Okuma görünümü

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.

Demansı tetikleyen üç ana risk faktörü belirlendi

Demansı tetikleyen üç ana risk faktörü belirlendi

İngiltere'de yapılan bilimsel bir araştırma demansa, yani türkçe adıyla bunamaya neden olan en zararlı risk faktörlerini ortaya çıkardı. Demans için en kritik risk faktörlerinden bazılarına ışık tutan çalışmanın gelecekte hastalığın tedavisine katkıda bulunabileceği belirtildi.

İngiltere'de Oxford Üniversitesi araştırmacıları tarafından beyni daha hızlı yaşlandırabilecek risk faktörleri incelendi. İnceleme kapsamında demansa neden olan en zararlı 3 faktör açıklandı. Bu faktörler diyabet, trafiğe bağlı hava kirliliği ve alkol tüketimi olarak belirlendi. Genetik ve değiştirilebilir risk faktörlerinin yaşlanma ve hastalıklara karşı savunmasız beyin bölgeleri üzerindeki etkileri araştırıldı. Çalışma kapsamında 45 yaş üstü 40 bin katılımcının beyin MR'ları incelendi.

161 AYRI RİSK FAKTÖRÜ VAR Araştırmacılar yaşlanmanın insan vücudundaki doğal etkilerinin dışında demansa sebep olabilecek 161 risk faktörün hassas beyin ağı üzerindeki etkilerini sıraladı. Diyabet, trafiğe bağlı hava kirliliği ve alkol tüketiminin demans için değiştirilebilir 15 risk faktörü arasından en zararlı olanları olduğu ortaya çıktı. Beynin belirli bölümlerinin, demansın risk faktörleri arasında bu 3 faktöre karşı en savunmasız olduğu görüldü. Demansa yol açabilecek diğer faktörler arasında tansiyon, kolesterol, diyabet, kilo, sigara tüketimi ve uyku gibi maddeler de yer aldı. Demans için en kritik risk faktörlerinden bazılarına ışık tutan çalışmanın gelecekteki bu hastalığın tedavisine yönelik stratejilere katkıda bulunabileceği belirtildi.

Çiğnenmiş sakızlar Covid ve gebelik testine dönüştü

Çiğnenmiş sakızlar Covid ve gebelik testine dönüştü

Dünya çapında her yıl milyarlarca tek kullanımlık testler Covid-19, gebelik ve çeşitli hastalıkların teşhisinde kullanılıp çöpe gidiyor. İngiltere'de bilim insanları kullanılmış sakızları geri dönüştürerek, test kitlerinin plastik aksamını üretmeyi başardı. Teknik sayesinde her yıl binlerce tonluk atık geri dönüştürülebilir.

Edinburgh Üniversitesi uzmanları, her yıl milyarlarca test kitinde kullanılan "yanal akış kasetlerini" geri dönüştürülmüş plastikten üretmeyi başardıklarını açıkladı. Bilim insanları hammadde olarak çiğnenmiş sakızları bile kullanabileceklerini söylüyor.  Konuyla ilgili konuşan uzman, "Beş yanal akış tahlil kitini geri dönüştürülmüş malzemelerden ürettik. Bunlardan üçü eski sakızlardan, buzdolabı parçalarından ve kireç taşlarından, ikisi de biyolojik olarak türetilmiş malzemelerden yapıldı. Amacımız hammadde üretiminden yüzde 30 ila yüzde 50 oranında tasarruf etmek." ifadelerini kullandı.  İngiliz girişimciler, sağlık sektöründe her yıl milyarlarca test kitinin bir kez kullanıldıktan sonra çöpe gittiğine dikkat çekiyor. Geri dönüştürülmüş malzemelerden yapılan test kitleri üzerindeki denemeler devam ediyor. Tekniğin geniş çaplı kullanımı ile onbinlerce ton atığın geri dönüştürülebileceğinin altı çiziliyor.

Salgın hastalıklardan korunmak için ne yapmalıyız?

Salgın hastalıklardan korunmak için ne yapmalıyız?

Son yıllarda dünya, birçok farklı salgın hastalıkla karşılaşmış ve bunların etkilerini derinden hissetmiştir. Salgın hastalıklar, bireylerin sağlığını ve toplum sağlığını ciddi şekilde tehdit edebilir. Bu nedenle, toplum içinde alınacak önlemler büyük önem taşır. Salgın hastalıklardan korunmak için aşağıda sizlerle paylaşacağımız önlemlere dikkat etmek hayati öneme sahiptir.

C Vitamini takviyeleri ihtiyaç mı?

C Vitamini takviyeleri ihtiyaç mı?

Günümüzde sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek için doğru beslenme büyük bir önem taşımaktadır. Vücudumuz için gerekli olan çeşitli vitamin ve mineralleri yeterli miktarlarda almak, sağlığımızı korumak ve yaşlanma sürecini geciktirmek açısından kritik bir faktördür. Bu bağlamda, C vitamini de önemli bir role sahiptir.

Bilim insanları duyurdu: Yüz hatları anne karnında belirleniyor

Bilim insanları duyurdu: Yüz hatları anne karnında belirleniyor

Yeni bir araştırma, yüz hatlarının şekillenmesinde annenin hamilelik sırasında yediği besinlerin çok büyük rolü olduğunu ortaya çıkardı. Buna göre burnuzun büyük olmasının nedeni annenizin yedikleri olabilir.

Bilim insanları, insanların yüz hatlarındaki farklılıkların nedeninin annenin hamileyken yediği besinler olabileceğini ortaya çıkardı. İnsanların benzersiz yüz özellikleri, annelerinin hamilelik sırasında yediklerinden etkilenmiş olabilir. Protein açısından zengin beslenme, daha geniş burun ve çenelere yol açar. Kafatası şeklinden burundaki kemiğe kadar insanların görünüşlerindeki ince farklılıklar, beslenmenin tetiklediği genler tarafından rahimde yaratılır.

TÜKETİLEN PROTEİN YÜZ HATLARINI BELİRLİYOR Hamilelik sırasında ne kadar çok protein tüketilirse "mTORC1" olarak adlandırılan bu genler o kadar aktif hale gelir. Araştırmacılar bu genin, burnun uzunluğunu ve burun deliklerinin genişliğini, yanakların şeklini ve çenenin çıkıntısını ayarlayarak bebeğin yüz görünümüne "ince ayar" yapabileceğini söylüyor. Anneleri daha düşük proteinli gıdalarla beslemek daha ince yüzlere ve daha sivri yüz hatlarına yol açabilir.

HAMİLE FARELERDE VE BALIKLARDA DENEY YAPILDI Nature Communications isimli dergide yayınlanan çalışmada, uluslararası araştırmacılar, "Annenin beslenme şeklindeki protein seviyesinin mTORC1 aktivitesini düzenlediğini ve bunun da embriyoların yüz hatlarında ince ama belirgin değişikliklere yol açtığını bulduk. Bu durum farklı yüz özelliklerinden oluşan bir 'spektruma' yol açıyor" duyurusunu yaptı. Hamile farelere ve balıklara farklı diyetler uygulandı ve araştırmacılar bunun rahimlerindeki "mTORC1" sinyalini değiştirdiğini ve yavrularına farklı yüz özellikleri verdiğini ortaya çıkardı. Bazı balık türlerinde, anneleri düşük proteinli bir diyet tüketiyorsa, bebeklerin daha uzun ve ince burunlu olma olasılığının daha yüksek olduğu belirtilirdi.

Bu da yavrulara, besin seviyelerinin düşük olduğu bölgelerde yiyecek ararken avantaj sağlıyor.

Doğada yüzde 97 oranında çözülen plastik üretildi

Doğada yüzde 97 oranında çözülen plastik üretildi

Kansere neden olan mikroplastikler gıda güvenliğini ve sağlığımızı tehdit etmeye devam ediyor. Mikroplastiklere dönüşmeyen bitkisel bazlı yeni bir plastik, gıdalarımızda, suyumuzda ve vücudumuzda tespit edilen toksik maddelerin artışına çözüm olabilir.

