Gemlik Belediyesi tarafından düzenlenen, bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek olan Gemlik Film Festivali heyecanı başladı. 20-23 Temmuz tarihleri arasında yapılacak festivalin kurmaca dalında kısa film başvuruları başladı.  Festival kapsamındaki Kısa Film Yarışması’nda, dereceye girenlere para ödülleri verilecek. Yarışma için bir konu ya da tema bulunmazken, kısa filmler için süre sınırı en fazla yirmi dakika olacak ve başvurular www.filmfreeway.com sitesinden 1 Temmuz 2023 saat 12.00’a kadar yapılacak. Sadece Türkiye’den katılan filmleri kabul eden yarışmaya başvuran filmleri ise, alanında uzman kişilerden oluşan ön jüri değerlendirecek. Kısa Film Yarışması Ön Seçici Kurulu’nda,  Yönetmen Ceren Şahan, görüntü yönetmeni Hayri Çölaşan, yönetmen Gültekin Bayır yer alıyor. Festivalin ana jüri üyeleri ve programı çok yakında açıklanacak. Ön jürinin değerlendirmesi sonrası belirlenen 10 film; oyuncu ve yönetmenlerden oluşan jüri tarafından izlenecek. Jürinin belirlediği ilk üçe giren filmler ve Mansiyon Ödülü kazanan filmler ise birbirinden büyük ödüller kazanacak. Yarışmada dereceye girenler için 1.lik Ödülü 25.000 TL, 2.lik Ödülü 20.000 TL, 3.lük Ödülü 15.000 TL, 4. Mansiyon Ödülü ise 10.000 TL olarak belirlendi.  Tüm detaylara www.gemlikfilmfestivali.com sitesinden ulaşabilecek festival kapsamındaki Kısa Film Yarışması için Şartname şu şekildedir: YARIŞMA ŞARTNAMESİ 1. Yarışmaya sadece Türkiye’den kısa filmler başvurabilir. 2. Gemlik Film Festivalinin düzenlediği Kısa Film Yarışmasına 1 Temmuz 2022 tarihinden sonra yapılmış filmler başvurabilir. 3. Yarışmaya başvuru yönetmen veya yapımcı tarafından yapılır. Yönetmenliğin birden fazla kişi tarafından yapılması durumunda, diğer kişilerin yazılı izninin alınması gerekmektedir. 4. Yarışmaya yirmi dakikayı aşmayan kısa filmler başvurabilir. 5. Yarışmaya katılımlar www.filmfreeway.com adreslerinden yapılacaktır. 6. Yarışmaya katılan filmlerin ticari olmayan her türlü gösterimde 30 saniyelik görüntüleri tanıtım amacıyla kullanılabilir. Filmler, yarışma sonrasında, çeşitli televizyon kanalları tarafından ticari olarak yayınlanmak istendiğinde, Yarışma Komitesi, yapımcı / yönetmen ile televizyon kanalı arasında ilişki kurulmasına yardımcı olur. 7. Yarışmaya katılan kısa filmler ön jüri üyeleri tarafından değerlendirilecek ve yapılan değerlendirme sonucunda yarışma koşullarına uymayan yapımlar asıl jürinin değerlendirmesine sunulmadan eleneceklerdir. 8. Yarışmaya katılan kısa filmler, ön jüri üyeleri tarafından değerlendirilecek ve yapılan değerlendirme sonucunda, ön jürinin belirlediği 10 film, jüri değerlendirmesine sunulacaktır. Ön jüri tarafından seçilen 10 filmden 4'ü için ödül verilecektir. 9. Yarışmaya katılmak için son başvuru tarihi 1 Temmuz 2023 saat 12:00’a kadardır. 10. Sosyal medya ve diğer internet mecraları üzerinden açık paylaşımı yapılmış filmler yarışmaya katılamazlar. 11. Katılımcılar açıklanacak jüri değerlendirme tarihinden bir hafta öncesine kadar yarışmadan çekilebilirler. Bu durumda yarışmaya tekrar katılamazlar. 12. Telif hakkı gerektiren konularda bütün sorumluluk başvuru sahibine aittir. Telifle ilgili herhangi bir konuda festival komitesinin sorumluluğu yoktur. Telif hakkı alınmayan müzikler, fotoğraflar vb. sorumlulukları, yönetmen ve/veya yapımcıya aittir. Festival yönetimi telif hakları dolayısıyla sorumluluk kabul etmez. 13. Finale kalan filmlere herhangi bir gösterim bedeli ve telif bedeli ödenmez. 14. Festival Komitesi filmin jeneriğinde yazan yönetmen ve/veya yapımcı ile muhataptır. 15. Katılan filmlerin şartnameye uygunluğu festival komitesi ve ön jüri tarafından denetlenir. Festival Komitesi şartnameye uymayan filmleri festivalin her aşamasında eleyebilir, diskalifiye edebilir. 16. Festival Komitesi film ekibinden herhangi birinin festival ve yarışmanın her aşamasında uygun olmayan davranışlarda bulunması, propaganda yapması, suç işlemesi, festival komitesine, jüri üyelerine, konuklara ve diğer katılan yönetmen ve ekiplere, seyircilere karşı kişilik haklarına saldırması durumunda, filmi diskalifiye edebilir. 17. Başvurusunu tamamlayan yarışmacıların, bu aşamadan sonra yapacağı revizyon talepleri kabul edilmez. 18. Gemlik Film Festivali, yarışmaya katılan kısa filmleri ticari olmayacak şekilde yurtiçi ve yurtdışı organizasyonlarda izin almadan, e-posta yoluyla film yönetmenine bildirerek, sosyal medyada genel duyuru yaparak seçki oluşturma ve gösterim yapma hakkına sahiptir. Yönetmen veya Yapımcı başvuruyu tamamladıktan sonra festival şartnamesini ve festival haklarını kabul etmiş sayılır. 19. Yarışmaya başvuran filmlerin ön değerlendirme sonucu www.gemlikfilmfestivali.com adresinden duyurulacaktır. 23 Temmuz 2023 tarihinde basına açık ödül töreni düzenlenecektir. Bu tarihler ayrıca, ilgili internet sitesinden de duyurulacaktır. 20. Yarışmaya katılan adaylar, şartnamede yer alan koşulları kabul etmiş sayılırlar. Emre Gürbüz

Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkent Üniversitesi, ODTÜ ve Hacettepe Üniversitesi öğretim üyeleri ve araştırma ekibi iş birliğiyle “Bellek Ankara” kente ve değerlerine ilişkin farkındalık oluşturma projesine imza attı. Ulus Tarihi Kent Merkezi Kentsel Sit Alanı ve bu alanı çevreleyen etkileşim alanlarında gerçekleştirmek üzere Ankara’nın kentsel kimliğini oluşturan mekânsal ve toplumsal değerlerine ilişkin her tür bilgi için “bellek.ankara.bel.tr” adresinde erişime açıldı. ULUS’UN TARİHİ YAPI VE ALANLARINA TANITIM LEVHALARI YERLEŞTİRİLİYORKültür ve Tabiat Varlıkları Daire Başkanlığı tarafından; geçmişten bugüne tanıklık ettiği uygarlıklarla çok katmanlı bir kent olarak bugüne kadar gelen Ankara’nın kent kimliğini oluşturan Bellek Ankara projesiyle; mekânlar, değerler ve sözlü anlatılar bir araya getirildi. Ulus’un tarihi yapı ve alanlarına Ankara’nın mekânsal ve toplumsal değerleriyle kentlinin anılarında yer ederek kentin çok kültürlü kimliğini oluşturmuş olan yapılar ve açık alanlar hakkında tanıtım levhaları yerleştirilmeye başlandı. Kentin mekânsal değerleri olan açık alanlarına yerleştirilen levhalar üzerindeki karekodlar okutularak daha geniş bilgi ve fotoğraflara web sitesinden ulaşılabiliyor. Ulus’taki değerli yapılara ise tanıtım levhaları da kısa süre sonra yerleştirilmeye başlanacak. ANKARA’NIN İŞ, BİLİM, SANAT, KÜLTÜR YAŞAMI HARİTALANDIRILDIAnkara’nın iş, bilim, sanat, kültür yaşamında önemli izler bırakmış “Kişiler ve Aileler”; kentin toplumsal gelişimini sağlayan kurumlar ve ekonomik gelişimini sağlayan markalar ile sosyal ve kültürel yaşamını şekillendiren kurumlar ve işletmeler hakkında bilgilere ve fotoğraflara, ayrıca kent haritasındaki yerlerine web sitesinde “Kentin Toplumsal Değerleri” başlığından ulaşılabiliyor. ‘Kentin Hikâyeleri’ ile Ankara’da gündelik yaşam ve olağanüstü olaylarla ilgili kentlinin deneyimlerini ve anılarını derlemek üzere sözlü tarih görüşmeleri gerçekleştirildi. Görüşmelerden derlenen hatıralar, kentin mekânsal ve toplumsal değerleriyle zenginleşen kimliğini katılımcı ve çoğulcu bir şekilde ortaya koymak üzere web sitesinde paylaşıma açıldı. Nikah memuru Neziha Günenç’ten gazeteci Altan Öymen’e, Siyasetçi Şevket Bülent Yahnici’den Mimar Orhan Uludağ’a kadar birçok kişiyle yapılan sözlü tarih çalışmaları haritalandırıldı. Haber: Emre Gürbüz

