri öğrenmede güçlük: Yeni edinilen bilgilerin uzun dönem hafızaya işlenmesinde sorunlar başlar. Konuşma ve yutkunmada zorluk: Vücuttaki diğer kaslarla beraber, konuşma ve yutkunmadan sorumlu kaslarda da istemsiz veya düzensiz kasılmalar oluşması nedeniyle, konuşma ve yutkunma zorlaşır. Yürüme bozukluğu: Hareket bozuklukları, ilerlediği halde yürümenin bozulmasıyla sonuçlanır. İstemsiz hareketler: Düzensiz ve istemsiz şekilde, şiddetli tarzda kol ve bacaklarda hareketler izlenir. Erken başlangıçlı Huntington hastalığı ise aşağıdaki belirtileri beraberinde getirir:

Sakarlık ve sık sık düşme: Çocuklarda beklenmeyen tarzda sakarlaşma ve sık sık düşme görülür. Tükürüğünü yutamama: Çocuklarda yutma fonksiyonunda gerileme nedeniyle tükürük yutulamaz ve ağızdan aktığı izlenir.

Epileptik nöbetler: Epilepsiye benzer şekilde kasılma nöbetleri gelişebilir. Kasılma: Küçük çocuklarda belirli kaslarda kasılma ve rijidite (sertleşme) izlenir.

Okul başarısında ani düşüşler: Beklenmedik şekilde okul performansında ciddi azalma izlenir. Yavaş hareketler: Günlük hareketlerde azalma veya yavaş harekete geçme gözlenir. Konuşmada bozulma: Normalde konuşabilen çocukta gittikçe konuşmada gerileme ortaya çıkar.

HUNTİNGTON HASTALIĞI NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Ebeveynlerinde veya ailesinde Huntington hastalığı olan özellikle erken yaşlardaki bireylerin hastalıkla ilgili detaylı bilgi ve psikolojik destek almaları çok önemlidir.

Hastalığın belirtilerinin tedavisi için; tipik nöroleptikler (haloperidol), atipik nöroleptikler (olanzapin), benzodiazepinler veya koreik hareketler için monoamin tüketen tetrabenazin, hipokinezi ve rijidite için anti-parkinson ilaçları, psikiyatrik rahatsızlıklar (Depresyon, psikotik belirtiler, saldırganlık patlamaları) için psikotrop ilaçlar veya bazı antiepileptik ilaçlar; miyoklonik hiperkinezi için valproik asit gibi ilaçlar kullanılabilmektedir.

Huntington hastalığı DNA'daki bozukluktan kaynaklanan genetik bir hastalık olduğu için; umut vadeden çalışmalar halihazırda devam etse de günümüz için kesin tedavisi mümkün değildir.

Tedavi uzun süreli olabileceği için ilaçların yan etkilerine ve birbirleriyle olan etkileşimlerine dikkat edilmelidir. Hastalar hemşirelik ihtiyaçları, diyet, çeşitli terapiler, özel ekipman gibi destekleyici bakıma ihtiyaç duyabilmektedir.

Ayrıca hastalar L-dopa içeren ilaçlardan (Koreyi yani istemsiz hareketleri artırabilir), alkol tüketiminden ve sigara kullanımından kaçınmalıdır.

Kırmızı pancarın faydaları nelerdir, nasıl tüketilmeli? Kırmızı pancar neye iyi gelir? Pancar suyu nelere iyi geliyor?

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 14:43
Kırmızı pancarın faydaları nelerdir, nasıl tüketilmeli? Kırmızı pancar neye iyi gelir? Pancar suyu nelere iyi geliyor?

Kırmızı pancar, kalorisi ve yağ oranı düşük, vitamin ve mineral açısında oldukça zengin bir besindir. Çiğ veya turşu olarak tüketilebileceği gibi yemeklere de eklenebilir. Peki, kırmızı pancarın faydaları nelerdir, nasıl tüketilmeli? Kırmızı pancar neye iyi gelir? Pancar suyu nelere iyi geliyor? Kırmızı pancar ne işe yarar? İşte tüm bu soruların yanıtları...

KIRMIZI PANCARIN FAYDALARI NELERDİR?

Kırmızı pancar, kalorisi ve yağ oranı düşük, vitamin ve mineral açısında oldukça zengin bir besindir. İçeriğindeki folat, manganez bakır açısından önemli bir kaynaktır. Kırmızı pancarı faydaları şu şekilde sıralanabilir:

Beyin sağlığına fayda sağlar Kırmızı pancar, içinde bulunan nitratlar nedeniyle beyin sağlığına katkıda bulunur. Nitratlar, demansın erken evrede etki ettiği bölgenin oksijen seviyesinin artırılmasında etkili olur. Yaşlandıkça beyne giden kan akışı azalacağından beyin bilişselliği etkilenebilir. Kırmızı pancar tüketmek bu durumu yavaşlatarak engelleyebilmektedir.

Kilo kaybını destekler Besin maddesi ve lif açısından zengin olan kırmızı pancar, kilo verme sürecine katkı sağlar. Kırmızı pancarda bulunan magnezyum ve potasyum, vücuttaki fazla suyu dışarı atmaya yardımcı olarak şişkinlik oluşmasını önlemektedir.

Pancar, metabolizmanın hızlanmasında etkili olarak, fazla kilolardan kurtulmaya yardımcı olmaktadır. Tansiyonu kontrol altında tutar

Kırmızı pancarın içeriğinde bulunan nitrat sayesinde vücutta bulunan kan damarları genişleyerek, kan akışının sağlanmasını ve kan basıncının düşmesinde etkili olmaktadır. Bu durum kalp hastalığı ve felç riskinin azalmasını sağlamaktadır. Atletik performansı artırır

Nitrat bakımından zengin kırmızı pancar tüketimi sağlıklı yetişkinlerde koşu performansını etkileyerek iyileştiriyor. Kırmızı pancar, spor aktiviteleri için enerji sağlayarak önemli miktarda karbonhidrat içermektedir.

Anemiyi önleyebilir

Kırmızı pancar, içerdiği demir miktarı sayesinde anemiyi önlemeye yardımcı olarak kırmızı kan hücrelerinin yenilenmesini sağlamaktadır.

KIRMIZI PANCAR NASIL TÜKETİLİR?

Kırmızı pancar, tüketilmeden önce ince kabuğunun soyulması gerekebilir. Kırmızı pancar şu şekilde tüketilebilir:

-Kırmızı pancarları bütün veya dilimlenmiş olarak kızartabilir ya da buharda pişirilebilir.

-Sirkeyle hazırlanan pancar turşusu, yağ oranı düşük, lif açısından zengin, karbonhidrat ve mineral kaynağıdır.

-Kırmızı pancarı, blenderdan geçirerek içecek halinde de tüketebilirsiniz. Pancarın yeşillikleri garnitür olarak ve salatalara eklenerek kullanılabilir. -Kırmızı pancar, soyulup dilimlenerek salataya eklenebilir ve çiğ olarak tüketilir. Pancarı dilimleyip, tuz, karabiber, limon suyuyla ve baharatlarla sağlıklı bir atıştırmalık hazırlanabilir.

-Yapraklar, potasyum, bakır, magnezyum, A, K ve C vitaminleri açısında zengindir. Kronik hastalık riskini önlemeye yardımcı olur.

Sinirsel kaşıntı nedir, nerelerde olur ve nasıl geçer? Sinirsel kaşıntı belirtileri ve tedavisi

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 15:39
Sinirsel kaşıntı nedir, nerelerde olur ve nasıl geçer? Sinirsel kaşıntı belirtileri ve tedavisi

Sinirsel kaşıntı nöropatik ve psikolojik nedenlere dayanan kaşıntıları kapsayan bir tanımlamadır. Yaşam kalitesini büyük ölçüde düşüren ve kişileri zorlayan sinirsel kaşıntı aynı zamanda ağrıya da sebep olabilir. Peki, sinirsel kaşıntı nedir, nerelerde olur ve nasıl geçer? Sinirsel kaşıntı belirtileri ve tedavisi hakkında merak edilen tüm ayrıntılar haberimizde...

SİNİRSEL KAŞINTI NEDİR?

Sinirsel kaşıntı diğer adı ile nöropatik kaşıntı, sinir hücreleri olan nöronlardaki sinir iletimi ile alakalı bir bozuklukta meydana gelen sağlık sorunudur.

Nedeni cilt değil sinirsel ve glial hasarlar olarak görülen bu rahatsızlığın kesin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Sinirsel kaşıntı belirtileri ağrılıdır.

Kronikleşen kaşıntı problemlerinde tedavi zorlaşır ve bu durum hastanın yaşam kalitesini oldukça düşürür. Kişide nöropatik ağrılar ve kaşıntıya neden olan uyaranlara karşı aşırı bir hassasiyet oluşur. En küçük bir tetikleyen faktörde şikayet ortaya çıkar.

SİNİRSEL KAŞINTI BELİRTİLERİ NELERDİR?

-Duygu durumundaki değişimlere bağlı olarak şiddeti değişen kaşıntı hissi (stresli anlarda, kötü bir haber aldığında, can sıkıcı olay, durum, konuşmalar içerisindeyken, engellenme duygusunu hissettiği trafik, asansör, alışveriş merkezi gibi kalabalık ortamlarda kişinin kaşıntısı fark edilir ölçüde artar) -Hiçbir tıbbi açıklama bulunamayan kaşıntı (kişinin kaşıntılarıyla alakalı gittiği muayenelerde bu kaşıntıları açıklayacak hiçbir fiziksel problem bulunamaz).

