Okuma görünümü

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.

Sınav kaygısıyla nasıl baş edilir?

Sınav kaygısının belli bir düzeyde normal olduğunu söyleyen Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berke Kırıkkanat, sınav esnasında yapılması gerekenlere ilişkin önerilerde bulundu. Kırıkkanat, ““Kendine sakinleşmesi için birkaç dakika izin vermesi, diyaframdan nefes alıp vermesi, ‘elimden geleni yapacağım, dünyanın sonu değil, mükemmel olmak zorunda değilim’ gibi kendiyle olumlu bir içsel diyalog gerçekleştirmesi önemli adımlar arasında sayılabilir” dedi

Mantar zehirlenmesi, karaciğer yetmezliğine hatta ölüme neden oluyor

Yozgat’ta doğada yetişen mantarlardan kaynaklı hastaneye başvuranların sayısının geçen yıla oranla yükseldiğini söyleyen Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Tolga Aydın, karaciğer yetmezliğine neden olarak ölüme kadar götüren zehirli mantarlara karşı uyarılarda bulundu.

Dikkate alınmayan kilolar kansere davetiye çıkarıyor

Obezite, bağışıklık sistemini çökerterek birçok hastalığa davetiye çıkartırken, insan sağlığının en yüksek seviyelerde olumsuz olarak etkilenmesine neden oluyor. Yapılan araştırmalarda 30’un üzerinde kanser çeşidine neden olan birinci unsur ise yine obezite olarak raporlandı. Uzmanlar, erken teşhisten önce hastalıktan korunma yollarının önemine dikkat çekiyor.

Göz rengi değiştirip kör oluyorlar

Göz rengi değiştirip kör oluyorlar

Son zamanlarda özellikle de sosyal medyada göz rengini değiştirme operasyonları sıklıkla paylaşılıyor. Seçilen rengin göze uygulanabildiği ameliyat ise büyük riskler taşıyor. Göz tansiyonu, katarakt gibi hastalıklara yol açan bu ameliyat körlüğe bile neden olabiliyor. Haber: Beyzanur Özer

Göz renklerini değiştirmek isteyenler ameliyat sonucunda seçtikleri renge sahip oluyorlar.
Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinde yaygınlaşan bu operasyon ciddi riskler taşıyor.
Göz rengi değiştirme ameliyatları birçok hastalığı beraberinde getiriyor. Işığa karşı hassaslaşma ve görme kaybı da bu rahatsızlıklar arasında.
Tıbbi onayı olmayan hiçbir operasyonun tercih edilmemesi konusan uyaran Göz Hastalıkları Uzmanı, Dr. Emel Çolakoğlu, bu işlemin FTA onayı olmayan bir uygulama olduğunu dile getirdi.
"Dünyanın hiçbir yerinde de kabul görmüş değildir. Kesinlikle hiçbir göz hekimi bence bunu yapmamalıdır." ifadelerini kullanan Çolakoğlu, uygulamaya ilişkin ayrıntıları paylaştı. "İristeki yani renki kısmındaki pigmentler, lazer ışığıyla ya da soyulma yapan iğne yardımıyla kazınıyor ya da lazer ışını atılarak o pigmentler oradan uzaklaştırılıyor." diye konuşan Çolakoğlu, bu şekilde o alandaki pigment azalmasından kaynaklı gözün renginin açıldığından bahsetti.
Uygulamanın risklerinden bahseden Çolakoğlu, trabekül ağı denilen sistemden pigmentlerin gözün içindeki basıncı oluşturan sıvının yolunu tıkadığını dile getirip "Glokom dediğimiz tamamen körlüğe kadar gidebilecek göz tansiyonu için çok ciddi bir risk oluşturuyor." dedi.
Uygulamayı yaptıran kişilerin yüzde 50'sinde glokom geliştiğini açıklayan Çolakoğlu, "Bu çok ciddi bir rakam tamamen estetik için yaptığını bir operasyon sizde körlüğe yol açabilecek bir durumla sonuçlanabiliyor." ifadelerini kullandı.

Çocuklarda görme bozuklukları okul başarısını olumsuz etkiliyor

Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Özgür İlhan, çocuklarda görme bozukluklarının okul başarısını olumsuz etkilediğini belirtti. Bazı göz problemlerinin tedavi edilmediği takdirde gelişimsel ve psikolojik problemlere yol açabileceğinin altını çizen Op. Dr. İlhan, “Çocuğunuzda herhangi bir problem görmeseniz dahi, ailenizde görme bozukluğu ya da hastalığı varsa bir göz muayenesi yaptırmanız oldukça önem taşır” dedi.

Aşırı tuz hasta ediyor

Zonguldak İl Sağlık Müdürü Uzman Dr. Ertuğrul Güner, 20-26 Mayıs 2024 “Dünya Tuza Dikkat Haftası” etkinlikleri kapsamında açıklamada bulundu.

Dismorfofobi nedir, belirtileri neler?

Dismorfofobi nedir, belirtileri neler?

Dismorfofobi olarak da bilinen beden dismorfik bozukluğu, dünya çapında sıkça görülen şiddetli bir zihinsel rahatsızlıktır. Dismorfofobi hastalarının beyinlerinin görüntü merkezlerindeki nöronların, özellikle bireyin kendi görüntüsünü algılama sürecinde alışılmadık bir şekilde harekete geçtiğini saptayan bilim adamları, bu kişilerin, davranışları kontrol etmeye yardımcı olan "frontostriatal sistemlerinde" de bir takım anomaliler olduğunu tespit etti. Peki, dismorfofobi nedir, belirtileri neler?

