Normal görünüm

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.
Bugün — 23 Nisan 2024NTV

Dejeneratif hastalık nedir, neden olur? (Dejeneratif hastalık isimleri)

Tarafından: NTV
23 Nisan 2024 at 11:40
Dejeneratif hastalık nedir, neden olur? (Dejeneratif hastalık isimleri)

Dejeneratif sinir hastalıkları vücudunuzun denge, hareket, konuşma, nefes alma ve kalp fonksiyonu gibi birçok aktivitesini etkiler. Dejeneratif sinir hastalıkları ciddi veya yaşamı tehdit edici olabilir. Peki, dejeneratif hastalık nedir, neden olur?

Dejeneratif hastalık, dokuları veya organları etkileyen ve zamanla giderek kötüleşecek olan dejeneratif hücre değişikliklerine dayanan sürekli bir sürecin sonucudur.Nörodejeneratif hastalıklarda, merkezi sinir sistemi hücreleri nörodejenerasyon yoluyla çalışmayı bırakır veya ölür. Buna bir örnek Alzheimer hastalığıdır. Diğer iki yaygın dejeneratif hastalık grubu, dolaşım sistemini etkileyenler ve neoplastik hastalıklardır. Birçok dejeneratif hastalık mevcuttur ve bazıları yaşlanmayla ilişkilidir. Yaşam tarzı seçimleri (egzersiz veya yeme alışkanlıkları gibi) dejeneratif hastalıkları kötüleştirebilir, ancak bu hastalığa bağlıdır. Bazen bu tür hastalıkların arkasındaki ana veya kısmi neden genetiktir. Bu nedenle bazıları Huntington hastalığı gibi açıkça kalıtsaldır. Bazen sebep virüsler, zehirler veya diğer kimyasallardır.DEJENERATİF HASTALIKLAR NELER? Kronik dejeneratif hastalıklar ise; kronik tiroid (Hashimato hastalığı), kanser, kronik artrit, eklem ve kas ağrıları, Alzheimer, depresyon, fibrokistik meme ve fibromiyalji gibi hastalıklardır.
Dün — 22 Nisan 2024NTV

Akciğer biyopsisinde robotik yöntem

Tarafından: NTV
22 Nisan 2024 at 11:32
Akciğer biyopsisinde robotik yöntem

Tıp dünyasında yeni bir gelişme yaşandı. Amerikalı bir firma, akciğer biyopsisini kolaylaştırarak, tanıyı hızlandıran robotik bir cihaz geliştirdi. Uzmanlar, bu robotik sistemin akciğer cerrahisi ve tedavisinin geleceğinde çok önemli bir role sahip olacağını söylüyor.

Türkiye'nin "aşı üretim üssü" için çalışmalar hızla sürüyor

Tarafından: NTV
22 Nisan 2024 at 06:37
Türkiye'nin

Sağlık Bakanlığı öncülüğünde 50 bin metrekarelik kapalı alanda hizmet verecek Hıfzıssıhha-Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezi'nin ilk etap inşaatı tamamlanma noktasına geldi.

En son 1998'de verem aşısı üreten ve o tarihten sonra aşı üretimine ara veren Türkiye, Covid-19 salgınına karşı TURKOVAC aşısını geliştirerek bu alanda aşı üreten 9 ülkeden biri olmayı başardı. İnşa çalışmaları hızla devam eden, "aşı üretim üssü" olarak planlanan yeni hıfzıssıhha merkezi, çeyrek asır sonra Türkiye'nin bu alanda yeniden söz sahibi olmasına olanak sağlayacak. Ankara Esenboğa Havalimanı yakınlarında 50 bin metrekarelik kapalı alana sahip olacak merkez, aşının yanı sıra bazı genetik ürünlerin AR-GE ve üretim çalışmalarını da yürütecek. İLK ETABIN YIL SONUNA KADAR AÇILMASI HEDEFLENİYOR Akıllı bina teknolojisiyle donatılacak Hıfzıssıhha-Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezi'nin devam eden inşa çalışmaları üç etapta ilerliyor. İlk etabın inşaatı tamamlanma noktasına gelirken, bazı araştırma, üretim laboratuvarlarının yer aldığı bu bölümün yıl sonuna kadar hizmete sokulması hedefleniyor. Merkez inşaatının ikinci etabında ise aşı üretim tesisleri yer alacak. Üçüncü etapta da cihazların satın alınması, montajı ve ruhsatlandırılması işlemleri yapılacak. İLK HEDEF KUDUZ, HEPATİT A VE SUÇİÇEĞİ AŞILARININ TÜRKİYE'DE ÜRETİMİ Sağlık Bakanlığı, yeni Hıfzıssıhha ve Türkiye'de aşı üretim süreçleriyle ilgili bilgi birikimine sahip bilim insanlarıyla, bilgiyi ürüne dönüştürmeyi, bu alanda yerli üretim imkanlarını geliştirerek dışa bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor. Öncelikli olarak çocukluk çağı bağışıklama programındaki kuduz, Hepatit A ve suçiçeği aşılarının teknoloji transferiyle Türkiye'de üretimi planlanıyor. Hıfzıssıhha'nın hizmete girmesinin ardından da 2028 yılı itibarıyla bağışıklama programındaki tüm aşıların Türkiye'de üretilmesi hedefleniyor.
Dünden önceki günNTV

Polen alerjisine dikkat!

Tarafından: NTV
21 Nisan 2024 at 14:46
Polen alerjisine dikkat!

Bahar aylarının gelmesiyle birlikte, havada yoğun olarak bulunan polenler alerjik rahatsızlıkları da tetikliyor.

İmplant tedavisinde vida beynine saplandı: Yanlış tedavi hayatını kararttı

Tarafından: NTV
21 Nisan 2024 at 14:10
İmplant tedavisinde vida beynine saplandı: Yanlış tedavi hayatını kararttı

Bursa'da implant tedavisi sırasında vida çene kemiğine saplanan Ramazan Yılmaz'ın hayatı karardı. Yılmaz'ın hayatı saatler süren ameliyat sonrası normale dönerken, olay ABD'deki dergilere de konu oldu.