TRT'nin uluslararası dijital platformu "Tabii"nin tanıtımı Beykoz Kundura Fabrikası'nda yapıldı. Tanıtım etkinliğine Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, TRT Genel Müdürü Zahid Sobacı, Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürü Serdar Karagöz ve AA Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Özhan'ın yanı sıra sanat, sinema, siyaset, spor, iş ve reklam dünyasından çok sayıda isim katıldı. TRT'nin uluslararası dijital platformu "Tabii"nin isminin ve logosunun tanıtıldığı etkinlikte konuşan TRT Genel Müdürü Sobacı, 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralananlara ise şifa dileyerek sözlerine başladı. Sobacı, TRT olarak uluslararası dijital platform için uzun suredir titizlikle çalıştıklarını ifade ederek, "Dijital alanda daha adil bir dünya mümkün şiarıyla yola çıkarak geliştirdiğimiz dijital platform ülkemizin uluslararası arenada yeni bir markası olması için bugün küresel yolculuğunun ilk adımını atıyor." dedi. "7 Mayıs'ta izleyicilerimizin ilgisine sunulacak"TRT'nin Türkiye'nin işitsel ve görsel hafızasını oluşturması bağlamında bir bellek olduğuna dikkati çeken Sobacı, şunları kaydetti: "Bugün gelinen noktada sesimiz 18 televizyon, 17 radyo kanalı, 7 uluslararası dijital haber platformu, çok sayıda uygulama, ulusal ve uluslararası düzeyde onlarca etkinlik ile 41 dil ve lehçede dünyanın 7 kıtasında yankılanmaktadır. TRT, bugünlere dönüşerek, gelişerek, büyüyerek gelmiştir. Her daim çağın gereksinimlerini ve ortaya çıkan potansiyelleri değerlendirerek hareket etmeyi temel ilke olarak benimsemiştir. Günümüzde dünya çok büyük bir dijital dönüşümün içerisinde. Yayın ve yapım alanı ise bu dönüşümün merkezinde yer alıyor. Kendi değerlerini, ilkelerini varoluş nedenlerini koruyarak bu dönüşüme uyum sağlayan kurumlar ve ülkeler ayakta kalmakta, diğerleri ise izleyici konumunu sürdürmektedir. Dijital yayıncılık pazarının 2022 yılı itibarıyla 500 milyar doları bulduğu ve her yıl ortalama yüzde 20 oranında büyüdüğü düşünüldüğünde bu küresel pazardaki dönüşümü yakalamanın pek çok fırsata gebe olduğunu görüyoruz."Sobacı, Türkiye'de dijital platform kullanımının son yıllarda yüzde 347 oranında arttığına da işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünyadaki aile odaklı içerik ihtiyacını karşılayacak öncelikli mecra olacağız. Film ve dizilerimizin yanı sıra emanet zihinler ve kalpler olarak gördüğümüz çocuklarımız için yepyeni animasyon içerikleriyle bize güvenen ailelerimizin yeni dijital evi haline gelecek. Bu vizyon çerçevesinde belirtmek isterim ki TRT uluslararası dijital platformumuz tüm insanlığı aynı suda yıkamak isteyenlere karşı açılmış saf, doğal ve yeni bir kaynaktır. Cumhuriyetimizin 100. yaşını kutlarken, bölgesinde ve dünyada söz sahibi olan, teknolojisiyle oyun bozan, kendi değerleriyle yükselen Türkiye'nin TRT'si olarak yayıncılık alanında küresel meydan okuma yapıyorsak bu meydan okuma gerçek ve önemli verilere dayanıyor. Dijital platformumuz sayesinde ülkemizde, bölgemizde ve önümüzdeki süreçte tüm dünyada Türkiye'nin TRT'sine ve yapımlarına insanlar istediği yer ve zamanda ulaşabilecek. Ülkemizin yapım sektörü yenilikçi bir perspektifle, yeni hikayeler ve projelerle canlanacak. Platformumuzun güzel vatanımızın tanıtımından turizmine, ekonomisinden kültür zenginliğinin paylaşılmasına önemli katkıları olacak. TRT uluslararası dijital platformu ilk aşamada Türkçe, İngilizce, İspanyolca, Urduca ve Arapça dillerindeki içeriklerden oluşacak. 30 yeni yapım ve 184 bölüm ile açılış aşamasında en zengin orijinal içeriğe sahip platform unvanını taşıyacak. İyi projelerimizin yanı sıra TRT'nin sevilen yapımlarının da yer alacağı platformumuz ülkemizde 7 Mayıs'ta izleyicilerimizin ilgisine sunulacak."Sobacı, TRT'nin uluslararası dijital platformu "Tabii"ye "www.tabii.com" adresinden ulaşılabileceğini ve ilk etapta Türkiye'deki kullanıcılara ücretsiz olacağının da müjdesini verdi. Orijinal içeriklerle meraklıların karşısına çıkmaya hazırlanan uluslararası dijital platformda aksiyondan komediye, tarihi dramadan animasyona kadar birçok içerik izleyiciyle buluşacak. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "TRT dijital platformu, küresel alanda çok ciddi bir aktör olarak rekabet edecek." dedi.

Törende “Yılın Yazarı” ödülü, gazetemiz yazarı ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Adnan Öksüz'e takdim edildi. Yazar, şair ve bilim insanlarını teşvik, takdir ve kamuoyuna takdim etmek, daha güçlü eserler vermeleri için çabalarını ödülle taçlandırmak amacıyla TYB’nin 1981 yılında başlattığı, “Yılının Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları” nı ödüllendirmeyi 43 yıldır aksatmadan sürdürüyor. Bu sene ilk defa “kültürel belediyecilik” ödülünün de verildiği, Türkiye’nin en istikrarlı ödüllendirmesi, edebiyat, ilim ve sanat çevrelerinde de büyük ilgi ile karşılanıyor. Kültür, sanat ve edebiyat camiasının her yıl merakla beklediği, TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan’ın basın toplantısı ile duyurduğu 2022 yılının yazar, sanatçı, fikir adamı ödülleri; dün Sakarya’da, Adapazarı Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle verildi. Millî Gazete yazarı ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Adnan Öksüz'e "Yılın Yazarı" ödülünü TYB Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Erdemir takdim etti. Törene, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu ve Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, TYB Genel Başkanı ASBÜ Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, yazarlar, sanatçılar, akademisyenler ve misafirler iştirak etti.

