Okuma görünümü

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.

Meksika, DSÖ'yü yalanladı

DSÖ, Meksika sağlık makamlarının kendilerine, insanlarda A(H5N2) virüsü ile enfekte olduğu doğrulanmış ölümcül bir vakayı bildirdiğini kaydetmişti. Meksika ise DSÖ'yü yalanlayarak söz konusu hastanın, diyabet ve böbrek yetmezliğinden kaynaklanan komplikasyonlar nedeniyle öldüğünü duyurdu

Britanya'da koli basili salgını

"Escherichia coli (koli basili)" bakterisi, kanlı ishal gibi ishal türleri ve idrar yolu enfeksiyonlarına neden oluyor. Hastalıklar, bakteriyi taşıyan gıdalara, hastalığın bulaştığı kişiye ve hayvanlarla temas sonucu ortaya çıkıyor. Birleşik Krallık'ta 4 Haziran itibariyle 113 vaka tespit edildiği ve bu sayının giderek artmasının beklendiği açıklandı

Yaz gribi nedir, belirtileri nelerdir? Yaz gribi nasıl geçer?

Yaz mevsiminde de tıpkı sonbahar ve kış aylarında olduğu gibi solunum yolu hastalıklarının görülmesi mümkündür. Hatta bu durum ‘yaz gribi’ tanısı ile sık sık adından söz ettirir. Virüsler mevsimsel olarak görülseler de yaz aylarında da gribe benzer semptomlar gözlenebilir. Yaz gribinin belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterebilir ancak bu rahatsızlığın ayırt edici birkaç belirtisi bulunmaktadır. Peki, yaz gribi kaç gün sürer, nasıl geçer? Yaz gribine ne iyi gelir? İşte konuya dair tüm merak edilenler… YAZ GRİBİ BELİRTİLERİ NELERDİR?Sıklık ile enfeksiyon sebebi ile ortaya çıkan ve solunum yolu ile de yayılan bir hastalık olarak tanımlanan yaz gribi, hava sıcaklığının birden rekor seviyelere ulaşmış olduğu şu günlerde adından söz ettirmeye başladı. Klima gibi havalandırma sistemlerinin daha fazla kullanılması ile birlikte kendini hissettiren yaz gribi, ayrıca vücut direnci düşen kişilerde de birtakım semptomların gözlenmesine yol açtı. Yaz gribi belirtileri genel olarak şu şekilde sıralanabilir: Üşüme ve titremeYüksek ateşVücutta ağrı, kaslarda ağrı,Hapşırma ve öksürmeBoğaz ağrısıBurun akıntısı ve tıkanıklıkTükenmişlik haliBaş ağrısıYaz aylarında grip vakalarının artmasına birçok faktör sebep olabilir. Mide gribi, soğuk algınlığı, akciğer iltihaplanması, bronşit ve farklı enfeksiyonlar, yaz gribinin semptomlarını tetikleyebilir. YAZ GRİBİ NASIL GEÇER?Yaz gribine bağlı olarak gelişen semptomların bir hekim kontrolünde değerlendirilmesi gerekir. Söz konusu semptomlar birçok farklı hastalıkta da gözlenebildiği için kişinin hayat kalitesini düşüren bu durumun altında yatan temel neden net olarak belirlenmelidir. Soğuk algınlığına benzer semptomlar ile kendini hissettiren ek olarak kişinin ciddi bir tükenmişlik durumunun içerisinde olmasına da yol açan yaz gribi, evde alınabilecek birtakım önlemler ile 1- 5 gün aralığında geçebilir. Yaz gribine olan kişilerin; bol bol dinlenmeleri, sıvı tüketimini artırmaları, sağlıklı beslenmeleri, bitkisel içecekler tüketmeleri ve hava nemlendiricilerinden destek almaları tavsiye edilir.

İştahsızlığa birebir! Çocuklar da tüketebiliyor... Siyah hardal tohumunun faydaları

