Normal görünüm

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.
Dünden önceki günSağlık

Google'ın eski mühendisi: İnsanlar 8 yıl içinde "ölümsüz" olacak

Tarafından: NTV
29 Mart 2023 at 15:22
Google'ın eski mühendisi: İnsanlar 8 yıl içinde

Google'ın eski mühendislerinden olan fütürist Ray Kurzweil, insanların sekiz yıl içinde "ölümsüzlük"e ulaşacağını tahmin etti. Kurzweil, nanoteknoloji ve robotik alanlarındaki gelişmelerin, yaşlanmayı tersine çeviren "nanobot"lara yol açacağına söyledi. Kurzweil, bu minit robotların, vücut yaşlandıkça bozulan hasarlı hücre ve dokuları onaracağını belirterek, insanları kanser gibi hastalıklara karşı bağışık hale getireceğini öne sürdü.

Gelecek ile ilgli yaptığı isabetli tahminlerle gündeme gelen ABD’li mühendis Ray Kurzweil 2012 yılında Google tarafından 'makine öğrenimi ve dil işlemeyi içeren yeni projeler üzerinde çalışmak' üzere işe alındı, ancak teknolojik gelişmelerle ilgili tahminlerini çok daha önceden yapıyordu.
Kurzweil, 1990 yılında dünyanın en iyi satranç oyuncusunun 2000 yılına kadar bir bilgisayara yenileceğini öngörmüş ve 1997 yılında Deep Blue'nun Gary Kasparov'u yenmesiyle bu gerçekleşmişti.
Kurzweil 1999 yılında ise 2023 yılına kadar bin  dolarlık bir dizüstü bilgisayarın bir insan beyninin hesaplama gücüne ve depolama kapasitesine sahip olacağını söyledi ve bu öngörüsü de çoktan gerçekleşti.
Şimdi ise Google’ın eski mühendisi, teknolojinin o kadar güçlü hale geleceğine inanıyor ki, “tekilllik” adı verilen bu durumun insanların sonsuza kadar yaşamasına yardımcı olacağını öne sürdü. “Tekillik”, yapay zekanın insan zekasını aştığı teorik bir noktayı anlatan kavram olarak ifade ediliyor.
Kendisini fütürist olarak tanımlayan yazar Kurzweil, teknolojik tekilliğin 2045 yılına kadar gerçekleşeceğini ve yapay zekanın 2029 yılında geçerli bir Turing testini geçeceğini öngördüğünü söyledi. Turing testi, bir makinenin bir insanınkine eşdeğer ya da ondan ayırt edilemeyecek kadar zeki davranışlar sergileyebilme yeteneğini ölçen teste deniliyor.
Kurweil, makineleri insanları zaten daha zeki hale getirdiğini ve onları insan beynine bağlamanın insanların daha akıllıca düşünmesine yardımcı olacağını belirterek, “Bazılarının korkularının aksine, beynimize bilgisayar yerleştirmenin bizi geliştirecek. Daha fazla neokortekse sahip olacağız, daha komik olacağız, müzikte daha iyi olacağız. Daha çekici olacağız. İnsanlarda değer verdiğimiz her şeyi gerçekten daha büyük ölçüde deneyimleyeceğiz.” diye konuştu.
Kurzweil, ayrıca nanomakinelerin insan vücuduna yerleştirilerek onları “ölümsüzlüğe” ulaştırabileceğini söyledi.
Kurzweil, 'Nihayetinde bu her şeyi etkileyecek. Tüm insanların fiziksel ihtiyaçlarını karşılayabileceğiz. Bu süreç yüzyıllar önce, insan hayatını önemli ölçüde iyileştirebilecek gözlük ve kulak trompeti gibi basit cihazlarla başladı. Ardından kalp pilleri ve diyaliz makineleri gibi hayat kurtarabilecek cihazlar geldi.
21'inci yüzyılın ikinci on yılına gelindiğinde, laboratuvarlarda yetiştirilen organlara ulaştık. Gelecek sekiz yıl içinde yaşlanmayı tersine çeviren nanobotlar göreceğiz. Nanobotlar, vücut yaşlandıkça bozulan hasarlı hücre ve dokuları onaracak. Bu şekilde insanlar kanser gibi ölümcül hastalıklara karşı korunacak." diye konuştu.

DSÖ, Covid-19 aşı tavsiyelerini güncelledi: Kimler hatırlatma dozu yaptırmalı?

Tarafından: NTV
29 Mart 2023 at 14:51
DSÖ, Covid-19 aşı tavsiyelerini güncelledi: Kimler hatırlatma dozu yaptırmalı?

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Covid-19 aşılama önerilerini yeniden gözden geçirdi. Kurum, sağlıklı çocuklar ve ergenlerin mutlaka bir aşıya ihtiyaç duymayabileceği ancak yaşlı ve risk altındaki grubun son aşısından 6 ile 12 ay sonra hatırlatma dozunu alabileceği belirtti.

DSÖ'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Örgüt'ün bağışıklama uzmanlarından oluşan Stratejik Danışma Grubu'nun (SAGE), Omicron'un etkisini ve enfeksiyon ile aşılama nedeniyle nüfus düzeyindeki yüksek bağışıklığı yansıtmak için Covid-19 aşılarının kullanımına öncelik verilmesine yönelik yol haritasını revize etti.
Yol haritasına göre SAGE, SARS-CoV-2 enfeksiyonundan ölüm ve ciddi hastalık riski en yüksek olan kişileri korumaya öncelik vermeye ve dirençli sağlık sistemlerini devam ettirmeye odaklanmayı sürdürdü.
Aşılamada hatırlatma dozları ve bunların aralıkları hakkında gözden geçirilmiş tavsiyeler yer alırken Covid-19 aşılaması için yüksek, orta ve düşük olmak üzere üç öncelikli gruba değinildi.
Yüksek öncelikli grup, yaşlı yetişkinleri içerirken orta öncelikli grupta ayrıca bir hastalığı olmayan sağlıklı yetişkinler (50-60 yaş altı), düşük öncelikli grupta ise 6-17 yaş arasındaki sağlıklı çocuklar ve ergenler yer aldı.
Yaygın enfeksiyon ve aşılama nedeniyle dünya çapında yüksek düzeyde nüfus bağışıklığı göz önüne alındığında, aşılamadaki esas amaç ciddi hastalık ve ölüm tehdidiyle karşı karşıya olanların aşılanmasına odaklamak oldu.
Yüksek öncelikli popülasyon grubundaki yaşlı yetişkinler ve diğer önemli risk faktörlerine sahip gençler için son aşıdan 6 veya 12 ay sonra ek hatırlatma dozu önerildi.
Ortak öncelikli grup için de aşılama ve hatırlatma dozları tavsiye ediliyor.
Düşük öncelikli gruptaki sağlıklı çocuk ve ergenlerin ise mutlaka aşılanmasını önerilmezken bu grup için ülkelerin hastalık yükü ve maliyet gibi faktörlere dayalı aşılamayı düşünmesi gerektiğini belirtildi.
Covid-19 aşılarının ve ilave dozların her yaş için güvenli olduğu da belirtildi.
SAGE Başkanı Hanna Nohynek, "Yeni yol haritasının çoğunlukla yaşlı yetişkinler ve ciddi hastalık riski altında olanların aşılanmasının önemini yeniden vurguluyor." ifadesini kullandı.

Endodonti nedir, nasıl yapılır? Endodonti hakkında bilgiler

Tarafından: NTV
29 Mart 2023 at 10:05
Endodonti nedir, nasıl yapılır? Endodonti hakkında bilgiler

Endodonti, diş tedavisiyle alakalı sorgulamalarda bulunan birçok kişinin merak ettiği konular arasında yer alıyor. Diş hekimliği uzmanlık alanları arasında yer alan endodontinin ne olduğu ve nasıl yapılacağı merak ediliyor. Peki, endodonti nedir, nasıl yapılır?

Endodonti, diş minesi, dentin ve diş pulpasının incelenmesi ve tedavisi ile ilgili diş hekimliği uzmanlık alanıdır. Endodontik tedavi en sık uygulanan işlemlerden biridir. Diş pulpası (sinirleri, arteriyolleri, venülleri, lenfatik sistem ve fibröz dokuyu içerir) hastalanır veya yaralanırsa dişi kurtarmak için endodontik tedavi gerekir. Periradiküler cerrahi, kök kanal tedavisi, diş beyazlatma, diş taşı ve diş apsesi temizliği, apikoektomi, kanal tedavisi, kök rezeksiyonu, apikoektomi, pulpa kaplaması, pulpotomi, apeksifikasyon ve rejeneratif endodonti işlemlerini yapar.

Araştırma: Kahve tüketenler daha fazla adım atıyor ancak daha az uyuyor

Tarafından: NTV
28 Mart 2023 at 13:07
Araştırma: Kahve tüketenler daha fazla adım atıyor ancak daha az uyuyor

Bir günde ne kadar kahve tükettiğinizi hiç düşündünüz mü? Yapılan yeni bir araştırmaya göre kahve içmek uyku kalitesinin bozulmasına neden olabilir.

Günde en az bir fincan kahve içmek daha fazla hareket etmeyi beraberinde getirirken daha az uyumaya neden olabilir. CNN'de yer alan habere göre, ABD'de yapılan son araştırmanın bulguları kahve tüketiminin hem olumlu hem olumsuz yönlerine ışık tutuyor. Kahvenin anlık sağlık etkileri hakkında daha iyi bir fikir edinmek amacıyla araştırmacılar, California eyaletinin San Francisco bölgesinden yaş ortalaması 39 olan 100 sağlıklı yetişkini gözlem altına aldı.

KAHVE İÇTİKLERİ GÜNLERDE DAHA ÇOK ADIM ATTILAR

Katılımcıların, kahve içilen günlerde içmedikleri günlere kıyasla ortalama 1058 daha fazla adım attığı gözlendi. Ancak aynı günlerde katılımcılar en az 36 dakika daha az uyudu. Araştırmada daha fazla kahvenin daha fazla hareketi beraberinde getirirken uyku süresini azalttığı ortaya çıktı. Bunların yanı sıra kahve tüketimi kişiyi kalp çarpıntısı gibi yüksek risklerle de karşı karşıya getirebildiği araştırmaya konu oldu.

Tüm bunlara rağmen, kahve içmenin daha az uykuya yol açmasının potansiyel bir genetik faktörü olabileceği üzerinde de duruluyor. Araştırma, "The New England Journal of Medicine" isimli dergide yayımlandı.

Ev sahiplerinden kiracılarına 'evden çık' komisyonu

Tarafından: NTV
28 Mart 2023 at 10:22
Ev sahiplerinden kiracılarına 'evden çık' komisyonu

İstanbul'da ev sahipleri, evlerini daha yüksek fiyattan kiralamak için mevcut kiracılarına evi boşaltmaları için para teklif etmeye başladı. Uzmanlara göre, kira bedellerinde alt sınırın olduğu gibi üst sınırın da olması gerektiği belirtilirken kiracı ve ev sahibinin karşılıklı anlaşması durumunda hukuki açıdan sorun olmadığını da ifade ediliyor.

Başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye'de kira artışları gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Depremin ardından İstanbul'da kira fiyatlarında yaşanan olağanüstü artışlar da ev sahibi-kiracı ilişkisini gündemden düşürmüyor.

Fahiş kira artışları nedeniyle ev sahipleri ve kiracılar arasında tartışmaların yanı sıra cinayete varan kavgalar yaşandı. Ancak ev sahibi ve kiracılar arasında yeni bir döneme giriliyor. Evini 2-3 kat fiyat farkıyla kiralamak isteyen ev sahipleri, mevcut kiracılarına evlerini boşaltmaları için para teklif ediyor.

Uzmanlar, ev sahiplerinin yaşanan kira artışlarının ardından kendi evinin düşük miktarda kalması ve kiracısının evi boşaltma teklifini kabul etmemesinin ardından bu yola başvurduğunu belirtiyor.

Öte yandan geçen yıl kira artışı için kanunla getirilen yüzde 25'lik sınırın konut fiyatlarındaki artışı önlemediğini düşünülüyor.

