Normal görünüm

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.
Dün — 26 Nisan 2024Milli Gazete

Demir eksikliği için hangi bölüme gidilir, randevu alınır?

26 Nisan 2024 at 18:06
Demir eksikliği, tıp literatüründe “anemi” olarak adlandırılır. Demir eksikliği için doğru teşhisi koymak ve uygun tedaviyi başlatmak önemlidir. Bu nedenle, demir eksikliği belirtileri hissedildiğinde hastanelerde İç Hastalıkları bölümüne başvurulması önerilir. Bu yazıda, demir eksikliği ile ilgili çeşitli detaylara değineceğiz. Demir eksikliği nedir?Demir eksikliği, vücudun normal işleyişi için gereken demir miktarının yetersiz olması ya da emiliminin az olması durumunda ortaya çıkan bir durumdur. Bu durum, vücudun hemoglobin üretmek için gerekli olan demirin yetersizliği nedeni ile kanın oksijen taşıma kapasitesinin azalmasına ve buna bağlı olarak çeşitli belirtilerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Solgun cilt rengi, üşüme, yorgunluk, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gibi semptomlar demir eksikliğinin belirtileri arasındadır. Demir eksikliği belirtileri nelerdir?Demir eksikliği semptomları şu şekilde sıralanmıştır: Halsizlik ve kısa sürede yorulma hissiBaş dönmesiBaş AğrısıGöğüs ağrısıNefes darlığıCiltte soluklukÜşümeBacaklarda ya da diğer vücut bölgelerinde kramplarUykusuzluk ve genel olarak bitkinlik hissiDemir eksikliği neden olur?Demir eksikliğinin nedenleri şöyle sıralanmıştır: Demir içeren besinlerin az tüketilmesiErgenlik dönemiAmeliyat ile kan kaybıAdet dönemi kanamalarıSık sık kan bağışı yapılmasıGebelik dönemiİyi ya da kötü huylu tümörlerin varlığıEndometriozisDüzensiz & sağlıksız beslenme alışkanlıklarıKürtaj gibi cerrahi müdahalelerGenetik faktörlerDemir içeren besinler hangileridir?Demir eksikliği genelde dengesiz bir beslenme alışkanlığından kaynaklanır. Bu durumu düzeltmek için demir açısından zengin gıdalar tüketmek çok önemlidir. Kırmızı etler, sakatatlar, kümes hayvanları, hindi, balık ve deniz ürünleri gibi hayvansal kaynaklar, demir bakımından zengindir. Bununla birlikte, yumurta, süt ürünleri, baklagiller, kuruyemişler, yağlı tohumlar, koyu yeşil yapraklı sebzeler, tam tahıllar, meyveler ve özellikle kurutulmuş meyveler gibi çeşitli bitkisel kaynaklar da demir açısından zengin gıdalardır. Demir bakımından zengin gıdalar arasında şunlar bulunmaktadır: Karaciğer, kırmızı et, tavuk ve balık gibi et ve sakatat türleriAntep fıstığı, fındık, fıstık, susam, kabak çekirdeği, kajuBitter çikolata gibi atıştırmalıklarŞeftali, armut, brokoli, portakal, greyfurt ve çilek gibi C vitamini içeren meyvelerSoya peyniri ve süt ürünleriİstiridye, midyeKuru meyvelerKuru baklagillerKekik, kimyon, köri gibi çeşitli baharatlarEt ile pişirilen baklagillerLahana, pancar ve patates gibi sebzelerYumurtaIspanak ya da pazıBu gıdaları düzenli bir şekilde tüketmek, vücudun demir ihtiyacını karşılamaya yardımcı olacak ve demir eksikliğini önleyecektir. Demir eksikliği gibi bir rahatsızlığınız var ise, bu gıdaları diyet listenize mutlaka almalısınız. Demir eksikliği için hangi bölümden randevu alınmalıdır?Demir eksikliği belirtileri gösterenler, İç Hastalıkları (Dahiliye) bölümünden randevu almalıdır. Dahiliye doktorları, demir eksikliğinin teşhisini koyar ve uygun tedaviyi belirlerler. Eğer demir eksikliği, beslenme alışkanlıklarından kaynaklanıyor ise, doktorlar genelde beslenme planlarında değişiklikler önerirler. Bu durumda, demir açısından zengin yiyeceklerin tüketimi teşvik edilir ya da demir takviyeleri reçete edilir. Demir eksikliği nasıl teşhis edilir?Demir eksikliği, yapılan kan tahlili ile teşhis edilir. Bu tahliller arasında şunlar yer alır: Tam kan sayımıRetikülosit sayısıFerritin testiHematokrit testiHemoglobin testiPeriferik kan yayması testiYukarıdaki testlerin sonucu ile demir eksikliği teşhisi konur.