Sarı çiçekli bir otun tohumu olarak bilinen ve özellikle yerli Amerikalılar tarafından bir baharat olarak tüketilen siyah hardal tohumu, faydaları ile adından söz ettiriyor. Özellikle et yemeklerini lezzetlendirmek için kullanılan bu tohumun içerik bakımından son derece zengin olduğunu belirten uzmanlar, çocukların da bu üründen yararlanabileceklerini ifade ediyor. Siyah hardal tohumunun düzenli olarak tüketilmeye başlanması ile birlikte insan vücudunda olumlu manada birçok değişikliğin gözlenebileceğini belirten uzmanlar, tohumun faydalarını tek tek açıkladı. SİYAH HARDAL TOHUMUNUN FAYDALARI NELERDİR?Siya hardal tohumunun en bilinen faydası, iştah açısı olmasıdır. Özellikle çocuklardaki iştahsızlık durumunun çözülmesine büyük katkılar sunan bu tohum, ayrıca yeme bozukluğu sorunu ile karşı karşıya olanlarda da olumlu değişikliklerin gözlenmesine aracılık eder. Siyah hardal tohumunun öne çıkan diğer faydaları şu şekilde sıralanabilir: Potasyum bakımından zengin olduğu için inme ve felç gibi hastalıklara yakalanma olasılığını düşürür.Kan akışını dengeler.Lif bakımından zengin olduğu için sindirim sistemini düzenler. Bağırsakları hareketlendirerek kabızlık sorununa karşı savaşır.Romatizmal hastalıkların belirtilerini hafifletir.Grip, soğuk algınlığı, boğaz enfeksiyonu, idrar yolu enfeksiyonu, koronavirüs gibi rahatsızlıkların etkilerini hafifletir.Huzursuzluk bacak sendromunun semptomlarını giderir.E, B, C ve K vitaminleri bakımından zengin olduğu için vücudun ihtiyaç duyduğu vitaminleri karşılar.Antioksidan bakımından zengin olduğu için serbest radikallere karşı savaşır. Dolayısı ile de kişinin kansere yakalanma olasılığını düşürür.Adet söktürücüdür.Sinirleri yatıştırır, uykuya geçişi hızlandırır.SİYAH HARDAL TOHUMU NASIL TÜKETİLİR?Siyah hardal tohumu baharat olarak tüketilebilir. Yanı sıra bu tohumun 5 dakikalık bir demleme neticesinde çay olarak tüketildiği de bilinmektedir. Tohum, turşu yapımında bir lezzetlendirici olarak da kullanılabilir. Siyah hardal tohumu, günde bir çay kaşığı kadar aç karna ve bol su ile tüketilmelidir. Kan sulandırıcı ve antidepresan ilaç kullananlar siyah hardal tohumu tüketiminden kaçınmalılardır. Ayrıca hamilelerin ve emziren kadınların da bu tohumu tüketmeleri tavsiye edilmemektedir.

Yıkasanız da geçmiyor mu? Çözümü belli... Ayakkabı kokusunu gideren yöntemler

Ayakkabı kokusu nerede ise herkesin başına bir kere de olsa gelmiş olan can sıkıcı bir sorundur. Bu soruna sebep olan birçok faktör bulunur. Ayak terlemesi, uzun süreli ayakkabı kullanımı, ayakkabı materyali, mantar ve daha pek çok faktör, ayakkabıların özellikle yaz aylarında rahatsızlık verici bir biçimde kokmalarına yol açabilir. Ayakkabı kokusunun giderilebilmesi için özel olarak üretilmiş birtakım tabanlıklar bulunur. Bu tabanlıklar için ek bir harcama yapmak istemeyenler ise evlerinde olan ürünleri değerlendirerek ayakkabılarının mis gibi kokmalarını sağlayabilir. AYAKKABI NEDEN KOKAR?Ayakkabı kokusunun nasıl geçirilebileceğine geçmeden önce ayakkabılarda koku oluşumuna yol açan faktörlerin bilinmesinde fayda vardır. Ayakkabı kokusuna neden olan temel faktör ayakların terlemesidir. Bunun yanı sıra uzun süre boyunca, temizlenmeden kullanılan ayakkabılarda bakteri oluşumu da fazla olur. Söz konusu bakteriler de kokunun temel kaynakları arasında yer alır. Ayak ve tırnak mantarları da ayakkabılarda dayanılmaz bir kokunun oluşmasına yol açar. Bu neden ile öncelikle ayak ve tırnak bakımına özen gösterilmeli sonrasında ise ayakkabılar materyallerine uygun bir şekilde düzenli olarak temizlenmelilerdir. AYAKKABI KOKUSU NASIL GEÇER?Ayakkabı kokusunun giderilebilmesi için ilk olarak ilgili ürününün düzenli olarak temizlenmesi gerekir. Yanı sıra anlık müdahalelerde ayakkabı kokusu giderici spreyler kullanılabilir. Aynı ürünün toz formu da yine koku giderme amacı ile kullanılabilir. Ayakkabıların içerisinde oluşan nem, kokuya sebep olan başlıca faktörler arasında yer alır. Bunun için nem giderici ürünlerden destek alınması önemlidir. Kedi kumu, nem giderme konusunda son derece başarılıdır. Ayakkabının içerisine döktüğünüz bir miktar kedi kumunun nemi hızlı bir şekilde hapsettiğini göreceksiniz. Yanı sıra geceden ayakkabının içine döktüğünüz mısır nişastası da kedi kumu ile aynı görevi görecektir. Ayakkabı kokusunu gidermede kullanabileceğiniz bir diğer yöntem de esans ve uçucu yağlardır. Ayakkabı içlerine birkaç damla portakal veyahut da limon yağı damlatmanız halinde kokunun kısa süre içerisinde yok olduğunu göreceksiniz.

