Normal görünüm

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.
Dünden önceki günMilli Gazete

Horlayanlar dikkat! Sizde o hastalık olabilir, çocuklarda da görülüyor

6 Mayıs 2023 at 12:13
Uyku sırasında solunumun aniden durduğu ciddi bir uyku bozukluğu olan uyku apnesi günümüzde yaygın olarak görülmektedir. Bu solunum bozukluğuna uyku apnesi diyebilmek için solunum durmasının en az 10 saniye olması gerekir. HORLAMA VE ANİ UYANMA APNE BELİRTİLERİ ARASINDAUyku apnesinde, yüksek sesle horlama, başkasının şahit olduğu solunum durması atakları, ani uyanmalar, ağız kuruluğu ve sabahları boğaz ağrısı ve baş ağrısı, depresif ruh hali, sinirlilik ve dikkat sorunları görülür. Uyku apnesinde, yüksek sesle horlama, başkasının şahit olduğu solunum durması atakları, ani uyanmalar, ağız kuruluğu ve sabahları boğaz ağrısı ve baş ağrısı, depresif ruh hali, sinirlilik ve dikkat sorunları görülür. ÇOCUKLARDA DA UYKU APNESİ GÖRÜLEBİLİRUyku apnesi sadece yetişkinlerde değil çocuklarda da görülebilmektedir. Bu sorunu yaşayan çocuklar uyum, davranış ve öğrenme ile ilgili çeşitli belirtiler gösterirler. Dikkatleri kolayca dağılır, okul başarıları düşer ve anlamakta güçlük çekerler. Hastalığı teşhis etmek için doktor hikayeyi dinledikten sonra genel bir muayene ve kulak burun boğaz değerlendirmesi yapar. Üst solunum yolları incelenir. Bazı radyolojik tetkikler yapılır. İLK TEDAVİ YAŞAM TARZINI DEĞİŞTRİMEKUyku apnesi tedavisi, hastalığın düzeyine göre yaşam tarzı değişiklikleri, cerrah ve pozitif hava basıncı olarak sıralanabilir. Tedavi planlamasında varsa fazla kilolardan kurtulmak esastır. Aynı zamanda kişi sigara ve alkol kullanımından da kaçınmalıdır.

Limonlu su yağ yakar efsanesinde şaşırtan gelişme..Gerçek ortaya çıktı

6 Mayıs 2023 at 11:40
Limon suyunun sindirimi iyileştirmek ve enerjiyi artırmak gibi çeşitli faydaları olduğu bilinmektedir. Bu içeceğin kilo vermeye de yardımcı olduğu söyleniyor. Peki gerçekten böyle bir etkisi var mı? LİMONLU SU AZ KALORİLİDİRBir bardak sudaki yarım limonun suyu sadece 6 kalori içerir. Bu nedenle, portakal suyu yerine limon suyu içerseniz, bu kalori alımınızı azaltmanın harika bir yolu olabilir. Bir bardak portakal suyu 110 kalori, yarım litre meşrubat ise 182 kalori içerir. Bu içeceklerden günde sadece bir tanesini bile bir bardak limonlu su ile değiştirmek günlük kalori alımınızı 100-200 kalori azaltabilir. SAĞLIK ÜZERİNDE ETKİYE SAHİPTİRLimonlu su, besinlerin hücrelere taşınması ve vücut ısısının düzenlenmesi, fiziksel performansın iyileştirilmesi ve vücuttaki atıkların atılması gibi sağlık üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu içeceği tüketmek, şişkinlik ve kilo alımı gibi semptomlara neden olabilecek sıvı tutulmasını azaltmaya yardımcı olabilir. METABOLİZMAYI HIZLANDIRIRLimonlu suyun metabolizmayı hızlandırdığı da bilinmektedir. Tüm bu sağlık yararlarının yanı sıra limonlu suyun kilo vermeye sade sudan daha fazla katkı sağlamadığını da belirtmekte fayda var. Susuzluğu gidermekten tokluğu artırmaya kadar pek çok potansiyel faydası olan limon suyunun ağırlık üzerinde net bir etkisi yoktur. Ancak araştırmalar, limon suyunun içerdiği asitler nedeniyle böbrek taşlarını önlemede etkili olabileceğini gösteriyor.

Önceliğimiz ilme hizmet, insana değer vermek

3 Mayıs 2023 at 11:28
Ürettikleri her ürünle insanlarımızın dertlerine şifa olmaya gayret ettiklerini belirten Bizim Aktar Sahibi Herbalist Yunus Ersin, “Bizim önceliğimiz ilme hizmet, insana değer vermektir. Tarihi mirasımız yüzyılların mirası şifalı bitkileri insanımızın hizmetine sunabilmek için var gücümüzle çalışıyoruz” dedi. Türkiye’nin eşsiz endemik şifalı bitki florasıyla çok önemli bir coğrafya olduğunu belirten Bayrampaşa Şifalı Bitkiler Merkezi-Bizim Aktar Sahibi Herbalist Yunus Ersin, “Bizim önceliğimiz ilme hizmet, insana değer vermektir. Biz Bizim Aktar olarak dermansız dert yoktur düsturuyla hareket ediyoruz ve yüzyıllardan gelen tarihi miramız şifalı bitkileri kullanarak ürettiğimiz ürünlerle insanlarımıza hizmet etmek için çabalamaktayız. Biz aynı zamanda çok önemli bir kuşağın ve neslin temsilcisiyiz, köprü ve itidal kuşağıyız. Özellikle 45-55 yaş olarak geçmişle çok sıkı bağlar kuruyoruz, diğer yandan günümüz neslinin elinden tutuyoruz. Geleneklerimizi temsil ederken teknoloji ve bilişim çağını yakalamış köprü bir nesil olarak geçmişle günümüz arasında bağları kuran geçiş kuşağıyız. Bizim neslimiz yok olduğunda teknoloji bağımlısı bu nesil geçmişle alakalı hiçbir şeyi bilmeyecek, gelenek ve göreneklerimizi unutmuş olacaklar. Bu sebeple bizim omuzlarımızdaki yük gerçekten ağır” dedi. BİZİM AKTAR'DA ÇOK ÖZEL ÜRÜNLERBizim Aktar olarak geçtiğimiz dönemde tüm dünyayı etkileyen koronavirüs ile mücadelede çok etkin ürünler ortaya koyduklarının altını çizen Ersin, “Vücut direncimizi artıran, bağışıklık sistemimizi güçlendiren udul hindi, kekik yağı, çörek otu yağı, okaliptüs yağı karışımından oluşan bir seti insanımızın hizmetine sunmuştuk. Yan sıra bu ürünlerden başka andıç pekmezi, propolis damlası, udul hindi damlası ve kustul macun setiyle de ayrı bir direnç sağladık. Bu setlerimiz koranivirüse karşı bronşlarımızı ve akciğerlerimizi korumaya alıyor ve vücut direncimizi artırmaktaydı diye konuştu.  Ballı çörek otunun, udul Hindi’nin bağışıklık sistemini güçlendirdiğini, propolis damla, udül hindi yağı, macunu kanın kansızlık için olduğunu, çörek otunun, damla sakızı kapsülünün mide için olduğunu, ısırgan kapsülü ve civan perçemi kapsülünin, propolis şekerini de bağışıklık sistemini güçlendirecek ürünler olarak hazırladıklarını ifade eden Herblalist Ersin,  “İnsanlarımızın bağışıklık sistemini güçlendirmek, hastalıklara karşı dirençlerini artırmak ve hastalanmadan önce koruyucu hekimliği nitelikli bir şekilde sağlamak gerekiyor., Resulullah (sav) Efendimiz “Hastalıktan önce sağlığın kıymetini bilin” buyuruyor. Bizim de hastalanmadan önce sağlığımızı korumaya almamız lazım. Bu çerçevede özellikle koruyucu hekimliğin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Biz,  Bizim Aktar olarak yüzyıllardır kullanılan ecdat yadigarı şifalı bitkileri modern tıbbın sunduğu teşhis ve tedavi nosyonuna yardımcı olacak nitelikte çok özel ürünler hazırlamaktayız. “Allah (c.c.)  bizlere yararlanmamız, hastalıklara deva üretmemiz, dertlerimize şifa bulmamız için kudretiyle yarattığı bitkilerde bu şifayı gizlemiş durumda. Bizim yapmamız gereken dertlerimiz için bu şifalı bitkileri en doğru yöntemlerle işin uzmanı herbalistler vasıtasıyla kullanmak, uygulamak ve insanımıza sunabilmek olmalı.. Hastanelerimizde yapılan teşhis-tedavi boyutunda şifalı bitkilerin fonksiyonu ve önemi ihmal edilmemelidir. Ben bu noktada defalarca yaptım ve yine çağrı yapıyorum. Tıp fakültelerimizde, eczanecilik bölümlerimizde “Şifalı Bitkilerin” kullanımı boyutunda akademik eğitimler verilmeli, modern tıp ile şifalı bitkilerin uzmanı olan herbalistlerin ortak çalışmalar yapacağı zeminler oluşturulmalıdır.  Böyle yapılırsa şifalı bitkileri bilmeyen, tanımayan ama insanlara teşhis-tedavi boyutunda tavsiyelerde bulunanlar içimizden ayıklanacak, şifalı bitkileri gerçek manasıyla bilenlere fırsat tanınacak, önleri açılacaktır. Şifalı bitkiler uzmanı herbalistlere de yönelik ithamlar, su-i zanlar da ortadan kalkarak yepyeni bir iklim ortaya çıkacaktır. Şifalı bitkiler bizim yüzyılları aşan gerçeğimizdir. Nebevi Tıp bizlere Peygamber (sav) Efendimizden çok önemli bir mirastır. Bu mirası reddetmek yerine, kullanmak, değerlendirmek ve insanların istifadesine sunmak hepimizin üzerindeki sorumluluktur.” açıklamasını yaptı. HER TEKNOLOJİ YENİ BİR HASTALIK DAVETİYESİHer yeni teknolojinin, her yeni modanın bir hastalık davetiyesi olduğunu, Büyükşehirlerin kaosunun insanların yeni hastalıklara yakalanmasında etkin riskler taşıdığını belirten Ersin, “İnsanlar doğallıktan uzaklaştıkça, insanlar hareketsiz bir yaşam sürmeye devam ettikçe, insanlar teknolojik donanımlara bağımlı oldukça hastalıklarla boğuşan bir toplum olmaya mahkumuz. Araçların çoğalması obeziteyi tetikledi, insanların yürümekten, hareket etmekten uzaklaştı. Bayanların giydiği ince çoraplar ise yumurtalık iltihabı, idrar yolu iltihabı oluşturmaya başladı. Her 5 kadından 3’ünde görülen bu rahatsızlıkların bu moda akımıyla çok yakından ilgisi var. Erkeklerde ise dar kot pantolonların giyilmesiyle sperm sayısı düştü, varikosel baş gösterdi. Metropollerdeki stres eşler arasındaki muhabbeti azalttı  Eşler arasındaki muhabbetin ve mehabetin azalması aile kurumlarının parçalanmasına varacak bir boyuta ulaştı.. Stres, sigara kullanımı, hormonlu yiyecekler, hazır gıda ve bilinçsiz beslenmenin getirdiği erkeklerdeki isteksizlik, mutlu aile formülünün sona ermesine yol açtı. Bu noktada neyi nasıl yapacaklarını, nasıl tedavi olacaklarını bilemeyen insanlarımız,  bilinçsiz şekilde medyanın kendilerine sunduğu sanal tedavi yöntemlerine sarılmak zorunda kaldılar” değerlendirmesini yaptı. DERMANSIZ DERT YOKTUR DÜSTURUYLA HAREKET EDİYORUZ Bizler dermansız dert yoktur düsturuyla hareket ettiklerini kaydeden Ersin, sözlerini şöyle bitirdi: “Türkiye’nin bitki florası Avrupa’yı ve dünyadaki bir çok ülkeyi kıskandıracak boyuttadır.  Bu noktada yapılması gereken çalışmaların akademik olarak denetim altına alınıp, kontrollü şekilde kullanılmasının şart olduğunu düşünüyorum. Elimizdeki değerlerin farkında değiliz. Yüzyıllarca şifalı bitkilerle her türlü rahatsızlığını gideren, bu noktada bizlere eşsiz bir tarihi miras bırakan atalarımızın bu mirasını doğru bir şekilde kullanarak bir çok rahatsızlığa şifa üretecek bir atmosferi yeniden kurgulayabiliriz. Bu noktada şifalı bitkilerin bu yönlerini bilenlerin, üniversiteler bünyesinde kurulacak kürsülerle ortaklaşa çalışmalar yapmasını sağlayacak bir zemini hazırlamamız gerekiyor. Diğer yandan çağdaş tıbbın bizlere sunduğu imkanları da en doğru şekilde harmanlayarak, ülkemizin bu yönünü güzel şekilde kullanmalı ve yeni bir “Yaşam Alanı” inşa edebilmenin formüllerini aramalıyız. Modern tıbbın her türlü teşhis imkanının kullanılması gerekiyor. Ama şifalı bitkilerle de tedavi de bir yan unsur olarak muhakkak kullanılmalı. Türkiye nasıl bir değerler hazinesinin üzerinde olduğunun farkına varmalı. Ama bu konuda yetkililerin böyle bir değer çalışmasının öncüsü olarak bizim önümüzü açması gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçevede biz üzerimize düşen yükümlülük ne olursa yapmaya hazırız” BİZİM AKTARIN FARKLI NİTELİKTEKİ ÜRÜNLERİNE ULAŞABİLMEK İÇİN İLETİŞİM: 0212 674 03 03 www.bizimaktar.com