İstanbul Emlakçılar Odası Başkanı Nizamettin Aşa, kiracı ve ev sahibinin karşılıklı anlaşması durumunda hukuki açıdan sorun olmadığını belirtirken, Tüketici Konfederasyonu Başkanı Aydın Ağaoğlu ise kira bedelinin devlet tarafından alt ve üst sınırının belirlenmesi gerektiğini ifade ediyor.

"EV SAHİBİNİN AMACI O VERDİĞİ PARAYI BİRKAÇ AYDA YENİ KİRACIDAN ÇIKARTMAK"

Türkiye'de konut açığı olduğuna dikkat çeken Tüketici Konfederasyonu Başkanı Aydın Ağaoğlu, bu durumun ev ve konut fiyatlarını yükselttiğini ifade etti. Ağaoğlu, kira artışlarının yüzde 25 ile sınırlandırmanın bir çözüm olmadığını dile getirirken "Bu noktada bazı ev sahipleri kendi evinde 3 bin liraya oturan kiracıyı çıkaramayınca yanındaki 10 bin liraya oturuyor ben bunu çıkarayım diyor. Ayda 7 bin lira ekstra para sağlarım. Böyle bir kazancı da 12 ayda 140 bin lira olur. Orada belli bir miktar parayı kiracıya teklif ediyor. Ev sahibinin amacı o verdiği parayı birkaç ayda yeni kiracıdan çıkartmak." dedi.

Kiralarda alt sınır olduğunu ve yasal mevzuat olarak alt sınır belirlendiğini söyleyen Ağaoğlu, "Belediyelerin emlak vergilerine emsal teşkil eden matrahın yıllık kira tutarının yüzde 5'inden aşağı olamaz. Bir de üst sınır getirilsin. Örneğin yüzde 6 üst sınır getirilirse belediyedeki rayiç bedel bir milyon ise orada 60 bin lira yıllık kira bedeli, 12'ye böldüğünüzde aylık 5 bin lira olur. Böyle bir üst sınır getirilmesi lazım." dedi.

"İKİ TARAFIN MUTABIK KALACAĞI BİR ANLAŞMA DA HUKUKEN DE HİÇBİR SAKINCA YOK"

Son zamanlarda bu sorunla sık karşılaştıklarını belirten İstanbul Emlakçılar Odası Başkanı Nizamettin Aşa, "Son dönemde eski kiracıların ödediği bedelin çok düşük kalması, aynı evin yeni en az üç katı beş katı olması, ev sahiplerini kiracıyı tahliyeye zorluyor. Kabul etmeyene de işte ben ödeyeyim veya beş ay senden kira almayayım, üste şu kadar ödeme yapayım gibi teklifler de şu anda duyuyoruz." dedi.

Emlakçıların bile başına bu durumun geldiğini anlatan Aşa, "Kiracıda eğer bu konuda ılımlıysa veya o da kabulleniyorsa neticede bu bir anlaşma. Yani iki tarafın mutabık kalacağı bir anlaşma da hukuken de hiçbir sakınca yok. Kimse buna bir şey diyemez." şeklinde konuştu.

"YÜZDE 25'LİK SINIR OLAYI ÇOK SIKINTI YARATTI"

Kadıköy'de Emlakçı Metin Arslanoğlu kiralık daire sorununun bir yara olduğunu ifade ederek, "Özellikle bu yüzde 25'lik sınır olayı çok sıkıntı yarattı. Çünkü eski kiracılara aynı binada geçen sene üçe verdiğimiz evin yan dairesi 10-15 bine veriyor. Yani arada çok büyük bir fark var. Ev sahipleri burada diyor ki ben 3 bin lira alıyorum. Ama benim evim yüzde 25'le bağlanmış durumda. Bir arayış içine giriyor ev sahipleri. Kiracısına işte yüzde yirmi beşi kabul etmiyorum sen bunu 7- 8 -9 bin yap diyor. Kiracı da yüzde 25'lik hakkını korumak istiyor. Ev sahipleri diyor ki taşınmana yardım edeyim, şu kadar para vereyim yani çıkarmaya çalışıyor bir şekilde." diye konuştu.

"TAŞINMA PARASI VERECEĞİNİ SÖYLEYEREK EVİ BOŞALTMAMI TEKLİF ETTİ"

Çekmeköy'de 4 yıldır oturduğu dairesini, ev sahibinin emlakçı aracılığıyla evi boşaltması için para teklif ettiğini söyleyen Emlakçı Hacı Karaduman, "Emlakçı 5 ay kira verme, 15 bin lirada taşınma parası vereceğini söyleyerek evi boşaltmamı teklif etti. Bizi oyuna getireceklerdi, düşmedik onların oyununa. Ben kiramı ödemeye devam ettim. Bu seferde ev sahibi tekrar mesaj atarak kirayı 5 bin lira olarak ödemeye devam etmemi söyledi. Evi alacak biri olursa satacağını da belirtti. Ben bir firma sahibi olarak, burada yıllarını vermiş bir insan olarak, bana bunu yapanlar diğer insanlara da aynısını yapıyorlar." ifadelerini kullandı.

ÖSYM KPSS-2023/5 tercih kılavuzu: Sağlık Bakanlığı personel alımı KPSS tercihleri nasıl yapılır, tercihler ne zaman bitecek? Kadro ve branş dağılımı belli oldu

Tarafından: NTV
30 Mart 2023 at 08:54
ÖSYM KPSS-2023/5 tercih kılavuzu: Sağlık Bakanlığı personel alımı KPSS tercihleri nasıl yapılır, tercihler ne zaman bitecek? Kadro ve branş dağılımı belli oldu

Sağlık Bakanlığı personel alımı için KPSS-2023/5 tercih kılavuzu ÖSYM tarafından yayımlandı. 42 bin 500 personel alımı yapılacağını açıklayan Sağlık Bakanlığı, ikinci etap alımları için 31 bin 600 sözleşmeli sağlık personeli ve 10 bin 900 sürekli işçi alımı için tercih kılavuzunu yayımladı. Sözleşmeli sağlık personeli alımı için KPSS tercihleri dün itibariyle başladı. Kadro ve branş dağılımının belli olması nedeniyle, adaylar tercih işlemlerini ÖSYM'nin AİS ekranı üzerinden kolayca gerçekleştirebilecek. Peki, Sağlık Bakanlığı personel alımı KPSS tercihleri nasıl yapılır, tercihler ne zaman bitecek?

Sağlık Bakanlığı taşra teşkilatı hizmet birimlerinde istihdam edilmek üzere KPSS sonucuna göre Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılacak merkezi yerleştirme ile ortaöğretim, ön lisans ve lisans düzeylerinde toplam 31 bin 600 sözleşmeli sağlık personeli alınacak. ÖSYM tarafından yayımlanan KPSS tercih kılavuzu sonrasında tercih işlemleri başladı.
Sağlık Bakanlığınca Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) puanıyla atanacak 31 bin 600 sözleşmeli sağlık personeli ilanı, Resmi Gazete'de yayımlandı. KPSS puanıyla alınacak sözleşmeli personelin 6 bin 69'u hemşire, 1530'u ebe ve 22 bin 507'si sağlık teknisyeni-sağlık teknikeri olacak.
Sağlık Bakanlığı taşra teşkilatı hizmet birimlerinde istihdam edilmek üzere KPSS sonucuna göre Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılacak merkezi yerleştirme ile ortaöğretim, ön lisans ve lisans düzeylerinde toplam 31 bin 600 sözleşmeli sağlık personeli alınacak.Ortaöğretim, ön lisans ve lisans düzeylerinde tercih yapılabilecek sözleşmeli sağlık personeli pozisyonlarının bulunduğu KPSS-2023/5 Tercih Kılavuzu ÖSYM'nin internet sitesinde yayınlanacak.
Bakan Koca, personel alımıyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi; "Bakanlığımızın taşra teşkilatı hizmet birimlerinde istihdam edilmek üzere 31 bin 600 sözleşmeli sağlık personeli alınacak. 10 bin 900 sürekli işçi alımı da yapılacak. Böylece yeni istihdam sayısı 42 bin 500'e ulaşmaktadır."
Adaylar tercihlerini 28 Mart-3 Nisan'da tercih kılavuzunda belirtilen kurallara göre ÖSYM'nin internet sitesi üzerinden T.C Kimlik Numarası ve şifresini girerek yapabilecek.ÖSYM'ye veya Sağlık Bakanlığına posta yoluyla gönderilen veya elden verilen tercih listeleri geçerli olmayacak. PERSONEL ALIMI TERCİHLERİ İÇİN TIKLAYIN
Atama yapılacak 31 bin 600 kadrodan 6 bin 69'u hemşire, 1530'u ebe ve 22 bin 507'si sağlık teknisyeni-sağlık teknikerinden oluşacak. Atama yapılacak sözleşmeli pozisyonların unvan, branş, sayı ve öğrenim düzeylerine göre dağılımları şöyle:
Biyolog 28 (Lisans), Çocuk Gelişimcisi 102 (Lisans), Diğer Sağlık Personeli 100 (Lisans), Dil ve Konuşma Terapisti 41 (Lisans), Diyetisyen 255 (Lisans), Ebe 1530 (Lisans), Fizyoterapist 510 (Lisans), Hemşire 5202 (Lisans), Hemşire 867 (Ortaöğretim), İş ve Uğraşı Terapisti (Ergoterapist) 28 (Lisans), Odyolog 26 (Lisans), Perfüzyonist 25 (Lisans), Psikolog 255 (Lisans), Sağlık Fizikçisi 33 (Lisans), Sosyal Çalışmacı 91 (Lisans), Sağlık Teknikeri Anestezi 480 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Çevre Sağlığı 87 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Laboratuvar 439 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Röntgen 521 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Tıbbi Sekreter 16463 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Adli Tıp 22 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Ağız Diş Sağlığı 315 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Ameliyat 153 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Diş Protez 102 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Diyaliz 131 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Eczane 204 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Elektronörofizyoloji 25 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Evde Bakım 510 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Yaşlı Bakım 510 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Fizik Tedavi 183 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri İlk ve Acil Yardım 1122 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri İş ve Uğraşı Terapisi 51 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Odyometri 119 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Ortopedi 153 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Patolojik Anatomi 51 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Podolog 20 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Radyoterapi 28 (Ön Lisans), Sağlık Teknikeri Optisyen 20 (Ön Lisans), Sağlık Teknisyeni İlk ve Acil Yardım 420 (Ortaöğretim), Sağlık Teknisyeni Anestezi 53 (Ortaöğretim), Sağlık Teknisyeni Çevre Sağlığı 13 (Ortaöğretim), Sağlık Teknisyeni Laboratuvar 50 (Ortaöğretim), Sağlık Teknisyeni Röntgen 62 (Ortaöğretim), Sağlık Teknisyeni Tıbbi Sekreter 200 (Ortaöğretim), Toplam: 8226 (Lisans), 21709 (Ön Lisans), 1665 (Ortaöğretim), Genel Toplam (31600).

Zombi mantarı İstanbul'da görüldü! İnsanların beynini ele geçirebilir mi?

Tarafından: NTV
27 Mart 2023 at 12:02
Zombi mantarı İstanbul'da görüldü! İnsanların beynini ele geçirebilir mi?

Popüler dizi "The Last of Us" ile gündeme gelen 'zombi mantarı' İstanbul'da görüldü. Mantarların insanlara zararı olmadığı açıklanırken binlerce yıldan beri Çin geleneksel tıbbında şifa kaynağı olarak kullanıldığı belirtildi.

