Okuma görünümü

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.

Tıbbi Cihaz Üreticileri için MDR ve Makine CE Belgelendirmesi

Tıbbi cihazlar ve endüstriyel makineler, modern dünyada hayati öneme sahip ürünlerdir. Bu ürünlerin güvenliği ve uygunluğu, hem kullanıcıların hem de çevrenin korunması için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, tıbbi cihazlar için MDR (Tıbbi Cihazlar Yönetmeliği) ve endüstriyel makineler için CE belgelendirmesi gibi süreçler, ürünlerin güvenliği ve uygunluğunu sağlamak adına atılan önemli adımlardır. MDR: Tıbbi Cihazlar YönetmeliğiMDR, tıbbi cihazların AB'de pazarlanması ve kullanılması için belirlenen standartları ve prosedürleri içeren bir yönetmeliktir. Bu yönetmelik, tıbbi cihazların tasarımı, üretimi ve dağıtımı süreçlerinde yüksek güvenlik ve kalite standartlarının sağlanmasını amaçlar. MDR'ye uygunluk, üreticilerin tıbbi cihazlarını AB pazarına sürebilmeleri için gereklidir. MDR'nin getirdiği bazı önemli değişiklikler arasında, ürün sınıflandırması, klinik verilerin değerlendirilmesi, izlenebilirlik gereksinimleri ve piyasa gözetimi süreçlerinin güçlendirilmesi bulunmaktadır. Bu değişiklikler, tıbbi cihazların daha güvenli ve etkili bir şekilde kullanılmasını sağlamayı amaçlar. Makine CE BelgelendirmesiMakine CE belgesi, endüstriyel makinelerin AB pazarında serbestçe dolaşabilmesi için gereken standartları sağlayan bir süreçtir. Bu belgelendirme süreci, makinelerin tasarımı, üretimi ve kullanımı süreçlerinde güvenlik ve çevresel uygunluk gibi faktörleri göz önünde bulundurur. Makine CE belgelendirmesi, üreticilerin makinelerini AB pazarında serbestçe dolaştırabilmesi için zorunlu bir adımdır. Bu belgelendirme sürecinde, ürüne ilişkin teknik dosya hazırlanması, uygunluk değerlendirmesi ve testlerin yapılması, AT Uygunluk Beyanı düzenlenmesi gibi adımlar yer alır. Tüm aşamalar tamamlandıktan sonra, ürüne CE işareti iliştirilerek ürünün AB standartlarına uygun olduğu doğrulanır. MDR ve Makine CE belgelendirmesi, tıbbi cihazlar ve endüstriyel makinelerin güvenliği ve uygunluğunu sağlamak adına atılan önemli adımlardır. Bu süreçler, ürünlerin tasarımından kullanımına kadar her aşamada güvenliği ve kaliteyi ön planda tutar. Bu da hem kullanıcıların hem de çevrenin korunması için önemli bir adımdır.

Ozon yağı nedir, faydaları nelerdir?

Nicola Tesla, 1896 yılında ürettiği ozon jeneratörü ile zeytinyağının içerisine ozon gazını yedirmeyi başarmıştır. Daha sonraki yıllarda ise tüberkülozu solunum yolu ile tedavi etmek için bu yağı kullanmıştır. Ozon yağı aslında zeytinyağının ozonlaşarak zenginleşmesi ile oluşturulmuş bir formüldür. Zeytinyağı ise bilindiği gibi oldukça eski zamanlardan beri birçok sağlık sorunun tedavisi, cilt bakımı ve saç bakımı için kullanılmaktadır. Ozon yağı; ozon gazının zeytinyağı ile karıştırılmasından elde edilir ve bu nedenle ozon yağı adı ile anılır. Alternatif tıpta en çok kullanılan yağlardan biri olan ozon yağı, soğuk presleme yöntemi ile elde edilir. Birçok yerde satışa sunulan ozon yağı, buzdolabında muhafaza edildiği taktirde uzun yıllar kullanım sağlanmasına da imkan sunar. Ozon Yağının Faydaları Nelerdir? Özellikle cilt üzerinde olumlu etkilere sahip olan ozon yağının genel olarak faydaları şu şekilde sıralanabilir;Cilt lekelerini giderir ve cildin beyazlamasını sağlarSivilce sorunlarının tedavisinde sıklıkla tercih edilirAknelerin yok edilmesini sağlarEgzama ve sedef gibi cilt sorunlarının giderilmesinde tercih edilirBöcek sokması gibi durumlarda meydana gelen acı ve şişkinliği geçirirAğız içerisinde meydana gelen yaraların tedavisinde tercih edilirOzon yağı cilt üzerinde etkili olduğu saç yapısı üzerinde de etkilidir. Saç derisine uygulandığında nem dengesini korurSaç diplerindeki pul pul dökülme sorunlarını giderirVaris ve selülit görünümlerini geçirirSoğuk algınlığında ve diğer solunum yolu hastalıklarında etkin olarak kullanılırOzon Yağı Yüz Bölgesine Nasıl Uygulanır? Faydaları Nelerdir?Ozon yağı en çok yüz bölgesi için kullanılır. Bunun için ozon yağı, sorunlu olan bölgeye günce iki kez masaj yaparak uygulanmalıdır. Aynı zamanda gece yapılan yüz temizliğinde de ozon yağı kullanımı tercih edilebilir. Ozon yağı yüz bölgesine sürüldükten sonra bırakılmalıdır. Bu uygulama ile sabah yüz bölgesindeki canlılık net bir şekilde fark edilir. Ozon yağının yüz bölgesine olan yararları ise şunlardır; Antioksidan özelliği ile cildin ihtiyacı olan bakımı temin ederCilt hücrelerinin yenilenmesini sağlarCildin canlanmasına yardımcı olurKan akışını hızlandırır ve cildin daha genç bir görünüme sahip olmasını sağlarOzon Yağının Zararları Nelerdir?Şu ana kadar ozon yağının herhangi bir zararı olduğu gündeme gelmemiştir. Genel olarak harici uygulamalarda kullanılan ozon yağının içilebilir olduğu da ifade edilir. Ancak yine de uzman hekimlere danışmadan ozon yağının içilmesi doğru değildir. Bunun yanı sıra ozon yağı, ağız içerisinde çıkan aft ve diğer ağız içi yaralarının tedavisinde rahatlıkla kullanılabilir. Ancak bu kullanımlarda yağın yutulmamasına özen gösterilmelidir. Ozon yağı cilt üzerinde kullanılmadan önce ilk olarak vücudun küçük bir alanında denenmelidir. Cildin herhangi bir reaksiyon vermemesinden sona tüm cilde uygulanmalıdır. Ozon yağının kullanımına dair dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli nokta ise güneş ışınlarıdır. Ozon yağı cilde sürüldükten sonra direkt olarak güneş ışığına çıkılmaması gerekir. Bu nedenle ozon yağı ile yapılacak olan bakımların akşam yapılması tercih edilebilir. Bunun yanın sıra cilt bakımının gece uyumadan önce yapılması da tercih edilebilir. Tüm bu unsurların haricinde, kronik bir rahatsızlığı olanların, alerjik bir bünyeye sahip olanların ve düzenli olarak ilaç kullananlarında ozon yağı kullanmadan önce mutlaka doktorlarına danışması gerektiğinin belirtilmesinde fayda olacaktır.

Temizlik ürünlerine dikkat! İşin uzmanından uyarı geldi: Beyin hasarına yol açıyor

Yaşam alanları ev ve okul haricinde en çok vakit geçirdiğimiz yerlerdir. Dinlenmek, keyifli vakit geçirmek, misafir ağırlamak gibi pek çok eylemde başrolde olan yaşam alanlarımızın temiz olması sağlığımız açısından son derece önemlidir. Başta bebeklerin ve çocukların oldukları alanlar olmak üzere evin her alanının temiz olması, bakterilerin yol açabilecekleri hastalıkların önüne geçilmesi noktasında son derece önemlidir. Bu noktada temizlik için kullanılan birçok ürün olduğu bilinmektedir. Son dönemlerde sosyal medyanın da etkisi ile birçok temizlik ürünü hayatımıza dahil oldu. Tanıtımlar sayesinde birçok sosyal medya kullanıcısı yeni ürünleri deneyebilmek adına adeta bir yarış içerisine girdi. Bu noktada devreye giren Prof. Dr. Canan Karatay, nerede ise herkes tarafından kullanılan bazı temizlik ürünlerinin beyin hasarına yol açtığını ifade etti. İşte Karatay’ın temizlik ürünleri ile ilgili yapmış olduğu o uyarılar… O ÜRÜNLERE DİKKATYeme alışkanlıkları başta olmak üzere sağlığı etkileyen pek çok konu ile ilgili sık sık bilgilendirmelerde bulunan Prof. Dr. Canan Karatay, son olarak temizlik ürünleri ile ilgili konuştu. Temizlik ürünlerinin bir kısmının beyne zarar verdiğini ifade eden Karatay, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Eğer evde titiz anneler deterjan, dezenfektan ve çamaşır suyu kullanıyorlarsa bitti. Beyni bozuyor. Temizlikte sirke veyahut da doğal temizlik ürünleri kullanın. Ben çamaşırlarımı sodyum karbonat ile yıkıyorum. Bulaşık makinem de yok. Zeytinyağlı sabun ile yıkıyorum.” Kendi çamaşırlarını sodyum karbonat ile yıkadığını ifade eden Prof. Dr. Canan Karatay, çamaşır yumuşatıcılarına da dikkat çekti. Kıyafetlerin dokusunu yumuşattığı ve hoş kokmasını sağladığı için birçok kişi tarafından tercih edilen yumuşatıcının zararlı olduğuna dikkat çeken Karatay, bu tip ürünlerin hem beyne zarar verdiğini hem de alerji durumlarını tetiklediğini vurguladı. ‘ODA SPREYİ KULLANMAYIN’Temizlik sonrasında evin güzel kokmasını sağlamak isteyen birçok kişinin oda spreyi kullandığını belirten Karatay, bu davranışın da insan sağlığını olumsuz etkilediğini ve dolayısı ile de oda spreylerinden uzak durulması gerektiğini ifade etti.