Dünyanın neredeyse her yerinde mikroplastik artışı devam ediyor. Uzmanlar çareyi doğda çözüldüğünde mikroplastiğe dönüşmeyen yeni bir tür bitkisel plastik üretmekte buldu. San Diego'daki California Üniversitesi'nden araştırmacılar, alglerden biyoplastik olarak da adlandırılan bitki bazlı bir polimer geliştirdi. Bu plastiklerin yüzde 97'sinin 200 gün içinde çöplüklerde biyolojik olarak parçalandığı kaydedildi. Geleneksel plastiklerin yalnızca yüzde 35'i doğada çözülüyor.

BİTKİSEL BAZLI PLASTİK Ekip, "TPU-FC1" adı verilen yosun bazlı bir polimer yapmayı başardı ve 2022 yılında fosil yosun yağından yapılan ilk biyolojik olarak parçalanabilen ayakkabı tabanlarını piyasaya sürdü. Plastikler, alglerden elde edilen petrolden üretiliyor ve bu da onu biyolojik olarak parçalanabilen ürünler için en iyi seçenek haline getiriyor. Araştırmacılar, bitki bazlı mikroplastiklerin yüzde 32'sini 90 gün sonra ve yüzde 3'ünü 200 gün sonra geri kazandı.

Bu, test malzemesinin yüzde 97'sinin biyolojik olarak parçalandığı anlamına geliyor.

MİKROPLASTİK NEDİR? Mikroplastikler, atardamarlarımızda, akciğerlerimizde ve plasentalarımızda bile bulunan ve parçalanması 100 ila bin yıl sürebilen plastik ürünlerden oluşan küçük parçalardır. Mikroplastikler, günlük yaşamımızda kullandığımız ürünlerin içinde ortaya çıkmaları ve bol miktarda bulunmaları nedeniyle son zamanlarda büyük ilgi görmeye başladı. Minik parçacıklar, gezegenin en derin yeri olan Mariana Çukuru'ndan Everest Dağı'nın tepesine kadar dünyanın hemen hemen her yerinde bulundu.

50 yaş altında kanser alarmı: Vaka sayısı her geçen gün artıyor!

50 yaş altında kanser alarmı: Vaka sayısı her geçen gün artıyor!

Galler Prensesi Kate Middleton geçen hafta kanser kanser tedavisi gördüğünü açıkladı. Kate'in açıklaması 50 yaş altındaki kanser yaygınlığını yeniden gündeme getirdi. Bilim insanları, dünya genelinde 50'li yaşlarının altındaki kişilerde kanser vakalarının görülme sıklığının arttığı konusunda uyarıyor.

Galler Prensesi Kate Middleton, hakkında bir süredir devam eden spekülasyonlara paylaştığı video mesajla son verdi. Kanser tedavisi gördüğünü açıklayan 42 yaşındaki Galler Prensesi, ocak ayında karın ameliyatı geçirdiğinde kanser olduğunun bilinmediği belirtti.

Kemoterapi tedavisi aldığını ve tedavinin erken aşamasında olduğunu söyleyen Kate Middleton, kanserin türüne ilişkin bilgi vermedi. Kate'in kanser açıklamasının ardından 50 yaş altında görülen kanser vakalarındaki artış yeniden gündeme geldi.

DÜNYA GENELİNDE YÜZDE 79 ARTTI Bir araştırma, erken yaşta kansere yakalanma oranlarının 1990 ile 2019 yılları arasında dünya genelinde yüzde 79 arttığını ortaya koydu. Uzmanlar genç yaşlarda kanser vakalarının 2030 yılına kadar yüzde 31 artacağını tahmin ediyor. Yıllar süren araştırmalara rağmen araştırmacılar bu artışın arkasında ne olduğunu belirleyebilmiş değil."HENÜZ KEŞFEDİLMEMİŞ ÇEVRESEL FAKTÖR" Galler Prensesi'ne konulan teşhisin ardından bir doktor, henüz keşfedilmemiş bir faktörün suçlanabileceğini iddia etti. Birmingham Üniversitesi'nde Profesör Andrew Beggs kanser vakalarındaki artışın nedeni için, "Kapsamlı araştırmalara rağmen keşfedemediğimiz, bilinmeyen bir çevresel faktör olabilir" ifadelerini kullandı."GENÇLERDE KANSER SALGINI" Veriler, kanser oranlarının tüm yaş gruplarında arttığını, ancak gençlerde vakaların çok daha hızlı arttığını gösteriyor. İstatistiksel olarak 50 yaşın altındaki vakalar hala nadir sayılsa da artış hızı ve nedenin tespit edilememesi uzmanları endişelendiriyor. Birmingham Üniversitesi'nden Onkolog Dr. Shivan Sivakumar, durumu "salgın" olarak nitelendirdi.TÜRKİYE'DE ORAN YÜZDE 66 Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, ülkelerde rastlanan 50 yaş altı kanser vakalarında Türkiye, yüzde 66’lık oranla en fazla genç yaşta kanserin görüldüğü ülkeler arasında yer aldı. Avustralya yüzde 135 ile dünyada en fazla 50 yaş altı kanser vakasının görüldüğü ülke oldu. Avustralya’yı yüzde 119 ile Yeni Zelanda takip etti.

AK Parti Elazığ Milletvekili Keleş, boğazına şeker kaçan çocuğu Heimlich manevrasıyla kurtardı

AK Parti Elazığ Milletvekili Keleş, boğazına şeker kaçan çocuğu Heimlich manevrasıyla kurtardı

Elazığ'da nefes borusuna şeker kaçan çocuk, AK Parti Milletvekili Prof. Dr. Erol Keleş tarafından Heimlich manevrasıyla kurtarıldı.

Erol Keleş'in basın biriminden yapılan yazılı açıklamaya göre, AK Parti Elazığ Milletvekili Prof. Dr. Keleş, seçim çalışmaları kapsamında bir programa katılmak üzere makam aracıyla seyir halindeyken Ali Rıza Septioğlu Bulvarı'nda yolda aniden bir aracın durduğunu ve araçtan inenlerin panik halinde olduğunu fark etti. Durumu anlamak için aracını durdurarak olay yerine giden Prof. Dr. Keleş, kalabalığın arasında nefes almakta güçlük çeken küçük bir kız çocuğu olduğunu gördü.Çocuğun soluk yolunun tıkandığını tespit eden Prof. Dr. Keleş, Heimlich manevrası uygulayarak çocuğun boğazına kaçan şekeri çıkarmayı başardı. Prof. Dr. Keleş'in küçük çocuğa müdahalesi kameraya yansıdı. Açıklamada görüşlerine yer verilen Keleş, aynı zamanda doktor olduğu için çocuğun durumunu fark edip, müdahale ettiğini belirterek, çocuğun sağlık durumunun iyi olduğunu aktardı.

HEİMLİCH MANEVRASI NEDİR, NASIL YAPILIR?

Heimlich manevrası, solunum yolunun yemek ya da yabancı bir cisimle tıkanması sonucu boğulmayı engellemek için kullanılan bir tekniktir. Heimlich manevrası'nın mucidi ABD'li doktor Henry Heimlich 2016 yılında 96 yaşındayken hayatını kaybetti. 

Kurtarıcı, hastanın arkasına geçmeli, hastanın göbek çukuru ile göğüs kafesi arasına bir elini yumruk yaparak yerleştirmeli ve diğer eliyle de destekleyerek içe yukarı şekilde 5 kez baskı uygulamalı.

Sağlığa 553 milyar lira harcandı

Sağlığa 553 milyar lira harcandı

Sosyal Güvenlik Kurumu, geçen yıl sağlık harcamaları için 553 milyar 143 milyon lira harcama yaptı. Bu tutarın yüzde 66,4'ünü tedavi harcamaları oluşturdu.

Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK), 2023 yılındaki sağlık harcamaları 2022'ye göre yüzde 95,3 artışla 553 milyar 143 milyon lira oldu. SGK'nin 2023 Yılı Faaliyet Raporu'na göre kurumun geçen yıl toplam geliri 2 trilyon 192 milyar 955 milyon lira olurken, toplam gideri 2 trilyon 232 milyar 339 milyon lirayı buldu. Genel Sağlık Sigortası'nın (GSS) kapsamının genişlemesi ve sağlık hizmetlerine kolay erişimin sağlanması gibi gelişmeler, kurumun sağlık harcamalarını etkiledi. 2022 yılında 283 milyar 224 milyon lira olan sağlık harcamaları, 2023'ün sonu itibarıyla yüzde 95,3 artışla 553 milyar 143 milyon lirayı buldu. Bu tutarın yüzde 66,4'ünü tedavi harcamaları, yüzde 33,6'sını ise ilaç, reçete hizmet bedeli ve diğer kalemler oluşturdu. DEVLET HASTANELERİNE 258 MİLYAR LİRA ÖDEME Sağlık harcamaları kapsamında devlet hastanelerine 258 milyar lira, üniversite hastaneleri 74 milyar 573 milyon lira, özel hastanelere ise 34 milyar 525 milyon lira ödeme yapıldı. Kurum, 2023 yılında ilaca toplam 178 milyar 273 milyon lira öderken, ilaç harcamasında 41,6 milyar lira ile kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar ilk sırada yer aldı. Son eklenenlerle SGK'nin geri ödeme listesinde 881'i kanser tedavisinde kullanılanlar olmak üzere toplam 8 bin 844 ilaç bulunuyor.

Uzmanlardan pandemi uyarısı: Yeniden kapanma olur mu?

Uzmanlardan pandemi uyarısı: Yeniden kapanma olur mu?

İlk Covid-19 karantinasının duyurulmasından bu yana dört yıl geçti. Bulaşıcı hastalık uzmanları, bir virüsün hayvanlardan insanlara "sıçrayarak" yeni bir salgına neden olma olasılığının giderek arttığını iddia ediyor.

Dört yıl önce bu ay Covid-19 hayatımıza girdi ve ilk vakalar açıklandı. İlk vakaların tespit edilmesinin ardından ülkeler birer birer karantinaya girmeye ve vatandaşlarını evde kalmaya çağırmaya başladı. Peki başka bir salgın yaşanırsa tekrar karantinaya girmek zorunda kalacak mıyız? Neler değişmiş olacak?
Corona salgınına sıklıkla "hayatta bir kez" yaşanacak bir olay denir. Ancak dünya çapında altı milyondan fazla tahmini covid ölümü göz önüne alındığında, karşılaştırılabileceği son salgın yalnızca kırk yıl önce ortaya çıktı. HIV/AIDS ilk kez 1981'de tanımlandı ve dünya çapında 36 milyon insanın ölümüne neden oldu. Bundan önce, 1968'deki Hong Kong gribi salgını yaklaşık bir milyon ölüme, 1918'deki İspanyol gribi ise 50 milyon ölüme neden olmuştu.
Bilim insanları, viral veya bakteriyel bir etkenin hayvanlardan insanlara "sıçrayarak" yeni bir salgına yol açma olasılığının giderek arttığı konusunda uyarıyor. King's College London'da bulaşıcı hastalıklar öğretim görevlisi Dr. Nathalie MacDermott, "Salgınlara açık bir durum yaratıyoruz. Corona'nın insanlar için çok zor olduğunu biliyorum ve normale dönebileceğimize inanmak istiyoruz. Fakat bir sonraki salgın kapıda -iki yıl da olabilir, 20 yıl da olabilir, daha uzun da olabilir- ancak gardımızı düşürmeyi göze alamayız. Uyanık, hazırlıklı ve harekete geçmeye hazır kalmalıyız" diye konuştu.
Doktor MacDermott, Amazon'da ve Afrika'nın bazı bölgelerinde ağaçların kesilmesiyle hayvanların ve böceklerin insanların yerleşim alanlarına daha da yaklaştığını söylüyor. Artan sıcaklıklarla birlikte, Avrupa'nın daha önce nadiren görülen bazı bölgelerinde dang humması, chikungunya ve Kırım Kongo kanamalı ateşi (CCHF) gibi sivrisinek ve kene kaynaklı virüs salgınları yaşanıyor. Dünya çapında sıcaklıklar arttıkça İngiltere gibi soğuk ülkeler bile bu tür sivrisineklerin yaşamasının mümkün olduğu bölgeler haline gelecek.
Yetkililerin çocuklar, hamile kadınlar ve savunmasız kişiler için "havalandırmalı geniş alanlar" oluşturmaya derhal öncelik verilmesi gerektiğini söylüyor. Uzmanlara göre, insanların bir "amacı" olması önemli bu nedenle virüs netleştiğinde dışarıdaki insanlarla sosyal olarak buluşabilmelerine izin verilmesi gerekiyor.
Salgın planı enfekte bölgelerdeki okulların kapatılmasını tavsiye etse de, derslere ev sahipliği yapacak geçici çadırlar veya sadece çocukların gidebileceği alanlar için acil durum önlemleri öneriliyor.
İnsanlar yıllarca süren pandemi kaynaklı karantinalardan yoruldu. Ancak sosyal hayata mümkün olan en kısa sürede dönüşü sağlayabilmek için karanitanaya uyulacağı düşünülüyor. Uzmanlara göre, uyum oranlarının düşmesine neden olan şey yalnızca kısıtlamalardan "yorulmak" değil. Aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü gibi pandemi sürecinden sorumlu tutulan kurumlara karşı duyulan güvenin azalması da uyumsuzluğu etkiliyor.

HIV ve HPV vakalarında artış iddiası: Karabük Üniversitesinden açıklama

HIV ve HPV vakalarında artış iddiası: Karabük Üniversitesinden açıklama

Karabük Üniversitesi (KBÜ), sosyal medya mecralarında kentte HIV (+) ve HPV (+) vakalarında artış yaşandığı iddialarına ilişkin paylaşımların gerçeği yansıtmadığını bildirdi.

Kentte HIV ve HPV vakalarında artış yaşandığı iddiasına yönelik Karabük Üniversitesi (KBÜ) bir açıklama yaptı. 

Rektörlükten yapılan yazılı açıklamada, Karabük İl Sağlık Müdürlüğünün 23 Mart'taki kamuoyu duyurusunda belirtildiği üzere, iddia edildiği gibi Karabük'teki hastanelere HPV ve HIV şüphesiyle başvuran sayısında bir artış yaşanmadığı vurgulandı.

"İDDİALAR TAMAMEN ASILSIZ VE UYDURMADIR" Asayiş açısından da Karabük'ün son derece güvenli şehir olduğu aktarılan açıklamada, "Öğrencilerimiz Karabük'te eğitim-öğretimlerine huzurlu şekilde devam etmektedir. Son günlerde ortaya atılan iddiaların gerçekle ilgisi olmayıp tamamen asılsız ve uydurmadır. Söz konusu paylaşımların içeriklerinin, üniversitemiz öğrencileri ve Karabüklü vatandaşlarımızı rencide edici duruma ulaşması kabul edilemez bir durumdur." ifadeleri kullanıldı. KBÜ'nün kurulduğu günden bugüne akademik çalışmalar başta olmak üzere araştırma-geliştirme, toplumsal katkı ve uluslararası çalışmalarıyla dünyadaki üniversiteler arasında saygın konuma yükseldiği vurgulanan açıklamada, öğrencilerin de akademik gelişimleri ve girdikleri pek çok yarışmada elde ettikleri başarılarıyla Türkiye ve dünya çapında öne çıktığı belirtildi.