İltihabı kurutuyor, bağışıklığı güçlendiriyor! Reyhan şerbeti nasıl yapılır?

Uçları sivri, yeşil ve mor renklerinde olan reyhan, fesleğenin bir türüdür. Hoş kokusu ve farklı aroması ile farklı farklı alanlarda kullanılan reyhan, genellikle şerbet olarak tüketilir. Salataları lezzetlendiren reyhan, Akdeniz ve Ege’de yetiştirilmektedir. Vitamin ve mineral bakımından son derece zengin olan bu bitkinin insan sağlığını birçok açıdan desteklediğini belirten uzmanlar, reyhan şerbetinin faydalarını tek tek açıkladı. REYHAN ŞERBETİ NEDİR, NASIL YAPILIR?Reyhandan elde edilen bir tür içecek olan reyhan şerbeti, insan sağlığını destekleyen vitamin ve mineraller açısından zengindir. İçeriğinde kalsiyum, A ve K vitaminleri, potasyum, demir ve çinko bulunan bu bitki, başta bağışıklık sistemi olmak üzere vücudun pek çok sistemini doğrudan etkilemekte ve güçlendirmektedir. Reyhan şerbetinin yapımı da son derece basittir. Temizlenen reyhanların üzerlerine sıcak su ilave edilmesinin ardından şeker, karanfil ve limon gibi tatlandırıcılar kullanılabilir. Demlenen şerbet, soğuk olarak tüketilebilir. REYHAN ŞERBETİNİN FAYDALARI NELERDİR?Yüksek besin değerleri ile dikkat çeken reyhan şerbeti, hafızadan sindirim sistemine kadar vücudu birçok açıdan güçlendirmektedir. Reyhan şerbetinin düzenli olarak tüketilmesi, kişiyi birçok hastalıktan korumak ile birlikte mevcut hastalıkların etkilerinden de arındırır. Bu şerbetin başlıca faydaları şu şekilde sıralanabilir: Antioksidan bakımından zengin olduğu için hücre hasarına sebep olan serbest radikallere karşı savaşır.Sindirim sistemini rahatlatır.Midede oluşan yanma hissini hafifletir. Ayrıca mide rahatsızlıklarının tedavilerini de destekler.Antiinflamatuar özellikte olduğu için vücut içi iltihabın kurumasına yardımcı olur.Eklem ağrılarını ve kas ağrılarını dindirir.C vitamini bakımından zengin olduğu için bağışıklık sistemini güçlendirir. Böylelikle hastalıklara yakalanma olasılığını düşürmüş olur.Stres bulgularını hafifletir.Uykuya geçişi hızlandırarak uyku düzeninin oluşturulmasına yardımcı olur.Lif bakımından zengin olduğu için metabolizmayı hızlandırır. Bu sayede kilo kontrolünün yapılmasına katkıda bulunur.Hazımsızlığa iyi gelir.Bağırsakların doğru çalışmasını destekler.Kan şekerini düzenler.Şeker hastalığına yakalanma olasılığını düşürür.

Çocuklarda obezite ve depresyon nedeni

Okulların kapalı olduğu yaz döneminde, çocukların teknolojik cihazlarla ve ekranla ilişkisi de artıyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Pınar Balgöz Ergül, “Dijital cihazlar ders çalışmak, ödev hazırlamak, araştırma yapmak için verimli şekilde kullanılabilir. Ancak oyun oynamak ve sosyal medyada gezinmek için kullanmak; ders çalışmanın, aktif oyun oynamanın ve arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi engelleyebilir."

Soğuk su içmenin vücuda zararları

Soğuk su içmenin vücuda zararları

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte sıcak havaların da etkisiyle herkes soğuk su içmeyi tercih ediyor. Soğuk ve buzlu su içmek geçici rahatlama hissi sağlasa da sağlığınız için ciddi riskleri olabilir.