Bursa'da yaşayan Ramazan Yılmaz (40), dişlerindeki ağrılar nedeniyle Nilüfer ilçesindeki özel bir kliniğe gitti.
Muayeneyi yapan doktor A.D., Yılmaz'ın dişlerinin sallandığını ve bu yüzden çekilmesi gerektiğini söyledi. Çekilen dişlerin yerine ise implant yapılmasını önerdi.
İddiaya göre; tedavi sırasında çene kemiğini delen diş, Yılmaz'ın kafatasına saplandı. Yılmaz, acılar içinde baygınlık geçirirken Doktor A.D. röntgen çekerek vidanın beyne saplandığını tespit etti ve hastasını özel aracıyla hastaneye bıraktı.
Hastanede çekilen tomografi sonrası gözlerine inanamayan doktorlar, 2 çocuk babası adamı hemen ameliyata aldılar. Saatlerce süren operasyon sonrası hayata tekrar dönen Yılmaz, günlerce taburcu olmayı bekledi.
Yılmaz, kendisine yanlış müdahale yapan diş hekimini aradığında ise ikinci bir şoku yaşadı. Yaptığı ödemenin iadesini isteyen Yılmaz'a doktor tarafından ret cevabı gelince Yılmaz, yargının yolunu tuttu. Başına gelenleri anlatan Yılmaz, "Dişlerimde oluşan rahatsızlık sonrası Nilüfer'de bulunan özel bir diş kliniğine gittim. Orada yapılan incelemeler sonucunda kemik yapımın ince olduğunu, dişlerimin sallandığını ve implant yapılmasını yönünde işlem olacağı hakkında bilgi aldım. Doktor bana kendisinin 24 yıllık hekim olduğunu ve bu alanda uzman olduğunu söyledi. Biz de kendisine güvenerek bu işi ona bıraktık" dedi.
Kendisini uyarmasına rağmen dinlemediğini ifade eden Yılmaz, "Daha sonra dişlerimi çekip, aynı gün implant uygulaması yaparken, işlemde kullandığı cihazın bozuk olduğunu sekreterine söyledi. Bu kez de işlemi eliyle yapmaya başladı. Vidayı yerleştirmeye çalışırken, aşırı yüklendiğini fark ettim. Bunu kendisine söyledim, kemik sesi geldiğini ifade ettim. Fakat bu kez de bana bunun normal olduğunu söyledi. Ama vidayı zorlarken, vida çene kemiğimi delip göz duvarının arkasından beyin omurilik sıvısının olduğu bölgeye saplandı. Ben acıdan dolayı bağırınca röntgen çektirdi" dedi
Doktorun kendisini hastaneye bırakıp kaçtığını iddia eden Yılmaz, "Durumun ciddiyetini anlayınca beni Uludağ Üniversitesi Hastanesinin Acil bölümüne getirip gitti. Burada yapılan inceleme sonrası vidanın beyin omurilik sıvısının olduğu yere saplandığı görüldü. Daha sonra uzman hekimler bir araya gelip, ameliyat için karar aldılar. Ameliyat öncesi bana hayatımı kaybedebileceğimi söylediler. Ben artık çocuklarımla helalleşip vedalaştım. Çok şükür ameliyattan sağ salim çıktım. Bu süreçlerde diş hekimi hiç bir zaman yanımda olup mağduriyetimi gidermedi, hatta ödediğim ücreti dahi geri iade etmedi. Üstüne üstelik benimle dalga geçer gibi konuştu. Bunların hepsi belgeli. Ben yetkililerden devlet büyüklerimizden bu konuyla ilgilenilmesini istiyorum. Benim iki çocuğum var. Bana bir şey olsaydı bunların hesabını kim verecekti ? Şimdi dava sürecine girdik. Kendisinden şikayetçi oldum" diye konuştu.
Öte yandan, kendisine yönelik suçlamalara daire konuşan doktor A.D., "Tıbbi bir komplikasyondan dolayı böyle bir olay gerçekleşti. Kendisi benimle ilgili bu konuda yasal yollara başvuru yaptı, fakat benim böyle bir tavrım olmadı" ifadelerini kullandı.
Yılmaz'ı sağlığına kavuşturan doktorların başarılı ameliyatı, Amerika'da literatüre girip dergilere konu oldu

Beşinci hastalık nedir, belirtileri neler? Beşinci hastalık bulaşma yolları

Tarafından: NTV
21 Nisan 2024 at 11:40
Beşinci hastalık nedir, belirtileri neler? Beşinci hastalık bulaşma yolları

Çeşitli bulaşıcı hastalıklarla karıştırılabilen beşinci hastalık, sıklıkla 5-15 yaş arası çocuklarda görülüyor. Yanaklarda oluşan döküntülerden dolayı "tokatlanmış yanak sendromu" adıyla da bilinen beşinci hastalık çeşitli belirtilerle kendisini gösteriyor. Peki, beşinci hastalık nedir, belirtileri neler?

Parvovirüs ‌B19 virüsü yani beşinci hastalık, kişiden kişiye solunum ya da damlacık yoluyla geçerek bulaşır. Yanaklarda oluşan döküntüden dolayı "tokatlanmış yanak sendromu" diye de anılır. Genelde damlacık yolu ile bulaşsa da kan ürünleri ve vertikal olarak anneden fetüse bulaşabilen çok bulaşıcı bir virüstür. Yanaklarda döküntü başladığı zamanda artık bulaşıcı değildir. İnkübasyon süresi 2-3 haftadır.Ellerde ve ayaklarda eklemler tutulabilir, buna "eldiven çorap sendromu" denir. Alyuvar ve akyuvarların öncü hücrelerinin çoğalmasını engelleyerek aplastik anemiye veya nötropeniye neden olabilir.BEŞİNCİ HASTALIK BELİRTİLERİ NELER? Beşinci hastalık sıklıkla hiçbir hastalık belirtisi göstermeksizin ya da hafif hastalık belirtileriyle veya ateş, lenf bezlerinde şişkinlik, baş ağrısı ve huzursuzluk belirtilerinin görüldüğü hafif bir gribal enfeksiyon gibi seyretmektedir. Beşinci hastalığın ilk döküntü oluşma evresinde bulaşıcılık ihtimali yüksektir ancak döküntülerin azalması ile birlikte bulaşıcı olma ihtimali de giderek azalır.BEŞİNCİ HASTALIKTAN KORUNMA YOLLARI Parvovirüs enfeksiyonuna karşı bir aşı tedavisi bulunmamaktadır fakat enfeksiyonun oluşmaması için şu yöntemlerden yararlanılabilir: Ellerin sık sık sabun ve su ile yıkamak Enfekte olma ihtimali olan kişilerle yakın temastan kaçınmak Hapşırma veya öksürme esnasında ağzı kapatmak Buruna, ağza veya gözlere dokunmaktan kaçınmak

Uzmanlar uyardı: "Bir sonraki pandemi grip virüsünden kaynaklanacak"

Tarafından: NTV
20 Nisan 2024 at 16:58
Uzmanlar uyardı:

Bilim insanlarına göre "grip virüsü", yakın gelecekte yeni bir salgını tetikleme olasılığı en yüksek patojen. Bilim insanlarının yüzde 57'si grip virüsünün bir sonraki pandemiyi tetikleyeceğini düşünürken, yüzde 21'i henüz tanımlanmamış bir virüs olan "Hastalık X" ihtimaline ağırlık veriyor. Lassa, Nipah, Ebola ve Zika virüsleri gibi diğer ölümcül virüsler ise, bilim insanlarının yalnızca yüzde 1 ila yüzde 2'si tarafından bir sonraki pandeminin olası kaynağı olarak değerlendiriliyor.

Uluslararası bir araştırmada bilim insanlarının yüzde 57'si "bir grip virüsü" türünün, bir sonraki ölümcül pandeminin nedeni olacağını düşünüyor. Çalışmayı yürüten Köln Üniversitesi'nden Jon Salmanton-García, gribin dünyanın en büyük pandemi tehdidi olduğu inancının, gribin sürekli geliştiğini ve mutasyona uğradığını gösteren uzun vadeli araştırmalara dayandığını söyledi. Garcia, "Her kış grip virüsü ortaya çıkar. Bu salgınları küçük salgınlar olarak tanımlayabilirsiniz. Yeterince öldürücü olmadığı için az ya da çok kontrol altındalar; ancak bu durum sonsuza kadar böyle kalmayacak" diye konuştu.GRİPTEN SONRA EN YÜKSEK OLASILIK: "HASTALIK X" Araştırmaya katılan uzmanların yüzde 21'ine göre, gripten sonra pandeminin bir sonraki en olası nedeni, bilim tarafından hala bilinmeyen ve "Hastalık X" olarak adlandırılan bir virüs olabilir. Bu bilim insanları bir sonraki salgının, tıpkı Covid-19'un nedeni olan Sars-CoV-2 virüsü gibi bir anda ortaya çıkacak, henüz tanımlanamayan bir mikroorganizmadan kaynaklanacağına inanıyor. Lassa, Nipah, Ebola ve Zika virüsleri gibi diğer ölümcül virüsler, bilim insanlarının yalnızca yüzde 1 ila yüzde 2'si tarafından ciddi küresel tehdit olarak değerlendirildi.