KBÜ'nün Türkiye yükseköğretiminin uluslararasılaşma politikasına uygun şekilde hareket ederek uluslararası üniversite olma başarısı gösterdiğine değinilen açıklamada, "Bu kapsamda Amerika'dan Avrupa'ya, Afrika'dan Türk devletlerine, Ortadoğu'dan Uzakdoğu'ya dünyanın her tarafından 104 ülkeden en başarılı öğrenciler seçilerek üniversitemizde okumaları sağlanmaktadır. Bu öğrencilerimiz Türkçe öğrenmekte, Türk kültürünü öğrenmekte, Türkiye'nin gönüllü elçileri olarak ülkelerine dönmektedir." ifadeleri kullanıldı. Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da millete, devlete, insanlığa faydalı hizmetler üretmeye, ülkeyi bilimde öncü kılacak çalışmalar yapmaya kararlılıkla devam edileceği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi: "Üniversitemiz, öğrencilerimiz, üniversite personelimiz ve huzur kenti Karabük ile ilgili yapılan paylaşımlarda gerekli hassasiyetin gösterilmesi, bilgi ve belgeye dayanmayan iddialara itibar edilmemesi, ayrıca bu asılsız paylaşımları yapan failler hakkında 'halkı yanıltıcı bilgileri alenen yayma' ve 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama' gibi adli suçlar kapsamında gerekli cezai ve idari yaptırım süreçleri başlatılmış olup bu süreçlerin takipçisi olacağımız hususu kamuoyunun takdirlerine saygıyla duyurulur."

Nisan ve mayıs ayları için 'vektör' uyarısı

Nisan ve mayıs ayları için 'vektör' uyarısı

Uzmanlar, havaların ısınmasıyla birlikte sivrisinek, karasinek, hamam böceği ve kene gibi vektörlerin tehlikesine dikkat çekti.

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nden (OMÜ) Prof. Dr. İzzet Akça, havaların ısınmaya başladığı nisan ve mayıs aylarına dikkati çekip, "Bu aylar özellikle vektörlerin hareket aylarıdır. Vektör dediğimizde ilk akla gelen sivrisinek, karasinek, hamam böceği ve kenelerdir. Önemlidirler çünkü fil hastalığı, sıtma hastalığı, KKKA gibi hastalıkların taşıyıcıları bunlardır. Bu nedenle bu aydan itibaren vektörlere karşı ciddi önlemler almamız lazım" dedi. OMÜ Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzzet Akça, kene, sivrisinek, karasinek gibi hastalık taşıyan vektörlerle mücadeleye, hava sıcaklıklarında artış görülmeden başlanması gerektiğini söyledi. Halk sağlığı riski oluşturan enfeksiyon etkenini doğal olarak taşıyan böcek ya da diğer canlıların genel adı olan vektörün insanlarda Kıırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), sıtma, fil hastalığı gibi hastalıklara yol açtığını belirten Prof. Dr. Akça, "Sulak alanlarda, meralarda, parklarda, çöp alanlarında önlemler alınmalı ki hastalıklardan korunalım" dedi. "BİR BÜTÜN OLARAK ELE ALMALIYIZ" Havaların ısınması ile vektör hareketliliğinin arttığını söyleyen Prof. Dr. Akça, "Vektörler özellikle bu günlerde çok önemlidir. Nisan ve mayıs aylarında havalar ısınıyor. Bu aylar özellikle vektörlerin hareket aylarıdır. Vektör dediğimizde ilk akla gelen sivrisinek, karasinek, hamam böceği ve kenelerdir. Önemlidirler çünkü fil hastalığı, sıtma hastalığı, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) gibi hastalıkların taşıyıcıları bunlardır. Bu nedenle bu aydan itibaren vektörlere karşı ciddi önlemler almamız lazım. Bu ciddi önlemleri 1-2 kişi olarak değil, bir bütün olarak ele almamız lazım. Basın, teknik elemanlar, belediyeler ve halkımız vektörleri bilmeli. Örneğin, sivrisinekler ağırlıklı olarak sulak alanlarda yaşarlar. Erginler hariç, yaşam alanları sudur. Bölgemizdeki sulak alanları bilmeliyiz. Belediyelerin buna çok önem vermesi lazım. Nisan ayından itibaren su birikintilerini bir entegre mantığıyla çözmemiz lazım. Öncelikle su birikintileri yok edilmeli. Edemiyorsak eğer buraları bir şekilde işaretleyip, bu aydan itibaren buralarda yumurta ve larvalara karşı mücadele yapmalıyız. Ondan sonra havalar ısınıp, erginler ortaya çıkacaktır. Erginler çıkınca da sadece larva mücadelesi değil, aynı zamanda uçkun mücadelesine de devam etmeliyiz. Bunu eylül-ekim aylarına kadar periyodik olarak yapmalıyız. Karadeniz Bölgesi biraz şanslı. Akdeniz Bölgesi'nde vektörler çok daha hızlı gelişirler. Çünkü sıcaklık ve mevsim, vektörler için çok önemli. Bizde sivrisinekler mayıs, hazirandan sonra görülmeye başlar. Ama her şeye rağmen nisan ayından itibaren sulak alanlarda önlemleri almalıyız" diye konuştu. "ÇÖPLERİMİZİ YOK ETMELİYİZ" Vektörlerin taşıdığı bazı hastalıkların hayati tehlike yarattığını söyleyen Prof. Dr. Akça, şunları kaydetti: "Karasinek için çöplerimizi yok etmeliyiz. Bunlar belirlenerek periyodik olarak yoğun önlemler alınmalı. Keneler de özellikle Karadeniz Bölgesi'nde Tokat, Amasya, Çorum, Merzifon bölgelerinde önem arz ediyor. Bu bölgelerde keneden dolayı can kayıplarımız da oldu. Meralarda, çocuk parklarında önlemler almalıyız. Sıtma hastalığı, gelişmeyen Afrika ülkelerinde çok fazla. Hayati tehlike yaratıyor."

Dikkat! Çöl tozu geliyor

Dikkat! Çöl tozu geliyor

Sahra Çölü üzerinden mart ayı sonu itibarıyla Türkiye'ye yoğun toz taşınımı bekleniyor. Uzmanlar uyarıyor, bu dönem 'bahar alerjisi' dediğimiz kuru öksürük ve hapşırık gibi semptomlarda da artış olacak. Özellikle akciğer rahatsızlığı olanların 3 hafta boyunca partikül tutucu maske takması öneriliyor.

Kadir İnanır'a ne oldu, son durumu nasıl? Kadir İnanır'ın hayati tehlikesi var mı? Doktorundan ilk açıklama

Kadir İnanır'a ne oldu, son durumu nasıl? Kadir İnanır'ın hayati tehlikesi var mı? Doktorundan ilk açıklama

Kadir İnanır'a ne olduğu ve son durumu, sosyal medyada birçok kişi tarafından sorgulanmaya başladı. Usta oyuncu Kadir İnanır'ın evinde rahatsızlık geçirdiği ve hastaneye kaldırıldığı belirtildi. Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yoğun bakıma kaldırılan Kadir İnanır'ın doktorundan ilk açıklama geldi. Peki, Kadir İnanır'a ne oldu, sağlık durumu nasıl? Kadir İnanır'ın hayati tehlikesi var mı?