Iraklı tarihçi ve araştırmacı yazar Adil el-Ardavi, Irak Cephesi'nde 29 Nisan 1916'da Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanan Kut'ül Amare Savaşı'nın Irak'ın modern tarihinde önemli bir yer tuttuğunu belirterek Irak halkının bu savaşta dini mercilerin de fetvasıyla İngilizlere karşı Osmanlı ordusunun yanında yer aldığını söyledi. Kut’ül Amare Zaferi’nin önemine dair AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Iraklı tarihçi Ardavi, "Iraklı Sünni ve Şii dini merciler o zaman verdikleri fetvayla halkı Müslüman Türk ordusunun yanında durmaya çağırdı. Nitekim o dönemki kanaat önderleri ve aşiret liderleri de toplumu yanına alarak Irak'ın güneyine gitti, İngilizlerin karşısında durdu ve Türklerin zaferine iştirak etti" dedi. Iraklı aşiretlerin, Müslüman Türk ordusuna karşı tutumunun olumlu ve şerefli olduğunu dile getiren Ardavi, aşiretlerin Türklerin yanında yer alıp İngilizlere karşı durmasıyla ilgili onlarca yüksek lisans ve doktora tezi yazıldığını aktardı. Ardavi, "Iraklılar, Türkleri din bağından dolayı kardeş olarak görüyor. Osmanlı zaten Irak'ta hükümdardı ve Irak Musul, Bağdat ve Basra vilayetlerinden oluşurdu. Irak halkı, savaş başlayınca da İngilizlerin yanında değil Türklerin yanında yer aldı" değerlendirmesinde bulundu. Şehit düşen Iraklılar Osmanlı askerleriyle yan yana defnedildiIrak'ın Kut kentinde cereyan eden Kut’ül Amare Savaşı'nda şehit olan Osmanlı askerlerinin mezarlarının bulunduğu Türk Şehitliği'nin koruyuculuğunu yapan Haşim Anber el-Abid, yıllardır buraya gözü gibi baktığını söyledi. Abid, "Birinci Dünya Savaşı başlamadan önce aşiretimiz burada Kut topraklarında bulunuyordu ve Kut'ül Amare Savaşı'nda Türklerin yanında yer aldı. Aşiret mensuplarımızdan bazıları İngilizlere esir düştü, bir kısmı da şehit düşerek burada Osmanlı askerleriyle yan yana defnedildi" dedi. Iraklı aşiretin bayrağında Osmanlı "hilali" varKut’ül Amare Savaşı'na katılan Osmanlı askerlerinin gömülü bulunduğu şehitliğin koruyuculuğunu atalarından devraldığını belirten Abid, şehitliğin bulunduğu arsanın sahibinin 5 dönümlük araziyi Türk Şehitliği'ne hediye ettiğini söyledi. Kut halkının Müslüman Türk ordusunun yanında durup İngilizlere karşı savaştığına işaret eden Abid, "Aşiretimizin bayrağında ay ve hilal var. Bu da Osmanlı döneminden kalma bir durum" diye konuştu. 10 bin şehit Çanakkale’den sonra Birinci Dünya Savaşı’nın “en büyük zaferi" olan 29 Nisan 1916 Kut’ul Amare zaferinin 107. yılı kutlanıyor. Irak'ın doğu kesiminde yer alan Dicle Nehri kıyısındaki Kut şehri yakınlarında konuşlanmış olan İngilizlerin kuşatılmasıyla başlayan Kut'ül Amare Savaşı, Halil Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu ile Tümgeneral Charles Vere Ferrers Townshend komutasındaki İngiliz ordusu arasında gerçekleşti. Osmanlı ordusunun galibiyetiyle sonuçlanan savaşta 10 bin şehit, binlerce yaralı verildi. Ancak kazanılan zafer sayesinde Kut şehri ele geçirildi, Bağdat İngiliz işgalinden kurtuldu ve İngilizlerin bölgesel planları suya düştü. Kut’ul Amare muhaberelerinde, 13’ü general ve 277’si subay olmak üzere 13.300 düşman askeri esir alındı. Kut'ul Amare kahramanlarından 6'ncı Ordu Komutanı Halil Paşa (oturan) ve emrindeki subaylar. (Arşiv-1916)

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Başkentin 2 bin 800 yıllık tarihine ışık tutan yapıları günyüzüne çıkarmak ve gelecek nesillere aktarmak için çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Kültür ve Tabiat Varlıkları Daire Başkanlığı; Roma Tiyatrosu, Arkeopark ve Ankara Kalesi Sokak Sağlıklaştırma Projesi kapsamında çalışmaların yürütüldüğü şantiyelerin kapılarını 10’uncu kez vatandaşlara açtı. BUGÜNE KADAR 200 KİŞİ KATILDIABB tarafından yıl boyunca düzenlenen Ankara Miras Şantiye Gezileri; ev hanımdan öğrenciye, sağlık çalışanından bilişimciye, mimardan mühendise kadar tarihe meraklı vatandaşları bir araya getiriyor. Gezilere bugüne kadar yaklaşık 200 kişi katılırken, farklı şehirlerden gelenler de yapılan çalışmaları yakında görme fırsatı buluyor. AMAÇ ANKARA’NIN YİTİRİLMİŞ ÖYKÜSÜNÜ YENİDEN YAZMAKToplumun her kesimini bu gezilerle buluşturduklarını belirten Kültür ve Tabiat Varlıkları Daire Başkanı Bekir Ödemiş şu bilgileri verdi: “Her meslek ve yaş grubundan gezilerimiz yoğun ilgi görüyor. Demek ki Ankara’mızın her kesimini burada buluşturabiliyoruz. Herkes de bu gezilerden çok memnun. Bizim amacımız bu tür katılımcı bir anlayışla Ankara’yı yeniden gündeme getirip, Ankara’nın yitirilmiş öyküsünü yeniden yazmak... Ankara’nın bir öyküsü var. Biz bu öyküyü Ankara’nın geçmişinden bugüne, miras kalan kültürel ve tarihi mirasını yeniden ayağa kaldırıp hem Ankara’nın hem de Türkiye’nin gündemine getirerek bunu sağlayacağız. Asıl değerli olan; Ankaralı kimliğini oluşturabilmek. Çünkü Ankara özellikle son yıllarda özelliğini yitirdi. İnsanların geçim amacıyla yaşamını sürdürdüğü bir yer haline dönüştü. Bugün yaptığımız bu çalışmalar Ankara’da aidiyet duygusunun gelişmesi, Ankara kimliğinin oluşması için… Bu çalışma da bunun bir parçası ve bu gezilere çok da ilgi var…” Geziler kent tarihinin tanıtılmasına katkı sağlarken, aslına uygun olarak gerçekleştirilen restorasyon ve konservasyon çalışmaları hakkında vatandaşlar uzman rehberler eşliğinde bilgilendiriliyor. TARİHİ MEKÂNLARIN ŞANTİYE SAHALARI YIL BOYUNCA YOĞUN İLGİ GÖRÜYORÜcretsiz olarak gerçekleştirilen geziler, Ankara tarihine ilgi duyan ve gerçekleştirilen çalışmaları merak eden vatandaşları bir araya getiriyor. Ankara Miras Şantiye Gezilerine katılan ve Ankara tarihine yakından tanıklık etme fırsatı bulan vatandaşlar şunları söyledi: - Fatih Şahin: “Endüstri Mühendisiyim ve yazılım işi ile uğraşıyorum. Çok faydalı buldum bu gezileri. Bir Ankaralı olarak sürekli önünden geçtiğim yerleri tanıma fırsatı buldum. Kulaktan dolma şeylerden ziyade daha çok teknik bilgi almış olduk ve bir ümit oldu güzel yerler olduğu konusunda, şehri sevme anlamında… Ben tarihle ilgilenmenin bugünü daha iyi anlamak için önemli olduğunu düşünüyorum. Birçok kişiye bu gezileri tavsiye ediyorum.” - Güler Binerbaş: “Ev hanımıyım ve kültür gezilerini çok seviyorum. Ankara’mızı ve kaleyi biliyorum ama belediye de böyle bir imkân sağlamışken katılmak istedim. Belediyemizin yaptığı hizmetlerden memnunuz zaten. Daha da böyle ekinliklerin artmasını istiyorum.” - Ayşe Zülal Kirişçi: “Hemşireyim hem de Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde Antropoloji Bölümü öğrencisiyim. Çok güzel bir etkinlikti. Bugün gezince Ankara’da bilmediğim, göremediğim yerler olduğunu fark ettim ve çok beğendim. Bu etkinliklerin farklı yer ve zamanlarda yapılması gerekiyor. Çünkü Ankara tanınması gereken bir yer, ne kadar tanırsak o kadar çok severiz.” - Ayşenur Kaya: “Kastamonu Üniversitesi Mimarlık Bölümü 3. sınıf öğrencisiyim. Belediyenin bu fırsatı sağlaması çok güzel bir şey… Bende bunu deneyimledim ve herkese öneririm.” - Bahattin Şen: “Öncelikle ABB’ye ve tüm yetkililere bu çalışmalardan dolayı çok teşekkür ediyorum Ankara’da doğup büyüyen ve yaşayan biri olarak. Çocukluğumdan beri bu çevreyi çok dolaşırım. Ankara’nın merkezinde çok büyük bir tarih yatıyor. Burada önemli antik alanlar var ve şimdi burada özellikle bu alanları ortaya çıkarmak bu zamana kadar doğru düzgün yapılmamış ve çok geç kalınmış çalışmaları şimdiki dönemde hızlıca yapılmaya çalışılması güzel bir şey ve bu tür bilgilendirmelerinde yapılması halka beni çok memnun etti.” Haber / Emre Gürbüz