Güneş kremi seçiminde dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

Cilt sağlığı hem kişinin fiziki görünümü hem de genel sağlık tablosu açısından son derece dikkat edilmesi gereken bir konu başlığıdır. Günümüz gelişen kozmetik sektörü sayesinde cilt sağlığını çok çeşitli açılardan destekleyen birçok ürün bulunmaktadır. Serum, maske ve krem gibi ürünlerin kullanımlarına bağlı olarak cilt sağlığının desteklenebileceğini ifade eden cilt uzmanları, son dönemlerde özellikle güneş kremi kullanımına dikkat çekmeye başladı. Güneş kreminin cilt sağlığının korunması ve iyileştirilmesi noktasında büyük bir öneme sahip olduğunu ifade eden uzmanlar, burada faktör seçimine ve farklı faktörlere dikkat edilmesi gerektiğini de vurguladı. Peki, güneş kreminde faktör seçimi nasıl yapılmalıdır? Güneş kremi kullanımı nasıl olmalıdır? İşte konuya dair ayrıntılar… GÜNEŞ KREMLERİNDE FAKTÖR SEÇİMİ NASIL OLMALIDIR?Güneş kremi yaz- kış kullanılması gereken, cildi güneşin zararlı ışınlarına karşı koruyan bir üründür. Bu üründen tam olarak faydalanabilmek için ise öncelikle faktör seçimine dikkat edilmesi gerekmektedir. Güneş kreminde faktör seçimi; cilt tipine, güneşe maruz kalınan süreye ve güneşin yoğunluğuna bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Açık tenli ve hassas bir cilde sahip olan kişilerin yüksek faktörlü kremleri kullanmaları tavsiye edilmektedir. Yaz aylarında SPF 30 veyahut da daha yüksek faktörlü kremler kullanılmalıdır. Koyu tenli kişilerin ve güneşe son derece düşük oranda maruz kalan diğer kişilerin düşük faktörlü güneş kremlerini kullanmalarında bir sakınca yoktur. CİLT TİPİNE UYGUN GÜNEŞ KREMİ SEÇİMİ NASIL YAPILMALIDIR?Her güneş kremi her cilt tipine uygun değildir. Birçok kişi ‘güneş kremi sürdüm, artık güvendeyim’ düşüncesinde olsa da bu, kullanılan güneş kreminin cilt tipine uygun olup olmadığına göre değişen bir durumdur. Cilt tipine göre güneş kremi tercihi şu şekilde olmalıdır: Yağlı ciltler: Yağsız, hafif formüllü ve gözenekleri tıkamayan güneş kremleri tercih edilmelidir.Kuru ciltler: Nemlendirici özellikleri yüksek güneş kremleri tercih edilmelidir.Hassas ciltler: Parfüm ve kimyasal katkı maddeleri içermeyen güneş kremleri tercih edilmelidir.Akne eğilimli ciltler: Yağsız ve non- komedojenik güneş kremleri tercih edilmelidir. Ayrıca matlaştırıcı özelliklerde olan güneş kremleri de bu tip ciltler için uygundur.Renkli ciltler: Cilt tonunu eşitleyen, beyaz kalıntı bırakmayan güneş kremleri tercih edilmelidir.

Göz alerjisi nedir, belirtileri nelerdir? Göz alerjisine ne iyi gelir?

Alerji, vücudun çok çeşitli faktörlere bağlı olarak verdiği anormal tepkiler olarak tanımlanabilir. Yeme- içme alışkanlıklarına ve diğer dış faktörlere bağlı olarak gelişebilen bu durum, kişinin yaşam kalitesini bir hayli düşürebilir. ‘Alerji’ başlığı altında karşımıza en sık çıkan alt başlıklardan biri de göz alerjisidir. Çeşitli alerjenlere maruz kalan gözlerin aşırı duyarlılık göstermesi neticesinde oluşan bu durumun birçok sebebi bulunmaktadır. İşte göz alerjisine dair tüm merak edilenler… GÖZ ALERJİSİ NEDİR, NEDEN OLUR?Göz alerjisi, gözlerin çok çeşitli alerjenlere maruz kalmaları halinde aşırı duyarlılık göstermeleri neticesinde ortaya çıkan bir rahatsızlık olarak tanımlanabilir. Polen, evcil hayvan tüyleri, toz, yaşam alanlarında bulunan kirleticiler ve küf sporları, gözlerde alerjik reaksiyonların gözlenmesine yol açabilir. Göz alerjisinin yaygın belirtileri şu şekilde sıralanabilir: Yoğun kaşıntı,Kızarıklık,Sulanma/ yaşarma,Yanma veyahut da batma hissi,Kuruluk hissi,Bulanık görme,Işığa karşı hassasiyet (fotofobi),Göz kapaklarında kuruma, pullanma,Kontakt lens kullanımında rahatsızlık artışı.GÖZ ALERJİSİNE NE İYİ GELİR?Yıl boyunca veyahut da mevsimsel olarak gözlenebilen göz alerjisi, yanı sıra alerjik reaksiyonlara sebep veren uyaranlar ile temas edilmesi halinde anlık olarak da ortaya çıkabilir. Birçok farklı semptomu bulunan bu durumun kişinin hayat kalitesini bir hayli etkilediği bilinmektedir. Bu neden ile semptomların hafifletilmesi gerekir. Göz alerjisinin semptomlarını hafifletmek için uygulanabilecek bazı yöntemler şu şekilde sıralanabilir: Temizlik: Gözlerin düzenli olarak temizlenmesi ve alerjenlerin göz yüzeyinden uzaklaştırılması gerekir. Bunun için steril tuzlu su veyahut da göz damlası kullanılabilir.Soğuk kompres: Temiz bir bez veya buz torbası gözlerin üzerinde kısa süreli olarak bekletilebilir. Bu sayede kaşıntı, kızarıklık ve şişlik gibi belirtiler büyük oranda yok edilmiş olur.Alerjenleri azaltmak: Polenlerin yoğun olduğu zamanlarda dışarıya çıkmamak, tozlu ortamlardan kaçınmak, evde düzenli olarak temizlik yapmak alerjenleri azaltır. Bu sayede alerji belirtilerinde de gerileme kaydedilir.İlaç kullanımı: Doktorun önerdiği reçeteli ilaçlar kullanılabilir. Antihistaminikler, kortikosteroidler ve dekonjestanlar göz alerjisi tedavisinde kullanılan ilaçlar arasındadır.

'İlaçların kralı': Kara halile! Kara halile nedir, faydaları nelerdir?

Güney Asya’da ve Hindistan’da geleneksel tıp uygulamalarının olmazsa olmazları arasında yer alan kara halile, ayurveda tıbbında da geniş bir yere sahiptir. Ayurveda tıbbının kökeni Hint alt kıtasına dayanan bir alternatif tıp sistemidir. Bilimsellik ile metafizik kavramlarının iç içe geçmiş olduğu bu sözdebilim günümüzde de Hindistan, Sri Lanka ve Nepal’de uygulanmaya devam edilmektedir. Geniş bir coğrafyada oldukça aktif bir şekilde kullanılmaya devam edilen kara halilenin pek çok hastalığın tedavisine önemli bir role sahip olduğuna inanılmaktadır. Peki, kara halile tam olarak nedir, nasıl kullanılır? Kara halilenin faydaları nelerdir? İşte konuya dair ayrıntılar… KARA HALİLE NEDİR, NASIL KULLANILIR?Ayurveda tıbbında ‘ilaçların kralı’ olarak nitelendirilen kara halile, bir bitkidir. Beyazımsı sarı renginde çiçekleri olan bu bitkinin kokusu son derece keskindir. Kara halilenin kullanımı, amacına göre değişiklik göstermektedir. Sindirim sistemi ve genel sağlık için kurutulup toz haline getirilen bu bitki, bal ve pekmez gibi tatlı ürünler ile bir arada tüketilebilir. Ayrıca sıcak süt ve su ile de demlenip bir nevi çay olarak tüketilebilen kara halile, cilt sağlığı için ise maskelere eklenebilir. KARA HALİLENİN FAYDALARI NELERDİR?Kara halilenin öne çıkan faydaları şu şekilde sıralanabilir: Antioksidan bakımından zengin olduğu için cildi ve hücreleri serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı korur.Kan şekerini dengeler.Odaklanma ve konsantrasyon sorunlarının önüne geçer.Antiinflamatuar özellikte olduğu için romatoid artrit gibi inflamasyonun artması sebebi ile gelişen hastalıkların semptomlarını giderir. Antioksidan ve hepatoprotektif etkisi sayesinde karaciğer hasarını azaltır.Kolesterolü dengeler.Kolon, meme ve prostat gibi kanser türlerinde kötü hücrelerin artmasını engeller.Epilepsi hastalığında nöbet sayısının kontrol altında tutulmasına destek verir.Kabızlık, mide ekşimesi, gaz ve reflü gibi sindirim sorunlarının etkilerini hafifletir. Besinlerin midede daha kolay bir şekilde parçalanmalarına destek vererek hazımsızlık sorununun önüne geçer.