Ağır çalışma koşulları çalışanların ruh sağlığını olumsuz etkiliyor

25 Nisan 2023 at 17:10
CNN'in haberine göre, ABD Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), 2021'de çalışma koşullarının çalışanların psikolojisine etkisini araştırdı. CDC'nin hazırladığı raporda, esnek olmayan çalışma koşullarıyla gece çalışma ve değişen çalışma programlarının, çalışanların sosyal ve mesleki ilişkilerini olumsuz etkileyen psikolojik sorunları artırarak ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği vurgulandı. Raporda, gündüz çalışanların yüzde 2,3'ünde psikolojik rahatsızlık gelişirken bu oran, gece çalışanlarda yüzde 4,8, değişen çalışma programları bulunanlarda ise 3,9 olarak belirlendi. Mesai çizelgelerini değiştirmekte zorlanan kişilerdeki stres gelişim oranı yüzde 4,2 olarak öne çıkarken daha esnek mesai koşullarında çalışanlarda ise bunun yüzde 2,2 olduğu görüldü. Psikolojik sorunu bulunurken çalışan kişilerde daha ciddi ruh sağlığı problemi gelişme oranı yüzde 5,8 olurken, bu dönemde çalışmak zorunda kalmayan kişilerde bu oran yüzde 1,9 oldu. Araştırmacılardan Psikolog Dennis Stolle, konuya dair yaptığı değerlendirmede "İnsanlar neler olacağını bilemediğinde ve olaylarda kontrolleri bulunmadığında bu durum, kaygı bozukluğu ve stres seviyelerinin artmasına yol açar." ifadesini kullandı. Stolle, insanların hayatlarının kontrolleri dışındaymış gibi hissetmemeleri için çalışma programlarının öngörülebilir olması gerektiğini kaydetti. Ayrıca, Stolle, çalışanların acil durumlarla ilgilenebilmeleri için de daha esnek çalışma koşullarına sahip olmalarının önemini vurguladı.

Arjantin’de en az 40 kişi dang hummasından öldü

22 Nisan 2023 at 13:24
BBC’nin haberine göre, Arjantin Sağlık Bakanlığı dang humması vakalarının azalmaya başladığını bildirdi. Bakanlık, kapı ve pencerelere sinek teli ve böcek kovucu kullanımı başta olmak üzere, üreme alanı olarak işlev görebilecek su kaplarının kaldırılması da dahil olmak üzere, sivrisinek karşıtı önlemlerin artırılması çağrısında bulundu. Biyolog Marianela Garcia Alba, dünyada ve Arjantin’de hava sıcaklıklarının artması nedeniyle sivrisineklerin sayılarının çoğalabileceğini, ülkenin güneyine doğru yayılmaya devam ettiğini kaydetti. Biyologlar, laboratuvarlarda radyasyonla DNA hasarı verdikleri binlerce sivrisineği, larvalarının yaşayamayacağı umuduyla serbest bırakıyor. Bununla radyasyona maruz kalan sivrisinekler baskın tür haline getirilerek dang hummasının yayılmasının engellenmesi amaçlanıyor. Arjantin'de 40'tan fazla kişinin ölümüne sebep olan dang humması, Aedes aegypti türü sivrisinekler tarafından yayılıyor ve enfekte ettiği kişilerde yüksek ateş, baş ağrısı, mide bulantısı ve eklem ağrılarına neden oluyor.

Kısırlığa yol açabilen çikolata kistlerine ameliyatsız tedavi

22 Nisan 2023 at 12:03
Tedavi edilmediğinde kısırlığa neden olan çikolata kistleri, açık cerrahiye gerek kalmaksızın girişimsel radyolojiyle uygulanan "Skleroterapi" diye isimlendirilen tedaviyle yok ediliyor. Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Girişimsel Radyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türkmen Çiftçi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kadın hastalıkları içinde en sık görülenlerden birinin "endometriozis" adlı hastalığın seyrinde görülen yumurtalık kistleri olduğunu söyledi. Hastalığın halk arasında "çikolata kisti" diye bilindiğini aktaran Çiftçi, "Tüm dünyada ve ülkemizde 15-45 yaş arası kadınların yaklaşık yüzde 10'unda, dünya genelinde de 200 milyon kişide görülmektedir." dedi. Çiftçi, çikolata kistlerine genellikle geç tanı konulduğunu, bunun da kist büyük boyutlara ulaştığında veya çok ağrılı hale geldiğinde hekime başvurulmasından kaynaklandığını dile getirdi. Çikolata kistinin nedeninin tam olarak bilinmediğine, adı tatlı olsa da hastalığın tehlikeli olduğuna dikkati çeken Çiftçi, "Korkulacak bir hastalıktır ve tedavi edilmediğinde hastaların yarısında yumurtalık rezervini ve tüplerin yapısını bozarak çocuk sahibi olmayı engellemektedir. Dış gebeliğe yatkınlık yaratması da bir diğer korkulan yönüdür. Tek iyi yanı kansere dönme riskinin çok az olmasıdır. Ancak en başta tanı konurken kanserle karıştırılmaması gerekir." diye konuştu. "İşlem, genel anestezi verilmeden yapılıyor"Çiftçi, çikolata kisti olan ve ağrıyla başvuran hastalara başlangıçta ağrı kesici ve bazı hormon ilaçları önerilse de bunların kalıcı çözüm sağlamadığını bildirdi. İlaç kesilir kesilmez şikayetlerin geri geldiğini aktaran Çiftçi, şu bilgileri verdi: "Zaten kısırlık nedeniyle başvuran ve gebe kalmaya çalışan hastalarda bu ilaçlar kullanılamaz. Kalıcı tedavi olarak eskiden beri uygulanan yöntem özellikle laparoskopik olarak yapılan ameliyattır.Ameliyatta kist yumurtalık dokusundan sıyrılarak bütün halinde çıkarılmaya çalışılır ancak az veya çok her ameliyatta bir miktar yumurtalık dokusu kaybı olur. Özellikle birden çok sayıda kisti olan hastalarda bu çok büyük bir problemdir. Zaten kist nedeniyle kısırlığı olan ve gebe kalamayan hastada gebe kalmak daha da zorlaşabilir. Ayrıca ameliyatla tedavide hastaya genel anestezi yani narkoz verilmesi gerekir."Çiftçi, girişimsel radyoloji tarafından uygulanan ve hastaya önemli avantajlar sağlayan yeni yöntemin "Skleroterapi" diye isimlendirilen girişimsel bir teknik olduğunu, radyoloji uzmanınca yapıldığını belirterek, operasyona ilişkin şunları kaydetti:"Bu yöntemle, kistin içine çok özel ve ince iğnelerle yumurtalıklara dokunmadan giriliyor, kistin sadece iç kısmı, vücuda zararı olmayan bazı özel ilaçlarla etkisiz hale getiriliyor. Kistin iç kısmındaki hücreler ölünce içindeki çikolata kıvamındaki kanlı sıvı iğne yardımıyla dışarı alınıyor, zamanla kist küçülerek kayboluyor.Bu işlem bazen günübirlik bazen sadece bir gecelik yatışla genel anestezi verilmeden yapılıyor. Hasta, damar yolundan uyku verici ve ağrı kesici ilaçlar sayesinde işlem sırasında ağrı hissetmiyor.""Yumurtalıklara asla zarar verilmiyor"Ameliyatsız tedavinin hasta için önemli avantajları bulunduğuna işaret eden Çiftçi, "Kistin sadece içine müdahale edildiğinden yumurtalıklara asla zarar verilmiyor, aksine yumurtalık üzerindeki baskı azaldığından yumurtalıkları güçlendiriyor. Kısırlık şikayeti olan tüp bebek tedavisiyle gebe kalamayan hastalar, bu tedavi sayesinde kendiliğinden gebe kalabiliyor." dedi. Çiftçi, uygulamanın birden fazla tekrarlanabildiğine de işaret ederek, "Yumurtalıklara hiç dokunulmadığından defalarca uygulayabiliyor, hastada ne kadar çok yeni kist çıkarsa çıksın ardışık seanslarla hepsi bu yöntemle tedavi edilebiliyor." diye konuştu. Bu yöntemle ameliyat sırasında olabilen kanama, rahim ya da bağırsak yaralanması gibi risklerin görülmediğinin altını çizen Çiftçi, kistin tekrarlama riskinin önemli ölçüde azalmasının da yöntemin önemli avantajları arasında yer aldığını söyledi. Yöntemin her hastaya uygulanabildiğini ifade eden Çiftçi, "İşlem öncesi MR'da kesin çikolata kisti tanısı konulmuş olmalı. MR'da en ufak bir kanser veya kansere çevirme şüphesi varlığında bu tedaviyi uygulanmıyor. aynı zamanda eğer kist 2 santimetreden daha küçükse ve hastanın çok belirgin şikayeti yoksa kist bir süre takip ediliyor ve büyüdüğünde uygulama yapılıyor." bilgisini verdi. Çiftçi, Kuzey Irak, Almanya ve Fransa'nın aralarında olduğu birçok ülkeden hastanın bu yöntemden yararlanmak için Türkiye'ye geldiğini sözlerine ekledi.

Kurumsal Psikolojik Danışmanlık Nedir? Faydaları Nelerdir?