Dismorfofobi, kişinin özellikle ergenlik çağlarında başlayarak kendi dış görünüşünü beğenmemesi ve takıntı haline getirmesidir. Beden dismorfik bozukluğu, kişinin görünüşünde algıladığı kusurları saplantı hâline getirmesidir.Bu bozukluğu sergileyen insanlar, biçimsiz veya çirkin olduklarına inanırlar ve görünüşlerinde algıladıkları ya da hayal ettikleri kusurları takıntı hâline getirirler.

DİSMORFOFOBİ BELİRTİLERİ Dismorfofobi, genellikle görünen herhangi bir kusuru abartma, sürekli olarak kendine odaklanma, sürekli makyaj yapma, aşırı diyet veya spor yapma, estetik cerrahi gibi işlemleri takıntılı hale getirme gibi davranışlarla kendini gösterir.

Sosyal veya meslekî işleyişte rahatsızlık ya da eksiklik oluşturur. Yaygın görülen bir belirti de, diğer insanların kusuru görüp itici bulmaları korkusuyla olağan etkinliklerden kaçınmaktır. Şiddetli vakalarda kişiler kendilerini eve kapatıp, dışarı çıkmayacak şekilde kendilerini tecrit edebilirler.Bunlar, çoğu insanın görünüşüyle ilgili duyduğu olağan endişelerden farklıdır. Birçok vakada aşırı bir şekilde zihni meşgul eder ve duygusal acıya sebep olur.

Tatlı krizlerine birebir 8 öneri!

Tatlı krizini yenmenin 8 püf noktasını sıralayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Beyza Erdoğan, tatlı isteğinin bazen henüz tanı alınmamış diyabet hastalığının ilk belirtilerinden olabileceğini vurguladı ve önerilerde bulundu

Hamilelikte stres erkek çocukta IQ düşüklüğüne neden oluyor

Hamilelikte stres erkek çocukta IQ düşüklüğüne neden oluyor

Yeni bir araştırma, hamilelikte stres hormonuna çok fazla maruz kalmanın erkek çocukların IQ'larını düşürebileceğini ortaya çıkardı. Buna göre anne hamilelikte stres hormonları salgıladığında, erkek çocukta IQ düşüklüğü gözlemlenebiliyor.

Hamilelik sırasında stresin bebek için iyi olmayacağı bilim dünyasında kabul gören bir gerçek. Ancak yeni araştırmalar stres hormonunun erkek ve kız çocukları üzerinde farklı etkileri olduğunu ve hatta kız çocuklarının IQ puanlarının daha yüksek olmasına yol açabileceğini ortaya koyuyor. Uzmanlar, çocuklar yedi yaşına geldiklerinde, annelerinin hamilelik sırasında yaşadıkları stresin kız ve erkek çocukların IQ'larını farklı şekilde etkileyebileceğini düşünüyor. Danimarka'daki Odense Üniversite Hastanesi'nden araştırmacılar stres hormonunun erken dil gelişimini ilerletebileceğiniortaya çıkarmıştı.

BİLİŞSEL İŞLEVİ ETKİLİYOR Şimdi aynı ekip, hamileliğin üçüncü üç aylık döneminde (yaklaşık 37-42 hafta arası) stres hormonunun yaşamın ilerleyen dönemlerinde bilişsel işlevi etkileyebileceğini söylüyor. Araştırmalarını Stockholm'de düzenlenen 26. Avrupa Endokrinoloji Kongresi'nde sunan araştırmacılar, plasentanın oynadığı rol nedeniyle kız çocuklarının kortizol maruziyetine daha az duyarlı olabileceğini öne sürdü.

İKİ CİNSİYETTE FARKLI SONUÇ Hamilelik sırasında kız çocuk taşıyan kadınlar daha fazla kortizol salgılama eğilimindedir, ancak plasentadaki bir enzim bunun ne kadarının fetüse ulaşacağını kontrol eder. Araştırmacılar, erkek çocukların kortizol maruziyetine karşı daha savunmasız olabileceğini, koruyucu enzimin faydalarına sahip olmadıklarını düşünüyor.

943 ANNE VE ÇOCUK GÖZLEMLENDİ Yeni çalışma için araştırmacılar 943 hamile kadının kortizol ve kortizon seviyelerini ölçtüler. Çocuklar doğduktan sonra bu seviyeleri, yedi yıl sonra ölçülen IQ'ları ile karşılaştırdılar. Anne karnında daha yüksek kortizol seviyelerine maruz kalan erkek çocukların IQ puanlarının daha düşük olduğu ortaya çıktı. Ancak araştırmacılar, kortizol kanda değil de idrar örneklerinde bulunduğunda kızların IQ'larının daha yüksek olduğunu fark etti.

Bu da demek oluyor ki stres hormonu erkeğe ulaştığında IQ düşüklüğüne neden olurken kız çocuğa ulaştığında IQ'nun yükselmesini sağlayabiliyor.

