Okuma görünümü

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.

Anksiyete nedir, belirtileri nelerdir? Anksiyeteye ne iyi gelir?

Anksiyete veya kaygı bozukluğu, son dönemlerde bir hayli gündemde olan bir rahatsızlıktır. Gündelik hayatta her birimizin zaman zaman hissettiği korku, endişe durumları, bu rahatsızlıktan mustarip olan kişilerde çok daha yoğundur. Günümüzün en yaygın psikolojik rahatsızlıkları arasında olan anksiyete bozukluğu, birçok kişinin yaşam kalitesini düşürmektedir. Buna bağlı olarak girdikleri ortamlarda da sıkıntılar yaşayan kişiler, bu sorun ile nasıl başa çıkabileceklerini merak ederler. Peki, anksiyete bozukluğu tam olarak nedir, nasıl teşhis edilir? Anksiyete bozukluğu nasıl tedavi edilir? İşte konuya dair ayrıntılar… ANKSİYETE BOZUKLUĞU NEDİR, NASIL TEŞHİS EDİLİR?Kişinin endişe, kaygı ve korku gibi duygulara karşı aşırı ve kontrol dışı tepkiler vermesine neden olan anksiyete, yaygın görülen psikolojik bir rahatsızlıktır. Birçok kişide gözlenen anksiyete bozukluğunun öne çıkan belirtileri ise şu şekilde sıralanabilir: Gergin ve huzursuz hissetmek,Hızlı solunun ve yer yer öksürük,Aşırı ve ani terleme,Kalp atışında artış,Titreme,Halsizlik,Uykusuzluk, Endişe ve korku dışında hiçbir duyguya odaklanamama,Mide sorunları,Baş dönmesi,Nefes darlığı,Kas krampları,Ağız kuruluğu.Anksiyete bozukluğuna sebep olan birçok faktör bulunmaktadır. O faktörler genel olarak şu şekilde sıralanabilir: Genetik faktörlerNörokimyasal değişimlerStresKalp, akciğer, diyabet, irritabl bağırsak sorunu, tümörler, KOAH, astım gibi bazı kronik hastalıklarİlaç kullanımıKötü alışkanlıklarAnksiyete teşhisi için herhangi bir test geliştirilmemiştir. Uzman hekimler fiziksel muayene, zihinsel değerlendirme ve psikolojik anket çerçevesinde anksiyete bozukluğunu teşhis edebilmektelerdir. ANKSİYETE BOZUKLUĞU TEDAVİ YÖNTEMLERİAnksiyete tedavisinde genel olarak 1- 2 yıl boyunca antidepresan tedavisine başvurulduğu bilinmektedir. Yanı sıra psikoterapi (bilişsel tedavi) de uygulanmaktadır. Kimi hastalarda bu iki tedavi yönteminin kombinasyonu söz konusu olabilmektedir. Aşırı korku ve endişe halinin hayatının her alanına hakim olmaya başladığını fark eden kişilerin vakit kaybetmeden bir uzman hekime başvurmaları tavsiye edilmektedir.

Siyez unu nedir, ne işe yarar? Siyez uyunun faydaları nelerdir?

Sağlıklı yaşam tarzını benimseyen, benimseme yolunda adım atmak isteyen birçok kişi ilk olarak yeme alışkanlıklarını düzenler. Zararlı besinleri hayatlarından uzaklaştıran o kişiler, sonrasında ise mutfağın vazgeçilmez ürünlerine alternatif olabilecek sağlıklı ürünler üzerine yoğunlaşır. Bu kapsamda son dönemlerde sağlıklı bir un seçeneği olarak öne çıkan siyez unu da adından sıklık ile söz ettirmektedir. Siyez unu, faydaları sebebi ile son yıllarda bir hayli popülerlik kazanmış bir un çeşididir. Siyez buğdayından yapılan bu unun kökeni oldukça eskiye dayanmaktadır. Bugün birçok kişinin belki de ilk kez duyduğu bu un çeşidi, aslında Anadolu ile özdeşleşmiştir. Peki, siyez unu tüketimi neye iyi gelir? İşte siyez ununa dair tüm merak edilenler… SİYEZ UNUNUN ÖZELLİKLERİ VE BESİN DEĞERİSiyez unu diğer unlara göre çok daha düşük oranda gluten içerir ve bu sayede de sindirim sisteminde yaşanabilecek sorunların önüne geçer. Aynı zamanda bol miktarda protein de içeren bu un türü, lif açısından da zengindir. Sağlıklı yaşamı büyük ölçüde destekleyen siyez ununun kullanım alanı oldukça geniştir. Bu un ekmek, kurabiye ve kek gibi tüm unlu mamullerin yanı sıra erişte ve makarna gibi yiyeceklerin yapımlarında da kullanılabilir. 100 gram siyez ununda 66,67 gram karbonhidrat bulunmaktadır. Ayrıca A, E ve B vitaminleri bakımından da zengin olan un, folik asit ve demir de içermektedir. Son olarak 100 gram siyez ununda 13,33 g protein, 6,7 gram lif ve 1,6 gram yağ bulunmaktadır. SİYEZ UNUNUN FAYDALARI NELERDİR?Siyez ununun öne çıkan faydaları şu şekilde sıralanabilir: Vitamin ve mineral bakımından zengin olduğu için vücudun günlük olarak ihtiyaç duyduğu besin maddelerini karşılar.GDO içermez ve genetiği de bozulmamıştır.Sindirim sistemini destekler.Kan şekerini dengeler.Fenolik asit bakımından zengin olduğu için kalp ve damar hastalıkları ile kanser gibi hastalıklara karşı koruma sağlar.Kolesterol içermediği için yüksek kolesterol hastaları tarafından doktor tavsiyesi ile tüketilebilir.Göz sağlığını destekler.Bağırsak sorunlarının önüne geçer.Metabolizma hızını artırır.

Aft nedir, neden olur? Aft nasıl geçer? Aft tedavi yöntemleri

Ağız mukozasının herhangi bir yerinde, farklı boyut ve görünümde olabilen aft, bir çeşit oral ülser olarak tanımlanabilir. Çoğu zaman dudağın ağız içi kısmında ve yanakta görülen aftlar, kişinin yaşam kalitesini bir hayli düşürmek ile birlikte ağrı hissine de yol açabilir. Gündelik hayat akışı içerisinde birçoğumuzda gözlenen aftlar, zaman zaman sık sık tekrar edebilir. Peki, aft oluşumuna ne/ neler sebep olur? Aft oluşumu nasıl önlenir? Aftlar nasıl tedavi edilir? İşte konuya dair merak edilenler… AFT NEDİR?Toplum içinde ‘ağız yarası’ olarak bilinen aft, acı, kaşıntı ve yanmaya sebep olan oral ülserlerdir. Toplumun yaklaşık olarak yüzde 20’sinde görülen aftlar, çok çeşitli faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Yanak ısırması, sert diş fırçalama, sıcak besinler, diş telleri, vitamin eksikliği, enfeksiyon ve bazı hastalıklar, aft oluşumuna yol açabilir. Ağız içinde pamuksu bir görümünde olan aftların değerlendirilmesinde yaş, yaranın konumu, şekli, sayış, ağrı durumu gibi birçok faktör göz önünde bulundurulur. ‘Aft neden çıkar?’ sorusuna birden fazla yanıt verilebilir. Tekrarlayıcı ve ağrılı olan bu oral ülserler, genel olarak sosyoekonomik düzeyi yüksek olan kişilerde ve erkeklere oran ile kadınlarda daha sok ortaya çıkar. Genetik yatkınlık ile beraber; travma, stres, sigara kullanımı, ilaç kullanımı, folik asit, B12, çinko ve demir gibi vitamin eksiklikleri, güçsüz bağışıklık sistemi, tuzlu ve baharatlı yiyeceklerin tüketimi, alerji ve sistematik bazı hastalıklar da afta oluşumunu tetikleyebilir. AFT NASIL GEÇER?Aft, herhangi bir tedavi uygulanmasa dahi 1- 2 hafta içerisinde kendiliğinden kaybolur. Ancak ağrıya sebep olan bu ağız yaraları çoğu zaman kişinin yaşam kalitesini düşürdükleri için müdahale gerektirebilir. Bu gibi durumlarda asitli, baharatlı ve sıcak besinlerden uzak durmak gerek. Yanı sıra yemeklerden sonra oksijenli su ile aftın olduğu bölgenin temizlenmesi de enfeksiyona karşı koruyucu olacaktır. Tuzlu su veyahut da karbonatlı su ile ağzı çalkalamak, sodyum lauryl sülfat içermeyen diş macunları kullanmak, sigara tüketimini sonlandırmak, düzenli ve dengeli beslenmek gibi yöntemler de aft ağrısını hafifletir.  

Tam bir kalsiyum kaynağı: Her gün mutlaka tüketilmesi gerek! Peynirin mucizevi faydaları

Önceleri süt içmenin fiziksel ve zihinsel gelişim açısından son derece önemli olduğu savunulurken günümüzde yürütülen birçok bilimsel çalışma sütün değil süt ürünlerinin tüketiminin önemli olduğunu gösterdi. Sütün birtakım hazımsızlık sorunlarına yol açabileceğini ve bu neden ile de daha çok süt ürünlerinin tüketilmesi gerektiğini savunan uzmanlar, özellikle peynir ürünlerine dikkat çekti. Sütten elde edilen ve kalsiyum başta olmak üzere pek çok vitamin ve mineral bakımından zengin olan peynir, özellikle gelişim çağında olan çocuklarda büyük bir öneme sahiptir. Peynirin besin değerinin birçok açıdan vücudu desteklediğini belirten uzmanlar, bu ürünün öne çıkan faydalarını aktardı. PEYNİRİN BESİN DEĞERİProtein, yağ ve mineral bakımından son derece zengin olan peynir, bazı laktoz intoleransı olan kişilerde sütten çok daha kolay bir şekilde sindirilebilmektedir. Bunun nedeni ise peynirde sütte bulunduğundan daha az laktoz bulunmasıdır. 100 gramlık peynir üzerinden yapılmış olan besin değeri hesabı şu şekildedir: Sodyum: 321 mgSelenyum: 14,6 mikrogramPotasyum: 120 mgFosfor: 148 mgKalsiyum: 103 mgProtein: 11 gKalori: 84 kcalPEYNİRİN FAYDALARI NELERDİR?Peynir tüketiminin diş ve kemik gelişimi başta olmak üzere pek çok açıdan vücudu desteklediği bilinmektedir. Yapılan araştırmalar neticesinde peynirin öne çıkan faydaları şu şekilde kayda geçmiştir: Kilo kaybına yardımcı olur.Kişiye esansiyel amino asitleri konusunda destek sağlar.Kan şekerini düzenler.Kalsiyum bakımından zengin olduğu için kemik ve diş sağlığını destekler.Bağırsakları düzenler.Kas gelişimini destekler.Bağışıklık sistemini güçlendirir.Antioksidan bakımından zengin olduğu için hücre hasarının önüne geçer.Yukarıda sıralamış olduğumuz faydaları ile bilinen peynir, bazı durumlarda kişiler için tehlike arz edebilir. Sodyum içeren bu süt ürünün yüksek tansiyon, böbrek ve kalp hastaları tarafından dikkatli tüketilmesi gerekmektedir.

Yapay tatlandırıcı,renklendirici, suni salep, süt tozu, jelatin ve birçok katkı maddesi! Dondurmadır haram olmaz demeyin!

