Okuma görünümü

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.

Saç diplerini onaran en etkili doğal yağlar

Saç diplerini onaran en etkili doğal yağlar

Saç diplerinde görülen egzama, kepek ve kaşıntı en sık görülen saç derisi sorunlarının başında geliyor. Stres, yanlış saç bakım ürünleri kullanımı ya da seboreik dermatit veya atopik dermatit gibi nedenler saç derisi sağlığını olumsuz etkiliyor. Egzama, kepek ve kaşıntı gibi sorunlarla mücadele etmek için mutlaka bir uzmana danışmak gerekiyor. Ancak doğal yollarla da saç derisi sağlığını iyileştirebilmek mümkün. Özellikle doğal yağların doğru kullanımı sağlıklı saç derisine sahip olmaya yardımcı olabiliyor.

Saç egzaması, genellikle kafa derisinde kaşıntı, kızarıklık, pullanma ve bazen deri döküntüleriyle karakterize olan bir cilt durumudur. Egzama, ciltteki iltihaplanma ve hassasiyetle ilişkilendirilir. Kafa derisindeki egzama genellikle seboreik dermatit veya atopik dermatit gibi altta yatan nedenlerden kaynaklanır.
Seboreik Dermatit: Bu tür egzama genellikle yağlı bölgelerde, özellikle saçlı deride, kaşların arasında ve kulak arkalarında ortaya çıkar. Pullanma, kızarıklık ve kaşıntı ile kendini gösterir.Atopik Dermatit: Bu, genellikle genetik faktörlerle ilişkilendirilen kronik bir cilt durumudur. Kafa derisinde de dahil olmak üzere vücudun farklı bölgelerinde kaşıntı, kızarıklık, kabarcıklar ve kuru ciltle kendini gösterebilir.Kontakt Dermatit: Kafa derisine temas eden bir maddeye karşı alerjik bir reaksiyon sonucu oluşabilir. Şampuan, saç boyası veya diğer kozmetik ürünler bu tür reaksiyonlara neden olabilir.Numuler Dermatit: Bu tip, genellikle disk şeklinde kırmızı, pullu lezyonlarla karakterizedir ve saç derisi de dahil olmak üzere vücudun herhangi bir yerinde görülebilir.
Saç egzaması olan kişilerde kaşıntı ve rahatsızlık yaygındır ve zamanla şiddeti değişebilir. Egzamanın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık, bağışıklık sistemi problemleri, ciltteki mantar enfeksiyonları, stres ve çevresel faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir.
Tedavi genellikle kaşıntıyı azaltmaya ve kızarıklığı kontrol altına almaya yöneliktir. Bu, şampuan değişiklikleri, egzama için özel şampuanlar, topikal kortikosteroid kremler veya diğer immün modüle edici ilaçlar gibi tedavileri içerebilir. Tedavi planı genellikle kişinin semptomlarının şiddetine ve türüne bağlı olarak belirlenir.
Saç egzaması için bazı doğal yağlar, nemlendirici ve yatıştırıcı özellikleri ile bilinir. Ancak, herhangi bir cilt durumunda olduğu gibi, kullanmadan önce bir uzmana danışmanız önemlidir. İşte saç egzamasına iyi gelebilecek bazı doğal yağlar:HİNDİSTANCEVİZİ YAĞIAnti-enflamatuar özellikleri vardır ve saç derisini nemlendirir. Saçların daha sağlıklı ve güçlü uzamasına yardımcı olur. Saç derisini yatıştırarak pul pul dökülmeyi önler.
Cilt tarafından hızla emilir ve saç derisini yumuşatır. Anti-enflamatuar özelliklere sahiptir. Saç derisini nemlendirir. Daha sağlıklı ve güçlü saçlara sahip olmanıza yardımcı olur.
Vitamin E ve antioksidanlar bakımından zengindir. Kuru saç derisini nemlendirir. Ayrıca düzenli kullanımda saç köklerini güçlendirerek dökülmeleri durdurur.
Antimikrobiyal özellikleri sayesinde saç derisindeki enfeksiyonları azaltabilir. Çay ağacı yağını şampuanınızın içerisine bir kaç damla ekleyerek kullanabilirsiniz. Böylece saç derisine nem depolayıp kuruluk, kaşıntı gibi sorunları önleyebilirsiniz.
Saç derisini nemlendirir ve anti-enflamatuar özelliklere sahiptir. Zeytinyağı da aynı Argan yağı gibi E vitamini bakımından zengindir. Böylelikle saç derisini onarmanıza yardımcı olur. Saç köklerinin nefes almasını ve beslenmesini sağlar.

350 tonluk pres parmaklarını koparmıştı: Ayak parmakları eline dikildi

350 tonluk pres parmaklarını koparmıştı: Ayak parmakları eline dikildi

Konya'da 9 ay önce işçi olarak çalıştığı fabrikada 350 tonluk presin düşmesi sonucu iki parmağını kaybeden 23 yaşındaki Enes Çelik'in ayağından alınan 2 parmağı, başarılı bir ameliyat ile eline nakledildi.

Konya'da otomotiv yedek parça üretimi yapan bir fabrikada çalışan 23 yaşındaki Enes Çelik'in, 2 elinin baş parmaklarına 350 tonluk pres düştü. 2 parmağı kopan Enes Çelik, tedavi için Konya'da bir hastaneye başvurdu.
Hastanenin Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü'nden Operatör Doktor Harun Kütahya, Enes Çelik'e, ayaktan ele parmak naklini tavsiye etti. Ameliyatı kabul eden Çelik'e nakil yapıldı.
Parmaklarına 350 tonluk pres düşerek iki el baş parmağını kaybeden Enes Çelik, "Geçtiğimiz eylül ayında iş kazası geçirdim. Her iki elimin başparmağına 350 tonluk pres düştü. Dibinden kopmuştu, umudum yoktu. İlk ameliyattan sonra bu operasyonu söylediler. Ben de kabul ederek nakil oldum. Olmaz diye düşünürken eskisi gibi her şeyi kendim yapabiliyorum. Bir ağrım falan yok, ağırlık kaldırabiliyorum, yazı yazabiliyorum.
Şu an her şey kontrol altında. Her şeye rağmen umudunuzu yitirmeyin. İyi bir hocayla normale dönebilir. Ben memnunum halimden, bu kadar toplanacağını tahmin etmiyordum. Ben daha kötüsünü bekliyordum açıkçası ama şu an her istediğimi yapabiliyorum." dedi.
Ameliyat sonrası Enes Çelik'in el fonksiyonlarının verimli olduğunu kaydeden Operatör Doktor Harun Kütahya, "İş kazalarında el yaralanmaları oldukça fazla. Bazen uzuv kayıpları meydana gelebiliyor. Elin fonksiyonlarını tekrar kazandırmak için eğer mümkünse kopan uzuvlar tekrar replantasyon (vücudun kopan bir parçasının işlevini yeniden kazandırmak amacıyla tüm yapılar ile beraber yeniden onarılması) dediğimiz işlemle yerine dikilebiliyor. Fakat bunların mümkün olmadığı durumlarda fonksiyonları tekrar kazandırabilmek, hastayı hem gündelik hem de iş hayatına döndürebilmek için bazen organ nakilleri gibi ayaktan ele gibi nakillerle işlem yapmak gerekebiliyor.
Bizim hastamız da 2023 yılı Eylül ayında bir iş kazası sonrasında her iki elde başparmağın kopmasıyla bize başvurdu. Peş peşe olan süreçte her iki ayağından her iki eline başparmak nakil işlemlerini gerçekleştirdik. Yara iyileşmeleri, kemik kaynamalarının ardından fizik tedaviye başladık. Daha sonrasında ise yaklaşık 6 aylık dönemde ellerinde ciddi fonksiyonları kazandık. Gündelik işlerini yapabilir aşamasına getirebildik. Bundan sonraki süreçte ise bu fonksiyonları daha da ilerletip özellikle iş kazanımına da artık döndürmeyi planlıyoruz." diye konuştu.