Göz altı halkaları ile başı dertte olanlar dikkat! Uzmanlar önerdi: 10 dakika bekletmek yeterli

Sivilce, siyah nokta ve yağ bezeleri en bilindik cilt problemleri arasında yer alır. Birçok kişi bu tip cilt sorunları ile karşı karşıya kaldıklarında kendilerini kötü hissettiklerinden ve hızlıca çözüm arayışına girdiklerinden bahseder. Günümüz gelişen kozmetik sektöründe sivilce ve siyah nokta gibi sorunlara çeşitli maskeler ve kremler ile çözümler bulunmaya başlanılmıştır. Bu kapsamda birçok kişide gözlenen cilt sorunlarından bir diğeri olan göz altı halkaları için de çözümler arandığı bilinmektedir. Peki, bu tip halkalar doğal yollar ile nasıl giderilir? Göz altı halkalarını ne yok eder? İşte konuya dair ayrıntılar… GÖZ ALTI HALKALARI NEDEN OLUŞUR?Göz altı halkalarının tedavi yöntemlerine geçmeden önce bu tip değişimlerin neden yaşandığını bilmek gerekir. Öncelikle göz altı halkalarının genetik yatkınlık ile ilişkilendirildiğinin bilinmesi gerekmektedir. Ailede göz altı halkaları sıklık ile görülüyor ise üyelerin tamamında da bu tip oluşumlar gözlenebilir. Genetik faktörlerin yanı sıra yetersiz uyku, sürekli yorgunluk gibi faktörler de göz altı halkalarının oluşmalarına yol açabilir. Ayrıca yaşa bağlı olarak azalan kolajen miktarı da göz altında halka oluşumuna sebep olur. Tüm bunların yanı sıra kortizol içerikli ilaç kullanımları, dengesiz beslenme, bazı böbrek rahatsızlıkları gibi faktörler de halka oluşumunu tetikleyebilir. GÖZ ALTI HALKALARINA İYİ GELEN DOĞAL YÖNTEMLERGöz altında gözlenen koyu renkli halkalar, birtakım doğal yöntemler ile giderilebilir. Ancak burada ilgili yöntemin/ yöntemlerin düzenli olarak uygulanması gerektiği unutulmamalıdır. Göz altı halkalarını gideren bazı doğal yöntemler şu şekilde sıralanabilir: Soğuk patates dilimlerini 10- 15 dakika kadar göz kapaklarınızın üzerinde bekletebilirsiniz.Soğuk salatalık dilimlerini göz kapaklarınızın üzerinde bekletebilirsiniz.Çay poşetlerini çöpe atmak yerine soğutup göz kapaklarınızın üzerinde bekletebilirsiniz. Özellikle yeşil çay poşetlerinin 10- 15 dakika kadar bekletilmelerinin, halka görünümünü ciddi oranda azalttığı bilinmektedir.

Ton balığının bilinmeyen faydaları… Göz sağlığını destekleyip bağışıklığı güçlendiriyor!

Balık tüketimi, uzmanlar tarafından sık sık gündeme getirilen konu başlıklarının başında gelir. Haftada en az 2 kere balık tüketilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, özellikle çocuklarda balık tüketiminin beyin gelişimi açısından son derece önemli olduğunu vurgularlar. Balık tüketiminin yararlarının göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten uzmanlar, son olarak ton balığı ile ilgili birtakım açıklamalarda bulundu. Ton balığının insan sağlığını pek çok açıdan desteklediğini ifade eden uzmanlar, ayrıca bu balık türünde saklı olan tehlikelere de dikkat çekti. Peki, ton balığı tüketimi hangi durumlarda zararlı? Ton balığı tüketmek neye iyi gelir? İşte konuya dair ayrıntılar… TON BALIĞININ FAYDALARI NELERDİR?Ton balığı vitamin ve mineraller bakımından son derece zengin olan bir balık türüdür. Bu balığın öne çıkan faydaları ise şu şekilde sıralanabilir: Omega- 3 yağ asidi bakımından zengin olduğu için bağışıklık sisteminin güçlenmesini destekler.Kalp ve damar sağlığının korunmasını sağlar. Kanda bulunan ve ‘iyi kolesterol’ olarak tanımlanan HDL’nin artmasına yardımcı olur.EPA ve DHA içeriklerine sahip olduğu için göz kuruluğu riskinin önüne geçer ve gözlerde yaşa bağlı olarak gelişebilen belirtileri önemli ölçüde azaltır.Yüksek oranda selenyum içerdiği duygu durum değişikliklerinin kontrol altına alınmasına yardımcı olur.Kan akşını hızlandırarak felç geçirme olasılığını düşürür.Protein ve potasyum bakımından zengin olduğu için kan basıncını dengeler.Kanserli hücrelerin oluşmasını engeller. Böbrek, kolon ve göğüs kanserine karşı etkilidir.Alzheimer hastalığına yakalanma olasılığını düşürür.Karaciğerden toksin atılımını destekler.Cildin nem dengesinin korunmasına yardımcı olur.TON BALIĞININ ZARARLARI NELER?Vücudu pek çok açıdan destekleyen ton balığı, tüketim noktasında birtakım püf noktaları barındırır. Denizlerde kirlilik oranının artması ile birlikte küçük balıklarda cıva oranı artmıştır. Ton balığı da daha çok küçük balıklar ile beslenen bir balık türüdür. Bu neden ile ton balığı tüketiminde aşırıya kaçılmaması gerekmektedir. Uzmanlara göre ton balığı tüketimi haftada 3’ten fazla olmamalıdır. Aşırı ton balığı tüketimine bağlı olarak gelişebilecek bazı semptomlar şu şekilde sıralanabilir: Hafıza sorunları,Uyuşma,Görme kayıpları,Titreme, nöbet geçirme,Koordinasyon bozuklukları.

Yalnızca yemekleri değil vücudu da şenlendiriyor! Kansere karşı doğal ilaç: Fesleğenin faydaları

Geçmiş çağlardan bu yana mutfakların en favori bitkileri arasında yer alan fesleğen, aynı zamanda tedavi edici özellikleri ile de dikkat çekmeye devam ediyor. Birçok doğal karışımın içeriğinde yer alan bu bitki, günümüzde uzmanların tavsiyelerine de sık sık konu oluyor. ‘Ocimum basilicum’ olarak bilinen ve Akdeniz mutfağının vazgeçilmez ürünlerinden olan fesleğenin mutfak haricinde de birçok kullanım alanı bulunmaktadır. Aromaterapi ve alternatif tıpta geniş bir yere sahip olan bu bitki, birçok hastalığında tedavisinde destekleyici olarak görev alıyor. Peki, fesleğen tüketimi neye/ nelere iyi geliyor? İşte fesleğenin faydalarına dair tüm merak edilenler… FESLEĞENİN FAYDALARI NELERDİR?Eski çağlarda bir nevi ilaç olarak kullanıldığı bilinen fesleğen günümüzde de modern tıp kapsamında yapılan araştırmalar neticesinde zengin içeriği ile dikkat çekmektedir. Fesleğenin antioksidan, antimikrobiyal ve antiinflamatuar özellikleri olduğu bilinmektedir. Fesleğenin sağlık açısından faydaları genel olarak şu şekilde sıralanabilir: Vücutta bulunan serbest radikaller ile savaşarak hücre hasarının önüne geçer. Ayrıca kanserli hücrelerin oluşumlarını da engeller.Vücut içi iltihaplanma oranını düşürerek bağışık sistemini güçlendirir. Vücudu enfeksiyonlara karşı koruyarak doğal bir savunma mekanizmasının gelişmesine katkıda bulunur.Metabolizmayı destekler. Sindirim enzimlerinin salgılanmasını artırarak sindirim sürecini iyileştirir.Mide ve bağırsakta tespit edilen iltihap durumlarının tedavi edilmesinde rol alır.Stres durumunun etkilerini giderir. Ruh sağlığının iyileşmesine yardımcı olur.Zihni rahatlatır.FESLEĞEN ÇAYININ FAYDALARIFesleğeni her yemeğe ekleyemedikleri için bu bitkiyi daha çok çay formunda tüketmeyi tercih eden birçok kişi, fesleğen çayının faydalarını da sık sık araştırmaktadır. Fesleğen çayı, fesleğenin kendisi ile benzer bir içeriğe sahiptir. Bitkinin yapraklarından veyahut da tohumlarından hazırlanılabilen bu çay, antioksidanlar, vitaminler ve mineraller bakımından zengindir. Fesleğen çayı içmek vücudu toksinlerden arındırarak doğal detoks etkisi yaratır. Ayrıca sindirim sistemini de destekleyen bu çay, mevcut sindirim sistemi rahatsızlıklarının tedavi süreçlerine de yardımcı olur.

Çakşır otu nedir, nasıl kullanılır? Çakşır otunun faydaları nelerdir?

Doğada mucizeler arayan birçok kişi bitkiler ile ilgili araştırmalarda bulunur. Geçmiş dönemlerden bu yana çok çeşitli hastalıkların önlenmelerinde ve tedavilerinde kullanılan birçok bitki, günümüzde de arama motorlarına sık sık konu olmaktadır. Bu kapsamda bizler de bu içeriğimizde birçok kişi tarafından pek de bilinmeyen ancak mucizevi etkilere aracılık eden çakşır otuna yer verdik. Çakşır otu, birçok yörede ‘ferula’ ismi ile bilinen bir bitkidir. Maydanozgiller ailesinin bir üyesi olan bu otun anavatanı Akdeniz Bölgesinin doğu kesimleri ve Orta Asya’dır. Kurak iklimlerde yetişen çakşır otunun ‘zehirli’ ve ‘zehirsiz’ olmak üzere iki türü bulunmaktadır. Zehirsiz çakşır otunun renkleri, zehirli çakşır otunun renklerinden farklıdır. Yani bir arazide çakşır otuna rastladıysanız ve otların arasında farklı renkte çakşır otu gördüyseniz o, bu bitkinin zehirsiz olan türüdür. Peki, son dönemlerde arama motorlarında da sık sık sorgulanan çakşır otu ne işe yarar? Çakşır otu nasıl kullanılır? İşte ayrıntılar… ÇAKŞIR OTUNUN FAYDALARI NELER?Çakşır otunun bilinen faydaları şu şekildedir: Kas ve eklem ağrılarını hafifletir. Ağrı kesici özelliği bulunur.Kan şekerini düşürür.Astım hastalığının tedavisini destekler.Bronşit hastalığının tedavisini destekler.Sinir sistemini düzenler.İştah açıcıdır. Bu özelliği ile kilo almak isteyenler tarafından sık sık tercih edilmektedir.Soğuk algınlığına yakalanma olasılığını düşürür.Erkekler üzerinde afrodizyak etkisi yaratır.ÇAKŞIR OTU NASIL KULLANILIR?Çakşır otu aktarlarda satılmaktadır. Bu otun çay, macun, toz, kök veyahut da yağ formlarında kullanılabildiği bilinmektedir. Toz çakşır otu bal ile karıştırılarak macun olarak tüketilebilir. Çakşır otunu çay olarak tüketmek isteyenler, bitkinin toz veyahut da kök formunu tercih edebilirler. 1 çay kaşığı kadar toz/ kök çakşır otunun kaynatılmış suda 10- 15 dakika kadar bekletilmesinin ardından süzülmesi ile çay tüketime hazır hale getirilir. Çayın gün içerisinde 1 bardaktan fazla içilmemesi önerilmektedir. Ayrıca hamilelerin ve emziren annelerin bu çayı tüketmeden önce mutlaka bir hekime danışmaları gerekmektedir.