-Uyku sırasında kaşıntı (çoğu zaman kişiyi uykusundan uyandıran, tekrar dalmada güçlüklere ve uyku hijyeninde ciddi bozulma ve sorunlara yol açan kaşıntı hissi)

-Özellikle kaşınma anlarında artan ağrı hissi (ağırlıklı olarak nöropatik kaşıntıda görülmekle beraber psikolojik kaşıntıda da kaşındık ve kaşıdıkça, o bölgede hafif bir ağrı gözlemlenir)

-Kaşınan bölgede yanma, uyuşukluk, elektriklenme (ağırlıklı olarak nöropatik kaşıntıda görülmekle beraber psikojenik kaşıntıda da kaşıntı bölgesinde bu tip duyumlar tarif edilir).

SİNİRSEL KAŞINTI TEDAVİSİ NASIL OLUR?

Sinirsel kaynaklı kaşıntıda, diğer sebeplerden farklı tedavi yöntemlerinin uygulanması gerekir. Tedavi ise kaşıntıya yol açan temel hastalığa göre şekillenir. Sinirsel kaşıntı için sıklıkla uygulanan tedavi çeşitleri ise şekilde özetlenebilir:

-Gabapentin gibi sinir sisteminin düzenleyen bazı ilaçlar

-Nörostimülasyon teknikleri

-Lidokain gibi lokal anestezik içerikli kremler

-Bilişsel davranışçı terapi

-Botoks tedavisi

-Antidepresanlar.

Ek olarak, kaşıntıya sebep olan temel tıbbi rahatsızlığın da uygun şekilde tedavisi gereklidir. Bu amaçla nöroloji, dermatoloji ve psikiyatri branşlarında uzman hekimlerin birlikte yönlendirildiği tedavi programı izlenebilir.

Kabakulak nedir, belirtileri nelerdir? Kabakulak tedavisi nasıl yapılır?

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 15:59
Kabakulak nedir, belirtileri nelerdir? Kabakulak tedavisi nasıl yapılır?

Kabakulak hastalığı kişiden kişiye oldukça kolay şekilde bulaşabilen viral bir enfeksiyondur. Hastalık en yaygın şekilde öksürük ve hapşırık yoluyla yayılır. Peki, kabakulak nedir, belirtileri nelerdir? Tedavisi nasıl yapılır? İşte bu soruların yanıtları…

KABAKULAK NEDİR?

Kabakulak hastalığı kişiden kişiye oldukça kolay şekilde bulaşabilen viral bir enfeksiyondur. Hastalık en yaygın şekilde öksürük ve hapşırık yoluyla yayılır.

Kabakulak aslında tükürük bezinin virüslere bağlı gelişen viral bir iltihaptır. Tükürük bezlerinin altı tanesi büyük tükürük bezleridir. Bunlardan iki tanesi yanaklarda bulunur. Yanakta bulunduğu yer, çiğneme kasının hemen yakınında ve kulağın önündedir. Bu bez iltihaplandığında büyüyüp geliştiği için kulak çevresini kalınlaşmış gösterdiğinden ismi dilimizde kabakulak olarak yer almıştır.

Kabakulak enfeksiyonu, öksürük ve hava yolu ile yayılır. Hastalığa sahip kişilerin bardak, çatal-kaşık gibi kişisel eşyaları yoluyla da bulaşabilir.

KABAKULAK BELİRTİLERİ NELERDİR?

Kabakulak bir çeşit viral hastalık gibi, grip ve nezleye benzer belirtiler ile kendini gösterir;

-İştahsızlık

-Kas ağrısı

-Baş ağrısı

-Lenf bezlerinde şişme

-Ateş

-Yanakta kızarıklık, şişkinlik -Halsizlik.

KABAKULAK AŞISI NE ZAMAN YAPILMALI?

Ülkemizde kabakulak aşısı 12. ayın sonunda ve ilköğretim birinci sınıfta üçlü aşı olarak uygulanır. Bu aşı kızamık, kızamıkçık ve kabakulak hastalıklarına karşı koruyucudur. 

BEBEKLERDE KABAKULAK NASIL ANLAŞILIR?

Kabakulak herkeste aynı şekilde anlaşılır. Bebeklerde de yanağın genişlemesi, kulak çevresindeki dokuların kalınlaşması ile kabakulak geçirdiği anlaşılabilir. Genellikle tek taraflıdır. Çift taraflı da olabilir.

KABAKULAK HASTALIĞININ TEDAVİSİ NASILDIR? Kabakulak hastalığın tedavisinin esasını destek tedavisi (istirahat, sıvı tedavisi ve komplikasyonlara yönelik müdahaleler) oluşturmaktadır. Hastaların belirtilerin başlamasından itibaren bir hafta boyunca evden çıkmaması ve sağlam kişilerle temasının kısıtlanması hastalığın yayılımını azaltacaktır.

KABAKULAK GEÇİREN BİR DAHA OLUR MU?

İnfluenza gibi grip yapan diğer virüslerde olduğu gibi, mutasyon yaptığı gösterilmiş bir virüs değildir. Dolayısıyla bir kişi bir kere geçirdiğinde bir daha kabakulağa yakalanmaz.

Polonya'da yılın ilk 15 gününde 550 binden fazla grip vakası görüldü

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 16:09
Polonya'da yılın ilk 15 gününde 550 binden fazla grip vakası görüldü

Polonya Ulusal Halk Sağlığı Enstitüsü, 1-15 Ocak döneminde ülkede 550 binden fazla grip ve gribe bağlı hastalık vakasının kaydedildiğini bildirdi.

Enstitü tarafından yayımlanan raporda, aynı dönemde grip ve gribe bağlı hastalıklardan 33 kişinin öldüğü belirtildi.Ülkede 1-15 Ocak döneminde toplam 559 bin 474 grip ve gribe bağlı hastalık vakası görüldüğü ifade edilen raporda, toplamda 5 binden fazla kişinin hastaneye sevk edildiği kaydedildi. Yayımlanan son verilere göre, ülkede Aralık 2022'de 1 milyon 139 bin grip ve gribe bağlı hastalık vakası kayıtlara geçti.

Çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu belirtileri nelerdir, nasıl geçer?

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 17:21
Çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu belirtileri nelerdir, nasıl geçer?

Çocuklarda idrar yolları hastalıkları, yetişkinlerde görüldüğü kadar olabiliyor. Genellikle kız çocuklarında daha sık görülen hastalık, tedavi edilmediği takdirde böbreklerde kalıcı hasarlara neden olabiliyor. Peki, çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu belirtileri nelerdir, nasıl geçer? Çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu nasıl tedavi edilir? İşte ayrıntılar...

Çocuklarda 1 yaşından sonra sıklıkla görülen idrar yolları enfeksiyonu, tedavisi kolay olmasına rağmen ihmale gelmemesi gereken bir hastalıktır.

Çocuklarda en sık idrar yolu enfeksiyonu (İYE) etkeni bağırsak kökenli bakterilerdir. Bu bakteriler işeme kanalı (üretra) yoluyla mesaneye yerleşir, burada çoğalır ve sonrasında aşağı idrar yollarından yukarı idrar yollarına (böbreklere) doğru ilerler.

Kız çocuklarında görülme sıklığının erkek çocuklarına göre daha fazla olduğu idrar yolu enfeksiyonları tedavi edilmediği takdirde böbreklerde kalıcı hasarlara neden olabiliyor. 

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONU BELİRTİLERİ NELERDİR?

Çocukta ateş, idrar yaparken yanma ya da idrar yaparken ağlama, sık idrara çıkma, idrar kaçırma, idrarın renk ve kokusunda değişiklik olması, bel ağrısı, yan ağrısı çocuğun idrar yolları enfeksiyonu olduğunu düşündürebilecek bulgulardır.

Özellikle küçük çocuklarda kusma, iştahsızlık, karın ağrısı, tartı alamama, popoda pişik gibi belirtiler varsa idrar yolları enfeksiyonundan şüphe edilebilir.

Tanı için ise hızlıca bir idrar tahlili ve idrar kültürü yapılmalıdır.

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONU NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Enfeksiyon tedavisinden önce idrar kültürü testi yapılır, kültürde üreyen bakteriye göre tedavi doktorun gerekli duyması halinde uygun antibiyotiklerle yapılır.

Tedavinin ardından çocuklar 3-4 günde iyileşir. Ancak ilaçların 10 gün kullanılması gerekir. İyileşti diye ilacı bırakmamak önemlidir.

İlaç bitiminden 3 gün sonra idrar kültürü yeniden alınarak kontrol edilmelidir. Erkek çocuklarda sünnet, enfeksiyondan koruyucu bir etkendir.

Çocuklarda bronşite ne iyi gelir? Çocuklarda bronşit belirtileri nelerdir? Bronşit nasıl tedavi edilir?

Tarafından: NTV
17 Ocak 2023 at 17:51
Çocuklarda bronşite ne iyi gelir? Çocuklarda bronşit belirtileri nelerdir? Bronşit nasıl tedavi edilir?