Münir Nurettin Selçuk'un vefatının yıl dönümü ve Cumhuriyet'in 100. yılı dolayısıyla düzenlenen konser, sanatçının torunu Nükhet Sirel tarafından organize edildi. İhsan Özer şefliğindeki konserde, sanatçının notalarından bulunan 1952 tarihli, kürdilihicazkar makamındaki "Yasemen Göğsünü Aç Gel Yanıma" eseri, ilk kez müzikseverlerle buluştu. İncila Bertuğ ve Hüseyin Kıyak'ın anlatıcı olarak yer aldığı konserde, solistler Münip Utandı, Mustafa Doğan Dikmen, Güzin Değişmez, Çiğdem Yarkın ve Bekir Ünlüataer, usta sanatkarın eserlerini yorumladı. Kıyak, Münir Nurettin Selçuk'un sanat hayatı boyunca sadece solist veya bestekar olarak kalmadığına işaret ederek, büyük bir geleneği bir sonraki nesle taşıdığını söyledi. Konserde icra edilen tüm eserlerin Selçuk'un hocalarından meşk ettiği, plaklara okuduğu veyahut defterine yazdığı notaların şekliyle seslendirildiğini belirtti. Konserde, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan geniş bir repertuvar icra edildi.

HABER: RAFET KESERCİOĞLUAvcılar'da, İstanbul'un ilk ve tek Ekolojik Çocuk Parkı'nın açılışı gerçekleşti. Avcılar Paşaeli Piknik Alanı’nda yaklaşık 9.000 metrekare alanda hizmete açıldı. Açılış programı Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, projenin paydaşı İNSEV Vakfı Onursal Başkanı Prof. Dr. Zeki Kılıçarslan ve İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Çevre ve Yer Bilimleri Uygulama Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Atakan Öngen’in konuşmalarıyla başladı. Avcılar Belediye’si ilçenin çehresini değiştirecek yatırımlara devam ediyor. Geçtiğimiz gün açılışı gerçekleştirilen Ekolojik Çocuk Parkı'yla geleceğe dönük önemli bir projeye imza atıldı. İstanbul'un ilk ve tek olma özelliğini elinde bulunduran Ekolojik Çocuk Parkıyla minikler ekolojik parkta doğaya uyumlu bungalov atölyelerde el becerilerini geliştirecek, doğa ve felsefe bağlantısını öğrenecek. Avcılar ve İstanbullu vatandaşların büyük ilgi gösterdiği bu açılışta Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli bir konuşma yaparak "Çocuklarımız geleceğimiz; onlara esenlikle yaşayabilecekleri bir gelecek bırakmak ise en ulvi görevimiz." dedi.  "BU KENTİN HER BİR ÇOCUĞU İÇİN AYNI HAYALİ KURUYORUM"Avcılar Belediye Başkanı Tura Hançerli ekoloji parkının açılışında konuşarak, “Toprağı ve doğayı öğrenmek, emekle ekilen tohumların büyüdüğünü görmek; dünyaya, insana ve yaşadıkları şehre bakış açılarını değiştirerek çocuklarımızı hapsettiğimiz büyük betonların dar dünyalarından çıkarmayı sağlayacaktır. Çevre ve doğayı tahrip eden, tamamen maddi çıkarlara indirgenmiş, tüketici bir sisteme karşı çocuklarımızın da kendi dünyalarını kurarken, dayanışmacı, adil eşitlikçi, erdemli, müşterek bir hayat kurmak adına onlara da ilham verici olacaktır. Bir baba olarak, kendi kızlarım için ne düşünüyorsam bu kentin her bir çocuğu için aynı hayali kuruyorum. Çocuklarımız bu parkta gözlem kulesinde kuşları gözlemleyerek kuşların serüvenini öğrenecek. Toprağa tohumlar ekerek değişimi, bereketi, sabrı bizzat doğadan öğreneceklerdir” ifadelerini kullandı. Açılış programına katılan yüzlerce Avcılarlı çocuk ekolojik parkın içerisinde yer alan atölyelerde unutulmaz deneyimler yaşadılar.

Kars'taki Ani Ören Yeri'ni, yılın ilk 3 ayında 28 bin 157 yerli ve yabancı turist ziyaret etti. Arpaçay Nehri'nin geçtiği derin dar boğazın ortasında yer alan, yaklaşık 100 hektarda kurulu Ani Ören Yeri'nde, geçmişte Hristiyan ve Müslümanlar yan yana yaşadı. Bu nedenle "Dünya Kenti", "Medeniyetler Beşiği", "Binbir Kilise" ve "40 Kapılı Şehir" olarak da adlandırılan Ani'de, cami, kilise, katedral gibi dini yapıların yanı sıra kültür hazinesi birçok tarihi yapı bulunuyor. Her geçen gün ziyaretçi sayısı artırılarak yıllık 1 milyon turisti ağırlaması hedefleyen kent, 15 Temmuz 2016'da UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edildi. Her mevsim yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri olan antik kent, yılın ilk 3 ayında 28 bin 157 ziyaretçiyi ağırladı. "Herkesin görmesini tavsiye ederim" Van'dan gelen Hanife Bülbül, AA muhabirine, gezi amaçlı ziyaret ettikleri kenti çok beğendiklerini söyledi. Bölgenin görülmeye değer olduğunu vurgulayan Bülbül, "Kars'ta gördüklerimiz karşısında büyülendik. Her yer çok güzel, herkesin görmesini tavsiye ederim." dedi. Kocaeli'nden ailesiyle Kars'a gelen Aydın Parlak da "Ani'ye ilk defa geliyoruz, gerçekten çok güzel, eski dönemlerle ilgili her şey burada mevcut. Herkese tavsiye ederiz. Burada kiliseler ve camiler var, her şey çok güzeldi." diye konuştu. Muğla'dan gelen Murat Bayram ise eşsiz manzara eşliğinde Ani Ören Yeri'nin gezdiklerini belirtti.

HABER: UĞUR KAPLANBu yıl depremin yaralarını sarmak amacıyla düzenlenecek festivalin bu yılki teması “Yeniden Doğuş” olacak. Çeşme Belediyesi tarafından düzenlenen, endemik otlar ve bu otlarla hazırlanan eşsiz lezzetlerle keyifli anlar yaşatan ‘Otların Rüzgârlı Öyküsü’ Alaçatı Ot Festivali, bu yıl on ikinci kez düzenleniyor. Alaçatı Ot Festivali’nin Basın Toplantısı’nın ikincisi The Stay Bosphorus Hotel’de yapıldı. Toplantıya Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem Oran’ın yanı sıra Jüri başkanı Ayhan Sicimoğlu, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve çok sayıda basın mensubu katıldı. Birbirinden leziz etkinlikleri, sokaklara yayılan mis gibi kokuları ile önemli dünya festivalleri arasında yer alan Alaçatı Ot Festivali bu yıl da konserler, stantlar, sergiler, söyleşiler, yarışmalar ve yemek yapım atölyeleri ile milyonları ağırlayacak. FESTİVALİN TEMASI “YENİDEN DOĞUŞ”Dünyaca ünlü̈ şeflerin jüri olarak katılacağı, Ege’de yetişen sayısız otun sergilendiği Alaçatı Ot Festivali’nin bu yılki ana teması “Yeniden Doğuş” olacak. Festivalin kurucularından ünlü̈ müzisyen ve sunucu Ayhan Sicimoğlu ve Tülin Onaner’in katılımıyla gerçekleşecek, dopdolu içeriği ile cıvıl cıvıl anların yaşanacağı Festival Korteji ise 28 Nisan Cuma günü̈ ünlü̈ isimler eşliğinde yapılacak. Depremde etkilenen Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa, Osmaniye, Adana, Adıyaman, Malatya, Kilis’in bölgesel lezzetlerinden oluşturulacak stantlarla, vatandaşlara ve yerel üreticilere destek olunacak. Hatay’ın künefesinden, içli köftesine, Malatya’nın kayısısından Gaziantep’in baklavasına kadar birçok ürün sergilenecek. “DAYANIŞMA RUHUYLA İYİLEŞECEĞİZ”12. Alaçatı Ot Festivali Basın Toplantısında konuşan Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem Oran, “Sizleri, tarihin, doğanın, kültürel zenginliğin büyük bir uyumla kucaklaştığı, dünya markası Alaçatı’mıza davet etmek için geldik. Sizleri büyüleyici renkleriyle uyanışına eşlik edeceğimiz, umutlarımızı yeniden yeşerteceğimiz, dayanışma ruhuyla yaralarımızı sarıp, iyileşeceğimiz bir coşkuya ortak olmaya çağırıyoruz. 6 Şubat’ta meydana gelen depremin derin üzüntüsünü hala kalbimizde taşıyoruz. Ancak bu süreçte bir kez daha gördük ki; güçlü kültürel kodlarımızla, kocaman yüreklerimizle kenetlendiğimizde, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yok. Egemenliğinin yüzüncü yılında, doğanın yeniden uyanışının mevsiminde, 12’ncisini düzenlediğimiz Alaçatı Ot Festivali’mizin temasını bu yıl “Yeniden Doğuş” olarak belirledik” dedi.