Yaşlanma belirtilerine doğal yollar ile savaş açın! Tek damlası kırışıklıkları açmaya yetiyor

Yaşa, genetik faktörler, beslenme alışkanlıklarına, uyku düzenine ve daha pek çok faktöre bağlı olarak gelişen cilt kırışıklıkları, birçok kişiyi rahatsız etmektedir. Aynaya baktıklarında kendilerini iyi hissetmeyen birçok kişi, yaşadıkları fiziksel değişime çare bulabilmek adına arama motorlarında sık sık konuya yönelik sorgulamalarda bulunmaktalardır. Sağlıklı bir cilt için beslenme alışkanlıklarının, kaliteli uyku düzeninin ve cilt bakım rutinlerinin son derece önemli olduğunu belirten uzmanlar, ayrıca bakım rutinlerine eklenilen ürünlerin de önem arz ettiğini ifade etti. Peki, cilde iyi gelen, kırışıklıkları açan yağlar hangileri? Sağlıklı ve aydınlık bir cilt için nelere dikkat edilmeli? İşte konuya dair ayrıntılar… CİLT KIRIŞIKLILARINA İYİ GELEN YAĞLARCildi doğal olarak besleyen ve kırışıklık oluşumunu engelleyerek mevcut kırışıklıkları iyileştiren bazı doğal yağlar şu şekilde sıralanabilir: Buhur yağı: Derin kırışıklıklara karşı oldukça etkilidir. Antioksidan deposu olduğu bilinir. Aynı zamanda vücudun kolajen üretimini artırır.Hindistan cevizi yağı: Cilde ihtiyaç duyduğu nemi kazandırarak kuruluğun önüne geçer.Sardunya yağı: Tam bir antioksidan deposudur. Kan dolaşımını hızlandırır ve cilde esneklik kazandırır. Sarkan cildi sıkılaştırır, göz çevresine yakın kırışıklıkları azaltır.Avokado yağı: Cilt bariyerini güçlendirir. Cildi, güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı korur.SAĞLIKLI BİR CİLT İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLERAydınlık ve sağlıklı ciltler için temizlik son derece önemlidir. Özellikle makyaj yapan kişilerin ciltlerini derinlemesine temizlemeleri gerekir. Ayrıca mevsim fark etmeksizin güneş kremi kullanılması da cilt uzmanları tarafından sık sık gündeme getirilen eylemler arasındadır. Güneş kremi kullanımının güneşin zararlı ışınlarına karşı koruyucu olduğunu ayrıca cilt tonunu da eşitlediğini belirten uzmanlar, mümkünse evde otururken dahi güneş kreminin kullanılması gerektiğini ifade ederler. Kötü alışkanlıkların ve sağlıksız beslenmenin cilt sağlığını olumsuz etkilediğini belirten uzmanlar, ayrıca kaliteli ve düzenli uykunun da cilt sağlığını korumada önemli bir yere sahip olduğunu vurguladı.

İbn- i Sina'nın saklı kalan reçetesi! Beyaz saç tellerini anında yok ediyor... Üstelik tamamen doğal

Pek çok faktöre bağlı olarak ortaya çıkan beyaz saçlar, birçok kişi tarafından hoş karşılanmaz. Aynaya baktıklarında beyaz saçları sebebi ile kendilerini kötü hissedenlerin çözüm odaklı ilk hareketleri markete koşup bir boya almaktır. Ancak hem cilt uzmanlarına göre hem de birçok saç uzmanına göre kimyasal içerikli boyalar yalnızca görünüme katkı sunarlar. Yoğun ve kısa aralıklar ile uygulanan bu saç boyaları, cildi tahriş edebilir ve farklı sağlık sorunlarının baş göstermesine yol açabilir. Kimyasal içerikli saç boyalarından uzaklaşmak isteyen birçok kişi, beyazlarını doğal yollar ile nasıl kapatabileceklerini sık sık sorgular. Bu noktada pek çok konu ile ilgili olduğu gibi beyaz saçlar ile ilgili de özel formülü bulunan İbn- i Sina, yaşamının üzerinden uzun süre geçmiş olmasına rağmen reçetesi ile insanların hayatlarına dokunmaya devam ediyor. İşte İbn- i Sina’nın beyaz saçları yok eden o formülüne dair ayrıntılar… İBN- İ SİNA’NIN BEYAZLARI YOK EDEN MUCİZEVİ FORMÜLÜGenetik faktörler başta olmak üzere boya kullanımı, ilaç ve kozmetik ürünü kullanımı gibi pek çok faktör saçların beyazlamasında etkilidir. Yaşa bağlı olarak da beyazlayan saç telleri, birçok kişinin görünüm açısından iyi hissetmemesine yol açar. Bu neden ile birçok kişinin beyazlarından kurtulmak için kimyasal içerikli saç boyalarına başvurduğu bilinir. Ancak bu tercih, saçların hem daha hızlı beyazlamasına hem de daha çabuk yıpranmasına neden olur. İbn- i Sina’nın reçetelerinden çok çeşitli alanlarda yararlanılmaya devam edilmektedir. Alternatif tıbbın en önemli isimlerinden olan bu kişinin beyaz saçları yok eden bir formülü de bulunmaktadır. İbn- i Sina’ya göre ban otu, keçiboynuzu yağı ve çörek otu yağı, beyaz saçları doğal olarak engelleyen yağlardır. Ayrıca bu yağlar saç köklerini besler ve yeni saç oluşumunu hızlandırır. SAÇ BEYAZLAMASINI ENGELLEYEN BAZI YÖNTEMLERİbn- i Sina’nın önerilerinden farklı olarak saç beyazlamasını doğal olarak önleyen başka yöntemler de bulunmaktadır. O yöntemler şu şekilde sırlanabilir: Demlenmiş kahveyi 1 saat bekletmek hem beyazları engeller hem de saç köklerini besler.Pancar suyu saçları hem parlatır hem de doğal bir renk kazandırır.Soğuyan adaçayını 1 saat bekletmek saçların kökten uca beslenmesini sağlar.

Ayak tabanı neden ağrır? Ayak tabanı ağrısı hangi hastalığın belirtisidir?

Gün içerisinde gerek hareketsizliğe gerek ise de aşırı harekete bağlı olarak vücudumuzun birçok noktasında çeşitli ağrılar hissederiz. Ancak o ağrıların büyük bir bölümü dinlenmeye, beslenmeye ve diğer egzersizlere bağlı olarak kısa süre içerisinde yok olur. Yok olmayan ağrılar ise aslında vücudumuzu dinlememiz ve olası hastalık durumlarına karşı harekete geçmemiz gerektiği anlamını taşıyabilir. Bazı hastalık türlerinin tedavi süreçlerinin istenildiği gibi sonuçlanabilmesi için erken tanıya ihtiyaç duyulur. Erken tanı, o hastalıklar için hayati öneme sahiptir. Uzun süren ve rahatsız eden ağrıların dikkate alınması gerektiğini sık sık dile getiren uzmanlar, aksi takdirde olumsuz tabloların oluşabileceğini belirtiler. Birçok kişinin mustarip olduğu ancak pek de umursamadığı ağrılardan biri de ayak tabanında oluşan ağrılardır. Bu tip ağrıların bazı hastalıkların habercisi olabileceklerini belirten uzmanlar, ayak tabanı ağrısına sebep olabilecek durumları peş peşe sıraladı. İşte detaylar… AYAK TABANI AĞRISININ TEMEL SEBEBİAyak tabanı ağrısı birçok farklı faktöre bağlı olarak gelişebilir. Bu tip ağrının neden olduğunun tespit edilebilmesi için altta yatan faktörün irdelenmesi gerekir. Kişinin yaşam kalitesini bir hayli düşüren ayak tabanı ağrısı ile ilgili bilgilendirmelerde bulunan uzmanlar, bu ağrıya genel olarak ‘plantar fasiit’ isimli durumun sebep olduğunu ifade etti. Plantar fasiitt, ayak tabanında yer alan bağ dokunun iltihaplanması ve tahriş olması durumu olarak tanımlanmaktadır. Genel olarak topuk altında şiddetli ağrı ile kendini hissettiren bu durum, uzun süre ayakta kalınması halinde daha belirgin hale gelir. Aşırı yüklenme, yanlış ayakkabı seçimi, fazla kilo ve uzun süre ayakta kalma gibi faktörler, plantar fasiitin gelişmesine yol açabilmektedir. AYAK TABANI AĞRISINA SEBEP OLAN FAKTÖRLERAyak tabanı ağrısına sebep olabilen bir diğer durum, o bölgede bulunan kemerin düşük olması veyahut da kişide ‘düz ayak’ olmasıdır. Düz ayak yaşlanmaya, obeziteye, travmaya veyahut da genetik faktörlere bağlı olarak gelişebilir ve ağrıya sebep olabilir. Topuk dikeni de ayak tabanında ağrı hissedilmesine yol açabilen bir durumdur. Topuk kemiğinin altında küçük bir kemik çıkıntısı oluşması olarak özetleyebileceğimiz topuk dikeni, ciddi ağrılara yol açabilir. Romatoid artrit ve tendon iltihaplanması da yine ayak tabanında dayanılmaz ağırların hissedilmesine yol açabilir. Bu neden ile uzun süreli ve rahatsızlık verici taban ağrılarının göz ardı edilmemesi ve durum ile ilgili olarak bir ortopedi hekimine başvurulması gerekmektedir.