The Last Of Us dizisi ile izleyici kitlesi arasında merak konusu olan zombi mantarı, literatürdeki adıyla kordiseps militaris, filmin de etkisiyle dünya genelinde çeşitli efsanelerin konuşulmasına neden oldu.
Uzun araştırmalar sonucu İstanbul Samandıra Ormanı'nda kordiseps militaris mantarına rastlayan doğal mantar araştırmacısı Naim Güleç ile tıbbi mantarlar konusunda akademik araştırmalar yapan mikolog Selime Semra Erol, tıbbi yönü bulunan zombi mantarına dair bilinmeyenleri anlattı.
Doktora çalışmasına Düzce Üniversitesinde tıbbi mantarlar üzerine devam eden ve son beş yıldır özellikle tıbbi mantarlar, üretimleri ve tıbbi etkilerine ilişkin akademik çalışmalar yapan Erol, kordisepsin farmakolojik özellikleri nedeniyle binlerce yıldır Çin geleneksel tıbbında önemli bir yere sahip olduğunu ve yer aldığı mantar ailesinin 400'den fazla türüyle en fazla çeşidi bulunan cins olduğunu söyledi.
Kordiseps cinsi her bir mantar türünün farklı bir böcek, tırtıl ve çam kese böceği pupasına ait parazit mantarlar olduğunu belirten Erol, "Bu mantarı asıl önemli kılan şey binlerce yıldan beri geleneksel Çin tıbbında şifa kaynağı olarak kullanılması." dedi.
Dünyada Himalayalar'da, Tibet'te yüksek yerlerde yetişen bir mantar olan kordiseps militarisin özellikle Hindistan'da ve Çin'de gıda olarak tüketildiğini ve asıl önemli olanın içindeki kordiseps maddesi olduğunun aktaran Erol, "2010 yılında yapılan bir çalışma sonucunda kordisepsin insan mesane kanseri hücrelerinin çoğalmasını ve göçünü engellediğini ortaya koydu. Ayrıca bu tıbbi mantar, böbrek ve karaciğer hastalıklarıyla ilgili tedavilerde kullanılan etken maddeleri, bileşikleri içermektedir." ifadelerini kullandı.
Kordiseps cinsine ait mantarların özellikle geleneksel Çin tıbbında günlük enerji seviyesini yükseltici ve metabolizmayı hızlandırıcı olarak kullanıldığını söyleyen Erol, Çin'in Pekin kentinde düzenlenen 1993 Ulusal Oyunları'nda bin 500, 3 bin ve 10 bin metre yarışlarında 5 dünya rekoru kıran üç koşucunun kordiseps sinensis aldıklarının ortaya çıktığını söyledi.
Kordiseps militarisin Türkiye'de bulunmasının mantar araştırmacıları açısından çok sevindirici olduğunu aktaran Selime Semra Erol, topladığı mantar numunelerinden misel üretmeye çalıştığını ve bu türün yerli olarak üretimi konusunda çalışmalarının devam ettiğini bildirdi.
Kendini mantarların keşfine adadığını söyleyen doğal mantar araştırmacısı Naim Güleç ise bugüne kadar Türkiye'de 2 bin 500'ün üzerinde mantar keşfedildiğini, bu mantarların 1000'den fazlasını ormanlarda bulup Latince bilimsel isimleri ile beraber araştırıp, inceleyip, tanımlama şansı elde ettiğini ve şu ana kadar deneyimleme bakımından 219 mantarın tadına baktığını söyledi.
Bu mantarlardan en ilginç olanın ise kordiseps militaris olduğunu ifade eden Naim Güleç, "Yaklaşık yirmi yıllık bir mantar serüvenim var. Bu mantarı uzun yıllar ormanlarda aradım ve çam kese böcekleriyle bir bağlantısının olduğunu yabancı bir kaynakta okuduğumda ormanlara giderek çam ağaçlarının üzerlerinde çam zararlısı olan çam kese böceğini aradım. Kaynaklarda soğuk havalarda mantarın yeryüzüne çıktığı söylendiği için 2015 yılında İstanbul'daki çam ormanlarında nihayet kordiseps militaris mantarını buldum. Ardından Ankara Üniversitesinden mikolog Doç. Dr. Ilgaz Akata'ya gönderdim. Bilimsel makale 2016 yılında yayımlandı." dedi.
Güleç, küçük bir mantar olmasına karşın kırmızı rengi nedeniyle gezerken kolay fark edilebilecek bu mantarın çam kese böceklerinin istila ettiği çam ağaçlarının bulunduğu yerlerde aranması gerektiğini belirtti.Bu mantarın, tırtıl halindeyken etkilediği çam kese böceğinin pupa evresinden beslendiğini, yer altına giren böceği öldürdükten sonra kozaya dönüşen kabuğundan, uygun ısı ve şartlar oluştuğunda yani mevsimi gelince dışarı çıktığını anlatan Güleç, mantarın alt kısmına bakıldığında besi yeri olarak kullandığı çam kese böceğinin pupasının rahatlıkla görülebileceğini ifade etti.
Güleç, şu an dijital bir platformda yayınlanan The Last Of Us isimli dizide kordiseps mantarının insanları zombiye dönüştüren yeni bir salgına neden olduğu ve yeryüzünün sonunun geleceği gibi bir senaryo işlendiğini, bunun muhtemel nedeninin ise bu mantarın çam kese böceğinde olduğu gibi eklem bacaklıları ele geçirmesi olduğunu dile getirdi.
Güleç, "Kordiseps mantarlarının insanın sinir sistemini ele geçirip zombiye dönüştüreceği ütopyasına inanılıyor. Bu bilimsel olarak mümkün gözükmüyor. Kordiseps mantarları 25 derecenin üstünde gelişim sağlayamıyor. Dolayısıyla vücut ısısı 37 derece olan insanda veya diğer memelilerde bu mantarın gelişmesi, vücudu ele geçirmesi ve herhangi bir zararın oluşması söz konusu değil. Esasında kordiseps tıbbi yönü olan bir mantar. Ben de her yıl düzenli şekilde topluyor ve çayını içiyorum. Ayrıca yemeği de yapılabilir." şeklinde konuştu.
Kordiseps militaris mantarını kış aylarında, soğuk hava koşullarında herkesin bulup toplayabileceğini dile getiren Güleç, "Çayını, önleyici tıp bağlamında tüketebilirler. Çünkü bu mantarın anti-tümör ve benzeri özellikleri var. Herkese araştırmayı, bulmayı, deneyimlemeyi tavsiye ediyorum." dedi.

Şap hastalığı nedir, belirtileri nelerdir? Şap hastalığı bulaşıcı mı? Bakanlıktan şap virüsü uyarısı

Tarafından: NTV
27 Mart 2023 at 10:20
Şap hastalığı nedir, belirtileri nelerdir? Şap hastalığı bulaşıcı mı? Bakanlıktan şap virüsü uyarısı

Şap hastalığı, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalar sonrasında sorgulanmaya başladı. Geçtiğimiz haftalarda SAT-2 serotipi şap hastalığını taşıyan ilk vaka tespit edildiğini açıklayan Tarım ve Orman Bakanlığı, hayvancılıkla uğraşan vatandaşları uyardı. Açıklamaların ardından 'şap hastalığı nedir, nasıl yayılır ve belirtileri nelerdir?' şeklinde sorgulamalar internet üzerinde araştırılmaya başladı. Peki, Şap hastalığı nedir, belirtileri nelerdir? Şap hastalığı bulaşıcı mı?

Şap hastalığı, çift tırnaklı hayvanların akut seyirli, çok bulaşıcı ve zoonotik karaktere sahip viral bir enfeksiyonudur. Hastalığın bulaşma oranı yüksek olup, hassas hayvan topluluklarında (popülasyonlarında) yüzde 100'e kadar ulaşabilmektedir. Bu nedenle hastalık ekonomik, siyasi ve ticari yönlerden büyük önem taşımaktadır.
Hastalığın etkeni Picornaviridae familyasının Aphtovirus alt grubunda yer alan şap virusudur. Virusun O , A, C , SAT-1, SAT-2, SAT-3 ve ASİA 1 olmak üzere antijenik olarak farklı yedi ayrı serotipi bulunmaktadır. (O) serotipinin II, A serotipinin 32, C serotipinin 5, SAT I serotipinin I, SAT 2 serotipinin 3, SAT 3 serotipinin 4 , ASIA I serotipinin ise I alt tipi vardır. Serotipler arasında çapraz bağışıklık görülmemesi hastalıkla mücadeleyi güçleştirmektedir.Virus fiziksel etkenlere karşı değişik duyarlılık göstermektedir. Isıya dayanıksız olup 37oC'de 12 saatte, 60-65oC de 1/2 saatte, 85oC de ise birkaç dakika da yıkımlanarak etkisiz hale gelmektedir. Ancak düşük ısı derecelerine ve ani donma ve çözülmelere karşı oldukça dayanıklıdır.
Enfekte karkaslarda +4oC de 24-48 saatte laktik asit oluşumuna bağlı olarak hızla inaktive(etkisiz) olurken, kan, kemik iliği, lenf bezleri ve iç organlarda uzun süre dayanabilir ve ani dondurmalarda iskelet kaslarında da uzun süre aktif halde kalabilir.Virus çevre şartlarına da oldukça dayanıklı olup;Yapağıda 24 günSığır derisinde 4 haftaSamanda 15 haftaKepekte 20 haftaToprakta 4 haftaKuru ot ve danede 5 ay süreyle enfeksiyözitesini (bulaşma yeteneğini) koruyabilmektedir.
Kimyasal etkenlere karşı dayanıksız olan şap virusu pH 7,0- 7,7 de etkilenmemekte (stabil olmakla) birlikte asit ve alkali şartlarda kısa sürede inaktive olmaktadır. Hastalık direkt ve indirekt olarak yayılmaktadır.Hastalığın en belirgin yayılma yolu havada bulunan virusun solunum sistemi ile alınmasıyla olmaktadır. Enfekte veya kuluçka dönemindeki hayvanlar solunum, deri, sekret ve ekstretleri, süt ve sperma ile virusu saçmaktadır. Hastalık bulaşık (kontamine) hayvan ürünleri, bulaşık (kontamine) araç ve aletler, insan, yabani hayvanlar, kuşlar, rüzgar ve nakil araçları ile de bulaşabilmektedir.İnsanlar da ise enfekte hayvanlar ile temas veya enfekte et ve süt ürünleri ile enfeksiyonu nadiren aldıkları bildirilmektedir.
Sığırlarda ateş, iştahsızlık, depresyon ve süt veriminde azalma ilk klinik bulgulardır. 24 saat içerisinde salya akışı başlar ve dil-dişetinde veziküller şekillenir. Keseciklere (veziküllere) interdigital bölgede, koroner bölgede, meme derisinde, ağız ve burun mukozasında rastlanabilir. Veziküllerin yırtılması ile geniş ülseratif yaralar şekillenebilir.Dildeki yaraların (lezyonların) genellikle birkaç günde iyileşmesine karşın ayaklardaki ve nazal bölgedeki lezyonlar çoğunlukla ikinci (sekunder) bakteriyel enfeksiyonlara maruz kalırlar. Sekunder bakteriyel enfeksiyonlar sonucu pneumoni ve mastitis görülebilir, tırnak düşebilir.Koyun ve keçilerde hastalık daha hafif seyirlidir. Hastalık koyunlarda genellikle topallık ile karakterizedir ve topallık süreklilik gösterir. Ağızdaki lezyonlar sığırlardaki lezyonlardan daha küçük ve daha kısa sürelidir. Genellikle hastalığın yol açtığı ekonomik kayıplar sığırlarınkinden daha düşüktür ve klinik bulgular ancak dikkatli bir gözlemle belirlenir.Şap hastalığının ölüm (mortalite) oranı düşük olmakla birlikte genç hayvanlarda virusun kalpte yerleşmesi (lokalize) sonucu ölümle sonuçlanan myokarditis olguları görülebilir. Hastalığın bulaşma (morbidite) oranı ise yüksek olup, et ve süt verimlerindeki hızlı düşüşe bağlı ekonomik kayıplar önem taşımaktadır.Klinik bulgular hastalıktan şüphe ettirmekle birlikte kesin tanı virolojik veya serolojik yöntemler kullanılarak konulmaktadır. Ayırıcı tanıda; topallık, mukozal erozyonlar, salya, nazal akıntı ve meme lezyonlarına yol açan enfeksiyonlar göz önünde bulundurulmalıdır.
Şap hastalığının kontrolü için uygulanan 4 ana strateji vardır. Bunlar:A. KesimB. KarantinaC. AşılamaBir ülkede veya bölgede bu yöntem veya yöntemlerden hangilerinin uygulanacağına karar vermek için, öncelikle sosyo-ekonomik durum, hayvan varlıklarının durumu ve şap hastalığı yönünden epidemiyolojisi, iklim-coğrafik şartları dikkate alınarak kâr-zarar analizlerinin yapılması gerekmektedir.KESİM:Şap hastalığına yakalanmış hayvanların ve bunlar ile temas etmiş hayvanların kesime tabi tutulmasıdır. Amaç esas virus kaynağının tüketilmesi (eliminasyonu) ve virusun hayat seyrinin (siklusunun) kırılmasıdır. Bu yöntemin dezavantajı , büyük ölçüde hayvan kaybına neden olmasıdır.Şap hastalığının sporadik olarak seyrettiği aşılama programını bırakmış ülkelerde bu yöntem uygulanmaktadır. Ancak hastalığın yayılmasının (insidensinin) düşük olduğu ülkelerde ekonomik olan bu yöntem, hastalığın yaygın olduğu ülkelerde hem ekonomik değildir, hem de toplumsal kabulü oldukça güçtür.KARANTİNA:Şap virusunun epidemiyolojik durumu ve edinilen deneyimler gözönünde bulundurulduğunda, sadece bu yöntem ile sonuç alınamayacağı açıktır. Ancak diğer yöntemler ile birlikte uygulandığında anlam taşımaktadır.AŞILAMA:Amaç hastalığın yaygın olduğu ülkelerdeki hayvan topluluğunda (popülasyonunda) yüksek antikor düzeyinin sağlanmasıdır. Bu amaçla düzenli ve yoğun aşılama programları ile popülasyonda virusa karşı direnç sağlanması hedeflenmektedir. Ancak başarı sağlanabilmesi için karantina ve önleyici (profilaktik) önlemlere gereksinim vardır. Aşılama stratejisinin belirlenmesinde hastalığın epidemiyolojisi, çevresel faktörler, çiftçilerin kültür seviyesi gibi faktörler de önem taşımaktadır.