Şirketten yapılan açıklamaya göre, "Çizgi Kahramanlar (Rafadan Tayfa)" konulu 2x10 lira bedelli (36x52 milimetre boyutunda) anma pulu, söz konusu pula ait 30 lira bedelli ilk gün zarfı ile 2x20 lira bedelli maksimum kart, abone sayısı kadar PTT iş yerlerinde, PTT'ye ait www.filateli.gov.tr internet adresinde ve filateli cep uygulamasında satışa sunuldu. Söz konusu filatelik ürünlerin satışıyla birlikte bugün PTT Pul Müzesi'nde "Çizgi Kahramanlar (Rafadan Tayfa) 25.04.2023 ANKARA" ibareli ilk gün damgası kullanılmaya başlandı.

Sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği belgesel filmlere her geçen gün yenileri ekleniyor. Uluslararası ödül ve seçkilerle adını duyuran Yönetmen Ömer Safa Umar ise ilk uzun metraj belgesel filmi Heartbeat of Tribal Galaxy ile dikkatleri şimdiden üzerine çekti. Miami’de yaşayan başarılı müzisyen Ali Ceyhun Kartalsuna’nın dünyasına yolculuğa çıkılan film, günümüz müzik endüstrisine dair de eleştiride bulunuyor.  Geçmişte insanların ruh ve beden sağlığını iyileştirmek için bir nevi iksir olarak kullanılan müziğin yaşamdaki rolü gün geçtikçe değişiyor. Günümüzdeki müzik üretimleri, birçok tartışma konusunu gündeme taşıyor. Müzikle yakından ilgilenen pek çok insan günümüz müziğinin bu sanatın anlamını yitirmesine yol açtığını aktarıyor. Yapımcı ve Yönetmen Ömer Safa Umar da tam olarak bu noktadan hareket ederek çektiği Heartbeat of Tribal Galaxy isimli belgeselini beyaz perdeye kazandırıyor. Yönetmen, filmde Ali karakteri üzerinden müziğin geçmişte sahip olduğu iyileştirici etkisini vurguluyor. Belgeselin başrolü Ali, inandığı müzik değerleri için endüstriyel faydaları hiçe sayarak, izleyicinin düşünsel bir yolculuğa çıkmasına aracılık ediyor.  “İnsanların kaybettikleri huzuru müzikle tekrar bulacağına inanan bir karakter” Heartbeat of Tribal Galaxy belgeselinin yönetmenliğini ve yapımcılığını da üstlenen Ömer Safa Umar, belgeseline dair düşüncelerini şu şekilde aktarıyor: “Yurt dışında yaşayan milyonlarca Türk var. Ben de bir dönem eğitim için Amerika’da bulundum. Yurt dışındaki Türkler, dünyanın dört bir yanında bambaşka hikayelerin öznesi oluyor. Bazıları göç etmiş, bazılarıysa oralarda doğmuşlar. Bu kişiler dünyayla Türkiye arasında, belki biraz da yaşamın doğası gereği, kültür elçisi olma görevini ifa ediyorlar. İlk uzun metraj denemem olan bu belgesel filmimin ana karakteri Ali de bizim zengin kültürümüzü Amerika’ya taşıyanlardan sadece birini temsil ediyor. Ali, müzik ve ritim konusunda hayli yetenekli, aynı zamanda sessizlikle insanın kendisini teskin etmeyi öğreten biri. Bir müzisyen olarak, modern hayata adapte olamayan insanların unuttukları huzurla sükut ile yeniden tanıştırıyor. Dayatmaların ezmeye çalıştığı insan teklerinin varlığını muhafaza eden bir sessizlik kalkanı inşa ediyor.”  ”İzleyici bu belgeselde kendi iç yolculuğundan izler bulacak” Belgesele dair ilgi çekici detaylardan bahseden Yapımcı ve Yönetmen Ömer Safa Umar, “Karakterimiz hepimizin yaşamın içerisinde karşılaşmak isteyeceği bir insan. Dünyaca ünlü birçok müzisyenin de kendisiyle arkadaşlık kurmak için ısrarcı davrandığı Ali, mütevazı dünyasında kendisine gelen kimselere kendilerini açıklamak zorunda kalmadıkları, iç huzurlarını yeniden inşa ettikleri bir alan açıyor. Öte yandan yapımcı olarak dünyanın bir ucunda yaşayarak çevresini dönüştürmeye devam ediyor. Onun hikayesini izleyicinin beğenisine ve kültürel dünyasına otantik bir perspektif niteliği gözeterek taşımak niyetiyle başladığım bu belgeselin amacına ulaşması için çabalıyorum. Belgesel filmimiz yakında Türk izleyicisinin huzuruna çıkıyor. Büyük bir emeğin ve uzun süren bir hazırlık döneminin ardından tamamladığımız eserimizin izleyiciler tarafından da çok beğenileceğine eminim” ifadelerini kullandı

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Haymana'ya İlçe Halk Kütüphanesi açtı. Kütüphanenin açılışı Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz tarafından yapıldı. Yavuz, açılışta yaptığı konuşmada, Cumhuriyetin 100. yılında, 100 yeni kütüphane açma hedefine ulaşmanın mutluluğunu ve gururunu yaşadıklarını belirtti. Bakanlık olarak var güçleriyle, gece gündüz demeden çalıştıklarını söyleyen Yavuz, bir yandan kültürel mirası ihya ederken diğer yandan da edebiyatı, sanatı ve müziği geliştirdiklerini anlattı. Kültür Yolu Festivali başta olmak üzere Ankara'nın son yıllarda ilçeleriyle kültür, sanat ve turizm alanında önemli bir potansiyele ulaştığını aktaran Yavuz, "Milyonlarca ziyaretçiye ve vatandaşımıza ulaşma imkanı ve başarısını sağladık. Son yıllarda yaptığımız altyapı yatırımlarının yanı sıra sona yaklaşan projeleriyle de çehreye kavuşturmakta olduğumuz Haymanamız 2022 yılında ağırladığı 61 bin turistle, Ankara şehrinin turizm faaliyetlerinde de son derece önemli bir yere sahip." diye konuştu. Yavuz, bakanlık olarak özellikle kütüphaneleri son yıllarda şehirlere ayırt edici özellikler kazandıracak, kültürel üretimi daha üst seviyeye çıkartacak şekilde tasarladıklarını belirtti. Kütüphanelerin artık vatandaşların tüm ihtiyaçlarına cevap veren, yaşayan kurumlar haline geldiğini dile getiren Yavuz, şunları kaydetti: "Kütüphanelerimiz artık vatandaşlarımızın tüm ihtiyaçlarına cevap veren yaşayan kurumlar haline geldi. Bakanlığımıza bağlı olarak 2023'te ülke çapındaki kütüphane sayımızı 1269’a ulaştırdık. 253 halk kütüphanemizi yeniden yapılandırdık. Şu anda 68 halk kütüphanemizde de iyileştirme çalışmalarımız devam ediyor. Vatandaşımızın olduğu her yerde kütüphane açıyoruz artık." Açılışı yapılan kütüphanede çocuklara yönelik alanlara özel önem verdiklerini belirten Yavuz, çeşitli okuma bölümleriyle çocukları kütüphaneye çekmek istediklerini vurguladı. Yavuz, programın ardından 2022'de en çok kitap okuyan 5 çocuğa hediye verdi. Okuma salonlarını gezen Yavuz, çeşitli yaş grubundaki çocuklarla sohbet etti, anaokuluna giden çocuklara hikaye okudu. Programa Haymana Belediye Başkanı Özdemir Turgut da katıldı.