20 Nisan 2023 at 10:27
İş Stresi Nedir?İş stresi; yüksek beklentiler, iş yükü, zaman baskısı, iş yeri politikaları ve ilişkileri, yöneticiler ve iş arkadaşları ile olan ilişkiler gibi birçok faktörden dolayı çalışanlar üzerinde oluşan fiziksel, psikolojik, zihinsel ve duygusal baskı olarak tanımlanabilir. İş yeri stresi; verimliliğin azalması, devamsızlığın artması ve işten ayrılma gibi çeşitli olumsuz sonuçların yanı sıra kardiyovasküler hastalık, depresyon ve anksiyete gibi fiziksel ve mental sağlık sorunlarına yol açabilir. İş Stresinin Nedenleri ve Etkileri Nelerdir?İş stresinin temel nedenleri arasında şunlar yer alır: ● Aşırı iş yükü ●  İşini kaybetme korkusu, belirsizlik içinde çalışma ● Kontrol eksikliği ● Kötü çalışma koşulları (karanlık, gürültülü, havasız çalışma ortamı) ● Yöneticiler veya iş arkadaşlarıyla çatışmalar ● Uzun çalışma saatleri ●  İş arkadaşlarından veya yöneticilerinden destek görmemek ●  İş-yaşam dengesinin eksikliği Uzun süre devam eden yoğun iş stresinin yorgunluk, depresyon, anksiyete, tükenmişlik hissi, iş memnuniyetsizliği, isteksizlik, motivasyon eksikliği ve hatta iş yerindeki sağlık sorunlarının artması gibi birçok olumsuz etkisi olur. Ayrıca iş stresi, çalışanların performansını ve verimliliğini olumsuz yönde etkileyebilir, moralini ve motivasyonunu düşürebilir. Bu olumsuz sonuçlar, yalnızca çalışanı etkilemekle kalmaz, uzun vadede şirketin hedeflerine ulaşmasını ve başarısını da etkiler. İş stresinin yönetimi çok önemli bir konudur ve bu konu işverenlerin ve çalışanların ortak sorumluluğu olarak düşünülmelidir. İşverenler, çalışanların iş yerindeki stresini azaltmak için çalışma saatleri, iş yeri politikaları, çalışanların fiziksel ortamı, iş yükü ve yönetici-çalışan ilişkileri gibi faktörleri iyileştirmelidirler. Ayrıca işverenler, çalışanların iş yerindeki stresini azaltmak için stres yönetimi programları ve psikolojik destek gibi kaynaklar sunabilirler. İş Stresini Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?İş hayatında stres konusunda hem çalışanların hem de kurumların yapabilecekleri bulunmaktadır. Çalışanlar kendi iyilik hallerini gözeterek iyi oluşlarını korumak ve psikolojik sağlamlıklarını güçlendirmek adına belli önlemler alabilirler. Bunlar arasında stresle etkili bir şekilde başa çıkmak için meditasyon yapmak, yoga, egzersiz (yürüyüş, yüzme vs.) ve derin nefes alma gibi teknikleri kullanmak yer alabilir. Ek olarak çalışanlar, keyif aldıkları aktivitelere yönelerek iş stresinin günlük yaşamlarına etkisini en aza indirmeyi sağlayabilirler. Ayrıca iş yerindeki iş yükünü ve zaman baskısını yönetmek için planlama, önceliklendirme ve zaman yönetimi tekniklerini kullanabilirler. İş yerindeki stresi azaltmak için çalışanlar iş arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurarak ve iş yerindeki sosyal etkinliklere katılarak stres seviyelerini azaltabilirler. İş yerindeki stresle başa çıkarken kısa molalar vermek ve iş yeri dışındaki aktivitelere zaman ayırmak gibi kişisel stres yönetimi tekniklerini kullanabilirler. Çalışanın kendini korumak için yapabilecekleri bulunsa da çalışanın mental sağlığını korumak ve iş stresini azaltmak konusunda asıl iş kurumlara düşmektedir. İşverenler çalışma şartları ve şirket politikalarını düzenleyerek ve kurumsal psikolojik danışmanlık hizmetlerinden çalışanlarının faydalanmasını sağlayarak çalışanlarının ve kendilerinin iş stresine daha az maruz kalmasını ve iş stresinin etkin bir şekilde yönetilmesini sağlayabilirler. Kurumsal Psikolojik Danışmanlık Nedir?Kurumsal psikolojik danışmanlık, bir kurum veya işletmenin çalışanlarının psikolojik ve duygusal sağlığını iyileştirmek için aldığı hizmettir. Stresle başa çıkmakta zorlanan bir iş yeri psikolojik danışmanlık almayı değerlendirebilir. Kurumsal psikolog; çalışanların işle ilgili stres, kaygı, yorgunluk, depresyon, iş performansı, liderlik becerileri, takım çalışması, iş tatmini gibi konularda destek almasını sağlayarak çalışanların motivasyonunu, verimliliğini, memnuniyetini ve bağlılığını arttırmayı amaçlar. Çalışan mutluluğunun şirketin satış satışlarının artmasını sağladığı ve şirket büyümesinde en önemli aşama olduğu araştırmalarca gösterilmiştir. Kişiler sadece maddi değil, manevi ihtiyaçları da karşılandığı zaman işlerinde yükselebilmekte ve verimli olmaktadır. Çalışanlara psikolojik destek sağlamak, çalışanların iş-yaşam dengesinin sağlanmasına, böylece hem bireysel hem de şirket açısından verim kapasitesinde artış olmasına yol açar. Psikolojik Danışmanlık HizmetleriKurumsal psikolojik danışmanlık, işletmelerin ihtiyaçlarına göre farklı teknikler kullanır. Bunlar arasında bireysel terapi veya grup terapisi, stres yönetimi, zorluklarla başa çıkma, liderlik, takım çalışması ve çatışma yönetimi gibi becerileri güçlendirecek eğitimler, çeşitli terapötik yaklaşımların uygulandığı atölyeler yer alır. Kurumsal psikolojik danışmanlık hizmetleri yalnızca yüz yüze değil, online bir şekilde de verilmektedir, hatta uzaktan çalışmaya geçişin artmasıyla birçok kurum online psikolojik destek tercih etmektedir. Hiwell bireylere sağladığı terapi hizmetinin yanında kurumlara yönelik online terapi ve psikolojik destek hizmeti de sağlamaktadır. Yetkin uzman psikologları ile kurumsal psikolojik danışmanlık ve çalışanlara psikolojik destek sağlamaktadır. Bütün çalışanların, belirlenen büyüklükte gruplar halinde periyodik eğitimlere ve seminerlere katılmaları sağlanarak çalışanların mental sağlığına katkıda bulunulur. Kurum psikoloğu, bu eğitim sürecindeki içerikleri katılım sağlayan grubun yaşadığı zorluklara göre şekillendirmektedir. İş yeri psikolojik danışmanlığı kapsamında personel alımı, kişilik analizi, çalışan kişilerin ruh sağlığını ölçme-değerlendirme gibi çeşitli konular üzerinde çalışılır. Aynı zamanda, idari konular, kriz yönetimi, çalışanlarla yaşanan sorunlarda da yönetim danışmanlığı sağlanmaktadır. Şirketlerde psikolojik danışman mobbing gibi iş yerlerinde sıkça karşılaşılan konular hakkında ayrıca eğitim vererek ya da seanslar sırasında bu konuları ele alarak mobbinge uğrayan ya da mobbing uygulayan kişilerin bu sorun karşısında çözüme ulaşmasına yardımcı olur. Kurumsal Psikolojik Danışmanlığın Faydaları Nelerdir?●  Kurumsal psikolojik danışmanlık hizmetleri çalışanların ruh sağlığının gözlemlenmesini ve bu konuda ortaya çıkabilecek sorunlara yönelik çalışmalar yapılmasını sağlar. ● İş yeri psikolojik danışmanlık hizmeti, iş yerinde kendine zarar verme, şiddet ve zarar görme gibi durumların önlenmesinde etkilidir. ● Çalışanların iletişim, öfke kontrolü ve stres yönetimi gibi konularda kendilerini geliştirmeleri hedeflenir. ● İş yeri içinde kişilerin birbirleri ile olan iletişimleri ve ilişkileri gelişir. ● Çalışanların kendilerine olan güvenlerinin artması ve motivasyonlarının geliştirilmesi sağlanır. ● İş yeri psikolojik danışmanlık hizmeti, iş yerlerinin işe alım ve görevlendirmelerde doğru personeli seçme sürecine destek olmaktadır. ● Mobbing’in fark edilmesi ve önlenmesine destek olur.

Şanlıurfa'da bayram öncesi SKT'si geçmiş lokum operasyonu!

18 Nisan 2023 at 16:09
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesince yapılan kontrollerde, son kullanım tarihi geçmiş ve üzeri etiketle kapatılarak değiştirilmiş 649 kutu lokum ele geçirildi. Belediyeden yapılan açıklamaya göre, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığına bağlı ekipler, Ramazan Bayramı öncesi iş yerlerinde denetim gerçekleştirdi. Denetimlerde ürünlerin alış ve satış faturaları ile irsaliyelerini kontrol eden zabıta ekipleri, bazı iş yerlerinde son tüketim tarihleri geçmiş lokum kutularına yeni tarihli etiket yapıştırıldığını fark etti. Lokumların bulunduğu depoyu belirleyen ekipler, adrese düzenledikleri baskında son kullanma tarihi geçmiş 649 kutu lokuma el koydu. Sahte etiket ile lokumların üzerini kapatarak yeni tarih yazan depo işletmecisine cezai işlem uygulandı.

Su arıtma cihazları konusunda uzmanlardan uyarı!