Yeni araştırma: Botoks beynin duyguları yorumlama biçimini değiştiriyor

Tarafından: NTV
27 Mart 2023 at 09:56
Yeni araştırma: Botoks beynin duyguları yorumlama biçimini değiştiriyor

ABD'de yapılan yeni bir araştırma, yüz bölgesine yapılan botoks enjeksiyonlarının beynin duyguları yorumlama ve işleme biçimini değiştirebileceğini ortaya koydu. Bulgular, botoksun bireylerin başka kişilerin duygularını anlama yeteneğini aslında geçici olarak bozduğu anlamına geliyor.

Psikolojide sıklıkla sözü edilen "yüzsel geribildirim hipotezi"nden yola çıkarak yapılan yeni bir araştırma, yüz bölgesine yapılan botoks enjeksiyonlarının beynin duyguları yorumlama ve işleme biçimini değiştirebileceğini ortaya koydu.Bulgular, botoksun bireylerin başka kişilerin duygularını anlama yeteneğini aslında geçici olarak bozduğu anlamına gelebilir.Yüzsel geribildirim hipotezi, bireylerin yüz ifadelerinden alınan duyusal bildirimin, duygusal deneyimin kendisini de etkilediğini öne sürüyor.
Başka bir kişinin yüzünde kızgın veya mutlu bir ifade gördüğümüzde, ifadeyi taklit etmek üzere kendi yüzümüzdeki kasları bilinçsizce esnetmemiz veya kasmamız buna örnek olarak verilebilir. Buna göre yüz kaslarımız, başka bir kişinin gülümsemesini veya kaşlarını çatmasını taklit ederken beynimize bunların yorumlanmasını sağlayacak sinyaller gönderiliyor. Bu durumun, bireylerin hem karşılarındaki kişinin duygusal durumlarını belirleyebilmesine hem de o duyguları bizzat deneyimlemesine olanak tanıdığı düşünülüyor.
Independent'in haberine göre, söz konusu hipotez, Evrim Kuramı'nın mimarı Charles Darwin'in duyguların kökenleri üzerine ortaya attığı varsayımlara kadar dayandırılıyor. Darwin, kişinin yüzündeki duyguların ifadesinin veya bastırılmasının, duygu deneyimini doğrudan etkileyeceğini varsaymıştı. ABD'deki California Üniversitesi Irvine kampüsünden bir araştırma ekibi ise kozmetik amaçlı botoks gibi uygulamaların bireylerin bu yeteneklerini ne ölçüde etkilediğini merak etti.
Botoks enjeksiyonlarında aslında belirlenen bölgeye botulinum adlı bir toksin enjekte ediliyor. Kasların felç olmasına sebebiyet veren bu toksin, sinirler ve sinirlerin ulaştığı organlar arasındaki iletimi durdurarak kırışıklıkları önlüyor.Ancak bu esnada bazı yüz ifadelerinin de kısıtlanmasına neden olabiliyor.Araştırmacılar, 33 ila 40 yaşlarındaki 10 kadın katılımcıdan oluşan bir grup üzerinde araştırma yaptı. Kadınlara, kaşların çatılmasını sağlayan glabellar kasta geçici felç oluşturmak için botoks uygulandı.Ardından katılımcılara çeşitli duygusal ifadelerin yer aldığı yüzlerin görüntüleri gösterildi. Bu esnada da katılımcıların beyin aktiviteleri ölçüldü.Enjeksiyondan iki hafta sonra aynı prosedür yeniden uygulandı.
Hakemli bilimsel dergi Scientific Reports'ta yayımlanan bulgular, beynin duyguları işlemeden sorumlu merkezi olan amigdaladaki aktivitenin, enjeksiyondan sonra gösterilen yüz ifadeleri karşısında değişim belirtileri sergilediğini ortaya koydu. Ayrıca katılımcılar mutlu ifadeler gördüklerinde, alt temporal korteksin nesneleri ve yüzleri tanımaya yardımcı olan fusiform girus kısmında değişiklikler tespit edildi.
Sonuçlar, botoks enjeksiyonlarıyla kaşların çatılmasını önlemenin, beynin duygusal ifadeleri işleme biçimini engellediğini gösteriyor. Buna göre botoks, kas hareketlerini felç ederek yüz, amigdala ve fusiform girus arasındaki aktiviteleri bozuyor. Öte yandan araştırmacılar, kesin sonuca varmadan önce benzer deneylerin daha geniş kitleler üzerinde yapılması gerektiğini belirtiyor.

Adım Adım Sağlık (26 Mart 2023)

Tarafından: NTV
26 Mart 2023 at 16:23
Adım Adım Sağlık (26 Mart 2023)

Cilt sağlığını korumak için neler yapmalı? Stres cilt hastalıklarını nasıl tetikliyor? Prostat büyümesi nedir? Prostat hastalıklarını önlemek mümkün mü? Prof. Dr. Murat Aksoy ve İpek Dağıstanlı soruyor, Dermatolog Dr. Güneş Ertürk ve Prof Dr. Oğuz Acar yanıtlıyor. “Adım Adım Sağlık” Pazar 16.30’da NTV’de.

Almanya'dan Covid-19 kararı: Tazminat ödeyecekler

Tarafından: NTV
26 Mart 2023 at 11:36
Almanya'dan Covid-19 kararı: Tazminat ödeyecekler

Almanya'da Covid-19 aşılarının sebep olduğu ağır yan etkiler nedeniyle mahkemeye başvuran 301 kişiye tazminat ödenmesine karar verildi. Bu kişiler aylık 164 ila 854 euro arasında ömür boyu temel emekli maaşı almaya hak kazanıyor.

Almanya'da Covid-19 aşılarından dolayı ağır yan etkiler yaşayan 301 kişinin, yapılan tazminat başvurularının eyalet yönetimleri tarafından haklı bulunarak kabul edildikleri bildirildi.

Eyalet yönetimlerinin yetkili birimleri tarafından yapılan açıklamalar ve eyalet meclislerinde verilen soru önergeleri neticesinde ulaşılan rakamlar Alman basınında geniş yer buldu.

Mart ayı itibarıyla 6 bin 977 kişinin başvuru yaptığı ancak yaklaşık 2 bin 300’ünün reddedildiği belirtildi. Başvuruların sadece 301'inin kabul edildiği, diğer kalan kısmının ise üzerinde çalışıldığı açıklandı. AYLIK BİN 395 EURO TAZMİNAT

Başvuruları kabul edilenler belirli bir hasar derecesi dikkate alınarak, ayda 164 ila 854 euro arasında ömür boyu temel emekli maaşı almaya hak kazanıyor.

Yetkili birimlerce gerekli görüldüğü taktirde bu kişilerin tedavi masrafları devlet tarafından karşılanabilecek ve mesleki yaralanmalar için de tazminat ödenebilecek. Hessen eyaletinde aşı hasarı olduğu kabul edilen kişilerin, 2021 yılı içerisinde ayda ortalama bin 395 euro aldıkları tespit edilmişti. AĞIR YAN ETKİLER

Paul Ehrlich Enstitüsü'nün yaptığı açıklamaya göre bugüne kadar toplam 333 bin 492 şüpheli yan etki vakası ve 50 bin 833 şüpheli ciddi yan etki vakası kuruma bildirilmiş durumda.

Robert Koch Enstitüsü'nün verilerine göre ise, 2022 yılı sonu itibarıyla 65 milyon kişiye en az bir kez aşı yapılırken toplam 192 milyon doz Covid-19 aşısı kullanıldı.

Covid-19 aşısının ağır yan etkileri arasında kalp kası iltihabı, venöz sinus trombozu ve bir sinir sistemi hastalığı olan Guillan-Barre Sendromu bulunuyor.

Uzmanlar bu yan etkilere Almanya'da kullanılan BioNTech, Moderna, Astrazeneca ve Johnson & Johnson aşılarından kaynaklı olduğunu ve resmi rakamların 40 katından daha fazla olduğunu belirtiyor. Uzmanlar aşıların 200 binden fazla insan üzerinde ağır yan etki gösterdiğini belirtiyor. Aktivistler ise Almanya’da aşı olmuş bir milyondan fazla insanın uzamış covid (Long Covid) belirtileri olan yorgunluk, nefes darlığı, öksürük, eklem ağrısı, göğüs ağrısı, depresyon, kas ağrısı, mide barsak problemleri gibi rahatsızlıkları yaşadıklarını belirtiyor. TAZMİNAT BAŞVURULARI EYALETLERİN YETKİLİ KURUMLARINA YAPILIYOR

Robert Koch Enstitüsü'nün yaptığı açıklamaya göre, devletin tavsiye ettiği aşıdan dolayı mağdur olan kişiler, Federal Tedarik Yasası kapsamında bakımlarını devletin karşılaması için başvuru yapabiliyor.

Mağdur olan kişilere yardım yapılıp yapılmayacağına eyaletlerin bakım kurumları (Versorgungsamt) karar veriyor.

Aşının kişi üzerinde istenmeyen yan etkilere yol açtığı tıp uzmanları ve bilirkişiler tarafından açıklığa kavuşturulabiliyor. Gerekli tıbbi raporların temininin zaman alması nedeniyle, ilgili bir kararın verilmesi genellikle bir yıl kadar sürüyor. Aşılama ve buna bağlı oluşan hasar arasındaki tıbbi bağlantı ancak çok nadir durumlarda kanıtlanabiliyor. Almanya Federal Sağlık Bakanı Karl Lauterbach bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, ağır yan etkilerin yaklaşık on bin aşıdan birinde meydana geldiğini açıklarken, aşı üreticilerinin yaptıkları yüksek karların bir kısmını tazminatlar için kullanmalarını tavsiye etti.

Alzheimer için umut veren keşif: İlk belirtiler gözlerde ortaya çıkıyor

Tarafından: NTV
25 Mart 2023 at 15:00
Alzheimer için umut veren keşif: İlk belirtiler gözlerde ortaya çıkıyor

ABD'li bilim insanları Alzheimer hastalığına dair yeni bir araştırmanın sonuçlarını yayınladı. Buna göre,hastalığın ilk belirtileri gözlerde ortaya çıkıyor. Çalışma, hastalığın erken tanısına dair de umut verici bir gelişme olarak gösteriliyor.