Emine Erdoğan: Türkiye tamamlayıcı tıpta cazibe merkezi olacak

Tarafından: NTV
19 Nisan 2024 at 21:20
Emine Erdoğan: Türkiye tamamlayıcı tıpta cazibe merkezi olacak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Türkiye'nin tamamlayıcı tıpta dünya için cazibe merkezi olacağını ifade etti. Emine Erdoğan, topraklarının zengin şifa birikiminin, Sağlık Bakanlığınca patenti alınan "Anadolu Tıbbı" markası altında daha da geliştirilerek insanlığın istifadesine sunulacak olmasının ümit verici bir gelişme olduğunu dile getirdi.

Emine Erdoğan, İstanbul'da bir otelde Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ev sahipliğinde düzenlenen "DSÖ-Bitkisel İlaçlar İçin Düzenleyici İşbirliği Ağı (IRCH) 15. Yıllık Toplantısı" ile "Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Kılavuz ve Strateji Geliştirme Çalıştayı"nda yaptığı konuşmada, Türkiye'den ve dünyanın farklı yerlerinden gelen bilim insanları ile buluşmaktan büyük memnuniyet duyduğunu söyledi. Sağlığı korumanın ve hastalıklardan arınmanın, var olduğu günden bu yana insanlığın ortak derdi olduğunu dile getiren Erdoğan, bu yolda birbirine eklenerek kar topu gibi büyüyen tecrübelerin insanlık tarihinin tüm birikiminden izler taşıdığını belirtti. Erdoğan, sahip oldukları bu hazinenin, Doğu'nun ve Batı'nın, geleneksel ve modernin ahenk içinde yoğrulmasının eşsiz bir sembolü olduğunu kaydederek, "Yüzyıllar boyunca hekimler, 'Biz insanı en güzel biçimde yarattık.' ayetikerimesinin bir tezahürü olarak, kutsal kabul edilen sağlığı korumak ve bu uğurda tedavi yöntemleri geliştirmek için tabiatı incelemiş, yaratılan her şeyi hikmet nazarıyla satır satır okumuştur. Şifanın arandığı en kadim kaynaklardan biri hiç şüphesiz hala keşfedilmemiş sayısız türü bünyesinde barındıran bitkiler alemidir. Bugün fitoterapi olarak bilinen bitkilerle tedavi, bilimsel geçerliliği olan, kanıta dayalı bir tedavi yöntemi halini almıştır." diye konuştu. "SAYISIZ ALİMİN KEŞİFLERİ VE KALEME ALDIKLARI ESERLER KEŞFEDİLMEYİ BEKLEMEKTEDİR" Bugün birçok hastalığın tedavisinde bitkilerden elde edilen ilaçlar kullanıldığını bildiklerine dikkati çeken Erdoğan, "Anadolu toprakları, sahip olduğu 3 bini endemik, toplam 12 bin bitki türüyle bitkilerle tedavi alanında müstesna bir yere sahiptir. Sadece bitki çeşitliliği açısından değil, üzerinde birçok önemli hekim ve bilim insanının yaşamış olması hasebiyle de Anadolu toprakları kadim tıp kaynakları açısından önemli bir konumdadır. Razi'den İbn Sina'ya, Hipokrat'tan Galen'e sayısız alimin keşifleri ve kaleme aldıkları eserler hala bilim insanlarımız tarafından keşfedilmeyi beklemektedir." ifadelerini kullandı. Emine Erdoğan, buna bir örnek olarak, geçen yıllarda tercümesini gerçekleştirdikleri "Kitabül Cemi Fil Edviyetül Müfrede" kitabından bahsetmek istediğini aktararak, şöyle devam etti: "13. yüzyılda yaşayan ve botanik biliminin kurucusu olarak kabul edilen İbnü'l Baytar'ın bu değerli eserinin ne yazık ki Türkçe tercümesi bulunmuyordu. 19. yüzyılda Batılı bilim insanları tarafından önemi fark edilerek çeşitli dillere çevrilmiş olan bu eseri Türkçeye kazandırmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ancak elbette yeterli görmüyoruz. Ülkemizin bu anlamda büyük bir potansiyeli ve mirası var. Bu mirasın modern bilimin süzgecinden geçerek günümüze kazandırılmasının, insan hayatına eşsiz bir katkı sunacağı kanaatindeyim." Tıp alanında miras aldıkları bu köklü geçmişe sahip çıkmayı, milli ve vicdani bir sorumluluk olarak gördüklerine işaret eden Erdoğan, bu nedenle yürüttükleri çalışmaların bu sorumluluk duygusunun bir sonucu olduğunu söyledi. Emine Erdoğan, hastalıklarla mücadelenin, biçim değiştirse de her dönem insanlığın temel uğraş konularından biri olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: "Teknolojinin gelişmesiyle teşhiste katedilen mesafenin önemini yadsıyamayız. Ancak diğer taraftan artan kronik hastalıklar ve aşırı ilaç kullanımı tüm dünyada sağlık politikalarını yeniden gözden geçirmenin zorunlu olduğu kanısını güçlendirmiştir. Bu noktada DSÖ geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinin ülkelerin sağlık sistemlerine dahil edilmesini teşvik etmektedir." Tarihi öğretilerin gün yüzüne çıkarılıp modern uygulamalara entegrasyonunda üzerlerine düşeni yerine getirmek için 2012 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları (GETAT) Dairesi Başkanlığı kurulduğunu aktaran Erdoğan, gerekli mevzuat düzenlemesi yapıldığını vurguladı. "SAYISIZ ALİMİN KEŞİFLERİ VE KALEME ALDIKLARI ESERLER KEŞFEDİLMEYİ BEKLEMEKTEDİR" Emine Erdoğan, 2014 yılında yürürlüğe giren Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği'nin bu çerçevede önemli bir adım olduğundan bahsederek, şunları söyledi: "Bu sayede Sağlık Bakanlığı öncülüğünde, birçok üniversitede GETAT eğitim ve uygulama merkezleri açıldı. Ancak GETAT uygulamalarının bilimsel ve akademik bir zeminde yürütülmesi son derece önemli. Bu minvalde geçtiğimiz aylarda ülkemizin saygın araştırma kuruluşlarından biri olan TÜBİTAK Başkanlığımız tarafından geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın araştırılmasına yönelik proje çağrısına çıkıldı. Akademik çalışmaların ve bilim insanlarının GETAT uygulamalarına gösterdiği ilginin son derece önemli olduğunu düşünüyorum." Bu sayede Türkiye'nin GETAT uygulamalarında önde gelen ülkelerden biri ve tüm dünya için bir cazibe merkezi olacağına emin olduğunu vurgulayan Erdoğan, topraklarının zengin şifa birikiminin, Sağlık Bakanlığınca patenti alınan "Anadolu Tıbbı" markası altında daha da geliştirilerek insanlığın istifadesine sunulacak olmasının ümit verici bir gelişme olduğunu dile getirdi. Emine Erdoğan, başta Sağlık Bakanlığı ve DSÖ olmak üzere organizasyonda emeği geçenlere ve katılımcılara katkıları için teşekkür etti. Hz. Muhammed'in "Sağlık, vücutları sağlam insanların başına konmuş bir taçtır. Onu ancak hastaların gözü görür." hadis-i şerifini aktaran Erdoğan, "Hastalığın değil, şifanın merkeze alındığı, geleneğin hak ettiği itibara yeniden kavuşarak hayatımıza hikmeti ve şefkati kazandırdığı bir dünyayı, hep birlikte inşa edebilmeyi diliyorum." şeklinde konuştu. Emine Erdoğan, katılımcılarla aile fotoğrafı çektirdi Emine Erdoğan, programa katılan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sağlık Bakan Yardımcısı Huzeyfe Yılmaz, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. İhsan Ateş, DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Dr. Hans Kluge, DSÖ Geleneksel, Tamamlayıcı ve Entegratif Tıp Birimi Sorumlusu/ DSÖ-IRCH Sekreterya Grup Başkanı Dr. Kim Sungchol ve DSÖ-IRCH Sekreterya Grup Başkan Yardımcısı Dr. Charles Wu ile aile fotoğrafı çektirdi. Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu (TÜMATA) tarafından mini konser verilen programda, çalıştayla ilgili tanıtım videosu izletildi. Programda, Sağlık Bakanı Koca ve DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Dr. Kluge konuşma yaptı. Konuşmaların ardından, Sağlık Bakanı Koca, Emine Erdoğan'a geleneksel tıbbın simgesi olan "Hayat Ağacı"nı hediye olarak takdim etti. Emine Erdoğan daha sonrasında beraberindekilerle Sağlık Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan "Anadolu'da Tıbbın Tarihi" sergisini ziyaret etti. Sergide, geleneksel tıp yöntemlerinin yer aldığı kitaplar ve bitkiler tanıtılıyor.