Gözlükten kurtulmak isterken kör oldu

Gözlükten kurtulmak isterken kör oldu

Ankara’da hipermetrop (uzağı görebilirken, yakındaki nesneleri net göremezler) rahatsızlığı nedeniyle kullandığı gözlükten kurtulmak için özel hastanede ameliyat olan avukat Mustafa Alpar Ceylan'ın (63) sağ gözü, operasyon sonrası görme yetisini kaybetti.

Avukat Mustafa Alpar Ceylan, hipermetrop rahatsızlığı nedeniyle kullandığı gözlükten akıllı lens tedavisiyle kurtulmak istedi. Ceylan, özel hastanede önce sağ gözü için 1 Mart'ta ameliyat oldu. Ancak operasyon sonucunda komplikasyonlar yaşadı. Kontrollerde gözün arka tarafında ödem olduğu belirlendi ve enjeksiyon tedavisi yapıldı. Ancak enjeksiyondan 7 gün sonra Ceylan'ın sağ gözü, görme yetisini tamamen kaybetti. Özel hastanenin başka şubesine yönlendirilen Ceylan, en son başka bir özel hastane ve üniversite hastanesinde 2 ameliyat daha geçirdi. Tedavisi süren Ceylan'ın sağ gözünde iyileşme sağlanmadı. 'RETİNA DAĞILMIŞ' Sağ gözünü kaybeden Mustafa Alpar Ceylan, avukatıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Ceylan, mesleğini yaparken okumalarda yakın gözlüğü kullandığını ve akıllı lens tedavisini araştırmaya başladığını belirterek, "Önce sağ gözüme akıllı lens taktırdım. 15 dakikalık operasyonun 75 dakika sürdüğünü öğrendim. Arabayla eve giderken kusmaya başladım. Tekrar hastaneye gittik. Bana ağrı kesici ve serum taktılar. Ertesi gün yine kustum, yine hastalandım. Tekrar bana serum ve ağrı kesici verdiler. Bu olay 4 kere oldu. Sonra görüntü gitti, buğulu görüyorum. Doktor dedi ki 'iyileşir.' Sonra gözün arka tarafında ödem olduğu tespit edildi. İlk operasyonu yapan doktor, lokal anesteziyle gözüme enjeksiyon yaptı. Aradan 1 hafta geçtikten sonra görüntünün kaybolduğunu gördüm. Acil tekrar aynı hastaneye gittim. Retina dağılmış. Retina ameliyatlarının acil yapılması gerekirmiş. 4 gün sonra ameliyata aldılar genel anestezi ile. Gözümü açmışlar, kapatmışlar 'ben buna bir şey yapamam' diye" dedi. Acil şehir hastanesine sevk edildiğini anlatan Ceylan, "Orada 2 gün yattım, ancak riskli olduğu için ameliyat yapmadılar. En son başka bir özel hastane ve üniversite hastanesinde tedavi oldum. Ancak hala gözümde görme yok. Sağ tarafım tamamen karanlık. 3 ay boyunca dosyalarımdan uzak kaldım. Bu operasyonlar için 350 bin lira harcadım. Bazı dosyalardan istifa etmem gerekti. Kaybettiğim maddi olarak ayrı konu, manevi olarak çok büyük sıkıntılar, acılar çektim. Eğer iyileşme inancım olmasaydı, intihar etmeyi düşünme noktasına geldim. Daha ne kadar para harcayacağım da belli değil. Gözümün görüp görmeyeceği de belli değil" dedi. 'EMSAL DAVALAR VAR' Avukat Asiye Meltem Taşçı, müvekkili Mustafa Ceylan'ın yaşadığı mağduriyetle ilgili hukuki süreci başlattıklarını söyleyerek, "Yakını görmeyle alakalı bir sıkıntısı vardı. Uğraşmamak için gözlük takmakla, lens taktırmak için gidiyor ve bunun neticesinde gözünü kaybediyor. Yani milyonda bir bile olmayacak bir şey oluyor. Burada doktorların cezai sorumluluğu da olduğu için sadece malpraktis (hatalı tıbbi müdahale) davası açmayacağız. Burada neredeyse bir katliama sebep oldukları için ceza davası da açacağız, süreci başlattık. Hastane komplikasyonlarla ilgili hastanın bilgilendirildiğini söylüyor. Fakat bu olan formda dahi olmayan bir durum. Çok spesifik bir şey oldu. Bu şekilde gördüğümüz başka emsal davalar da var. Bunları mahkemeye sunacağız" diye konuştu. Hastane yetkilileri ise hastanın ameliyatla ilgili gelişebilecek komplikasyonlar konusunda önceden bilgilendirildiğini, herhangi bir ihmal olmadığını ileri belirtti.

Rekabet Kurulu'ndan CHI Kozmetik'e yaklaşık 94 bin lira ceza

Rekabet Kurulu'ndan CHI Kozmetik'e yaklaşık 94 bin lira ceza

Rekabet Kurulu, CHI, BioSilk, Plex markalarıyla saç bakım ürünleri pazarında faaliyet gösteren CHI Kozmetik İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret AŞ'ye 93 bin 776 lira idari para cezası verilmesini kararlaştırdı.

Rekabet Kurumu'nun internet sitesinde yer alan duyuruya göre, CHI Kozmetik İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret AŞ hakkında, alıcılarının yeniden satış fiyatını belirleyerek Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un ilgili maddesini ihlal ettiği iddiasıyla yürütülen soruşturma tamamlandı. Soruşturma kapsamında, CHI Kozmetik'in özellikle e-ticaret satış kanalı üzerinden satış yapan yeniden satıcılarının fiyatlarını izlediği, belirlenen liste fiyatlarından düşük fiyata satan satıcılara müdahale ettiği belirlendi. e-Ticaret platformlarında ürün satışı yapan yeniden satıcıların liste fiyatlarına uymaması durumunda ise mağaza kapama veya mağaza yetkisinin geri alınması gibi yaptırım mekanizmalarının tehdit unsuru olarak öne sürüldüğü ve uygulamaya koyulduğu tespit edildi. Kurul, firmanın, bu gerekçelerle Kanun'u ihlal ettiği sonucuna ulaştı. Bu kapsamda, CHI, BioSilk, Plex markalarıyla saç bakım ürünleri pazarında faaliyet gösteren CHI Kozmetik'e, kendisinden ürün alıp yeniden satan şirketlerin perakende fiyatına müdahale ettiği gerekçesiyle 93 bin 776 lira idari para cezası verildi.

Sağlık Bakanı Koca: Randevu sadakat oranında büyük bir iyileşme var

Sağlık Bakanı Koca: Randevu sadakat oranında büyük bir iyileşme var

Hastanelerde başlatılan onaylı randevu dönemi hakkında bilgi veren Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, randevuya sadakat oranında büyük bir iyileşme olduğunu söyledi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, kabine toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Sağlık hizmeti almayı kolaylaştıran MHRS Onaylı Randevu Sistemi'nde son durumun ne olduğuyla ilgili soru üzerine Bakan Koca, randevu sadakat oranında büyük bir iyileşme olduğunu belirterek, vatandaşlara gösterdikleri uyum ve işbirliği için teşekkür etti.

"BÜYÜK ÖLÇÜDE İSTANBUL İÇİN RANDEVU SORUNU BELİRLİ BRANŞLAR DIŞINDA ÇÖZÜME KAVUŞUYOR"

Bir, iki branş dışında ileri tarihlere randevu alınması gerekmeden sorunun çözüldüğünü ifade eden Koca, "İstanbul en kritik il durumundaydı. Büyük ölçüde İstanbul için de randevu sorunu belirli branşlar dışında çözüme kavuşuyor. Tetkikler için de kapasite kısıtı olan yerler var. Özellikle görüntüleme konusunda sorun yaşayan yerler var. Onlar için de aldığımız tedbirler hayata geçtikçe rahatlama görüyoruz." diye konuştu. Bakan Koca, bayramdan sonra düzenleyecekleri basın toplantısıyla onaylı randevu döneminin ilk sonuçlarını kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirerek, "Müsterih olun yarın bugünden daha güzel olacak hepimiz için." dedi.

Bir bardağı metabolizmayı çalıştırmaya yetiyor!