Yiyeceklerin besin değeri, sahip oldukları besin öğelerinin miktarıyla doğru orantılıdır. Sevilerek yenen dondurma da kolay sindirilebilmesi, vitamin ve mineraller açısından zengin olması, enerji kaynağı olması sebebi ile besleyici bir gıdadır. Peki, nedir dondurmayı haram ve sakıncalı yapan durumlar. İşte bu dosyamızda bunları açıklamaya çalıştık. Maalesef günümüzde market raflarında, merdiven altlarında ya da pastanelerdeki dondurmalara bakıldığında bol, ucuz çeşidinin fazla olması beraberinde bir takım sorunları da getiriyor. DONDURMADA JELATİN TEHLİKESİGözünü para hırsı bürümüş bazı sahtekârlar her sektörde olduğu gibi dondurmacılık sektöründe de bulunuyor. Şeker yerine yapay tatlandırıcı, doğal salep yerine suni salep, süt yerine su ve süt tozu, meyve yerine yapay meyve boyası katarak dondurmayı zehir haline getiren bazı üreticiler,  kıvamı tutturmak için de, hayvanların deri ve kemiklerinden elde edilen jelatini (E441) kullanmaktadırlar. Jelatin bilindiği gibi hayvansal bir katkı maddesi… Ülkemizde üretilmesine rağmen jelatinin çoğunluğu maalesef ithal ediliyor ve ithal edilen jelatinin çoğunluğu da domuzdan üretiliyor. İnekten üretilenlerin ise helal kesim olup olmadığı belli değil. Tüm bunlar göz önüne alındığında dondurmada da helallik konusu ortaya çıkıyor. DONDURMALARDA KULLANILAN KANSEROJEN RENKLENDİRİCİLERDondurmada sadece helallik sorunu yok; diğer taraftan sahtekârlar, sağlık açısından da tehlikeli maddeler içeren dondurmalar üretiliyor. İşte dondurmada kullanılan bazı zararlı katkı maddeleri. Red 2G Renklendirici (E128): Sentetik kömür katranıdır. Kan hemoglobini ile karışma ihtimali bulunuyor. Çocuklar tarafından kullanılması tavsiye edilmese de dondurma, puding, meyveli veya aromalı yoğurtlarda bulunabilir. Pek çok ülkede kullanımı yasak. Indigotin, Indigokarmin Renklendirici (E132): Sentetik kömür katranı türevi; yaygın olarak tablet ve kapsüllere eklenir. Ayrıca dondurma, tatlı, fırınlı mamuller, şekerleme ve bisküvilerde kullanılıyor. Bulantı, kusma, yüksek tansiyon, deri döküntüsü, solunum sorunları ve diğer alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Norveç’te kullanımı yasak. Brilliant Black BN, Black PN Renklendirici (E151): Kömür katranı; tatlılar, balık ezmesi, aromalı sütlü içecekler, dondurma, hardal, marmelatlar, soslar, kekler ve içeceklerde kullanılıyor. Danimarka, Belçika, Fransa, Almanya, İsviçre, İsveç, Avusturya, Avustralya, Amerika ve Norveç’te kullanımı yasak. Betanin Renklendirici (E162): Pancardan elde ediliyor. Bilinen yan etkisi yok fakat alkolle muamele edilmiş olabilir.   DONDURMADA DİĞER HARAM VE TEHLİKELEREmilgatör, dondurma teknolojisinde su, yağ ve havanın iyi bir şekilde karışmasını sağlayan, farklı kaynaklardan elde edilen katkı maddeleridir. Dondurmanın hızla erimesini engellemek, daha akıcı olmasını sağlamak ve donma-çözünme kararlılığını düzeltmek için emülgatörlerden yaralanılır. Dondurmanın orijinal emülgatörü yumurta sarısıdır. Ancak bugün iki farklı katkı maddesi kullanılmaktadır. Mono-di-glisiritler E471: Hayvan veya bitki kökenli katı veya sıvı yağların kısmi hidrolizinden elde edilmektedir. Kökeni hayvan olduğunda veya kökeni belirtilmediğinde insanların dondurma yerken dikkatli olmaları gerekmektedir. Doğal Renklendiriciler: Pancar kökü kırmızısı, siyah havuç, kokusuz paprika, annatto (Bixa orellena bitkisinden elde edilir, kahverengiden kırmızıya kadar renk verebilir). Ülkemizde bazı dondurma markaları çilekli, böğürtlenli ürünlerde renklendirici olarak pancar kökü kırmızısını kullanıyor. Diğer doğal renklendiriciler sentetiklere göre daha pahalı olduğu için ülkemizde tercih edilmiyor…  ORJİNAL DONDURMA NASIL YAPILIRSüt, şeker ve sahlep üçlüsü ile yapılanın gerçek dondurma olduğunu, gerçek dondurmada katkı maddesi kullanılmadığını söyleyen yetkililer, katkılı buzların da 'dondurma' adıyla satıldığına dikkat çekiyor. Yetkililer, özellikle açıkta satılan zehirli dondurmalar konusunda uyarıyor. Hilecilerin dondurmaya kattığı katkı maddelerinin yarıdan fazlasının dünyanın birçok ülkesinde yasaklandığı, bunların insan sağlığını tehdit ettiği ifade ediliyor. Uygun ortamlarda yapılması şartı ve besin değerleri düşünüldüğünde, katkısız doğal bir dondurma, süte göre 3-4 kat daha fazla yağ, yaklaşık yüzde 15 daha fazla protein ve 3-4 kat daha fazla karbonhidrat içerir. Aynı zamanda katkısız bir dondurma, kemiklerin başlıca yapıtaşlarından olan kalsiyum ve fosfor yönünden oldukça zengindir. Sütteki kalsiyum ve fosfor miktarı, yapılışındaki yoğunlaşmadan dolayı doğal dondurmada süte göre daha fazla bulunur. (100 gram dondurmada 135 mg kalsiyum bulunurken, sütte bu miktar 115 mg'dır.) PEKİ, NE YAPILMALI?Dondurmadaki haram ve sağlık açısından tehlikeleri ortaya koyduktan sonra, çocukların ve bireylerin sağlıklı dondurma tüketmesi aşamasında piyasada satılan dondurmaların üretimine dikkat etmeli, firmalar sorgulanmalı, helal ve sağlıklı olan dondurmaları özellikle sade sütten yapılmış Maraş dondurmasını tercih edebilirler. Evde doğal olarak dondurma yapmakta mümkün.

Aman dikkat! Suyu ayakta içmeyin

Yaz geliyor bol bol su tüketin ama organlarınızın sağlığı için siz siz olun suyu ayakta içmeyin. Ayakta su içmenin insanlara sağlık açısından zarar verebileceğini belirten bilim adamları, insan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu olduğunu, ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak bağırsağına geçtiğini söylüyor. Bilim Adamları, “Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında waldeyerin mide caddesi denen oluk bulunur. Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını (pilor) geçerek onikiparmak bağırsağına (duodenum) geçer. AYAKTA SU İÇİLDİĞİNDE ORGANLAR HIRPALANIYOREğer insan sıvıyı oturarak içerse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve sonra onikiparmak bağırsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan birçok hastalıktan korunmuş oluyor. Bilim insanları rastgele sıvı alıp ayakta tüketmenin bazı hastalıklara daha fazla maruz bırakacağını belirtiyor. Bilim insanlarına göre ayakta su içildiğinde tazyikli su sıkılmış gibi organlar hırpalanıyor. Oturur vaziyette su içmekte ise su mideye kıvrılarak yavaş yavaş gidiyor. SU NASIL İÇİLMELİ Suyu içerken imkânlar ölçüsünde kıbleye yönelip, oturarak besmele çekip su bardağı sağ ele alınarak içmelidir. Her hususta olduğu gibi su içerken de itidal üzere hareket etmeli aşırı derecede su içmemeli, çok soğuk ve çok sıcak olanlardan da sakınmalıdır. Su üç yudumda içilmelidir. AYAKTA SU İÇMEK HUSUSUNDA SÖYLENEN HADİSLER ŞUNLARDIR: "Eğer ayakta su içen kimse midesine verdiği zararı bilseydi içtiği suyu şüphesiz ki geri kusardı" (Abdürrezzak 10/427 hadis 19588). "Sizden biriniz ayakta su içmesin. Her kim unutur da içerse kusmaya çalışsın" buyurmuştur (Müslim eşribe Hadis 116). Resûli Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem "Ayakta su içmeyi yasaklamıştır" ifadesi, Müslimin bir başka rivayetinde "Ayakta su içmekten men etmiştir" şeklinde geçmektedir. (Müslim, Eşribe 112, 114) EbûHüreyreradıyallahuanhdan rivayet edildiğine göre Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Hiçbiriniz ayakta su içmesin. Unutarak içen de kussun!" (Müslim, Eşribe 116)