Çocukluk çağında sık görülen ve akciğerlerin küçük hava yollarında tıkanıklığa neden olan bronşit, özellikle kış mevsiminde ortaya çıkar. Soğuk algınlığı ile benzerlik gösteren belirtileri, bazen astım ile de karıştırılabilir. Peki, çocuklarda bronşit belirtileri nelerdir? Bronşit nasıl tedavi edilir? Çocuklarda bronşite ne iyi gelir? İşte ayrıntılar...

Sıklıkla 2 yaşından küçük çocuklarda görülen bronşit, hastanede kontrol altına alınması gereken nefes darlıklarına neden olabilir.

Çocuklardaki bronşların çapı yetişkinlere göre daha dar olduğu için, hava yolları virüslerin etkisi ile daha kolay tıkanır ve bu da akciğerlere hava girmesini zorlaştırır.

Prematüre doğan, doğuştan kalp ve akciğer sorunu olan, sigara dumanına sıklıkla maruz kalan ve anne sütü almamış çocukların bronşite yakalanma oranı diğer çocuklara göre daha fazladır.

Çocuklarda bronşite yakalanma riskini yükselten bir diğer faktör ise kreş gibi kalabalık ortamlardır.

Çocukluk çağında sık görülen ve akciğerlerin küçük hava yollarında tıkanıklığa neden olan bronşit, özellikle kış mevsiminde ortaya çıkar. 

ÇOCUKLARDA BRONŞİT BELİRTİLERİ NELERDİR? Bronşit belirtileri, nedenlerinde olduğu gibi akut ve kronikte türlerinde farklıdır. Bazı semptomlar her iki türde de görülse de, kronik bronşitte ortaya çıkan belirtiler daha ağır olabilir.

Çocuklarda bronşit genellikle kendini balgamlı bir öksürük ile belli eder, aynı zamanda sümük akması ve burun tıkanması da gözlemlenebilir. Diğer belirti ve semptomlardan bazıları şunlardır:

–Boğaz ağrısı

–Yorgunluk

–Titreme –Hafif baş ağrısı

–Hafif ateş

–Öğürme veya kusma

–Göğüste hafif sıkışma, hafif ağrı hissi

–Vücutta ağrılar

–Hırıltılı nefes

–Nefes almada zorlanma.

ÇOCUKLARI BRONŞİTTEN KORUMANIN YOLLARI

-Ev ortamının sık sık havalandırılması, çocukların soluduğu havanın temizlenmesi çok önemlidir.

-Çocukların yanında parfüm ve deodorant gibi kimyasal maddelerin kullanımı minimum düzeye indirilmelidir.

-Hastalığın salgın yaptığı dönemlerde, çocukları kreş gibi ortamlardan uzak tutmalıdır.

-Çocuğun sigara dumanına maruziyetine kesinlikle izin verilmemelidir.

-Grip hastası aile büyüklerinin, bebeklerden ve çocuklardan mümkün olduğunca uzak durması bronşiolite karşı koruyucudur. Bu gibi durumlarda, hasta kişiler ev içerisinde koruyucu maske kullanmalıdır.

-Genel hijyen kurallarına uyulmalı ve ev düzenli olarak temizlenmelidir. Üst solunum yolu enfeksiyonu olan kişilerden uzak durmak için, özellikle çocukların kapalı mekanlarda uzun süre kalması engellenmelidir.

-Anne sütü ile beslenme desteklenmelidir. Bebeklerin özellikle ilk 6 ay anne sütü almalarına dikkat edilmelidir.

-Aile bireylerinin, bronşiolite ve bulaş yollarına karşı bilinçlendirilmesi, gerekli önlemleri almaları sağlanmalıdır.

-Çocukların bol sıvı alması, günlük taze sebze ve meyve tüketmeleri sağlanmalıdır. Çocukluk çağından itibaren sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmalarına yardım edilmelidir.

ÇOCUKLARDA BRONŞİT NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Akut bronşit herhangi bir tedavi uygulamadan 2 hafta içinde düzelmektedir. Bazı durumlarda doktor bazı ilaçlar önerebilir. Antibiotikler: Bronşit genellikle virüslerle olur. Bu nedenle antibiyotiğin faydası olmadığı için tavsiye edilmez. Bununla birlikte bakteriyel mikrop şüphesi varsa antibiotik verilebilir.

Öksürük şurupları: Öksürük şurupları akciğerlerde biriken balgamın dışarı çıkmasını engelledikleri için çok tavsiye edilmez. Öksürmek balgam çıkarmak için faydalıdır. Ancak öksürük gece uykusunu bozuyorsa öksürük şurupları kısa süreli verilebilir.

Diğer ilaçlar: Eğer alerji, astım veya reflü gibi sorunlar varsa bu sorunlara yönelik doktor ilaçlar verebilir.

Eğer çocukta kronik bronşit varsa akciğer fonksiyonlarını artırmak için solunum eksersiz tedavileri gündeme gelebilir. Kronik bronşit nedenine göre tedavi modeli değişebilir.

Gıda zehirlenmesi belirtileri nelerdir? Tedavisi nasıl yapılır?

Tarafından: NTV
18 Ocak 2023 at 09:35
Gıda zehirlenmesi belirtileri nelerdir? Tedavisi nasıl yapılır?

Gıda zehirlenmesi, bakteri virüs ya da parazitler ve onların toksinleriyle bozulmuş gıdaları tüketmek yoluyla oluşan bir hastalıktır. Peki, gıda zehirlenmesi belirtileri nelerdir? Tedavisi nasıl yapılır? Gıda zehirlenmesi nasıl geçer, ne iyi gelir? Gıda zehirlenmesi belirtileri kaç saat sonra ortaya çıkar? İşte ayrıntılar...

GIDA ZEHİRLENMESİ NEDİR?

İhtiyaç duyulan besin ögelerini almak için tüketilen gıdalar bazen kişiyi hasta edebilmektedir. Gıda zehirlenmesi, bakteri, virüs ya da parazitlerle kontamine olmuş herhangi bir yiyecek ya da içeceğin tüketimi sonucu meydana gelen enfeksiyon ya da intoksikasyon durumuna verilen isimdir.

GIDA ZEHİRLENMESİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Gıda zehirlenmesinin belirtileri kontaminasyon kaynağına ve tipine göre değişir. Çoğu gıda zehirlenmesinde yaygın olarak görülen belirtiler arasında  -Ateş,

-Kusma, -Karın ağrısı ve krampları,

-Sulu veya kanlı ishal -Mide bulantısı bulunur.

Bu belirtiler ve semptomlar, kontamine yiyecekleri yedikten sonra saatler içinde başlayabildiği gibi, bazı vakalarda günler hatta haftalar sonra başlayabilir. Gıda zehirlenmesinin neden olduğu hastalık ise genellikle birkaç saatten birkaç güne kadar sürer.

GIDA ZEHİRLENMESİ TEDAVİSİ NASILDIR?

Gıda zehirlenmelerinin çoğu kendiliğinden geçmektedir. Ancak geçmez ise ishal ve kusma ile kaybedilen sıvı ve mineral kayıplarının yerine konması yeterli olabilir. Yetmediği durumlarda gaita tetkiki ve kan tetkikleri sonrasında antibiyoterapi gerekebilmektedir.

GIDA ZEHİRLENMESİ KAÇ SAAT SONRA BELLİ OLUR?

Gıda zehirlenmeleri kontamine yiyecek ve içeceklerin tüketiminden sonra 30 dakika ile 72 saat arasında geçen sürede ortaya çıkmaktadır.

GIDA ZEHİRLENMESİNDEN KORUNMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR?

Gıda zehirlenmesinden korunmak için bilinçli gıda seçiminin yanı sıra hızlı bozulabilecek besinlerin saklama koşullarına da özen göstermelidir.

Belirli derecenin üstündeki sıcaklıklar, besinlerde kurtlanmaya, küflenmeye ve çeşitli bakterilerin üremesine neden olabilir.

Mandalinanın faydaları nelerdir, ne işe yarar? Mandalina kabuğunun ve suyunun faydaları

Tarafından: NTV
18 Ocak 2023 at 10:07
Mandalinanın faydaları nelerdir, ne işe yarar? Mandalina kabuğunun ve suyunun faydaları

Mandalina, C vitamini açısından zengin, soğuk algınlığı başta olmak üzere pek çok hastalığa iyi gelen, kış meyvelerindendir. Çoğunlukla ılıman bölgelerde yetiştirilir. Peki, mandalinanın faydaları nelerdir? Mandalina neye iyi gelir ve besin değerleri nedir? İşte ayrıntılar...

MANDALİNANIN FAYDALARI NELERDİR?

Mandalina, vücuda pek çok faydası olan ve insanlar tarafından tüketilmesi gereken içerisinde C vitamini, güçlü antioksidan ve su bakımından zengin bir kış meyvesidir. Ayrıca potasyum ve B vitaminleri gibi farklı vitamin ve mineralleri de içermektedir. Meyve kabukları ile pek çok rahatsızlığa karşı koruyucu flavonoidler gibi antioksidanlar bakımından güçlü ve bağışıklık sistemini desteklemektedir.