Hem saçı hem cildi yeniliyor, kalp hastalıklarından da koruyor! İncir sütünün faydaları

İncir meyvesinden elde edilen incir sütü, arama motorlarına sık sık konu olması ile birlikte uzmanlar tarafından da sık sık tavsiye edilir. Dut familyasının bir üyesi olan bu meyvenin lezzetinin yanı sıra sütü ile de şifa dağıttığını belirten uzmanlar, sütün son derece zengin bir içeriğe sahip olduğunu ifade ederler. İncirin her yerinden faydalanılması gerektiğini belirten uzmanlar, incir sütünün tamamen doğal olarak tüketilmesi gerektiğini ifade etti. Peki, incir sütü neye iyi gelir? İncir sütünün faydaları nelerdir? İşte detaylar… İNCİR SÜTÜNÜN SAÇA VE CİLDE FAYDALARI NELERDİR?İncirin uç kısmından akan sütün direkt olarak kullanılmaya müsait olduğunu belirten uzmanlar, bu sütün hem saç hem de cilt sağlığını desteklediğini ifade etti. Yapılan araştırmaların neticelerine göre incir sütünün cilde faydaları şu şekilde: Cildi besler.Cildi nemlendirir.Topuklarda meydana gelen çatlakları iyileştirir.Cilt lekelerini giderir.Kulak içinde bulunan mikropları temizler.Sivilce tedavisini destekler.Cildi aydınlatır. Cildin yağlanmasını önler.Et benlerini ve siğilleri yok eder.İncir sütünün saça faydaları şu şekilde: Kepek oluşumunu önler.Saç köklerini güçlendirir.Saç dökülmesini durdurur.Saçları yumuşatır.Saçlara parlaklık ve dolgunluk kazandırır.Egzama belirtilerini hafifletir.Saç derisinde meydana gelen kaşıntıyı yok eder.İNCİR SÜTÜNÜN DİĞER FAYDALARIİncir sütünün cilt ve saç sağlığının yanı sıra genel olarak da vücut için pek çok faydası bulunmaktadır. İncir sütünün öne çıkan faydaları şu şekilde sıralanabilir: Besin değerleri bakımından son derece zengin olduğu için bağışıklık sistemini güçlendirir.Vitamin ve mineraller bakımından zengin olduğu için günlük besin ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olur.Kabızlık problemine iyi gelir.Besinlerin sindirilmelerine yardımcı olur.Vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı korur.Antioksidan bakımından zengindir.Demir ve kalsiyum eksiliğine iyi gelir.Yaşlanma belirtilerini geciktirir.Kemik sağlığını destekler, kemikleri güçlendirir.Kırışıkları giderir.Solunum yollarını rahatlatır.

Kükürtlü sabun nedir, nasıl kullanılır? Kükürtlü sabunun faydaları nelerdir?

Sosyal medyanın yaygın olarak kullanılmaya başlanması ile birlikte birçok ürün de popüler hale gelmeye başladı. Özellikle saç ve cilt bakım rutinleri kapsamında tanıtılan ürünler, arama motorlarına sık sık konu olmaya başladı. Son dönemlerin en popüler ürünlerinden biri olarak kayda geçen ürünlerden biri de kükürtlü sabun oldu. Cilt ve saç bakım rutinlerine dahil edilen kükürtlü sabunun, ne işe yaradığı ve nasıl kullanıldığı birçok kişi tarafından merak edildi. Bizler de bu içeriğimizde kükürtlü sabunun kullanım alanlarına ve yaygın faydalarına yer verdik. İşte detaylar… KÜKÜRTLÜ SABUNUN FAYDALARI NELERDİR?Özellikle sedef ve egzama gibi rahatsızlıkların tedavi süreçlerini desteklediğine inanılan kükürtlü sabun, bakım rutinleri oluşturmaktan hoşlanan kişiler tarafından yakın takip altına alındı. Kükürtlü sabunun cilt ve saç üzerinde önemli faydalar sağladığını belirten uzmanlar, bu sabunun yaygın faydalarını şu şekilde sıraladı: Saç derisinde kepek oluşumunu önler, inflamasyonu azaltır.Saç ve saç derisinde biriken fazla yağı derinlemesine temizler.Saç tellerini güçlendirerek koparak dökülme sorununun önüne geçer.Saçlarda keratin artışını destekler.Kuru saç derisini nemlendirir.Cildin yağ dengesinin korunmasına yardımcı olur.Antibakteriyel özellikte olduğu için yara ve yanıkların enfeksiyon kapmasını engeller.Ölü cilt derisinin atılmasını sağlayarak hücre yenilenmesini destekler.Akne tedavisi sonrası ciltte skar ve çukur oluşmasını engeller.Sedef ve egzama hastalıklarının tedavilerini destekler.Uyuz parazitinin sebep olduğu kaşıntı problemini giderir.Ayak ve tırnaklarda bulunan mantar enfeksiyonlarını temizler.KÜKÜRTLÜ SABUN NASIL KULLANILIR?Kükürtlü sabun cilt için kullanılacak ise öncelikle rendelenmeli ve ardından da su ile bolca köpürtülmelidir. Oluşan köpük cilde direkt olarak uygulanmalı ve bir süre bekletilmelidir. Ardından da bol su ile cildin köpükten arınması sağlanmalıdır. Kükürtlü sabun saç için kullanılacak ise şampuanın yerini alabilir. Saçlar doğrudan kükürtlü sabun ile yıkanabilir.

Uzmanlar uyardı: O besinleri çiğ tüketenin hayatı tehlikede! Çiğ tüketilmemesi gereken besinler

Beslenme alışkanlıklarının ve beslenme düzeninin insan sağlığı üzerinde oldukça etkili olduğu nerede ise herkes tarafından bilinmektedir. Sağlıklı yaşama çıkan yolda beslenme başlığına son derece önem verilmesi gerektiğini sık sık hatırlatan uzmanlar, bazı gıdalar için ise ek bilgilendirmelerde bulundu. Ispanak, balık, yumurta gibi besinlerin ikinci kere ısıtılmalarının insan sağlığını olumsuz etkilediğini ifade eden uzmanlar bazı besinlerin de asla pişirilmeden tüketilmemeleri gerektiğini ifade etti. O listede yer alan gıdaların çiğ tüketilmeleri halinde ciddi zehirlenme sorunlarına yol açabileceklerini ifade eden uzmanlar, konuya dair tüm ayrıntıları aktardı. ‘MODA HALİNE GELDİ’Son dönemlerde sosyal medyanın da yaygın olarak kullanılmaya başlanması ile birlikte insanlar arasında ‘sağlıklı yaşam’ akımı başladı. Bu akımın aslında teşvik edici olduğunu ancak bazı kişiler tarafından yanlış uygulandığını ifade eden uzmanlar, özellikle ‘çiğ beslenme’ alışkanlıklarına dikkat çekti. Birçok kişinin besinleri pişirmeden veyahut da hafif pişirerek tüketmeye başladıklarını belirten uzmanlar, bu sayede besinlerin vitamin ve mineral değerlerinin korunduğuna inanıldığını ifade etti. Bu düşüncenin bazı gıdalar için kesinlikle doğru olmadığını aksine çiğ tüketilen bazı besinlerin insan sağlığını olumsuz etkilediklerini ifade eden uzmanlar, bu konuda dikkatli olunmasını tavsiye etti. ÇİĞ TÜKETİLMEMESİ GEREKEN BESİNLERPişirilmeden tüketilmeleri halinde insan sağlığını olumsuz etkileyebilecek bazı besinler şu şekilde sıralanabilir: Sosis: Çiğ olarak tüketilmesi halinde ‘listeria’ bakterisinden kaynaklı olarak zehirlenme vakalarının artmasına yol açabilir.Barbunya fasulyesi: Toksin içerdiği için mutlaka pişirilmesi gerekir.Mantarlar: Ağır metal içeren mantarların çiğ tüketilmeleri, zehirlenmelere neden olabilir.Acı badem özü: Özellikle çocuklarda şiddetli hatta öldürücü etkilere sebep olabilir.Ravent: Genellikle yaprakları ile satılan bu bitkinin yalnızca sapları tüketilmelidir.Karides: Mutlaka pişirildikten sonra tüketilmelidir. Aksi takdirde ciddi zehirlenmelere yol açabilir.Bambu filizi: Asya mutfağının en sık kullanılan ürünlerinden olan bambu filizi toksin içerdiği için tüketilmeden önce mutlaka pişirilmelidir.Brokoli: Çiğ tüketilmeye elverişli olsa da hazımsızlık problemlerine yol açabilir. Bu neden ile tüketilmeden önce tam olarak pişirilmese de hafif bir ateş yüzü görmesinde fayda vardır.