Son araştırma Alzheimer'ın erken teşhisine dair bir gerçeği ortaya çıkardı. ABD'li bilim insanları, 14 yıl boyunca 86 farklı insandan retina ve beyin dokusu örnekleri topladı.
CNN International'ın haberine göre, bu şimdiye kadar yapılmış en geniş araştırmalardan biri oldu.
Sağlıklı insanlardan alınan bu örnekler, hem başlangıç evresinde hem de ileri derecede Alzheimer hastalığı olanlarla karşılaştırıldı.
Ortaya çıkan bulgular, hastalığın ilk belirtilerinin gözlerde görüldüğünü kanıtladı.
Çalışmalar, Alzheimer hastalarının gözlerinde erken yaşta iltihaplanmaların başladığını ve beyindeki bazı hücrelerin sayısında da azalma görüldüğünü ortaya koydu. Bu sayede yapılacak yeni göz testleriyle artık hastalığın erken tanısı mümkün olabilecek.
Alzheimer hastalığına dair son dönemde çalışmalar hızlandırılmış durumda.Son olarak ABD Gıda ve İlaç Dairesi, hastalığı yavaşlattığı görülen yeni bir ilacı onaylamıştı.
Kullanım için onay verilen ilaç, hafıza ve düşünmedeki zayıflamayı yavaşlatabileceğini gösteren, türünün ilk örneği olarak gösteriliyor.
Ancak uzmanlar, ilacın tedavi edici olmadığını,, sadece hastalığın ilerlemesini ölçülebilir şekilde yavaşlatacağını vurguluyor.

Dünyada ilk kez uygulandı: İki gözü görmeyen 83 yaşındaki hasta yeniden görmeye başladı

Tarafından: NTV
25 Mart 2023 at 00:02
Dünyada ilk kez uygulandı: İki gözü görmeyen 83 yaşındaki hasta yeniden görmeye başladı

İtalya'da 83 yaşındaki iki gözü görmeyen bir hasta, dünyada ilk kez uygulanan yöntemle bir gözünden diğer gözüne tüm oküler yüzeyin (kornea, skleranın bir kısmı ve konjonktiva) nakli sayesinde görme yetisini yeniden kazandı. İsmi açıklanmayan hasta, operasyon sonrası yeniden görmeye başlamasıyla ilgili olarak, "Parmaklarımı, ellerimi görmek, yeniden doğmak gibiydi." değerlendirmesinde bulundu.

İtalya'da 83 yaşındaki iki gözü görmeyen bir hasta, dünyada ilk kez uygulanan bir yöntemle görme yetisini yeniden kazandı.

Torino kentindeki Molinette Hastanesinden yapılan yazılı açıklamada, iki gözde farklı patolojilere bağlı görme kaybı bulunan bir hastanın iki hafta önce yapılan özel bir transplantasyon sayesinde bir gözünün yeniden görmeye başladığı bildirildi. ​​​​​​​Molinette Hastanesi Oftalmoloji Kliniği Direktörü ve Retina Cerrahisi Uzmanı Prof. Michele Reibaldi ile Prof. Vincenzo Sarnicola tarafından 4 saatlik bir operasyonla, hastanın bir gözünden diğer gözüne tüm oküler yüzeyin (kornea, skleranın bir kısmı ve konjonktiva) transplantasyonu gerçekleştirildi.

Operasyonda, dünyada ilk kez uygulanan bir prosedür çerçevesinde hastanın görmeyen sol gözünün tüm yüzeyinin, kör olan sağ göze nakli yapıldı. Hastanenin açıklamasında görüşlerine yer verilen Prof. Reibaldi ve Prof. Sarnicola, ameliyatın olağanüstü olduğunu belirterek, "Hasta operasyondan iki hafta sonra bugün görüşünü geri kazandı ve yardım almadan hareket edebiliyor. Son derece heyecanlıyız ve sağ gözde kalıcı başarı bekliyoruz. Çünkü bu göz hastanın kendi dokularıyla yeniden yapılandırıldı." ifadelerini kullandı. Prof. Sarnicola ayrıca, "Buradaki esas yenilik, konjonktivo-skleral dokuyu kapsayan tüm göz yüzeyine genişletilmiş kornea transplantasyonu olmasıdır." yorumunu yaptı.

"YENİDEN DOĞMAK GİBİYDİ" 30 yıl önce sol gözünde görme kaybı yaşayan, son 10 yıldır da sağ gözünde görme yetisini kaybeden ismi verilmeyen hasta ise bu operasyon neticesinde yeniden görmeye başlamasıyla ilgili olarak, "Parmaklarımı, ellerimi görmek, yeniden doğmak gibiydi." değerlendirmesinde bulundu.

İstanbullulara 'gri bulut' uyarısı | Kronik öksürüğün nedeni olabilir

Tarafından: NTV
24 Mart 2023 at 12:23
İstanbullulara 'gri bulut' uyarısı | Kronik öksürüğün nedeni olabilir

İki aydan uzun süren kronikleşen öksürüğün nedeninin hava kirliliği olabileceği belirtildi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu, İstanbul'daki kirli havanın son derece riskli olduğunu belirtirken gri bulutların solunum yolu hastalığı olanlar için tehlike taşıdığını ifade etti.

Gün geçtikçe dünyanın en büyük sorunları arasında yer alan hava kirliliği nedeniyle dünyada her yıl milyonlarca insan hayatını kaybediyor. Hızlı ve çarpık kentleşme, trafik, kalitesiz yakıt kullanılması gibi farklı nedenler ile 30'dan fazla madde havayı kirletiyor. Her alınan nefes vücuda zarar vererek birçok hastalığa neden oluyor.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu, konuyla ilgili, tüm dünyada hava kirliliğinin her geçen gün artmaya devam ettiğini söyledi.

Artıştan dünya nüfusunun yüzde 90'ının etkilendiğini belirten Gemicioğlu, "Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) hava kirliliğiyle ilgili belirlediği belli standartlar var. Dünyanın birçok yerinde maalesef hava kirliliği belirlenen standartların üzerinde ortalamalara çıkıyor." ifadesini kullandı.

"GRİ BULUT TABAKASI ÇOK RİSKLİ"

Prof. Dr. Gemicioğlu, İstanbul'da bugünlerde hava kirliliği oranının DSÖ'nün belirlediği standartların üzerine çıktığına dikkati çekerek şöyle devam etti:

"Bu nedenle İstanbul'un üzerinde özellikle sabahları bir gri bir bulut tabakası oluşmakta. Bu gri bulut tabakası bizim için son derece riskli. Bu durum hasta olanlar açısından daha çok riskli. Hava kirliliği, kalp hastalıkları, astım ve KOAH gibi solunum yolu hastalığı olanlarda ataklara hatta inmeye ve pnömoniye yol açıyor. 65 yaşın üzerindeki kişiler ve çocuklar için de çok büyük risk taşıyor ve bu kişilerin de hastalanmasına neden oluyor. Ama hiç hasta olmayan küçük bebeklerde hatta anne karnında olanlarda, hava kirliliği ile zararlar ortaya çıkıyor. İlerleyen dönemlerde hastalıkların oluşmasına neden oluyor. Dolayısıyla aslında bu düzeyler, risk sınırının altına indirilirse pek çok insanın da ölümü önlenecek. Örneğin, son yıllardaki ölçümlerde dünyada 9 milyon kişinin sadece hava kirliliği nedeniyle oluşan birtakım rahatsızlıklar; bunlar zatürre olabilir, inme olabilir, KOAH atağı olabilir, kanserler olabilir. Tüm bu nedenlerden öldüğünü gösteriyor. Türkiye'de ise 44 bin kişi hava kirliliğine bağlı nedenlerden hayatını kaybediyor."

"KRONİK ÖKSÜRÜĞÜN NEDENİ HAVA KİRLİLİĞİ OLABİLİR"

İnsanların hava kirliliğini bildiğini ancak bundan hiç endişe duymadığını belirten Gemicioğlu insanların bunu hafife almayarak daha dikkatli olması gerektiğini anlattı.

İnsanlardaki kronik öksürüğün çok fazla nedeni olduğunun altını çizen Gemicioğlu, "Mesela bir reflü veya geniz akıntısı da kronik öksürüğe neden olabilir. Ama iki aydan fazla süren yani kronik müzmin öksürüğünüz varsa sürekli kirli havada iş yapıyorsanız kronik öksürüğün nedeni hava kirliliği de olabilir. Hava kirliliği sinsi bir tehlikedir, hem ölüm hem de pek çok hastalığın başlıca sebebi." diye konuştu.

"SABAH EVLERİ HAVALANDIRMADAN KAÇINMALIYIZ"

Hava kirliliğinin azaltılması için bazı önlemlerinin alınması gerektiğini dile getiren Gemicioğlu özellikle fosil yakıtlarının daha az tüketilmesi gerektiğini ifade etti.

Prof. Dr. Gemicioğlu, dünyada elektrikli araçlar kullanımının arttığını vurgulayarak "Bunun yanında yakıt olarak doğal gaz tercih edilmeli. Odun, kömür ve tezek yakılmasından uzak durulmalı. Dünya buna dikkat ediyor, bizim de dikkat etmemiz gerekiyor. Bunlara dikkat etmezsek kendi elimizle bu kirliliği arttırmış oluyoruz." değerlendirmesini yaptı.

Hava kirliliğinin olduğu dönemlerde sabah sporundan kaçınılması gerektiğini aktaran Gemicioğlu şunları kaydetti:

"Sabah, evleri havalandırmadan mümkün olduğu kadar kaçınmalıyız. KOAH ile astım, yüksek tansiyonu, kalp rahatsızlığı olan kişilerin bu dönemde dışarıya çıkmamasını istiyoruz. Hava kirliliği sadece astım, KOAH değil solunum yolu enfeksiyonları, kardiyak hastalıklar da değil, kansere de yol açabiliyor. Bu nedenle hava kirliliğinin azaltılması son derece önemli."

Mide botoksu kaynaklı ölümler ardından meram konusu oldu: Mide botoksu nedir?

Tarafından: NTV
24 Mart 2023 at 13:09
Mide botoksu kaynaklı ölümler ardından meram konusu oldu: Mide botoksu nedir?

Mide botoksu kaynaklı ölümler Türkiye gündemine oturdu. Özel bir hastanede mide botoksu yaptıran bazı hastaların ise çift görme, tansiyon yükselmesi ve mide bulantısı gibi semptomlar yaşaması üzerine inceleme başlatıldı. Peki, mide botoksu nedir?

Botulinum toksininin midenin belirli bölgelerine endoskopik olarak enjekte edilmesine dayanan nispeten yeni bir kilo verme yöntemidir.

Mide botoksu yönteminde mide kaslarının kasılması sınırlandırılarak mide boşalma süresi gerekir ve hastada iştah kaybı oluşur, böylece kilo kaybı sağlanmış olur. Midesinde ülser veya gastrit olan hastalarda öncelikle bu hastalıkların uygun tedavisi yapılabilir ve ardından mide botoksu uygulanabilir.

MİDE BOTOKSU KİMLERE YAPILIR? Diyet ve Egzersiz ile kilo veremeyenlerde, ameliyat olmak istemeyenlerde ve ameliyat riski yüksek olan hastalarda endoskopik olarak uygulanan geçici bir kilo verme yöntemidir. Kas hastalığı olan ve botoksa alerjisi olan kişiler için işlem uygun değildir. HAMİLE VE EMZİREN KADINLAR YAPTIRABİLİR Mİ? Mide botoksunun hamile ve emziren kadınlara uygulanması konusunda yeterli çalışma yapılmamıştır.

Kronik öksürüğün nedeni hava kirliliği olabilir

Tarafından: NTV
24 Mart 2023 at 11:11
Kronik öksürüğün nedeni hava kirliliği olabilir

İki aydan uzun süren kronikleşen öksürüğün nedeninin hava kirliliği olabileceği belirtildi.

Gün geçtikçe dünyanın en büyük sorunları arasında yer alan hava kirliliği nedeniyle dünyada her yıl milyonlarca insan hayatını kaybediyor. Hızlı ve çarpık kentleşme, trafik, kalitesiz yakıt kullanılması gibi farklı nedenler ile 30'dan fazla madde havayı kirletiyor. Her alınan nefes vücuda zarar vererek birçok hastalığa neden oluyor.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu, konuyla ilgili, tüm dünyada hava kirliliğinin her geçen gün artmaya devam ettiğini söyledi.