Mandalina içerisinde bulundurduğu yüksek lif oranı ile sindirim sistemine fayda sağlar ve uzun süre tokluk hissi verir. Kilo kontrolüne yardımcı olabilir. İnsan sağlığına ve vücuda olumlu etkileri çok fazla olan mandalinanın faydaları şu şekildedir:

--A vitamini özelliği ile göz sağlığını korur

-C vitamini bakımından zengindir

-Kemik gelişimine katkı sağlar

-Ameliyat sonrası yaralarda iyileşmeyi hızlandırır

-Kalp hastalığına neden olan risk faktörlerini azaltır

-Vücuttaki kolajen miktarını dengeler -Yüksek bir antioksidan kaynağıdır

-Flavonoidler açısından zengindir

-Bağışıklık sistemine fayda sağlar

-Soğuk algınlığı gibi hastalıklara karşı bağışıklığı destekler

-Kalp sağlığına faydalıdır

-Tansiyonu düzenler

-Yüksek kolesterole fayda sağlar

-Kanser önleyici özelliklere sahiptir

-Tümörlerin büyümesini ve yayılması engeller

-Cilde fayda sağlar ve yaşlanmayı geciktirir.

MANDALİNANIN BESİN DEĞERLERİ NELERDİR?

Mandalina, sağlıklı ve hafif bir enerji kaynağıdır. C, A, B1, B2, B3 (niasin) ve B9 (folik asit) vitaminlerini içermektedir. 100 gram mandalinanın besin değerleri Kalori: 53 Karbonhidratlar: 13 gram Lif: 1,8 gram Şeker: 11 gram Protein: 0,8 gram Yağ: 0,3 gram C Vitamini: Günlük değerin %26'sı A Vitamini:  Günlük değerin %3'ü Potasyum: Günlük değerin %3'ü.

Mandalinanın içeriğinde bulunan C vitamini suda eriyen bir vitamin olduğu için vücutta depolanmamaktadır. Bu nedenle tüketim sağlarken mandalinanın kendisi tüketmek veya 1 bardak mandalina suyunu bir anda içmek yerine 2-3 çay bardağı mandalina suyunu güne yayarak içmek daha faydalı olacaktır.

MANDALİNA KABUĞU NEYE İYİ GELİR?

Mandalina kabuğu da birçok antioksidan madde içermektedir. C vitamini, A vitamini gibi antioksidanlar, naringin, hesperidin, tangeretin ve nobiletin gibi flavonoidler açısından zengindir. Araştırmalar, flavonoidlerin beyin koruyucu etkileri olduğunu ve kronik hastalık riski dahil olmak üzere birçok hastalığın gelişimini önlediğini göstermiştir. Yapılan çalışmalar nobiletin maddesinin yağların yakılmasını hızlandırdığını göstermiştir. Mandalina kabuğunda bulunan hesperidin ve naringenin antioksidanları alerjik reaksiyonların şiddetini azaltmaya da yardımcı olabilmektedir. Tarım ilaçlarına maruz kalmamış organik mandalinaların kabukları kullanılmalıdır.

MANDALİNANIN ZARARLARI NELERDİR?

Mandalina şeker oranı yüksek meyveler arasında yer almaktadır. Özellikle şeker hastalarının dikkatli tüketmesi gereklidir.

Asit içeren bir meyve olduğu için yine fazla tüketildiğinde özellikle gastrit gibi mide rahatsızlığı olan bireylerde mideyi rahatsız edebilmektedir.

Alerjik bünyeye sahip kişilerde ve küçük çocuklarda kızarıklık gibi alerjik reaksiyonlara neden olabilir.

Hiperkalemi nedir, neden olur? Hiperkalemi belirtileri nelerdir, tedavisi nasıl yapılır?

Tarafından: NTV
18 Ocak 2023 at 10:59
Hiperkalemi nedir, neden olur? Hiperkalemi belirtileri nelerdir, tedavisi nasıl yapılır?

Hiperkalemi, kandaki potasyum düzeylerinin 6 mg/dl üzerine çıkmasıyla görülmektedir. Çok fazla potasyum tüketiminde veya herhangi bir böbrek hastalığı sonucunda ortaya çıkabilen bir rahatsızlıktır. Hiperkalemi (Yüksek Potasyum) nedir? Nedenleri nelerdir? Nasıl tedavi edilir?

POTASYUM YÜKSEKLİĞİ (HİPERKALEMİ) NEDİR? Hiperkalemi kanda potasyum değerinin 5-5.5 mEq/L’nin üzerinde olmasıdır. Hiperkalemi genellikle böbrek fonksiyonları yetersiz olduğunda ortaya çıkmaktadır. Ağır egzersiz sonrası da kanda potasyum düzeyi yükselebilmektedir.

POTASYUM DEĞERİ KAÇ OLMALIDIR?

Kandaki potasyum seviyesinin 3.5 mEq/L-5 mEq/L değerleri arasında olması gerekmektedir. Referans değerler sağlık kuruluşları arasında bir miktar farklılık gösterebilmektedir.

POTASYUM YÜKSEKLİĞİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Özellikle potasyum düzeyi 6.5 mEq/L'yi aştığında semptomlar kritik olmakla beraber; solunum güçsüzlüğü, kas krampları, kardiyak aritmi ve felç gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir.

HİPERKALEMİ NEDEN OLUR?

Bazı metabolik rahatsızlıklar ve böbrek rahatsızlıkları fazla potasyum tüketimi ile ortaya çıkar ve bu da hiperkalemi oluşturur.  POTASYUM YÜKSEKLİĞİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Hiperkalemi durumunda kişiye potasyum atımını sağlayacak ilaçlar ve potasyumdan kısıtlı diyet verilmektedir.

Hiperkalemi hızlı bir şekilde tedavi edilebilmekte ve ilerlemesi önlenebilmektedir.

Potasyum yüksekliğini normal seviyelere getirmek için doktor kontrollerinin yanı sıra sebze, meyve ve bitkilerle yapacağınız beslenmeler de hastalığı olumlu yönde etkilemektedir.

Eve servis 'diş hekimi' inşaat işçisi çıktı

Tarafından: NTV
18 Ocak 2023 at 11:13
Eve servis 'diş hekimi' inşaat işçisi çıktı

İstanbul'da diş ağrısı çeken bir kişinin akraba önerisiyle eve çağırdığı diş doktoru inşaat işçisi çıktı. Dişlerinin tedavisi için 10 bin lira ödeyen Rıdvan K, tedavinin düzgün olmadığı gerekçesiyle yaptığı araştırmada dişçisinin sahte olduğunu öğrenince suç duyurusunda bulundu. Sahte dişçi hakkında 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

İstanbul'da diş ağrısı çektiği için akrabasının önerisi üzerine eve gelen diş doktoru inşaat işçisi çıktı.
Sabah gazetesinde yer alan habere göre; olay geçtiğimiz yıl 1 Mayıs tarihinde Şişli ilçesinde meydana geldi. 44 yaşındaki Rıdvan K., (fotoğrafta)  akrabasına dişinin ağrıdığını söyledi. Akrabası Fırat K., ise bir dişçi tanıdığının olduğunu isterse eve gelip kendisini tedavi edebileceğini söyledi.Diş ağrısı çeken genç adam akrabasının önerisini kabul ederek 40 yaşındaki Ferhat B.'yi evine davet etti. Diş tedavisi aletleriyle eve gelen Ferhat B., ağrı çeken Rıdvan K.'ye bir takım tedavi uyguladı. Genç adam dişçisine yaptığı uygulamalar karşılığında toplamda 10 bin lira ödeme gerçekleştirdi. Ancak Rıdvan K., tedaviye rağmen diş ağrılarını dindiremedi.
Evine tedaviye gelen Ferhat B.'den şüphelenen genç adam yaptığı araştırmada kendisini tedavi eden kişinin gerçek doktor olmadığını öğrendi. Kendisini tedavi eden vatandaşın inşaat işçisi olduğunu öğrenen genç adam yaşadığı şokla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına sahte doktor hakkında suç duyurusunda bulundu.Mağdur şikâyet dilekçesinde akrabasının önerisi üzerine Ferhat B.'nin kendisini doktor olarak tanıtıp evde tedavi uyguladığını ve 10 bin lirasını aldığını söyledi.
Rıdvan K.'nın dişlerinin eskisinden daha kötü bir hale geldiğini ve ilk etapta kendisini Murat olarak tanıtan kişiden şikâyetçi olması üzerine olayla ilgili soruşturma başlatıldı.Savcılık tarafından yürütülen soruşturma kapsamında şüphelinin ifadesine başvuruldu. Ferhat B., ifadesinde şikayetçiyi tanımadığını ve herhangi bir diş tedavisi uygulamadığını söyledi.
Savcılık yürütülen soruşturma sonunda şüpheli Ferhat B.'nin suçtan kurtulmaya yönelik ifade verdiğini ve üzerine atılı suçu işlediği gerekçesiyle '1219 Sayılı Kanuna Aykırılık' suçu kapsamında 5 yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenledi. Şüpheli ilerleyen günlerde İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde hâkim karşısına çıkacak.

Polip nedir, neden olur?

Tarafından: NTV
18 Ocak 2023 at 11:35
Polip nedir, neden olur?

Polipler çoğunlukla küçük düz yumrular veya küçük mantar benzeri saplar gibi görünen anormal doku büyümeleridir. Rahim, burun, mide gibi vücudun hemen her yerinde oluşabilen polipler kalın bağırsakta da görülmektedir. Peki, polip nedir, neden olur, tedavisi nasıl yapılır? İşte ayrıntılar...

POLİP NEDİR?