İsmet İnönü Spor Tesisleri’nde gerçekleşecek olan “23 Nisan Fest’23 adlı çocuk festivalinde çocuklar doyasıya eğlenecek. Festivale katılacak olan Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat da bütün çocukları bu eğlenceli etkinliğe davet etti. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her sene olduğu gibi bu sene de Beşiktaş’ta coşkuyla kutlanacak. ‘23 Nisan Fest’23 adını taşıyan kutlamaların merkezi Beşiktaş Belediyesi İsmet İnönü Spor Tesisleri olacak. Festivalde, çocuklar birbirinden renkli etkinlikler ve 22 çeşit oyun grubuyla bayramın coşkusunu doyasıya yaşayacak. 22 ve 23 Nisan günlerinde saat 12.00’de başlayıp 17.00’ye kadar sürecek festivalde çocuklar bayramın tadını çıkaracak.

Piyanist ve besteci Fazıl Say'ın Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yılına özel bestelediği "100. Yıl Marşı"nın kaydı tamamlandı. İzmir Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamada 100. Yıl Marşı'nın Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde orkestra şefi Can Okan ve koro şefi İlhan Akyunak yönetiminde Ahmed Adnan Saygun Senfoni Orkestrası ve Korosu ile Genç Koro (Işılay Saygın Güzel Sanatlar Lisesi Korosu) tarafından seslendirildiği bildirildi. Açıklamada görüşlerine yer verilen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, "Fazıl Say önderliğinde 230 kişilik dev bir kadro ile Cumhuriyet'e en güzel hediyemizi vereceğiz. Sizlerle paylaşacağımız günü heyecanla bekliyoruz." ifadelerini kullandı. AYTEN MUTLU'NIN 'VER ELİNİ' ŞİİRİNDEN YOLA ÇIKILDIFazıl Say ise Türk halkına 100. Yıl Marşı'nı armağan ettiğini belirtti. İşin fikir babasının İzmir Büyükşehir Belediyesi olduğunu bildiren Say, şunları kaydetti: "Marş yazmak kolay değil. Özellikle iyi bir şiir bulmak hiç kolay değil. Gelecek vadeden bir şiir bulmak gerekti. Ayten Mutlu'nun 'Ver Elini' şiirini bulduk ve irtibata geçtik. Bu şiirden yola çıkarak bestemi ilerletmek istediğimi söyledim. 30-40 yıl önce yazılmış bir şiir olduğu için ona 'yüzüncü yıl' ve 'Atatürk' konulu eklemeler yapmak gerekti. 'Göğün mavi şimşeği Ata'mın gözlerinde, daha nice nice yüzüncü yıllara' gibi gelecekteki yüzüncü yıllara da umutla baktığımızı gösteren cümleleri ekledik. Şiiri bu şekilde tamamlayarak marş haline getirdim." Say, bugün söylenen marşların 100 yıllık olduğunu belirterek, "Bir marşın halk tarafından sevilmesi ve söylenmesi on yıllara uzanan bir süreçtir. Kolay değildir. '2023'te tek 100. Yıl Marşı benim olacak' diye de bir şey yok. Pek çok proje olacaktır. Ben içime sinen bir marş besteledim ve bunu da en iyi şartlarda, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bize sağladığı imkanlarla gerçekleştirdik. İyi bir kayıt yaptık ve halkımızın da bu marşı seveceğini düşünüyorum." dedi.

Kurulacak Arife Çiçeği Mağazası’nda da çocuklara bayramlıklar dağıtılacak. Depremin ilk gününden itibaren sahada yardım çalışmalarında bulunan İHH ekipleri, psikososyal destek alanında da aktif bir şekilde görev yapıyor. Genç İHH tarafından son olarak, “Arife Çiçeği’nin Serüveni” isimli bir proje başlatıldı.  Proje kapsamında Antakya’dan yola çıkan Arife Çiçeği Aracı, Hatay ve Kahramanmaraş’ın çeşitli ilçeleri ile Suriye’nin depremden etkilenen bölgelerindeki çadır kentlerde çocukları ziyaret edecek. Ekip üyeleri çocuklarla iftarlar yapacak, iftarların akabinde ise Hacivat-Karagöz oyunu, meddah hikâyeleri ve çeşitli animasyonlarla çocuklara moral verilecek. ÇOCUKLARA BAYRAMLIKLAR DAĞITILACAKDüzenlenecek atölye ve etkinliklerde çocuklara Bosna’dan gelen hediye kutuları Osmanlı’dan günümüze gelen bir gelenek olan “diş kirası” adı altında dağıtılacak. Arife günü Reyhanlı’da bulunan Yasemin Beledi Yetimhanesi’nde gerçekleştirilmesi planlanan etkinlikte de çocuklar bayram tıraşı edilecek, saçları taranacak. Kurulacak Arife Çiçeği Mağazası’nda da çocuklara bayramlık elbiseler hediye edilecek. Bayramın birinci günü ise yetimhanede bayramlaşma ve bayram şenliği gerçekleştirilecek. ARİFE ÇİÇEĞİ NEDİR?Osmanlı döneminde bayramdan kısa süre önce yapılan bayramlık alışverişlerinin ardından, bayrama kadar sabredemeyen kimi çocuklar yeni elbiselerini arife günü giyerek sokaklarda dolaştıkları için bu çocuklara “Arife Çiçeği” yakıştırması yapılır ve öyle seslenilirdi.

Dalaman Belediyesi Toplantı Salonu'nda, Belediye Başkanı Muhammet Karakuş ile Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Çağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Onur arasında, Fethiye Müze Müdürlüğü tarafından başlatılan kurtarma kazısına ilişkin protokol imzalandı. Onur, yaptığı açıklamada, antik kentin, Dalaman'daki en önemli tarihi alanlardan biri olduğunu, yürütülecek çalışmaların bölge tarihine olumlu katkılar sağlayacağını dile getirdi. Kazılarla ilçenin bilinirliğinin daha da artacağını dile getiren Karakuş ise çalışmaların Kültür ve Turizm Bakanlığı Müzeler Genel Müdürlüğü izniyle Muğla Müze Müdürlüğü başkanlığında, Muğla Valiliği Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı desteği ve Dalaman Belediyesinin sponsorluğunda yürütüleceğini kaydetti.

İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, sosyal medya hesabından sinemanın yenilenmiş halinden fotoğraflar paylaşarak, "Güneşli bir haber vereyim mi? Beyoğlu Sineması da yolda… İlk film ne olsun? ‘Umut’ deseniz ne güzel olur" diye yazdı. İstanbul’un en eski sinema solanlarından olan Beyoğlu Sineması, ağustosta mali sıkıntılar nedeniyle kapatılmıştı.  İBB Kültür Varlıkları Dairesi Başkanlığı, ağustosta mali sıkıntılar nedeniyle kapanan Beyoğlu Sineması’nın işletmesini aldığını duyurmuş ve sinemanın faaliyetlerine 'İBB Beyoğlu Sineması' olarak devam edeceğini açıklamıştı. İstiklal Caddesi’nin simgesi Beyoğlu Sineması, yenilenmiş haliyle kapılarını açmaya hazırlanıyor.