Jinekomasti için hangi bölüme gidilir, randevu alınır?

26 Nisan 2024 at 11:33
Jinekomasti, erkeklerde oldukça sık görülen bir problemdir ve çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Bu makalede, “jinekomasti durumunda hangi bölümden randevu alınmalıdır?” sorusuna cevap verecek, bu rahatsızlığı detaylandıracağız. Jinekomasti Nedir?Jinekomasti, erkeklerde yaygın olarak görülen bir durumdur ve hormonal değişiklikler ile ilişkilendirilse de genelde farklı nedenlerden kaynaklanır. Bu durum, meme dokusunun anormal şekilde büyümesini ifade eder ve bu durum estetik olarak endişe vericidir. Jinekomasti, ergenlik döneminde ya da yaşlılıkta hormonal değişiklikler ile ilişkilendirilirken, bazı durumlarda; ilaçlar, obezite, hormonal bozukluklar ya da altta yatan tıbbi durumlar da bu duruma katkıda bulunabilir. Jinekomasti Kimlerde Görülür?Jinekomasti, yaşamın farklı evrelerinde herhangi bir erkeği etkileyebilen bir durumdur. Bebeklik döneminde, anneden gelen östrojen hormonunun etkisi ile ortaya çıkan meme büyümesi ile başlayabilir. Ergenlik döneminde hormon değişiklikleri nedeni ile genç erkeklerde meme büyümesi sıkça görülür. Yetişkinlerde ise; yaşlanma, kilo artışı ya da belirli ilaçların kullanımı gibi faktörler jinekomastiye yol açabilir. Bu durumların yanı sıra, anabolik steroidler gibi performans artırıcı maddelerin kullanımı da jinekomasti riskini artırabilir. Jinekomastinin SemptomlarıJinekomasti belirgin semptomlar ile kendini göstermese de, bazı durumlarda çeşitli belirtiler ortaya çıkabilir. Jinekomasti belirtileri şunlardır: Göğüslerde hassasiyetMeme ucunun giysilere sürtünerek rahatsız etmesiGöğüs çevresinde ağrıMeme dokusunda şişlikJinekomasti Neden Olur?Jinekomasti, erkeklerde meme dokusunun anormal büyümesine yol açan bir dizi farklı faktörden kaynaklanabilir. Bu faktörler arasında; genetik yatkınlık, ergenlik döneminde hormonal değişiklikler, yaşlanma sürecindeki hormonal dengesizlikler, tiroid bezinin aşırı aktif olması (hipertiroidizm), obezite ya da aşırı kilo alımı, reçeteli ilaçların yan etkileri, uyuşturucu madde kullanımı (örneğin, esrar), aşırı alkol tüketimi ve anabolik steroidlerin kullanımı gibi faktörler bulunur. Bu nedenlerden herhangi biri ya da birkaçı, jinekomasti durumunun ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir. Jinekomasti Sorunu İçin Hangi Bölüme Gidilmelidir?Jinekomasti sorununun tedavisi için en uygun bölüm Estetik Cerrahi’dir. Jinekomasti ameliyatı için doktor seçerken, konusunda uzmanlaşmış ve tecrübesi olan bir Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi uzmanı bulmaya özen gösterin. Jinekomasti Nasıl Geçer?Jinekomasti sorununuza yönelik çözüm ararken, ilk adım jinekomastiye neden olan faktörleri belirlemektir. Eğer jinekomasti, kullandığınız ilaçların yan etkisi ise, cerrahi tedaviye başvurmadan önce doktorunuz ile yeni bir ilaç seçeneğini değerlendirebilirsiniz. Ancak; jinekomasti genetik bir faktörden, hormon dengesizliğinden ya da başka nedenlerden kaynaklanıyor ise, memelerinizi küçültmek için jinekomasti ameliyatını düşünebilirsiniz. Jinekomasti Korsesi İşe Yarar Mı?Jinekomasti korsesi jinekomasti ameliyatından sonra kullanılan bir tür korsedir. Ameliyat sonrası doku şişmesini kontrol altına almak ve cildin geri çekilmesine yardımcı olmak için tasarlanmıştır. Kompresyon korsesi olarak da adlandırılan jinekomasti korsesi, ameliyattan sonraki ilk 4 hafta boyunca kullanılır. Ama; jinekomasti korsesi jinekomasti sorununu düzeltmek için tek başına yeterli değildir. Korsenin amacı, ameliyat sonrası iyileşme sürecini desteklemek ve istenilen sonuca ulaşmayı kolaylaştırmaktır. Jinekomasti Operasyonu Sonrası Dikkat EdileceklerJinekomasti ameliyatı sonrasında dikkat edilmesi gereken en önemli adımlardan biri, doktorun tavsiye ettiği şekilde korse kullanımıdır. Ameliyatın ardından ilk dört hafta içinde korse kullanımı büyük önem taşır; çünkü korse, bu süreçte göğüs dokusunun doğru pozisyonda iyileşmesine yardımcı olur. Ameliyat sonrası ilk 1 ya da 2 gün dinlenme önerilir ve ağır aktivitelerden kaçınılmalıdır. İlk iki hafta boyunca yorucu egzersizlerden kaçınılmalı ve sadece hafif aktiviteler yapılmalıdır. Kardiyo ve alt vücut egzersizlerine ilk iki haftanın sonunda başlanabilir. Ancak; göğüs egzersizleri, ameliyattan dört hafta sonra yapılabilir. Bazı durumlarda, doktorun önerisi ile meme dokusuna masaj yapılır.