Usta oyuncu Kadir İnanır'ın sağlık durumu hakkında bilgiler merak ediliyor. Sanatçının sevenleri, "Kadir İnanır'ın sağlık durumu nasıl?" sorusuna yanıt aramaya başladı. İşte ayrıntılar... KADİR İNANIR'A NE OLDU? Sanatçı Kadir İnanır, Beykoz'daki ikametinde rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. Alınan bilgiye göre, bu sabah inme geçiren İnanır'ın bilinci kapalı şekilde Ümraniye Eğitim Araştırma Hastanesi'ne sevk edildiği belirtildi. KADİR İNANIR'IN SAĞLIK DURUMU NASIL? Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Necdet Sağlam, sanatçının durumuna ilişkin basın mensuplarına hastane önünde yaptığı açıklamada, "Sabah saatlerinde sanatçımız Kadir İnanır hastanemize ambulansla geldi. İlk geldiği andan itibaren acil ekibimizi toparladık. İlk değerlendirmede geldiğinde sağ tarafında felç vardı. Şuuru kapalıydı." dedi. Değerlendirmeler sonucunda tetkikler yapıldığını belirten Sağlam, şu bilgileri verdi: "Beyin tomografisi çekildiğinde, beyni besleyen ana damarda bir tıkanıklık tespit edildi ve acil girişimsel radyoloji ekibimiz, nöroloji ekibimiz ve beyin cerrahisinden arkadaşlarla birlikte, anestezi doktorlarımızın entübasyon sonrası ilk 2 saat içerisinde çok başarılı bir işlem gerçekleştirdi. Ana damardaki pıhtı alındı. Beynin beslenmesi sağlandı. İşlemden sonra çekilen MR görüntülemesinde işlemin başarılı olduğu teyit edildi ve beyin beslenmesi şu anda iyi. Ancak yoğun bakıma alındı. Entübe olarak yoğun bakımımızda izleniyor. İlk 24, 48 saat içerisinde uyandırma yapılmayacak. Gelişebilecek komplikasyonlar ya da yeni bir kanama olmadığı müddetçe inşallah olmayacak, çünkü işlem başarılı."

İnanır'ın arkadaşlarından Said Yavuz ise AA muhabirine, İnanır'ın ilk olarak beynine pıhtı attığını ve erken müdahaleyle damarının açıldığını söyledi.

"HAYATİ TEHLİKESİ YOK"

Prosedür gereği şu an yoğun bakımda İnanır'ın uyutulduğunu aktaran Yavuz, "Yeni bir şey oluşup, oluşmayacağına bakacaklar. Şu anda durumu iyi. Sevenlerine de müjdeyi verebiliriz, şu anda hayati tehlikesi yok." diye konuştu.

KADİR İNANIR KİMDİR? Kadir İnanır, 15 Nisan 1949 yılında Ordu'nun Fatsa ilçesinde doğmuştur. Kadir İnanır, ailesinin son çocuğudur. Fatsa'daki ilkokul ve ortaokul eğitimi sırasında sahne yeteneğini çeşitli okul gösterilerinde sergiledi. İnanır, yatılı olarak okuduğu İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nin ardından Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo-Televizyon Bölümü’nü bitirdi. 1967 yılında Ses dergisi'nin düzenlediği "Sinema Artisti Yarışması"'nda finale kaldı, 1968 düzenlenen Saklambaç gazetesinin "Fotoroman Artisti Yarışması"'nda da birinci oldu. Bir süre fotoromanlarda oynadıktan sonra Yedi Adım Sonra (1968) adlı filmdeki küçük bir rolle sinemaya başladı. İlk kez başrolde oynadığı 1970 tarihli, Atıf Yılmaz'ın yönettiği Kara Gözlüm filminde Türkân Şoray'la başrolleri paylaştı. Daha sonra Şoray'la birçok film daha çevirerek Türk sinemasının erkek yıldızları arasına girdi. Zamanla daha nitelikli filmlere yöneldi. Atıf Yılmaz'ın yönettiği Utanç (1972), Selvi Boylum, Al Yazmalım (1977) ve Bir Yudum Sevgi (1984), Ömer Kavur'un yönettiği Ah Güzel İstanbul (1981), Kırık Bir Aşk Hikayesi (1981) ve Amansız Yol (1985), Şerif Gören'in yönettiği Tomruk (1982), Sen Türkülerini Söyle (1986) ve Katırcılar (1987), Erdoğan Tokatlı'nın yönettiği Suçumuz İnsan Olmak (1986) ve 72. Koğuş (1987), Zeki Alasya'nın yönettiği Dikenli Yol (1986), Zafer Par'ın yönettiği Yedi Uyuyanlar (1988), Melih Gülgen'in yönettiği Tatar Ramazan (1990) ve Tatar Ramazan Sürgünde (1992) bu filmler arasındadır. 5. Altın Koza Film Festivali’nde başrolünü Filiz Akın'la paylaştığı Utanç (1973) adlı filmle En İyi Erkek Oyuncu seçilen Kadir İnanır, başrollerini Fatma Girik, Serpil Çakmaklı, Nur Sürer, Erdal Özyağcılar ile paylaştığı 1985 tarihli Yılanların Öcü adlı Şerif Gören filmiyle ise 1986 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünün sahibi oldu. Kadir İnanır, 1990’da Medcezir Manzaraları adlı film ile 3. Ankara Film Festivali'nde de En İyi Erkek Oyuncu dalında ödülün sahibi oldu. 1998 yılında Flash TV'de 8 ay boyunca ana haber bülteni sunmuştur. Son dönem Türk sinemasında 2000 yapımı Komser Şekspir adlı Sinan Çetin filminde yer alan ünlü oyuncu, 24 yıl aradan sonra 2003 yılında Gönderilmemiş Mektuplar adlı filmde Türkân Şoray'la yeniden bir araya geldi. Uzun yıllar birbirine yakıştırılan ikili bu filmle de büyük ilgi topladı. 2005 yılında Memduh Ün ve Tunç Başaran'ın yönettiği, Fatma Girik ile birlikte başrollerini paylaştığı, Sinema Bir Mucizedir adlı yapımda oynadı. Oynadığı filmlerin içeriği konusunda da etkili olan İnanır genellikle onurlu, özverili ve güçlü erkek tiplerini canlandırmıştır. Toplam 182 sinema filminde ve 12 televizyon dizisinde rol alan İnanır'ın en uzun soluklu dizisi Marziye adlı yapım oldu. 1995-1996 yılları arasında Kanal D'de yayınlanan Böyle Gitmez adlı bir haber programının sunuculuğunu yaptı.

100 yaşlıdan 78'i kronik hasta

100 yaşlıdan 78'i kronik hasta

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Türkiye İstatistik Kurumu'nca yapılan araştırmaya göre, 65 yaşını geçmiş her yüz kişiden 78'inde bir kronik hastalık var. Bu yaş grubundakilerin en büyük mutluluk kaynağı ise sağlıklı olmak.

65 yaş ve üzeri kişilerin yüzde 78,7'sinde kronik bir hastalık var.  En çok kronik hastalığı olanlarsa Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaşıyor. Veriler Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Türkiye İstatistik Kurumu işbirliğiyle yapılan Türkiye Yaşlı profili araştırmasından. Araştırma 50 ve daha yüksek yaştaki 29 bin 785 kişiyle gerçekleştirildi.
Verilere göre, Hipertansiyon, diyabet, kalp hastalığı, kanser gibi kronik hastalığı olan 65 ve daha yukarı yaştaki kişilerin oranı yüzde 78,7 oldu.22 bin 640 hanede gerçekleştirilen araştırmaya göre, kronik hastalığının günlük faaliyetlerini kısıtladığını belirtenlerin oranı yüzde 32,3.
Engelli sağlık kurulu raporu olan 65 ve daha yukarı yaştaki kişilerin yüzde 77,6'sının kronik hastalık, yüzde 48,7'sinin ortopedik, yüzde 23ünün görme bozukluklarından raporu var.65 yaş üstü her 10 yaşlıdan yalnızca 2'si sağlık durumunun iyi olduğunu belirtiyor.
Peki yaşlıların psikolojisi nasıl?  Mutlu olduğunu beyan eden 65 üstü kişilerin oranı yüzde 64,1 oldu.
Mutlu olduğunu beyan eden erkeklerin oranı yüzde 64,9 iken kadınların oranı yüzde 63,5 oldu. 65 yaş üstü kişilerin yüzde 82'sinin en büyük mutluluk kaynağı ise sağlıklı olmak.
50 yaş üstü yaşlıların yarısından fazlası ilerleyen dönemlerde evde bakım hizmeti alacağını belirtiyor. Bu yaş grubundaki kişilerin yüzde 24,2'si oğlunun/kızının yanında kalmayı, yüzde 5,9'u ise huzurevine gitmeyi tercih edeceğini ifade ediyor.