Bir bardağı metabolizmayı çalıştırmaya yetiyor!

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte kışın aldığı fazla kilolardan kurtulmak isteyenler kolay kilo vermenin yollarını araştırıyor. Kilo vermek ve ideal kilonuza kavuşmak için mutlaka bir dengeli beslenme programını uygulamanız, düzenli olarak da spor yapmanız gerekiyor. Ancak bunların yanı sıra metabolizmanızı harekete geçirmek ve hızlı bir şekilde yağ yakmak için bazı bitki çaylarından faydalanabilirsiniz.

Sağlıklı bir şekilde kilo vermek için doğru bir diyet ve spor programını uygulamanız gerekir. Bunun yanı sıra doğanın gücünden ve bitkilerin faydalarından da destek alabilirsiniz. Beslenme ve Diyet Uzmanları arasında da popüler olan yeşil çay, metabolizmayı hızlandırarak yağ yakımını destekleyen en güçlü çaylardan biri. Öyle ki sadece kilo vermenize destek olmuyor, sağlığınıza da önemli faydalar sağlıyor.
Yeşil çay, Camellia sinensis bitkisinin yapraklarından elde edilen bir çay çeşidi olarak biliniyor. Diğer çaylar gibi yeşil çay da bu bitkinin yaprakları kurutulduktan sonra çeşitli işlemlerden geçirilerek üretilir. Ancak, yeşil çayın diğer çay çeşitlerinden farkı, yaprakların işlenme sürecinde oksidasyona uğramaması veya en az seviyede okside olmasıdır. Bu işlem, yeşil çayın rengini ve tadını etkiler.
Yeşil çayın yaprakları hafifçe buharla işlenir veya fırınlanır, ardından kurutulur. Bu işlem, yaprakların oksitlenmesini önler ve yeşil rengini korumasını sağlar. Diğer taraftan, siyah çayda olduğu gibi, oksidasyon işlemi uygulanmadığından yeşil çayın tadı daha hafif ve taze olur.
Yeşil çay, özellikle Asya ülkelerinde uzun bir tarihe dayanan köklü bir geçmişe sahiptir ve sağlık faydalarıyla bilinir. Genellikle demlenerek veya çay poşetleri kullanılarak tüketilir. Hem sıcak hem de soğuk olarak içilebilir. Yeşil çayın vücuda pek çok faydası da bulunur. Özellikle diyet listelerinin vazgeçilmezi olan yeşil çay, kilo vermenize yardımcı olabilir.
Yeşil çay, vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı koruyan antioksidanlar açısından zengindir. Bu, kanser, kalp hastalıkları ve yaşlanma gibi çeşitli hastalıkların riskini azaltabilir. Yeşil çay, kalp sağlığını destekleyen birçok bileşen içerir. Kan basıncını düşürmeye, kolesterolü dengelemeye ve damarların genişlemesine yardımcı olabilir.
Yeşil çayın içerdiği bazı bileşenler, metabolizmanın hızlanmasına ve yağ yakımının artmasına yardımcı olabilir. Bu nedenle, kilo kaybı veya kilo kontrolü hedeflerine yardımcı olabilir. İçerdiği kafein ve L-theanine gibi bileşenler, beyin fonksiyonlarını artırabilir, odaklanmayı ve dikkati artırabilir, ayrıca zihinsel performansı geliştirebilir.
Yeşil çayın düzenli tüketimi, tip 2 diyabet riskini azaltabilir. Kan şekerini dengelemeye yardımcı olabilir ve insülin hassasiyetini artırabilir. Yeşil çaydaki antioksidanlar, bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olabilir, böylece hastalıklara karşı vücudu koruyabilir.Bazı araştırmalar, yeşil çay tüketiminin kemik yoğunluğunu artırabileceğini ve osteoporoz riskini azaltabileceğini öne sürmektedir. Yeşil çayın içeriğinde bulunan L-theanine, stresi azaltıcı etkiye sahiptir. Bu nedenle, sakinleştirici ve rahatlatıcı bir etkisi olabilir.ÖNEMLİ! her şeyde olduğu gibi, yeşil çayın fazla tüketimi de olumsuz etkilere neden olabilir. Özellikle aşırı tüketim, kafein içeriğinden dolayı uykusuzluğa, mide problemlerine veya baş ağrısına neden olabilir. Herhangi bir sağlık durumu veya tedavi sürecinde iseniz, yeşil çay tüketimi hakkında doktorunuza danışmanız önemlidir.

Uyuz vakaları yeniden artışa geçti: Kıyafetler, sosyal çevre ve ev ortamı dezenfekte edilmeli

Uyuz vakaları yeniden artışa geçti: Kıyafetler, sosyal çevre ve ev ortamı dezenfekte edilmeli

Uyuz vakalarında artış hızlandı. Her gün yeni bir vaka ile karşılaştıklarını söyleyen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhan Engin, en büyük problemin doğru tedavinin doğru uygulanmaması olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Engin, uyuz tanısı kullanan kişilerin yakın çevrelerinin de mutlaka uzmana danışması gerektiğine dikkat çekti.

Uyuz vakaları son haftalarda yeniden artışa geçti. Açıklama, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhan Engin’den geldi. Uyuz vakalarındaki ilk artışın pandemi dönemine denk geldiğini anlatan Engin, “Bu son 2-3 aydır tekrar bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Günlük poliklinikte tekrar sık sık görmeye başladık.” dedi.
Dirençli vakalar ile tam tedavi uygulanmamaış ya da uyuzu tam geçmemiş kişilerin çoğunlukta olduğunu ifade eden Engin, “Örneğin; bazıları geliyor, 3 ay önce başlamış, bazıları 1 yıl önce başlamış, tedaviler kullanmış. Devletin de onayladığı, ödediği uyuz ilaçları, oral olarak kullanılıyor. Öncesinden bir bu atağı geçirmiş, kendi veya aile bireyleri tedavi olmuş, kaşıntı azalır gibi olmuş, tekrar vaka alevlenmiş gibi o şekilde çok gelen hastamız var.” dedi. En büyük problemin tedavinin doğru uygulanmaması olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Engin, “Giydiği kıyafetler, sosyal çevresi, ev ortamının da dezenfekte edilmesi gerekiyor. Uyuz en çok genital, karın bölgesi gibi vücudun biraz daha saklı, kapalı bölgelerinde oluyor. Özellikle hastalara sorduğunuz zaman söylüyorlar ama diğer şekilde ifade etmiyor, biraz daha çekinebiliyorlar. Hastalar biraz daha saklayabiliyor, bu durumu öteleyebiliyor onun için hekimle temasa geçmeleri önemli.” diye konuştu.
Uyuz tanısı alan kişinin temas içerisinde olduğu, yakın çevresinin de bir uzmana danışması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Engin, sözlerine şöyle devam etti: “Aile bireylerinin benzer şekilde şikayeti olsun olmasın bazen şikayeti olmuyor, aile bireyleri ‘Ben de bir şikayet yok, o zaman benim kullanmama gerek yok’ diyor. Ama şunu biliyoruz; aile bireylerinde de temas olan kişilerde de bulaşıyor. Sonrasında lezyonlar çıkabiliyor, bazen de çıkmayabiliyor. Çıkmaması taşımadığı anlamına gelmiyor. ‘Ben çok temizim, uyuz bana bulaşmaz’ böyle değil uyuz akarı, buradaki temas önemli. Bu sosyal hayat, işyeri, ev içi olabilir, uzun süreli temaslı kişilerde bir şekilde bulaşıyor. Hijyene çok dikkat eden kişilerde de bir şekilde bulaşma olabilir. İnsanların iç içe bulunması, yakın temas önemli diye söyleyebiliriz ama şu dönemde bir artış var, bakalım yazın da bu devam edecek mi, beraber göreceğiz. Yakın temasın olduğu her ortamda bir risk var diyebiliriz. Önceden karışım kremler kullanıyorduk, hasta tüm vücuduna uyguluyordu yine bazı hastalara uyguluyoruz. İlaçlarla eradike etmemiz uyuzu biraz daha kolay gibi duruyor.”
“Neredeyse her gün artık uyuz vakalarını görüyoruz. Tedaviye özellikle uyum göstermeleri çok önemli. Şunları da görmeye başladık; önceden uyuz tanısı almış hasta, sonrasında ilacı defalarca kullanıyor bazen kendisi de alıp kullanıyor. O ilaç da deride irritasyon, egzamaya neden olabiliyor, bu uyuzla çok karıştırılabiliyor. Böyle gördüğümüz vakalar da çok. Hekimlerini iyi dinleyip tedaviyi o şekilde yapmaları, kendi başlarına da çok ilaç almamalarını öneriyorum çünkü uyuzla beraber egzema da tetiklenebiliyor. Sonra tekrar tekrar ilaç verilince de bu bir kısır döngüye giriyor.”