Boyu uzatıyor, iskelet sorunlarını iyileştiriyor! İğde tozunun faydaları

İğde ağacının üzerinde yer alan meyvelerden elde edilen iğde tozu, birçok hastalığın tedavisinde kullanılmasının yanı sıra vücut sağlığını da direkt olarak desteklemektedir. Meyvelerin çekirdeklerinin toz haline getirilip işlenmesinin ardından kullanıma hazır hale gelen bu içerik, vitamin ve mineraller bakımından son derece zengindir. Geçmiş dönemlerden bu yana kullanılan ve günümüzde de alternatif tıpta geniş bir yere sahip olan iğde tozu, kimyasal ürünlerden kaçınmak isteyen kişiler tarafından sıklık ile tercih edilmektedir. ‘İğde’ Türkçe kökenli bir kelimedir ve ‘küçük boy yemiş’ anlamına gelmektedir. Bu isim, ağacın özelliklerine uygun olarak tercih edilmiştir. Peki, iğde tozunun faydaları nelerdir? İğde tozunu nasıl kullanmak gerekir? İşte konuya dair ayrıntılar… İĞDE ÇEKİRDEĞİ TOZUNUN FAYDALARI NELERDİR?Başta kemik sağlığı olmak üzere vücudun çok çeşitli organları üzerinde olumlu etkilere sahip olan iğde çekirdeği tozunun öne çıkan faydaları şu şekilde sıralanabilir: Kemik gelişimini destekler.Boyun uzamasına katkıda bulunur.Yaşlanmaya bağlı olarak hissedilen iskelet problemlerinin etkilerini giderir.Menopoz sonrasında ortaya çıkabilen kemik problemlerini iyileştirir.Bağışıklık sistemini güçlendirir.Bağırsakları düzenler.Öksürüğü giderir.Cinsel performansın artmasına katkıda bulunur.Basur tedavisinde kullanılır.İdrar kaçırma problemlerinin tedavilerinde kullanılır.Akciğer enfeksiyonlarına karşı koruyucu ve tedavi edicidir.Kemik kırılmalarında ve kemikte meydana gelen çatlaklarda tedavi amaçlı kullanılabilir.İĞDE ÇEKİRDEĞİ TOZU NASIL KULLANILIR?Aktarlardan temin edilebilen iğde çekirdeği tozu, evde de hazırlanabilmektedir. Bunun için çekirdeğin öğütülmesi yeterlidir. Düzenli olarak iğde çekirdeği tozu tüketmek, insan sağlığını pek çok açıdan desteklemektedir. Bu tozun kullanım şekli ise kişinin tercihine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. İğde çekirdeği tozunun genel olarak içecekler ile birlikte tüketildiği bilinmektedir. Genel olarak ılık sütün içine karıştırılan iğde çekirdeği tozu, bal ile de tatlandırılabilir. Bunun haricinde ara öğün olarak da tercih edilebilen iğde çekirdeği tozu, yoğurdun içine karıştırılarak tüketilebilmektedir.

Dilinde çatlak olanlar dikkat: Uzmanlardan öneri geldi! Bunlara dikkat eden...

Dil çatlağı, dilin yüzeyinde meydana gelen çatlaklar veyahut da yarıklardır. Çoğunluk ile zararsız olan dil çatlakları, kişiyi yeme içme alışkanlıklarına bağlı olarak rahatsız edebilirler. Ayrıca zaman zaman ağrı hissinin oluşmasına da yol açabilen bu çatlaklar, sanılanın aksine bulaşıcı değillerdir. Dil çatlağından mustarip olan kişilerin bakteri oluşumlarını engellemeleri gerektiğini belirten uzmanlar, bu duruma sebep olan faktörleri açıklayarak önemli bilgilendirmelerde bulundu. Peki, dil çatlağı neden olur, nasıl tedavi edilir? İşte dil çatlağına dair tüm merak edilenler… DİL ÇATLAĞI NEDEN OLUR?Dil çatlağı, kişiden kişiye göre farklı boyutlarda olabilir. Dilin yüzeyinde yer alan papillaların hasarı veyahut da kaybı neticesinde oluşan bu çatlaklara neyin sebep olduğu günümüzde halen net olarak bilinmemektedir. Dil çatlakları ailede görülebilen ve bu neden ile de genetik faktörlere bağlı olarak bir sonraki kuşaklarda da ortaya çıkabilen fiziksel durumlardır. Ek olarak; Melkersson- Rosenthal sendromu, down sendromu, orofasiyal granülomatöz ve sedef hastalığı gibi rahatsızlıkların belirtileri arasında da dil çatlağı bulunmaktadır. Vitamin ve mineral eksiliği, hormonal değişimler, bağışıklık sisteminde gözlenen bozukluklar ve bazı ilaçlar da dilde çatlakların meydana gelmesine yol açabilmektedir. DİL ÇATLAĞI NASIL GEÇER?Dilde gözlenen çatlak durumlarının tedavi edilmesi gerektiği gibi bir inanış bulunmaktadır. Ancak bu, uzmanlara göre yanlış bir düşüncedir. Çoğu zaman herhangi bir semptom gözlenmeyen çatlak durumlarından kişinin rutin diş kontrolleri esnasında haberdar olduğu da bilinmektedir. Dil çatlamasının komplikasyonları tipik olarak yiyecek veyahut da diğer kalıntıların oluklara sıkışmaları durumunda hissedilir. Bu gibi durumlar dilde tahrişe yol açabilir, ayrıca bakteri sayısının artmasına da neden olabilir. Çatlaklara sıkışan bakteriler ağız kokusuna, diş çürümesine yol açabilir. Bu neden ile ağız ve dil temizliğine ek olarak özen gösterilmesi gerekmektedir. Ayrıca dilin nem dengesinin korunabilmesi için de günlük sıvı ihtiyacının mutlaka karşılanması gerekmektedir. Eğer ki çatlak oluşumuna farklı rahatsızlıklar neden oldu ise o rahatsızlıkların da tedavi edilmeleri gerekmektedir.

Ağız kokusunu önlüyor, baş ağrısını dindiriyor! Misvak kullanmanın faydaları

Çok eski dönemlerde diş macunu yerine kullanılan misvak, diş temizliğinin en önemli parçalarından biri olarak değerlendiriliyordu. ‘Salvadoracea’ familyasının üyelerinden olan misvak ağacından elde edilen bu ürün, günümüzde halen birçok bölgede aktif olarak kullanılıyor. Doğu Afrika bölgelerinde ve Hindistan’da diş temizliği için halen misvaktan yararlanıldığını ifade eden uzmanlar, ağacın özellikle bu bölgelerde yetiştiğini ifade etti. Yalnızca diş temizliğindeki rolü ile değil meyveleri ile de bilinen misvak ağacının hoş kokulu olduğunu da ifade eden uzmanlar, misvak kullanımının faydalarını peş peşe sıraladı. MİSVAK KULLANMAK NEYE İYİ GELİR?Özellikle diş sağlığı bakımından büyük bir önem taşıyan misvak, dişlerin daha beyaz olmasına destek verir. Günümüzde misvak temin etmekte güçlük çekenlerin misvak içerikli diş macunlarını da tercih edebileceklerini belirten uzmanlar, bu ürünün faydalarını şu şekilde sıraladı: Ağız kokusunu önler.Baş ağrısını dindirir. Ağız içerisinde oluşan bakterileri yok eder, yeni bakteri oluşumunun önüne geçer.Diş taşı oluşumunu engeller.Diş etlerini güçlendirir.Hazımsızlık sorununu giderir.Diş eti kanamalarını azaltır.Doğal ve organik olduğu için insan sağlığını tehdit etmez.MİSVAK KULLANIMINDA NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR? Bir şekilde misvak temin eden ve dişlerini onun ile temizlemek isteyenler için de önemli bilgiler paylaşan uzmanlar, kullanılacak olan misvakın taze ve temiz olmasına dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca misvakın sert bir yapıda olduğunun da unutulmaması gerektiğini belirten uzmanlar, doğru kullanılmayan misvakın diş etlerinde kanamaya yol açacağını ifade etti. Misvakın kullanılmadan önce iyice yumuşatılması gerektiğini ifade eden uzmanlar, orta sertlikte misvak dalının 10 dakika suda bekletilmesi halinde yumuşayacağını belirtti. Misvak ile diş temizliği yaparken dişlere ve diş etlerine bastırılmaması gerektiğini belirten uzmanlar, temizleme sonunda ağzın mutlaka bol su ile çalkalanması gerektiğini ifade etti. Aksi takdirde ağız içerisinde misvaka bağlı olarak tuz tadının kalabileceğini ifade eden uzmanlar, bu durumun da gün boyu su ihtiyacının devam etmesine yol açacağını vurguladı.