Mavera Eğitim ve Sağlık Vakfınca düzenlenen "Öz'ünü Bil Özgür Ol!" konulu ödüllü deneme yarışması için başvurular başladı. Vakıftan yapılan açıklamaya göre, yarışmanın bu yıl altıncısı düzenleniyor. Yarışmada, alanında uzman akademisyenlerin inceleyip değerlendirdiği 13 deneme yazısı ödül alacak. Değerlendirme sonucunda dereceye giren ilk 3 kişiye dizüstü bilgisayar, ilk 13'te yer alanlara ise Balkan seyahati hediye edilecek. Ödüllerin yanı sıra kitaplaştırılmaya değer görülen deneme yazıları Türkçe, Arapça ve İngilizce olmak üzere 3 ayrı dilde derlenerek kitap haline getirilecek. Yurt içi ve dışındaki öğrenciler başvurabilecek Yarışmanın değerlendirme kurulunda, Abdulaziz Tantik, Dr. Abuzer Dişkaya, Doç. Dr. Adem İnce, Erol Erdoğan, Güray Süngü, Prof. Dr. Mehmet Emin Babacan, Prof. Dr. Ömer Türker, Selvigül Şahin, Temel Hazıroğlu ve Yusuf Kaplan yer alıyor. Yurt içi ve dışında yaşayan, ön lisans, lisans ve yüksek lisans düzeyinde eğitim alan öğrenciler 31 Mayıs'a kadar başvurularını gerçekleştirebilecek.

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Cape Town şehrinde bulunan ve Osmanlı Devleti'nin katkılarıyla inşa edilen tarihi Nur'ul Hamidiye Camisi, yaklaşık 139 senedir Osmanlı İmparatorluğu'nun hatırasını yaşatmaya devam ediyor. Şehrin en işlek caddelerinden Long Street'te yer alan ve kapısında Türk bayrağı dalgalanan bu cami, ismini Osmanlı Sultanı ve İslam Halifesi 2. Abdülhamid'den alıyor. Nur'ul Hamidiye Camisi mütevelli heyetinden Dr. Eshaam Palmer, caminin tarihini, bugünkü işlevini ve Türkiye olan bağlarını AA muhabirine anlattı. Nur'ul Hamidiye Camisi Sultan 2. Abdülhamid'in hatırasıPalmer, Cape Town Müslümanlarının talebi doğrultusunda Osmanlı Devleti tarafından bu kente gönderilen Ebubekir Efendi'nin, caminin yapımının fikir babası olduğunu belirterek "Ebubekir Efendi bunu göremedi ama bu cami onun soyundan gelen kişiler ve talebeleri tarafından inşa edildi." dedi. Osmanlı'nın, caminin inşasına maddi katkıda bulunduğuna dikkati çeken Palmer, "Sultan 2. Abdülhamid caminin inşasının hızlandırılması için bağışta bulundu. Bunun sonucu olarak camiye onun ismi verildi." diye konuştu. Palmer, buranın uluslararası cemaate sahip bir cami haline geldiğine dikkati çekerek "Halife Abdülhamid'in ismini taşıyan bu cami, günümüzde de ümmetin her köşesinden Müslüman'a hizmet etmeye devam ediyor." ifadelerini kullandı. Bölgede sokakta namaz kılınan tek camiPalmer, Nur'ul Hamidiye Camisi'nin konumuna dikkati çekerek "Long Street, Cape Town gece hayatının merkezidir. Gece kulüpleri ve barlarla dolu bir yer. Bu durum özellikle güvenlik sıkıntısına yol açıyor." diye konuştu. Caminin 400 kişi kapasitesine sahip olduğunu ve çoğu zaman bu kapasiteyi aştıklarını belirten Palmer, "Burası aynı zamanda bölgede insanların sokakta namaz kılabildikleri tek cami. Hem cuma namazlarında hem de vakit namazlarında cemaat sokağa taşıyor. Bu yüzden hükümet yetkililerinden izinle cuma namazlarında sokağı kapatabiliyoruz." dedi. Palmer, bu görüntünün yoldan geçen turistleri çok etkilediğini ve hatta bazılarının İslamiyet'le tanışmasına vesile olduklarını söyledi. Nur'ul Hamidiye Camisi TİKA tarafından restore edildiNur'ul Hamidiye Camisi cemaatinin, 2008 yılından bu yana Türkiye ile yakın ilişkiler geliştirdiği kaydeden Palmer, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) 2015 yılından itibaren camiyi restore ettiğini belirtti. Palmer, "TİKA'nın restorasyonu güzel hat işlemeleri, ahşap işçiliği, halılar, minber ve diğerleri ile birlikte oldukça kapsamlı bir restorasyon oldu. Her zaman ihtiyacımız olup olmadığını soruyorlar. En son klimalarımızı TİKA bağışladı." diye konuştu. "Türk bayrağı bu caminin kapısında resmi olarak dalgalanıyor" Türklerin de camiyi çok sevdiklerini belirten Palmer, şöyle devam etti: "Türkler bu bölgeye ne zaman gelseler, önce bu camiye geliyorlar. Burada her zaman tanıdık birilerini görebileceklerini biliyorlar."Türkiye'nin Pretorya Büyükelçiliği tarafından kendilerine verilen Türk bayrağının cuma namazları ve önemli günlerde göndere çekildiğini anlatan Palmer, "Türk bayrağı bu caminin kapısında resmi olarak dalgalanıyor." ifadelerini kullandı. Palmer, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ocak ayında yaptığı Güney Afrika ziyaretinde camiyi ziyaret ettiğini belirterek buranın, kente gelen Türk heyetleri tarafından daima ziyaret edildiğini söyledi. Hanefi CamisiPalmer, bu caminin bölge Müslümanlarınca "Hanefi Camisi" olarak çağrılmasına da değindi. Bundan 200 yıl önce Cape Town'daki Müslümanların büyük çoğunluğunun Şafi mezhebini takip ettiğini belirten Palmer, 1863'te bölgeye gelen Osmanlı alimi Ebubekir Efendi'nin ise Hanefi mezhebini tatbik ettiğini belirtti. Ebubekir Efendi'nin talebelerince kurulan bu caminin şehirdeki ilk Hanefi camisi olduğunu söyleyen Palmer, bunun yanı sıra Şafi mezhebinden birçok önemli imamın da burada ders verip namaz kıldırdığını ve bir mezhep ayrımı gözetmediklerini ifade etti. Bugün cami cemaatinin yüzde 80'inden fazlasını yabancıların oluşturduğunu aktaran Palmer, bu yüzden camide her mezhepten insanın namaz kılıp kıldırdığını kaydetti.

ABD’den 9 büyük sandıkla İsviçre’nin başkenti Zürih’e getirilen "Trinity" adlı dinozor iskeleti, Tonhalle Zürich Konser Salonu’nda sergilenmeye başlandı. 3,9 metre uzunluğundaki iskelet, kırmızı halının üzerine kurularak halkın ziyaretine açıldı. 18 Nisan’da Koller müzayede evinde açık artırmaya çıkarılacak dev dinozor iskeletinin 5 ila 8 milyon İsviçre frangı arasında bir fiyata satılması bekleniyor. Dinozor iskeleti, Montana ve Wyoming eyaletinde 2008 ve 2013 yılları arasında kazı sonucu çıkarılan 3 dinozorun kemiklerinden oluşuyor. Satışın yapılacağı müzayede evinin sahibi Cyril Koller, "Bu iskeletin adı Trinity, çünkü 3 dinozordan oluşuyor" ifadelerini kullandı. Kemiklerin 67 milyon yıllık olduğu belirtiliyor.