Artıştan dünya nüfusunun yüzde 90'ının etkilendiğini belirten Gemicioğlu, "Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) hava kirliliğiyle ilgili belirlediği belli standartlar var. Dünyanın birçok yerinde maalesef hava kirliliği belirlenen standartların üzerinde ortalamalara çıkıyor." ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Gemicioğlu, İstanbul'da bugünlerde hava kirliliği oranının DSÖ'nün belirlediği standartların üzerine çıktığına dikkati çekerek şöyle devam etti:

"Bu nedenle İstanbul'un üzerinde özellikle sabahları bir gri bir bulut tabakası oluşmakta. Bu gri bulut tabakası bizim için son derece riskli. Bu durum hasta olanlar açısından daha çok riskli. Hava kirliliği, kalp hastalıkları, astım ve KOAH gibi solunum yolu hastalığı olanlarda ataklara hatta inmeye ve pnömoniye yol açıyor. 65 yaşın üzerindeki kişiler ve çocuklar için de çok büyük risk taşıyor ve bu kişilerin de hastalanmasına neden oluyor. Ama hiç hasta olmayan küçük bebeklerde hatta anne karnında olanlarda, hava kirliliği ile zararlar ortaya çıkıyor. İlerleyen dönemlerde hastalıkların oluşmasına neden oluyor. Dolayısıyla aslında bu düzeyler, risk sınırının altına indirilirse pek çok insanın da ölümü önlenecek. Örneğin, son yıllardaki ölçümlerde dünyada 9 milyon kişinin sadece hava kirliliği nedeniyle oluşan birtakım rahatsızlıklar; bunlar zatürre olabilir, inme olabilir, KOAH atağı olabilir, kanserler olabilir. Tüm bu nedenlerden öldüğünü gösteriyor. Türkiye'de ise 44 bin kişi hava kirliliğine bağlı nedenlerden hayatını kaybediyor."

"KRONİK ÖKSÜRÜĞÜN NEDENİ HAVA KİRLİLİĞİ OLABİLİR"

İnsanların hava kirliliğini bildiğini ancak bundan hiç endişe duymadığını belirten Gemicioğlu insanların bunu hafife almayarak daha dikkatli olması gerektiğini anlattı.

İnsanlardaki kronik öksürüğün çok fazla nedeni olduğunun altını çizen Gemicioğlu, "Mesela bir reflü veya geniz akıntısı da kronik öksürüğe neden olabilir. Ama iki aydan fazla süren yani kronik müzmin öksürüğünüz varsa sürekli kirli havada iş yapıyorsanız kronik öksürüğün nedeni hava kirliliği de olabilir. Hava kirliliği sinsi bir tehlikedir, hem ölüm hem de pek çok hastalığın başlıca sebebi." diye konuştu.

"SABAH EVLERİ HAVALANDIRMADAN KAÇINMALIYIZ"

Hava kirliliğinin azaltılması için bazı önlemlerinin alınması gerektiğini dile getiren Gemicioğlu özellikle fosil yakıtlarının daha az tüketilmesi gerektiğini ifade etti.

Prof. Dr. Gemicioğlu, dünyada elektrikli araçlar kullanımının arttığını vurgulayarak "Bunun yanında yakıt olarak doğal gaz tercih edilmeli. Odun, kömür ve tezek yakılmasından uzak durulmalı. Dünya buna dikkat ediyor, bizim de dikkat etmemiz gerekiyor. Bunlara dikkat etmezsek kendi elimizle bu kirliliği arttırmış oluyoruz." değerlendirmesini yaptı.

Hava kirliliğinin olduğu dönemlerde sabah sporundan kaçınılması gerektiğini aktaran Gemicioğlu şunları kaydetti:

"Sabah, evleri havalandırmadan mümkün olduğu kadar kaçınmalıyız. KOAH ile astım, yüksek tansiyonu, kalp rahatsızlığı olan kişilerin bu dönemde dışarıya çıkmamasını istiyoruz. Hava kirliliği sadece astım, KOAH değil solunum yolu enfeksiyonları, kardiyak hastalıklar da değil, kansere de yol açabiliyor. Bu nedenle hava kirliliğinin azaltılması son derece önemli."

Sahurda yediklerinize dikkat

Tarafından: NTV
24 Mart 2023 at 01:36
Sahurda yediklerinize dikkat

Ramazan ayının gelmesiyle beraber beslenme konusu yeniden gündemde. Oruç tutanlar nasıl beslenmeli, nelerden kaçınıp, hangi yiyecekleri tercih etmeli? Prof. Dr. Osman Müftüoğlu özellikle sahur ve tuz konusuna dikkat çekiyor.

Verem, 2021'de Covid-19'dan sonra dünyada en fazla ölüme yol açan bulaşıcı hastalık oldu

Tarafından: NTV
23 Mart 2023 at 16:11
Verem, 2021'de Covid-19'dan sonra dünyada en fazla ölüme yol açan bulaşıcı hastalık oldu

Tüberküloz, toplumda bilinen adıyla verem, 2021'de Covid-19'un ardından dünyada en fazla ölüme neden olan bulaşıcı hastalık olarak kayıtlara geçerken tüberküloz nedeniyle 1,6 milyon kişi hayatını kaybetti.

Tüberküloz, hava yoluyla bulaşan, başta akciğerler olmak üzere kemik, deri, göz gibi tüm doku ve organları tutabilen bulaşıcı bir hastalık. Her ne kadar yapılan bilimsel çalışmalar sayesinde tedavisi mümkün olsa da tüberküloz, dünyada her yıl ciddi oranda can almaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) tahminlerine göre, 2021'de 1,2 milyonu çocuk olmak üzere 10,6 milyon kişi tüberküloza yakalandı ve 1,6 milyon kişi yaşamını yitirdi. Verem, 2021'de dünyada bulaşıcı hastalıklardan kaynaklanan ölüm sebepleri arasında Covid-19'dan sonra ikinci sırada yer aldı. Dünya nüfusunun yaklaşık dörtte biri tüberküloz basili ile enfekte olurken bunların yüzde 5-10'unda aktif hastalık gelişiyor.

ÖLÜMLERİN YÜZDE 80'DEN FAZLASI DÜŞÜK VE ORTA GELİRLİ ÜLKELERDE

Yetersiz beslenen kişiler, tüberküloza karşı 3 kat daha fazla risk altında bulunuyor. 2021'deki vakaların yaklaşık 2,2 milyonunun yetersiz beslenme kaynaklı olduğu tahmin ediliyor. Hastalık nedeniyle ölümlerin yüzde 80'den fazlası, düşük ve orta gelirli ülkelerde gözleniyor.

VAKALARDAN ÜÇTE İKİSİ FAZLASI GÜNEY ASYA VE AFRİKA'DA GÖRÜLDÜ Dünyanın her bölgesinde görülse de 2021'de tüberkülozun en sık rastlandığı bölgelerin başında Güney Asya geliyor. DSÖ'nün raporuna göre, 2021'deki vakaların yüzde 46'sı Güney Asya'da, yüzde 23'ü de Afrika'da görüldü. DSÖ'nün raporunda, 2020'de dünya genelindeki tüberküloz vakalarının üçte ikisinin Hindistan, Endonezya, Çin, Filipinler, Pakistan, Nijerya, Bangladeş ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden oluşan 8 ülkede görüldüğüne işaret edildi.

DÜNYADA TÜBERKÜLOZ İLE MÜCADELE DSÖ'nün 1993'te tüberkülozu "küresel acil durum" ilan etmesinin ardından dünyada hastalıkla mücadele konusunda adımlar atılmaya başlandı. Birleşmiş Milletler (BM), veremle küresel mücadele amacıyla sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden birini "2030'a kadar tüberküloz hastalığını sona erdirmek" olarak belirledi. DSÖ ise Küresel Tüberkülozu Bitirme (End TB) Stratejisi çerçevesinde "DSÖ Avrupa Bölgesi Tüberküloz Eylem Planı 2023-2030"u uygulamaya koydu. Bu eylem planıyla Türkiye'nin de içinde bulunduğu DSÖ Avrupa Bölgesi'nde 2015 verileri temel alınarak tüberküloz sıklığının yüzde 80, tüberküloz ölümlerinin ise yüzde 90 oranında azaltılması hedefleniyor.

TÜRKİYE'DE TÜM TANI VE TEDAVİ SÜREÇLERİ ÜCRETSİZ İlaçların düzenli kullanılması halinde tedavi edilebilen tüberküloza yönelik tanı ve tedavi hizmetleri, Türkiye'de tüm sağlık kuruluşları tarafından ücretsiz sunuluyor. Tüberküloz hastalarının tedavisinde kullanılan tüm ilaçlar da Sağlık Bakanlığınca temin edilip vatandaşlara ulaştırılıyor.

Türkiye sağlık turizminde hedef büyüttü

Tarafından: NTV
23 Mart 2023 at 15:51
Türkiye sağlık turizminde hedef büyüttü

Türkiye Sağlık Turizmi Dernekleri Federasyonu (TURSAF) Başkanı Tevfik Yazan, sağlık turizminde 2023'te gelir ve hasta sayısında yüzde 25-30'luk artış beklediklerini söyledi.

Türkiye Sağlık Turizmi Dernekleri Federasyonu (TURSAF) Başkanı Tevfik Yazan, sağlık turizminin ülke ve Akdeniz Bölgesi turizminin 12 aya yayılmasında çok önemli bir alternatif olduğunu, dünyadaki olumsuzluklara rağmen Türkiye'de sağlık amaçlı ağırlanan misafir sayısında artış görüldüğünü kaydetti.

Sağlık turizminden elde edilen döviz girdisinin de son yıllarda arttığını aktaran Yazan, 2021'de 670 bin turistle 1,7 milyar dolar döviz girdisi sağlanırken 2022'de bunun 1 milyon 280 bin turist ve 2 milyar dolara yükseldiğini kaydetti.

Türkiye'nin daha fazlasını hak ettiğini dile getiren Yazan, hedefleri büyüttüklerini ve markalaşma ile sağlık turizmi pastasından daha çok pay alabileceklerini kaydetti.

Yazan, ekonomik çalkantılar, doğal afetler gibi olumsuzluklara rağmen Türkiye'nin sağlık turizminde istikrarlı bir yolda olduğuna vurgu yaparak, bunun nedeninin de Türkiye'de tedavi arayanların ekonomik olmasının yanında güvenilirlik istemesinden kaynaklandığını belirtti.

Türkiye'nin cerrahi branşlar, kısırlık, tüp bebek tedavileri, onkolojik tedaviler, estetik operasyonlar, göz ve diş tedavisi ile saç ekiminde dünyada tercih edilen ilk 3-4 ülkeden biri haline geldiğini aktaran Yazan, "Yüksek standartlarda verilen sağlık hizmetinin güvenilirliği ve daha ekonomik olması bu başarıyı getirdi. Ülkemiz, sağlık hizmetinde artı avantajları da beraberinde taşıyor.

Örneğin tedavi sürecinde kişi ve yakınları ek turizm faaliyetlerinde bulunuyor. Denizi, güneşi, tarihi, kültürel yapısı ve mutfak zenginliği ülkemizin bu ek avantajlardan sadece birkaçı." ifadelerini kullandı.

Sağlık turizminde Almanya, İngiltere, Hollanda başta olmak üzere Avrupa ülkeleri ile Orta Doğu'dan talep gördüklerine işaret eden Yazan, "Bunlar da daha çok saç ekimi, diş ve göz tedavisi ile estetik olmak için geliyor. Turizmin yan dallarıyla ilgili avantajlarımızı da dikkate aldığımızda gelen hasta sayısı ve gelir bakımından bir önceki yıla göre 2023'te en az yüzde 25-30 bir artış bekliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

"BU KONUDA İYİYİZ, İYİ OLDUĞUMUZU DA GÖSTERİYORUZ"

Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Yönetim Kurulu Üyesi ve Alanya Turistik İşletmeciler Derneği (ALTİD) Başkanı Burhan Sili ise turizmde ürün çeşitliliğine gitme çabaları kapsamında bu yıl ITB Berlin Uluslararası Turizm Fuarı'nda sağlık alanıyla ilgili tanıtım yaptıklarını söyledi.

Türkiye'nin sağlık turizminde uçuş mesafesi bakımından yakın olan ülkelerden ciddi talep gördüğünü dile getiren Sili, "İngiltere, Rusya ve Orta Doğu bu pazarlardan bazıları. Katma değeri yüksek turist alabilmek ve ürünümüzü çeşitlendirmenin yanında sezonu uzatmak söz konusu. Çünkü bu alanda gelecek turistlerin yaz döneminde gelmeleri gerekmiyor." dedi.