İmplant fiyatları 2024

Diş implantları, kaybedilen dişlerin yerine konularak, hem fonksiyonel hem de estetik bir çözüm sunar. İmplantlar, titanyumdan yapılmış ve çene kemiğine yerleştirilen vida şeklindeki yapılardır. Bu sayede doğal diş köklerinizin işlevini görerek, protezlerinize sağlam bir destek sağlarlar. 2024 yılında implant tedavisi, bir dizi faktöre bağlı olarak farklı fiyatlandırmalar gösteriyor. Bu yazımızda, implant tedavisinin maliyetini etkileyen unsurları, tedavinin sürecini ve kimler için uygun olduğunu detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. İMPLANT MALİYETİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLERİmplant tedavisinin maliyeti, kullanılan implant sayısı, markası, tedavinin aynı gün içinde tamamlanıp tamamlanmadığı ve dikişsiz olup olmadığı gibi çeşitli faktörlere göre değişiklik gösterir. Örneğin, tek bir silindirik implantın maliyeti 13.975,00₺ iken, sert doku greftlemesi 7.050,00₺ ve sinus lifting işlemi 6.545,00₺ olarak belirlenmiştir. İmplant destekli hareketli protezler ve tam seramik kronlar gibi diğer tedavi seçeneklerinin de kendi içinde farklı fiyatlandırmaları bulunmaktadır. İMPLANT TEDAVİSİNİN ÖNEMİ VE UYGULAMA SÜRECİİmplantlar, eksik dişlerin yerine konarak, hastanın çiğneme ve konuşma gibi temel fonksiyonlarını geri kazanmasını sağlar. İmplant tedavisi, çene kemiği ve diş gelişimini tamamlamış, sağlıklı bireyler için uygundur. Ancak, sigara içenler, kötü ağız hijyenine sahip olanlar veya yüksek riskli diabet hastaları gibi bazı gruplar için sakıncalı olabilir. İmplantın çene kemiğine yerleştirilme zamanı, hekimin hastanın durumuna göre belirlediği bir süreçtir. İmplant, diş çekimi yapıldıktan hemen sonra veya çekilen dişin boşluğunun kemikle dolmasını bekledikten sonra yerleştirilebilir. Tedavi süresi genellikle 6 ay civarında sürer ve bu süre zarfında hastanın birkaç kez ölçü ve prova için ziyaretlerde bulunması gerekebilir. 2024 YILINDA ORTALAMA İMPLANT FİYATLARI2024 yılındaki ortalama implant fiyatları şu şekildedir: Kemik İçi İmplant (Tek Silindirik İmplant Ücreti Hariç): 13.975,00₺Sert doku greftleme (Greft Ücreti Hariç): 7.050,00₺Sinus Lifting (Biomateryal Ücreti Hariç): 6.545,00₺İmplant Destekli Hareketli Protezler (Hassas Tutucu Ücreti Hariç – Tek Çene): 18.440,00₺İmplant Üstü Veneer Kron  (Seramik) (Abutment Ücreti Hariç): 6.875,00₺Tam Seramik Kron (Metal Desteksiz Porselen): 12.610,00₺İmplant Çıkartılması: 5.335,00₺Zigoma implant (İmplant Ücreti Hariç):  21.600,00₺İmplant Rehberi (Yarım Çene): 5.025,00₺İmplant Rehberi (Tam Çene): 7.280,00₺İMPLANT MARKALARI VE KALİTEİmplant fiyatları, tercih edilen markalara ve kullanılan biyomateryallere göre de değişiklik gösterir. Örneğin, Megagen ve Straumann gibi markaların fiyatları daha yüksek olabilirken, yerli Nucleoss gibi markalar daha makul fiyatlar sunabilir. Ancak, fiyatın yüksek veya düşük olması, implantın kalitesini veya ağza uyumunu doğrudan etkilemez. Doktorun analizleri ve tecrübesi, en uygun implant markasının seçilmesinde kilit rol oynar. İMPLANT HANGİ DURUMLARDA YAPILMAZİmplant tedavisi, çene kemiği gelişimi tamamlanmış ve genel sağlık durumu iyi olan her birey için uygundur. Bazı durumlarda implant tedavisi uygun olmayabilir. Bu durumlar şunlardır: Diyabet: Kontrol altına alınmamış diyabet hastalarıSigara kullanımı: Sigara içen kişilerYetersiz kemik dokusu: Çene kemiği yetersiz olan kişilerBazı bağışıklık sistemi hastalıkları: Bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerİmplant tedavisi, modern diş hekimliğinde önemli bir yere sahiptir ve doğru uygulandığında, hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir. Tedavi süreci, doktorun uzmanlığı ve tecrübesi ile doğru malzeme seçimi, başarılı bir sonuç için elzemdir. 2024 yılında implant fiyatları, bu faktörlerin ışığında şekillenmekte ve hastalara çeşitli seçenekler sunmaktadır.

2025’te ihtiyaç fazlası 10 bin eczacı olacak

Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Genel Başkanı Eczacı Nurten Saydan, 14 Mayıs Eczacılık Bayramına ilişkin bir yazılı açıklamada bulundu. Saydan, eczacıların sorunlarına dikkat çekerek, çözüm çağrısında bulundu. Saydan, “İlaç Fiyat Kararnamesi’nde günümüz koşullarına göre güncelleme yapılmaması, eğitim görevlisi bile olmayan çok sayıda fakülte açılması gibi birçok faktör eczacılık mesleğini yapılamaz hale getiriyor" ifadelerini kullandı. Mesleğin en önemli sorunlarından birinin eczacılık fakülte ve kontenjan sayılarının fazla olduğunun altını çizen Saydan, eğitim alanında düzenlemelerin gerekliliğine dikkat çekerek, “Plansız bir şekilde her geçen gün artan sayıda açılan eczacılık fakülteleri gençlere bir gelecek sunan kurumlar olmak yerine, işsizliği öteleyen bir yapı halini almış durumda. Bugünkü koşullarda 2025 yılında ihtiyaç fazlası 10 bin eczacı olacağı öngörülüyor. 1997 yılına kadar 7 tane eczacılık fakültesi bulunurken, yıllar içinde bu sayı dokuz kat artarak bugün eczacılık fakülte sayısı 60’a ulaşmış durumda. Eğitim veren Eczacılık Fakültesi’nden ise sadece 14’ü tam akredite eczacılık eğitimi veriyor. Ayrıca bu fakültelerde yetişmiş eczacılık eğitimi verecek hocalarımız da bulunmuyor. Yeterli öğretim kadrosunun, laboratuvarın olmadığı apartman katı tarzı eczacılık fakülteleri ile eczacılık eğitimi verilemez. Tam donanımlı bir eczacılık fakültesinde 100’ü aşkın akademik kadro varken, akredite olmayan eczacılık fakültelerinde bu sayı 10'u geçmiyor. Bu kadroların da hepsi eczacılık fakültesi çıkışlı değiller. Hatta bir devlet üniversitesinin eczacılık fakültesi 6 akademisyenden kurulmuş ve bunların içinde hiç eczacılık lisans çıkışlı akademisyen yok. 57 eczacılık fakültesinin sadece 29’unun dekanı eczacılık fakültesi mezunu” dedi. KOŞULLARA GÖRE YENİ BİR İLAÇ FİYATLANDIRMA SİSTEMİ GETİRİLMESİ ELZEMİlaç kur seviyesinin güncel kurun çok altında olduğuna dikkat çeken Saydan, piyasada bulunmayan ilaç sorununun devam ettiğini belirterek, “İlaçların bulunamıyor olması maalesef ülkemizde insan ve toplum sağlığı için ciddi bir sorun haline geldi. Güncel avro kuru olan 35 TL üzerinden satın alınan bir hammadde ile ilaç üretilip; 17,54 TL avro kuru ile piyasaya verilmesini beklemek ekonomik gerçeklikle örtüşmemektedir. Diğer taraftan hiçbir firma ithal ilaçları yurtdışında reel avro kuru ile alıp ülkemizde 17,54 TL olan ilaç avro kuru ile piyasaya süremez.  İlaç Fiyat Kararnamesi’nde güncel enflasyon şartlarına uygun güncellemelerin yapılarak, ilaç avro kurundan vazgeçilmesi ve enflasyon koşullarına göre yeni bir ‘ilaç fiyatlandırma sistemi’ getirilmesi elzemdir” ifadelerini kullandı.  

Oceral sprey fiyatı ne kadar? 2024

Oceral sprey, genellikle ayak mantarı probleminde kullanılan bir ilaçtır. Ayak, havasız kalma ihtimali çok daha yüksek olan bir vücut bölümüdür. Özellikle de ayak parmaklarının arası, havasız kalmaya ve mantar enfeksiyonu ile karşı karşıya kalmaya daha yatkındır. Bu yüzden Oceral sprey ilacı, genellikle ayak bölgesinde kullanılmaktadır. Ancak, Oceral sprey bazen vücudun başka bölgelerinde meydana gelen mantar enfeksiyonları için de kullanılır. Vücudun ayak haricindeki yerlerinde meydana gelen mantar enfeksiyonları genellikle bulaşma sonucunda ortaya çıkar. Özellikle de mantara sahip olan başka bir insan ya da hayvanla temas sonucunda mantar kapılması muhtemeldir. 2024 OCERAL SPREY FİYATI NE KADAR?Oceral spreyin güncel olarak fiyatı, 138,62 TL olarak belirlenmiştir. Bu fiyat, güvenilir kaynaklar üzerinden elde edilmiş olan ortalama fiyattır. Ancak, Oceral sprey reçetelendirilirse ve kişinin sigortası varsa sigorta ödemeleri gibi durumlar söz konusu olduğu için daha uygun fiyatlarla da satın alınabilir. OCERAL SPREY NEDİR?Oceral spreyin içeriğinde mantar enfeksiyonu ile savaşılması adına birçok madde bulunur. İlacın ana ve yardımcı maddeleri başlıca şu maddelerdir; 10 mg oksikonazole eşdeğer miktarda 11,47 mg oksikonazol nitrat, etanol ve benzil alkol. Bu maddeler, mantar enfeksiyonunun kısa sürede tedavi edilmesine yardımcı olan maddelerdir. OCERAL SPREY NİÇİN KULLANILIR?Oceral sprey, mantar enfeksiyonları için kullanılan bir ilaçtır. Bu ilaç, püskürtme yöntemi ile uygulanarak mantardan dolayı enfekte olan bölgenin iyileşme sürecine destek olur. Oceral spreyin en çok kullanıldığı alanlar; ayak parmaklarını arası, saç, tırnak ve kasık bölgesidir. Bu durumun sebebi bu bölgelerde mantar enfeksiyonunun daha çok görülmesi ve enfeksiyonun ilaçsız bir şekilde iyileşmesinin neredeyse imkânsız olmasıdır. OCERAL SPREY NASIL KULLANILIR?Oceral spreyin nasıl kullanılması gerektiği, kullanacak olan hastanın genel sağlık durumuna ve doktorun tavsiyelerine göre değişkenlik gösterebilir. Doktorlar genellikle bu spreyin günde 2 kere mantarlı bölgelere sıkılmasını tavsiye ederler. Tedavi süresi genellikle 2 – 3 haftadır. Ancak, mantar enfeksiyonunun ilerleme durumu kişiden kişiye göre değişkenlik gösterebildiği için tedavi esnasında spreyi kullanma sıklığı ve tedavi süresi, kişiye göre belirlenmelidir. Spreyi, mantar enfeksiyonu olmayan bölgelere sıkmanıza gerek yoktur. Buna ek olarak mantar enfeksiyonu, sık sık tekrar edebilen bir sağlık problemidir. Bu yüzden bazı durumlarda Oceral sprey kullanımı sonucunda mantar enfeksiyonu tamamen iyileşse de ilacı 1 – 2 hafta daha kullanarak mantar enfeksiyonunun tekrar etme ihtimalini sıfırlamanız gerekebilir. OCERAL SPREY YAN ETKİSİ VAR MI?Elbette ki her ilaç gibi Oceral sprey de bazı durumlar söz konusu olduğu zaman yan etkilerin meydana gelmesine sebep olabilir. Oceral sprey genellikle kişinin çeşitli sağlık problemlerine sahip olması ve yanlış kullanım sonucunda yan etkilere yol açar. Oceral spreyin yan etkileri başlıca şunlardır: Burun akıntısıHapşırmaVücutta aşırı soğukluk hissiİlacın uygulandığı bölgede kızarıklık, kaşıntı, yanma hissiVücutta kaşıntılı kızarıklık/kabarıklıkBaş dönmesiBayılma hissiKalpte çarpıntıVücutta aşırı sıcaklık hissiKarın ağrısı, bulantı, kusmaBoğaz/gırtlak bölgesinde şişkinlik hissi ve duyu kaybıNefes darlığıSolunum sıkıntısıGöğüste sıkışma hissiBoğulma hissiBurun ve gözde kaşıntı