LÖSEV'den Lösante Hastanesi'ne ruhsat talebi

LÖSEV'den Lösante Hastanesi'ne ruhsat talebi

Lösemili Çocuklar Vakfı tarafından tedavileri yapılan çocukların aileleri, LÖSANTE Çocuk ve Yetişkin Hastanesi'ne tam ruhsat verilmesi amacıyla birçok şehirde bir araya geldi.

Çocuğu lösemiyle mücadele eden aileler, LÖSANTE Çocuk ve Yetişkin Hastanesi'ne 7 yıldır ruhsat verilmemesini protesto amacıyla İstanbul'un da aralarında olduğu birçok ilde eş zamanlı basın açıklaması yaptı. Açıklamada, LÖSEV'in 7 milyon gönüllüsü ile Türkiye'nin en güvenilir sivil toplum kuruluşları arasında olduğuna dikkat çekildi. Hastalığın tedavisinde birçok branşın ortak çalıştığını vurgulayan aileler, kanser tedavisi gören çocuklara her şey dahil parasız hizmet sunan 400 yataklı hastaneye tam ruhsat verilmesini istiyor.

En sık karşılaşılan ölüm nedenlerinden biri: Pıhtı atması nedir, neden olur?

En sık karşılaşılan ölüm nedenlerinden biri: Pıhtı atması nedir, neden olur?

Hayati organlardaki damarlara pıhtı atması, ölümcül sonuçlara neden olabilen bir durum. Tüm yaş gruplarında görülebilen pıhtı atması, yani venöz tromboemboli, farklı nedenlerle ortaya çıkabiliyor. Peki, pıhtı atması nedir, neden olur?

Pıhtı atması, kanser, bulaşıcı hastalıklar ve trafik kazalarından sonra en sık rastlanan ölüm nedeni olurken, bağırsak, karaciğer ve akciğer damarlarında görülen pıhtı, uzuv kayıplarıyla da sonuçlanabiliyor.
Toplardamarda pıhtı oluştuğu zaman, kan akımı kısmen ya da tamamen bloke olur ve bu bölgede ağrı, kızarıklık ve şişlik meydana gelir. Bu olay, vücuttaki derin bir toplardamarda olduğu zaman derin ven trombozu (DVT) adını alır. Derin ven trombozunun en önemli tehlikesi, pıhtının damar duvarından kopup kan akımıyla kalbe ve oradan da akciğere ulaşıp akciğer damarını tıkamasıdır.
Toplardamarlarda pıhtı oluşumu her yaş grubunda meydana gelebileceği gibi ileri yaş gruplarında görülme sıklığı daha da artıyor. Özellikle 60 yaş üzeri her 100 kişinden birinde venöz tromboemboli görülebiliyor.
Uzun süre hareketsizlik, örneğin uçak, otobüs ve otomobil seyahatleri ya da uzun süre internet başında vakit geçirmek bu hastalığa yol açan nedenler arasında yer alıyor.
Uzmanların dikkat çektiği korunma önerilerinin bazıları şöyle:• Uzun süre hareketsiz kalınacaksa baldır kaslarını çalıştırmak,• Mümkün olan yerlerde, aralıklarla kalkılıp biraz dolaşılmak,• Yatak istirahatlarında pıhtı oluşumunu engellemek için hareket etmek,• Gerektiğinde yaşam tarzında değişiklikler yapmak,• Kilo vermek,• Sigarayı bırakmak.

Sağlık Bakanlığı kura sonuçları ne zaman açıklanacak? 8 bin işçi alımı canlı kuraları için tarih belli oldu

Sağlık Bakanlığı kura sonuçları ne zaman açıklanacak? 8 bin işçi alımı canlı kuraları için tarih belli oldu

Sağlık Bakanlığı işçi alımı başvuru süreci ardından gözler kura tarihine çevrildi. Yapılan açıklamaya göre, farklı branşlardaki işçi alımları kura yöntemiyle yapılacak. 8 bin işçi alımı canlı kuraları için tarih geçtiğimiz günlerde açıklanmıştı. Peki, Sağlık Bakanlığı kura sonuçları ne zaman açıklanacak?

Sağlık Bakanlığı işçi alımıyla ilgili süreç devam ediyor. İŞKUR'a yapılan başvurular arasından kura ile 8 bin işçi alımı yapılacak. Bakanlık merkezinde noter huzurunda ve YouTube üzerinden canlı yayınla kura çekilişi gerçekleştirilecek. Kura çekilişinin ardından, mülakat olmadan, yerleştirme işlemlerini tamamlanacak.
Sağlık Bakanlığı kura çekim sürecinin ayrıntılarına yönelik yaptığı açıklamada; "ÖSYM’nin 27.000 personel alımı ile ilgili yerleştirme sonuçları 4 Mart 2024 tarihinde açıklanmıştır. Bu kişilerin sözleşmeli pozisyonlara atama işlemlerinin devam etmesi nedeniyle;Taşra Teşkilatı Hizmet Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere 8.000 Sürekli İşçi Alımı Kurası 3-4 Nisan 2024 tarihinde gerçekleştirilecektir." ifadeleri kullandı.
Taşra teşkilatlarında istihdam edilecek asıl ve yedek adayların isim listesi kura çekiminin ardından duyurulacak.
Geçtiğimiz haftalarda Bolu'da vatandaşlarla sohbet eden Koca, "Nisan'ın 4'ünde çekiliş var. Mülakat filan yok, doğrudan direk atama. Canlı, herkesin görebileceği şekilde, Youtube üzerinden noter huzurunda 8 binin çekilişi olacak." ifadelerini kullanmıştı.
Atamaya ilişkin bilgi ve atamalar için gerekli belgeler ile diğer her türlü duyurular Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün https://yhgm.saglik.gov.tr internet adresinde ilan edilecek.

Bakan Koca tarih vererek duyurdu: MHRS randevularına düzenleme geliyor

Bakan Koca tarih vererek duyurdu: MHRS randevularına düzenleme geliyor

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, MHRS randevularına düzenleme geleceğini belirterek, "Gelecek aydan itibaren özellikle randevusunu alıp gelmeme durumuna karşı birtakım çalışmalar yaptık, buna aşama aşama, sorunu çözene kadar devam edeceğimizi söylemek istiyorum." dedi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, dün Bayrampaşa’da açıklamalarda bulundu. Bayrampaşa Devlet Hastanesinde de acil servisteki hastaları ziyaret ederek durumları hakkında bilgi alan Koca, sağlık çalışanlarıyla da bir araya geldi. Ardından açıklama yapan Koca, Bayrampaşa Devlet Hastanesi'nin 13 bin metrekare kapalı alana sahip ve 100 yataklı olduğunu söyledi. Koca, Bayrampaşa'nın daha büyük, ihtiyaca cevap verebilecek üçüncü basamak bir hastaneye ihtiyacı olduğuna dikkat çekerek, şöyle konuştu: "Bayrampaşa'ya yapılacak hastanenin, üçüncü basamak olarak düşündüğümüz hastanenin ihalesi yapıldı. Yer teslimi yapıldı ve 2025 yılının aralık ayında bitmek üzere planlandı, ihalesi de ona göre yapılmış oldu. Firma da belli olmuş oldu. Bu yapılacak hastanenin büyüklüğü proje değişikliği de yapılarak 85 bin metrekare kapalı alanı olan, 400 yataklı, 100 yoğun bakım yatağı ayrıca olan bir üçüncü basamak hastane olacak. Yani bütün birimlerin, branşların yetkin olduğu, bu anlamda hastanın bir başka hastaneye sevkinin olmadığı şeklinde planladığımız, kurguladığımız bir hastane inşa ediliyor olacak. Sadece anjiyoda 4 anjiyo cihazı planlandı. Onkoloji ve diğer birimlerimiz de burada söz konusu olacak." Bakan Koca, Bayrampaşalıların gelecek yıl sonu itibarıyla bir üçüncü basamak hastaneye kavuşmuş olacaklarını dile getirdi. Bayrampaşa'da otopark sorunu olduğunu bildiklerini vurgulayan Koca, "Proje değişikliğiyle 400 araçlık otoparkı 800 araçlık otoparka dönüştürdük. Yapılacak hastane depreme dayanıklı, 256 izolatörlü bir hastane olacak dolayısıyla bu anlamda da yeni nesil hastanelerimizden biri olacak." dedi. YOĞUN BAKIM DOLULUK ORANLARI