Bunaltıcı yaz sıcağı yoğunlaştıkça, pek çok kişi serinlemenin hızlı bir yolu olarak soğuk suya yöneliyor. Soğuk su vücutta anında rahatlama sağlıyor.  Noida Uluslararası Üniversitesi'nde yapılan açıklamada bu yaygın uygulamanın potansiyel sakıncalarını ve sağlık üzerindeki etkileri ortaya çıktı.
Sıcaklıklar yükseldiğinde herkes genellikle soğuk su içmeyi tercih ediyor. Ancak soğuk su tüketildiğinde ortaya çeşitli fizyolojik tepkiler çıkabiliyor. En önemli endişelerden biri kan damarlarının daralmasıdır. Soğuk su, kan damarlarının daralmasına neden olur ve bu da etkili kan dolaşımını potansiyel olarak etkileyebilir. Bu daralma, kalbe ek bir yük bindirdiğinden, kardiyovasküler sorunları olan kişiler için özellikle sorun yaratabilir.
Bir diğer önemli endişe ise sindirim üzerindeki etkidir. Soğuk su, yiyeceklerdeki yağların katılaşmasına neden olarak sindirimi zorlaştırabilir. Vücut katılaşmış yağları işlemeye çalıştığından bu durum hazımsızlığa ve rahatsızlığa neden olabilir. Soğuk sudan kaynaklanan ani sıcaklık değişimi sindirim sistemini şok edebilir ve potansiyel olarak mide kramplarına neden olabilir.
Soğuk su hidrasyon sürecini yavaşlatabilir. Vücudun soğuk suyu kendi sıcaklığına getirmek için enerji harcaması gerekir, bu da sıvıların emilimini geciktirebilir. Optimum sıvı alımının korunmasının kritik olduğu bir sezonda bu gecikme ters etki yaratabilir.
Soğuk su tüketmenin olası sakıncaları göz önüne alındığında, yaz aylarında susuz kalmamak ve sağlıklı kalmak için çeşitli alternatifler var. Vücuda daha nazik davrandığı ve daha verimli sıvı alımını ve sindirimi desteklediği için oda sıcaklığında veya biraz soğuk su içilmesi sıklıkla tavsiye edilir.
İçme suyunun sıcaklığını ayarlayın, sulu meyve ve sulu gıdaların tüketimini artırın. Karpuz, salatalık ve portakal gibi meyveler sadece canlandırıcı olmakla kalmaz, aynı zamanda gerekli vitamin ve minerallerle de doludur. Bu meyveler hidrasyon seviyelerini korumaya yardımcı olur ve besleyici bir destek sağlar.
Uygun sıvı alımını sağlamaya yönelik diğer uygulamalar arasında, özellikle susama hissi olmasa bile, gün boyunca düzenli aralıklarla sıvı içilmesi yer alır. Bu, düzenli bir su alımının korunmasına yardımcı olur ve dehidrasyonu başlamadan önce önler. Fiziksel aktivitelerle uğraşan veya açık havada uzun süre vakit geçiren kişiler için, kaybedilen elektrolitlerin tuz ve mineral içeren içeceklerle doldurulması faydalı olabilir.Her kişinin sıvı alımı ihtiyaçları benzersizdir ve yaş, sağlık durumu ve fiziksel aktivite düzeyi gibi faktörlerden etkilenir. Hidrasyon uygulamalarını kişisel konfor ve sağlık gereksinimlerine göre uyarlamanın önemi. Bazıları için hafifçe soğutulmuş su tamamen kabul edilebilir olabilirken, diğerleri oda sıcaklığındaki sıvılardan daha fazla faydalanabilir.Soğuk su, yaz sıcağından anında rahatlama sağlayabilir; bunun vücut üzerindeki potansiyel etkisinin farkında olmak çok önemlidir. Bilinçli sıvı alımı uygulamalarını benimseyerek ve çeşitli sıvı kaynaklarını bir araya getirerek herkes  yılın en sıcak aylarında serin ve sağlıklı kalabilirler. Doğru sıvı alımı sadece susuzluğu gidermekle ilgili değil, aynı zamanda genel refahı desteklemek ve yaz aylarındaki ihtiyaçlar sırasında vücudun en iyi şekilde çalışmasını sağlamakla da ilgilidir.

Ekran bağımlılığı depresyon nedeni

Dr. Pınar Balgöz Ergül, okul çocuklarında bilgisayar ve ekran bağımlılığının hareketsizlik ve buna bağlı obezite, dikkat eksikliği, okul başarısında düşme, planlama-organizasyon bozuklukları, uyku bozuklukları, depresyon, kaygı gibi sorunlara yol açabileceğini söyledi

Aman dikkat! Yanlış kesilen kurbanın eti çabuk bozulabilir...