Fenilketonüri (PKU) hastalığı nedir, belirtileri neler?

Fenilketonüri (PKU) hastalığı nedir, belirtileri neler?

Türkiye'de yılda ortalama 200-250 bebek, tedavi edilmediğinde zeka geriliği ve kalıcı beyin hasarına neden olabilen genetik fenilketonüri (PKU) hastalığıyla dünyaya geliyor. Topuk kanı taramaları, bu hastalığın erken teşhis ve tedavisine imkan sağlıyor. Peki, Fenilketonüri (PKU) hastalığı nedir, belirtileri neler?

Kalıcı zeka geriliği ve beyin hasarına hasarına neden olabilen genetik fenilketonüri (PKU) bir protein yapıtaşı, amino asit olan fenilalanin vücutta dönüştürülememesi ve kanda birikmesi sonucu ortaya çıkıyor.Erken teşhis edilip tedavi edilmezse de, ağır zihinsel geriliğe yol açabilir. Ancak erken teşhis konan bebeklerin, yaşam boyu uygun diyetle sağlıklı bir hayat sürmesi sağlanabilir. Fenilketonüri hastası bebekler, yaşamlarının ilk birkaç ayında sağlıklı bebeklerden ayırt edilemezler. Bu nedenle hastalığın erken teşhisi oldukça büyük öneme sahiptir.FENİLKETONÜRİ BELİRTİLERİ Fenilketanüri hastası bebekler doğduğunda belirti göstermiyor. Hastalık belirtileri ortaya çıktığında ise ne yazık ki iş işten geçmiş oluyor. Bu nedenle, bebeklerin erken dönemde taranması ve klinik belirtiler ortaya çıkmadan tedavi edilmeleri çok önemli, böylelikle hastalığın istenmeyen bulgularının ortaya çıkması engelleniyor.İlerleyen aylarda en büyük belirti zeka ve gelişim geriliğidir. Ayrıca bebekte kusma, aşırı el, kol, baş hareketleri, sara nöbetleri, ciltte döküntüler, idrar ve terin küf gibi kokması hastalığın diğer belirtilerindendir.

Çocuk doktoru kadroları boş kaldı

Çocuk doktoru kadroları boş kaldı

Tıpta Uzmanlık Sınavı yerleştirme sonuçlarının açıklanmasının ardından Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları branşında birçok hastanenin kadrosu boş kaldı. Tablo özellikle İstanbul'daki hastanelere bakıldığında kaygı verici. Uzmanlar, bu branşın boş kalması halinde çocuk doktoru bulmakta güçlük çekileceğini belirtti.

Tıpta Uzmanlık Sınavı yerleştirme sonuçları açıklandı. Özellikle İstanbul'da olmak üzere birçok hastanede Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları branşının kadroları boş kaldı.  Bağcılar, Ümraniye, Haseki, İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanelerinde hiçbir doktor pediatriyi tercih etmedi. Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'nin 30 kişilik kadrosunun yalnızca ikisi doldu. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi'ne 10 doktor yerleşebilirdi ancak yalnızca 1 kişi tercih etti. Kartal Şehir Hastanesi'nde açılan 15 kişilik kadronun 2'si, Şişli Hamidiye Etfal'deki 15 kişilik kadronun ise 3'ü doldu. Türk Pediatri Kurumu Başkanı Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, branşın tercih edilmeme sebebi olarak pediatrinin iş yükünün çok ağır olduğunu ve son zamanlarda malpraktis uygulamalarından dolayı yenidoğan ve çocuk hekimlerinin ciddi tazminat ödemek zorunda kaldığını söyleyerek ekledi:

"Tırnak içinde tabela tıp fakülteleri dediğimiz anadoluda tıp fakülteleri var. Bunların yeterince eğitici kadrosu olmadığı için tercih edilmeyi azaltıyor."

"ÇOCUK DOKTORU BULAMAYACAĞIZ"

Çocuk hastalıklarını tercih eden az sayıdaki asistan doktorların da iş yükü katlanıyor, asistan istifaları da gündeme geliyor.

Prof. Dr. Çokuğraş, doktorların sorunlarına kulak verilmesi gerektiğini belirterek, "Sistem devam ederse gerçekten çocuklarımıza torunlarımıza bakacak çocuk doktoru maalesef bulamayacağız." dedi. Cerrahpaşa ve İstanbul Tıp Fakültelerinde açılan pediatri kadrolarınınsa tamamı doldu. Kasım ayındaki TUS yerleştirmelerinde de çocuk sağlığı ve hastalıkları kadrolarının yüzde 60'ı boş kalmıştı.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan Burdur’da diyaliz sonrası fenalaşan hastalara ilişkin açıklama

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan Burdur’da diyaliz sonrası fenalaşan hastalara ilişkin açıklama

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Burdur’da diyaliz sonrası tedavi altına alınan hastalara ilişkin açıklama yaptı. Bugün itibariyla entübe durumda hasta kalmadığını bildiren Bakan Koca, 16 hastanın taburcu edildiğini, 14 hastanın ise tedavilerinin sürdüğünü açıkladı. Burdur’da diyalize girdikten sonra fenalaşan hastalardan 3’ü yaşamını yitirmişti.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Burdur Devlet Hastanesi’ndeki hastaların diyaliz tedavisi sonrası kaldırıldığı hastanelerdeki durumuna ilişkin, “Bugün itibarıyla entübe durumda olan hastamız kalmamıştır. 14 hastamızın tedavileri devam etmektedir. 16 hastamız taburcu edilmiştir. Tedavileri devam eden hastalarımızın durumları iyiye gitmektedir.” ifadesini kullandı.
Koca, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, 25 Mayıs’ta, 2’si yoğun bakımda yatan 33 hastanın Burdur Devlet Hastanesi’nde diyaliz tedavisine girdiğini hatırlattı.
Diyaliz seansını bitirip eve nakli sağlanan hastalardan bazılarında baş dönmesi, mide bulantısı, şuur bulanıklığı gibi şikayetler görülmesi üzerine diyaliz tedavisi alan tüm hastaların hastanede gözetim altına alındığını ifade eden Koca, acil durum değerlendirmeleri yapılarak, 2 yoğun bakım hastası dahil, hastaların 14’ünün entübe halde stabilize edildiğini belirtti.
Hastaların 3’ünün Isparta, 23’ünün Antalya, 6’sının Afyonkarahisar, 1’inin ise Denizli’ye diyaliz ve yoğun bakım ihtiyacıyla nakledildiğini aktaran Koca, şunları kaydetti: “Nakledilen tüm hastalarımızın sağlık durumları tarafımdan hassasiyetle takip edilmiştir. Bu süreçte, eşlik eden kronik rahatsızlıklarının da etkisiyle, biri önceden yoğun bakım hastası olan ileri yaşlardaki 3 hastamızı maalesef kaybettik. Bugün itibarıyla entübe durumda olan hastamız kalmamıştır. 14 hastamızın tedavileri devam etmektedir. 16 hastamız taburcu edilmiştir. Tedavileri devam eden hastalarımızın durumları iyiye gitmektedir. Kendilerine acil şifalar diliyorum. Burdur Devlet Hastanesinde yaşanan bu üzücü olayın her yönüyle yakından ilgilenmeye devam edeceğim. Olaya ilişkin adli ve idari soruşturma süreçleri devam etmektedir.”