Polipler, içi boşluklu organlarımızın yüzeylerini örten tabakada meydana gelen, çoğunlukla kabartı şeklinde olan anormal doku büyümeleridir. Poliplerin çoğu bir santimden daha küçüktür. 

Genellikle küçük ebatlıdırlar ve iki farklı formda görülürler. Bunlardan biri mantara benzer. Diğeri ise daha düz bir formdadır ve çevresine göre hafif bir tümseği vardır. Poliplerin büyük çoğunluğu iyi huyludur. Fakat oluşumlarının ardında anormal hücre büyümesi olduğu için tedavi edilmemeleri ya da alınmamaları halinde kötü huylu hale dönüşebilirler.

Kansere dönüşmesi ihtimali; oluştukları yere, neden oluştuklarına ve ne kadar süredir var olduklarına bağlı olarak değişir.

Kalın bağırsakta ortaya çıkan poliplerin kanserleşmeden alınması önemlidir. Bu yüzden özellikler risk grubundaki kişilerin belirli aralıklarla kontrolden geçmesi hayati önem taşıyabilir.

POLİP NEDEN OLUR?

Poliplerin nedenleri bulundukları yere göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, boğaz polipleri genellikle yüksek sesle bağırmaktan kaynaklanan bir yaralanmanın veya solunum tüpünden kaynaklanan hasarın bir sonucudur. Bazı durumlarda da doktorlar poliplerin nedenini belirleyemezler. Bilinen bazı nedenler şunlardır:

-Kronik mide iltihabı

-İltihap

-Aşırı östrojen -Tümör

-Yabancı bir nesne

-Kist

-Kolon hücrelerinin genlerinde mutasyon. Polipler, kanser hücreleriyle benzer şekilde hızla bölünerek çoğalır veya büyürler. Poliplerin çoğu iyi huylu olsa da kansere dönüşebilmelerinin nedeni budur.

POLİP ÇEŞİTLERİ Polipler, en yaygın olarak bağırsak ve rahim iç yüzeyinde görülmekle birlikte burun, kulak, boğaz, mide, safra kesesi, mesane gibi vücudun çok çeşitli organlarında da karşımıza çıkarlar.

Nazal Polipler: Nazal bölgede gelişen poliplerin çoğunluğu kansere neden olmaz. Damla şeklinde bir formda olurlar. Oluşma nedenleri kronik inflamasyondur. Her yaşta ortaya çıkabilen bu polipler çocuklara göre yetişkin kişilerde daha fazla görülür. Tedavi sonrasında tekrar çıkma ihtimalleri bulunur.

Safra Kesesi Polipleri: Safra kesesi poliplerinin çoğunluğu iyi huylu olup nadiren kansere dönüşürler. Safra kesesi polipinin sayısı ve boyutu arttıkça kansere dönüşme riski artmaktadır. Bu nedenle tespit edildikten sonra aralıklı olarak takip edilmeleri gerekir. Mide Polipleri: Midede oluşan polipler genellikle pek bir belirti vermedikleri için farklı bir mide sorunu için inceleme yapıldığında, işlem esnasında rastlantısal olarak tespit edilir. Bu poliplerin büyük kısmı kansere neden olmaz. Kimi çeşitlerinin varlığı, ilerleyen yıllarda kanser ihtimalinin olabileceğine işaret eder.

Endometriyal Polipler: Rahim iç yüzeyinde tespit edilen yuvarlak yapılı bu poliplerin ebadı 2 mm’den 40 mm’ye kadar değişebilir. Sıklıkla kötü huylu değildirler. Adet döngüsünün bozulmasına neden olabilirler. Rahimde bir veya birkaç polip aynı anda oluşabilir.

Kulak Polipleri: Kulak polipleri yuvarlak yapılıdır. Orta kulak civarında ve kulak kanalında gelişirler. Kırmızıya yakın bir renkleri vardır ve kanamaya meyilli bir yapıları bulunur. Kanserli olanları da bulunur. Bağırsak Polipleri: Bağırsak polipleri sık rastlanan polip çeşitlerinden biridir. 50 yaşın üstündeki her dört kişiden birinde bağırsak polipleri görülebilir. Bu nedenle bu yaş grubundaki kişilerin düzenli olarak bağırsak polipleri için tarama yaptırmaları önerilir.

Kadınlara oranla erkeklerde daha fazla görülen bu poliplerin hiperplastik olarak adlandırılan türleri kansere dönüşmezken, adenomatoz olarak adlandırılan türleri büyümeleri halinde kansere dönüşebilir. POLİP TEDAVİSİ

Polip tedavisinde süreç birkaç farklı unsura göre belirlenir. Bunlardan birincisi poliplerin bulunduğu yerdir. Bir diğer unsur poliplerin ebadıdır.

Bunların dışında poliplerin iyi huylu ya da kötü huylu olup olmadıklarına bağlı olarak tedavi süreci farklılaşır. 

Safra Kesesi Polipleri: Safra kesesi polipinin boyutu, iyi huylu veya kötü huylu olup olmadığını tahmin etmeye yardımcı olabilir. 10 mm’den daha küçük olan safra kesesi poliplerinin kanserli olma olasılığı düşüktür ve genellikle tedavi gerektirmez. Standart karın ultrasonografisi kullanılarak takip edilir. Safra kesesi polipinin boyutu ve sayısı artıyorsa, 10 mm’den daha büyük ise zamanla kansere dönüşme olasılığından dolayı tedavi edilirler. Tedavisi de safra kesesinin cerrahi olarak çıkarılmasını (kolesistektomi) içerir. 

Endometriyal Polipler: Doktorunuz rahminizi inceledikten sonra polip olup olmadığını görür. Polip varsa bundan bir örnek alarak laboratuvara gönderir. Polipiniz sizde herhangi bir şikayete neden olmuyorsa tedavi yapılmaz fakat belirli aralıklarla düzenli kontrole gelmeniz istenir. Polipleriniz nedeniyle şiddetli kanama yaşıyorsanız, gebe kalmanızda sorun yaratıyorlarsa cerrahi operasyonla alınırlar. Menopozun ardından ortaya çıkan poliplerde de tedavi yöntemi, alınması yönündedir.

Kulak Polipleri: Kulağınızdaki poliplerin nedenine bağlı olarak tedavi yöntemi belirlenir. Polip sorununuzun ardında enfeksiyon varsa antibiyotik tedavisi uygulanır. Antibiyotik tedavisinden sonuç alınmazsa polipten parça alınarak laboratuvarda incelenir ve cerrahi operasyonla alınması tercih edilebilir. Mide Polipleri: Mide poliplerinin tedavisini belirleyen ana unsur polipin türüdür. Adenom yani kansere dönüşebilecek polipleriniz varsa örnek alınarak laboratuvara gönderilir ve sonuca göre tedavi programı yapılır.

Kanserleşme riski göstermeyen küçük poliplere çoğunlukla daha fazla müdahale edilmezken, risk içeren ya da büyük boyuttaki polipler çıkarıldıktan sonra midenin belli aralıklarla takip edilmesi gerekir.

Nazal Polipler: Küçük polipleriniz varsa ilaç tedavisi yapılarak rahatlamanız yoluna gidilir. Bu ilaçlar sprey ya da tablet şeklinde olabilir. Poliplerle birlikte enfeksiyon görülüyorsa antibiyotik tedavisi uygulanır.

İlaç tedavisine yanıt vermeyen poliplerin alınması tercih edilir. Polipleriniz endoskopi yöntemiyle alınmaya uygunsa bu yöntem tercih edilir. Endoskopiyle alınmaya uygun değilse ileri cerrahi operasyonla müdahale edilir. Bağırsak Polipleri: Bağırsak polipleri için kolonoskopi yapılırken sıklıkla tedaviye de başlanır. İşlem sırasında görülen polip kolonoskopiyi yapan doktor tarafından alınır. Daha sonra bu polip incelenmek üzere laboratuvara gönderilir. Burada amaç polipin iyi huylu mu kötü huylu mu olduğunun anlaşılmasıdır.

Poliplerin erkenden çıkarılması kanser gelişmesi ihtimalini azaltır. Bu nedenle 50 yaşından itibaren doktorunuzun uygun görüleceği aralıklarla kolonoskopi yapılması önerilir.

Baş dönmesi neden olur? Baş dönmesine ne iyi gelir? Neyin belirtisi?

Tarafından: NTV
18 Ocak 2023 at 12:51
Baş dönmesi neden olur? Baş dönmesine ne iyi gelir? Neyin belirtisi?

Baş dönmesi, hemen her yaşta olabilen, çocuklarda nadir, orta ve ileri yaş gruplarında ise daha sık görülen bir sağlık problemidir. Peki, baş dönmesi neden olur? Baş dönmesi nedir, nasıl geçer? Baş dönmesine ne iyi gelir? Neyin belirtisi? İşte ayrıntılar...

BAŞ DÖNMESİ NEDİR?

Kişinin kendisinin ya da çevresindeki nesnelerin dönüyormuş gibi hissetmesi durumu baş dönmesi olarak tanımlanır. Çoğunlukla vertigo ile eş anlamlıymış gibi kullanılmaktadır. Ancak baş dönmesiyle vertigo tam olarak aynı anlama gelmemektedir.

Baş dönmesi basit bir durumun sebep olduğu bir şikayet olabilmektedir. Vertigo ise tek başına bir hastalık olmamakla birlikte genellikle altta yatan bir hastalığın meydana getirdiği ciddi bir semptomdur.