16 Nisan 2023 at 14:22
Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre, dünyada her yıl 829 bin kişi arıtılmamış, sağlıksız içme suyundan dolayı hayatını kaybediyor. Su arıtma cihazları sektöründe faaliyet gösteren Bilal Yıldız, merdiven altı girişimlere karşı uyarıyor. Bu girişimlerin güvensiz su arıtma cihazları satarak, insanların sağlığını tehdit ettiğini aktarıyor. Bazı merdiven altı üreticilerin, ünlü markaların isimlerini kullandığına da dikkat çekiyor. ABD Ticaret Bakanlığı Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi’ne (NOAA) göre dünyadaki suyun yaklaşık %97’si tuzlu su iken, yalnızca %3’ü buz, yer altı ve tatlı su kaynaklarından oluşuyor. Sanayileşme, kentleşme ve nüfusun artması gibi faktörler ise suyu kirletmeye devam ediyor. Sudaki kirletici maddelerin başında dezenfeksiyon yan ürünleri, çözücüler ve böcek ilaçları, arsenik geliyor. Sudaki zararlı maddelere karşın önlem almak isteyen birçok kişi de çözümü su arıtma cihazlarında buluyor. Su kaynaklarının hızla tükenmesinin, dünya çapındaki güvenli su krizini daha da artırdığının altını çizen Potamic Su Arıtma Sistemleri Kurucusu Bilal Yıldız, “Su krizinin gün geçtikçe büyümesi, su arıtma cihazlarına olan talebi yükseltirken, maalesef üretim ve satış yapan firmaların hızla türemesine sebep oluyor” dedi. “Doğru arıtılmayan sular ölüm saçıyor” Sahte su arıtma cihazları satan merdiven altı üreticiler insan sağlığını hiçe sayıyor diyen Bilal Yıldız, konuyu şu şekilde değerlendirdi: "7 senedir su arıtma sektöründeyim. İnsanların sağlığı için çok kritik olan bir ürün hizmeti sunuyoruz. Çünkü yapılabilecek en ufak bir hatada, binlerce insan hasta olabilir. Tam da bu yüzden, son dönemde sektörümüzde sayıları artan merdiven altı üreticiler yüzünden endişeliyiz. Bu işletmeler sattıkları cihazlarda ünlü markaların logosunu kullanarak insanları kandırıyorlar." “Her yıl 829 bin kişi kirli sudan hayatını kaybediyor” The Business Research Company tarafından yayımlanan rapora göre, küresel su arıtma cihazları pazarı %7,3 büyümeyle 2023’ün sonunda 32,47 milyar dolar değere ulaşacak. Güvenli suya erişimin kısıtlı olmasının, pazarının büyümesine katkıda bulunduğuna işaret eden Potamic Su Arıtma Sistemleri Kurucusu Bilal Yıldız, “Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yaptığı araştırmada dünyanın birçok yerinde suda yaşayan veya üreyen böcekler, birçok hastalık taşıyor. Vektör olarak bilinen bu böceklerden bazıları kirli su yerine temiz suda ürüyor ve yaşam alanları evsel içme suyu kapları olabiliyor. Bu gibi canlılardan ya da bakterilerden bulaşan hastalıklar, insanların sağlığını etkiliyor. Hatta her yıl yaklaşık 829 bin kişi, güvenli olmayan içme suyundan dolayı hayatını kaybediyor. Durum bu kadar hassas ve ciddiyken, merdiven altı üretim yapan bu tarz girişimlerden kesinlikle uzak durulması gerekiyor. Su arıtma cihazı satın alınacak tüketiciler, markanın ürünlerinin TSE (Türk Standartları Enstitüsü) ve NSF (Halk Sağlığı ve Güvenliği Örgütü) onaylı olup olmadığı kesinlikle sorgulanmalı” ifadelerini kullandı. “Su arıtma cihazlarındaki en güvenli sistem ters ozmos” Evsel ve endüstriyel su arıtma sistemleri kurulum servis ve danışmanlık hizmeti verdiklerini belirten Bilal Yıldız, “Potamic olarak, dünyanın en güvenli arıtma sistemi olan ters ozmosu kullanıyoruz. Su arıtma cihazlarından geçen su ön filtrasyona tabi tutuluyor. Bu filtrede su içinde bulunan ve 5 mikrondan daha büyük ebatlarda olan tüm partikülleri yok ediyoruz. Sonrasında aktif karbon filtre ile suyun temizlenmesini sağlıyoruz. Özellikle içme suyunda istenmeyen, aynı zamanda da bulunmaması gereken kloru da ayırmış oluyoruz. Başka bir filtreye yönlendirilen su, içerisinde istenmeyen ve filtre edilememiş partiküllerden de kurtuluyor. Son olarak da ters ozmosla musluklara ulaşıyor” dedi. “Filtreler düzenli olarak değiştirilmeli” Potamic Su Arıtma Cihazları Kurucusu Bilal Yıldız sözlerini şöyle sonlandırdı: “Ters ozmos membranı, suyun içinde çözünme imkanı olmayan arsenik, sodyum, asbest, nitrat, kurşun gibi birçok ağır metal iyonunun geçişini ve sudaki tüm yabancı maddeleri engelliyor. Bu kadar aşamadan geçen su, artık hem günlük kullanıma hem de içmeye hazır hale geliyor. Potamic Su Arıtma Cihazı, suyun PH değerini 8,44'te tutuyor ve doğal minarelin filtrelerle güvenli kullanımını sağlıyor. Filtre değişimleri de doğru zamanda ve düzenli yapıldığı sürece insan sağlığına zararı olmuyor.”

SMA'lı Ali bebeğin annesi: Evladımı para için kaybetmek istemiyorum!

12 Nisan 2023 at 13:36
Ali bebeğin annesi Saliha Akyüz, yardımsever vatandaşlara seslenerek, "Evladım 4 yıldır yaşam mücadelesi veriyor. Günden güne eriyor, para yüzünden. Evladımı kaybetmek istemiyorum. Onun yaşaması için, 5 TL bile olsa desteğinizi esirgemeyin. Evladımla oyun oynamak istiyorum. Ali'nin sesini duyun" dedi. Nusaybin'de yaşayan Ziya ve Saliha Akyüz'ün 4 yaşındaki oğulları Ali Akyüz'e, 45 günlük iken SMA Tip 1 teşhisi konuldu. Teşhisin hemen ardımdan Adana Balcalı Hastanesi'nde 9 ay kalan Ali bebeğin kalbi üç kez durdu, ama hayata tutunmayı başardı. 5 cihaza bağlı olarak yaşam mücadelesi veren Ali bebek için başlatılan yardım kampanyasında yüzde 24' e ulaşıldı. Çocukları için geçin yıl valilikten onay alarak bir kampanya başlattıklarını belirten aile, bir yıllık sürenin bittiğini ve valilikten kampanyayı uzatmak için tekrar izim aldıklarını söyledi. Sesini duyurmaya çalışan aile, yardımseverlerden destek istedi. Uzatılan kampanyanın bitimine 8 ay kaldığını ifade eden aile, Ali'nin tedavisi için Dubai'de bir hastane ile görüştüklerini belirterek, 1 milyon 877 bin 600 dolarlık bir tedavi masrafının olduğunu ve fizik tedavi masrafıyla birlikte 2,5 milyon dolara ihtiyaçları olduğunu söyledi. 5 TL BİLE OLSA ESİRGEMEYİN, YARDIM EDİN!Ali Akyüz'ün annesi Saliha Akyüz, yaşadığı çaresizliği anlatarak destek istedi. Evladını para yüzünden kaybetmek istemediğini söyleyen anne Akyüz, sesini duyan herkesten, 5 lira olsa bile olsa destek beklediğini belirterek şöyle konuştu: "Ben, Ali'nin annesiyim. Evladım 4 yıldır yaşam mücadelesi veriyor. Günden güne eriyor, para yüzünden. Lütfen, evladımı kaybetmek istemiyorum. Onun yaşaması için, 5 TL bile olsa desteğinizi esirgemeyin. Evladımla oyun oynamak istiyorum. Ali’nin sesini duyun. Onun elini tutun. Bir anne olarak sesleniyorum; Ali’ye desteğinizi esirgemeyin. Ali’nin hastalığı çok zor. Çok mücadele etti ama günden güne daha zor geçiyor. Evladımı para yüzünden kaybedeceğim. Bu küçük çocuğun hayatı paraya bağlı. Bir anne olarak söylüyorum; bakıp geçmeyin. Sizler sayesinde başarabilir. Ne olur Ali’ye bu şansı verin. Artık dayanamıyoruz."

Yaşam kalitesini artırmanın yolu: Ozon terapisi

11 Nisan 2023 at 10:27
Atmosfer tabakasında bulunan ozon gazı, güneşin yüksek enerjili, zararlı ışınlarına karşı bir kalkan görevi görürken, dezenfekte edici özelliğinden dolayı suların temizlenmesi gibi sanayideki birçok işlemde kullanılıyor. Oda sıcaklığında gaz formunda olan ve üç oksijen atomundan oluşan ozon (O3), bir molekül ve oksijenden (O2) daha yüksek bir enerji taşıdığı için ise tıpta tedavi yöntemlerini destekleyecek uygulamalara dönüştürülüyor. Sağlık alanında özel jeneratörlerde saf oksijenden üretilen bu gaz, güçlü okside edici özelliğe sahip olduğu için ozon terapisiyle insan vücudundaki mikroorganizmaları öldürüp, toksinleri nötralize ediyor. Ozon uygulaması pek çok hastalığın tedavisinde kullanılıyor”Ozon uygulamasının hücre yenileyici özelliğe sahip olduğunu vurgulayan Yaman Cerrahi Tıp Merkezi uzman hekimlerinden Dr. Ethem Akkol, bu uygulamanın pek çok sağlık sorununu tedavi edebildiğini şu sözlerle açıkladı: “Ozon terapisi, vücutta oksidatif stresin arttığı durumlarda antioksidan sistemleri destekleyerek hücre içi iletişimi düzenler. Yangısal (enflamatuvar) süreçleri azaltır. Bu sayede, özellikle immün mekanizmasının ön planda yer aldığı, enfeksiyon, iskemik, yara iyileşmesi ve romatizma gibi hastalıkların tedavisine katkıda bulunur. Kan hücrelerinin oksijen taşıma kapasitesini ve kan akışkanlığını artırdığı için oksijen yetersizliğine bağlı gelişen hastalıkların iyileşmesinde etkin bir rol oynar.” “Dolaşım ve solunum sistemi hastalıklarında da etkili”Bu etkili uygulamanın, ozon gazının antiviral, antibakteriyel, dolaşımı uyarıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkilerinden faydalanılarak geliştirildiğini belirten Yaman Cerrahi Tıp Merkezi uzman hekimlerinden Dr. Ethem Akkol, sözlerine şöyle devam etti: “İlk olarak 19. yüzyılın sonlarında Alman doktorlar tarafından geliştirilen ve daha sonra Avrupa ve Amerika’da hızla yaygınlaşan ozon terapisi, günümüzde dünyanın birçok ülkesinde pek çok hastalığın tedavisine kullanılan bir yöntem haline geldi. Damar genişletici etkisiyle damar tıkanıklığı riskini azaltan tedavi, yağ hücreleriyle etkileşerek bölgesel yağ yakımına yardımcı oluyor. Kan şekeri seviyelerini düşürür ve eklem ağrılarını hafifletiyor. Kronik hastalıkların iyileşme sürecini hızlandırıyor. Ayrıca, bel ve boyun fıtığı, iskemik kalp hastalığı, kanser, migren, kolesterol, cilt lezyonları, yanıklar, göz ve diş hastalıkları, dolaşım bozuklukları, kistik fibroz, miyom, viral hastalıklar, Hepatit B, Hepatit C, Herpes Zorter ve bakteri-mantar enfeksiyonları ile diyabet, astım, KOAH gibi solunum ve dolaşım sistemi hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor.” “Ozon tedavisi yaşam kalitesini artırıyor”Dr. Ethem Akkol, “Ozon terapi, vücudun kendi kendini iyileştirme mekanizmasını harekete geçirerek hastalıklara karşı direncini artırıyor. Metabolizmayı uyararak hücrelere oksijen takviyesi yaptığı için kanserli hücrelerin yok edilmesi amacıyla yardımcı bir yöntem olarak uygulanıyor. Dolaşım ve solunum sistemi rahatsızlıklarının tedavisinde de kullanılan ozon terapi, özellikle şeker hastalarının ayak bölgesinde meydana gelen ağrı ve uyuşma semptomlarını azaltıyor. Kandaki oksijen düzeyini artırdığı için rahat solunumu destekliyor. Bu doğrultuda Yaman Cerrahi Tıp Merkezimizde gerçekleştirdiğimiz ozon terapisi seanslarımız ortalama 15-20 dakika sürüyor ve hastalarımızla seans planlamasını ilk görüşmemizde yapıyoruz. Uygulama türü, süresi ve uygulama yapılan bölge, rahatsızlığın türüne göre farklılık gösterebiliyor. Bazı durumlarda hastalarımız ilk seansta bile tedavinin etkilerini fark ediyor. Bu terapi, sağlık sorunlarının giderilmesinde olduğu kadar yaşam kalitesinin artırılmasında da oldukça etkili” ifadelerini kullandı.