Uzmanlar yanıtladı: Baba olmak kalp sağlığını nasıl etkiliyor?

Uzmanlar yanıtladı: Baba olmak kalp sağlığını nasıl etkiliyor?

Yeni bir araştırma, baba olan erkeklerin kalp ve damar sağlığının baba olmayan erkeklere göre daha kötü olduğunu ortaya çıkardı. Araştırma her ne kadar baba olan erkeklerin kalp-damar sağlığının daha kötü olduğunu ortaya koysa da baba olmayanlara göre daha uzun yaşadıklarını öne sürüyor.

Kalp damar hastalıkları dünya genelinde en sık rastlanan ölüm nedenlerinin başında geliyor. Çocuk sahibi olmanın kadınların sağlığını nasıl etkilediği üzerine çalışmalar, çok kez doğum yapmanın kalp hastalığı riskini artırdığı bulunmuştu. Northwestern Üniversitesi ve Chicago Ann & Robert H. Lurie Çocuk Hastanesi'nden araştırmacılar, yaşları 45 ile 85 arasında değişen 2 bin 814 erkekten alınan verileri analiz etti. Sonuçlar, etnik kökene ve erkeğin ilk çocuğu doğduğunda kaç yaşında olduğuna göre önemli ölçüde farklılık gösteriyor. Örneğin, 25 yaşın altında baba olan erkeklerin kalp sağlığının diğer babalara göre daha kötü olduğu görüldü. Bu durum özellikle İspanyol kökenli veya siyahi erkekler arasında daha yaygındı. BABA OLMANIN "OLUMSUZ" ETKİSİ Araştırmanın yazarları, ebeveynlikle gelen stresin erkeklerin diyet veya egzersiz yoluyla sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmesini zorlaştırdığını, çünkü çocuk sahibi olmanın zamanlarının büyük kısmını kapsadığını öne sürdü. Çalışmanın yazarı Dr. John James, "Kalp sağlığında bulduğumuz değişiklikler, çocuk bakımına ilişkin ek sorumluluğun ve babalığa geçişin getirdiği stresin, erkeklerin sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmesini zorlaştırabileceğini gösteriyor" dedi. GENÇ BABALARIN SAĞLIĞI TEHLİKEDE Araştırmaya göre, ilk çocukları 25 yaşından küçükken doğan erkekler en kötü sağlık sonuçlarına ve daha yüksek ölüm oranlarına sahip. 25 yaşın altındaysanız mali açıdan daha az istikrarlı olabilirsiniz, beyniniz daha az olgun olabilir ve özellikle ırksal ve etnik azınlıklar için daha az sosyal yardım ve sınırlı izin politikaları olan daha düşük ücretli işlerde çalışıyor olabilirsiniz. Bütün bunlar sağlığınıza odaklanmanızı zorlaştırabilir. BABA OLAN ERKEKLER DAHA UZUN YAŞIYOR Araştırmaya katılan babaların genel olarak kalp-damar sağlığı daha kötü olsa da, grup içinde herhangi bir nedenden ötürü ölme oranları en düşük olan babalardı. Araştırmacılar bunun nedeninin babaların baba olmayanlara göre daha fazla sosyal desteğe sahip olmasından kaynaklanabileceğini söyledi. Baba olan erkkelerin, yaşlandıkça hastane randevularına katılmalarına ve ilaç ve tedavileri yönetmelerine yardımcı olacak çocukları var.

Meme kanserinde yeni kan testi: Nüks etmesini erken saptayabiliyor

Meme kanserinde yeni kan testi: Nüks etmesini erken saptayabiliyor

İngiltere'de yapılan araştırma, yeni bir kan testiyle meme kanserinin nüks etmesinin aylar öncesinden belirlenebileceğini ortaya koydu.

Londra'da bulunan Kanser Araştırmaları Enstitüsü'nden (ICR) bilim insanları, farklı türlerde meme kanserine sahip 78 hastadan teşhis, cerrahi müdahale ve kemoterapi sonrası topladıkları örnekleri yeni bir kan testi kullanarak inceledikleri çalışmayı Amerikan Klinik Onkoloji Derneği (ASCO) Konferansı'nda sundular. Araştırmacılar, yeni test uygulamasında hastalardan bir yıl boyunca her üç ayda ve sonraki beş yıl boyunca da her altı ayda bir kan alarak deneklerin takibini yaptı. Araştırmada, söz konusu testin, meme kanserinin nüks etmesini tespit etmede "tam not aldığı" kaydedilirken, test, hastalığın semptomlarının yeniden belirmeden ya da taramalarda fark edilmeden yaklaşık 15 ay öncesine kadar bu tespitin yapılabileceğini gösterdi.

Testin, hastaların kanına kanser hücrelerince salınan ve DNA yapısında bin 800 civarında mutasyona yol açan değişiklikleri algıladığı belirtilen araştırmada, bu kan testi aracılığıyla 11 kadında meme kanserinin nüks edeceğinin önceden tespit edildiği açıklandı.

1 YIL ÖNCESİNE KADAR ÖNGÖREBİLİR Baş araştırmacılardan Dr. Isaac Garcia-Murillas, teste ilişkin yaptığı açıklamada, meme kanseri hücrelerinin ameliyat ve başka tedavi yöntemlerinin uygulanmasından sonra vücutta kalabildiğini belirterek "Ancak bu hücreler o kadar az olabilir ki taramalarda tespit edilemezler." diye konuştu. Isaac, bu hücrelerin hastalarda yeniden kanser oluşumuna neden olabileceğini aktararak, çalışmanın tedavi sonrası hastanın gözlemlenmesine ve hayatta kalma oranlarının iyileştirilmesine katkı sağlayabileceğini ifade etti. Araştırmaya katkı sağlayanlardan Dr. Simon Vincent da meme kanserinin erken teşhisinin tedavi için önemli olduğunu vurgulayarak, "hastalığın semptomları ortaya çıkmadan bir yıl öncesine kadar meme kanserinin nüksetme işaretlerinin tespit edilebileceğini öngören" yeni bulguların oldukça heyecan verici olduğunu söyledi. Vincent, testin hala geliştirme aşamasında olduğunu aktardı.

Yere düşen yiyeceklere dikkat: 5 saniye kuralı bir efsane mi?

Yere düşen yiyeceklere dikkat: 5 saniye kuralı bir efsane mi?

Bilim insanları, yere düşen yiyeceklerin güvenli olup olmadığını belirlemek için yeni bir çalışma yürüttü. Yere düşen yiyeceklerin saniyeler içinde zararlı bakterilerle kaplanabileceği, bu durumun da ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği kaydedildi. Ayrıca araştırmacılar, beş saniye kuralını bir efsane olarak nitelendirdi.

Bilim insanları, yere düşen yiyecekleri yemek için güvenli süre konusunda yeni bir bilgilendirme yaptı.

Bu, öncelikle yiyeceğinizin türüne, ikinci olarak da nereye düşürdüğünüze bağlıdır.

Karpuz parçaları, elma ve şarküteri etleri gibi 'ıslak' gıdalar, cips veya kurabiye gibi kuru gıdalara göre daha fazla bakteriyi daha hızlı çeker.

Araştırmacılar, bu gıdalarda yerde ne kadar az zaman geçirilirse o kadar iyi olacağını söylüyor.

EVDE BAKTERİLERDEN KAÇMAK İÇİN GÜVENLİ BİR YER YOK

Banyo ve mutfak en fazla bakteriye ev sahipliği yapsa da (metrekare başına yaklaşık 700), bu yıl yapılan bir araştırmaya göre mikroskobik mikropların en az 400'ü oturma odası gibi alanlarda bulunduğundan, evinizde bakterilerden kaçmak için güvenli bir yer olmadığını gösteriyor.

HER 100 MİLİMETREDE 30 BİN BAKTERİ HÜCRESİ

Bu araştırma, kaldırımlardaki suyun her 100 mililitresinde 30.000 bakteri hücresi bulunduğunu, bunların arasında dışkı ve Koli Basili'nin de bulunduğunu ortaya koydu.