İngiltere'de enfekte kan skandalı: Soruşturma raporu yayınlanacak

İngiltere'de enfekte kan skandalı: Soruşturma raporu yayınlanacak

İngiltere'de 1970'li ve 1980'li yıllarda hastaların HIV veya Hepatit C bulaşmış kanla tedavi edilmesine yönelik açılan kamu soruşturmasına ilişkin rapor bugün yayınlanacak. Bu yıllar arasında tahminen 30 bin kişiye kontamine kan verildi, hastaların yaklaşık 3 bininin öldüğüne inanılıyor. Bugün yayınlanacak soruşturma raporunda kontamine tedavilerin durdurulma süreci ve sorunun örtbas edilmeye çalışılıp çalışılmadığı gibi sorular cevap bulacak.

İngiltere'yi sarsan enfekte kan skandalına ilişkin açılan kamu soruşturmasının raporu bugün yayınalanacak. İngiltere'de 1970'li ve 1980'li yıllarda yaklaşık 30 bin kişi HIV veya Hepatit C bulaşmış kanla tedavi edildi. Bu hastaların yaklaşık 3 bini öldü. Rapor, yirmi yılı aşkın bir süre boyunca 30 binden fazla hemofili hastasının veya kan nakline ihtiyaç duyan kişinin HIV ve hepatit C ile enfekte oluşunu ele alıyor. İNGİLTERE TARİHİNİN EN KÖTÜ TEDAVİ FELAKETİ Skandal, İngiltere Sağlık Bakanlığı tarihindeki en kötü tedavi felaketi olarak tanımlandı. 1970'li ve 1990'lı yıllar arasında tedavi edilen kişiler, "faktör VIII" kan ürünleri verildiğinde kirli kana maruz kaldı. Bağışlanan kan, 1986 yılına kadar HIV açısından taranmadı ve 1991 yılına kadar da hepatit C açısından test edilmedi. HÜKÜMET YANIT VERECEK Hükümet, Rishi Sunak'ın kurbanlardan ve ailelerinden resmi bir özür dilemesinin ardından bu hafta içinde rapora ayrıntılı bir yanıt sunacak. İngiltere, 1970'li ve 1980'li yıllarda HIV veya Hepatit C bulaşmış kanla tedavi gören binlerce kişiye tazminat ödemek için 10 milyar sterlinden yani 12,70 milyar dolardan fazla para harcayacak.

Neden bebek dişlerimizi kaybederiz?

Her insanın yaşamında önemli bir dönüm noktası olan diş değişimi, bebeklik döneminde başlayan süt dişlerinin yerini kalıcı dişlere bırakmasıyla gerçekleşir. Bu süreç, genellikle 6 yaş civarında başlar ve çocukluktan ergenliğe kadar devam eder. Peki neden dişlerimizi yenileme ihtiyacı duyarız? İşte cevabı...

Çoğu okul çağında! 26 bin tip 1 diyabetli...

İstanbul’da Okulda Diyabet Programı Millî Eğitim Bakanlığı İl Sağlık Hizmetleri SorumlularıToplantısı gerçekleşti. Toplantıda konuşan Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Uzmanı Prof. Dr. Şükrü Hatun, "Türkiye'de 26 bin civarında tip 1 diyabetli var ve bunların büyük çoğunluğu okul çağında. Yüzde 65’i de ilköğretim çağında yani 15 bin civarında. Dolayısıyla özellikle ilköğretim çağındaki çocukların bakımını desteklemek için bu toplantıyı düzenledik" dedi