Fizyoterapi mezunu ne iş yapar? İş imkanları, çalışma şartları, maaşları

Üniversite sınavının yaklaşması ile birlikte arama motorlarında lisans ve ön lisans programlarında bulunan bölümlere yönelik sorgulamalar hız kazandı. Bu kapsamda pek çok öğrencinin veyahut da öğrenci olmasa da üniversite sınavına girecek olanların en çok merak ettikleri bölümlerden birinin de fizyoterapi bölümü olduğu görüldü. Geçmiş dönemlerden bu yana birçok kişinin en çok ihtiyaç duyduğu tedavi kategorilerinden olan fizyoterapi, günümüzde halen popülerliğini korumaktadır. Peki, fizyoterapi bölümü tam olarak nedir? Fizyoterapi bölümünden mezun olanlar ne iş yapar, nerelerde çalışabilir? İşte bölüme dair tüm merak edilenler… FİZYOTERAPİ VE REHABLİTİASYON BÖLÜMÜ NEDİR?Fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümünün temel amacı; hasta ve yaşlıların, kaza vb. durumlar neticesinde yararlanan kişilerin, vücudunun çeşitli bölgelerinde ağrı hisseden kişilerin tedavilerini uygulamaktır. Hareket etme fonksiyonlarında kayıplar meydana gelmiş olan kişiler, fizyoterapistlerin destekleri ile günden güne güçlenebilirler. Bu neden ile bu bölümün önünün açık olduğunu söylemek de mümkündür. FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON BÖLÜMÜNDEN MEZUN OLANLAR NE İŞ YAPAR?Üniversitelerin sağlık bilimleri fakültelerinde bulunan fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümünü başarılı bir şekilde tamamlayan kişiler, ‘fizyoterapist’ unvanı ile iş hayatlarına başlayabilirler. Bu kişiler ayrıca bölüm ile ilişkili olan eğitimlere katılım sağlayarak ek unvanlara da sahip olabilirler. Fizyoterapistler genel olarak hareket ve işlev bozukluğu olan kişilere çeşitli tedavi teknikleri uygulamak ile yükümlülerdir. Yanı sıra egzersizler yolu ile de hastalarına tedavi uygulayan fizyoterapistlerin faaliyet gösterebilecekleri bazı meslek grupları şu şekilde sıralanabilir: Fizyoterapi uzmanıManuel terapistPediatrik fizyoterapistSpor fizyoterapistiGeriatrik fizyoterapistNörolojik fizyoterapistOrtopedik fizyoterapistKardiyopulmoner fizyoterapistFİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON BÖLÜMÜNDEN MEZUN OLAN KİŞİLER NERELERDE ÇALIŞABİLİR?Fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümünden mezun olan kişilerin çalışma alanları bir hayli merak edilmektedir. Bu bölüme kayıt yaptırmadan önce geleceklerini görmek isteyen pek çok kişi, konuya yönelik araştırmalarda bulunurlar. Fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümünden mezun olan kişilerin çalışma alanları bir hayli geniştir. Yaralanma, fiziksel engel, kas ve eklem bozuklukları, yaşlanma gibi birçok alanda tedavi uygulama yetkisine sahip olan fizyoterapistlerin başlıca çalışma alanları şu şekilde sıralanabilir: Kamu hastaneleriKlinikler,İş yerleri,Özel hastaneler,Huzurevleri,Spor kulüpleri,Yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezleri,Askeriye birimleri,Evde bakım servisleri,Araştırma enstitüleri ve fakülteler.FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON BÖLÜMÜNDEN MEZUN OLANLAR NE KADAR MAAŞ ALIR?Günümüzde pek çok kişinin geçim derdi çektiği bilinmektedir. Bu neden ile henüz kariyerlerinin başında olan öğrenciler, gelecekte onları maddi açıdan rahat ettirecek meslek gruplarını tercih etmeye özen göstermektelerdir. Bu kapsamda fizyoterapistlerin maaşları da arama motorları üzerinden sık sık sorgulanmaktadır. Her alanda olduğu gibi fizyoterapi alanında da maaşları doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen pek çok faktör bulunmaktadır. Kişinin eğitimi, kendini geliştirmesi, özelde veyahut da kamuda çalışıyor olması gibi pek çok faktör, maaşların değişmesine sebep olmaktadır. 2024 yılında fizyoterapistlerin ortalama olarak 20 bin TL ila 25 bin TL aralığında maaş aldıklarını söylemek mümkündür. Kişi yüksek lisans yaptı ise veyahut da alanında yetkinliğini kanıtladı ise maaş tutarı 75 bin TL’yi dahi bulabilmektedir. FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON BÖLÜMÜ DERSLERİ4 yıllık lisans programlarından olan fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümünün temel dersleri şu şekilde sıralanabilir: Fizyoloji,Beslenme,Anatomi,Elektroterapi,İşitme ve konuşma tedavisi,Biyomekanik,Sağlık departmanlarında araştırma yöntemleri,Fizyoterapide temel ölçme ve değerlendirme,Pediatrik rehabilitasyon,Tedavi hareketleri ve prensipleri.

Karahayıt Kaplıcaları nerede, otel ve pansiyon ücretleri ne kadar?

Kırmız travertenleri ile ünlenen Karahayıt Kaplıcaları, termal tatili yapmak isteyen kişiler tarafıdnan sık sık araştırılmaktadır. Arama motorlarına sık sık konu olan Karahayıt Kaplıcaları’na yer vermiş olduğumuz bu içeriğimizde, tesisin ve kaplıca suyunun tüm özelliklerinden bahsettik. KARAHAYIT KAPLICALARI NEREDE?Karahayıt Kaplıcaları, Denizli ilimizin Pamukkale ilçesine bağlı olan Karahayıt Mahallesi’nde bulunmaktadır. Denizli’nin merkezine yaklaşık olarak 25 km’lik mesafede bulunan kaplıcaların diğer şehirlere uzaklıkları ise şu şekilde hesaplanmıştır: Ankara- Karahayıt Kaplıcaları: 491,1 kmİstanbul- Karahayıt Kaplıcaları: 586,6 kmSakaryak- Karahayıt: 598 kmAkyazı- Karahayıt: 615,5 kmAntalya- Karahayıt: 247,6 kmAdapazarı- Karahayıt: 602,2 kmKARAHAYIT KAPLICA SUYUNUN FAYDALARI NELERDİR?Manzarası ile bilinen Karahayıt Kaplıcaları’nın sularının da şifalı olduğuna inanılmaktadır. Pamukkale’nin 5 km kuzeyinde bulunan tesiste termal suyun bileşimi, Pamukkale kaynağına benzemektedir. Sıcaklığı Pamukkale kaynağına oran ile daha yüksek olan termal suyunda serbest karbondioksit oranının da daha az olduğu bilinmektedir. 3 farklı kaynaktan beslenen Karahayıt kaplıca suyunun öne çıkan faydaları şu şekilde sıralanabilir: Kronik romatizma türlerinin tedavilerini destekler.Ortopedik hastalıkların etkilerini giderir. Kaza veyahut da ameliyattan kalan belirtileri tedavi etme özelliğine sahiptir.Nörolojik hastalıkların tedavilerini destekler.Kan dolaşımını hızlandırdığı için hücrelerin yenilenmesini sağlar. Bu sayede de cilt ve deri hastalıklarının etkilerini giderir.Stres ve kaygı durumlarının etkilerini hafifletir.Bel fıtığı semptomlarını hafifletir.Genel vücut ağrılarını dindirir.KARAHAYIT KAPLICA SUYUNUN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?Karahayıt kaplıca suyunu besleyen kaynakların su sıcaklıkları 50 derece, 42,5 derece ve 58 derece şeklindedir. Deniz seviyesinden yaklaşık olarak 950 metre kadar yükseklikte bulunan kaplıca alanı, manzarası ile de dikkat çekmektedir. Karahayıt termal suyunun hiptermal, hipotonik bir maden suyu olduğu bilinmektedir. Ayrıca kaplıca suyu sülfat, bikarbonat, kalsiyum ve karbondioksit de içermektedir. KARAHAYIT KAPLICA SUYU İÇİLİR Mİ?Karahayıt kaplıca suyu ile ilgili en çok merak edilen konu başlıklarından biri de termal suyunun içilip içilmedi ile ilgilidir. Yapılan araştırmalar bu termal suyunun hem banyo yapımına hem de tüketime uygun olduğunu işaret etmiştir. Yalnızca girildiğinde değil içildiğinde de fayda sağlayan Karahayıt termal suyunun insan vücudunu pek çok açıdan desteklediği bilinmektedir. Uzmanlara göre termal suyu tüketiminin kemik erimesi ve üst gastrontiestinel sistem hastalıklarına iyi gelmektedir. KARAHAYIT TERMAL SUYUNA KİMLER GİRMEMELİDİR?Faydaları ile bilinen Karahayıt termal suyu, bazı kişiler için tehlikeli olabilir. Uzmanlar, Karahayıt kaplıca suyuna girmemesi gereken kişileri şu şekilde sıralamışlardır: Kanser hastaları,Obez teşhisi konulmuş kişiler,Aktif hepatit hastaları,Yüksek ateş ve ishalin eşlik ettiği kolera, tifo ve dizanteri hastaları,Aktif tüberküloz hastaları,Aşırı yüksek veyahut da düşük tansiyon durumu olan kişiler,Yakın zamanda kalp rahatsızlığı veyahut da operasyon geçirmiş olan kişiler,Lohusalar ve hamileler,Epilepsi hastaları,Kanamalı hastalıkları olan kişiler,Diyabet hastaları,Açık yarası olan kişiler.KARAHAYIT TERMAL TEDAVİSİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLERKarahayıt termal tedavisi kapsamında dikkat edilmesi gereken bazı noktalar şu şekilde sıralanabilir: Suya girmeden 1- 1,5 saat önce yemek yeme faaliyetleri sonlandırılmalıdır.Havuz içerisinde çok hareket edilmemeli, dik veyahut da oturur pozisyonda olmaya özen gösterilmelidir.Sudan çıktıktan sonra hemen duşa girilmemeli, en az 20 dakika dinlenilmelidir.70 yaş üstü kişiler doktor kontrolünde havuza girmelilerdir.KARAHAYIT OTEL FİYATLARI 2024Karahayıt bölgesinde hizmet veren otellerin tek gecelik konaklama fiyatları şu şekilde:Siba Pamukkale Life: 1.494 TL Pam Thermal Otel: 3.851 TLLarina Thermal Resort& Spa: 2.915 TLPolat Termal Otel: 3.442 TLÜmit 2 Termal Apart& Pansiyon: 856 TLPamukkale Batu Termal: 2.060 TLDoğa Thermal Healt& Spa: 5.355 TL

Zeytinde yapılan yaygın hileler! Kararması için tekstil boyası ve demir oksit, bozmaması için antibiyotik

Allah’ın (C.C.) Kur’an-ı Kerim’de zikrettiği ve insanlar için sayısız faydası olan helal ve temiz gıda maddelerinden birisi de zeytindir. Fakat günümüzde gözünü para hırsı bürüyenler her şeyde olduğu gibi zeytinde de hileye başvuruyorlar. Bu haberimizde siz değerli okuyucularımız için zeytinde yapılan yaygın hileleri işledik.  İşte Zeytindeki Yaygın Olarak Uygulanan Hileler:  - Zeytindeki en yaygın hile, sağlam zeytin ile bozuk zeytin karıştırılmasıdır. Uzmanlar, zeytinlerin arasında yüz 5 den fazla çok yumuşak zeytin var ise zeytinin karıştırıldığını söylüyor.  - Zeytin çekirdeği siyah olmamalı gibi bir inanış olsa da bu doğru değildir. Zeytin dalında ne kadar çok olgunlaşırsa veya zeytin olgunlaştırıldıktan sonra ne kadar çok stokta kalırsa, zeytinin etindeki siyah renk pigmentleri çekirdeği o kadar çok karartır.  Hileli zeytin salamurasında zehirli tekstil boyası ve demir oksit kullanılıyor-Hilesiz salamura yapılan zeytinler altı ay hatta bir yıl havuzlarda bekletilir ve bu zeytinler pazara sevk edildiğinde hepsi aynı renkte değildir. Doğal, tuzlu su ortamında olgunlaştırılan bu zeytinlerin bazısı koyu siyah renkteyken bazıları daha açık siyah renk tonlarında olur. Hileli salamurada ise zehirli tekstil boyası ve demir oksit kullanılıyor.Bu tür zeytinlerde pas tadı alırsınız. Bu zeytinlerin tamamı simsiyahtır. Oysaki Zeytin meyvesi ağaçtan toplandığında hepsi aynı renk değildir. Toplanan zeytin tanelerinin bazıları kararmıştır, bazıları henüz kararmamıştır. Dalından toplanan zeytin acı olduğu için yenmez. Bunlar havuzlarda tuzlu salamura suyu içinde bekletilerek olgunlaştırıldıktan sonra yenebilir. İşte bu şekilde zeytini, zehirli tekstil boyası ile veya demir sülfat gübresi ile karartıp satıyorlar. 'Kararsın, parlasın' diye zeytin havuzuna atılan demir parçaları insan sağlığına ciddi zararlar verebiliyor. Zeytinde bile antibiyotik kullanılıyor-Tüketiciyi bekleyen bir başka tehlike ise antibiyotik! Havuzda tuzlu suda olgunlaşıp pazara gönderilmek üzere 18 kiloluk tenekelere konan zeytinlerin bozulmaması için pastörize edilmesi gerekiyor. Ama firmaların çoğunda pastörizasyon işlemi yapacak cihazlar yok. Bu nedenle pazara gönderilen zeytinlerin çabuk bozulmaması, raf ömrünün uzaması için, tenekelerin içine antibiyotik atılıyor. Böylece hiçbir şeyden haberi olmayan tüketici, zeytin yedikçe vücuduna antibiyotik yüklendiğini fark etmiyor bile. İyi zeytinin kötü zeytinle karıştırılması da başvurulan hile yöntemlerinden-İznik ve Gemlik yöresinde üretilen kalitesi yüksek Gemlik tipi zeytinin içerisine başka yörenin zeytininin karıştırılması en çok başvurulan bir yöntemdir. Bazılarının kabukları ince bazıların ki kalın ise, bazılarının çekirdekleri büyük bazılarının ki küçük ise karıştırılmış olma ihtimali vardır. Fakat, tüm bunlar zeytinin kasıtlı olarak karıştırıldığı anlamına gelemez. Çünkü aynı zeytinlik içerisinde farklı yıllarda dikilen ağaçların bile zeytin özellikleri birbirine uymayabilir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken yegane unsur tat ve zeytinlerin tamamının standart kalitede olmasıdır.