Bakan Koca açıkladı: MHRS’deki sorunların çözümü için yeni kararlar

Tarafından: NTV
19 Nisan 2024 at 14:37
Bakan Koca açıkladı: MHRS’deki sorunların çözümü için yeni kararlar

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Merkezi Hekim Randevu Sistemi'ndeki (MHRS) sorunların çözümüne ilişkin alınan yeni kararları duyurdu. Gelemeyeceği randevuları iptal etmeyen hastalar durumun ilkinde 15 gün içerisinde aynı branşa randevu alamayacak. Aynı şekilde randevusuna ikinci kez gelmediğinde 15 gün içerisinde tüm branşlardan randevu alamayacak. Bakan Koca, randevu iptal süresinin de sınırlandırıldığını duyurdu.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden alınan hastane randevularına ilişkin yeni düzeni duyurdu. MHRS’deki sorunları temel faktörleriyle ele aldıklarını ifade eden Bakan Koca, "Randevu sorununa karşı hem vatandaşlarımızı hem de hekimlerimizi memnun edecek bir çözüm oluşturduk." dedi. Öncelikle iptal edilmeyen randevulardan kaynaklanan, kullanılamayan kapasiteyi diğer vatandaşların kullanımına açacaklarını belirten Bakan Koca, "Gelemeyeceği randevuyu iptal etmeyen vatandaşlarımız söz konusu durumun ilkinde 15 gün içerisinde aynı branşa randevu alamayacak. Aynı şekilde randevusuna ikinci kez gelmediğinde 15 gün içerisinde tüm branşlardan randevu alamayacak." ifadelerini kullandı. RANDEVU İPTAL SÜRESİNDE DEĞİŞİKLİK Son dakika iptalleri nedeniyle atıl kapasite oluşmaması için randevu iptal süresini, en geç bir önceki gün saat 23.59’la sınırlandırdıklarını da dile getiren Bakan Koca, "İptal edilen randevular yerine, muayene saatinden 1 saat öncesine kadar yeni randevu verebileceğiz. Böylelikle daha fazla hastamızın randevu almasını ve kapasitenin verimli kullanılmasını sağlamış olacağız." dedi.

Bilim insanları beyinde mikroplastik buldu

Tarafından: NTV
18 Nisan 2024 at 11:01
Bilim insanları beyinde mikroplastik buldu

Bilim insanları insanların safra taşlarında ve farelerin beyinlerinde mikroplastik buldu. Uzmanlar mikroplastiklerin yok olmayacağı, yalnızca parçalanıp küçüleceği konusunda uyarıyor.

Mikroplastikler artık soluduğumuz hava, içtiğimiz su ve yediğimiz yiyecekler dahil her yere yayıldı. Yeni bir araştırmaya göre, bu küçük parçacıkların beyne ve diğer organlara bile sızabileceği ortaya çıktı. Araştırma süresince sağlıklı fareler dört ila sekiz hafta gibi nispeten kısa bir süre boyunca mikroplastik içeren besinlere maruz bırakıldı. Bilim insanları, bu maddelerin hayvanların karaciğerlerinde, böbreklerinde ve beyinlerinde hasara neden olabileceğini buldu. Bir diğer araştırma ise mikroplastiklerin insanların safra keselerinde bulunduğunu, bunların safra taşı oluşumuna katkıda bulunduğunu, bunun da pankreatite ve pankreas kanseri riskinin artmasına neden olabileceğini ortaya çıkardı.

KÜÇÜK MİKROPLASTİKLER DAHA RAHAT YAYILIYOR Daha küçük mikroplastik içenlerin safra taşları, daha büyük içenlere göre önemli ölçüde daha ağırdı; bu da, daha küçük mikroplastiklerin organlara daha kolay nüfuz ettiğini gösteriyor. Bu yeni çalışmalar mikroplastiklerin gıdalardan vücuttaki birçok organa ne kadar hızlı bir şekilde ulaşabildiğini gösterdiği için çok önemli. Bilim insanları mikroplastiklerin sağlığımızı etkileyebileceği tüm yolları araştırmaya devam ediyor. Son bulgulara göre mikroplastikler kanser ve hatta demans riskinin artması da dahil olmak üzere birçok olumsuz etkiye neden olabiliyor. Uzmanlar vücudumuzda biriken mikroplastiklerden asla kurtulamayacağımızdan şüpheleniyor.

Yaz gelmeden sivrisinekler geldi

Tarafından: NTV
18 Nisan 2024 at 10:44
Yaz gelmeden sivrisinekler geldi

Sıcaklıkların erken gelmesiyle İstanbul'da sivrisinekler yaz gelmeden ortaya çıktı. Bu durum beraberinde bazı hastalıkları da getirebiliyor.

Hastane randevusuna gitmeyene ek tedbir yolda | Bakan Koca: Hastadan "randevuma geleceğim" onayı alınacak

Tarafından: NTV
17 Nisan 2024 at 14:06
Hastane randevusuna gitmeyene ek tedbir yolda | Bakan Koca: Hastadan

Devlet hastanelerinden aldığı randevulara gitmeyenlere karşı yeni tedbirler yolda.. Hastalardan randevularından bir gün önce onay alınacak. Onay verdiği halde randevusuna gitmeyenler aynı branşta hiçbir sağlık kurumuna 15 gün boyunca müracaat edemeyecek.

Ahmet Örsoğlu / NTV Ankara

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, hastane randevularına gitmeyenler için yeni önlemler getirileceğini açıkladı.