Hayvanlarda şap çıkmazı

8 Nisan 2023 at 04:30
HABER: ALİ EKBER- ANKARADüzenlenen iftar programının ardından basın açıklaması düzenleyen Arslan, yaklaşan Kurban Bayramı öncesi artan şap hastalığına ve kuş gribi hastalığının etkilerini anlattı. “YETİŞTİRİCİ İÇİN EKONOMİK ZARARA NEDEN OLUR”Kurban Bayramı öncesi et fiyatlarında yaşanan yüksek artış, üretimin önemini ortaya koyarken Türkiye Veteriner Hekimler Birliği, düzenlediği iftar programında şap ve kuş gribi hastalığına dikkat çekti. İftar programının ardından konuşan Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Murat Arslan, “Şap hastalığı Ülkemizde başta sığır olmak üzere koyun ve keçilerde yıllardır zaman zaman görülen ve bazen büyük salgınlara neden olan bir hastalıktır. Bulaşıcılığı yüksek olduğundan görüldüğü bölgede etkili önlemler alınmazsa hemen hemen bütün hayvanlar hastalığa yakalanmaktadır. Hastalık sığırlarda koyun ve keçilere göre daha şiddetli seyretmektedir. Ölüm oranı düşük olmasına rağmen hemen hemen sürünün tamamını etkilediğinden verim kaybına yol açar. Verim kaybı yalnız hastalığın seyrettiği akut dönemle sınırlı kalmaz, çoğunlukla süt verimleri uzun süre istenilen düzeye yükselmez. Ayak problemleri sonucu reformeye ayrılan hayvan sayısını artırır. Tüm bunların sonucu olarak görüldüğü ülkede yetiştirici için önemli ekonomik kayıplara neden olur” dedi.

İyileşmeyen yaralar "cilt kanseri" belirtisi olabilir

2 Nisan 2023 at 15:44
Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hasan Murat Çaloğlu, yüz, ense ve ellerde 2 hafta boyunca iyileşmeyen yaraların cilt kanseri göstergesi olabileceğini belirtti. Çaloğlu, Şehir Gönüllüleri Vakfı tarafından Kanser Haftası dolayısıyla kentteki bir fabrikada düzenlenen "Kanserde Farkındalık" konferansında, cilt kanserinin en sık görülen kanserlerden olduğunu söyledi. Cilt kanserinin yavaş seyirli bir kanser türü olduğunu belirten Çaloğlu, "Çok yaygın, öldürücü değil ve tamamen tedavi edilebiliyor. Kayıtlara girmiyor çoğu zaman. Nereden biliyoruz bunu, başka nedenlerden ölmüş insanların otopsilerine bakıldığında pek çok cilt kanseri vakası olduğunu görüyoruz." dedi. Trakya'nın cilt kanseri açısından risk bölgesi olduğunu vurgulayan Çaloğlu, şunları kaydetti: "Trakya yazın bol güneş ışığının olduğu bir bölge. Burada çiftçiler ve tarlada çalışanlar direk güneş ışığına maruz kalabiliyor. Güneş ışığına doğrudan maruziyet risk faktörü. Özellikle direk güneş gören cildimiz budan etkileniyor. Hepimizin bildiği gibi yaz aylarında güneşin en dik olduğu saatlerde mümkün olduğu kadar güneş ışınlarına maruz kalmamak çok önemli." Çaloğlu, güneş ışınlarına karşı şapka ve en az 30 faktörlü kremlerle korunabileceğini dile getirdi. Yüz, ense ve ellerde 2 hafta boyunca iyileşmeyen yaraların cilt kanseri belirtisi olabileceğine dikkati çeken, "İyileşmeyen yaralar için doktor kontrolüne gidilmesi çok önemli. Ayrıca vücudumuzda hepimizin yüzlerce beni var. Bunlarda renk değişikliği, kanama, kaşıntı oluyorsa veya hızlı büyüme gibi bir farlılık oluyorsa cilt kanserini akılda tutmak gerekiyor. O zaman da doktor kontrolüne gitmekte fayda var." dedi. TÜ Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vuslat Yürüt Çaloğlu da cilt kanserinde erken tanı ve tedavinin önemiyle ilgili bilgi verdi. Konferansa, Edirne Sağlık Müdürü Mustafa İshak Yıldırım, Edirne Valisi H. Kürşat Kırbıyık'ın eşi Dilek Kırbıyık, Şehir Gönüllüleri Vakfı Müdürü Hicran Bali, Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Dr. Selma Heves, Edirne Vali Yardımcısı Sıdkı Zehin'in eşi Figen Zehin, fabrika çalışanları ve bölüm yöneticileri katıldı.

Araştırmayla kanıtlandı: Güzel gülüşe sahip olmak özgüveni artırıyor

3 Nisan 2023 at 17:16
İnsanların artan estetik talepleri, teknolojik gelişmeler ve medikal seyahatlerin yaygınlaşması, estetik diş hekimliği endüstrisinin büyümesine katkıda bulunuyor. Modern estetik diş hekimliğinin en ileri tekniklerinden biri olan gülüş tasarımı tedavisi, gülüşünden memnun olmayanların diş ve diş etlerini estetik olarak iyileştirerek güzel bir gülüşe sahip olmasına yardımcı oluyor. Son yıllarda adı sıkça duyulan gülüş tasarımı tedavisi, diş ve diş etlerine estetik bir görünüm kazandırılmasına yardımcı olmanın yanı sıra, diş sağlığını iyileştirmeyi ana hedef olarak benimsiyor. Diş hekimleri, gülüş tasarımı tedavisi kapsamında hastaların dişlerini daha beyaz, daha düzgün ve daha sağlıklı hale getirmek için dişlerdeki çürüklerin, lekelerin, kırıkların ve aşınmaların önüne geçen bir dizi uygulamadan faydalanıyor. Geçtiğimiz yıl yapılan ve ve uluslararası bir dergide yayımlanan araştırmaya göre, iki kişiden biri, kendini sosyal ve psikolojik olarak iyi hissetmek için dişlerinin rengini değiştirmek istiyor. Onu dişlerinin şeklini ve hizasını değiştirmek takip ediyor. “Güzel bir gülüşe sahip olmak özgüveni artırıyor”Gülüş tasarımı tedavisinin estetik diş hekimliği uygulamalarından biri olmasına rağmen dişlerdeki hasarın onarılması, dişlerin korunması ve hastaların daha sağlıklı bir ağız yapısına sahip olmasına yardımcı olması nedeniyle diş hekimleri tarafından genel diş ve diş eti sağlığı için de sıklıkla önerildiğine dikkat çeken Dentofficial Diş Sağlığı Kliniği Kurucularından Dt. Fırat Toktamışoğlu, tedaviye gösterilen ilginin nedenlerini şu şekilde özetledi: “Yapılan araştırmalar, güzel bir gülüşe sahip olmanın insanların genel sağlığı, özgüveni, kendine saygısı ve mutluluğu üzerinde olumlu etkileri olduğunu gösteriyor. Gülümsemenin fiziksel ve psikolojik sağlık üzerindeki pozitif etkisi, gülüş tasarımı tedavisinin artan popülaritesini açıklayan en önemli faktör. Hastanın ihtiyaç ve isteklerine göre özelleştirilen bir dizi prosedürü içeren bu tedavi, diş renginin beyazlatılması, dişlerin hizalanması ve düzeltilmesi, dişlerin eksikliğinin giderilmesi ve diş etlerinin estetik görünümünün iyileştirilmesi gibi farklı uygulamaları kapsadığı için bu uygulamayı tercih eden hastalar, bir seferde kapsamlı bir tedavi paketi seçmiş olmanın rahatlığını yaşıyor.”“Tedavinin içeriği hastanın ihtiyaçlarına göre şekilleniyor” 2022’de yapılan ve dental bilimler alanında hakemli bir uluslararası dergi olan Open Access Journal of Dental Sciences’ta yayımlanan bir araştırmaya göre, iki kişiden biri, kendini sosyal ve psikolojik olarak iyi hissetmek için dişlerinin rengini değiştirmek istiyor. 10 kişiden ikisinin beklentisi dişlerinin şeklinde değişlik olurken, 10 kişiden üçü de dişlerin düzeltilerek hizalanmasını arzu ediyor. Gülüş tasarımı tedavisinde kullanılan uygulamaların, hastaların ihtiyaçlarına göre şekillendiğini belirten Dt. Fırat Toktamışoğlu, tedavinin kapsamını ve işleyişini şöyle anlattı: “Gülüş tasarımı tedavisinde, öncelikli olarak gerekli muayene ve tetkikleri yapıp hastalarımızın dişlerinin sağlığına ve durumuna göre özel bir plan oluşturuyoruz. Diş beyazlatma, kaplama ve implant tedavileri, ortodonti tedavileri ve diğer pek çok prosedür, Gülüş Tasarımı tedavisi kapsamında dişlerinin görünümünü iyileştirmek için kullanılabiliyor. Deneyimli diş hekimi kadromuzla ve son teknoloji donanımımızla yürüttüğümüz tedavi sürecinin sonunda daha sağlıklı dişlere ve daha estetik bir gülüşe kavuşan hastalarımızın özgüveninin ve yaşam kalitesinin artmasına katkıda bulunmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.”

Sağlık sektörü alarm veriyor! İstanbul'da kaçak ilaç operasyonu!

1 Nisan 2023 at 13:22
Operasyonda 6 kişi gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, yasa dışı yollarla ülkeye getirilen ürünleri piyasaya sürülerek haksız kazanç elde ettikleri tespit edilen kişileri yakalamaya yönelik ocak, şubat, mart ayları içerisinde Fatih, Pendik, Bakırköy ve Zeytinburnu ilçelerinde belirlenen 4 farklı adrese operasyonlar düzenlendi. Söz konusu operasyonlarda, 6 şüpheli gözaltına alındı. Şüphelilerin adreslerinde yapılan aramalarda ise piyasa değeri yaklaşık 10 milyon 500 bin lira olduğu tahmin edilen çok sayıda kanser, şeker, kan pıhtılaşması ve şizofreni ilacının yanı sıra cinsel içerikli gıda ve cinsel içerikli ilaç ele geçirildi. Gözaltına alınan 6 şüpheli hakkında Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında adli işlem yapıldı.