Katkı maddeleri büyük sorun olmaya devam ediyor! Kaçınılması gereken 20 katkı maddesi!

İnsanoğlunun hayatını idame ettirmesi için gıda tüketmesi gereklidir. Günümüzde bilim adamlarının gıda konusunda en çok tartıştığı konulardan birisi hiç kuşkusuz gıdada kullanılan katkı maddeleridir. Tartışmaların bir sonuca ulaşamaması; insanlarının önüne katkı maddeleri hakkında net bir şey ortaya koyamamaları katkı maddelerini gıdada helal- haram ilişkisinin baş sorunu yapıyor. Bugün dünyada koruma, renklendirme, kıvamlandırma, tat verme, tatlandırma ve daha birçok özellikler vermek amacı ile binlerce katkı maddesi bulunmaktadır ve yapay gıdaların hemen hepsine katkı maddesi ilave edilmektedir. Bu katkı maddelerinin bazıları helallik ve insan sağlığı açısından ciddi şüpheler içermektedir. Buna rağmen hepsi de yasal olarak kullanıma açıktır. Hal böyle olunca insanların kafasını kurcalayan ve tartışma konusu olan katkı maddeleri büyük sorun olmaya teşkil etmektedir. Siz değerli okuyucularımız için kaçınılması gereken 20 katkı maddesini derledik:ALLURA RED AC (E 129) RENKLENDİRİCİEğer astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığın varsa bu maddeden uzak durun. AMARANTH (E 123) RENKLENDİRİCİAmerika’da yasaklanmıştır. Eğer astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığınız varsa bu maddeden uzak durun. ASPARTAME (E 951) TATLANDIRICIFenilketonürisi olan hastaları etkiler. Uzun süreli kullanımları baş ağrısı, körlük, sara nöbeti gibi problemlere neden olur. BENZOIC ACID (E 210) KORUYUCUSindirim enzimlerinin salınım ve etkilerini azaltır. Glisin düzeyini düşürür. Eğer astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığınız varsa bu maddeden de uzak durun. BRILLIANT BLACK BN (E 151) RENKLENDİRİCİEğer astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığınız varsa bu maddeden uzak durun. BUTYLATED HYDROXY-ANISOLE (E 320) KORUYUCUÖzellikle yağ içeren gıdalar, şekerlemeler, et ürünlerinde kullanılır. İnsanlara karsinojenik etki gösterebilir. BHA nitritlerle etkileşime girerek hücre içinde DNA’ları bozar. Hamileler ve baba adayları kendilerini bu maddeden sakınmalı. CALCIUM BENZOATE (E 213) KORUYUCUÖzellikle et ürünleri, içecekler, diyet ürünleri, mısır gevreğinde kullanılır. Sindirim enzimlerinin salınım ve etkilerini azaltır. Glisin düzeyini düşürür. Astım, yüksek ateş ve virüs taşıyıcıları bu maddeden sakınmalı. CALCIUM SULPHITE (E 226) KORUYUCUBayat gıdaları taze göstermek için kullanılır. Amerika’da et ürünlerine katılması yasaklandı. Bronşit, ateş basması, düşük tansiyon, karıncalanma ve ani tansiyon düşmesi, eğer astım, göğüs- kalp hastalığı ve amfizem probleminiz varsa bu maddeden sakınınız. MONOSODIUM GLUTAMATE ( MSG E 621) LEZZETLENDİRİCİ, LEZZET ARTTIRICIKafada zonklamaya neden olur. Ayrıca sara nöbeti, göğüs ağrısı, baş ağrısı, bulantı, yanma hissi, yüzde karıncalanma, cilt bozuklukları yapar. Çoğu bebek mamasından çıkarılmıştır. PONCEAU 4R, CONCHINEAL RED A (E 124) RENKLENDİRİCİEğer astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığınız varsa bu maddeden uzak durun. Aksi halde rahatsızlığınız artar. POTASSIUM BENOZOATE (E 212) KORUYUCUÖzellikle et ürünleri, içicekler, diyet ürünler, mısır gevreğinde kullanılır. Sindirim enziminin salınım ve etkilerini azaltır. Glisin düzeyini düşürür. Astım, yüksek ateş ve virüs taşıyıcıları bu maddeden sakınmalı. POTASSIUM NITRATE (E 249) KORUYUCUÖzellikle konserve et ürünlerinde kullanılır. Kanın oksijen taşıma kapasitesini azaltır. Diğer kimyasallarla etkileşerek nitrosaminler oluşturur ki bu maddeler karsinojeniktirler. Böbrek üstü bezinde erimeye (atrofi) neden olur. PROPYL P-HYDROXY-F216 BENOZOATE, PROPYLPARABEN VE PARABEN KORUYUCUÖzellikle konserve ve et ürünlerinde kullanılır. Egzamaya neden olur. SACCHARIN VE ONUN NA, K VE CA TUZLARI (E 954) TATLANDIRICIİnsanda kansere neden olabilir. SODIUM METABISULPHITE KORUYUCU VE OKSİTLENMEYİ ÖNLEYİCİAstım krizine yol açabilir. SODIUM SULPHITE (E 221) KORUYUCUÖzellikle sirke ve diğer hazır gıdalarda kullanılır. Astım ataklarını etkiler. Astım hastalarının çoğu bu maddeye karşı duyarlıdır. STANNOUS CHLORIDE ( E 512)Konserve ve şişelerde sunulan meyve sularının renklerini korumak için kullanılır. Zehirlenmelere neden olur. SULPHUR DIOXIDE (E 220) KORUYUCUGıdalarda bulunan, vitaminler, mineraller enzimler ve yağ asitleri ile etkileşir. Yan etkileri, astımlılarda bronş problemleri, tansiyon düşmesi, ateş basması, karıncalanma hissi ve ağır alerjik kriz. Eğer sizde saman nezlesi, bronşit, amfize, astım ve kardyovasküler gibi rahatsızlıklar varsa bu maddeden sakının. SUNNET YELLOW FCF, ORANGE YELLOWS (E 110) RENKLENDİRİCİBüyüme gelişme geriliğine sebebiyet verir. Anne adayları ve çocukları için sakıncalıdır. Ayrıca astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığınız varsa bu maddeden uzak durun. TARTRAZINE (E 102) RENKLENDİRİCİAlerjik reaksiyonlara yol açar. Astım krizine sebep olur. Hiperaktiviteyi arttırır. Eğer astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığınız varsa bu maddeden uzak durun. Aksi takdirde rahatsızlığınız artar. Şunu da belirtmek gerekir ki bilim dünyası kimyasal maddelerin canlıda oluşturduğu hasarı toksisite olarak adlandırıyor. Toksisite çok yönlü bir etki şeklidir. Denenecek kimyasal madde hem yüksek hem de düşük dozlarda deney hayvanlarına verilerek muhtemel toksik etkileri araştırılır. Test maddesi ağırlık başına mg cinsinden verilir. Bu testler uluslararası kuruluşların belirlediği “İyi Laboratuvar Uygulamaları”- GLP (Good Laboratory Practice) kurallarına göre çalışan laboratuvarlarda yapılır.

Kaçınılması gereken 20 katkı maddesi!