BAŞ DÖNMESİ NEDENLERİ NELERDİR? BAŞ DÖNMESİ NEDEN OLUR?

Her baş dönmesi bir hastalığın habercisi değildir. Bazen, çok yorulmak, stresli olmak gibi psikolojik sebepler ya da ani ve hızlı hareketler anlık baş dönmesi şikayetine yol açabilmektedir. Ancak gündelik hayatı olumsuz etkileyen ve sık sık tekrarlayan baş dönmeleri için mutlaka altta yatan neden araştırılmalıdır. En yaygın baş dönmesi nedenleri aşağıdaki gibidir: 1. MS hastalığı 2. Hipertansiyon

3. Beyin tümörleri 4. Periferik vertigo 5. Enfeksiyonlar 6. Migren

7. Travmalar 8. Diyabet 9. Damarsal nedenler 10. Psikolojik etkenler 11. Metabolik hastalıklar  Periferik vertigo: İç kulağın denge problemleri nedeniyle oluşan baş dönmeleri bu gruba girmektedir. Beyinden kaynaklanmayan baş dönmeleridir. Genellikle iç kulakta yer alan kristallerin yerinden oynaması ile ilişkilidir. Periferik vertigo KBB bölümünün uzmanlık alanına girmektedir. Ayrıca iç kulakta aşırı basınç nedeniyle ortaya çıkan bir hastalık olan Meniere de baş dönmesi sebeplerinden birisidir.

Enfeksiyonlar: Orta kulak iltihabı, grip gibi çeşitli enfeksiyonlar baş dönmesine yol açabilmektedir. Uygun bir tedavi sonrasında enfeksiyon oranı düştüğünde baş dönmesi şikâyeti de ortadan kalkacaktır.

Metabolik hastalıklar: Tiroit problemleri, otoimmün hastalıklar, karaciğer ve böbrek hastalıkları ve bu hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da baş dönmesine yol açabilmektedir. Damarsal nedenler: Beyinde damar sertliği baş dönmesine yol açabilen hastalıklardan birisidir. Beyin tümörleri: Beyinde yer alan iyi ya da kötü huylu tümörler baş dönmesi şikayetine yol açabilmektedir. Doğru planlanmış bir tedavi sonrasında baş dönmesi şikâyeti de sona ermektedir. MS hastalığı: Halk arasında MS olarak telaffuz edilen Multiple Skleroz beyin ve omurilikteki sinirleri etkileyen bir hastalıktır. Çoğunlukla hastalar otururken dengelerini kontrol edebilirken, ayakta iken baş dönmesi ya da dengesizlik hissi yaşayabilmektedir. Migren: Şiddetli baş ağrısı olarak bilinen migren atakları sırasında hastaların birçoğu baş dönmesi şikayeti ile de karşı karşıya kalmaktadır. Ataklar sırasında mide bulantısı da bu şikayetlere eşlik edebilmektedir. Migrene eşlik eden baş dönmesi ve denge problemlerinin olması, bunların sıklıkla tekrar etmesi durumu vestibüler migren olarak adlandırılır. Travmalar: Geçirilen kazalar da baş dönmesini tetikleyen durumlardan birisidir. Başa sert bir darbe almak kişide baş dönmesi şikayetine yol açabilir. Ancak bu kafa travmalarının yakın bir zamanda olması şart değildir. Örneğin 1 sene önce yaşanan kaza nedeniyle de kişi baş dönmesi şikâyeti ile karşı karşıya kalabilmektedir. Diyabet: Beyin hücrelerinin şeker kullanımı bozulması ve yeterli enerji alamaması nedeniyle baş dönmesi oluşabilir. Bu türdeki baş dönmelerinin diyabet hastalığı ile ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Psikolojik etkenler: Duygu durum bozuklukları, panik atak, anksiyete, stres, uykusuzluk gibi psikolojik etkenler de baş dönmesinin sebepleri arasında sayılabilmektedir. Kişide fizyolojik hiçbir problem olmadığı halde baş dönmesi yaşayabilir.

Tekrarlayan baş dönmesi ataklarında öncelikle gerekli tüm tanı ve testler yapılmalı ve diğer fizyolojik hastalıklar elenmelidir. Fizyolojik problem görülmediği halde kişide baş dönmesi atakları devam ediyorsa mutlaka psikolojik destek alınmalıdır.

Hipertansiyon: Beyin damarlarının çaplarını daraltmasına sebep olan hipertansiyon kan debisinin düşmesiyle birlikte baş dönmesi şikayetini ortaya çıkarabilmektedir. Hipertansiyon hastalarının kısa süreli de olsa baş aşağı durmaya sebep olacak hareketlerden kaçınması gerekir.

BAŞ DÖNMESİ TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR?

Bazı baş dönmesi türleri kendiliğinden geçse de çoğunlukla tedavi, baş dönmesine neden olan odak hastalığın iyileştirilmesine yönelik olarak uygulanır.

Farklı sağlık problemlerinden kaynaklanabilen baş dönmesi, aslında odak hastalıktan kaynaklanan semptomatik bir bulgudur. Bu yüzden altta yatan rahatsızlığın belirlenmesi son derece önemlidir. Baş dönmesi, kalp krizi ya da inme gibi ciddi bir sağlık probleminden kaynaklanıyorsa acil müdahale gerekebilir.

Susuzluk gibi bir nedene bağlıysa IV sıvılar ile tedavi düzenlenebilir.

Nefes darlığı gibi ek belirtilerin varlığında kişiye oksijen verilebilir.

BPPV'den kaynaklıysa baş manevraları ile baş dönmesi şikayeti giderilebilir.

Göbek fıtığı nedir, belirtileri nelerdir? Göbek fıtığı neden olur, tedavisi nasıl yapılır?

Tarafından: NTV
18 Ocak 2023 at 13:13
Göbek fıtığı nedir, belirtileri nelerdir? Göbek fıtığı neden olur, tedavisi nasıl yapılır?

Göbek fıtığı genellikle cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilen, varlığında kişinin yaşam kalitesini düşürebilen bir sorundur. En çok kadınlarda görülür. Peki,göbek fıtığı nedir, belirtileri nelerdir? Göbek fıtığı neden olur, tedavisi nasıl yapılır? İşte ayrıntılar...

GÖBEK FITIĞI NEDİR?

Göbek fıtığı, genelde göbek çukurunun içinde ya da yakınındaki bir bölgede ortaya çıkar. Bunun sebebi ise karın duvarındaki katmanların tamamen birleşmemesi ya da karna yakın bölgede bulunan yağ dokularının göbek deliği bölgesinden çıkıntı yapmasıdır. Böylelikle kişide göbek fıtığı olarak adlandırılan sağlık sorunu meydana gelir. Oluşan göbek fıtığının içerisinde ince bağırsak dokusu ve karnın içine ait olan bir yağ dokusu bulunmaktadır. 

GÖBEK FITIĞI BELİRTİLERİ NELERDİR?

Göbek fıtığı bebeklerde sık görülür. Göbek fıtığı olan bebeklerde şişkinlik ancak ağladıklarında, öksürdüklerinde veya zorlandıklarında görülebilir.

Göbek fıtığı, göbek yakınında yumuşak bir şişlik veya çıkıntı oluşturur.

Çocuklarda göbek fıtıkları genellikle ağrısızdır. Erişkinlik döneminde ortaya çıkan göbek fıtıkları karın ağrısına neden olabilir.

Karın ağrısına neden olan göbek fıtığı günlük yaşamı zorlaştırabilir. Bazı durumlarda da fıtık boğulması olursa bu büyük bir risk oluşturabilir. Bu nedenle fıtık küçük bile olsa tedavi edilmelidir. Göbek fıtığı belirtilerini şu şekilde sıralanabilir:

-Şişlik ve çıkıntı olan bölgede ağrı -Göbek deliğine yakın bölgelerde çıkıntı, şişlik

-Dışkılayamama

-Bazen mide bulantısıyla birlikte gelen kusma -Mide bulantısı -Fıtık nedeniyle hareket edememe durumu -Dışkılama sırasında ağrı hissi

-Şişlik olan kesimde baskı hissi.

GÖBEK FITIĞI NEDENLERİ NELERDİR?

Ani eğilip kalkmak, ağır sporlar yapmak, hızlı kilo alıp vermek ve kronik kabızlık karın içi basıncını arttırdığından göbek fıtığına neden olan faktörler arasında sayılabilir.

Bebeklerde göbek fıtığının görülme olasılığını arttıran birtakım risk faktörleri söz konusudur. Prematüre ve düşük doğum ağırlığı ile doğum, karın kasları arasında göbek kordonunun geçtiği açıklığın tam olarak kapanmaması gibi durumlar bunlardan en önemlileridir.

Yetişkinlerde ise göbek fıtığının en önemli nedeni karın kaslarının zayıf olduğu bölgeye çok fazla baskı yapılmasıdır.

Bu baskıya neden olan etmenler fazla kilolu olmak, karın cerrahisi geçirmiş olmak, sık hamilelik, çoğul gebelik, karın boşluğunda aşırı sıvı birikimi, kalıcı ve şiddetli öksürüklerdir.

Kadınlarda hamileliğe bağlı olarak erkeklere oranla çok daha sık şekilde göbek fıtığına rastlanmaktadır.