Avokado maskesi nedir, nasıl yapılır? Faydaları

Avokado içindeki zengin değerler sayesinde piyasada satılan çok sayıda cilt kreminin içinde yer alan bir meyvedir. Yaşlanmayı geciktirmesi ve cilt sorunlarını ortadan kaldırması yüz maskesi içine ilave edilmesini sağlar. Ev ortamında hazırlanan yüz maskesinin içine avokado ilave edilmesi cildin iyi bir şekilde temizlenmesini sağlar. Aynı zamanda sorunlu ciltlerin kısa bir süre içinde iyileşmesine yardımcı olur. Avokado maskesi düzenli bir şekilde uygulanabilir. AVOKADO MASKESİ NASIL YAPILIR?Avokado maskesi az malzeme gereksinimi ile ev ortamında kolayca hazırlanabilir. Tercihe bağlı olarak avokado maskesinin yapımında kullanılan malzemeler zenginleştirilebilir. Maskeyi ilk defa yapacakların içeriği sadece tutması yararlı olur. Bu sayede maskenin etkileri net olarak gözlemlenebileceği gibi alerjik etkilerden kaçılmış olur. Avokado maskesi için gerekli olan malzemeler şunlardır: 1 adet büyük boy avokado1 çorba kaşığı balAvokado maskesi şu şekilde hazırlanır: Büyük boy avokadoyu ortadan ikiye bölün. Ardından orta kısmında yer alan çekirdeği çıkarın.Bir çatal yardımıyla avokadonun içindeki yumuşak kısmı iyice ezin. Avokado püre kıvamına gelene kadar bu işlemi sürdürün.Bir çorba kaşığı balı püre kıvamındaki avokadonun üzerine ilave edin.Avokado ve balı homojen bir kıvam alana kadar karıştırın. Yüz kremi kıvamı alana kadar bu işleme devam edin.Kıvamını alan avokado maskesini yüzünüze uygulayın. Cildinize iyice yedirdiğinizden emin olun.Avokado maskesini ilk defa uyguluyorsanız yaklaşık 15 dakika yüzünüzde bekletmeniz yeterli olacaktır. Sürenin ardından yüzünüzü bol su ile yıkayın.AVOKADO MASKESİ HANGİ FAYDALARA SAHİPTİR?Avokado maskesi bünyesinde çok sayıda yararlı besin içeriği barındırır. Cildin mineraller ile buluşması sağlıklı bir yapıya kavuşmasını sağlar. Meyvenin içindeki vitaminler de maske aracılığıyla alınmış olur. Sivilce ve akne sorunu olanlar bu maske sayesinde canlı ve sağlıklı cilde sahip olabilir. Avokado maskesinin başlıca faydaları şöyledir: İçindeki mineral ve vitamin değerleri sayesinde vücudu hem içeriden hem dışarıdan besler.Cilt yüzeyinin sağlıklı bir görüntüye kavuşmasını sağlar.Cildin kaybettiği yağ oranının kazanmada etkili bir sonuç verir.Cildi nemlendirir.Cilt yapısının yumuşak olmasını sağlar.Ciltteki yanıkları, yaraları ve kesikleri hızlı bir şekilde iyileştirir.Antioksidan açısından zengin olduğundan ciltteki yaşlanma etkilerini ortadan kaldırır.İltihaplanmayı azaltmada etkilidir. Bu sayede sivilcenin iz bırakmasının önüne geçer.Ölü cilt hücrelerini uzaklaştırarak cilde ferah ve genç bir görünüm kazandırır.AVOKADO MASKESİ HANGİ SIKLIKLA YAPILMALIDIR?Avokado maskesi cilde haftada 1 uygulanabilir. Hassas bir cildi olan kişilerde maskenin sık uygulanması kızarıklık ve kaşıntı sorunlarını beraberinde getirebilir. Böyle bir durumda avokado maskesinin 2 ya da 3 haftada bir yapılması tavsiye edilir. AVOKADO MASKESİ HANGİ YAN ETKİLERE SAHİPTİR?Avokado maskesi çok sayıda faydaya sahip olsa da çeşitli yan etkileri de mevcuttur. Herkeste kendini göstermeyen bu yan etkiler bazı cilt tiplerinde ortaya çıkar. Hassas ve alerjik reaksiyon göstermeye müsait cilt yapısına sahip olan kişilerin maskeyi dikkatli kullanması önemlidir. Aynı zamanda maskenin içine ilave edilen malzemelerin doğal olmaması alerjik reaksiyon riskini arttırır. Avokado maskesinin yan etkileri şunlardır: Avokadoya ya da maskenin içindeki diğer ürünlere karşı alerjisi olan kişiler alerjik reaksiyon gösterebilir.Hassas cildi olan kişilerde maske uygulamasını takiben kaşıntı ve kızarıklık oluşabilir.Astım hastaları avokado maskesini uygulamadan önce doktora danışmalıdır.

Bodur mahmut otunun faydaları nelerdir, nasıl kullanılır?

Bodur mahmut otu çok sayıda hastalığı önlemede ve tedavi etmede kullanılan bir bitkidir. Alternatif tıpta kendine sıklıkla yer bulmayı başaran bodur mahmut otu çeşitli hastalıklara iyi gelir. Bu nedenle çeşitli hastalıkların tedavisine yardımcı olmak amacıyla sıklıkla kullanılır. Bodur mahmut otunun bilinen bir yan etkisi olmadığı için herkese uygulanabilir. Bodur mahmut otunun öne çıkan faydaları şu şekildedir: Nefes darlığına iyi gelir.İştah açma etkisi vardır.Sindirim sorunlarını giderir ve hazmı kolaylaştırır.Gazı geçirmede etkili bir doğal yöntemdir. Bu yanıyla özellikle bebeklerde gaz sorununu ortadan kaldırmada işe yarar.Vücut direncini arttırarak hastalıklara karşı koruma sağlar.Kabızlık sorununu doğal yoldan çözer.Bağırsakta oluşan parazitleri ortadan kaldırır.Yaraların iyileşmesinde etkisi büyüktür.Kan basıncını düzenleme özelliği bulunur.Kan temizleyicidir.Kanamaları durdurmak amacıyla tampon niyetine kullanılabilir.Siyatik ve romatizma ağrılarını hafifletmeye yardımcı olur.İdrar söktürücü olarak kullanılabilir.Saçlara sağlıklı bir yapı kazandırır.Baş, omuz ve kulunç bölgelerinde meydana gelen ağrıları önemli ölçüde azaltır.Karaciğer ve midenin işlevini sağlıklı bir şekilde getirmesinde önemli rol oynar.Hemoroit için tedavi edici içeriklere sahiptir.Ödem atmak için gönül rahatlığıyla kullanılabilir.Sara hastalığının tedavisinde olumlu etki gösterir.Nefes darlığı şikâyeti olan hastalar tarafından düzenli olarak çay formatında tüketilebilir.Âdet kanaması sorununa karşı kaynatılarak tüketilebilir.BODUR MAHMUT OTU NASIL KULLANILIR?Bodur mahmut otunun etkisini üst düzeyde göstermesi için taze bir şekilde kullanılması gerekir. Evde muhafaza edilen bodur mahmut otunun zarar görmemesi için en iyi yöntem cam kavanoz kullanmaktır. Yavşan otunun yararlı etkilerinden faydalanmak için çiğnemek yeterli olur. Ciddi sağlık sorunu olan kişiler bodur mahmut otundan çay yapıp içmelidir. Taze bodur mahmut otu bulamayan kişiler toz olarak satın alabilir. Bodur mahmut otu belirli hastalıklara karşı aşağıdaki şekilde kullanılmalıdır: Nefes darlığı hastalığına sahip olan kişiler bodur mahmut otunu sinirli otla kaynatıp tüketmelidir.Bağırsak ve mesane hastalıkları için kaynatıp tüketilmesi gereken otun üzerine bir tatlı kaşığı bal ilave edilmesi etkisini arttırır.Siyatik ağrıları olan kişiler bodur mahmut otunu ve sinamikiyi karıştırarak tüketebilir.Bodur mahmut otu bağırsak ve boşaltım sistemi için kullanılacaksa biberiye ile kaynatılmalıdır.BODUR MAHMUT OTU ÇAYI NASIL YAPILIR?Bodur mahmut otu çayı yapmak için taze bitki kullanılmalıdır. Kurutulmuş ya da toz halindeki bodur mahmut çayı gereken içeriği sağlamadığı gibi içmek için fazla acı olur. Bodur mahmut otu çayı şu şekilde yapılır: Bir bardak suyu ocakta kaynatın.Kaynayan suyun içine 1 ya da 2 tatlı kaşığı bodur mahmut otu ekleyin. Çayın yoğunluğunu damak zevkinize göre belirleyebilirsiniz.Bodur mahmut otu çayının demlenmesi için 10 dakika boyunca dinlendirin.Sürenin ardından çayı süzüp sıcak bir şekilde içebilirsiniz.Bodur mahmut otu çayını tüketmeden önce içine bir tatlı kaşığı bal ilave edebilirsiniz. Bu sayede acılığını bastırmış olursunuz.Bodur mahmut otunun yararının arttırmak için başka şifalı otlarla kaynatabilirsiniz.BODUR MAHMUT OTU ÇAYI NE SIKLIKLA İÇİLİR?Bodur mahmut otu çayı haftada bir kere içilmelidir. Sık içilirse bünyede zararlı etkiler oluşturabilir. BODUR MAHMUT OTU ÇAYI VÜCUTTA NASIL KULLANILIR?Bodur mahmut çayını vücutta kullanmak için iyice kaynatmak gerekir. Ardından sorunlu bölgeye uygulanabilir.