İnsanoğlunun hayatını idame ettirmesi için gıda tüketmesi gereklidir. Günümüzde bilim adamlarının gıda konusunda en çok tartıştığı konulardan birisi hiç kuşkusuz gıdada kullanılan katkı maddeleridir. Tartışmaların bir sonuca ulaşamaması; insanlarının önüne katkı maddeleri hakkında net bir şey ortaya koyamamaları katkı maddelerini gıdada helal- haram ilişkisinin baş sorunu yapıyor. Bugün dünyada koruma, renklendirme, kıvamlandırma, tat verme, tatlandırma ve daha birçok özellikler vermek amacı ile binlerce katkı maddesi bulunmaktadır ve yapay gıdaların hemen hepsine katkı maddesi ilave edilmektedir. Bu katkı maddelerinin bazıları helallik ve insan sağlığı açısından ciddi şüpheler içermektedir. Buna rağmen hepsi de yasal olarak kullanıma açıktır. Hal böyle olunca insanların kafasını kurcalayan ve tartışma konusu olan katkı maddeleri büyük sorun olmaya teşkil etmektedir. Siz değerli okuyucularımız için kaçınılması gereken 20 katkı maddesini derledik:ALLURA RED AC (E 129) RENKLENDİRİCİEğer astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığın varsa bu maddeden uzak durun. AMARANTH (E 123) RENKLENDİRİCİAmerika’da yasaklanmıştır. Eğer astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığınız varsa bu maddeden uzak durun. ASPARTAME (E 951) TATLANDIRICIFenilketonürisi olan hastaları etkiler. Uzun süreli kullanımları baş ağrısı, körlük, sara nöbeti gibi problemlere neden olur. BENZOIC ACID (E 210) KORUYUCUSindirim enzimlerinin salınım ve etkilerini azaltır. Glisin düzeyini düşürür. Eğer astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığınız varsa bu maddeden de uzak durun. BRILLIANT BLACK BN (E 151) RENKLENDİRİCİEğer astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığınız varsa bu maddeden uzak durun. BUTYLATED HYDROXY-ANISOLE (E 320) KORUYUCUÖzellikle yağ içeren gıdalar, şekerlemeler, et ürünlerinde kullanılır. İnsanlara karsinojenik etki gösterebilir. BHA nitritlerle etkileşime girerek hücre içinde DNA’ları bozar. Hamileler ve baba adayları kendilerini bu maddeden sakınmalı. CALCIUM BENZOATE (E 213) KORUYUCUÖzellikle et ürünleri, içecekler, diyet ürünleri, mısır gevreğinde kullanılır. Sindirim enzimlerinin salınım ve etkilerini azaltır. Glisin düzeyini düşürür. Astım, yüksek ateş ve virüs taşıyıcıları bu maddeden sakınmalı. CALCIUM SULPHITE (E 226) KORUYUCUBayat gıdaları taze göstermek için kullanılır. Amerika’da et ürünlerine katılması yasaklandı. Bronşit, ateş basması, düşük tansiyon, karıncalanma ve ani tansiyon düşmesi, eğer astım, göğüs- kalp hastalığı ve amfizem probleminiz varsa bu maddeden sakınınız. MONOSODIUM GLUTAMATE ( MSG E 621) LEZZETLENDİRİCİ, LEZZET ARTTIRICIKafada zonklamaya neden olur. Ayrıca sara nöbeti, göğüs ağrısı, baş ağrısı, bulantı, yanma hissi, yüzde karıncalanma, cilt bozuklukları yapar. Çoğu bebek mamasından çıkarılmıştır. PONCEAU 4R, CONCHINEAL RED A (E 124) RENKLENDİRİCİEğer astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığınız varsa bu maddeden uzak durun. Aksi halde rahatsızlığınız artar. POTASSIUM BENOZOATE (E 212) KORUYUCUÖzellikle et ürünleri, içicekler, diyet ürünler, mısır gevreğinde kullanılır. Sindirim enziminin salınım ve etkilerini azaltır. Glisin düzeyini düşürür. Astım, yüksek ateş ve virüs taşıyıcıları bu maddeden sakınmalı. POTASSIUM NITRATE (E 249) KORUYUCUÖzellikle konserve et ürünlerinde kullanılır. Kanın oksijen taşıma kapasitesini azaltır. Diğer kimyasallarla etkileşerek nitrosaminler oluşturur ki bu maddeler karsinojeniktirler. Böbrek üstü bezinde erimeye (atrofi) neden olur. PROPYL P-HYDROXY-F216 BENOZOATE, PROPYLPARABEN VE PARABEN KORUYUCUÖzellikle konserve ve et ürünlerinde kullanılır. Egzamaya neden olur. SACCHARIN VE ONUN NA, K VE CA TUZLARI (E 954) TATLANDIRICIİnsanda kansere neden olabilir. SODIUM METABISULPHITE KORUYUCU VE OKSİTLENMEYİ ÖNLEYİCİAstım krizine yol açabilir. SODIUM SULPHITE (E 221) KORUYUCUÖzellikle sirke ve diğer hazır gıdalarda kullanılır. Astım ataklarını etkiler. Astım hastalarının çoğu bu maddeye karşı duyarlıdır. STANNOUS CHLORIDE ( E 512)Konserve ve şişelerde sunulan meyve sularının renklerini korumak için kullanılır. Zehirlenmelere neden olur. SULPHUR DIOXIDE (E 220) KORUYUCUGıdalarda bulunan, vitaminler, mineraller enzimler ve yağ asitleri ile etkileşir. Yan etkileri, astımlılarda bronş problemleri, tansiyon düşmesi, ateş basması, karıncalanma hissi ve ağır alerjik kriz. Eğer sizde saman nezlesi, bronşit, amfize, astım ve kardyovasküler gibi rahatsızlıklar varsa bu maddeden sakının. SUNNET YELLOW FCF, ORANGE YELLOWS (E 110) RENKLENDİRİCİBüyüme gelişme geriliğine sebebiyet verir. Anne adayları ve çocukları için sakıncalıdır. Ayrıca astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığınız varsa bu maddeden uzak durun. TARTRAZINE (E 102) RENKLENDİRİCİAlerjik reaksiyonlara yol açar. Astım krizine sebep olur. Hiperaktiviteyi arttırır. Eğer astım, alerji, saman nezlesi, kurdeşen ve benzeri bir rahatsızlığınız varsa bu maddeden uzak durun. Aksi takdirde rahatsızlığınız artar. Şunu da belirtmek gerekir ki bilim dünyası kimyasal maddelerin canlıda oluşturduğu hasarı toksisite olarak adlandırıyor. Toksisite çok yönlü bir etki şeklidir. Denenecek kimyasal madde hem yüksek hem de düşük dozlarda deney hayvanlarına verilerek muhtemel toksik etkileri araştırılır. Test maddesi ağırlık başına mg cinsinden verilir. Bu testler uluslararası kuruluşların belirlediği “İyi Laboratuvar Uygulamaları”- GLP (Good Laboratory Practice) kurallarına göre çalışan laboratuvarlarda yapılır.

İlaca gerek yok! Doğal kas gevşeticiniz hazır… Taze nanenin bu faydalarına inanamayacaksınız!

Taze nane, mutfaklarda geniş bir yere sahip olan bitkilerin başında gelir. Tatlılardan tuzlulara hatta içeceklere kadar pek çok içerikte aktif olarak kullanılan nane, uzmanlar tarafından da sık sık gündeme getirilmektedir. Nane çayı, mide ağrısı veyahut da bulantı gibi durumlar ile karşı karşıya kalan pek çok kişinin bir numaralı tercihleri arasında yer alır. Ancak nane, birçok kişinin bildiğinden çok daha fazlasıdır. Peki, naneyi özel kılan nedir? Taze nanenin faydaları nelerdir? İşte konuya dair ayrıntılar… TAZE NANENİN ÖZELLİKLERİTaze nane günümüzde alternatif tıpta halen yerini korumayı başaran başlıca bitkiler arasında yer almaktadır. Ferahlatıcı aroması ve keskin tadı ile bilinen bu bitki, yalnızca mutfakların değil bazı tedavilerin de olmazsa olmazları arasındadır. Taze nane antioksidan, antibakteriyel ve antiinflamatuar özelliklere sahiptir. Bu içerik, taze naneyi yalnızca bir bitki olmanın dışına çıkarır. TAZE NANENİN FAYDALARI VE ZARARLARI NELERDİR?Taze nanenin öne çıkan faydaları şu şekilde sıralanabilir: Mide bulantısının ve hazımsızlığın etkilerini hafifletir.Mide ve bağırsak spazmlarını azaltarak sindirim sistemini rahatlatır.Mentol içerdiği için kas gevşetici ve sakinleştirici etkileri bulunur.Migren atakları ve baş ağrısı durumlarında şakaklara masaj için kullanıldığında kişiyi rahatlatır.Ağız içi bakterileri nötrleyerek diş çürüklerinin önüne geçer.Sapının tüketilmesi halinde toksin atım hızı artar.Taze nane her ne kadar faydaları ile öne çıkıyor olsa da bazı kişilerin bu bitkiyi tüketirken dikkatli olmaları gerekir. Kesin bir tada sahip olan bu bitki hali hazırda mide rahatsızlıkları bulunan kişiler tarafından tüketildiğinde reflüye veyahut da mide ekşimesine yol açabilir. Yanı sıra gebelerin ve emziren annelerin de nane tüketirken dikkatli olmaları gerekir. Yapılan araştırmalara göre aşırı miktarda ve düzenli olarak taze nane tüketmek, rahim kasılmalarına yol açabilir. Bu da hamilelik döneminde asla istenmeyen bir durumdur.

Doya doya ekmek yiyebileceksiniz! Gluten hassasiyeti olanlar bile... Mercimek ekmeğinin tarifi

Son dönemlerde hem ülkemizde hem de birçok dünya ülkesinde yapılan araştırmalar, glutene alerjisi olan kişi sayısında artış olduğunu gözler önüne sermektedir. Yanı sıra gluten hassasiyeti bulunmayan kişiler dahi sağlıklı yaşam tarzı kapsamında gluten içermeyen besinleri yemek planlarına dahil etmektelerdir. Bağırsaklarda ve dolayısı ile de midede birtakım sıkıntılara sebep olan gluten, bu gibi sorunlardan mustarip olan kişilerin beslenme alanını bir hayli daraltmaktadır. Özellikle yemekleri ekmek ile tüketmekten hoşlanan kişiler, gluten hassasiyetlerinden ötürü beyaz ekmeğe bir alternatif aramaktalardır. Gluten ile sıkıntısı olan, glutensiz beslenmek isteyen kişileri de kapsayan bu yazımızda beyaz ekmeğin en iyi alternatfilerinden birine yer verdik. İşte damaklarınızı çatlatacak, doyururken beslenmenizi de sağlayacak mercimek ekmeğinin tarifine dair ayrıntılar… MERCİMEK EKMEĞİ TARİFİ İÇİN GEREKEN MALZEMELERAşağıdaki malzemeleri kullanarak hazırlık aşaması 10 dakika, pişirme aşaması ise 25 dakika kadar süren 6- 8 kişilik mercimek ekmeği hazırlayabilirsiniz. Mercimek ekmeği tarifi için gereken malzemeler şu şekilde: 2 tane yumurta, 1 su bardağı kırmızı mercimek, 1 çay bardağı yoğur, yarım çay bardağı sıvı yağ, 1 su bardağı peynir, 1 paket kabartma tozu (karbonat da olabilir), 7- 8 sap maydanoz ve dereotu, karabiber, pulbiber, tuz.MERCİMEK EKMEĞİ TARİFİ NASIL YAPILIR?Mercimek ekmeği tarifinin yapım aşamaları sırası ile şu şekildedir: Kırmızı mercimeği bir gece önceden ıslatın.Ertesi gün mercimeğin suyunu süzüp sudan geçirin.Mercimeği ve yumurtayı blenderden geçirin.Yoğurdu, sıvı yağı, baharatları, tuzu ve karbonatı da blendere ekleyerek tüm karışımı bir kez daha çekin.Peyniri ince ince kıyın. Maydanozları ve dereotlarını da doğrayıp karışıma ilave edin. Bu aşamada blender kullanmanıza gerek yok. Tüm karışımı bir spatula veyahut da kaşık yardımı ile karıştırabilirsiniz.Hazırladığınız karışımı muffin kaplarına paylaştırın.Mercimek ekmeklerinizi 180 derecede önceden ısıtılmış fırında alt üst fansız ayarda yaklaşık olarak 25 dakika kadar pişirin. Afiyet olsun!

Göz sağlığınız ve bağışıklığınız bu besinlere bağlı! Beta karoten içeren besinler

İnsan sağlığı bakımından son derece önemli olan vitamin ve mineraller başta bağışıklık sistemi üzerinde olmak üzere vücudun çok çeşitli alanlarında etkililerdir. Bu kapsamda beta karotene sık sık dikkat çeken uzmanlar, bu içeriğin insan sağlığını çok çeşitli açılardan desteklediğini vurguladı. Beta karotenin faydalarından sık sık bahseden ve buna bağlı olarak da bu içerik bakımından zengin olan besinlerin tüketilmeleri gerektiğini belirten uzmanlar, konuya dair tüm ayrıntıları aktardı. Peki, beta karoten nedir? Beta karotenin faydaları nelerdir? Beta karoten hangi besinlerde bulunur? İşte tüm merak edilenler… BETA KAROTEN NEDİR, FAYDALARI NELERDİR?Beta karoten; sarı, kırmızı ve turuncu renkli meyvelerde ve sebzelerde bulunan, vücuda alındığında A vitaminine dönüşen bir antioksidan ve pigmenttir. Beta karotenin A vitaminine dönüştürülme süreci kişiden kişiye göre farklılık gösterebilmektedir. Ayrıca bu dönüşüm vücut tarafından kişinin ihtiyaçlarına göre şekillendirilen bir sürece sahiptir. Beta karotenin faydaları şu şekilde sıralanabilir: Göz sağlığı: Yaşa bağlı olarak ortaya çıkan göz problemlerinin etkilerini önler. İyi bir görüş için mutlaka gerekli olan retinanın bir bileşeni şeklinde tanımlanabilir.Bağışıklık: A vitamini güçlü bir bağışıklık sisteminin olmazsa olmazları arasında yer alır. Bu vitamin vücudu enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı korur.Cilt sağlığı: Cildi güneşin zararlı ışınlarına karşı korur. Cilt sağlığını destekler.Kronik hastalıklar: Antioksidan özelliklere sahip olduğu için vücudu serbest radikallerin etkilerinden korur. Kalp hastalığına ve bazı kanser türlerine yakalanma olasılığını düşürür.Solunum yolu hastalıkları: Yüksek beta karoten alımı solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanma olasılığını düşürür.İltihap: Çeşit sebeplerden ötürü gelişmiş olan iltihaplanma durumlarının etkilerini azaltır.BETA KAROTEN İÇEREN BESİNLERİçeriklerinde yüksek miktarlarda beta karoten barındıran bazı besinler şu şekilde sıralanabilir: Havuç Tatlı patatesKara lahanaBrokoliKavunMangoPapayaKırmızı ve sarı biberKabak