Pirinç unu maskesi yapılışı ve faydaları

26 Nisan 2024 at 14:11
Cilt maskesi hazırlarken kullanacağınız doğal ürünler listesine bu yazımızı okuduktan sonra, pirinç ununu da ekleyebilirsiniz. Çünkü pirinç unu kullanarak uygulayacağınız cilt maskeleri ile cildinize yenilik katacaksınız. Pirinç unu maskesi sivilce düşmanı olarak da çalışır ve ciltte pürüzsüz görüntüyü yakalamak için birçok kişinin uyguladığı bir yöntemdir. 1) Yağlı Ciltlere Özel Pirinç Unu MaskesiMalzemeler: 4 çay kaşığı pirinç unu2 kaşık suUygulama: Pirinç unu maskesi nasıl yapılır sorunuza ilk uygulamalı yanıtımızı verelim.Pirinç unu maskesi denince sütlü tarifler karşınıza çıkmış olabilir ama bu tarifte olduğu gibi pirinç unu maskesi sütsüz de uygulanabilir.Pirinç unu ile suyu karıştırın ve krem kıvamını elde edin.Pirinç unu maskesi kullananlar genelde yağlı cilde sahip olan kişilerdir.Hazırlanan karışımı yağlı olmasından şikayetçi olduğunuz cildinize sürün.Yaklaşık 10 dakika sonra maske kurumaya başlayacaktır.Kuruyan maskesi ılık su ile temizleyin ve cildinize uygun nemlendirici sürün.Yağlı ciltler için önerilen bu maskede ilave hiçbir malzeme yoktur.Sadece pirinç unu ile cildinizi yağdan arındırabilirsiniz.Her hafa 1 defa olacak şekilde uygulamanız yeterlidir.Suyla yapılan pirinç unu maskesi Şems Aslan tarafından da önerilen bir tariftir ve özellikle cilt tonunu açmak için önerilmektedir.Tüm maskeler için bir uyarımız var: Pirinç unu maskesi yan etkileri ve zararlarından uzak kalmak için maske içindeki malzemeye alerjiniz varsa lütfen maskeleri denemeyiniz.2) Lekeleri Gideren Pirinç Unu MaskesiMalzemeler: 1 tatlı kaşığı pirinç unu1 fincan süt4 damla limon suyu1 çay kaşığı süt tozuUygulama: Öncelikle tüm malzemeleri karıştırın ve iki ayrı kaba alın.Şimdi makyajdan arınmış cildinize ilk maske uygulamasını yapın.15 dakika kadar cildinizde bekleyen bu maskeyi ılık su ile yıkayın.Şimdi yeniden bu karışımı cildinize sürün fakat bu defa peeling olarak uygulayın.Çok bekletmeden maskeyi yıkayarak temizleyin.Her hafta 2 defa denenmesi önerilmektedir.Leke izlerini giderme ve cilt rengini açma özelliğine sahip olan bu maskeyi güneş lekesi için de kullanabilirsiniz.3) Kuru Ciltlere Nemlendirici Etkili Pirinç Unu ve Süt MaskesiMalzemeler: 2 yemek kaşığı süt1 yemek kaşığı pirinç unuUygulama: Süt ve pirinç ununu karıştırıp cildinize krem olarak sürün.Bir müddet beklemeniz gerekecek.Siz maske ile beklerken, pirinç unu ve süt kuru cildinize nem kazandırıyor