Yoğun bakım doluluk oranlarıyla ilgili de açıklamalarda bulunan Koca, iki ay kadar önce Türkiye'de kısmen, İstanbul'da biraz daha belirgin yoğun bakım yatak sorunu yaşandığını söyledi. Bakan Koca, şunları kaydetti: "Şu an Türkiye'de yoğun bakım yatak doluluk oranı yüzde 69, İstanbul'umuzda ise yüzde 72. Servis yatak doluluk oranı ise Türkiye'de yüzde 60, İstanbul'da yüzde 66. Bu anlamda yoğun bakım ve servis yataklarımızda Türkiye'de olmadığı gibi, İstanbul'da da iki ay önceki yoğunluk söz konusu değil. Bu anlamda daha rahatız." Merkezi Hekim Randevu Sistemi'nden (MHRS) randevu alıp gelmeyen hastalar hakkında da konuşan Koca, vatandaşın randevularla ilgili yer yer birtakım sorunlar yaşadığını bildiklerini, sorunun özellikle yan dal branşlarda olduğunu belirtti. Yoğun çalışmalarının devam ettiğini kaydeden Koca, şunları söyledi: "Yan dal uzmanlık dahil olmak üzere kanun değişikliği yapılarak ve en son geçen ay yapılan imtihanla yüzde 100’e yakın doluluk söz konusu oldu. Yer yer yaşadığımız bu sorunlarla birlikte vatandaşımızın da bize destek olmasını bekliyoruz. Ben birkaç defa söyledim. 'Herhalde sorumlusu vatandaşımız görülüyor.' diyerek ifade edenler oldu, o anlamda söylemiyorum. Sorunun farkındayız, özellikle bazı branşlarla ilgili bu sorunun daha belirgin olduğunu biliyoruz. Bunu aşmak için çaba gösteriyoruz ve vatandaşımızın da bu anlamda üzerine düşeni yapmasını bekliyoruz."

"RANDEVU ALIP GELMEME KONUSUNDA BİRTAKIM ÇALIŞMALAR YAPTIK" Konuyla alakalı örnek de veren Koca, Bayrampaşa'da geçen yıl bakılan hasta sayısının yaklaşık 1 milyon 100 bin, randevuyla gelen hasta sayısının 400 bin, randevusunu aldığı halde gelmeyen kişi sayısının ise 110 bin olduğuna dikkati çekti. Bakan Koca, "Bu doğru bir şey değil. Bu noktada hassasiyet göstermeliyiz. Tedavi edilme imkanı olabilecek 110 bin hastamızın hakkı alınmış oluyor. Ödeyemeyecek olduğumuz bir haktan bahsediyorum. Hepimiz birlikte üzerimize düşeni, bizler bakanlık olarak, vatandaşımızın da bu anlamda üzerine düşeni hassasiyetle yapmasını bekliyoruz. Gelecek aydan itibaren özellikle randevusunu alıp gelmeme durumuna karşı birtakım çalışmalar yaptık, buna aşama aşama, sorunu çözene kadar devam edeceğimizi söylemek istiyorum." diye konuştu.

Grip olduğunu sandı, omurilik felci geçirdi: 3 aydır yatağa bağlı yaşıyor

Grip olduğunu sandı, omurilik felci geçirdi: 3 aydır yatağa bağlı yaşıyor

Antalya’da yaşayan Serkan Özdemir isimli kişi sabah işe gitmek için yataktan kalkmak istediği sırada bacaklarını hissetmediğini fark etti. Özdemir, yaşadığı rahatsızlığın soğuk algınlığı olduğunu düşündü. 2 gün boyunca grip ilacı alıp evinde istirahat eden adam, bir süre sonra belden aşağısını hissetmemeye başladı. Hastaneye giden Özdemir’e omurilik felci tanısı konuldu.

Antalya’da yalnız yaşayan ve bir ayakkabı mağazasında satış danışmanı olarak çalışan Serkan Özdemir, geçen yıl 24 Aralık’ta işten çıkıp evine gitti. Dinlenmek için koltuğa uzanan Özdemir, aynı yerde uyuyakaldı. Sabah işe gitmek için uyanan Özdemir, ayağa kalkmak için davranınca yattığı yere düştü. Bacaklarının tutmadığını fark eden Özdemir, üşüttüğünü düşünerek 2 gün grip ilacı alıp istirahat etti.
2’nci günün sonunda idrarını tutamayan Özdemir, o an hayatının en büyük şokunu yaşadı. Belden aşağısının tutmadığını fark eden Özdemir, arkadaşlarının yardımıyla Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvurdu.
Burada yapılan nörolojik kontrollerde, Özdemir'e “Parapleji: Omurilik felci” teşhisi koyuldu. Bir süre hastanede yatan Özdemir, fizik tedavi bölümünde yer olmadığı, sıra kendisine gelince çağrılacağı söylenerek taburcu edildi.
Tek başına yaşadığı evinde yatağa bağımlı kalan Özdemir, ne yapacağını şaşırdı. Bir gecede hayatı değişen Özdemir, arkadaşlarının yardımıyla yaşama tutunmaya çalışıyor. 3 aydır fizik tedavi sırası bekleyen Özdemir, kaslarının iyice erimemesi için oturduğu yerde bacaklarını hareket ettiriyor. Son olarak arkadaşının getirdiği tekerlekli sandalye ile evde hareket etme şansı bulan Özdemir, çok özlediği sokakları pencerenin önünden izleyebiliyor. Şu an hiçbir geliri olmayan, bu nedenle özel olarak fizik tedavi alamayan Özdemir, ayağa kalkmak için bir an önce tedavi alabilmek istiyor.
3 ay içerisinde hayallerinin bile değiştiğini belirten Özdemir, “Yalnız yaşıyorum. Kas kaybı yaşamamak için tek başıma yapabildiğim kadar bacaklarımı çalıştırmaya çalışıyorum. Sabah bir arkadaşım gelip pansumanımı yapıyor, kahvaltımı veriyor. Akşam aynı arkadaşım yemeğimi veriyor. İnsanın iç dünyası, psikolojisi değişiyor. 3 ay önce sapasağlam bir insandım. 3 ay önce hiç aklıma gelmezdi ama şu an tekerlekli sandalye, koltuk değneği bakıyorum.” diye konuştu.

Ölü fetüsü 56 yıl boyunca karnında taşıdı, çıkarılırken öldü

Ölü fetüsü 56 yıl boyunca karnında taşıdı, çıkarılırken öldü

Brezilya'da seksen yaşındaki bir kadın, 56 yıldır karnında taşıdığı ölü fetüsün alınması için yapılan operasyon sonrasında hayatını kaybetti.

Brezilya'da seksen yaşındaki Daniela Vera isimli kadın, 56 yıl boyunca karnında ölü bir fetüs taşıdı. Vera, doktor ziyaretinden önceki haftalarda karın ağrısından şikayetçiydi. Bu sırada doktorlar uzun süredir karnında taşıdığı fetüsü tespit edemedi. Paraguay sınırı yakınındaki Aral Moreira şehrinde yaşayan yerli kadın, 10 Mart'ta bir hastaneyi ziyaret etti ve idrar yolu enfeksiyonu tedavisi gördü. Yedi çocuğu ve 40 torunu olan Vera, karnında kitle olmasından endişe duyduğunu ancak testlerde fetüsün belirlenemediğini aktardı. Daha sonra kadına, 3 boyutlu görüntülemeyle dış gebeliğin nadir bir yan etkisi olan "litopedion" tanısı konuldu.