Demir suyunun faydaları nelerdir, neye iyi gelir?

Demir suyu içindeki mineral oranı sayesinde insan sağlığına iyi gelir. İçinde vücut için çok önemli bir mineral olan demiri bulunduran bu içecek düzenli olarak içilebilir. Her yaştan insanın gerekli miktarda demir alması oldukça önemlidir. Demirli su söz konusu minerali bünyesinde barındırdığı için insan sağlığı açısından gereklidir. Demir vücutta üretilmediği için dışarıdan alınmak zorunda kalınan bir mineraldir. Demir suyunun öne çıkan faydaları şu şekildedir: Vücuttaki mineral eksikliğini doğal yoldan giderir.Halsizlik şikayetini kısa sürede ortadan kaldırır.Aşırı yorgunluk çekenlere rahatlama sağlar.Mide ve bağırsak bölgesinde ortaya çıkan sorunların tedavisine yardımcı olur.İştahsızlığı gidermeye yardımcı olur.Sık idrara çıkma sorunu olanlar tarafından içilebilir.Konsantrasyon bozukluğunun önüne geçer.Siniri ve gerginliği azaltmada etkilidir.Cinsel isteksizliği olanlara fayda sağlar.DEMİR SUYU NEYE İYİ GELİR?Demir suyu, demir bakımından zengin bir içecektir. Vücutta kendiliğinden oluşmayan demirin dışarıdan alınması gerekir. Bazı kişilerde çeşitli sebeplerle yeteri miktarda demir oluşumu sağlanamaz. Böyle bir durumda demirin dışarıdan alınmalıdır. Vücudunda yeteri kadar demir olmayan kişilerde çeşitli rahatsızlar baş gösterir. Demir suyu bu rahatsızlıklara iyi gelir. Demir suyunun iyi geldiği durumlar şunlardır: Demir Eksikliği: Demir eksikliği ülkemizde sık görülen bir durumdur. Özellikle çocukların, gebelerin ve düzenli adet gören kadınların şikayetlerinin başında gelir. Demir eksikliği olan kişiler yorgunluk, nefes darlığı ve baş dönmesi gibi sağlık sorunlarına sahip olur. Günde belirli bir miktarda demir suyu tüketmekBağışıklık Sistemi Hastalıkları: Bağışıklık sistemi, insan vücudunun hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı dirençli olmasını sağlar. Çeşitli sağlık sorunlarına sahip olan inanların bağışıklık sistemi zayıfladığı için hastalıklara karşı savunmasız kalırlar. Demir doğal olarak bağışıklık sistemini güçlendirir.Bitkinlik: Yetersiz uyku, dengesiz beslenme, stres ve çeşitli hastalıklar günlük hayat içinde bitkinliğe yol açar. Bitkinliğin giderilmesinin en iyi yollarından biri demir takviyesi almaktır. Demir suyu bu takviyeyi vücuda almak için en iyi yollardan biridir.Zihinsel Performans Eksikliği: Demirin insan vücudundaki görevlerinden biri beyne oksijen taşımaya yarayan kırmızı kan hücrelerini oluşturmasıdır. Beyne oksijen gitmediği taktirde zihin yorgun düşer. Zihnin yorgun düşmesi konsantrasyon eksikliği ve hafıza sorunlarını ortaya çıkarır. Düzenli olarak demir suyu tüketmek söz konusu sorunu ortadan kaldırmaya yarar.Gebelik: Demir hem gebe kadınlar hem bebekleri için önemli bir mineraldir. Gebelik esnasında vücut normalden daha fazla demir ihtiyacı duyar. Demir seviyesi düşük olan gebelerde düşük doğrum ve doğum sonrası depresyon riski fazladır. Bu nedenle gebelerin düzenli demir suyu içmesi iyi olur.DEMİRLİ SU NE SIKLIKLA TÜKETİLMELİDİR?Demirli suyun tüketilme sıklığı bir doktor tarafından belirlenmelidir. Özellikle çocuklarda ve gebelerde gereğinden fazla tüketilen demirli su yan etkilerini açığa çıkarabilir. Dolayısıyla demirli su tüketmeden önce en yakın sağlık kuruluşuna gidip doktor tavsiyesi almak önemlidir. DEMİR SUYU KULLANIM DOZAJI NASIL AYARLANIR?Demirli suyun dozajı vücuttaki demir eksikliğine göre ayarlanır. Demir eksikliği yaşayan kişiler gün içinde birkaç bardak demirli su tüketebilir. Öte yandan sadece sağlığını korumak için demir suyu içenlerin dozajı buna göre ayarlaması tavsiye edilir. DEMİR SUYUNUN YAN ETKİLERİ NELERDİR?Demir suyunun aşırı tüketilmesinde yan etkileri ortaya çıkar. Bünyeye göre ortaya çıkan yan etkilerin arasında en sık görülenler mide bulantısı, kusma ve sindirim sorunlarıdır.