Nadixa krem fiyatı ne kadar 2024

Nadixa krem genellikle akne vulgaris gibi yüzeyel deri enfeksiyonlarını tedavi etme amacıyla kullanılan bir ilaçtır. Bu ilaç sayesinde birçok kişi uzun zamandır çeşitli cilt bakım uygulamaları ile kurtulamadıkları akne problemlerinden kurtulmuşlardır. Ancak, bazı kişiler Nadixa krem gibi yüzeyel sivilce tedavisi ilaçlarını kısa bir süre kullanıp etki göremediklerini düşünerek kullanmayı bırakırlar. Böyle bir durumda Nadixa krem de dahil olmak üzere yüzeyel sivilce tedavisi ilaçları işe yaramaz. Önemli olan düzenli ve doktorun önerdiği süre boyunca ilacı doğru bir şekilde kullanmaktır. NADİXA KREM FİYATI NE KADAR?Nadixa kremin fiyatı 2024 yılı itibariyle 190,13 TL olarak belirlenmiştir. Bu fiyat, reçetesiz bir şekilde alınacak olan Nadixa krem için geçerli olan fiyattır. Reçete ile alınan Nadixa krem ilacı, sigorta ödemeleri gibi durumlara tabi tutularak daha ucuz fiyatlar ile satın alınabilir. Buna ek olarak eczaneler tarafından belirlenen fiyatlandırma politikaları ve anlık zamlar da fiyatı etkileyebilir. NADİXA KREM NEDİR?Nadixa kremin içeriğinde birçok madde bulunur. Bu maddeler başlıca; sodyum hidroksit, stearil alkol, disodyum edetat, setil alkol, polioksietilen 20 setil eter, beyaz yumuşak parafin, dietanolamin, polioksietilen 5 setil eter, gliserin, benzalkonyum klorür, nadifloksasin, hafif sıvı parafin ve saf sudur. NADİXA KREM NİÇİN KULLANILIR?Nadixa kremin kullanıldığı durumlar başlıca şunlardır: Akne vulgarisAkne rosaseaKandidiyaz (mantar enfeksiyonu)Akne conglobataKomedonHidradenitis Suppurativa (akne inversa olarak da bilinir, koltuk altı, kasık ve meme altı bölgelerinde ağrılı sivilceler)Özetle NADİXA kremin iltihaplanmadan dolayı meydana gelen cilt problemleri için kullanıldığını söylemek mümkündür. Ancak, son maddede belirtilmiş olan Hidradenitis Suppurativa hastalığı, nadir görülen ve tam olarak bazı konularda tedavisi belirlenememiş bir hastalık olduğu için Hidradenitis Suppurativa hastalığına sahip olan kişilerin kafalarına göre Nadixa krem kullanmamaları gerekir. NADİXA KREM NASIL KULLANILIR?Nadixa kremin nasıl kullanılması gerektiği, kişiden kişiye göre değişkenlik gösterebilir. Bu yüzden Nadixa krem kullanımı için asıl dikkate alınması gereken şey, doktorunuzun tavsiyeleridir. Ancak, genel olarak Nadixa kremin ortalama olarak 2 ay boyunca kullanılması gerekir. Kremi kullanmadan önce cildinizi çok sert maddeler içermeyen bir temizleme jeli ile temizleyerek gözeneklerinizin açılmasını sağlamalısınız. Cildinizi yıkadıktan sonra kurutmanız gerekir. Kuru olmayan cilde Nadixa krem uygulanamaz. Ardından doktorunuzun tavsiyesini dikkate alarak Nadixa kremi problemli bölgeye ya da tüm yüzünüze ince bir tabaka halinde uygulamanız gerekir.  Nadixa krem genellikle günde 1 ya da 2 kere cilde uygulanan bir ilaçtır. Nadixa kremi cildinize gece vakti gibi cildinizin güneş ile temas etme ihtimalinin oldukça düşük olduğu zamanlarda sürmeniz iyi olacaktır. Bu sayede Nadixa krem kullanımı sonucunda güneş lekeleri ile karşı karşıya kalma gibi durumlar söz konusu olmayacaktır. NADİXA KREM YAN ETKİSİ VAR MI?Elbette ki her ilaç gibi Nadixa kremin de bazı yan etkileri bulunmaktadır. Bu yan etkiler, yanlış kullanım ya da kişinin aşırı hassas bir cilde sahip olması gibi etkenler sonucunda ortaya çıkabilir. Nadixa kremin yan etkileri başlıca şunlardır: Kontakt dermatit (temas dermatiti)Cilt tahrişiAkne kusması (ilk günler için aşırı kirli olan gözeneklerde)Ciltte ısınmaKızarıklıkAteş basmasıPapüllerKuru ciltDeri döküntüsüKaşıntıUygulama yerinde yanma

Otrivine sprey fiyatı ne kadar? 2024

Zaman zaman bazı sağlık problemlerinden ya da alerjen etkenlerden dolayı kişinin burun tıkanıklığı yaşaması söz konusu olabilir. Böyle durumlarda etkisi ve güvenilirliği pek de belli olmayan bitkisel yöntemlere yönelmek yerine doktorun önerdiği ilaçları kullanmak gerekir. Böyle durumlarda doktorlar tarafından en çok önerilen ilaçlardan biri de Otrivine sprey olur. Otrivine sprey, uzun süreli ve hızlı etki sağladığı için burun tıkanıklığı konusunda işe yarayan ilaçlardan bir tanesidir. Otrivine sprey kullanarak, günlük yaşamda mutlaka gerçekleştirilmesi gereken bazı aktiviteleri rahat bir şekilde nefes aldığınız için zorlanmadan gerçekleştirebilirsiniz. 2024 OTRİVİNE SPREY FİYATI NE KADAR?Otrivine spreyin fiyatı güncelde 92,01 TL olarak belirlenmiştir. Bu fiyat, reçetesiz bir şekilde alınacak Otrivine sprey ilaçları için geçerlidir. Yani, reçeteli bir şekilde Otrivine sprey satın almak isterseniz ve sigortanız da varsa çok daha uygun fiyatlar ödeyerek Otrivine sprey ilacına sahip olabilirsiniz. OTRİVİNE SPREY NEDİR?Otrivine sprey, içerdiği maddeler sayesinde burun tıkanıklığını hafifleten ya da ortadan kaldıran bir ilaçtır. Otrivine sprey ilacının içinde Sodyum dihidrojen fosfat, sodyum klorür, benzalkonyum klorür, sorbitol (E420), disodyum fosfat, metilhidroksi propil selüloz, disodyum edetat, ksilometazolin hidroklorür ve saf su bulunmaktadır. Bu maddeler, burun tıkanıklığını açma konusunda ideal maddelerdir. Buna ek olarak bazı maddeler, burun tıkanıklığının altında yatan nedenin de kısa sürede ortadan kalkmasına yardımcı olabilir. OTRİVİNE SPREY NİÇİN KULLANILIR?Otrivine sprey ilacı, burun tıkanıklığı semptomuna yol açan hastalıklarda kullanılan bir ilaçtır. Otrivine spreyin kullanıldığı yani, burun tıkanıklığına yol açan sağlık problemleri başlıca şunlardır: Soğuk algınlığıAlerjik rinitGripSinüzitRinofarenjitÜst solunum yolu enfeksiyonlarıNazal konka hipertrofisiAkut bronşitAstımAlerjik durumlarOTRİVİNE SPREY NASIL KULLANILIR?Otrivine sprey, doktor onayı olmadan kullanılmaması gereken bir ilaçtır. Otrivine spreyi kullanmak için öncelikle spreyin koruyucu kapağı çıkarılarak birkaç pompalama hareketi ile pompayı kullanıma hazır hale getirmelisiniz. Otrivine sprey ilacını kullanmadan önce burnunuzu olabildiğince temizlemiş olmalısınız. Sprey kullanımı esnasında püskürtme hareketini 1 defa yapmanız yetecektir. Püskürtme hareketi esnasında nefes almak, ilacın daha etkili olmasına yardımcı olacaktır. Otrivine spreyin ne sıklıkla kullanılması gerektiği, doktor önerilerine göre değişkenlik gösterebilir. Ancak, genel olarak Otrivine spreyin günde 2 – 3 kez kullanılması tavsiye edilmektedir. İlacın tam olarak ne kadar süre boyunca kullanılması gerektiği ise, ilacı kullanma sebebinize göre değişkenlik gösterebilir. Otrivine sprey, soğuk algınlığı gibi daha hafif sağlık problemi sayılan nedenler ile kullanılıyorsa ilacı kısa bir süre boyunca kullanmak yeterli olabilir. OTRİVİNE SPREY YAN ETKİSİ VAR MI?Her ilaç gibi Otrivine spreyin de bazı yan etkileri olabilir. Bu yan etkiler, genellikle gereksiz ve yanlış kullanım sonucunda meydana gelen yan etkilerdir. Ancak, bazen doğru ve gerekli kullanım söz konusu olsa da kişi ile ilgili bazı sağlık problemlerinden dolayı yan etkiler meydana gelebilir. Otrivine spreyin olası yan etkileri başlıca şunlardır: Burun mukozasında kuruluk veya rahatsızlık, yanma hissiMide bulantısıBaş ağrısıGeçici görme bozukluklarıKalp atışlarında düzensizlikBaş dönmesiBurun çevresinde kuruluk (ilaç yanlış bir şekilde püskürtülürse)Çok hızlı bir şekilde nefes alıp verme 

❌