Saçlarınız kökten uca beslenecek! Rapunzel görse kıskanır... Turp otunun faydaları

Bilimsel adı ‘Brassicaceae’ olan turpgiller familyasının üyeleri arasında yer alan turp otu, ‘kızamık turpu’, ‘yabani turp’ ve ‘eşek turpu’ isimleri ile de bilinir. Kalsiyum başta olmak üzere pek çok mineral ve A ile C vitaminleri bakımından da oldukça zengin olan turp otu, bu içeriği sayesinde vücudu pek çok açıdan destekler. Başta bağışıklık sistemi olmak üzere saç ve cilt üzerinde de olumlu etkilere sahip olan turp otu, alternatif tıpta geniş bir yere sahiptir. Peki, turp otunun öne çıkan özellikleri neler? Turp otu neye/ nelere iyi gelir? İşte konuya dair ayrıntılar… TURP OTUNUN SAÇ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİTurp otunun zengin içeriği saçlar üzerinden ciddi etkilerin gözlenmesini sağlar. İçeriğinde bol miktarda vitamin ve mineral barındıran bu bitki, saç köklerini güçlendirir ve bu sayede de saçların daha sağlıklı uzamasına aracılık etmiş olur. Aynı zamanda çeşitli saç sorunlarının etkilerini hafifletmede de etkili olan turp otunun saça katkıları genel olarak şu şekilde sıralanabilir: Saç köklerini besler. Saçların daha güçlü ve sağlıklı uzamasını sağlar.Saç dökülmesini azaltır.Saç derisinin nem dengesini korur ve dolayısı ile de kuruluğa bağlı olarak gelişen kaşıntı durumunun önüne geçer.Saçlara doğal bir parlaklık kazandırır.Saç tellerini yumuşatır.Kepek sorununun önüne geçer.TURP OTUNUN DİĞER YARARLARISaç sağlığının yanı sıra genel insan sağlığı açısından da birçok faydası bulunan turp otunun öne çıkan özellikleri şu şekilde sıralanabilir: Cildin doğal nem dengesini korur.Antioksidanlar bakımından zengin olduğu için hem bağışıklık sistemini güçlendirir hem de cilt tonunu eşitleyerek koyu lekelerin azalmasına yardımcı olur.Antiinflamatuar özellikte olduğu için başta cilt olmak üzere vücut içinde bulunan iltihap oranının düşürülmesinde etkilidir.Kötü kolesterolün düşürülmesine yardımcı olur.Potasyum bakımından zengin olduğu için kan basıncını düzenler. Dolayısı ile hipertansiyon riskini azaltır, kalp krizi ve felç riskini düşürür.Karaciğerin daha verimli çalışmasına yardımcı olur.Sindirim sistemini düzenler. Böbreklerin toksinlerden arınmasını sağlar.Bağışıklık sistemini güçlendirir.

Uzmanlar uyardı: Karpuz zehirlenmesine dikkat! Bozuk karpuz nasıl anlaşılır?

Karpuz, yaz mevsiminin en sevilen meyveleri arasındadır. Özellikle kavurucu sıcakların yaşandığı dönemlerde buzdolabından çıkarılan karpuzların saniyeler içerisinde tüketildikleri bilinir. Kokusu, tadı, rengi, vitamin ve mineral içeriği ve daha pek çok özelliği ile kategorisinin en sevilenleri arasında yer alan karpuz, son olarak uzmanların uyarılarına konu oldu. Tezgahlarda henüz yerini başlamış olan karpuzlarda mutlaka dikkat edilmesi gereken bazı püf noktaların bulunduğunu belirten uzmanlar, karpuz zehirlenmesi ile ilgili tüm detayları aktardı. KARPUZ ZEHİRLENMESİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?Yüzde 90’ından fazlası su olan karpuz, insan sağlığı üzerinden olumlu etkilere sahiptir. Başta vücudun ihtiyacı olan su miktarının karşılanmasında etkili olan karpuz, ayrıca iyi bir idrar yolları söktürücüsüdür. Karpuzun insan sağlığı üzerinde birçok olumlu etkisinin bulunması, bu meyveyi hem çocuklar hem de yetişkinler için vazgeçilmez kılar. Ancak uzmanlara göre dünya genelinde birçok tutkunu bulunan bu meyvenin tüketiminde mutlaka dikkat edilmesi gereken bazı püf noktaları bulunmaktadır. Karpuz yetiştiriciliğinde kullanılan azotlu gübrelerin yanlış uygulanması, karpuzdaki nitrat seviyesinin artmasına ve dolayısı ile de tüketicilerde bazı sağlık problemlerinin gözlenmesine yol açmaktadır. Bu noktada devreye giren uzmanlar karpuz yedikten yaklaşık olarak 2 saat sonra ortaya çıkan zehirlenme belirtilerini şu şekilde sıraladı: Mide bulantısı, kusma, şiddetli ishal, ateş basması, mide krampları.BOZUK KARPUZ NASIL ANLAŞILIR?Karpuzda nitrat seviyesinin yüksek olduğu şu belirtilere bakılarak anlaşılabilir: Kabuğun iç kısmının sarı renkli olması,Karpuzun orta kısmında dev bir boşluk olması,Suda bekletilen bir dilim karpuzun suyun rengini pembeye dönüştürmesi.Yukarıdaki tüm belirtiler, ilgili karpuzda nitrat seviyesinin yüksek olduğunu göstermektedir. Dolayısı ile bu durumlardan biri veyahut da birkaçı ile karşılaşılması halinde o karpuzun asla tüketilmemesi gerekir. Aksi taktirde kişide mide ağrısı ve bulantısı ile başlayan ciddi semptomlar gözlenebilir. Bu gibi durumlarda da hiç vakit kaybetmeden bir hekime başvurulması gerekir.

Karbonatın bu faydalarını kimse bilmiyor! Sağlıklı bir yaşam için suya katmak yeterli

Karbonat hem yemeklerde hem bazı tatlı ve hamur işlerinde kullanılan bir üründür. Bu ürünün mutfak dışında da pek çok kullanım alanı bulunmaktadır. Özellikle ev temizliğinde kimyasal ürünlerden uzak durmak isteyen birçok kişi, karbonatın güçlü içeriğinden faydalanır. Ayrıca beyaz çamaşırları daha da beyazlatmak için makinenin deterjan gözüne karbonat eklendiği de bilinmektedir. Son derece güçlü bir içeriğe sahip olan ve bu sayede de mikroplara karşı aktif olarak savaşan karbonat, uzmanların tavsiyelerine de sık sık konu olmaktadır. Karbonatın içeriğinin insan sağlığını olumlu yönde etkilediğini belirten uzmanlar, son olarak karbonatlı suya dikkat çekti. Karbonatlı su tüketiminin yaşam kalitesi üzerinde olumlu etkilere sahip olduğunu ifade eden uzmanlar, detayları paylaştı. KARBONATLI SUYUN FAYDALARIKarbonatlı su, çok eski zamanlardan bu yana kullanılan bir karışımdır. Birçok kişi normal su yerine karbonatlı su tükettiklerinde kendilerini daha iyi hissettiklerinden bahseder. Karbonat sayesinde normal su alkali su formuna dönüşür. Karbonatlı suyun faydaları genel olarak şu şekilde sıralanabilir: Suyu alkali suya dönüştürerek vücudun toksinlerden arınmasını destekler.Mide asidini nötrler. Dolayısı ile de midenin duvarına zarar veren asidi kontrol altına almış olur.Mide yanması, reflü, ekşime ve gastrit gibi sağlık sorunlarının etkilerini giderir.Gaz gidericidir.Hazımsızlık belirtilerini giderir.Gribal enfeksiyonlara karşı antiseptik görevi görür.Diş ve ağız sağlığını destekler.Ağız içi yaraları iyileştirir.Diş minesini temizler.Ayak kokusunu giderir.Romatizmal hastalıkların ağrılarını dindirir.İdrar söktürücüdür.Mineral açısından zengin olduğu için kemik sağlığını korur.KARBONATLI SU NASIL HAZIRLANIR?1 litre suya 1 çay kaşığı karbonat eklenmesi halinde içme suyu alkali hale getirilmiş olur. Burada karbonatın tamamen erimesini beklemek önemlidir. Karbonatlı suyun faydalarından en iyi şekilde yararlanmak isteyenlerin bu karışımı sabahları aç karna veyahut da yemeklerden yarım saat sonra tok karna içmeleri gerekmektedir.

At kestanesi yağı nedir, faydaları nelerdir? At kestanesi yağı nasıl kullanılır?

Kestaneye benzer yapıda olan at kestanesi yağı, alternatif tıpta tedavileri desteklemek amacı ile kullanılır. 39 metre yüksekliğe kadar büyüyebilen ağaçlardan yetişen bu doğal yağın geçmiş dönemlerde özellikle solunum sıkıntılarına karşı kullanıldığı bilinmektedir. At kestanesi yağının kullanım alanı bir hayli geniştir. Bakım ürünlerinde, şampuanlarda, kremlerde hatta gıda takviyelerinde at kestanesi yağının olduğu bilinmektedir. Temiz bir içeriğe sahip olduğu için özellikle doğal yaşam tutkunları tarafından tercih edilen at kestanesi yağı, uçucu yağlar kategorisinin bir üyesidir. Peki, at kestanesi yağı neye/ nelere iyi gelir? İşte yağa dair tüm merak edilenler… AT KESTANESİ YAĞININ FAYDALARI NELERDİR?At kestanesi yağının öne çıkan faydaları şu şekilde sıralanabilir: Selülit probleminin etkilerini hafifletir.İdeal dozda ve düzenli olarak kullanılması halinde saç ve cilt sağlığını destekler.Saçı derinlemesine besleme gibi bir özelliğe sahip olduğu için saçlarında daha hacimli ve canlı görünmesini sağlar.Ciltte koyu leke görünümünü azaltır.Romatizma ve eklem ağrılarını dindirir.Yaraların iyileşme sürelerini kısaltır.Damar sertleşme sorunlarının önüne geçere varis ağrılarını dindirir.Egzama ve kaşıntı sorunlarına iyi gelir.AT KESTANESİ YAĞI NASIL KULLANILIR?At kestanesi yağı ile en çok merak edilen konu başlıklarından biri de yağın uygulanış biçimidir. Özellikle cilt ve saç sağlığı üzerinde etkili olan bu yağın nasıl kullanılması gerektiği, birçok kişi tarafından arama motorları üzerinden sık sık sorgulanır. A, B, E vitaminleri ve aminoasitler bakımından son derece zengin olan at kestanesi yağı saça diplerine doğrudan uygulanabilir. Bir süre maske şeklinde bekletilen yağın su ile durulanması gerekir. Cilde veyahut da ağrı hissedilen diğer bölgelere at kestanesi yağı uygulamadan önce ek bir masaj yağından destek almak gerekebilir. Keskin bir içeriğe sahip olan bu yağın cilde uygulanmadan önce bir masaj yağı ile seyreltilmesi tavsiye edilir.