Yeşil kartlılar özel hastaneye gidebilir mi? Şartları 2024

Yeşil kart sahipleri, devlet hastanelerinden aldıkları sağlık hizmetlerinde ücret ödemezken, özel hastanelerden faydalanabilmek için belirli koşulları karşılamaları gerekir. Aksi takdirde, yeşil kart sahipleri özel hastanelerden ücretsiz sağlık hizmeti alamazlar. Ancak; yeşil kartlıların özel hastanelere gidebilmesi için belirli şartları yerine getirmesi gerekmektedir. Bu şartlar, 2024 yılında da geçerlidir. Yeşil kart sahiplerinin özel sağlık kuruluşlarından faydalanabilme şartlarını merak ediyorsanız, doğru adrestesiniz. Bu yazıda, yeşil kartlıların özel hastaneye gidebilme şartlarını detaylıca ele alacağız. Yeşil Kartlılar Özel Hastaneye Gidebilir Mi?Yeşil kart sahiplerinin özel hastanelere başvurabilmesi için belirli koşulların sağlanması gerekmektedir. Yeşil kartlı hastaların özel sağlık kuruluşlarından yararlanabilme şartları, 5510 sayılı kanunun ilgili maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Fakat; özel hastanede tedavi olabilme durumları sınırlıdır. Yeşil kartlıların özel hastaneye başvurabilme koşulları arasında yer alan bazı durumlar şöyledir: Acil durumlar: Ani beliren sağlık sorunları ya da hayati tehlike arz eden durumlar, yeşil kart sahiplerinin özel hastanelere başvurmasını gerektirebilir. Acil tedavi gerektiren durumlarda, yeşil kartlılar özel sağlık kuruluşlarında hizmet alabilirler.Yoğun bakım ihtiyacı: Özel yoğun bakım hizmetine ihtiyaç duyan yeşil kart sahipleri, özel hastanelere başvurabilirler.Radyoterapi tedavisi: Belirli kanser türlerinin tedavisinde kullanılan radyoterapi, yeşil kart sahiplerinin özel hastanelere başvurmasını gerektirebilir. Aynı il içerisinde tedavinin sağlanabileceği bir radyoterapi merkezi bulunmuyor ise, özel hastanelere başvurulabilir.Hiperbarik oksijen tedavisi: Belirli tıbbi durumlar için gerekli olan hiperbarik oksijen tedavisi, yeşil kart sahiplerinin özel hastanelere başvurabilmesini sağlayabilir.Trafik kazaları: Trafik kazaları sonucu yaralanan ya da acil tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyan yeşil kart sahipleri, özel hastanelere başvurabilirler. Yeşil Kartlıların Çocukları Özel Hastaneye Gidebilir Mi?Yeşil kart sahibi olan hastaların çocukları da sağlık hizmetlerinden yararlanabilirler. Fakat; çocukların özel hastanelerde tedavi görebilmesi belirli koşullara bağlıdır. Mevzuata göre, çocukların özel sağlık hizmeti alabilmesi için öncelikle bir sevk işlemi gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu sevk işlemi, 5510 sayılı Kanun'un ilgili maddelerine uygun olarak yapılmalıdır. Fakat; acil bir durum söz konusu olduğunda, doğrudan özel sağlık kuruluşlarına başvurulabilir. Acil durumlar arasında ise şunlar yer almaktadır: Ani gelişen hastalıklarKaza ya da yaralanma durumlarıHayati tehlike oluşturabilecek durumlarBu durumlarda, yeşil kartlı çocuklar özel hastanelerde tedavi görebilirler. Yeşil Kartlılar Üniversitelerde Tedavi Olabilir Mi?Yeşil kart sahipleri, özel hastanelerde tedavi alabilmek için belirli koşulları sağlamak zorundadır. Fakat; Sağlık Bakanlığı'na bağlı üniversite hastaneleri için bu kural geçerli değildir. Üniversite hastaneleri, genelde Sağlık Bakanlığı'na bağlıdır ve yeşil kartlı hastalar için özel bir düzenleme yapmışlardır. Bu hastaneler, yeşil kart sahiplerine, acil bir durum olmadan ya da sevk edilmeksizin, belirli bir ücret karşılığında sağlık hizmeti sunarlar. Ancak, vakıf üniversitelerine bağlı hastaneler, bu durumda farklılık gösterebilir ve acil bir durum ya da sevk edilmiş olma şartı ararlar. Yeşil Kart Sahipleri Katılım Payı Ödemelerini Geri Alabilir Mi?Yeşil kart sahipleri, sağlık hizmetleri için katılım payı ödemeleri durumunda, bu ödemeler sigortalılardan farklı bir şekilde maaşlarından kesilerek tahsil edilmez. Yasalara göre, yeşil kart sahipleri, ödedikleri katılım paylarını geri alabilirler. Bunun için 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu'nun hükümlerine göre başvuru yapmaları gerekmektedir. Bu katılım paylarını geri ödeyen kurum ise Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarıdır.