GÖBEK FITIĞI TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Yetişkinler için göbek fıtığı büyürse ve çok ağrılı bir duruma gelirse komplikasyonları önlemek için ameliyat önerilmektedir. Ameliyatta göbek deliğinin yakınından küçük bir kesi yapılır, fıtıklaşmış doku karın boşluğuna itilir, karın duvarındaki açıklık kapatılır, fıtık genişliğine bağlı yamalar ile takviye yapılır. Göbek fıtığı ameliyatı genel anestezi altında yapılır. Kısa süreli bir operasyondur. Hem açık hem de laparoskopik olarak operasyon yapılabilmektedir. Bu operasyonlarda sentetik yamalardan faydalanılır.

Bebeklerdeki göbek fıtıklarının çoğu 2 yaşa kadar kapanabilir. Çocuk doktoru rutin muayenelerde bu fıtığı karın içine geri itebilir. Ancak bu ebeveynlerin kendisi tarafından yapılmaması gereken bir şeydir.

Bazı kişiler fıtığın üzerine bir şeyler konulduğunda fıtığın kaybolabileceğine inanır ancak bu yanlıştır. Çünkü alttaki fıtık iltihaplanabilir.

D vitamini nedir ve ne işe yarar? D vitamini faydaları neler ve eksikliği nasıl anlaşılır?

Tarafından: NTV
18 Ocak 2023 at 14:14
D vitamini nedir ve ne işe yarar? D vitamini faydaları neler ve eksikliği nasıl anlaşılır?

D vitamini, hem yetişkin hem çocuk sağlığı için gerekli olan vitaminler arasında yer almaktadır. D vitamini eksikliğinde hem yetişkinlerde hem de çocuklarda çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Peki, D vitamini nedir ve ne işe yarar? D vitamini faydaları neler ve eksikliği nasıl anlaşılır? İşte ayrıntılar...

D VİTAMİNİ NEDİR?

Sağlıklı kemikler oluşturmak ve kemik sağlığını korumak için D vitaminin varlığı çok önemlidir. Bunun esas nedeni, kemiğin birincil bileşeni olan kalsiyumun ancak D vitamini varlığında vücut tarafından emilmesidir. Güneş ışınlarının, ciltteki bir kimyasalı aktif bir vitamin (kalsiferol) formuna dönüştürmesiyle vücutta D vitamini üretilir.

Yaşanılan yere, yaşam tarzına bağlı olarak, D vitamin üretiminde azalma olabilir ya da tamamen yok olabilir. Güneş kremi önlemli olsa bile D vitamini üretimini azaltabilir.

D VİTAMİNİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Osteomalazi: D vitamini takviyeleri, kemik mimeral içeriği kaybı, kemik ağrısı, kas zayıflığı, yumuşak kemikler gibi ciddi D vitamini eksikliği olan yetişkinleri tedavi etmek amacıyla kullanılır.

Kanser: Araştırmalara göre d vitamini kalsiyumla birlikte alındığında bazı kanserlerin önlenmesine yardımcı olabilir. 

Raşitizm: D vitamini eksikliği olan çocuklarda gelişir, D vitamini takviyesi ile beraber tedavi edilebilir. Bilişsel Sağlık: D vitamini takviyesi almak bilişsel işlevi iyileştirmeye yardımcıdır.  Kalıtsal Bozukluklar: D vitamini takviyeleri, ailesel hipofosfatemi gibi D vitamini emiliminin engellenmesi ya da işlenememesinden kaynaklı kalıtsal bozuklukların tedavisi amacıyla kullanılabilir.  Osteoporoz (Kemik erimesi): Yeterli miktarda D vitamini ve kalsiyum alan kişilerin kemik mineral kaybı yavaşlayabilir, kemik kırıkları azalabilir ve osteoporozu önlenebilir.  Sedef Hastalığı: D vitamini ya da bir D vitamini bileşiğini cilde uygulamak sedef hastalığının tedavi edilmesinde rol oynayabilir. 

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ KİMLERDE GÖRÜLÜR?

Yüksek faktörlü güneş kremi kullananlar

Beslenme bozukluğu olanlar

Kapalı ortamda çalışan kişiler

Kapalı giysi giyenler

Yaşlılar

Karaciğer hastalığı olanlar

Gebe ve emziren kadınlar

Böbrek hastalığı olan kişiler.

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ NASIL ANLAŞILIR?

D vitamini eksikliği, pek çok hastalığa zemin hazırlayabilir. Gündelik hayatta, kapalı ortamlarda çalışma, açık hava aktivitelerinden uzak olma ve yetersiz beslenmeye bağlı olarak D vitamini eksikliğinde artış gözlemlenebilir.

D vitamini eksikliğinde; vücut ağrısı, halsizlik, yürüme güçlüğü, kemik ağrısı, güçsüzlük, saç dökülmesi, baş ağrısı, depresyon, değişken ruh hali, uykusuzluk, gözaltı morlukları, aşırı terleme, kilo vermede güçlük çekme, sürekli üşüme gibi belirtiler hakimdir.

D VİTAMİNİ HANGİ BESİNLERDE BULUNUR?

- Tavuk ciğeri - Yağ bakımından zengin olan balık çeşitleri (somon, uskumru, ton balığı, sardalye)

- Yonca

- Yumurta

- Maydanoz

- Süt ve süt ürünleri

- Portakal suyu gibi doğal meyve suları

- Tavuk ciğeri

- Balık yağı

- Tahıl ürünleri

- Isırgan otu.

Horlama neden olur? Horlama nasıl geçer? Horlamaya ne iyi gelir?

Tarafından: NTV
18 Ocak 2023 at 15:46
Horlama neden olur? Horlama nasıl geçer? Horlamaya ne iyi gelir?

Uyku sırasında gürültülü soluk alıp ve bunun sonucu duyulan sese horlama denir. Peki, horlama neden olur? Horlama nasıl geçer? Horlamaya ne iyi gelir? Horlama tedavisi nasıl yapılır? İşte ayrıntılar...

HORLAMA NEDEN OLUR?

Horlama yaşam tarzına ilişkin belirli sorunlardan ciddi solunum yolu hastalıklarına kadar birçok nedenden kaynaklanabilir. Ağız ve sinüslerin anatomik yapısına ilişkin sorunlar, basit soğuk algınlıkları, fazla kilolar gibi birçok neden horlama ile ilişkili olduğu bilinen etkenler arasında yer alır.

Normal şartlarda ağzın üst kısmında yer alan damak, dil ve boğaz kasları gevşer. Yumuşayan bu dokular solunum yolunu kısmen veya tamamen tıkayacak gevşekliğe ulaşabilir.

İnsanlarda solunum yolu ne kadar darsa hava akışı da o kadar kuvvetli olur ve bu durum da dokularda oluşan titreşimi artırarak horlamaya yol açabilir. Dolayısıyla solunum yolunun anatomik yapısı, horlamayla en yakın ilişki içerisinde olan faktördür. Bunların haricinde diğer horlama nedenleri arasında ise şunlar yer alır:

-Aşırı kilo (obezite) -Damak yapısına ilişkin sorunlar

-Uykusuzluk ve düzensiz uyku

-Sinüzit -Kronik burun tıkanıklığı sorunu

-Sırt üstü yatış pozisyonunun tercih edilmesi

-Burun yapısına ilişkin sorunlar (septum deviasyonu, kemik eğriliği, geniz eti vb.)

-Boğaz ve dilde kas zayıflığı

-Mevsimsel alerjiler

-Burun polipleri.

HORLAMA BELİRTİLERİ NELERDİR?

Horlama, kendi başına bir belirti olarak görülür, fakat kimse sizi uyandırmadan kendi horlamanıza uyanıyorsanız bu en önemli belirtisidir.

Horlamanın bazı belirtileri şunlardır:

-Konsantrasyon bozukluğu

-Gün içinde yorgun hissetme -Sabahları hissedilen boğaz ağrısı 

-Çarpıntı

-Geceleri nefes nefese uyanma

-Kan basıncını veya kan şekerini kontrol etmekte zorlanma -Sinirlilik gibi durumlardır.

-Uyumada zorluk çekme.

HORLAMA TEDAVİSİ

Fazla kilolar, solunum yollarının tıkanmasına neden olduğundan horlama sorununun başlıca nedenleri arasında yer alır. Bu nedenle kilolu bireyler mutlaka bir diyetisyen kontrolünde zayıflama diyetine başlayarak ideal vücut kütlelerine ulaşmalıdır. Bunun yanı sıra yatma vaktine yakın alkol alımından kaçınılmalı, yeterli ve düzenli uyku uyumaya özen gösterilmelidir.

Sinüzit, alerji veya yapısal bozukluk kaynaklı kronik burun tıkanıklığı söz konusu ise buna yönelik muayene ve tedavilere de hassasiyet gösterilmelidir.

Sırt üstü yatmak, yer çekiminin de etkisiyle solunum yollarını daralttığından yan yatış pozisyonu tercih edilmelidir.

Tıkayıcı uyku apnesi sorunu teşhis edilen hastalarda hava geçiş yolunun açık tutulması için bazı ağız aletlerinin kullanımı gerekli olabilir. Bu tür alet veya cihazların kullanımı gerekli görüldüğünde cihaz seçimi ve ağızla uyumluluk konusunda hastalar diş hekimlerine yönlendirilir.