Türk Psikoloji Derneği’nden ücretsiz psikolojik ilk yardım eğitimi

30 Mart 2023 at 15:17
6 Şubat ve sonrasında meydana gelen depremler sonrasında harekete geçen Türk Psikologlar Derneği, afetten etkilenen tüm kesimlere hizmet sunan herkesin yararlanabileceği “Temel Psikolojik İlk Yardım Eğitimini” Novarge ve Meslekburda Uzaktan Eğitim Merkezleri aracılığıyla tüm Türkiye’ye ücretsiz olarak ulaştıracak. Eğitim sonrası tüm katılımcılara online katılım belgesi verilecek. Tüm Türkiye ve Dünya, 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş, Hatay ve çevre illerde meydana gelen depremler sonrası yaraların sarılması için harekete geçti. On binlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiği ve yaralandığı depremler sonrasında psikolojik destekler öncelikli ihtiyaç listesinin en üst sıralarında yer alıyor. Psikolojik hizmetler alanında çalışan bireylerin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi adına kurulan ve yaklaşık yarım asırdır faaliyetlerini sürdüren Türk Psikologlar Derneği, 6 Şubat depremi sonrası yaraların sarılmasına yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Afetin gerçekleştiği ilk günden itibaren çeşitli faaliyetler yürüten Türk Psikologlar Derneği, afetten etkilenen tüm kesimlere hizmet sunan herkesin yararlanabileceği “Temel Psikolojik İlk Yardım Eğitimini” Novarge ve Meslekburda Uzaktan Eğitim Merkezleri aracılığıyla tüm Türkiye’ye ücretsiz olarak ulaştırıyor. Dijital ortamda eğitimleri alan tüm katılımcılara ayrıca dijital ortamda “Katılım Belgesi” de veriliyor. Eğitim, toplumsal bilinç ve farkındalık oluşmasına katkı sağlayacakProjeyle ilgili açıklamalarda bulunan Türk Psikologlar Derneği Başkanı Prof. Dr. Cem Şafak Çukur, depremin ardından psikososyal hizmetlerin ihtiyaç duyan tüm kesimlere en etkili şekilde ulaştırılması için en etkili yöntemleri kullanmak istediklerini ifade etti. Novarge’nin uzaktan eğitimdeki uzmanlığı ile Türk Psikologlar Derneğinin psikososyal hizmetlere ilişkin uzmanlığını birleştirerek tüm kesimlere en hızlı ve etkin bir şekilde sunmak istediklerini dile getiren Çukur, sunulan hizmetle toplumda depremden etkilenen tüm kesimlere yönelik hizmet sunan vatandaşlarda psikolojik ilk yardım farkındalığınının oluşturulmasını hedeflediklerini söyledi.“Afetlerin Psikososyal Etkileri ve Başa çıkma Yolları” eğitim programının depremden etkilenen kişilerle en doğru temasın sağlanması ve desteğin verilmesi için tüm hususları içerdiğinin altını çizen Türk Psikologlar Derneği Başkanı Çukur, eğitimin her kesimde afet sonrası oluşabilecek duygu durumlarına ilişkin toplumsal bilinç oluşmasına katkı sağlayacağına değindi. Psiko-sosyal destek öncelikler arasında yer alıyorNovarge kurucusu Mesut Karaağaç ise; şu aşamada ise en acil ihtiyacın depremden etkilenen tüm kesimlere yönelik psiko-sosyal destek ihtiyacı olduğunu, bunun için Türkiye’nin en saygın meslek örgütlerinden birisi olan Türk Psikologlar Derneği, Novarge ve Meslekburda işbirliği içinde tüm Türkiye’de depremden etkilenen tüm kesimlerle temasta olan kişilerin alabileceği ücretsiz “Afetlerin Psikososyal Etkileri ve Başa çıkma Yolları” hazırladıklarını, eğitim programının Novarge’nin öğrenme yönetim sistemi üzerinden sunulacağı, belirtti. Afetlerin Psikososyal Etkileri ve Başa çıkma Yolları eğitim programının; Prof.Dr. Nuray KARANCI, Prof.Dr.Gülsen ERDEN, Prof.Dr. Ferhunde ÖKTEM, Doç.Dr. Ilgın GÖKLER DANIŞMAN, Doç.Dr. Sedat IŞIKLI, Doç.Dr. Zeynep TÜZÜN, Dr. Öğr. Üyesi Emrah KESER tarafından verileceği ifade edildi.

Seçim öncesi Sağlık Bakanlığı 31 bin 600 sözleşmeli personel alacak

28 Mart 2023 at 01:26
Resmi Gazete’de yayımlanan ilana göre, Sağlık Bakanlığı taşra teşkilatı hizmet birimlerinde istihdam edilmek üzere 31 bin 600 sözleşmeli sağlık personeli Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) sonucuna göre ÖSYM tarafından yapılacak merkezi yerleştirme ile alınacak. Ortaöğretim, ön lisans ve lisans düzeylerinde tercih yapılabilecek sözleşmeli personel pozisyonlarının ve başvuru şartlarının bulunduğu KPSS-2023/5 Tercih Kılavuzu, ÖSYM’nin internet sitesi üzerinden yayınlanacak. Adaylar tercihlerini 28 Mart 2023 - 03 Nisan 2023 tarihleri arasında tercih kılavuzunda belirtilen kurallara göre ÖSYM’nin internet sitesi üzerinden T.C. Kimlik Numarası ve şifresini girerek yapabilecek. ÖSYM’ye veya Sağlık Bakanlığına posta yoluyla gönderilen veya elden verilen tercih listeleri geçerli olmayacak. Sağlık Bakanlığı tarafından alınacak olan sözleşmeli personelin pozisyonlarının unvan/branş ve öğrenim düzeylerine göre dağılımı, "28 lisans mezunu biyolog, 102 lisans mezunu çocuk gelişimci, 100 lisans mezunu diğer sağlık personeli, 41 lisans mezunu dil ve konuşma terapisti, 255 lisans mezunu diyetisyen, bin 530 lisans mezunu ebe, 510 lisans mezunu fizyoterapist, 867 ortaöğretim ve 5 bin 202 lisans mezunu olmak üzere toplam 6 bin 69 hemşire, 28 lisans mezunu iş ve uğraşı terapisti (ergoterapist), 26 lisans mezunu odyolog, 25 lisans mezunu perfüzyonist, 255 lisans mezunu psikolog, 33 lisans mezunu sağlık fizikçisi, 91 lisans mezunu sosyal çalışmacı, 21 bin 709 ön lisans mezunu ve 798 ortaöğrenim mezunu çeşitli sağlık teknikeri" olarak belirtildi.

Uzmanlar gıdaların yeterince vitamin içermemesi konusunda uyardı

27 Mart 2023 at 17:03
Yaşamını dinç ve sağlıklı bir şekilde sürdürmek isteyenler sağlıklı gıda takviyelerine yönelirken, küresel gıda takviyesi pazarının 2027’ye kadar 2,8 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Sağlık için bilime yatırım yaparak ekosistemde faaliyet gösteren şirketler ise standartlara göre üretilmeyen ürünlere karşı tüketicileri uyarıyor. Düşük kalorili diyetler ve hazır gıdaların tüketimi gibi faktörler, insanların yeterli miktarda vitamin ve mineral almasını zorlaştırıyor. Öte yandan modern tarım teknikleriyle birlikte toprakların verimsizleşmesi, gıdalarda katkı maddeleri kullanılması da besinlerdeki vitamin ve mineral seviyelerinin azalmasına neden oluyor. Yaşamını dinç ve sağlıklı bir şekilde sürdürmek isteyenler ise gerekli vitaminleri alabilmek için çözümü gıda takviyelerinde buluyor. Öyle ki Research and Markets’in yayımladığı veriler, 2022’yi 1,2 milyar dolarla kapatan küresel gıda takviyesi pazarının 2027’ye kadar 2,8 milyar dolar değerine ulaşacağına işaret ediyor. “Artık günlük vitamin ihtiyacını takviye gıdalar olmadan karşılayamıyoruz” Sağlıklı bir yaşam için bağışıklığı güçlendirmenin ve kan değerlerini korumanın gerekliliğine dikkat çeken Natuwell Sağlık Ürünleri Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Hasanlı gıda takviyelerinin gün geçtikçe yaygınlaşarak yaşamımızın parçası haline gelmesinin nedenlerini şu sözlerle açıkladı: “Sağlık süresinin yaşam süresi kadar önemli olduğunun giderek daha fazla anlaşılmasıyla birlikte, artık ne kadar yaşayabileceğimize değil, yaşadığımız yılları ne kadar sağlıklı geçirebileceğimize odaklanıyoruz. Elbette bu konudaki farkındalığın artmasında pandeminin etkisi büyük ve son birkaç yılda doğru beslenmenin sağlıklı bir yaşamdaki rolü kritik bir hale geldi. Fakat günümüzdeki gıdaların yeterli miktarda vitamin içermiyor olması, ne yazık ki düzenli beslenmenin faydalarını azaltıyor. Günlük vitamin ihtiyacını karşılayamayan kişiler de bu açığı sağlıklı gıda takviyeleriyle kapatıyor.” “Sağlık için bilime yatırım yapıyoruz” Piyasada standartlara göre üretilmeyen ve sağlığı tehdit eden çok sayıda takviye formunda ürün bulunduğunu vurgulayan Ünal Hasanlı, “Besin takviyelerine ilgi arttıkça ekosistemdeki bazı işletmeler işin üretici sorumluluğu ve iş etiği gibi bazı önemli değerlerini göz ardı edebiliyor. Bilinçli tüketiciler, marka araştırması ile üretim güvenliği konusunda fikir edinse de bunun farkında olmayanlar zarar görebiliyor. Natuwell olarak, çeyrek yüzyılı aşkın süredir 'Sağlık için Bilime Yatırım' vizyonumuz doğrultusunda ürünlerimizde temiz içerikli, kaliteli ve patentli hammadde kullanımına odaklanıyoruz. Üretimin her adımında, ürünlerimiz, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşların standartlarına göre izleniyor ve kalite kontrolünden geçiriliyor” diye konuştu. “2025’te ilk 10’da yer almayı hedefliyoruz” Uzman hekimlerle görüşerek ve dünyadaki gelişmeleri takip ederek, tüketicilerin en çok ihtiyaç duyabileceği etken madde ve formlar konusunda bilgiler edindiklerini, bunları Ar-Ge çalışmalarıyla destekleyip gıda takviyesi ürünleri ürettiklerini belirten Natuwell Sağlık Ürünleri Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Hasanlı sözlerini şöyle sonlandırdı: “Tüm süreçlerimizde sağlık hassasiyetimizi göz önünde bulunduruyoruz. Üretim ve Ar-Ge süreçlerimizi uzman kişi ve kuruluşlarla birlikte yürütüyoruz. Tüketicilere de herhangi bir gıda takviyesini kullanmadan önce mutlaka doktorlarına danışmalarını öneriyoruz. Welfar ilaç şirketinin çatısı altında 18 ülkede faaliyet gösteren bir şirket olarak, bu yılın sonuna kadar damla, sprey, şurup, kapsül, yumuşak kapsül, dilaltı ve ağızda dağılan tablet formlarında yaklaşık 200 bin kutu üreterek neredeyse 35 farklı ürünü piyasaya sunacağız. 2025’te takviye edici gıda ürünleri üreten şirketler arasında ilk 10’da yer almayı hedefliyoruz.”

Hazır çorbalara dikkat!

27 Mart 2023 at 10:49
Son yıllarda hazır gıda tüketimin hızla arttığını belirten Medicana Bursa Hastanesi Uzman Diyetisyen Veysel Ciğerli, "Bu gıdaların başında dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hazır çorbalar var. Belki de sağlıklı diye aldığınız hiçbir hazır çorba, evde yapılan çorbaya benzememektedir. Hazır çorbalar zor durumda kaldığımızda tüketilebilir. Zaman sıkıntınız yoksa malzemelerini bildiğiniz, damak zevkinize uygun çorbalar yapabilirsiniz. Çünkü hazır çorbaların içerisinde çok nadir de olsa monosodyum glutamat yani Çin tuzu vardır. Bu tuz, kişide bağımlılık yapmaktadır. Diğer bir sıkıntı ise hazır çorbalarda bulunan sodyum oranıdır. Evde yaptığımız zaman çorbayı, tuz oranını istediğimiz miktarda ayarlayabiliriz. Ancak hazır çorbalarda bunu ayarlamak mümkün değildir. Tüketilen hazır çorba ile birlikte vücudun sodyum oranını artırmaktayız. Sodyum oranının artması, kan basıncını yükselttiği gibi kalp ritmini de bozabilir. Bunun için mümkün oldukça ev tipi beslenmeye özen gösterilmelidir" dedi. Ramazan ayında uzun süre aç ve susuz kalınacağı için yemeğe mutlaka çorba ile başlanması gerektiğini kaydeden belirten Ciğerli, şunları söyledi: "Çorba, ayrıca vücudumuza sıvı girişini sağlamış olacaktır. Hazır çorba yerine evde yapılan az tuzlu çorbaları tercih etmeliyiz. Bazı yemeklerin günlük tüketilmesi uygun, bazı yemekler ise 2-3 gün buzdolabında bekletildikten sonra kullanılabilir. Sebze çorbaları da buzdolabında bekleyebilir. Ancak yoğurt, etli ve tavuklu çorbalar günlük olarak tüketilmelidir. 12 saati geçmemesine özen gösterilmelidir. Posalı çorbaları tüketmek, kalın bağırsak açısından önemlidir. Mercimek ve ezogelin çorbası, posa bakımından oldukça zengindir."