Yupass numarası nedir, nasıl alınır? Sorgulama

Gurbetçilerin Türkiye'deki sağlık ve tedavi işlemleri, anlaşmalı ülkelerde ikamet edenler için belirli prosedürlere tabidir. Bu kişiler, Türkiye'ye gelmeden önce Türkiye'de geçerli olan sağlık sözleşme belgelerinden birini temin ederek, Sosyal Güvenlik Kurumu'na başvurarak Yupass numarası alabilirler. Fakat; son yapılan düzenleme ile birlikte, bazı belge türleri dışında, sadece acil durumlarda tedavi masrafları karşılanmaktadır. Bu yazıda; Yupass numarasının ne olduğundan, nasıl sorgulanabileceğinden, nereden alınacağından, ne zamana kadar geçerli olduğundan, hangi ülkeler ile anlaşmalı olunduğundan bahsedeceğiz. Yupass Nedir?Yupass, Türkiye’nin kısa vadeli sağlık anlaşmaları çerçevesinde, belirli ülkelerde yaşayan kişilerin sağlık hizmetlerine erişimini sağlayan bir sistemdir. Türkiye'de, Türk vatandaşları nasıl kimlik numaraları ile sağlık hizmeti alabiliyor ise, anlaşmalı ülkelerde ikamet eden kişiler de Yupass numarası ile muayene olabilir ve ilaçlarını temin edebilirler. Yupass, "Yurt dışı Provizyon Aktivasyon Sağlık Sistemi" kelimelerinin baş harflerinden oluşmaktadır ve aynı zamanda bu sistemin adıdır. Bu sistem, uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında önemli bir rol oynamaktadır. Yupass Numarası Nasıl Sorgulanır?Yupass numaranızı bilmiyorsanız, en yakın Sosyal Güvenlik Merkezi'ne başvurarak bu numarayı alabilirsiniz. Başka türlü online kanallardan Yupass numarası sorgulama işlemi mümkün değildir. Yupass Numarası Nereden Alınır?Yupass numarasına ilk kez başvuracaklar, ellerinde bulunan Sosyal Güvenlik sağlık sözleşmesi belgesi ile Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) başvurmalıdır. İlk başvurunun yapılmasının ardından, sistemde adınıza kayıt açılır ve size Yupass numarası verilir. Bu numara, sağlık hizmetlerinden yararlanmanız için gereklidir ve tüm hastanelerde ve eczanelerde bu numara ile tedavi olabilirsiniz. Yupass Numarası Kaybedildiyse Nereden Alınır?Eğer Yupass numaranızı kaybettiyseniz, hastane ya da eczane gibi sağlık hizmetlerinden yararlanmanız mümkün olmaz; çünkü numaranız olmadan provizyon alamazsınız ve işlemleriniz gerçekleştirilemez. Yupass numaranızı online olarak yeniden almanız mümkün değildir. Numaranızı kaybettiğinizde, SGK'ya yeni belgeler ile başvurmanıza gerek yoktur. Herhangi bir Sosyal Güvenlik Merkezi'ne kimliğiniz ile giderek numaranızı yeniden alabilirsiniz. Yupass Ne Zamana Kadar Geçerli?Yupass numaranızın geçerlilik süresini, yani sağlık hizmetlerinden hangi tarihe kadar yararlanabileceğinizi online olarak öğrenmeniz mümkün değildir. Sosyal Güvenlik Kurumu'na gitme imkanınız yok ise en yakın eczaneye giderek Yupass numaranız ile sorgulama yapılmasını talep edebilirsiniz. Yupass Hangi Ülkeler ile Anlaşmalı?Anlaşmalı ülkelerden gelen ve geçici bulunma ile sürekli ikamet durumunda verilen belgeler ve belge kodları aşağıdaki gibidir: AlmanyaAvusturyaHollandaBelçikaFransaK.K.T.CMakedonyaRomanyaArnavutlukBosna HersekÇek CumhuriyetiLüksemburg1 Eylül 2019 Yupass Düzenlemesi01 Eylül 2019 tarihinde yürürlüğe giren yeni düzenleme ile Sosyal Güvenlik Kurumu, kısa vadeli sağlık sözleşmesine sahip olan ülkelerden Türkiye'ye turistik amaçlar ile gelenlerin sağlık hizmetlerinden sadece acil durumlarda yararlanabileceklerini duyurdu. Bu düzenleme ile birlikte, Yupass kapsamında yer alan ülkelerden Fransa hariç; Almanya, Avusturya, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerden gelen ziyaretçilerin sadece acil durumlarda tedavi ve ilaç masraflarının karşılanacağı belirtildi. Bu kapsamda, Türkiye'ye geçici olarak izne gelenlerin Almanya için T/A 11, Avusturya için A/TR 3, Belçika için BE/TR 111 (B.T.8) ve Hollanda için N/TUR 111 sağlık yardımı belgeleri aldıklarında, yalnızca acil durumlarda tedavi ve ilaç masraflarının karşılanacağı vurgulandı. Acil durumlar dışındaki sağlık harcamalarını ise kendi ceplerinden karşılamaları gerekecektir.