Gıdayı suyun altında tutmak toz veya saç gibi görünür parçacıkların bir kısmını ortadan kaldırsa da, beş saniye içinde de olsa yerden bulaşan mikropları yok etmez.

"BEŞ SANİYE KURALI BİR EFSANE"

Food and Wine'a konuşan iç hastalıkları uzmanı ve gastroenteroloji uzmanı Dr. Wendi Lebrett, "Ne yazık ki beş saniye kuralı bir efsane" dedi.

DÖRT GIDA YAKINDAN İNCELENDİ

Rutgers Üniversitesi'nde 2016 yılında yapılan bir çalışmada dört gıda türü incelenmiştir: karpuz, ekmek, tereyağlı ekmek ve sakızlar.

Bulgular, beş saniye kuralından sonra en fazla bakterinin karpuzda (yüzde 97), ekmek ve tereyağlı ekmekte ise sırasıyla yüzde 94 ve 82 oranında bulunduğunu ortaya koymuştur.

Sakıza ise yüzde 62 oranında bakteri yapıştığı görülmüştür.

BAKTERİLER TEMAS ETTİĞİ ANDA GIDAYA GEÇEBİLİR

Bu miktar kıyaslandığında küçük bir miktar gibi görünse de, bilim insanları temas ettiğimiz her yüzeyde zararlı bakterilerin bulunduğu ve temas ettiği anda gıdaya geçebileceği konusunda uyarıyor.

Bu süreç bir saniyeden kısa sürer ve yiyecekleriniz salmonella, Koli Basili, Listeria ve hatta kusma, ishal ve ateş gibi sindirim sorunlarına ve gıda zehirlenmesine neden olabilecek dışkı gibi bakteriler için bir mıknatıs görevi görür.

Bakteriler, bir tırtılın üzerindeki tüyler gibi çalışan ve böceğin ağaçlara tırmanmasını sağlayan fimbriae adı verilen küçük yapılar sayesinde gıdaya bağlanma konusunda oldukça beceriklidir.

Rutgers Üniversitesi'nden gıda bilimci Donald Schaffner, bakterilerin gıdalara ne kadar hızlı yapıştığını gösteren bilimsel verilere rağmen, beş saniye kuralının büyük olasılıkla devam edeceğini söyledi.

"HEPİMİZ YERDEN YEMEK YİYORUZ"

Schaffner, "İnsanlar beş saniye kuralının işe yarıyor olmasını gerçekten istiyor. Bunu herkes yapıyor; hepimiz yerden yemek yiyoruz." diye konuştu.

Clemson Üniversitesi gıda bilimcisi Paul Dawson tarafından 2007 yılında yapılan ayrı bir araştırma da benzer bulgular ortaya koymuş ve yiyeceklerin yere değdiği anda bakteri kaptığını açıklamıştır.

HER YIL 48 MİLYON KİŞİ HASTALANIYOR

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, her yıl 48 milyon ABD vatandaşının gıda kaynaklı bir hastalıktan dolayı hastalandığını ve 128.000 kişinin hastaneye kaldırıldığını tahmin etmektedir.

7 yaşındaki Yüsra'yı serum mu öldürdü? Uzmanlardan ilaç alerjisi uyarısı

7 yaşındaki Yüsra'yı serum mu öldürdü? Uzmanlardan ilaç alerjisi uyarısı

Bursa'da grip şikayetiyle hastaneye götürülen 7 yaşındaki çocuk, bir süre sonra hayatını kaybetti. Aile, kızlarına yanlış serum takıldığını iddia etti. Peki, serumlar alerjik reaksiyona sebep olur mu? Evde serum taktırmak doğru mu? İmmünoloji Alerji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ferhan Zeynep Özşeker NTV yayınında yanıtladı.

Covid-19 geri dönüyor! Yeni FLiRT varyantı hızla yayılıyor

Covid-19 geri dönüyor! Yeni FLiRT varyantı hızla yayılıyor

Covid-19 virüsü mutasyonlarla kendini yenilemeye devam ederken "FLiRT" isimli yeni bir varyant ile tekrar hızla yayılmaya başladı. Bazı uzmanlar, yeni varyantın yaz aylarında Covid vakalarında artışa neden olabileceğini öne sürüyor. Peki yeni varyant nasıl ve nerede ortaya çıktı? Korunmak için neler yapabiliriz? İşte yeni "FLiRT" varyantı hakkında bildiğimiz her şey...

Covid-19 virüsü mutasyonlarla kendini yenilemeye devam ederken "FLiRT" isimli yeni bir varyant ile tekrar yayılmaya başladı. Nisan ayında, FLiRT varyantları (iki mutasyonunun teknik adlarının birleşimi) olarak bilinen yeni bir varyant ortaya çıktı.
FLiRT varyantı, sıkç karşımıza çıkan Omicron varyantının alt değişkenlerinden oluşuyor. Bunlardan biri olan "KP.2", ABD'de güncel olarak raporlanan COVID enfeksiyonlarının yüzde 28,2'sini oluşturuyor.
Bazı uzmanlar, yeni varyantın yaz aylarında Covid vakalarında artışa neden olabileceğini öne sürüyor. Yale Medicine bulaşıcı hastalıklar uzmanı Scott Roberts, "Virüsler her zaman mutasyona uğruyor, bu nedenle yeni bir corona virüs varyantının ortaya çıktığını görmek beni şaşırtmadı" diye konuştu. Yeni mutasyonlar, Covid-19 virüsünün joker karakter olarak kaldığını ve ne yapacağını tahmin etmenin her zaman zor olduğunu doğrular nitelikte.
Bilim insanları FLiRT varyantlarının ilk olarak nerede ortaya çıktığını tam olarak bilmiyor. Varyant ilk olarak ABD'deki atık sularda, semptomlar gözlemlenmese bile bir toplulukta dolaşan Covid izlerini tespit etmek için kanalizasyonun test edilmesiyle tespit edildi.
Verilerin, toplulukta enfeksiyon seviyelerinin artabileceği veya azalabileceğine dair bir erken uyarı olarak kullanılması amaçlanıyordu. FLiRT varyantı o zamandan beri Kanada ve İngiltere de dahil olmak üzere başka birçok ülkede tanımlandı.
FLiRT varyantlarının spike proteinlerinde (virüsün yüzeyindeki çıkıntılar) daha önceki baskın varyantlarda görülmeyen iki mutasyona sahip olduğunu biliyoruz. Bazı uzmanlar, bu mutasyonların, virüsün aşının korumasından veya insanların bağışıklığından kurtulmasını kolaylaştırabileceğini öne sürüyor.
FLiRT varyantlarının ne kadar şiddetli olacağı ya da semptomların nasıl değişebileceği konusunda henüz bir tahmin yok. Bilim insanları, herkes farklı olduğu için kişinin semptomlarının ve hastalığın ciddiyetinin genellikle hangi varyantla enfekte olduğundan çok bağışıklık ve genel sağlık durumuna bağlı olduğunu iddia ediyor.
Aşılamanın hala önemli bir strateji olduğunu söyleyen uzmanlar, covid aşısına uygun olan herkesin aşı olduğundan emin olması gerektiğini vurguluyor. Aşılama enfeksiyonu önlemese de kişinin ciddi hastalık geçirme, hastaneye yatma ve covid nedeniyle ölüm riskini önemli ölçüde azaltıyor.
Uzmanlar ileri yaş nedeniyle aşıya hak kazanan herkese, eğer henüz yaptırmamışlarsa, aşı yaptırmalarını özellikle tavsiye ediyor. Bunun nedeni, Covid-19'un şiddetli etkileri için en önemli risk grubunun ileri yaş olması.
Diğer önleyici çabalar da ayrıca hastalıktan korunmak için yardımcı olabilir. Hasta insanlara çok yaklaşmaktan kaçınabilir, maske takabilir, ellerinizi uygun şekilde yıkayabilir, havalandırmayı iyileştirebilir, yaşadığınız ve çalıştığınız yerlerdeki Covid bulaşma düzeylerini takip edebilirsiniz.