olacak.Ortalama 10 dakika kadar bekledikten sonra, cildinizi ılık su ile temizleyebilirsiniz.Haftada 2 defa pirinç unu maskesi tarifi ile önerilen bu maskeyi uygularsanız; cildinizin nem ihtiyacını karşılamış olursunuz.Sütün yapısında bulunan vitaminler ile nemlendirme etkisini görebilirsiniz.Pirinç unu maskesi Ayşe Tolga tarafından da farklı tariflerle önerilmektedir. Cilt Bakım Uzmanı Ayşe Tolga sütlü tarifin özellikle UV koruma etkisine ve cilt tonunu açmak için faydalı olduğuna değinmektedir.4) Cildi Beyazlatan Domates ve Pirinç Unu MaskesiMalzemeler: 1 kaşık domates püresi1 kaşık pirinç unu1 kaşık sütUygulama: Tüm malzemelerden kıvamlı bir krem elde edin ve bu kremi cildinize sürerek uygulamaya başlayın.Maske cildinizde iken 10 dakika kadar bekleyin.Daha sonra cildinizi su ile temizleyin.Etkisini görmek için düzenli aralıklarla denemeniz önerilmektedir.5) Pürüzsüz ve Genç Görünüm İçin Pirinç Unu MaskesiMalzemeler: 1 kaşık yulaf1 kaşık portakal kabuğu rendesi1 kaşık yoğurt1 kaşık bal1 kaşık pirinç unuUygulama: Tüm malzemeleri ufak bir kase içinde karıştırın ve bir lapa kıvamını elde edin.Hazırladığınız doğal maskeyi cildinize sürün ve yaklaşık 10 dakika kadar bekleyin.Bu maske Suna Dumankaya tarafından önerilen etkili bir maskedir.Ciltteki pürüzleri yok etmek için, düzenli olarak her hafta denemenizi tavsiye etmektedir.Pirinç Unu Maskesi Faydaları Nelerdir?Pirinç unu maskesi faydaları ile kişiye en doğal yöntemler ile cilt bakımı uygular.Pirinç unu maskesi gözenekleri sıkılaştırır ve cildin sivilceye karşı korunmasını sağlar.Pirinç unu maskesi güneş lekesi gibi cilt lekelerinin tonunu açar.Pirinç unu maskesi yağlı ciltleri temizler.Pirinç unu maskesi cilde faydaları arasında güneş ışınlarına karşı koruyucu bir kalkan oluşturması da vardır.Cilde pirinç unu maskesi pudra olarak da uygulanabilir, bunun için 2 ölçü pirinç nişastasına 1 ölçü mısır nişastası ekleyebilirsiniz.Pirinç unu, çikolata tozu, şeker ve bal karışımı peeling için de kullanılabilen bir karışımdır.Pirinç unu maskesi Aras Barlas tarafından burundaki siyah noktalar için de önerilen bir maskedir, elbette uzman önerisiyle uygulama yapılmasını tavsiye ederiz. Bu reçetede şampuan, diş macunu ve pirinç unu bulunmaktadır.Pirinç Unu Maskesi Göz Altına Sürülür Mü?Pirinç unu maskesini göz altına sürmek isterseniz hassas dokunuşlarla uygulamanız önerilir.Gözün içine kaçan maske, gözü tahriş edebilir.Uygularken dikkatli olmakta fayda vardır.