Devlet hastaneleri randevularına "onay" uygulaması getirileceğini belirten Bakan Koca şöyle konuştu:

"25 milyon tekil vatandaş, 81 milyon randevusunu son dakikalarda iptal etmiştir. Bu boşluklara yeni randevu veremediğimiz için 17 milyon randevu kapasitesi atıl kalıyor. Atıl kapasiteyi kullanabilmek için 'randevuma geleceğim' onayı alacağız. Randevu sahipleri randevudan önceki gün 23.59’a kadar onay verecek. Onaylanmamış randevular için yerine, bir başkasına randevu vereceğiz."

"ONAYLAYIP GİTMEYEN 15 GÜN HİÇBİR BRANŞTA RANDEVU ALAMAYACAK"

Daha önce randevusuna gelmeyenler 15 gün boyunca aynı branşta yeni randevu alamıyordu şimdi ise bu yaptırımda kapsam genişleyecek.

Koca, "Yakında devreye girecek yöntemle ikinci kez randevusuna gelmeyenler 15 günlük zaman dilimi için tüm branşlardan randevu alamayacak. Buradan başlıyoruz, uygulama ilerledikçe ilave tedbirler almaya da devam edeceğiz." dedi.

YERLİ İNSÜLİN SENSÖRÜ YOLDA Bakan Koca, yerli insülin sensörü üretiminde önemli yol katedildiğini de söyledi.

Koca, "Diyabetli bütün vatandaşlarımıza sensörü ücretsiz vermek istiyoruz. Sensörü yerlileştirmeye başladık, seri üretim hazırlığı yapılıyor. Yasal izin ve belgelerini de aldıktan sonra, önümüzdeki 6-7 hafta içerisinde klinikte kullanımına başlamak istiyoruz. Geliştirdiğimiz sensör, değer bazında yüzde 90 yerli olacak." diye konuştu.

Yunanistan'da 24 saat sürecek grev hayatı durma noktasına getirdi

Tarafından: NTV
17 Nisan 2024 at 14:23
Yunanistan'da 24 saat sürecek grev hayatı durma noktasına getirdi

Yunanistan'ın en büyük işçi sendikası ülke genelinde işçileri 24 saat sürmesi planlanan greve çağırdı. Bugün başlayan grev deniz ve kara ulaşımını felç etti. Atina'nın merkezinde toplanan insanlar işçi hakları için protesto gösterisi düzenledi. Ulaşım sektöründen sağlık sektörüne kadar ülkenin temel altyapı sistemini temsil eden ciddi bir kesiminin greve gitmesi ülke genelinde hizmetleri aksatıyor.

Yunanistan'ın en büyük işçi sendikası tarafından düzenlenen grev başkent Atina ve çevre şehirlerdeki toplu taşıma hizmetlerini durdurdu.
Yunanistan Genel İşçi Konfederasyonu (GSEE) grevleri, on yıldan uzun bir süre önce yaşanan ciddi mali kriz sırasında iptal edilen işçi haklarının geri getirilmesi için baskı yapmak amacıyla düzenlendi.
Yüzlerce protestocu bugün yapılması planlanan gösteriye katılmak üzere Atina'nın merkezinde toplandı.
Demiryolu işçileri, denizciler ve toplu taşıma şoförleri tarafından düzenlenen ve çeşitli sendikalar tarafından desteklenen grev, daha yüksek ücretler, iyileştirilmiş çalışma koşulları ve başta sağlık hizmetleri olmak üzere kamu hizmetlerine daha fazla fon sağlanmasını talep ediyor.
Ayrıca 24 saatlik grev, devlet tarafından işletilen bazı hastanelerin acil durum seviyesinde çalışmasına neden oldu. Kamu hastanesi doktorları da sağlık hizmetlerine ek fon sağlanması yönünde çağrıda bulunuyor.
Yunanistan, bir dizi uluslararası kurtarma paketi ve 2010-2018 krizi sırasında yaşanan şiddetli durgunluğun ardından güçlü ekonomik büyümeye ve yatırım yapılabilir devlet tahvili notuna geri döndü.
Ancak sendikalar, kurtarma paketi döneminde geçici bir önlem olarak kaldırılan birçok işçi hakkının iade edilmediğini savunuyor.

Hastane randevusuna gitmeyene ek tedbir | Bakan Koca: Hastadan "Randevuma geleceğim" onayı alınacak

Tarafından: NTV
17 Nisan 2024 at 14:06
Hastane randevusuna gitmeyene ek tedbir | Bakan Koca: Hastadan

Devlet hastanelerinden aldığı randevulara gitmeyenlere karşı yeni tedbirler yolda.. Hastalardan randevularından bir gün önce onay alınacak. Onay verdiği halde randevusuna gitmeyenler aynı branşta hiçbir sağlık kurumuna 15 gün boyunca müracaat edemeyecek.

Ahmet Örsoğlu / NTV Ankara

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, hastane randevularına gitmeyenler için yeni önlemler getirileceğini açıkladı.

Devlet hastaneleri randevularına "onay" uygulaması getirileceğini belirten Bakan Koca şöyle konuştu:

"25 milyon tekil vatandaş, 81 milyon randevusunu son dakikalarda iptal etmiştir. Bu boşluklara yeni randevu veremediğimiz için 17 milyon randevu kapasitesi atıl kalıyor. Atıl kapasiteyi kullanabilmek için 'randevuma geleceğim' onayı alacağız. Randevu sahipleri randevudan önceki gün 23.59’a kadar onay verecek. Onaylanmamış randevular için yerine, bir başkasına randevu vereceğiz."

"ONAYLAYIP GİTMEYEN 15 GÜN HİÇBİR BRANŞTA RANDEVU ALAMAYACAK"

Daha önce randevusuna gelmeyenler 15 gün boyunca aynı branşta yeni randevu alamıyordu şimdi ise bu yaptırımda kapsam genişleyecek.

Koca, "Yakında devreye girecek yöntemle ikinci kez randevusuna gelmeyenler 15 günlük zaman dilimi için tüm branşlardan randevu alamayacak. Buradan başlıyoruz, uygulama ilerledikçe ilave tedbirler almaya da devam edeceğiz." dedi.

YERLİ İNSÜLİN SENSÖRÜ YOLDA Bakan Koca, yerli insülin sensörü üretiminde önemli yol katedildiğini de söyledi.

Koca, "Diyabetli bütün vatandaşlarımıza sensörü ücretsiz vermek istiyoruz. Sensörü yerlileştirmeye başladık, seri üretim hazırlığı yapılıyor. Yasal izin ve belgelerini de aldıktan sonra, önümüzdeki 6-7 hafta içerisinde klinikte kullanımına başlamak istiyoruz. Geliştirdiğimiz sensör, değer bazında yüzde 90 yerli olacak." diye konuştu.