Ağız içi aletler kullanan hastalar hekimleri tarafından önerilen aralıklar ile kontrol muayenesine gelmelidir. Ayrıca bu cihazların kullanımına bağlı olarak tükürük salgısında artış, ağız kuruluğu, çenede ağrı ve rahatsızlık gibi sorunlar da görülebilir. Obstrüktif uyku apnesi bulunan hastaların bir kısmında sürekli pozitif hava yolu basıncı (CPAP) adlı maske uygulamasına ihtiyaç duyabilir. Bu tedavide uyku esnasında ağız ve buruna bir maske takılır. Maskenin bir ucunda yer alan pompa yardımıyla solunum yolunun uyku esnasında açık kalmasını sağlayacak şekilde hava basıncı oluşturulur.

Bu tedavi horlamada ve obstrüktif uyku apnesinde etkili bir tedavi sağlasa da çoğu hasta tedaviye uyumluluk sürecinde sorunlar yaşar. Uyku apnesi ile beraber görülen horlamanın tedavisinde son tedavi yöntemi ise cerrahi operasyonlardır.

Cerrahi operasyonların amacı genel olarak solunum yollarının tıkanmasını önleyici müdahalelerin yapılmasıdır.

Uvuloparatofaringoplasti (UPPP) adlı cerrahi tedavi tekniği ile genel anestezi altına alınan hastanın boğazında yer alan fazla dokuların gerdirilerek solunum kanalının genişletilmesi mümkündür.

Tedavi amaçlı tercih edilebilen maksillomandibular ilerleme (MMA) uygulamasında ise hava yolunun açılması için alt ve üst çene ileri doğru hareket ettirilir. Damak, dil veya burunda bulunan yumuşak dokuların küçültülmesinde radyofrekans sinyallerinin kullanımı ile tedavi yapılabilir. Bu uygulama radyofrekans doku ablasyonu olarak adlandırılır.

Diğer bir tedavi yaklaşımı olan hipoglossal sinir stimülasyonunda ise dilin ileri yöndeki hareketini kontrol eden sinire bir uyarıcı uygulanır. Bu sayede uyku esnasında nefes alınırken dilin hava yolunu bloke etmesi önlenebilir. 

Memede ele gelen her kitle kanser belirtisi mi? Memede kitle neden oluşur? Nasıl belli olur? Nasıl tedavi edilir?

Tarafından: NTV
18 Ocak 2023 at 16:34
Memede ele gelen her kitle kanser belirtisi mi? Memede kitle neden oluşur? Nasıl belli olur? Nasıl tedavi edilir?

Memede kitle, solid yani katı, içinde doku olan yapıların tümüne verilen genel isimdir. Meme kitleleri iyi huylu veya kötü huylu olabilirler. Peki, memede kitle nedir, nasıl oluşur? Memede kitle neden olur? Memede kitle nasıl anlaşılır? Mamografi ne zaman çekilir? Memede ele gelen her kitle kanser belirtisi mi? Memede kitlenin tedavi edilmesinde kullanılan yöntemler nelerdir? İşte ayrıntılar...

MEMEDE KİTLE NEDİR?

Memede kitle, solid yani katı, içinde doku olan yapıların tümüne verilen genel isimdir. Meme kitleleri iyi huylu veya kötü huylu olabilirler. İyi huylu kitlelerde kendi içlerinde meme kanseri için risk yaratmayan kitleler ve meme kanseri için risk oluşturabilecek kitleler olarak ayrılabilir. MEMEDE KİTLE NASIL ANLAŞILIR? BELİRTİLERİ NELERDİR?

Memede kitle, meme dokusu içinde ele gelen, meme yapısından farklı, kenarı sınırlandırılabilen veya çevre meme dokusuyla devam eden özellikte olabilir.

Meme kitlelerinin çoğunu hastalar kendileri tesadüfen bulurlar. Düzenli doktor izleminde, tarama programında olan hastalarda kitleyi doktor saptar. İdeal olanı, memenizde kitle olduğuna bir meme cerrahının muayene ve yaşınıza uygun görüntüleme yöntemlerini kullanarak karar vermesidir.

MEMEDE KİTLE OLUŞUMUNUN NEDENLERİ NELERDİR?

Memede kitle oluşumunda çok sayıda faktör bulunur. Kadınların bedeninde bazı dönemlerde hormonlara bağlı olarak birtakım semptomlar sonucunda kitle oluşumu meydana gelebilir.

Hormonlardan kaynaklı oluşan kitlelerin büyük çoğunluğu iyi huyludur. Bu noktada kadınların tedirgin olmalarına gerek yoktur.

Genel anlamdaki nedenler şunlardır;

-Enfeksiyon

-Fibrokistik hastalık

-Yağ nekrozu

-Fiziksel ya da psikolojik travma -Meme kisti

-Fibroadenom. Memede kitle erkeklerde de görülen bir durumdur. Ancak istatistik oranlara göz atıldığı zaman kadınlarda ağırlıklı olarak görüldüğü bilinir.

Meme bölgesinde oluşan kitlelerin bir çoğunun iyi huylu olduğu bilinir. Ancak her kitle tam anlamıyla iyi huylu değildir. Bazı kitleler kötü huylu hatta kanser hastalığının belirtisi olabilir. Bu nedenle meme kanseri hastalığının belirtilerini doğru bilmek hayati açıdan büyük önem arz eder.

MEMEDE KİTLE NE ZAMAN TEHLİKELİ? MEMEDE KİTLEDE HANGİ BELİRTİLERE DİKKAT EDİLMELİ?

Aşağıdaki belirtilerin varlığında hissedilen kitlesel lezyonların uzman bir hekim tarafından değerlendirilmesi tavsiye edilir:

-Yeni fark edilen kitleler -Meme şeklinde, renginde, cilt yapısında değişime yol açan kitleler

-Meme ucunda yer değişikliği, şekil değişikliği veya kanlı akıntıya yol açan kitleler

-Adet sonrası gerilemeyen kitleler

-Şekil değişikliği veya boyut artışı gösteren kitleler

-Düzensiz sınırlı, sert kıvamlı, hareketsiz kitleler.

Özellikle ergenlik sonrası dönemde kadınların meme kanserini erken teşhis etme amacıyla kendilerini düzenli muayene etmeleri oldukça önemlidir.

40 yaş sonrasında ise her yıl mamografi çektirilerek taramaya devam edilmesi gerekir. Bu doğrultuda muayene esnasında fark edilen bazı belirtiler kanser açısından değerli olabilir. 

MEMEDE KİTLENİN TEDAVİ EDİLMESİNDE KULLANILAN YÖNTEMLER Bölgeye özel uygulanan esansiyel yağlarla masaj yapmak memede biriken sıvının kendiliğinden atılmasını sağlayabilir. Ağrıların dinmesi için ılık banyo önerilir. Ayrıca buz torbaları ve ısıtıcı pedler de masaj görevi görür. Ağrının hafiflemesi için jel ve özel losyonlar da kullanılabilir. Ancak bu tarz ürünlerin mutlaka doktor eşliğinde kullanımı tavsiye edilir. Gebelik ya da emzirme durumu varsa kullanabileceğiniz ilaçlar da sınırlı sayıda olur. Bazen kitlenin cerrahi müdahalelerle alınması gerekebilir. Tedavi yöntemine her zaman doktor karar verir. Özellikle kitlenin kötü huylu ya da kanser kitlesi olma durumu ortaya çıktığında tedavi yöntemlerinin boyutu da daha farklı şekillerde olur.

Domatesin faydaları nelerdir? Domates hangi hastalığa iyi gelir?

Tarafından: NTV
18 Ocak 2023 at 17:01
Domatesin faydaları nelerdir? Domates hangi hastalığa iyi gelir?

Yüksek miktarda C vitamini içeren domates, kalp ve damar sağlığını korumak, kemikleri desteklemek ve kanseri önlemek için tavsiye edilen gıdalar arasında ilk sıralarda gelmektedir. Peki, domatesin faydaları nelerdir? Domates hangi hastalığa iyi gelir? İşte ayrıntılar...

Patlıcangiller ailesinin en faydalı üyesi olan domates içerisinde demir, potasyum, kalsiyum, fosfor mineralleri ve A,B,C vitaminlerini bulunduran oldukça faydalı bir besindir. 

DOMATESİN FAYDALARI NELERDİR?

-C vitamini yönünden zengin olan domates bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve grip benzeri virütik hastalıklara karşı korur.

-Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar ve kabızlığı giderir.

-Kanser ve kalp hastalıklarına karşı koruyan domates aynı zamanda felç riskini de en az indirger.

-Kolesterolü düşürür, yağ asitlerini dengeler.

-Safra ve böbrek taşlarının düşürülmesine destek olur.

-Domateste bulunan likopen kolesterolü düşürür, akciğer, rahim, prostat, serviks, göğüs kanserlerine karşı koruyucu özelliği vardır.

-Damar sertliğine iyi gelir.

-Domates, yağ yakımını yüzde 30 arttıran aminoasitlerin salgılanmasını tetikler.

-Kalorisi oldukça düşük olduğundan diyet yapanların vazgeçilmezidir.

-Cilde tazelik kazandırır.

-Kalori kontrolü yaparken vücudun mineral ve vitamin eksikliğini giderir.

-Likopen içeriğinden faydalanmak için kabuğunu soymadan tüketilmesi önerilir.

❌
❌