Kurban Bayramı'nın yaklaşmasıyla birlikte besin hijyeni ve et sağlığı da önem kazanıyor. Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit Gürbüz, sağlıklı et seçimi ve muhafazasına ilişkin önemli bilgiler paylaştı. Gürbüz, kesilen kurbanın kanının yeterli şekilde akıtılmasının önemine değinerek aksi bir durumda mikroorganizmaların gelişmesi için uygun bir ortam hazırlanmış olacağını ve kurban etinin kısa sürede bozulmasını tetikleyeceğini belirtti. Ayrıca Gürbüz, "Yanlış hayvan seçimi hayvanlardan insanlara geçen hastalıkların yayılmasına sebep olabilir. Özellikle bakteriyel ve paraziter enfeksiyonların yayılmasına da bir kapı açmış oluruz. Hastalıklı hayvanlar asla ve asla kurban edilmemelidir." ifadelerini kullandı. Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit Gürbüz  kesim sırasında dikkat edilmesi gerekenlere şu sözler ile değindi: "Birinci önceliğimiz, hayvandan yeterince kan akımını sağlamamız gerekir. Eğer yeterince kan akımı sağlanmazsa etlerin muhafazasında çok ciddi sorunlar ortaya çıkar. Hayvanlar kesildiğinde eğer yeterince kan akıtılmamışsa, kan mikroorganizmaların gelişmesi için çok uygun bir ortam olduğu için kısa süre içerisinde etlerin bozulmasına sebep olabilir. Çok sayıda mikroorganizma içeren derinin üst yüzeyinin ete kesinlikle değmemesi gerekiyor. İç organlar çıkarılırken çok dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü sindirim sisteminin içerisi çok sayıda mikroorganizma içermektedir. Bu mikroorganizmaların bir kısmı hastalık oluştururken, bir kısmı da etlerin bozulmasına sebebiyet verebilir. Sindirim sisteminin bir bütün olarak karkastan ayrılması ve ayrı bir alana götürülmesi önemli."Kesilen kurbanlıkların akciğer, karaciğer, böbrek, dalak gibi organlarda normalin dışında olarak değerlendirilen kısımlarının kati suret ile sokak hayvanlarına verilmemesi gerektiğini ifade eden Gürbüz "Çünkü parazitel hastalıkların bulaşmasında sokak hayvanları ara konakçı vazifesi görmektedir. Dolayısıyla bu tür şeylerin asla ve asla çevreye gelişigüzel atılmaması gerekiyor." ifadelerini kullandı. Gürbüz, kurban etlerinin uzun süre ve güvenli şekilde muhafaza edilebilmesi için hayvan seçimi, kesimi ile muhafaza sürecinin iyi yönetilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Bilim insanları yaşlanma karşıtı yeni bir gen tespit etti

Bilim insanları yaşlanma karşıtı yeni bir gen tespit etti

Bilim insanları yaşlanmayı geciktirmenin sırlarını çözmeye bir adım daha yaklaşmış olabilir. Yeni yapılan bir araştırmada hücrelerin yıpranma hızını yavaşlatabilecek bir gen keşfedildi.

Bilim insanları insanların sahip olduğu bir geni güçlendirmenin, hücrelerin yıpranma hızını yavaşlatabileceğini keşfettiler. Çinli akademisyenler, meyve sineklerinin DNA'sını incelerken, bir geninin canlının genç yaşta ölüp ölmeyeceğini belirlediğini buldular. Geni insan veri tabanında araştırdıklarında DIMT1 olarak bilinen bir insan geniyle yüzde 93 oranında eşleştiğini tespit ettiler.

Laboratuvar testlerinde, DIMT1 geninin güçlendirilmiş olduğu hücreler, değiştirilmemiş hücrelere göre yüzde 65 daha yavaş yaşlandı.

Mitokondri, hücrenin çalışması için ihtiyaç duyduğu enerjiyi (ATP olarak adlandırılır) üretmekten sorumludur. Hücrelerimiz ihtiyaç duydukları enerjiyi alamazlarsa, dokular veya vücut organları düzgün çalışmaz ve yaşlanma süreci başlar. Bu yaşlanma karşıtı genleri bulmak için ekip, böceklerdeki bin 283 DNA segmentine baktı ve yaşam sürelerini düzenleyen karakterize edilmemiş bir CG11837 geni buldu. Araştırmacılar genin aktivitesini artırdıklarında, meyve sineklerinin yüzde 59'a kadar daha fazla yaşadığını tespit etti.  Ekip, protein yapılarını tahmin eden bir yapay zeka programının veri tabanını kullanarak insanlarda benzer genler aradı. CG11837'nin yapısının insan geni DIMT1 ile benzer olduğunu buldular.

5 YIL İÇİNDE İNSANLAR İÇİN KULLANILABİLİR

Ekip, yetişkin bir erkekten alınan insan hücrelerini kullanarak laboratuvar ortamında çalışmalar gerçekleştirdi ve üç gün boyunca daha fazla DIMT1 üretmeleri için onları geliştirdi. Değiştirilen hücreler değiştirilmeyenlerle aynı oranda büyüdü, ancak ekip her iki grubu da hücrelere zarar veren X ışınlarına maruz bıraktığında fark gözlemledi.

Geliştirilmiş grup, kontrol grubundakilere göre yüzde 65 daha az yaşlandı. Ayrıca araştırmacılar tedavinin farelerde yaşlanmayı tersine çevirdiğini buldular. Deneysel bir gen terapisi enjekte edilen fareler, tedaviden sonra plasebo alan farelere göre yüzde109 daha uzun yaşadı.