Hemofili nedir, belirtileri neler? Dünya Hemofili Günü tarihi

Tarafından: NTV
17 Nisan 2024 at 11:52
Hemofili nedir, belirtileri neler? Dünya Hemofili Günü tarihi

Dünya Hemofili Günü 1989 yılında, Dünya Hemofili Federasyonu tarafından kurucusu Frank Schnabel'in doğum günü onuruna 17 Nisan'da kutlanmaya başlanmıştır. Her yıl hemofili ve diğer kalıtsal kanama bozuklukları hakkındaki farkındalığı artırmak için dünya çapında kutlanmaktadır. Peki,

Hemofili çoğunlukla genetik geçiş gösteren, vücutta kanın pıhtılaşma sisteminde rol alan ve pıhtılaşma faktörleri olarak adlandırılan proteinlerin eksikliği veya yokluğu nedeniyle ortaya çıkan, pıhtılaşma bozukluğu yaratan ve X kromozomundaki çekinik bir gen ile taşınan bir tür kanın pıhtılaşamaması hastalığıdır. Kanın vücutta dolaşmasını sağlayan kan damarları atar, toplar ve kılcal damarlardan oluşur. Bu damarlar tiplerinden herhangi birinde hasar meydana gelmesi durumunda iç kanama meydana gelebilir. Normal şartlarda kan damarı hasar gördükten hemen sonra travmanın damar üzerine etkisiyle damar duvarı kasılır ve "Trombosit" adı verilen kan hücreleri devreye girerek hasarlı bölgede "Trombosit Tıkacı" adı verilen geçici bir tıkaç oluşturur. Damardaki yırtılma küçükse, bu tıkaç kan kaybını tek başına durdurabilir, fakat delik büyükse kanamayı durdurmak için Trombosit tıkacına ek olarak kanın pıhtılaşması da gerekmektedir. Bu aşamada, pıhtılaşma faktörlerine ihtiyaç vardır. Pıhtılaşma faktörlerinin devreye girmesiyle oluşan Fibrin İplikçikleri, Trombositleri, kan hücrelerini ve plazmayı da içine alarak kan pıhtısını oluşturur.Hemofili'de ise yeterince güçlü bir kan pıhtısı oluşamamaktadır. Bu nedenle bir Hemofili hastasında vücut içi veya vücut dışı ciddi bir travma meydana gelirse, hastaya genellikle pıhtılaşmanın sağlanması için tıbbi müdahale gerekir. Hemofili hastalarının kanamaları normal bir insandan daha hızlı kanamaz, fakat kan kaybının süresi uzundur.HEMOFİLİ BELİRTİLERİ NELER? Bazı çocuklarda doğumdan hemen sonra belirtiler ortaya çıkarken (örneğin sünnet sırasında aşırı kan kaybı), hafif hemofili hastalarında belirtiler daha geç ortaya çıkar (yaralanma veya ameliyat sonrasında normalden fazla kanama). Zaman zaman kolaylaştırıcı bir faktör olmaksızın da kanama görülebilir. Bu tür kanamalar genellikle eklemlerde olur. En sık etkilenen eklemler ayak bilekleri, dizler ve dirseklerdir. Eklem içi kanama; ağrı, şişlik, sertlik ve eklem hareket kısıtlılığına yol açabilir. Zamanla, eklemde tekrarlayan kanamalar hasara neden olabilir. Hastalarda eklem dışı kanama bulguları da görülebilir. Dışkı ve idrarda kan kayıpları, karın içi kanama ve karın ağrısı, kas içine kanama sonucu morluklar bunların en önemlileridir.

Beypazarı Soda'dan İsviçre'deki kararla ilgili ilk açıklama

Tarafından: NTV
17 Nisan 2024 at 11:50
Beypazarı Soda'dan İsviçre'deki kararla ilgili ilk açıklama

İsviçre Federal Gıda Güvenliği ve Veterinerlik Bürosu Türkiye'de üretilen bir maden suyuna ilişkin dikkat çekici bir karar aldı. Maden suyunun yüksek miktarda bor içermesi nedeniyle satışının yasaklanması istendi. Üretici firma ise iddiaları yalanladı.

Beypazarı Maden Suyu'nu üreten firmadan yapılan açıklamada içme suyu için bor değerinin dünya sağlık örgütü tarafından litrede 2,4 miligram, Avrupa Birliği tarafından ise litrede 1 miligram olarak belirlendiği vurgulandı.

Firma açıklamasında ürünlerinin Dünya Sağlık Örgütü ve Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı tarafından belirlenen parametrelere uygun değerler içinde olduğu belirtildi.

İsviçre Federal Gıda Güvenliği ve Veterinerlik Bürosu'nun yaptığı denetimlerde maden sularında litrede 2 miligram bor tespit edildiği,, bu miktarın da hamilelerde çocuk gelişimini olumsuz etkilediği iddia edilmişti. 

Yurt geneli için çöl tozu uyarısı: Kaç gün sürecek?

Tarafından: NTV
17 Nisan 2024 at 11:39
Yurt geneli için çöl tozu uyarısı: Kaç gün sürecek?

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, "Bugün itibarıyla Türkiye'nin batısından etkili olmaya başlayacak çöl tozu, perşembe tüm Türkiye'de etkisini gösterecek." dedi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, çöl tozlarının her yıl rüzgarla birlikte bahar aylarında Anadolu'ya ulaştığını söyledi. Çöl tozunun demir içerdiğini belirten Tek, yağışla birlikte yeryüzüne inen tozun bitki, toprak ve su kaynakları için önemli işlev gördüğünü anlattı. Tek, Türkiye'nin genellikle Afrika ve Ortadoğu kaynaklı çöl tozlarından etkilendiğini vurgulayarak, "Ülkemizde özellikle bu dönemde çöl tozu daha yoğun olarak gerçekleşmektedir." dedi.

"CUMADAN İTİBAREN ETKİSİNİ KAYBEDECEK" Türkiye'nin Afrika'dan gelen çöl tozunun etkisi altını girdiğini aktaran Tek, "Bugünden itibaren yurdumuza gelen çöl tozunun etkisi hafta sonuna kadar devam edecek. Bugün itibarıyla Türkiye'nin batısından etkili olmaya başlayacak çöl tozu perşembe tüm Türkiye'de etkisini gösterecek. Cumadan itibaren etkisini kaybedecek çöl tozu hafta sonuyla birlikte ülkemizi terk edecek." diye konuştu. Tek, yarın özellikle Akdeniz, İç Anadolu ve Marmara'da çöl tozunun etkili olacağını kaydederek, şöyle devam etti: "Trakya Bölgesi ve Ege'nin kuzey kesimleri yarın alacağı yağışla tozun etkisini biraz kaybedecek. Ayrıca cumartesi Orta Akdeniz'den bir yağış sistemi geliyor. Marmara, Ege, İç Anadolu, Akdeniz'in batısı, batı ve orta Karadeniz'de yağışlı sistem etkili olacak. Çöl tozu çamurlu yağmura yol açabilir. Ayrıca çöl tozunun etkili olduğu bu günlerde gökyüzü daha kızıl olacak." "ASTIM VE ÜST SOLUNUM YOLU SIKINTILARI OLANLAR BU GÜNLERDE DİKKATLİ OLMALI" Adil Tek, çöl tozu nedeniyle hava kalitesinin bu dönemde düşeceğini dile getirdi. Yoğun ve uzun süreli toza maruz kalmanın insanları olumsuz yönde etkilediğini belirten Tek, "Türkiye'deki vatandaşlar sürekli toza maruz kalmıyor. Bu nedenle toza karşı daha hassaslar. Yaşlılar, çocuklar, rahatsızlığı olanlar tozdan daha fazla bu nedenle etkileniyor. Toza uzun süre maruz kalmak insanların sağlığını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Ayrıca astım ve üst solunum yolu sıkıntıları olanlar bu günlerde dikkatli olmalı. Sağlığımıza bu günlerde dikkat edelim." değerlendirmesinde bulundu.