Yeni doğan bebek SGK kaydı nasıl yapılır?

Yeni doğan bebeklerin SGK kaydının yapılması için bazı adımların izlenmesi gerekmektedir. Bu makalede, yeni doğan bebeklerin SGK kaydı işleminin nasıl yapılacağına dair detayları sizinle paylaşacak, bebeğin SGK kaydının kimin üzerine olacağının bilgisini verecek, SGK kaydı ile ilgili çeşitli ayrıntılara değineceğiz. Yeni Doğan Bebek SGK’ya Kaydedilebilir Mi?Yeni doğan bebeklerin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından sağlanan hizmetlerden yararlanabilmesi için SGK kaydı yapılması gerekmektedir. Geçmişte, kayıt yapabilmek için bebeklerin 6 aylık olmasını beklemek zorunlu iken, günümüzde artık bebekler doğar doğmaz SGK’ya kaydedilebilir. Ancak; bebeğin SGK kaydının yapılabilmesi için bazı işlemlerin tamamlanması gerekir. Yeni Doğan Bebek İçin SGK Kayıt Formu Nereden Alınır?Yeni doğan bir bebeğin SGK kaydını yaptırmak için geçici kimlik kartı ile en yakın SGK merkezine başvurmak yeterlidir. Bu süreçte herhangi bir form doldurulması gerekmemektedir. Bebeğin SGK kaydının tamamlanması, sadece ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanmayı sağlamak ile kalmaz. Aynı zamanda SGK tarafından sağlanan doğum parası ve emzirme ödeneği ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından verilen çocuk parası yardımı gibi ek yardımlardan da faydalanmayı mümkün kılar. Bu nedenle, yeni doğan bebeğin SGK kaydının yapılması, ailenin ekonomik yükünü hafifletmek açısından önemli bir adımdır. Yeni Doğan Bebeğin SGK Kaydı Nasıl Yapılır?Yeni doğan bir bebeğin SGK kaydını gerçekleştirmek için ebeveynlerin yapması gereken bazı işlemler şöyledir: Yeni doğan bebeğin SGK kaydının yapılabilmesi için öncelikle nüfusa kaydedilmesi gerekmektedir. Günümüzde doğum yapılan hastaneler, doğumu ilgili Nüfus Müdürlüğü’ne bildirir, bu da bebeğin nüfus kaydının otomatik olarak oluşturulmasını sağlar. Ebeveynler, daha hızlı bir süreç için hastaneden alacakları doğum belgesi ile doğrudan Nüfus Müdürlüğü’ne giderek bebeğin kaydını yaptırabilir ve kimlik kartını hızlı bir şekilde alabilirler. Nüfus kaydının tamamlanmasının ardından, bebeğin SGK kaydının yapılması gerekmektedir. Bunun için, ebeveynler bebeğin geçici kimlik kartı ile en yakın SGK merkezine başvurmalıdır. SGK'daki Genel Sağlık Sigortası (GSS) birimi üzerinden yapılacak olan "Sağlık Provizyon ve Aktivasyon" işlemi ile bebeğin SGK kaydı oluşturulur. Bu işlemler tamamlandıktan sonra, bebek SGK'nın sunduğu sağlık hizmetlerinden yararlanabilir ve aile, doğum parası, emzirme ödeneği gibi ek yardımlardan faydalanabilir. E-Devlet Üzerinden Bebeklerin SGK Kaydı Nasıl Yapılır?Bebeklerin SGK kaydının yapılması, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yürütülen resmi bir işlemdir. Ne yazık ki, E-Devlet üzerinden ebeveynlerin kendi başlarına bebeklerinin SGK kaydını yapabileceği bir hizmet bulunmamaktadır. Yeni Doğan Bebeğin SGK Kaydı Kimin Üstüne Olur?Yeni doğan bir bebeğin SGK kaydı yapıldığında, bebek anne ya da babasının sağlık sigortasından yararlanarak pek çok hizmeti ücretsiz olarak alabilir. Çocuğun SGK kaydı, bazı koşullara bağlı olarak anne ya da babanın üzerine yapılabilir: Anne ve babanın her ikisinin de sigortası varsa, yeni doğan bebek genelde babanın sigortası üzerinden kaydedilir.Anne ya da babanın prim borcu bulunsa bile, bebek öncelikli olarak babanın sigortası üzerinden 18 yaşına kadar sigortalı sayılır.Anne ya da babanın herhangi bir sağlık güvencesi yoksa, çocuk otomatik olarak 18 yaş altı sigorta kapsamına alınarak sağlık hizmetlerinden faydalanabilir.Babasının sigortası üzerinden kaydedilen bebek, talep edilmesi halinde annenin sigorta güvencesi altına da alınabilir.

❌