FMF atağı nedir, neden olur? Tuba Ünsal'ın hastalığı FMF atağı hakkında ayrıntılar

FMF atağı nedir, neden olur? Tuba Ünsal'ın hastalığı FMF atağı hakkında ayrıntılar

Oyuncu Tuba Ünsal sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda FMF atağı nedeniyle hastaneye kaldırdığını duyurdu. Ünsal'ın açıklamaları ardından FMF atağı ile ilgili araştırmalar başladı. Peki, FMF atağı nedir, neden olur? Tuba Ünsal'ın hastalığı FMF atağı hakkında ayrıntıları derledik.

Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF), tekrarlayan yüksek ateş ile karın, akciğer ve eklemlerdeki ağrılarla kendini belli eden genellikle Akdeniz bölgesinde yaşayan insanlarda görülen kalıtsal bir hastalıktır. Hastalık genellikle Akdeniz ve Ortadoğu kökenlileri, etkiler. FMF’ te ilk atak hastaların %80’inde 20 yaşından önce başlar. Başlangıç nadir olarak 40’lı yaşlara kadar da gecikebilir. Kişi, FMF’e neden olan genler yüzünden hastalanır. Akraba evlilikleri bu hastalık genini taşıyan iki taşıyıcının bir araya gelme riskini arttırır. Özellikle, yüksek riskli popülasyonlarda yaşayan bireylerin akraba evliliği yapmamaları önerilmektedir.FMF BELİRTİLERİ NELER? Hastalığın başlıca belirtileri, karın, göğüs, ve eklem ağrılarıyla birlikte giden tekrarlayan ateştir. Karın ağrısı %90 oranında en sık görülen belirtidir. Karın ağrısı genellikle 12-72 saat sürer. Bazı ataklar o kadar ağrılı olur ki, hasta ya da ailesi tıbbi yardım isteğinde bulunur. Özellikle akut apandisiti taklit edebilir ve bu nedenle bazı hastalar gereksiz karın ağrısı ameliyatı geçirebilirler. Göğüs ağrısı atakları %20-40, eklem ağrısı %50-60 hastada görülür. Eklem ağrıları en sık diz ve ayak bileğinde görülür. Hasta atakların sonunda tamamen düzelir ve bu periyodlar arasında bütünüyle normaldir. 38.5C-40C’ye kadar yükselen ateş ağrı ataklarına sıklıkla eşlik eder.En yüksek olduğu dönem ilk gündür. 1-3 gün sürer. Genellikle ‘erizipel benzeri kızarıklık’ olarak tanımlanan cilt bulgusu görülür. En çok diz ve ayak bileği arasındaki deride ortaya çıkar. Sınırları belirgin, yama görünümünde, kırmızı döküntü şeklindedir. Döküntüler 2-4 gün içinde gerilerler. Amiloidoz çeşitli organlarda suda erimeyen bir tür proteinin birikmesi ile o organlarda yetmezliğe neden olan bir hastalıktır. FMF’te amiloid birikimi sonucu kronik böbrek yetmezliği gelişebilir.

Hijyenik pedlere erişim sorunu

Hijyenik pedlere erişim sorunu

Bir kadın hayatının 7 yılını regl olarak geçiriyor. 28 Mayıs, Dünya Regl Hijyeni Günü'nün de amacı dünyada hijyenik pede ulaşamayan milyonlarca kadına ve kız çocuğuna dikkat çekmekti. Türkiye'de de hijyenik pede erişemediği için okula devamsızlık yapan kız çocukları var. Deprem bölgesinde durum daha sıkıntılı. İşte ayrıntılar... (Haber: Melike Şahin)

Dövme lenf kanserine yakalanma riskini artırıyor

Dövme lenf kanserine yakalanma riskini artırıyor

Dövme yaptıranların lenf kanserine yakalanma riskinin yüzde 21 daha fazla olduğu ortaya çıktı.

İsveç'teki Lund Üniversitesi'nde araştırmacılar, İsveç'te 2007-2017 yıllarında lenf kanseri tanısı konulan 20 ila 60 yaşlarındaki 11 bin 905 kişinin verilerinden yararlanarak, dövme yaptırmanın kanserle bağlantısını inceledi. Araştırmacılar, dövme yaptıran kişilerin lenf kanserine yakalanma riskinin, yaptırmayanlara göre yüzde 21 daha fazla olduğunu tespit etti. Dövme yapımında kullanılan mürekkebin kanserojen kimyasallar içerdiğini belirten araştırmacılar, bu kimyasalların dövme yapım işleminde cilt bariyerini delerek vücuda girdiğini ve kansere yakalanma riskini artırdığını bildirdi.

DÖVMENİN BÜYÜKLÜĞÜ İLE KANSERE YAKALANMA ARASINDA İLİŞKİ YOK Dövmenin büyüklüğü ile kansere yakalanma arasında ilişki bulunmadığını kaydeden araştırmacılar, boyutu ne olursa olsun dövmenin vücutta iltihaplanmayı tetikleyerek lenf kanserine yakalanma riskini artırdığını ifade etti. Araştırmanın sonucu, "Science Direct" adlı internet sitesinde yayımlandı.

Ergenlik döneminde çocuk-ebeveyn ilişkileri: Doğru yaklaşım nasıl olmalı?

Ergenlik döneminde çocuk-ebeveyn ilişkileri: Doğru yaklaşım nasıl olmalı?

Eski manken Deniz Akkaya, 15 yaşındaki kızıyla olan kavgasını sosyal medyadan paylaştı. Akkaya da kızı da birbirlerinden şiddet gördüklerini iddia etti. Paylaşımlar üzerine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı harekete geçti. Kız, devlet koruması altına alındı. Peki, ergenlikte çocuk-ebeveyn ilişkisi nasıl olmalı? Soyal medyanın bu ilişkilere etkileri neler? Psikolog İpek Aykol, NTV yayınında konuya ilşkin merak edilen soruları yanıtladı.

Diyaliz sonrası ölüm

Diyaliz sonrası ölüm

Burdur Devlet Hastanesi’nde diyaliz makinesine girdikten sonra rahatsızlaşıp hastaneye geri dönen 33 hastadan biri Antalya'da hayatını kaybetti.

Burdur Devlet Hastanesi’nde 25 Mayıs Cumartesi günü 08.00- 12.00 ile 12.00- 16.00 seansında diyalize giren hastalardan bazıları baş dönmesi, mide bulantısı, şuur bulanıklığı ve nakil aracından inememe tarzı şikayetlerle hastaneye geri dönmüştü. Bunun üzerine hastane yönetimi gün içinde diyalize giren tüm hastaları hastaneye çağırıp yapılan tetkiklerin ardından gün içinde diyaliz merkezinde tedavi olan 33 hasta Afyon, Isparta, Antalya, Bucak’ta bulunan devlet hastaneleri ve özel diyaliz merkezlerine sevk edildi. Sevk edilen 33 hastanın 14’ü ise entübe edilmişti.

BİR KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ Antalya'ya sevk edilen durumu ağır olan hastalardan 70 yaşındaki Mustafa Demir hayatını kaybetti. 23 hastadaki şikayetlerin ardından durumu ağır olanlar başka illere sevk edilmişti. Diğer hastaların tedavisi sürüyor..

Ateş yanığı hastalığı nedir? Ateş yanığı hastalığı belirtileri

Ateş yanığı hastalığı nedir? Ateş yanığı hastalığı belirtileri

Ateş yanıklığı armut ve elmaendüstrisinin yanı sıra fidanlıklarda olduğu gibi birçok süs bitkisinin de hassas konukçusuolması dolayısıyla fidan ticareti için de risk oluşturur. Bir ülkede ateş yanıklığı hastalığınınbulunması, ateş yanıklığı hastalığı konukçularının bulunduğu bitkilerin dikiminde ve bubitkilerin ihracatında, önemli bir engeldir. Peki, ateş yanığı hastalığı nedir?

Ateş yanıklığı, Erwinia amylovora adlı bakteri türünün Dağmuşmulası, alıç, ayva, ceviz,elma,armut ve üvez türlerinde neden olduğu bitki hastalığı. Yaprak renkleri kahve-siyah renge dönüşür ve dalda kavrulmuş bir şekilde uzun süre asılı kalır. Çiçeklerin renkleri, önceleri kahverengi daha sonra siyaha döner. Genç sürgünlerin renkleri esmerleşir; sürgünler yangın geçirmiş bir görünüm alır. Dalların kabuklarında zamanla beyaz bir akıntı görülür.