Bilim insanları kana susamış "vampir bakteriler" keşfetti

Tarafından: NTV
17 Nisan 2024 at 09:40
Bilim insanları kana susamış

Yeni bir çalışma, bulaşıcı bakterilerin tıpkı köpekbalıkları gibi kana yöneldiğini ortaya çıkardı. Salmonella ve E. coli gibi bakteriler çok küçük miktarlarda da olsa kanı tespit edip kana doğru yönelebiliyor. Bu da bazen bağırsak hastalığı olan kişilerde sepsis yani kan zehirlenmesi nedeniyle ölüme neden olabiliyor.

Dünyanın ölümcül bakterilerinin insan kanını arayıp beslendiği keşfedildi. Washington Eyalet Üniversitesi'ndeki (WSU) araştırmacılar, gıda kaynaklı hastalıklara neden olan Salmonella ve E. coli gibi bakteriler arasında "bakteriyel vampirizm" adı verilen yeni bir özelliği ortaya çıkardı. Bu mikroorganizmaların bağırsaktan ölümcül hale geldikleri kana nasıl bu kadar ustaca ilerleyebildikleri uzun zamandır gizemini koruyordu. Ekip, bu bakterilerin, kanın gıda olarak kullanabileceği besinleri içeren sıvılara çekildiğini ortaya çıkardı.KAN ZEHİRLENMESİNE NEDEN OLUYOR Patojenler bu sıvıların nerede olduğunu kolayca bulabiliyor ve sindirim sistemindeki küçük kesiklerden kan dolaşımına girebiliyor. Bu da bazen bağırsak hastalığı olan kişilerde sepsis yani kan zehirlenmesi nedeniyle ölüme neden olabiliyor. Bir kan damlası bile, 10 milyar su damlasında bir damla kanı tespit etmeleriyle meşhur köpek balıkları gibi, vampir bakterileri çekmek için yeterli.İNSAN KANINA DOĞRU YÜZÜYOR Araştırma sorumlusu Profesör Arden Baylink durumu, "Kan dolaşımını enfekte eden bakteriler öldürücü olabilir. Kan dolaşımı enfeksiyonlarına en sık neden olan bakterilerin aslında insan kanındaki bir kimyasal maddeyi algılayıp ona doğru yüzdüğünü öğrendik" diye açıkladı. E. coli ve Salmonella gibi enterobakteriler bu kimyasalların bir femtolitre kadar küçük bir miktarını, yani 0,0000000000001 mililitreye eşit küçük bir miktarını bile tespit edebiliyor. Kanı bağırsağa sızdıran kesiği bulduklarında etrafına toplanıp içeri girerek kan dolaşımına dahil olabiliyorlar.

Nur Yoldaş hastaneye kaldırıldı (Nur Yoldaş kimdir?)

Tarafından: NTV
17 Nisan 2024 at 09:09
Nur Yoldaş hastaneye kaldırıldı (Nur Yoldaş kimdir?)

Müzisyen Nur Yoldaş (68), yürüyüş yaptığı sırada fenalaşınca ambulans ile Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi kaldırıldı. Tomografi, EKG ve kan tahlili yapılan Nur Yoldaş'a sonuçlara göre tedavi uygulanacak.

Sultan-ı Yegâh başta olmak üzere, Mihrimah, Saki, Nagehan Bustan Faslı, Nedir Yarabbi Derdim gibi şarkılarıyla bir döneme damga vuran Nur Yoldaş hastanelik oldu.

Yoldaş'ın kendisi gibi şarkıcı olan oğlu Tunç Devrim Yoldaş; " Öğleden sonra yürüyüşten dönerken fenalaşıp yere yığıldı, ben yanındaydım, hemen ambulansla hastaneye getirdik" ifadelerini kullandı.

NUR YOLDAŞ KİMDİR? Vibrasyonu olan, taklit edilmesi çok zor ve güçlü bir sese sahiptir. Annesi kendisini TRT İstanbul Radyosu'na götürdü. Yeteneği fark edilince TRT Çocuk bölümünde eğitim aldı. 1972 yılında Altın Mikrofon yarışmasına katıldı. Yarışmada Edip Akbayram birinci oldu. Ekrem Zeki Ün'ün çalışmalarına katıldı. Ondan aldığı eğitimden sonra ilk 45'liğini 1974 yılında Polydor şirketinden Nur Belda adıyla çıkardı: Aşk Bir Fantazi & Bile Bile. 1976'da Süheyl Denizci'nin yönlendirmesiyle müzisyen Ergüder Yoldaş ile tanışıp evlendi ve bu ilk evliliğinden 1977'de oğlu Devrim Yoldaş dünyaya geldi. 1981 yılında Maksim Gazinosu'nda çalışmaya başladıktan 1 hafta ayrıldı. Bundan sonra Attilâ İlhan'dan izin alarak onun şiiri olan "Sultan-ı Yegâh" besteledi bu 45'liği ile 1981 yılında Türk popunda bir çığır açtı. Aralık 1981'de Öncü Plak tarafından yayınlanan farklı makamlarda bestelenmiş ve çok sesli Batı müziği ile Türk müziğinin sentezini yapan on şarkının yaptı. Sultan-ı Yegâh başta olmak üzere, Mihrimah, Saki, Nagehan Bustan Faslı, Nedir Yarabbi Derdim ve Sa'd-Abad gibi eserler bu albümden çıkan belli başlı hit eserler olmuştur. 10 Nisan 1982'den itibaren sanatçı bu şaheser albümü tanıtım amacıyla bir turne çalışması yapmıştır. Nur-Ergüder Yoldaş çiftinin kurduğu Workshop Plakçılık'tan 1983'te yayınlanan "Elde Var Hüzün" adlı aynı çizgideki albümün beklenen ticari başarıyı getirmemesinin ardından, Ergüder Yoldaş'tan boşanarak müziğe uzun yıllar ara verdi ve bu aranın ardından 1992'de Dönüş (Sakine) adlı albümünü çıkarmışsa da, eski parlak günleri bir daha yaşamak mümkün olmamıştır. Bir döneme damgasını vuran ve Yoldaş çiftinin âdeta markası hâline gelmiş olan efsanevi albüm "Sultan-ı Yegâh"ın 1998'de Beyoğlu Metropol tarafından CD formatında tekrar yayınlandı. Yoldaş daha sonra iş adamı Halil İbrahim Tuş ile evlendi. Eşi Halil İbrahim, 2001 ekonomik krizi sırasında intihar etti. Sanatçı, hâlen Ankara Kent Orkestrası solisti olarak kariyerine devam etmektedir. 2014 Mayıs ve Eylül aylarında iki yeni tekli yayınlamıştır.