FETÜS KARIN BOŞLUĞUNDA TUTUNDU Fetüs Vera'nın hamileliği sırasında öldüğü için vücut onu dışarı atamadı. Bunun yerine karın boşluğunda tutuldu ve üzerinde bir kalsiyum kabuğu oluştu. Vera'ya durumu kötüleştiği için idrar yolu enfeksiyonu tedavisi uygulandı ve 14 Mart'ta fetüsün alınması için ameliyat edildi. Daha sonra yaşlı kadın yoğun bakıma alındı ​​ve 15 Mart'ta hayatını kaybetti. Doktorlar, Vera'nın ölümünün enfeksiyondan kaynaklandığını söyledi. Bilim insanlarına göre, dış gebelik çoğu zaman belirti göstermez ve hatta röntgen çekilmediği sürece hastalar geliştiğinin farkına varmayabilir."KARNINDA BİR BEBEĞİN HAREKET ETTİĞİNİ HİSSEDİYORDU" Vera'nın ailesi, yaşlı kadının ilk başta korktuğu için doktordan yardım istemekten kaçındığını ve bunun yerine geleneksel tıbbı tercih ettiğini söyledi. Yaşı kadının kızı annesinin ölümünün ardından, "Bazen karnının içinde bir bebeğin hareket ettiğini ve kendini hasta hissettiğini söylerdi. Ancak durumun böyle olacağını hiç tahmin etmedik. Bu fetüs annemin ilk hamileliğinden kalma ama kaç yaşında olduğunu bilmiyorum" diye konuştu.

Sağlık Bakanlığı canlı kura çekim tarihleri belli oldu: 8 bin işçi alımı kurası ne zaman? (2024 İŞKUR işçi alımı canlı kura çekimi ekranı)

Sağlık Bakanlığı canlı kura çekim tarihleri belli oldu: 8 bin işçi alımı kurası ne zaman?  (2024 İŞKUR işçi alımı canlı kura çekimi ekranı)

Sağlık Bakanlığı 8 bin işçi alımı canlı kura çekimi için geri sayım sürerken tarih açıklaması geldi. Yapılan açıklamaya göre, bin işçi alımı kurası nisan ayının ilk haftasında yapılacak ve 2 gün devam edecek. Yapılacak kura çekimi sonrasında kabul gören kişiler mülakat olmaksızın direkt olarak atanacak. 8 bin işçi alımı için kura takvimi belli oldu. Peki, 2024 Sağlık Bakanlığı 8 bin işçi alımı kura çekimi ne zaman, ayın kaçında yapılacak?

Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan 8 bin sürekli işçi alımı ilanı sonrasında kura çekiminin yapılacağı tarih merakla bekleniyor. Şubat ayında Bakanlık üzerinden tamamlanan başvuruların ardından gözler işçi alımı kura tarihlerine çevrildi. Bakan Koca tarafından yapılan açıklamalarla birlikte 8 bin işçi alımı kura çekimi için tarih belli oldu. Peki, 2024 Sağlık Bakanlığı 8 bin işçi alımı kura çekimi ne zaman?
Bolu'da vatandaşlarla sohbet eden Koca, "Nisan'ın 4'ünde çekiliş var. Mülakat filan yok, doğrudan direk atama. Canlı, herkesin görebileceği şekilde, Youtube üzerinden noter huzurunda 8 binin çekilişi olacak." ifadelerini kullandı.O anları sosyal medyadan paylaşan Koca, videoyu ise "Mülakat olmadan, ÖSYM puanı ile doğrudan atanma. Bolu’da bir baba sevincini paylaştı. Bir soruya cevaben de, İŞKUR üzerinden, yine mülakat olmadan, noter huzurunda çekilişle yapılacak 8.000 işçi alımıyla ilgili bilgi verdik." sözleriyle paylaştı.Taşra teşkilatlarında istihdam edilecek asıl ve yedek adaylar kura çekiminin ardından duyurulacak.
Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada; "ÖSYM’nin 27.000 personel alımı ile ilgili yerleştirme sonuçları 4 Mart 2024 tarihinde açıklanmıştır. Bu kişilerin sözleşmeli pozisyonlara atama işlemlerinin devam etmesi nedeniyle;Taşra Teşkilatı Hizmet Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere 8.000 Sürekli İşçi Alımı Kurası 3-4 Nisan 2024 tarihinde gerçekleştirilecektir." ifadeleri kullanılmıştı.Atamaya ilişkin bilgi ve belgeler ile diğer her türlü duyurular Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün https://yhgm.saglik.gov.tr internet adresinde ilan edilecek.
Sağlık Bakanlığı işçi alımı kuraları diğer personel alımlarında olduğu gibi Bakanlığın Youtube hesabından canlı olarak yayınlanacak.Sağlık Bakanlığı atamalarına ilişkin bilgi ve belgeler ile beraber her türlü duyuru Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün resmi internet sayfası olan yhgm.saglik.gov.tr adresinden erişime açılacak.
Sağlık Bakanlığı işçi alımı alım yapılacak meslek grupları ve kadro dağılımları;Temizlik görevlisi: 3.550Güvenlik görevlisi: 3.250Bilgisayar sistem kurulum bakım onarım ve arıza giderme elemanı: 84Biyomedikal cihaz teknolojileri servis destek elemanı: 127Elektrikçi (genel): 144Isıtma ve sıhhi tesisatçı: 143İnşaat boyacısı/boyacı: 64Klinik destek elemanı: 600Marangoz: 32Oto bakım onarımcısı otomotiv mekanikçisi: 2Oto elektrikçisi: 2Otomotiv kaportacısı: 2

ABD'de bir ilk | Hastaya genetiği değiştirilmiş domuz böbreği nakledildi

ABD'de bir ilk | Hastaya genetiği değiştirilmiş domuz böbreği nakledildi

ABD'nin Boston kentinde doktorlar, ilk defa bir hastaya genetiği değiştirilmiş domuz böbreği nakletti. Böbrek nakledilen 62 yaşındaki hastanın durumunun iyiye gittiği açıklandı.

ABD'nin Boston şehrinde Massachusetts Hastanesi'nden yapılan açıklamada, cerrahların 16 Mart'ta genetiği değiştirilmiş bir domuz böbreğini naklettiği 62 yaşındaki Richard Slayman'ın durumunun iyiye gittiği ve yakın zamanda taburcu edilmesinin beklendiği bildirildi. Açıklamada, Slayman'ın "11 yıldır burada hastayım, doktorlarım nakil olabileceğinden bahsettiğinde, bunun yalnızca kendime değil hayatta kalabilmek için organ nakline ihtiyacı olan binlerce insana umut verebileceğini düşündüm." ifadesini kullandığı aktarıldı. Doktor Tatsuo Kawai, bu nakil işleminin böbrek yetmezliği olan milyonlarca insana yardım eli uzatmasını umut ettiklerini vurguladı. Hayvan hücre, doku ya da organlarının, nakil bağışı bekleyen insanlara nakledilmesi olarak bilinen "ksenotransplantasyon" tedavisi, Mayıs 2022'de beyin ölümü gerçekleşmiş iki hastaya geçici olarak domuzdan böbrek nakli yapılmasıyla denenmişti. ABD'nin Maryland eyaletindeki bir hastanede, 7 Ocak 2022'de ilk defa domuz kalbi nakledilen 57 yaşındaki David Bennett, operasyondan 2 ay sonra hayatını kaybetmişti. Aynı hastanede, 20 Eylül 2023'te ikinci defa domuzdan insana kalp nakli ameliyatı yapılmış, naklin yapıldığı 58 yaşındaki Lawrence Faucette operasyondan 6 hafta sonra yaşamını yitirmişti.
❌