ATEŞ YANIĞI HASTALIĞI BELİRTİLERİ NELER?

Hastalığın isminden de anlaşıldığı gibi en tipik belirtisi, enfekteli bitki aksamının ateşten yanmış bir görünüm almasıdır. Nemli havalarda bu enfekteli kısımlarda krem rengi sütümsü bir akıntı oluşur ve bu akıntı, kuruduğunda elmada amber rengi, armutta ise kahverengine dönüşmektedir. Bu akıntı, hastalık etmeninin en karakteristik işaretidir. İlk belirtiler genellikle tek bir çiçek veya tüm çiçek demetinde görülür. Başlangıçta enfekteli kısımlar suda haşlanmış gibi bir görünüm alır, solar, büzüşür kahverengileşir, zamanla siyahlaşarak ateşte yanmış gibi bir görünüm alır. Enfeksiyon çiçek tablasına doğru ilerler ve çiçek tablası koyu yeşil renkte, suda haşlanmış gibi bir görünüm alır (Şekil a) Çiçek enfeksiyonunu, genç meyve enfeksiyonları takıp eder (Şekil b). Hastalık ilerledikçe tüm sürgün, ana dallar ve gövdeye kadar enfeksiyon yayılabilir. 

Sağlık Bakanlığı 36 bin personel alımı başvuruları başladı mı, ne zaman başlayacak? Sağlık Bakanlığı personel alımında son durum

Sağlık Bakanlığı 36 bin personel alımı başvuruları başladı mı, ne zaman başlayacak? Sağlık Bakanlığı personel alımında son durum

Sağlık Bakanlığı kontenjan ve kadro sayıları geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete'de yayımlandı. Sağlık Bakanlığı tarafından ihtiyaç doğrultusunda belirlenen kadro ve branşlar doğrultusunda alımlar yapılacak. Peki, Sağlık Bakanlığı 36 bin personel alımı başvuruları başladı mı, ne zaman başlayacak?

Sağlık Bakanlığı'na sözleşmeli 36 bin sağlık personeli istihdamı kapsamındaki sağlık birimlerinin yeniden belirlenmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı karar Resmi Gazete'de yayımlandı.
Buna göre; Yıl sonuna kadar uygulanmak üzere, eleman temininde güçlük çekilen yerlerde ve hizmet dallarında sağlık hizmetlerinin etkili ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla sözleşmeli sağlık personeli istihdam edilecek hizmet birimleri yeniden belirlendi.
Sağlık Bakanlığı tarafından ihtiyaç doğrultusunda belirlenen kadro ve branşlar sonrasında, 1 diyetisyen, 9 ebe, 2 hemşire, 25 sağlık memuru, 1 sağlık teknikeri, 3 bin 498 tabip, 32 bin 464 de uzman tabip istihdam edilecek.
Başvuru sürecinin ÖSYM tarafından yayınlanacak başvuru kılavuzu ile birlikte başlaması bekleniyor. Sağlık Bakanlığı başvuru kılavuzunda son başvuru tarihi, adayların yerine getirmesi gereken özel-genel şartlar, eğitim, yaş ve sınav gibi kriterler yer alacak.

Trabzonspor-MKE Ankaragücü maçı ne zaman, saat kaçta ve hangi kanalda?

Trabzonspor-MKE Ankaragücü maçı ne zaman, saat kaçta ve hangi kanalda?

MKE Ankaragücü, Süper Lig'e Trabzon'da tutunmaya çalışacak. Ligde geride kalan 37 haftada, 8 galibiyet, 16 beraberlik, 13 yenilgi yaşayan MKE Ankaragücü, son haftaya 40 puanla küme düşme hattının bir basamak üstünde 16. sırada girdi. Peki, Trabzonspor-MKE Ankaragücü maçı ne zaman, saat kaçta ve hangi kanalda?

MKE Ankaragücü, Trendyol Süper Lig'in 38. ve son haftasında bugün kümede kalmak için Trabzonspor'la deplasmanda karşılaşacak. İki takım arasında sezonun ilk yarısında Ankara'da oynanan maçı Trabzonspor 1-0 kazanmıştı. İşte, Trabzonspor-MKE Ankaragücü maçı hakkında bilgiler... TRABZONSPOR-MKE ANKARAGÜCÜ MAÇI SAAT KAÇTA? Papara Park'ta saat 19.00'da başlayacak karşılaşmayı hakem Atilla Karaoğlan yönetecek. Trabzonspor taraftarı, cezası nedeniyle tribünde yer alamayacak. MKE Ankaragücü taraftarı ise deplasman tribününden takımını destekleyebilecek. Mücadele, beIN Sports ekranlarından yayınlanacak. ANKARAGÜCÜ NASIL SÜPER LİG'DE KALIR? Sarı-lacivertliler, Trabzonspor'u deplasmanda yenerse diğer maçların sonuçlarına bakmadan Süper Lig'de kalmayı garantileyecek. MKE Ankaragücü puan kaybetmesi durumunda ise Atakaş Hatayspor-Çaykur Rizespor maçından gelecek sonucu bekleyecek. Ligde MKE Ankaragücü'nün 2 puan gerisinde 17. sırada yer alan Atakaş Hatayspor, Çaykur Rizespor'u mağlup eder, sarı-lacivertlilerde Trabzon'da kazanamazsa, başkent ekibi küme düşecek. TAKIMLARDAKİ EKSİK OYUNCULAR MKE Ankaragücü'nde sarı kart cezalısı Pedrinho, bu karşılaşmada forma giyemeyecek. Süper Lig'i 3. sırada bitirmeyi garantileyen Ziraat Türkiye Kupası finalinde Beşiktaş'a 3-2 yenilen Trabzonspor'da sarı kart cezaları nedeniyle Uğurcan Çakır ile Batista Mendy, MKE Ankaragücü karşısında oynayamayacak.

İngiltere'de enfekte kan skandalı: Kurbanlar dava açtı

İngiltere'de enfekte kan skandalı: Kurbanlar dava açtı

İngiltere'de kontamine kanla tedavi edilen yüzlerce kişi ve yakınları hükümetin tazminat duyurusundan memnun olmayarak sağlık bakanına tazminat davası açma planlarını sürdürüyor.

İngiltere’de 1970-1991 yılları arasında 30 bin kişinin sağlık hizmetleri aldığı sırada HIV ve hepatit virüsü taşıyan enfekte kan verilmesi nedeniyle rahatsızlandı veya hayatını kaybetti.

Yaklaşık 500 kişinin hükümete karşı açtığı, kamu görevinde suistimal anlamına gelen dava 2017'de başladı ancak skandalla ilgili soruşturma tamamlanana kadar durduruldu.

Dava gerekçesi olarak, hükümetin kişisel yaralanma veya kayıpları önlemek için makul özen gösterme yükümlülüğünü ihlal ettiği iddiası öne sürüldü. Halihazırda 3 bin olan ölüm sayısı, 1970'lerden 90'ların başlarına kadar hepatit C, HIV veya her ikisi ile enfekte olan yaklaşık 30 bin kişi arasında her hafta giderek artıyor. ÇOCUKLAR "ARAŞTIRMA NESNESİ" OLDU Enfekte kan skandalında hayatta kalanlar ve ölen kişilerin yakınları, rıza olmadan deneysel tedavi uygulandıktan sonra hepatit ve HIV'e yakalandıkları için bir okula dava açıyor. Yeni bir rapor, hemofili hastaları için özel bir okul olan Treloar Koleji'ndeki çocukların "araştırma nesneleri" olarak kullanıldığını, ancak enfeksiyon risklerinin göz ardı edildiğini ortaya çıkardı. Okula devam eden 122'den sadece 30 öğrenci kaldı. Treloar'a karşı dava 2022'de açıldı, ancak sağlık bakanına karşı açılan dava gibi soruşturma sonuçlanıncaya kadar durduruldu.

❌