Bu gen terapisi henüz insanlar için mevcut değil, ancak uzmanlar bunun beş yıl içinde olabileceğini söylüyor.

Çatlak dudaklardan kurtulmanın 5 yolu!

Mevsim geçişlerinde özellikle soğuk havaların ardından dudaklarda kuruluk meydana gelebilir. Kış aylarından kalan bu kuruluğu doğru yöntemlerle düzeltebilirsiniz. işte, dudak çatlaklarından kurtulmak için 5 yöntem!

Bir kaşığı her derde deva: Kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum zengini

Bir kaşığı her derde deva: Kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum zengini

Dut pekmezinin vücuda pek çok faydası bulunuyor. Kendine has kokusu ve özelliği ile dikkat çeken dut pekmezi yüksek şeker içeriğiyle iyi bir karbonhidrat ve enerji kaynağı olarak biliniyor. Erzincan'da her yıl Haziran ve Temmuz aylarında geleneksel yöntemlerle hazırlanan dut pekmezi, özellikle günlük kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum açısından çok zengin.

Kendine has kokusu ve özelliği ile dikkat çeken dut pekmezi, yüzyıllardır süren geleneksel yöntemlerle hazırlanıyor.
Erzincan’ın Kemaliye ilçesi ve köylerinde duttan pekmez yapımı başladı. Pekmezin olması için bol güneş ve hafif rüzgar gerekirken, yağmur olmaması nedeniyle pekmez haziran ve temmuz aylarında yapılıyor.
Odun ateşi ile büyük kazanlarda doğal kaynak suyu ile kaynatılan dut, kaynama ısısına gelince şırası alınır. Güneş gören damlarda tepsilere koyulur ve olgunlaşması beklenir. Bu süre bir hafta kadar sürer. Kemaliye pekmezinin farkı kurutulmuş beyaz duttan yapılması ve az kaynatılıp besin değerini yitirmeden güneşte olgunlaşmasıdır.
Uzun uğraşlar ile hiçbir katkı maddesi kullanılmadan hazırlanan pekmezin el becerisi gerektirdiğini anlatan Medine Turgut, "Uzun uğraş ve zahmetler sonucu el işçiliği ile tamamen doğal yollardan hiçbir katkı maddesi kullanılmadan üretilen pekmezlerimiz kış mevsiminde her derde deva olarak kullanılır. Dutlar kazanda kaynatılır, şırası elde edilir. Kaynatma işlemi uzun süre uygulanır. Kaynatma işlemi açık yayvan kaplarda yapılır ve düşük ısıda koyulaşıncaya kadar kaynatılır. Kaynatma kazanında şıra kaynamaya başlayınca oluşan köpükler kepçe ile alınır. Kaynama ilerledikçe şıranın üstü sarı köpük bağlar, şıra içten içe kızarır, göz göz olarak kaynar ve pekmez kokusunu yayar" diye konuştu.
Pekmez, yüksek şeker içeriği nedeniyle iyi bir karbonhidrat ve enerji kaynağıdır. Ayrıca mineralleri yoğun olarak içermektedir. Pekmez özellikle günlük kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum gereksiniminin büyük bir kısmını karşılamaktadır.
Mineral miktarının fazla ve emilim oranlarının yüksek olması nedeniyle hamile ve emziklilerin, veremli hastaların, iyileşme dönemindeki kişilerin beslenmesinde yer alması önerilmektedir. Pekmezin çok iyi kaynak olduğu besin öğelerinden biri de kromdur.
Dokuların krom içeriği hamilelikte, malnütrisyonda ve yaşla büyük ölçüde azalmaktadır. Krom, glikoz toleransa faktörünün yapısında bulunur ve insülin kullanımı ile glikoz metabolizmasını etkiler. Rafinasyon işlemi sonucunda gıdalardaki krom miktarının büyük ölçüde azaldığı göz önüne alınırsa pekmezdeki kromun önemi daha da belirginleşmektedir. Araştırmalar pekmezin thiamin, riboflavin ve demir açısından baldan daha zengin olduğunu da ortaya koymaktadır.

Çocuk sağlığı ve hastalıkları kadroları boş kaldı

Tıpta Uzmanlık Sınavı yerleştirme sonuçlarının açıklanmasıyla birçok hastanede çocuk sağlığı ve hastalıkları bölümünün boş kaldığının görüldüğünü söyleyen Türk Pediatri Kurumu Derneği Başkanı Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, "Bunların gelip geçecek günler olduğuna inanıyoruz. Özellikle bundan sonrası için pediatriyi seçmelerini tavsiye ediyorum” dedi

Vişne yaprağının faydaları nelerdir, nasıl kullanılır?