Bor nedir, ne için kullanılır? Bor kullanım alanları

Tarafından: NTV
16 Nisan 2024 at 10:30
Bor nedir, ne için kullanılır? Bor kullanım alanları

Gündemdeki haberler nedeniyle bor madeniyle ilgili araştırmalar başladı. Dünyadaki önemli bor yataklarının ise; Türkiye, Rusya ve ABD'de olduğu bilinmektedir. Peki, bor nedir, ne için kullanılır? Bor kullanım alanları

Doğada yaklaşık 230 çeşit doğal bor mineralinden ticari değere sahip olanları özellikle; tinkal, kolemanit, üleksit, probertit, borasit, pandermit, szyabelit, hidroborasit ve kernit'tir. Bor, doğada tüm canlıların yaşantısını devam ettirmesi için vazgeçilmez elementlerden birisidir. Bunun yanında; bor dünyada en yaygın kullanım alanına sahip olan elementlerin başında gelmektedir.BOR KULLANIM ALANLARI Cam, seramik, deterjan, ilaç ve kimya sanayii, yanmayı önleyici (geciktirici) madde yapımı, tarım, metalurji, enerji depolama, arabalar (hava yastıkları, hidrolik fren vb), su arıtma, pigment ve kurutucu olarak, nükleer uygulamalar ve diğer kullanım alanlarıdır. ABD, Batı Avrupa ve Japonya'da bor mineralleri ve ürünlerinin kullanım alanlarındaki kullanım oranları farklıdır. ABD'de en çok tüketim fiberglas yapımı ve izolasyon sanayiinde olmaktadır. Batı Avrupa'da ise sabun ve deterjan sanayii bor tüketiminde öndedir. Japonya'da en büyük bor tüketimi tekstil ve fiberglas sanayiinde gerçekleşmektedir. Borun başlıca kullanım alanı cam endüstrisidir.İNSANLAR BORUN ETKİSİNE NASIL MARUZ KALIRLAR? Borun insan vücuduna doğal olarak yiyecek ve içeceklerle ağız yoluyla, tozlarla solunum, krem ve ilaçlarla deri yoluyla girmektedir. İnsanlar üzerinde yapılan sınırlı çalışmalar borun kalsiyum, bakır, magnezyum, azot, glikoz ve trigiliseritler gibi yaşam sürecinde önemli olan pek çok bileşenin kullanılması ve metabolizmasında etkin roller üstlendiğini ortaya koymaktadır. Bu rollerinden dolayı çeşitli vücut bölümlerinin (iskelet,beyin ve kan) yapılarını yada fonksiyonlarını etkileyebilmektedirler. - Bor yataklarından zengin havzalardaki yer altı ve yerüstü sularını içerek ve kullanarak. - Bor yoğunlukları yüksek yiyecek ve içecekleri alarak. - Ocak ve fabrikalarda çalışarak. - Sabun, deterjan gibi temizleyici ve beyazlatıcılarla güzellik malzemesi ve benzeri maddeleri yapan yerlerde çalışarak veya bu tür ürünleri kullanarak. Bor her yerde bulunduğundan bor etkisinde kalmada sınır çekilemeyeceği kabul edilecektir. Bor İnsan Vücuduna Genellikle Hangi Yollardan Girebilir? - Yiyecek ve içeceklerle ağız. - Tozların burundan dolmasıyla solunum. - Deri yolu ile ciltten. Eğer yara-bere yoksa deriden ya hiç veya pek az emilir, sulu çözelti uygulandığında deriyi daha çabuk geçer ki o taktirde egzama ve psoriazis gibi rahatsızlıkların tedavisinde yararlanılmaktadır. Solunan tozların bir kısmı burun kıllarıyla tutulup sümükle atılır. Yani soluk borusundan geçecek miktarda önemli sayılmaz. Ağız ve burun vücuda bor elementinin girdiği temel yoldur.

Dünyanın en temiz havasının ardındaki gizem çözüldü

Tarafından: NTV
15 Nisan 2024 at 16:19
Dünyanın en temiz havasının ardındaki gizem çözüldü

Güney Okyanusu üzerindeki havanın gezegendeki en temiz hava olmasında yağmur ve bulutların önemli bir rol oynadığı ortaya çıktı. Bulutların, yoğun sağanak yağışlar yaratarak havadaki kir parçacıklarını "yıkayabildiği" düşünülüyor.

Bilim insanları, Güney Okyanusu üzerindeki havanın gezegendeki en temiz hava olmasında yağmur ve bulutların önemli bir rol oynadığını buldu. Antarktika bölgesindeki bu okyanus daha az insan etkinliğine sahip olmasına rağmen denizden gelen tuz, rüzgardan gelen toz veya fitoplankton adı verilen küçük bitki benzeri organizmalardan gelen parçacıklar gibi etkenler tarafından kirletiliyor.

BULUTLAR VE YAĞMURLAR HAVAYI TEMİZLİYOR Ancak araştırmacılar, bulutların ve yağmurun Antarktika okyanusunun üzerindeki atmosferi temizlemede önemli bir rol oynadığını söyledi. Bilim insanları okyanusun üzerindeki farklı bulut desenlerini tespit etmek için yeni nesil uydulardan gelen verileri kullanarak bir bilgisayar programı geliştirdi.

BAL PETEĞİ ŞEKLİNDE BULUT Araştırmacılar özellikle iklim iyileşmesinde önemli bir rol oynadığı bilinen bal peteği şeklindeki bulut desenlerini inceledi. Bu bulutlardaki petek hücreleri, kapladıkları bölgenin aldığı yağış miktarına bağlı olarak "açık" ya da "kapalı" durumda oluyor. Bilim insanları en temiz havaya sahip günlerin açık petekli bulutlarla ilişkili olduğunu tespit etti. Bu bulutların, yoğun sağanak yağışlar yaratarak kir parçacıklarını havadan "yıkayabildiği" düşünülüyor.

6 KAT FAZLA YAĞMUR ÜRETİYOR Açık durumdaki bulutların, kabarık beyaz kapalı bulutlara oranla daha fazla nem tutttuğu ve daha fazla yağmur ürettiği ortaya çıkarıldı. Bilim insanları araştırma yazısında, "Açık petekli bulutların kapalı olanlardan 6 kat daha fazla yağmur ürettiğini tespit ettik" ifadelerine yer verdi.

Makyaj yapma yaşı 18'in altına düştü! Uzmanlar uyarıyor

Tarafından: NTV
15 Nisan 2024 at 10:25
Makyaj yapma yaşı 18'in altına düştü! Uzmanlar uyarıyor

Sosyal medyada yaygınlaşan makyaj videoları özellikle de gençleri etkiliyor. Makyaj yapma yaşı 18'in de altına düştü. Uzmanlar, gençlerin bilinçsizce kullandığı bu ürünlerin birçok soruna neden olduğuna dikkat çekiyor. Ağır makyaj ürünlerinin kullanılması genç ciltlere zarar veriyor ve yaşlanmayı hızlandırıyor.

Sivilce sıkmanın ciddi riskleri var!

Tarafından: NTV
6 Nisan 2024 at 17:28
Sivilce sıkmanın ciddi riskleri var!

Sivilceler, pek çok insanın mücadele ettiği yaygın bir cilt sorunudur. Özellikle ergenlik döneminde ortaya çıkan hormonal değişiklikler nedeniyle sıklıkla görülen sivilceler, stres, yanlış beslenme, genetik faktörler ve yanlış cilt bakımı gibi etkenlerle de ilişkilendirilebilir. Sivilcelerle başa çıkmak için çeşitli yöntemler bulunmaktadır, ancak sivilceleri sıkmak bazı ciddi riskler taşıdığından önerilmemektedir.

Dikkat! Su içmenin azı da çoğu da zararlı

Tarafından: NTV
14 Nisan 2024 at 17:25
Dikkat! Su içmenin azı da çoğu da zararlı

Su içmek, vücudumuzun sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi için hayati öneme sahip olan bir aktivitedir. Vücutta dağıtılan besin maddelerinin taşınması, metabolik atıkların uzaklaştırılması ve organların düzgün bir şekilde çalışabilmesi için yeterli miktarda su tüketmemiz gerekmektedir. Ancak, her şeyde olduğu gibi su içmek de aşırıya kaçıldığında bazı sorunlara yol açabilir. İşte su içmenin yararları ve zararları hakkında daha fazla bilgi:

❌
❌