İstanbul ve Antalya'nın sağlık alanında bu konuda talep gören şehirlerden olduğunu dile getiren Sili, Antalya ve Alanya olarak hastane ve kliniklerin de ciddi bir yapılanma içinde olduğuna vurgu yaptı.

İnsanların buraya gelerek estetik, diş ve saç ekimi gibi konularda hem sağlıkla ilgili taleplerini karşılayabildiğini hem de tatil yapabildiğini kaydeden Sili, şunları söyledi:

"Ülkemiz sağlık turizminde gelişerek süreci devam ettirecektir. Deniz, kum, güneş için gelenler ile sağlık turizmi için gelenler arasında katma değer açısından 1'e 20 gibi fark var. Bu, ülke ekonomisi ve bizim açımızdan önemli. Hem tıp mensupları hem girişimcilerimiz hem de turizmcilerimiz bu konuda iyiyiz, iyi olduğumuzu da gösteriyoruz."

Zaman içinde kültür, spor ve diğer ürünlerin devreye girmesiyle 5-6 aya sıkışan turizmin 8-9 aya yayılacağını dile getiren Sili, bunun da şehirdeki diğer dinamikleri olumlu etkileyeceğini sözlerine ekledi.

Marburg virüsü nedir, belirtileri neler?

Tarafından: NTV
23 Mart 2023 at 15:13
Marburg virüsü nedir, belirtileri neler?

Marburg virüsü, ilk kez 1967'de Almanya'nın Marburg kentindeki bir laboratuvarda tespit edildi. Aşısı ya da özel bir tedavisi olmayan Marburg virüsünde ölüm oranı ise yüzde 23 ile yüzde 90 arasında değişiyor. Peki, Marburg virüsü nedir, belirtileri neler?

Marburg Kanamalı Ateşi hem insan hem de primatları (goril, orangutan, şempanze, gibon, maymunlar, lemurlar) etkileyen, nadir ama ciddi kanamalı ateşlerdendir. Filovirüs ailesinden bir RNA virüsü olan, genetik olarak benzeri bulunmayan, hayvan kaynaklı Marburg virüsü tarafından meydana getirilir. Filovirüs ailesinin bilinen diğer üyeleri sadece Ebola virüsünün 5 türüdür. Marburg virüsü ilk kez 1967 yılında, Yugoslavya Belgrad( şimdi Sırbistan) ve Almanya Frankfurt ve Marburg şehirlerindeki laboratuvarlarda aynı anda kanamalı ateş salgını ortaya çıktığında tanımlanmıştır.
Başlangıçta laboratuvar çalışanları, birkaç tıbbi personel ve onların bakımıyla ilgilenen aile üyeleri olmak üzere 31 kişi hastalanmış ve 7 ölüm rapor edilmiştir. İlk enfekte olan insanlar araştırma yaparken ithal Afrika yeşil maymunlarına veya onların dokularına temas etmişlerdi.Marburg virüsünün rezervuarı Rousettus aegytiacus denilen Afrika meyve yarasasıdır. Yarasalarda hastalığın bariz belirtileri görülmez. İnsan ve primatlar virüsle enfekte olabilirler ve yüksek ölüm oranına sahip ciddi hastalık gelişebilir. Virüse ev sahipliği yapan başka türler olup olmadığını belirlemek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Marburg virüsünün ilk olarak hayvanlardan insanlara nasıl bulaştığı bilinmemektedir ancak 2008 yılında Uganda’yı ziyaret eden turistler arasında görülen 2 vakadan dolayı, korunmasız olarak enfekte yarasa dışkısıyla temas edilmesi veya yarasaların yaşadığı ortamlarda ki havanın solunması enfeksiyonun en muhtemel yolları olarak düşünülmektedir. Virüsün konak hayvandan insana ilk bulaşmasından sonra enfeksiyon kişiden kişiye temasla yayılır. Bu birkaç yolla olabilir: Enfekte kişilerin vücut sıvılarının damlacıklarıyla doğrudan temas ya da enfekte kan veya dokularla kirlenmiş malzemeler ve diğer nesnelerle temas.Önceki salgınlarda kişiler enfekte primatlara elle dokunmakla veya onların hücre kültürlerine ya da vücut sıvılarına doğrudan temasla hastalanmışlardı. Virüsün insanlar arasında yayılması kapalı ortamlarda ve doğrudan temasla meydana gelir. En sık örnek hastanede veya evde hastabakıcılar üzerinden enfeksiyonun yayılmasıdır.
5-10 günlük kuluçka süresinden sonra başlangıç semptomları aniden başlar ve ateş, titreme, başağrısı, kas ağrısı şeklindedir. Semptomların başlamasından sonra 5. gün civarında en fazla gövdede (göğüs, sırt, karın) olmak üzere makülopapüler döküntüler ortaya çıkabilir. Mide bulantısı, kusma, göğüs ağrısı, boğaz ağrısı ve ishal görülebilir. Semptomlar gittikçe şiddetlenerek sarılık, pankreas iltihabı, ciddi kilo kaybı, hezeyanlar, şok, karaciğer yetmezliği, yaygın kanamalar ve çoklu organ yetmezliği gelişebilir.
Tanı ve Tedavielirti ve bulguların çoğu tifo veya sıtma gibi diğer bulaşıcı hastalıklara benzediğinden, özellikle tek vakayla sınırlıysa Marburg Kanamalı Ateşi’nin klinik teşhisi zor olabilir. Hastalığın vaka ölüm oranı %23-90 arasındadır.

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Turan: Covid-19 artık ağır mevsimsel grip

Tarafından: NTV
23 Mart 2023 at 12:43
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Turan: Covid-19 artık ağır mevsimsel grip

Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Kultufan Turan, "Covid-19 artık bir tür mevsimsel grip, viral enfeksiyon grubuna dahil edilebilir, 3 yıllık sürede virüs yapısı değişikliğe uğradı ve ağır hastalık oluşturma ihtimali azaldı." dedi.

Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Yoğun Bakım İdari Sorumlusu Prof. Dr. Sema Kultufan Turan, 3 yılın geride kaldığı yeni tip corona virüs (Covid-19) salgınında gelinen nokta ve diğer solunum yolu enfeksiyonlarının seyrine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Covid-19 ilişkili hastalık tablosunun genel olarak azaldığını ama son dönemde pozitiflik oranlarında bir miktar artış olduğunu belirten Turan, "Geçtiğimiz haftalarda pozitiflik oranı yüzde 5 civarındayken son günlerde biraz artarak yüzde 10'a ulaştı. Yani kişilerden alınan örneklerin yaklaşık yüzde 10'u pozitif çıkıyor. Bu tüm viral enfeksiyonlarda olduğu gibi Covid-19'da da özellikle mevsimsel değişikliklerle bağlantılı oynamalardan kaynaklanıyor olabilir." ifadelerini kullandı. COVİD-19 GENEL OLARAK AĞIR GRİBAL ENFEKSİYON GİBİ GEÇİYOR Covid-19'un ağır hastalık oluşturup oluşturmamasının önemli olduğunu vurgulayan Turan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Neyse ki Covid-19'un değişen virüs yapısıyla beraber ağır hastalık görülme oranı azaldı. Yani hastalıkla ilişkili hastaneye yatış, yoğun bakım ihtiyaç oranları düştü. Kendi hastanemizde de ayırdığımız, izole ettiğimiz yerler dışında ek bir alan açmaya gerek kalmıyor. Fakat Covid-19 kaynaklı çevremizdeki gözlemler ve hastanemize başvuran kişiler, genel olarak evde çok ağır bir gribal enfeksiyon geçirdiğini belirtiyor. Genellikle kendilerini evde izole edip bu dönemi atlatıyorlar, doğrusu da bu zaten. Çünkü artık Covid-19 da bir tür mevsimsel grip, viral enfeksiyon grubuna dahil edilebilir, bu semptomlarla ilerliyor. Covid-19'un üç yıllık sürede gelinen noktada virüs yapısı değişikliğe uğradı ve ağır hastalık oluşturma ihtimali azaldı."

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Kultufan Turan"VİRAL BAŞLAYAN BİR HASTALIK BAKTERİYEL ENFEKSİYONA DÖNÜŞEBİLİR" Prof. Dr. Sema Kultufan Turan, Covid-19 ve diğer tüm viral enfeksiyonların ileri yaştaki kişiler ve ek hastalığı olanlar için her zaman ağır hastalık riskini getirdiğinin altını çizdi. Bu nedenle hasta olan kişilerin mutlaka kendisini izole etmesi, kalabalık, kapalı ortamlarda maske takması gerektiğini anlatan Turan, süresi uzayan ve geçmeyen viral semptomlarla ilgili de şu uyarılarda bulundu: "Yaklaşık 10 gün boyunca viral semptomları devam eden, bu süreçte hala kendisini kötü hisseden kişiler olabiliyor. Bu noktada şuna dikkat etmek gerekiyor; başta viral enfeksiyon gibi başlayan bir hastalığa uzayan süreçte eğer tekrarlayan ateş, sekresyon kalitesindeki değişiklik gibi ek semptomlar ekleniyorsa üzerine bir bakteriyel enfeksiyon yaşanıyor olabilir. Bu tip durumlarda kişiler tedavilerinin düzenlenmesi için mutlaka hekimlerine başvurmalı. Viral enfeksiyonlar sağlıklı bireylerde çoğunlukla 2-3 hafta içerisinde azalarak kaybolur. Fakat bu kişinin vücut direnci, kendine nasıl dikkat ettiğiyle de çok ilgili bir durum. Vücut direnci düşük, ek hastalığı olan kişilerde hastalık daha ağır seyredebilir. Önerimiz, kişilerin hastalık döneminde sıvı alımına dikkat etmeleri, sağlıklı besinler ve vitaminlerle kendilerini desteklemeleri." Turan, aşılamanın sadece Covid-19 değil diğer tüm viral enfeksiyonlara karşı da koruma sağladığını, bireylerin aşılar sayesinde bu tip hastalıkları daha hafif atlatabildiğini vurguladı. "UMARIM BÖYLE BİR SALGINI BİR DAHA GÖRMEYİZ" Turan, 3 yılın geride kaldığı pandemiyle mücadelede özellikle 2020'nin oldukça zorlu bir yıl olduğunu anımsatarak, hem vatandaşların hem de sağlık çalışanlarının süreçten ciddi şekilde etkilendiğini dile getirdi. Covid-19 ilk ortaya çıktığında dünya genelinde hiçbir sağlık otoritesinin bu virüsle nasıl mücadele edileceğine yönelik net bilgiye sahip olmadığına işaret eden Turan, şu değerlendirmelerde bulundu: "Pandemide gerçekten çok zorlu bir süreç yaşadık, büyük bir mücadele verdik. Bilim Kurulunda yaptığımız toplantılar, hastanede yaptığımız görevlerimizde, çok duygusal anlar da sorunlu anlar da yaşadık. Sağlık sisteminin tüm emekçilerine ayrıca teşekkür ediyorum, personeli, hemşiresi, doktoru kim varsa ailelerini ikinci plana atıp o dönemde zorlu bir mücadele verdiler. Bu süreçte yaşamını kaybeden tüm meslektaşlarımıza, sağlık çalışanlarına da Allah'tan rahmet diliyorum. Umarım böyle bir salgını ne ülkemizde de ne dünyada bir daha görmeyiz."

Oruçluyken ağız kokusu nasıl giderilir?

Tarafından: NTV
23 Mart 2023 at 11:12
Oruçluyken ağız kokusu nasıl giderilir?

Oruçluyken ağız kokusunun nasıl giderileceği, ilk oruçlarını tutmaya başlayan vatandaşlar tarafından merak ediliyor. Uzun süreli açlık, susuzluk, hastalık vb. nedenlerle ortaya çıkabilen ağız kokusunu gidermenin farklı türde yolları bulunuyor. Peki, oruçluyken ağız kokusu nasıl giderilir?