VIP tuvaletin tek girişi 25 TL, aylık aboneliği 400 TL oldu!

26 Mart 2023 at 13:52
İşletmeci Sacettin Gür, yüksek ücretin kullanılan lüks ürünlerden kaynaklandığını belirtti. Alışveriş merkezi çalışanlarının da VİP tuvaleti aylık 400 lira abonelik ücreti ödeyerek kullanabildiği belirtildi. AVM’deki birçok ücretsiz tuvalete rağmen 25 lira verip burayı kullananların olması dikkat çekiyor. Florya’da bir alışveriş merkezinde müşterilerine VİP hizmet veren tuvalet, Avrupa’da 200 şubesi bulunan Hollandalı bir şirket tarafından 2015 yılında açıldı. Türkiye’de tek şubesi bulunan ve lüks hizmet konseptiyle işletilen tuvaletin kadın kısmında özel makyaj aynası ve kadınlara özel ürünlerin satıldığı bir nokta da bulunuyor. İlk açıldığında 1.5 lira ücret belirlenen VİP tuvaletin yeni ücreti ise 25 liraya yükseldi. Bebeklere özel dizayn edilen bölümün kullanım ücreti ise 50 lira olurken, alışveriş merkezinin çalışanları aylık 400 lira abonelik ücreti vererek VİP tuvaleti kullanabiliyor. “BÖYLE BİR HİZMETİN BEDELİ OLUYOR”“Evdekinden daha temiz tuvalet” diyerek yola çıktıklarını vurgulayan İşletmeci Sacettin Gür, “Burayı sadece bir tuvalet olarak düşünmeyin. Temizlik ve hijyen isteyen müşteriler bizi tercih ediyor. Bizim güzel yüzümüz için bazı insanlar devamlı geliyor, bu atmosfer ve ambiyansı sürdürebilmek için çok uğraşıyoruz. İşimizi doğru yapıyoruz, bu bakımdan mutluyuz. Bu sektörde hizmet vermeye devam edeceğiz. Özellikle temiz ve hijyenik tuvalet isteyen müşteriler bizi tercih ediyorlar. Bu AVM’de çalışanlardan bile hatırı sayılır müşterilerimiz var. Aylık abone olarak, gelip bizim tuvaletimizi kullanıyorlar. Neden? Çünkü bizim tuvaletlerimizde şöyle bir özellik var; her kullanımdan sonra bir kişi tarafından özel ürünlerle temizleniyor. Peçetelerimiz yine aynı şekilde birinci sınıf ve kaliteli. Tuvalet kağıtlarımız keza öyle. Kullanılan sabunlar 250 senelik markanın ürünleri, musluklarımız özel dizayn edilmiş ve su tasarruflu musluklar. Kabinlerimiz ses izolasyonlu, tavanımızda özel taş yünlü sistem var, bu şekilde ses asla olmuyor. Kadınların kullanacağı özel makyaj alanları var. Klozetler yine özel, pisuar ısı ile çalışıyor, herhangi bir yere dokunmanıza gerek yok. Yani burası temassız sistemle çalışıyor, girdiğinizde temiz bir yere giriyorsunuz. Dolayısıyla böyle bir hizmetin bedeli oluyor. Kullanılan üründen fayansa, bir gider oluyor” şeklinde konuştu. “ÜCRETSİZ TUVALET YERİNE BİZİ TERCİH EDİYORLAR”AVM’de 6, aynı katta 2 ücretsiz tuvalet olmasına rağmen müşterilerin kendilerini tercih ettiğini söyleyen Sacettin Gür, “Hemen bize 20 saniye yürüme mesafesinde bir ücretsiz tuvalet olmasına rağmen insanların bizi tercih etmesi bizleri gururlandırıyor. Demek ki, işimizi doğru yapıyoruz. Bu bakımdan mutluyuz. Bu sektörde hizmet vermeye devam edeceğiz. Bir hanımefendi gelip, peçetelerimizin çok kalitesiz olduğunu söyledi. Benim için çok değersiz bir yorumdu. Çünkü en kaliteli peçeteyi kullanıyoruz. Bu peçeteden bir tane kullanmanız yetiyor, yüzünüzdeki tüm ıslaklığı alıyor. Herkes her şeyi söyleyebilir ama biz düzgün hizmete ve işimizi düzgün yapmaya önem veriyoruz. Ben inşaat yüksek mühendisiyim. İşimi doğru yapma taraftarıyım ve işimi de doğru yapıyorum. Geliyoruz bakıyoruz, gerekli kontrolleri yapıyoruz. Siz de içeri girdiğiniz zaman, gözünüz kapalı girerseniz, bir tuvalete girdiğinizi anlayamazsınız. Çünkü hiçbir koku yok. Kabinlerimizde ve ortamda hiçbir koku yok. Güzel, rahat, konforlu bir ortam. Genelde hijyene önem veren insanlar içeri giriyorlar. Bazıları başta serzenişte bulunabiliyor ama çıktıları zaman teşekkür ediyorlar” diye konuştu. “BU ATMOSFER VE AMBİYANSI SÜRDÜREBİLMEK İÇİN ÇOK UĞRAŞIYORUZ”Gür, “Neden bu açıklamalara rağmen böyle kötü konuşan insanlar var bilmiyorum. Ben açığım gelsinler, gezdirip anlatabiliriz. İnanın insanlar anlayıp gördükten sonra, çıktıktan sonra bize teşekkür edecektir. İyi bir iş yapıyor ve kalitemizi hiç bozmuyoruz. Bu atmosfer ve ambiyansı sürdürebilmek için çok uğraşıyoruz. Doğru ürünler bulup, kontroller sağlıyoruz. Bizim güzel yüzümüz için bazı insanlar devamlı geliyor. Güler yüzümüzden hoşnut kalıyor ve burayı kullanmak istiyor bir gülücük çok önemli. Bazı zamanlar sabah insanın morali bozuk olabilir, buraya geldiklerinde onlara mutluluk veriyoruz. İşimizi de doğru yapmaya çalışıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz” dedi. “AYLIK 400 LİRA ÜCRET ÖDÜYORUM”AVM’de işletme müdürlüğü yapan Kadir K. “Buradan hizmet alıyorum ve çok memnunum. Hijyenik olduğu için ben burayı tercih ediyorum. Her kullanımdan sonra çalışanlar tarafından temizlenip, dezenfekte ediliyor. Aylık 400 lira ücret ödüyorum. Sonuna kadar parasını hak ettiğini düşünüyorum” diye konuştu.

Deprem bölgesinde 'bataklık ateşi' hastalığı uyarısı

23 Mart 2023 at 16:21
Solunum yolu enfeksiyonuna karşı tedbirli olunması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Yalçın, "En sık görülen, solunum yolu enfeksiyonları. Mevsim itibarıyla başta grip olmak üzere Covid-19 problem yaratabilir. Zatürre vakaları görülebilir. Uzun süre bir arada kapalı alanda kalmanın getirdiği rahatsızlıklar olabilir. Başka bir problem de uzun süre bir arada kalmak, tüberküloz riski taşıyor. Aynı yeri paylaşan bireyler arasında verem hastalığı varsa bulaşma ihtimali yüksek. Solunum yolu enfeksiyonlarından korunmada maske kullanımı çok önemli. Kişisel hijyen ve el hijyenine dikkat edilmesi gerekir" diye konuştu. 'TİFO, KOLERA, DİZANTERİ GİBİ RİSKLER OLABİLİR'İnsanların bir arada yaşadığı alanlarda hijyene önem verilmesi gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Yalçın, şunları söyledi: "El yıkamaya dikkat etmek gerekir. Yemek öncesi sonrası tuvalet ihtiyacının karşılanması sürecinde el hijyeni çok önemli. İkinci grup hastalık daha çok koşulların yetersiz olduğu bölgede, tuvalet ihtiyacının karşılandığı yerlerin yetersizliği gibi durumlardan dolayı hijyene dayalı hastalıklar oluşabilir. Mide bağırsak sisteminde gelişebilecek hastalıklara dikkat edilmeli. Bölgede tifo, kolera, dizanteri gibi riskler olabilir. Virüslerin oluşturduğu ishal vakaları görülebilir." HİJYENE DİKKKATProf. Dr. Yalçın, yara yeri enfeksiyonları, gazlı kangren, tetanoz gibi enfeksiyonların sıklığının artabileceği, hastaneye yatan vakalarda dirençli bakteriler ile oluşan hastane enfeksiyonlarının görülebileceğinden bahsetti. Güvenli gıda temininin önemine dikkati çeken Prof. Dr. Yalçın, "Beslenmeye dikkat edilmeli. Açık havada muhafaza edilip, pişirilen gıdaların bozulup bozulmadığını kontrol etmek gerekir. Konserve ve hazır gıda ürünlerinin son kullanma tarihinin geçmemesine önem gösterilmeli. Solunum yolu, mide bağırsak sistemi rahatsızlıklarından korunmak için hijyen ve kişisel korunma çok önemli. Açıkta tutulan yiyeceklerden dolayı alana gelebilecek eklem bacaklı, küçük hayvanların veya vahşi hayvanların oluşturabileceği hastalıklara dikkat edilmeli. Şüpheli ısırıklarda kuduza karşı dikkat edilmeli" dedi.  HEPATİT A VE WEİL HASTALIĞI UYARISIProf. Dr. Yalçın, bir arada yaşayanlar arasında kızamık, kızamıkçık, su çiçeği, kabakulak, bulaşıcı hastalıkların yayılmasının hızlı gelişeceğini söyledi. Temiz olmayan su kaynakları ve bu sularla yıkanmış gıdaların Hepatit A virüsünün yayılması için büyük risk oluşturduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yalçın, 'bataklık ateşi' olarak bilinen weil hastalığına karşı uyarıda bulundu. Paket su tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Yalçın, "Vahşi hayvanlardan, fare gibi kemirici hayvanlardan Weil hastalığı görülebilir. Hastalık karaciğer, böbrek yetmezliğine neden olabilir. İnsanlar dış ortamda bulunduğu için, dış ortamda yaşayan vahşi hayvanların olumsuzluklarından etkilenebilir. Antibiyotikle tedavi edilebiliyor. Özellikle yağmur suyu ve su birikintilerine dikkat edilmeli ve paket su tüketilmeli" diye konuştu. WEİL HASTALIĞI NEDİR?Weil hastalığı, domuz çobanı hastalığı, pirinç tarlası hastalığı, bataklık ateşi olarak da bilinen, leptospira cinsi bakterilerin oluşturduğu bir hastalık. Leptospiroz en çok yaz sonu, ilkbahar başında görülür. Leptospiroz, leptospira türü bakterilerin neden olduğu Weil hastalığı, 5-10 gün içerisinde sarılık, böbrek yetmezliği, hemoraji, hipotansiyon ve komaya kadar giden bulgulara neden olmaktadır. En sık bulaşma yolu, mikrobun bulaşmış olduğu sularla temas sonucu derideki yaralardan, ağız, burun ve göz mukozalarından mikrobun alınmasıdır. Hastalık enfekte olmuş hayvanın idrarıyla kirlenmiş su veya toprağa temas edilmesiyle bulaşabilmektedir. Hasta hayvanın idrarının bulaştığı yerde bakteri haftalarca, aylarca canlı kalabilir. Yabani ve evcil hayvanlar bu bakteriyi taşıyabilmektedir. Bu hayvanlar arasında sığırlar, atlar, köpekler, kemirgenler ve yabani hayvanlar yer almaktadır. 