Ihlamurun bu faydalarına inanamayacaksınız! Ihlamur nasıl demlenir, ne kadar içilmelidir?

‘Tilia’ cinsine ait bir ağaç türü olan ıhlamur, genellikle ilkbahar ve yaz aylarında açan, güzel kokulu çiçeklere sahip bir bitkidir. Ihlamur çiçekleri sıklık ile çay yapımında kullanılırlar. Ayrıca bazı et türlerinin marinasyon süreçlerinde de ıhlamur kullanıldığı bilinmektedir. Ihlamur, alternatif tıpta geniş ve önemli bir yere sahiptir. Geçmiş dönemlerden bu yana çok çeşitli hastalıkların tedavilerinde kullanılan yanı sıra bazı hastalıkların tedavi süreçlerinde de ‘yardımcı’ rolünü üstlenen ıhlamur, günümüzde pek çok kişi tarafından tüketilmektedir. Peki, ıhlamuru bu denli özel kılan nedir? Ihlamurun faydaları nelerdir? Ihlamur nasıl demlenmelidir? İşte ayrıntılar… IHLAMUR ÇAYI NASIL HAZIRLANIR?Özellikle C vitamini bakımından zengin olan yanı sıra flavonoidler, potasyum, magnezyum ve kalsiyum da barındıran ıhlamur, yapımı itibari ile son derece basit aşamalara sahiptir. Ihlamurun zengin içeriğinden tam olarak yararlanılabilmesi için doğru şekilde demlenmesi gerektiğini belirten uzmanlar, konuya dair tüm ayrıntıları aktardı. Ihlamur çayı yapımı için; kurutulmuş ıhlamur çiçeğine, suya ve isteğe bağlı olarak bal, şeker gibi tatlandırıcılara ihtiyaç duyulmaktadır. Bir fincanın içine 1- 2 çay kaşığı kurutulmuş ıhlamur çiçeğini ekleyin. Kaynar suyu çiçeklerin üzerine dökün ve en az 5 dakika bekleyin. Demleme işlemi tamamlandığında çayı süzün ve isteğe bağlı olarak bir tatlandırıcı ekleyin. Çayınız hazır. Afiyet olsun! IHLAMUR ÇAYININ FAYDALARI NELER?Ihlamur çayının öne çıkan faydaları şu şekildedir: Stresi azaltır, zihni sakinleştirir.Uykuya geçişi hızlandırır. Uyku kalitesini artırır.Antiseptik ve antiinflamatuar özelliklere sahip olduğu için soğuk algınlığı ve grip gibi solunum yolu enfeksiyonlarının etkilerini hafifletir.Boğaz ağrısını dindirir, öksürüğü yatıştırır.Anksiyetenin etkilerini hafifletir.Sindirimi kolaylaştırır, mide rahatsızlıklarının etkilerini hafifletir.Antioksidan bakımından zengin olduğu için vücudu serbest radikallerin zararlarına karşı korur.Kan basıncını düşürür.C vitamini bakımından zengin olduğu için bağışıklığı güçlendirir.Her gün ıhlamur tüketilmesinde tıbben bir sakınca yoktur. Ancak burada tüketim miktarı önemli bir faktördür. Uzmanlara göre sakinleştirici bir etkisi olan bu çayın akşamları veyahut da gece uyumadan önce tüketilmesi uygundur. Tüketim miktarı ise günlük olarak 1- 3 bardak arası olmalıdır.

Kötü kolesterolü sıfırlayan mucizevi besin! Yaban mersini kurusunun etkilerine inanamayacaksınız

Fundagiller familyasının üyelerinden olan yaban mersini, odunsu bir yapıya sahiptir. Ilıman iklimi seven bu meyve, kırmızı ve mor renkleri ile bilinir. Dolgun ve etli meyvelerin başında gelen yaban mersini, temmuz- eylül ayları arasında tüketime uygundur. Tatlı- ekşi bir tadı olan yaban mersini, birçok tatlıya yakışır. Yanı sıra dondurmalara da yakıştırılan yaban mersini kuru formu ile de bilinmektedir. Yaban mersini kurusu ile genel olarak komposto tarzı içeriklerin hazırlandığı bilinmektedir. Sade olarak da tüketilen kuru meyve, bazı tatlılara da fazlaca yakıştırılır. Tadının ve muhteşem renklerinin yanı sıra faydaları ile de bilinen yaban mersini kurusu, uzmanların tavsiyelerine de sık sık konu olmaktadır. Kuru yaban mersini meyvesinin içerik bakımından son derece zengin olduğunu belirten uzmanlar, ürünün öne çıkan faydalarını peş peşe sıraladı. YABAN MERSİNİ KURUSUNUN FAYDALARI NELERDİR?Protein, potasyum, karbonhidrat, yağ, vitamin ve asitler bakımından zengin olan yaban mersini kurusunun öne çıkan faydaları şu şekilde sıralanabilir: Antioksidan bakımından zengin olduğu için hücre hasarının önüne geçer.Kötü kolesterol’ olarak bilinen LDL değerini dengeleyerek kalp ve damar hastalıklarına yakalanma olasılığını düşürür.Düzenli tüketilmesi halinde kan basıncını düşürerek yüksek tansiyonun istenmeyen etkilerini giderir.Beyin fonksiyonlarını iyileştirir.DNA hasarını azalarak yaşlanma belirtilerine karşı savaşır. Ayrıca bu özelliği ile kansere yakalanma olasılığını da düşürür.Kılcal damarlar ile ilgili sorunların etkilerini hafifletir.Yoğun ve yorucu spor antrenmanları sonrasında oluşabilecek kas ağrılarını giderir.İdrar yolu enfeksiyonlarını giderir.YABAN MERSİNİ KURUSU KİMLER TARAFINDAN TÜKETİLMEMELİDİR?Yaban mersini kurusu bazı kişiler için uygun değildir. Alerjik bünyeye sahip olan kişilerin yaban mersini kurusu tüketmemeleri gerekmektedir. Ayrıca kan pıhtılaşması veyahut da pankreas ile ilgili sıkıntıları olan kişilerin de yaban mersini kurusunu doktorlarına danışmadan tüketmeleri tavsiye edilmemektedir.

Karaciğer, böbrek, mide, ağız... Tüm vücudu koruyor! Hindistan cevizi yağının faydaları

Cilt ve saç bakım rutinlerinde sıklık ile yer alan yanı sıra kahvelerin tatlandırılmasında da kullanılan hindistan cevizi yağı, genel vücut sağlığını da çok çeşitli açılardan desteklemektedir. Doğal içeriği ile birçok alanda kullanıma uygun olan hindistan cevizi yağının pek çok faydasının bulunduğunu belirten uzmanlar, konuya dair tüm ayrıntıları paylaştı. HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI NEDİR, FAYDALARI NELERDİR?İçerik bakımından doymuş yağlardan farklı olan hindistan cevizi yağı, hindistan cevizi ağacının meyvesinden elde edilen bir yağ çeşididir. 15 milyon yıl öncesine dayanan bir geçmişi olduğu bilinen hindistan cevizinin kökeninin ise Güney Amerika ve Güney Asya’ya kadar uzandığı bilinmektedir. Hindistan cevizi yağı oda sıcaklığında katıdır. İçeriğinde bulunan orta zincirli yağ asitleri sebebi ile diğer doymuş yağlara göre farklılıklara sahip olan bu yağın faydaları ise genel olarak şu şekilde sıralanabilir: Kan şekerini düzenler. İnsülin salgılanmasını destekler.Ağız ve diş eti sağlığını korur. Diş eti çürükleri ile diş eti iltihap durumlarının tedavilerinde aktif olarak rol oynar.Antiinflamatuar etkiye sahip olduğu için mide yanması ve diğer mide sorunlarına karşı koruyucudur.Spor öncesi kahveye eklenmesi durumunda kişiye enerji verir.Bağışıklığı güçlendirir.Alzheimer ve demans gibi yaşa bağlı olarak ortaya çıkabilen hastalıkların belirtilerini hafifletmede etkilidir.Böbrek ve karaciğer enfeksiyonlarına karşı vücudu korur. Ayrıca idrar yolu enfeksiyonlarının da önüne geçer.HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞININ SAÇA FAYDALARIGenel vücut sağlığının yanı sıra saç sağlığına da olumlu katkıları bulunan hindistan cevizi yağı, birçok kişinin saç bakım rutininde yer almaktadır. Saçlarını doğal olarak güçlendirmek isteyen pek çok kişi, hindistan cevizinin mucizevi faydalarından destek alır. Hindistan cevizi yağının içeriğinde yüksek oranda C12 bulunmaktadır. Bu madde saçlara ihtiyaç duydukları nemi kazandırmada etkilidir. Yanı sıra saç kepeğinin azalmasında, elektriklenme durumunun nötrlenmesinde de etkili olan hindistan cevizi yağı, doğruda saç diplerine uygulanabilir. En az bir saat bekletildikten sonra saçlar yağdan arındırılır. Bu uygulamanın hangi sıklıkta yapılması gerektiği ise saçın kuruluk seviyesine göre değişiklik göstermektedir.

Eklem ağrılarının geçmesi için okunacak dua hangisi?