Ramazan ayının gelmesiyle birlikte ilk oruçlar tutulmaya başladı. Oruçlu olan vatandaşlar ise ağız kokusunu önlemenin yollarını arıyor. Ağız temizliği, açlık, susuzluk ve daha birçok nedenle ortaya çıkabilen ağız kokusunu önlemenin bir kaç yolu bulunuyor. İşte ayrıntılar. ORUÇLUYKEN AĞIZ KOKUSU NASIL GİDERİLİR? - İftardan ve özellikle sahurdan sonra dişlerinizi, dilinizi (özellikle tat tomurcukları etrafında biriken yemek ve bakteri artıklarını temizlenmesini sağlayın) düzenli olarak fırçalayın. - Diş ipi (Diş fırçasının ulaşamadığı bölgelerdeki yemek ve bakteri artıklarını temizleyerek bu bölgedeki bakteri artışına engel olur) kullanın. - Ramazanda soğan veya sarımsak gibi yiyecekleri çok fazla tüketmeyin. Bu yiyeceklerin tüketimi sonucunda kana geçen uçucu aromatik bileşikler akciğerden atılım sırasında ağız kokusuna neden olur. - Sigara tüketimini azaltın. Sigara ağız kuruluğuna ve ağız kokusuna neden olur; aynı zamanda dişeti hastalıklarına zemin hazırlar. - Gece uyurken hareketli protezlerinizi çıkarıp temizleyin ve sabah protezlerinizi tekrar takın. - Eski köprü ve diş protezlerinizi yeniletin ve tedaviniz için Ramazan ayının bitmesini beklemeyin. Eski köprü ve diş protezleri zamanla gıda birikmesine yol açabileceğinden kötü ağız kokusuna neden olur. - Şekersiz ancak xylitol içeren sakızlar çiğneyin. Bu tür sakızlar tükürük salgınızı (tükürük, içerdiği güçlü enzimler ve bakteri öldürücü antibiyotikler sebebiyle ağız kokusuna savaşan güçlü bir sıvıdır) artırarak ağız temizliğinize yardımcı olur. - Uygun yiyecek ve içeceklerde tarçın kullanarak ağız içi bakterileri azaltın. - Un, şeker, glukoz/fruktoz şurubu ile tatlandırılmış yiyeceklerden uzak durun. Bu tür yiyecekler ağız kokusuna neden olan bakteriler için büyük bir besin kaynağıdır. - İftarda ve sahurda bol bol su tüketin. Çok su içmek dilinizin kurumasını engelleyerek; ağız içindeki bakterileri minimumda tutar, tükürük salgısını artırarak ağız kokusunu azaltır. - Domates, kereviz, pırasa, maydanoz, elma gibi su içeriği bol olan sebze ve meyveleri tüketin. - Lokmaları iyi çiğneyin. Bu sayede yedikleriniz tükürükle iyice karışarak ağızda yemek kalma ihtimali azalacaktır. - Geceleri burnunuz tıkalı uyumayın. Burun tıkanıklığı, ağızdan nefes aldığınız için ağız ve boğaz kuruluğuna neden olarak bakterilerin üremesi için uygun bir ortam oluşturur. - Ramazan’da da diş muayenesi ve profesyonel temizlik için diş hekiminizi ziyaret edin. Diş hekiminizin önerilerini dikkate alarak diş sağlığına ve ağız bakımına önem vermeyi ihmal etmeyin.

Deprem bölgesinde 'bataklık ateşi' hastalığı uyarısı (Weil hastalığı nedir?)

Tarafından: NTV
23 Mart 2023 at 10:39
Deprem bölgesinde 'bataklık ateşi' hastalığı uyarısı (Weil hastalığı nedir?)

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından deprem bölgesinde dış ortamda kalan insanların, leptospira cinsi bakteriyle enfekte olmuş hayvanın idrarıyla kirlenmiş su veya toprağa temas edilmesiyle bulaşan hastalığa karşı uyarıda bulunuldu. 'Bataklık ateşi' olarak bilinen weil hastalığına maruz kalınabileceği belirtilirken, hastalığın karaciğer ve böbrek yetmezliğine neden olabileceği ifade edildi.

Deprem bölgesinde zaman, arama kurtarma çalışmaları kadar diğer sağlık sorunları için de çok önem arz ediyor. 'Bataklık ateşi' olarak bilinen weil hastalığına karşı uyarıda bulunuldu.

AÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, 11 ilde yıkıma neden olan depremler sonrası insanların çadır, konteyner gibi yaşam alanlarında aynı ortamda kalabalık olarak kaldığına dikkati çekti.

Doğal afetler sonrası gelişen enfeksiyonların ciddi halk sağlığı sorunu oluşturabileceğine değinen Prof. Dr. Yalçın, salgın riskine karşı uyarıda bulundu.

Solunum yolu enfeksiyonuna karşı tedbirli olunması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Yalçın, "En sık görülen, solunum yolu enfeksiyonları. Mevsim itibarıyla başta grip olmak üzere Covid-19 problem yaratabilir. Zatürre vakaları görülebilir." dedi.

Uzun süre bir arada kapalı alanda kalmanın getirdiği rahatsızlıklar olabileceğine dikkat çeken Yalçın, "Başka bir problem de uzun süre bir arada kalmak, tüberküloz riski taşıyor. Aynı yeri paylaşan bireyler arasında verem hastalığı varsa bulaşma ihtimali yüksek. Solunum yolu enfeksiyonlarından korunmada maske kullanımı çok önemli. Kişisel hijyen ve el hijyenine dikkat edilmesi gerekir." diye konuştu.

"TİFO, KOLERA, DİZANTERİ GİBİ RİSKLER OLABİLİR"

İnsanların bir arada yaşadığı alanlarda hijyene önem verilmesi gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Yalçın, şunları söyledi:

"El yıkamaya dikkat etmek gerekir. Yemek öncesi sonrası tuvalet ihtiyacının karşılanması sürecinde el hijyeni çok önemli. İkinci grup hastalık daha çok koşulların yetersiz olduğu bölgede, tuvalet ihtiyacının karşılandığı yerlerin yetersizliği gibi durumlardan dolayı hijyene dayalı hastalıklar oluşabilir. Mide bağırsak sisteminde gelişebilecek hastalıklara dikkat edilmeli. Bölgede tifo, kolera, dizanteri gibi riskler olabilir. Virüslerin oluşturduğu ishal vakaları görülebilir."

HİJYENE DİKKAT!

Prof. Dr. Yalçın, yara yeri enfeksiyonları, gazlı kangren, tetanoz gibi enfeksiyonların sıklığının artabileceği, hastaneye yatan vakalarda dirençli bakteriler ile oluşan hastane enfeksiyonlarının görülebileceğinden bahsetti.

Güvenli gıda temininin önemine dikkati çeken Prof. Dr. Yalçın, "Beslenmeye dikkat edilmeli. Açık havada muhafaza edilip, pişirilen gıdaların bozulup bozulmadığını kontrol etmek gerekir. Konserve ve hazır gıda ürünlerinin son kullanma tarihinin geçmemesine önem gösterilmeli." dedi.

"Solunum yolu, mide bağırsak sistemi rahatsızlıklarından korunmak için hijyen ve kişisel korunma çok önemli." değerlendirmesini yapan Yalçın, "Açıkta tutulan yiyeceklerden dolayı alana gelebilecek eklem bacaklı, küçük hayvanların veya vahşi hayvanların oluşturabileceği hastalıklara dikkat edilmeli. Şüpheli ısırıklarda kuduza karşı dikkat edilmeli." dedi.

HEPATİT A VE WEİL HASTALIĞI UYARISI

Prof. Dr. Yalçın, bir arada yaşayanlar arasında kızamık, kızamıkçık, su çiçeği, kabakulak, bulaşıcı hastalıkların yayılmasının hızlı gelişeceğini söyledi.

Temiz olmayan su kaynakları ve bu sularla yıkanmış gıdaların Hepatit A virüsünün yayılması için büyük risk oluşturduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yalçın, 'bataklık ateşi' olarak bilinen weil hastalığına karşı uyarıda bulundu.

Paket su tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Yalçın, "Vahşi hayvanlardan, fare gibi kemirici hayvanlardan Weil hastalığı görülebilir. Hastalık karaciğer, böbrek yetmezliğine neden olabilir. İnsanlar dış ortamda bulunduğu için, dış ortamda yaşayan vahşi hayvanların olumsuzluklarından etkilenebilir. Antibiyotikle tedavi edilebiliyor. Özellikle yağmur suyu ve su birikintilerine dikkat edilmeli ve paket su tüketilmeli." diye konuştu.

WEİL HASTALIĞI NEDİR?

Weil hastalığı, domuz çobanı hastalığı, pirinç tarlası hastalığı, bataklık ateşi olarak da bilinen, leptospira cinsi bakterilerin oluşturduğu bir hastalık.

Leptospiroz en çok yaz sonu, ilkbahar başında görülür. Leptospiroz, leptospira türü bakterilerin neden olduğu Weil hastalığı, 5-10 gün içerisinde sarılık, böbrek yetmezliği, hemoraji, hipotansiyon ve komaya kadar giden bulgulara neden olmaktadır. En sık bulaşma yolu, mikrobun bulaşmış olduğu sularla temas sonucu derideki yaralardan, ağız, burun ve göz mukozalarından mikrobun alınmasıdır. Hastalık enfekte olmuş hayvanın idrarıyla kirlenmiş su veya toprağa temas edilmesiyle bulaşabilmektedir. Hasta hayvanın idrarının bulaştığı yerde bakteri haftalarca, aylarca canlı kalabilir. Yabani ve evcil hayvanlar bu bakteriyi taşıyabilmektedir. Bu hayvanlar arasında sığırlar, atlar, köpekler, kemirgenler ve yabani hayvanlar yer almaktadır.

Tanzanya’da Marburg virüsünden 5 kişi öldü

Tarafından: NTV
22 Mart 2023 at 17:11
Tanzanya’da Marburg virüsünden 5 kişi öldü

Tanzanya’da 5 kişinin Ebola ile benzer özellikler taşıyan Marburg virüsü nedeniyle hayatını kaybettiği açıklandı.

Geçtiğimiz temmuz ayında Gana'da tespit edilen ve daha sonra salgın olarak kaydedilen Ebola benzeri bir hastalık olan Marburg virüsü Tanzanya’ya sıçradı. Tanzanya Sağlık Bakanlığı, ülkenin kuzeybatısındaki Kagera bölgesinde 5 kişinin Marburg virüsü nedeniyle hayatını kaybettiğini duyurdu. Tanzanya Sağlık Bakanı Ummy Mwalimu, salgının kontrol altına alındığını ifade ederek, daha fazla yayılmadığını dile getirdi. Mwalimu, 3 kişinin tedavisinin hastanede sürdüğünü aktararak, bu kişilerle temas eden 161 kişinin de izlendiğini söyledi.

MARBURG VİRÜSÜ BELİRTİLERİ NELER? Yüksek ateş, baş ağrısı, kas ağrısı gibi belirtileri olan Marburg virüsü, kanama ve organ yetmezliğine neden oluyor. Dünya Sağlık Örgütü, salgın ile mücadelede Tanzanya’nın çabalarını olumlu karşılarken, Marburg virüsü tedavisi için şu ana kadar onaylanan bir aşı ya da bir ilaç bulunmuyor. İLK KEZ 1967'DE GÖRÜLMÜŞTÜ İlk olarak 1967 yılında Almanya’nın Marburg kentinde tespit edilen virüs, Almanya ve Sırbistan’da 31 kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştu. O günden bu yana Gine, Uganda, Angola, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kenya ve Güney Afrika’da görüldü. 2021 yılında Gine sağlık yetkilileri, Batı Afrika’daki ilk vakanın ülkede görüldüğünü duyurmuştu. Angola’da ise 2005 yılında 300’den fazla kişi hayatını kaybetmişti. EKVATOR GİNESİ'NDE 9 CAN KAYBI Ekvator Ginesi’nde ilk vaka geçtiğimiz hafta tespit edilirken, ülkede 9 kişi Marburg virüsü nedeniyle hayatını kaybetmişti. Gana’da ise geçtiğimiz haziran ayında 2 kişinin virüs sonucu öldüğü kaydedilmişti. Ülkede 2 ay sonra ise salgının sona erdiği açıklanmıştı.

❌
❌