116 bin Avroluk ilaçlar için Damla, destek bekliyor

22 Mart 2023 at 04:30
Haber: Ali Bilgiç İlaca ulaşamadığı için tedavisi yarıda kalan hastalardan olan Damla Badur da 116 bin avroluk ilaçları bekliyor. Pankreas kistik neoplazi tanısı konan ve 2 yıldır mücadele eden genç kadın için başlatılan yardım kampanyası hakkında gazetemize konuşan Badur ailesi, hayırseverlerin desteklerini bekliyor. Türkiye’de maliyetleri nedeniyle ilaca ulaşamayan hasta sayısı giderek artıyor. SMA, kistik fibrozis, kanser gibi bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan pahalı ilaçlar devlet tarafından karşılanamıyor. Şifa bulmak için ilaçlarını bekleyen Damla Badur da zamana karşı savaşıyor. Pankreas kistik neoplazi tanısı konan genç kadın için ailesi tarafından başlatılan yardım kampanyası ile 116 bin avroluk ilaç tedavisinin parası toplanmaya çalışılıyor. Daha önce 3 ameliyat geçiren ve şimdi ilaç tedavisini bekleyen Damla Badur için başlatılan yardım kampanyasında gereken miktarın yüzde 28’ine ulaşıldı. “Damlaya Damlaya Göl Olur, Gölden Damla’ya Can Olur” sloganıyla başlatılan kampanya ile ilgili Millî Gazete’ye konuşan Badur ailesi, hayırseverlerin desteklerini bekliyor. “İLAÇLAR ÇOK PAHALI, MADDİ GÜCÜMÜZÜ ÇOK AŞIYOR”Gelininin tedavisi için başlatılan yardım kampanyasıyla ilgili konuşan Emin Badur, ilaçların hayati önem taşıdığını belirterek, “Damla için başlattığımız yardım kampanyası çok önemli. Şu an Damla’nın ağrı ve sancıları var. Doktorlarının söylemlerine göre tedavi için Welireg ilacı şart. Bir an önce kızıma gerekli olan ilaçları sağlamalıyız. Oğlum bu süreçte eşine sürekli destek oluyor, onu yalnız bırakmıyor ama ilaçların derhal temin edilmesi şart. Bu yüzden biz de bir yardım kampanyası başlattık. İlaçlar çok pahalı, maddi gücümüzü çok aşıyor. Şimdiye kadar birçok insan samimi bir şekilde bize destek oldu. Hayırseverlerin yardımları sayesine inşallah ilaçların parasını toplayacağız” ifadelerinde kullandı. “ALLAH’IN YARDIMI VE HAYIRSEVERLERİN destekleri sayesinde DAMLA ŞİFAYA KAVUŞACAK”2 yıldır genç kadının hastalıkla mücadele ettiğini hatırlatan Emin Badur, “Gelinim 3 defa ameliyat oldu. Teşhis konduğu günden beri biz de büyük bir mücadele içerisindeyiz. Tedavi için gerek Welireg ilacını temin edebilmek için Sakarya Valiliği’nden izin alıp bu kampanyayı başlattık. Maalesef ilaç Türkiye’de yok. Kampanyaya destek olanlar sayesinde ilacın parasının yüzde 28’ini denkleştirdik. Hayırseverlerin destekleriyle inanıyorum ki kısa bir süre içerisinde ne kadar para gerekiyorsa toplayacağız. Ramazan ayının da gelmesiyle birlikte Rabbimin izniyle bağışlar bereketlenecek. Biz ailecek umutluyuz, Allah’ın yardımı ve hayırseverlerin destekleri sayesinde kızım Damla, şifaya kavuşacak” şeklinde konuştu.

Aşırı tuz tüketimi böbrek hasarına yol açabiliyor

17 Mart 2023 at 16:03
14-20 Mart Dünya Tuza Dikkat Haftası nedeniyle açıklamalarda bulunan Nefroloji Uzmanı Dr. Evrim Bozkaya, aşırı tuz tüketiminin başta hipertansiyon ve böbrek hasarı olmak üzere önemli sağlık sorunlarına yol açtığını belirtti. Bozkaya, “Genel adıyla tuz (sodyum-klorür) insan vücudunun temel fizyolojik bir bileşeni ve ihtiyacı olmakla birlikte gıda ile alınan miktarındaki aşırılıklar başta hipertansiyon ve böbrek hasarı olmak üzere önemli sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Tuz milattan önce 2000’li yıllarda daha çok gıda korunması ve yiyeceklere lezzet katması amacıyla insanlık tarihine dahil olmuştur. İlkel çağlarda 1.5 gram /gün gibi düşük düzeyde olan tuz tüketimi öğrenme ile artarak günümüzde değişik toplumlarda değişmekle birlikte ortalama 9-12 gram /gün civarındadır. Dünya çapında tuz alımının kaynakları incelendiğinde yüzde 68 gibi en yüksek oranda hazır işlenmiş gıdalardan alındığı görülmüştür. Fazla tuz tüketiminin nabız basıncı ve sertliğini artırdığı çeşitli araştırmalar ile net olarak anlaşılmış. Tuz kısıtlaması hipertansiyon tedavisindeki yerini almıştır. Daha sonra yapılan çalışmalar aşırı tuz tüketiminin böbrek hastalığı ve kalp damar hastalık riskini artırdığını göstermiştir. Aşırı tuz tüketiminin ayrıca böbrek taşı oluşumu, mide kanseri ve osteoporoz gelişim riskini artırdığı, bronşial hiperreaktiviteye yol açtığı da gösterilmiştir” diye konuştu. Yüksek tuz tüketiminin primer hipertansiyon gelişiminde rol aldığını ifade eden Bozkaya, böbrek hastalarında tansiyon yüksekliğinin en önemli sebeplerden bir tanesi olduğuna dikkati çekti ve şöyle konuştu: “Primer hipertansiyon, benign nefroskleroz gelişiminin temel tetikleyicisidir. Günümüzde kronik böbrek yetmezliğinin, diyabetik nefropatiden sonra en sık sebebi hipertansif böbrek hastalığıdır. Hipertansiyon, böbrek hasarının sebebi olabileceği gibi aynı zamanda önemli bir sonucudur. Tuz, kan basıncından bağımsız olarak da böbrek hasarı oluşturabilir. Tuzun böbrekten atılmasındaki azalma ve tuza cevaben normalden fazla kan basıncı artışı tuz duyarlılığı olarak tanımlanmıştır. Primer hipertansiyonun gelişiminde, böbreklerin tuz atma kapasitesinde ki yetersizlik başlatıcı mekanizma olarak ileri sürülmektedir. Yüksek tuz tüketimi özellikle tuza duyarlı hastalarda hipertansiyon gelişimini daha kolay tetiklemektedir. Yüksek tuz tüketimi yaşla birlikte gelişen hipertansiyon riskini de artırmaktadır” Bir çay kaşığından daha az tuz tüketin, hazır gıdalardan uzak durunDüşük tuzlu diyetin, hipertansiyon tedavisinde ilk yaklaşım olduğunu söyleyen Bozkaya, “Böbrek hastalıkları, bizim için son dönem böbrek yetmezliği ve diyalizle sonlanıyor. Hastalarımızda böbrek yetmezliği gelişmemesi için özellikle polikliniklerimizde kendilerine tavsiye ettiğimiz en önemli şey tuzu azaltmalarıdır. Böbrek, tuzu atmaya çalışırken fazladan çalışıyor ve fazladan güç kaybediyor. Bu nedenden dolayı tansiyon yüksekliği olan, böbrek hastalığı olan hastalarımıza özellikle günlük 6 gramın altında (1 çay kaşığından daha az) tuz tüketimini tavsiye ediyoruz. Bunun için asla yemeklere tuz atmamalarını, hazır paketli gıdalardan uzak durmalarını istiyoruz. Çünkü hazır paket gıdalarda, uzun süre saklanabilmesi için çok fazla tuz kullanılıyor. Bu konuda sağlık otoritelerinin yapacağı kısıtlamalar ve kontroller toplum sağlığını olumlu etkileyecektir. Suyun öneminden daha çok burada tuzu vurguluyoruz. Düşük tuz tüketimi, kalsiyum kanal blokerleri hariç antihipertansif ilaçların etkisini de artırmaktadır. Günümüzdeki veriler ışığında hipertansif bireylerde en fazla 6 gram, normotansif kişilerde 6-12 gram arası tuz kısıtlaması uygun görünmektedir” şeklinde konuştu.

"Türkiye'yi optik lenste üretim merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz”

16 Mart 2023 at 18:02
Markanın online platformu lensfiyat.com'u kurarak istihdama da katkı sunduklarını aktaran Savran, "Kontakt lens pazarındaki Türk markalarını dünyayla tanıştırmayı ve ülkemizi optik lens üretim merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz" dedi.  Renkli kontakt lens markası Labella'nın da kurucu ortağı olan Erdoğan Savran, 2022 yılının ekim ayında Dubai'de gerçekleştirilen Vision Plus Dubai Optik Fuarı'na katıldıklarını belirterek, "Bugüne kadar sadece online kanalımızda 300 binden fazla satış kaydına imza attık. Ülkemizde birçok markanın dağıtımını yapan Savran Luxe Optik olarak yaklaşık 6 yıldır düzenlenen dijital dünyanın enleri yarışmasında geçtiğimiz yıl ödül aldık. Şirketimizin çatısı altında 19 üretici firmayla birlikte çalışıyoruz. Renk ve çeşitlilik açısından zengin bir yelpaze sunuyoruz. Ortadoğu pazarında söz sahibi bir firmayız. Azerbaycan, İran, Libya ve Mısır'da resmi distribütör; Dubai, Irak, Kuveyt, Morocco, Romanya, Şili ve Ürdün'de bayiler aracılığıyla hizmet veriyoruz. Şimdi yeni hedefimiz Avrupa pazarı. Yeni markamızı da dünyaca ünlü konuma getirmek için sabırsızlanıyoruz" ifadelerinde bulundu.  “Yüzde 40 su olan lenslerin satışını gerçekleştiriyoruz”  19 farklı markanın ürünlerinin satışını online olarak gerçekleştirdiklerinin altını çizen Savran, “Doğal ve zarif tam 33 renk tonu seçeneğimizle içeriği yüzde 40 su olan lenslerin satışını gerçekleştiriyoruz. Özel boyama tekniği, hareli ve haresiz seçim alternatiflerimiz mevcut, pürüzsüz ve ince yapısı sayesinde korneayı koruma özellikleri ile önceliğimiz alıcılarımızın göz sağlığıdır" diye konuştu.

❌
❌