Peygamber Efendimizin okuduğu dua ve zikirler, özellikle eklem ağrıları ile mücadelede etkili olduğuna inanılan uygulamalardır. Bu duaların ve Esmaül Hüsnaların ağrıları hafiflettiği ve ruhsal olarak rahatlama sağladığı düşünülmektedir. Bu sebeple, pek çok kişi şifa bulmak amacı ile internet üzerinde eklem ağrıları için okunacak dualar hakkında araştırma yapmaktadır. Bu yazımızda, eklem ağrılarına şifa arayanların merak ettiği konuları ele alarak, doğru bilgilere ulaşmalarını ve manevi yöntemler ile şifa bulmalarını sağlamayı amaçlıyoruz. Eklem Ağrısı (Artralji) Nedir?Eklem ağrısı, vücudun farklı bölgelerindeki eklemlerde hissedilen şişme, sızı ya da rahatsızlık gibi belirtiler ile kendini gösteren bir durumdur. El, ayak, kalça, diz ve omurga gibi eklemlerde ortaya çıkabilen bu ağrılar, çeşitli sebeplerden kaynaklanabilir. Artralji olarak da adlandırılan eklem ağrısı, genelde; yaralanma, enfeksiyon, hastalık ya da iltihaplanma gibi durumların sonucunda ortaya çıkar. Birden fazla eklemde aynı anda hissedilirse, bu durum poliartralji olarak adlandırılır. Eklemler, vücudun kemiklerinin düzgün bir şekilde hareket etmesini sağlar ve bu nedenle önemli bir role sahiptirler. Eklem ağrısı durumunda, durumun tedavisi için okunabilecek pek çok dua ve esma bulunmaktadır. Eklem Ağrısı İçin Okunabilecek DualarEklem ağrıları, günlük yaşamı olumsuz etkileyen rahatsız edici durumlardandır. Fakat; duaların şifacı gücü ile ağrıları hafifletmek ve rahatlamak mümkündür. Eklem ağrıları için okunacak dualar ve anlamları şöyledir: 1. Dua: "Bismillahi euzu bi izzetillahi ve kudretihi min şerri ma ecidu min vecai haza."Anlamı: "Allah'ın ismiyle, vücudumda hissettiğim ağrının şerrinden ve bu acıdan Allah'ın izzet ve kudretine sığınıyorum." Bu duayı 3 kez besmele çekerek ve ardından ağrıyan yere sağ elinizi koyarak 7 kez okuyabilirsiniz.2. Dua: "Eûzü bi-izzetillahi ve kudretihi min şerri mâ ecidu ve uhâziru."Anlamı: "Bedenimde hissettiğim hastalığın şerrinden, Allah'ın izzet ve kudretine sığınıyorum." Bu duayı da sağ elinizi ağrıyan bölgeye koyarak 3 kez besmele ile başlayarak ve 3 kez okuyabilirsiniz.Vücut Ağrıları İçin Hangi Dua Okunur?Vücut ağrılarına karşı okunacak dua, Peygamber Efendimiz'in uyguladığı ve şifasını gördüğü dualardan biridir. Bu dua, ağrıyan bölgeye sağ el konularak okunur ve şu şekildedir: "Bismillâhi erkıyke min külli şey'in yü'ziyke ve min şerri külli nefsin ev aynin hâsidin allâhü yeşfike."Bu duayı ağrıyan bölgeye sağ elinizi koyarak 7 defa okuyabilirsiniz. Bu dunanın anlamı ise, Allah'ın adı ile sizi her türlü kötülükten korumasını ve her türlü kötü niyetli kişinin şerrinden sizi iyileştirmesini dilemektir. Eklem Ağrısına Şifa Veren Esmaül HüsnaEklem ağrıları ile başa çıkmak için duaların yanı sıra Esmaül Hüsna'nın da güçlü bir etkisi bulunmaktadır. Esmaül Hüsnalar, hem bedensel rahatsızlıkları hafifletmeye yardımcı olur, hem de manevi olarak güç verirler. Eklem ağrıları için okunacak Esmaül Hüsnalar şöyledir: Ya Kavi: Güçlü ve dayanıklı olan anlamına gelir. Bedeni kuvvetlendirir ve dayanıklılığı arttırır.Ya Rafi: Yükselten ve yücelten anlamına gelir.Ya Nafi: Yaraları iyileştiren, şifayı veren anlamına gelir. Ağrıları hafifletir ve bedene şifa sağlar.Ya Rauf: Merhametli ve şefkatli olan anlamına gelir. Rahatlamayı ve huzuru sağlar, bedene yumuşaklık verir.Ya Cabbar: Güçlü ve kudretli olan anlamına gelir. Bedeni güçlendirir ve ağrıları giderir.Bu Esmaül Hüsna'ları 313 defa aynı anda olacak şekilde, sağ elinizi ağrıyan bölgenize koyarak okuyabilirsiniz. Geçmeyen Ağrılar İçin Okunacak DualarGeçmeyen ağrılar için okunabilecek çeşitli dualar vardır. Bu duaların kabul olduğu zamanlar da bulunmaktadır. Bu zamanlar; yağmur yağdığı zaman, sabah ve yatsı namazı sonrasıdır. Bu zamanlarda duaların kabul edilme olasılığı daha yüksektir. Ayrıca, anne ve babanın duaları da kabul edilen dualar arasındadır. Özellikle annelerin ve babaların çocukları için yaptığı dualar, diğer dualara nazaran daha makbuldür. Alim ve salih kişilerin okuduğu duaların da kabul edilme ihtimali yüksektir. Peygamber Efendimiz'in geçmeyen ağrılar için tavsiye ettiği uygulama, 7 defa Fatiha okumaktır. Müslim'de geçen bir hadis-i şerifte, ağrıyan yere elini koymanın ve yedi defa Fatiha okumanın ağrıyı geçirdiği söylenmiştir. Fatiha suresi, sadece ağrılar için değil, aynı zamanda hastalıklara şifa için de çokça okunması tavsiye edilen bir suredir.

Dikkat böcek yiyor olabilirsiniz! İlaç sanayinden endüstriyel gıdalara birçok alanda kullanılıyor

Sosyal medya başta olmak üzere birçok alanda karşınıza çıkmıştır; kozmetikten, ilaç sanayine ve endüstriyel gıdalarda kullanılan bir böcekten bahsedilir. Gerçekten böyle bir böcek var mıdır; yoksa şehir efsanesi midir? Sosyal medyada gördüğünüz gibi gerçekten böyle bir böcek vardır ve adı da Karmindir (Cochienal). Karmin nasıl bir böcektir? Sadece içeceklerde mi kullanılır? Aşağıda bu sorulara cevap arayacağız. Gıda maddelerinin insanlara cazip gelen ilk özelliği renkleridir. Bir gıda maddesi ilgiyi genelde görüntüsüyle sağlar. İşte karmin böceği de bu rengi sağladığı için gıdalarda katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Daha açık bir ifadeyle Cochienal (karmin) böceğinden elde edilen gıda boyası birçok gıda maddesinde kullanılmaktadır. Gıda renklendiricisi olarak kullanılan genellikle kahverengi ve kırmızı arası renklerin elde edildiği bir böcektir karmin. Cochineal (Dactylopius coccus), Dactylopi familyasından değişik kaktüslerde parazit olarak yaşar. Çok eski yıllardan beridir bilinen ve kullanılan  böcektir.  E 120 KODU İLE GIDALARDA KULLANILIYORKarmin (Karminik Asit ) E 120 kodu ile gıdalarda kullanılan renklendiricilerindendir. Ürünlerde kırmızı renk vermesi amacı ile kullanılmakta ve stabilitesinin yüksek olması nedeni ile tercih edilmektedir. Bu maddeye alternatif olarak pancar kırmızısı kullanılabilmekle birlikte stabilite zayıflığı ve istenilen renk tonlarının yakalanamaması nedeni ile yeni ürünler yapılmış ve bu yönde araştırmalar devam etmektedir. KARMİN BÖCEĞİ İÇİN ÖZEL TARLALAR VARAvrupa'ya 16. yüzyılda gelmiştir ve başta çeşitli gıda maddelerine renk vermenin yanı sıra tekstil, kozmetik sanayinde de kullanılmaya ve yaygınlaşmaya başlamıştır. Karmin bu böceğinin dişilerinden veya yumurtalarından çıkartılan bir renk  pigmentidir. Bu böcek türü Kanarya Adaları'nda ve Meksika'da yaşayan bir böcektir. Doğal ortamında çoğaldığı gibi kültürel olarak da yetiştirip ticareti yapılmaktadır. Karmin böceği için özel tarlalar kurulur. Bu böcekler ve larvaları, Meksikalı köylüler tarafından toplanır. Kurutulduktan sonra öğütülüp un haline getirilerek renklendirici madde olarak kullanılır. HELAL SERTİFİKA KURUMLARI KARMİN BÖCEĞİ KULLANANLARA SERTİFİKA VERMİYORBilindiği gibi dinimizde, özellikle “Hanefi ve Şafi fıkhında” haşarat (haşerelerin) tüketilmesi caiz değildir. Ülkemizde helal gıda sertifikası veren kuruluşlar verdikleri helal sertifikalarında bu böceği kullananlara sertifika vermiyor. Bunun tek başına yeterli olmadığını vurgulayan helal sertifika veren kuruluş yetkilileri ürünlerin içindekiler bölümünde renklendirici maddenin hangi yolla elde edildiğinin belirtilmesi konusunda çağrıda bulunuyor. KARMİN NERELERDE KULLANIYORBöcekten elde edilen karmin maddesi gıda renklendirme ajani olarak kozmetiklerde, ilaç sanayiinde ve boyacılıkta kullanılmaktadır. Etleri, sosları, kırmızı deniz ve işlenmiş kanatlı ürünleri de içine alan geniş bir gıda ürünü yelpazesinde kullanılan karmin;  sosisler ve işlenmiş kümes hayvanı gibi et ürünlerinde, meyve preperatlarında, reçel ve marmelatlarda, koruyucularda, sucuk, salam,  jelatinli tatlılarda, pasta ve fırın ürünlerinde, dondurmalarda, şekerlemelerde ve süt ürünlerinde de doğal renklendirici olarak bulunabilir. Bilinçili tükeci olmalı ve aldığımız gıdaların içindekiler bölümünü muhakkak okumalıyız.

Nesil tehlike altında

Ülkemizde doğum oranı hızla düşüyor. TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı 2023’de 1,51’e kadar düştü. Türkiye’de neslin geleceği açısından ciddi bir tehlike olan doğurganlık hızının düşüşü ciddi endişelere sebep oluyor. Doğurganlık hızındaki bu düşüşün altında yatan en büyük sebep ise kısırlık olarak gösteriliyor. Öyle ki Türkiye’de 30 yıl önce erkeklerde kısırlık oranı yüzde 25’ken günümüzde yapılan araştırmalara göre 45’e kadar dayandı. Aynı şekilde kadınlarda sıkça rastlanan kısırlık nedeniyle ülkemizde her 6 çiftten birinin çocuğu olmuyor. Bu bağlamda Türkiye’de her yıl yaklaşık 100 bin çift tüp bebek tedavisi olmak için sağlık kuruluşlarına başvuru yapıyor. Peki kısırlığın önlenemeyen artışının sebepleri nelerdir? Millî Gazete olarak erkeklerde ve kadınlarda artan kısırlık oranlarının nedenlerini haberimizde derledik… GENETİĞİ İLE OYNANMIŞ GIDALAR KISIRLIĞA YOL AÇIYORTürkiye’de 30 yıl önce erkeklerde kısırlık oranı yüzde 25 seviyelerindeyken 2023 yılında yapılan araştırmalara göre bu oranın yüzde 45’e kadar yükseldiği ortaya kondu. Artan kısırlık oranlarında en önemli sebep yediğimiz-içtiğimiz şeyler göze çarpıyor. Genetiği ile oynanmış gıdalar birçok sağlık sorununa sebep olurken aynı zamanda insan vücudunda da ciddi hormonal bozukluklara sebep oluyor. Özellikle de dünya çapında en çok tüketilen gıda olan tavuk ve yumurtanın başta kısırlık olmak üzere ciddi sağlık sorunlarını tetikleyebileceği ortaya kondu. Yapılan araştırmalara göre tavuk ve yumurta üretiminde verimi artırmak için kullanılan östrojen hormonu erkeklerde kısırlığa neden oluyor. Tavuk ve yumurta gibi genetiği ile oynanmış birçok hileli gıda hem erkekte hem de kadında ciddi hormonel bozukluklara sebep olabiliyor. ELEKTROMANYETİK ALAN, ÜREME SİSTEMİ ÜZERİNDE ETKİLİTeknolojinin giderek gelişmesiyle gün içinde daha fazla elektromanyetik radyasyona maruz kalıyoruz. Öyle ki yapılan araştırmalara göre başta telefon kullanımı olmak üzere elektromanyetik alan yayan birçok teknolojik ürünün vücudun üreme sistemi üzerinde ciddi etkilere sebep olduğu birçok araştırmayla ortaya konulmuş durumda. Değişen hayat şartları ve toplumumuzda artan stresin de psikolojik nedenlere bağlı olarak kısırlığı tetiklediği yapılan araştırmalarla ortaya konulmuş durumda. Öte yandan artan sigara, alkol ve uyuşturucu kullanımının da ciddi sağlık sorunlarına neden olmasıyla birlikte kısırlığa yol açtığı biliniyor.

❌