Birçok kişinin yazın gelmesini dört gözle beklemesinin sebeplerinden olan vişne, yalnızca mayhoş tadı ile değil, faydaları ile de bilinmektedir. Başta idrar söktürücü özelliği ile dikkat çeken bu meyve, aynı zamanda içerdiği vitamin ve mineraller sayesinde bağışıklık sistemini de güçlendirmektedir. Görünümü açısından kiraza benzetilse de kiraza göre daha çalımsı bir yapıda olan vişne, yalnızca meyve kısmı ile değil sap ve yaprak kısmı ile de pek çok hastalığın tedavisini desteklemektedir. Vişne ağacının yaprağının geçmişten günümüze kadar geleneksel tıpta geniş bir yere sahip olduğu bilinmektedi r. Peki, vişne ağacı yaprağı neye iyi gelir? Vişne yaprağı nasıl kullanılır? İşte vişne ağacı yaprağına dair tüm merak edilenler… VİŞNE YAPRAĞININ İÇERİĞİNDE NELER VAR?Birçok kişinin en sevdiği meyveler arasında yer alan vişne, yaprağı ile de son derece zengin bir üründür. Vişne ağacı yaprağı ile ilgili yürütülen bilimsel çalışmalar, bu ürünün birçok vitamin ve mineral bakımından zengin olduğunu gözler önüne sermiştir. Vişne ağacı yaprağının içerisinde bol miktarda fosfor ve iyot bulunmaktadır. Yanı sıra A, C ve E vitaminlerini de içeren bu ürün, birçok hastalığın tedavisinde destekleyici bir göreve sahiptir. VİŞNE YAPRAĞININ FAYDALARI NELER?Vitaminler ve mineraller bakımından son derece zengin olan vişne yaprağı, bu özellikleri ile alternatif tıpta geniş bir yere sahiptir. Öyle ki vişne yaprağının uzun yıllardır birçok hastalığın tedavisinde aktif olarak rol aldığı da bilinmektedir. Vişne yaprağının öne çıkan faydaları şu şekilde sıralanabilir: Öksürüğü dindirir.Boğaz hastalıklarının semptomlarını hafifletir.Antosiyanin maddesi içerdiği için kolon kanserinin tedavisini büyük ölçüde destekler.Sindirim sisteminin düzenlenmesine yardımcı olur.Vücutta birikmiş olan fazla suyu atarak ödem oluşumunun önüne geçer.Uykusuzluğa iyi gelir. Uykuya geçişi hızlandırır.Yüksek tansiyon problemine karşı savaşır.Kan basıncını düzenler.Sarılık hastalığının tedavisini destekler.Bağışıklık sistemini güçlendirir.Böbrek taşlarının ağrısız bir şekilde ve daha kısa bir sürede dökülmelerini sağlar.İltihap söktürücüdür.Çay olarak tüketildiğinde kabızlık belirtilerini hafifletir.VİŞNE YAPRAĞI ÇAYI NASIL YAPILIR?Vişne yaprağı genel olarak çay olarak tüketilir. Bu çayın yapımına ilişkin pek çok tarif olduğu da bilinmektedir. En çok tercih edilen tarif ise ‘klasik vişne yaprağı çayı’ olarak bilinmekte ve bu kategoride öne çıkmaktadır. Vişne yaprağı çayı için bir tepeleme yemek kaşığı vişne yaprağını (kurutulmuş) demliğe ilave edin ve ardından da henüz kaynamış olan bir bardak suyu ekleyin. Demliğin kapağını kapatın ve yaklaşık olarak 1 saat kadar bu şekilde bekleyin. 1 saatin sonunda çayınız hazır. Arzu edersiniz tatlandırıcı olarak bal kullanabilirsiniz. Vişne yaprağı çayının faydalarının süt kullanımı ile iki katına çıktığı söylenmektedir. Denemek isteyenler, çay demlendikten sonra üzerine damak tatlarına göre süt ilavesi yapabilirler.   VİŞNE YAPRAĞININ YAN ETKİLERİ VAR MI?Sağlık açısından birçok faydasının bulunmasının yanı sıra kilo verme sürecini de hızlandırdığı bilinen vişne yaprağının bazı yan etkileri vardır. Söz konusu yan etkiler mide sorunları yaşayan kişilerde gözlenmektedir. Bu neden ile ülser, gastrit gibi mide hastalıklarından mustarip olan kişilerin vişne yaprağı tüketiminden uzak durmaları gerekmektedir. Yanı sıra hamilelerin, çocukların ve hali hazırda alerjik bir bünyeye sahip olan kişilerin de vişne yaprağı tüketmemeleri tavsiye edilmektedir.  

Yoğurt ile bal karışımının cilde faydaları nelerdir?