Geçtiğimiz günlerde Venedik’teki bir sergide Urfa’da emekçi bir kadını resmettiği yağlı boya tablosunu sanatseverlere sunan Ressam Ayşe Betil, şimdi de 7 - 21 Nisan’da Londra’da gerçekleştirilecek Supernatural başlıklı sergiye davet edildi. Türk figüratif resim sanatının izlerini günümüze taşıyarak çağdaş resmi canlandıran Türk ressamlar global çapta başarılara imza atmaya devam ediyor. Figüratif eserleriyle öne çıkan ressam Ayşe Betil, “Urfalı Kadın” tablosuyla 3-21 Mart’ta Venedik’te katıldığı “Mixing Identities” isimli serginin ardından, aynı eseriyle “ITSLIQUID International Art Fair” çerçevesinde gelecek ay İngiltere’de düzenlenecek “Supernatural” başlıklı sergiye konuk sanatçı olarak davet edildi. ITSLIQUID Group ve YMX Arts işbirliğiyle ikincisi 7-21 Nisan’da THE LINE sanat galerisinde gerçekleştirilecek sergide sanatçılar, fotoğraf, resim, video, enstalasyon, heykel ve performans gibi sanatın farklı dallarındaki eserleriyle yer alacak. Globaldeki birçok küratör, koleksiyoner, yazar ve yayıncının ziyaret edeceği sergiye davet edilen Türk ressam Ayşe Betil ise gelen talep üzerine burada da kanvas üzeri yağlı boya yöntemiyle resmettiği ‘Urfalı Kadın’ tablosunu sergileyecek. Urfa’da yaşayan bir kadının ana figür olarak resmedildiği eser, kıyafetten aksesuarlara, arka plandan kullandığı renklere kadar Anadolu topraklarının yöresel kimliğini yansıtıyor. Anadolu kadınını Avrupa’ya taşıyorRessam Ayşe Betil, sergiye dair düşüncelerini şu sözlerle paylaştı: “Kökleri yüzyıllar öncesine uzanan Türk figüratif resim sanatı, birçok medeniyete ev sahibi olmuş Anadolu topraklarındaki yaşanmışlığın bir yansımasıdır. Her zaman vurguladığım gibi, şu ana dek etkilenmediğim hiçbir modeli, sadece yeteneğimi kanıtlamak kaygısıyla resmetmedim. Eserlerimde farklı coğrafyalardan, zamanlardan ve duygulardan beslenerek kendi bakış açımı ve üslubumu ortaya koydum. Geleneksel figüratif sanatın gerçekçiliğinden ilham alıyor ve dünün fırçalarını bugünün çerçevesine katıyorum. Urfalı Kadın eserimde de figürümün tüm ayrıntılarında da bulunduğu topraklara dair detayları, yaşadığını düşündüğüm ruh halini, iyi ve kötü yanlarını imgeleştirerek tuvale aktardım. Mixing Identities’in ardından, tablomu sergilemek üzere Supernatural sergisine davet edilmekten gurur duyuyorum.” Figüratif çalışmalarla birlikte mimari peyzaj yapıyorDaha önce katıldığı yurt içi sergilerin yanı sıra New York ve Paris gibi şehirlerdeki sergilerde de çeşitli eserleriyle yer alan Ressam Ayşe Betil, figüratif çalışmalarla birlikte mimari peyzaj da yapıyor. Resimlerinde yağlı, sulu ve pastel boya, kara kalem ya da karma teknik olmak üzere birçok yöntemi bir arada kullanıyor. Bu sayede sanatına bir kimlik kazandıran ressam, 11-17 Kasım 2022 tarihlerinde de Ortaköy Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı’nda “Ellerimde İnsan Lekeleri” isimli ilk kişisel sergisini açarak başarıya imza attı. Sanatı özgürlüğüne kavuştuğu, kendine ait bir oyun alanı olarak tanımlayan sanatçı, ilk kişisel sergisiyle sanat izleyicilerini hem kendi iç dünyasıyla buluşturdu, hem de renklerle anlamın ötesine geçerek farklı pencereler oluşturmalarına kapı açtı.

Ünlü sanatçı için İstanbul Üsküdar Şakirin Camii'nde tören düzenlendi.  Usta sanatçı için İstanbul Şakirin Camii'nde düzenlenen cenaze törenine sevdikleri ve rol arkadaşları katıldı. Naaşı kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Sultan Cemevi ve Karacaahmet Camii arasından girilen 8. adada defnedilecek. Vefat haberini oyuncu Cengiz Bozkurt, sosyal medyada hesabından duyurmuş, "Köksal Engür abimizi böbrek yetmezliğine bağlı komplikasyonlar sebebiyle kaybettik. Başta ailesi olmak üzere tüm sevenlerinin başı sağ olsun” ifadelerini kullanmıştı. Usta oyuncu Engür, özellikle son dönemde "Leyla ile Mecnun" dizisinde oynadığı "AK Sakallı Dede" rolüyle izleyicilerin beğenisini kazanmıştı. Engür, Dormen Tiyatrosu, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Küçük Sahne gibi özel tiyatrolar ile Bakırköy Belediye Tiyatrosu ve Devlet Opera ve Balesi yapımlarında rol aldı. Birçok sinema ve filmde de unutulmaz karakterlere hayat verdi. Sanatçı için İstanbul Şakirin Camii'nde düzenlenen cenaze törenine çok sayıda ünlü isim katıldı.

Anadolu’nun en eski camilerinden Habib-i Neccar, 2 bin yıllık geçmişe sahip Karakuş Tümülüsü, 250 yıllık Antakya Evleri ve 200 yıllık Rum Ortodoks Kilisesi gibi daha onlarca anıtsal eser, Kahramanmaraş merkezli depremlerde yok olup gitti. Tarihi eserlerde böylesi büyük bir büyük yıkım yaşanması, gözleri büyük bir bölümü UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Bursa’daki tarihi eserlere çevirdi. Birinci derece deprem kuşağında yer Bursa, 1855 depreminde büyük bir yıkım yaşamış, başta Ulu Cami olmak üzere pek çok anıtsal eser ya zarar görmüş, ya da tamamen yıkılmıştı. Yine 1958 yılındaki yangında Tarihi Kapalı Çarşı da kül olmuştu. Tarih boyunca yaşadığı büyük deprem ve yangın felaketleriyle önemli eserlerin tahrip olduğu Bursa’da, geçmişte yaşanan acı tecrübelerden çıkarılan dersle tüm ecdat emanetleri bire bir ölçümlenip, modellenerek kayıt altına alınıyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi Harita Şube Müdürlüğü ekipleri, 2015 yılında Türkiye’deki belediyelerde bir ilk olarak yersel lazer tarama cihazı ile ölçümlere başladı. Saniyede 50 bin nokta ölçebilen lazer ölçüm cihazı ile yapıların 3 boyutlu modeli çıkarılırken, İslam âleminin en yüksek mertebedeki 5’inci büyük mabedi kabul edilen 600 yıllık Ulucami’de yapılan 2 milyar nokta ölçümü ile en kaba hata sadece 8 milimetre olarak, tarihi yapının 3 boyutlu modeli oluşturuldu. Bugüne kadar Ulucami’nin yanı sıra Tarihi Saat Kulesi, Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbeleri, Yeşil Cami, Yeşil Türbe, Tarihi Belediye Binası, İznik Antik Roma Tiyatrosu, Çini Fırınları, Tolon Fabrikası, İznik Surları, İshakpaşa Külliyesi, Yıldırım Beyazıt Camii, 1. Murat Külliyesi, Bitinya Galerileri, Zindan Kapı gibi 100’ün üzerindeki tarihi eserin modellemesi yapılırken, milyarlarca noktanın üzerinde ölçüm yapıldı. Yapılan bu modellemeler sayesinde asrın felaketinde olduğu gibi bir depremde zarar gören bir eser, milimi milimine aslına uygun olarak yeniden inşa edilebilecek. Bursa’nın, Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi, Cumalıkızık ve Sultan Külliyeleri ile UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer aldığını, İznik’in de aday listede olduğunu hatırlatan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, yok olmaya yüz tutmuş eserlerin restore edilerek, ayağa kaldırılması kadar, bu eserlerin aslına uygun olarak geleceğe taşınmasının da büyük önem taşıdığını söyledi. Birçok medeniyetlere ev sahipliği yapan ve çağlar öncesinden günümüze pek çok tarihi yapıyı bünyesinde barındıran Bursa’nın da birinci derece deprem kuşağında yer aldığını ifade eden Başkan Aktaş, "Bir taraftan şehrimizi depreme karşı dirençli hale getirecek çalışmaları sürdürürken, diğer taraftan sahip olduğumuz kültürel mirası korumak için de yoğun çaba harcıyoruz. Özellikle 1855 depreminde Bursa neredeyse yerle bir oldu. Birçok tarihi eser ya tahrip oldu ya da tamamen yıkılıp gitti. Yine 1958 yılındaki yangında tarihi kapalı çarşı kül oldu. 11 ilimizde büyük yıkım ve acılara neden olan asrın felaketinde de çok sayıda anıtsal eser yerle bir oldu. Yani bu tür felaketler her an olabilir. Bu noktada harita şubemizin yaptığı çalışma tarihe not düşülmesi bakımından çok önemli. Bugüne kadar 100’ün üzerindeki eserimizin birebir modellemesi yapıldı. Hedefimiz kentimizdeki gerek tarihi, gerekse mimari değeri olan tüm eserleri modellemek. Allah ülkemize bir daha böyle acılar yaşatmasın tabii ki ama muhtemel bir felakete karşı konutlarımızdan anıtlarımıza kadar tüm yapılarımızı depreme dirençli hale getirmeye çalışıyoruz" diye konuştu.