Günümüzde tüketici alışkanlıklarının değişmesi ve çalışmaların da daha geniş kapsamda yapılabilmesi ile birlikte, kozmetik sektöründe ciddi bir gelişme kaydedildi. Cildin, vücudun her noktası için ayrı ayrı kremler, tonikler ve diğer ürünler geliştirilerek tüketicilerin beğenilerine sunuldu. Özellikle sosyal medyanın aktif olarak kullanılmaya başlanması ile birlikte kozmetik ürün tanıtımlarında ciddi artışlar yaşandı. Buna bağlı olarak fenomenlerin veyahut da diğer sosyal medya kullanıcılarının ürün önerileri, kozmetik ürünlerine talebin artmasına aracılık etti. Bugün kozmetik ürünlere ulaşım bir hayli kolay olsa da birçok kişi bakım rutinlerinde kendi elleri ile hazırladıkları maskeleri kullanmaktan vazgeçmedi. Kimyasallardan uzak, doğal bir bakım rutini oluşturan kişilerin ilk tercihleri arasında da yoğurt maskesinin yer aldığı görüldü. Peki, yoğurt maskesi nedir, nasıl hazırlanır? Yoğurt maskesi cilde ne gibi katkılar sunar? İşte konuya dair ayrıntılar… YOĞURT MASKESİ NEDİR?Yoğurt maskesi, birçok kişi tarafından cildin desteklenmesi amacı ile kullanılan bir bakım maskesidir. Maskenin ana malzemesi adından anlaşılacağı üzere yoğurttur. Yoğurt maskesi daha çok cilt temizliğinin sağlanmasına aracılık eder. Yanı sıra yoğurdun ve maskenin içerisinde yer alan diğer ürünlerin zengin içerikleri sayesinde cilt beslenir, cilt tonu eşitlenir. Cilt maskesinin yapımında yoğurdun yanı sıra; bal, limon suyu, zeytinyağı ve muz da kullanılır. YOĞURT MASKESİ NASIL HAZIRLANIR?Cildinin ışıl ışıl parlamasını isteyen kişiler tarafından sıklık ile tercih edilen yoğurt maskesi için gereken malzemeler şu şekilde sıralanabilir: Yarım muz1 çay kaşığı yoğurt1 çay kaşığı balYarım çay kaşığı limon suyuBirkaç damla zeytinyağıYoğurt maskesinin yapım aşamaları sırası ile şu şekildedir: Olgunlaşmış muzun yarısını bir çatal yardımı ile iyice ezin.Muz püresinin üzerine yoğurt, bal, limon suyu ve zeytinyağı ekleyin.Malzemeleri bir güzel karıştırın.Hazırladığınız karışımı yüzünüze uygulayın.15 dakikalık bekleme süresinin ardından cildinizi ılık su ile yıkayın.YOĞURT MASKESİ HAFTADA KAÇ KEZ UYGULANMALIDIR?Yoğurt maskesi haftada 2 kez olacak şekilde cilde uygulanabilir. Ancak bu maske her ne kadar besleyici bir içeriğe sahip olsa da bazı hatırlatmaları yapmakta fayda vardır. Yoğurt, bal ve limon suyu özellikle hassas ciltlerde alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Bu neden ile bu cilt tipine sahip olan kişilerin maskeyi ciltlerinin tamamına uygulamadan önce küçük bir alan üzerinde denemeleri iyi olacaktır. Alerjik reaksiyonun gözlenmemesi halinde maske tüm cilde uygulanabilir. YOĞURT MASKESİNİN FAYDALARI NELERDİR?Yoğurt maskesi hem yoğurdun hem de bal, zeytinyağı, limon suyu gibi diğer malzemelerin zengin içerikleri sayesinde cildin beslenmesini sağlar. Yoğurt maskesinin cilt üzerinde öne çıkan faydaları şu şekilde sıralanabilir: Cilt temizliği: Yoğurt cildi temizler. Cildi kir ve yağdan arındırır.Nem: Yoğurdun ve limonun içerisinde bulunan doğal asitler, ciltteki pH dengesinin korunmasına ve cilt tonunun eşitlenmesine yardımcı olur.Sivilce: Yoğurt ve limon suyu antibakteriyel özelliktedir. Bu sayede ciltteki bakteriler çoğalamaz ve dolayısı ile de sivilce oluşumunun önüne geçilmiş olur.Leke: Yoğurt, limon suyu ve muz koyu lekelerin renklerinin açılmasında son derece başarılıdır. Bu maskenin düzenli olarak uygulanması halinde cilt lekelerinin ve renk düzensizliklerinin önüne geçilmiş olur.Antioksidan koruma: Maske, cildin serbest radikallerin zararları etkilerinden doğal olarak korunulmasını sağlar.Yaşlanma belirtileri: Vitaminler ve mineraller bakımından son derece zengin olan bu maske, kırışıklık gibi yaşlanma belirtilerini geciktirir.   

❌