Türkiye'de yılda 200 bin kişi kalp krizinden ölüyor! Onu tüketenler riski azaltıyor

26 Nisan 2024 at 14:08
Bayındır Söğütözü Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mutlu Güngör, kalp sağlığı için egzersiz yapmanın, kan basıncı kontrolünü sağlayarak şeker ve kolesterol düzeylerini düşürdüğünü belirtti. KALP KRİZİNİN NEDENLERİTürkiye'de her yıl yaklaşık 200 bin kişinin ölümüne sebep olan kalp krizinin nedenleri şunlar: düzensiz beslenme alışkanlıklarıyükselen obezite oranlarısigara kullanımıçevresel stres faktörleri hava kirliliği Güngör, düzenli doktor kontrollerinin, kronik hastalıkların erken teşhisinin ve sağlıklı yaşam biçiminin kalp hastalıklarından korunmada büyük önem taşıdığını belirtti. SİGARA KALP KRİZİ RİSKİNİ ARTIRIYORDamar sağlığı üzerinde sigaranın olumsuz etkilerine işaret eden Güngör, "Sigara, endotel olarak bilinen damarın iç yüzeyine hasar veriyor ve kanın akışkanlığını azaltarak kanda pıhtılaşmayı artırıyor. Bozulmuş bir endotelde, pıhtılaşmanın da artması ile beraber damarın tıkanma riski çok daha fazla oluyor. Sigara ayrıca hem tansiyonu yükseltiyor hem de damarlarda büzülmeye sebep olarak yine endotel hasarına neden oluyor. Sigara kullanan hastalardaki damar sertliği çok daha yaygın oluyor." dedi. YÜKSEK TANSİYON KALP KRİZİ RİSKİNİ ARTIRIYORGüngör, yüksek tansiyonun damar sağlığı üzerindeki negatif etkilerine değinerek, "Tansiyon ne kadar yüksekse damar iç yüzeyine olan travma da o kadar fazla oluyor. Bu nedenle kan basıncı yani tansiyonun mutlaka normal sınırlarda tutulması gerekiyor. Hipertansiyon, 130/80 mmhg üzeri değerleri ifade ediyor. Burada unutulmaması gereken konu, hem büyük hem de küçük tansiyonun normal sınırlarda olması." dedi. Tansiyon kontrolünde yapılacaklar: hayat tarzı değişikliklerituzsuz diyetdüzenli egzersizkilo kontrolüERKEN TEŞHİS VE DÜZENLİ DOKTOR KONTROLÜ KALP KRİZİ RİSKİNİ MİNİMİZE EDİYORGüngör, diyabet ve yüksek kolesterolün kalp damar tıkanıklıklarına yol açan başlıca sebepler arasında olduğunu belirtti. Güngör, erken teşhisin kalp hastalıklarıyla mücadelede kritik bir rol oynadığını ve potansiyel riskleri minimuma indirebileceğini bu yüzden düzenli hekim kontrolünün önemli olduğuna dikkat çekti. Doç. Dr. Güngör, "Kalp krizi geçiren hastaların büyük bir bölümü kriz öncesi önemli bir şikayet tanımlamıyor. Ayrıca kronik hastalıklar da uç organ hasarı gelişmeden önce klinik bulgu vermeyebiliyor. Dolayısıyla özellikle risk grubunda olan kişilerin yıllık kontrollerini mutlaka yaptırması gerekiyor." dedi. Kalp krizi riski altında olup düzenli kontrole gitmesi gerekenler: postmenopozal kadınlar40 yaş üstü erkeklersigara kullananlardiyabet hastalarıFAZLA KİLO KALP KRİZİ RİSKİNİ ARTIRIYORGüngör, kalp hastalıklarıyla mücadelede kilo kontrolü ve sağlıklı beslenmenin önemine de işaret ederek, "Fazla kilo, yine kalp damar hastalıklarının önemli risk faktörlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Fazla kiloyla mücadelenin temeli düzenli egzersiz ve dengeli beslenmedir. Kalp hastalıklarından korunmak için düzenli yürüyüş yapmayı, az yemeyi alışkanlık haline getirmek gerekiyor." dedi. Beslenme alışkanlıkları konusunda diyetisyen danışmanlığının önemini vurgulayan Güngör, lif, omega 3 açısından zengin ve düşük karbonhidratlı gıdaların tercih edilmesi gerektiğini ifade etti. Ayrıca, fast food tüketiminin artmasının obezite, hipertansiyon, yüksek kolesterol ve diyabet risklerini artırdığını belirtti. ZEYTİNYAĞI RİSKİ AZALTIYORGüngör, Akdeniz diyeti ve zeytin yağının kalp sağlığının korunmasındaki önemine dikkati çekerek, "Zeytinyağı antioksidan etkisi sayesinde damar sertliğini azaltırken, doymamış yağ olduğu için kolesterolü düşürücü etkisi bulunuyor. Alkol de içerdiği şeker dolayısıyla obezite ve şeker hastalığına sebep olabiliyor. Alkol aynı zamanda vücudun sıvı yükünü artırarak kalp yetmezliğinin kötüleşmesine ve çarpıntılara yol açabiliyor. Egzersiz yapmak, kan basıncı kontrolü sağlayarak şeker ve kolesterol düzeylerini düşürüyor. Egzersiz mümkünse her gün yapılmalı. Kas gücüne dayalı sporlardan ziyade tempolu yürüyüş, yavaş tempo koşu, bisiklet veya yüzme gibi aerobik egzersizlerin tercih edilmesi gerekiyor. Yapılan egzersizlerde nabzın yükselmesi, hafif terleme sağlanmalı, alışveriş gezisi şeklinde olmaması önem taşıyor. Yürüyüş sırasında birlikte yürüdüğümüz kişiyle rahat konuşabilmemiz, tempomuzun yetersiz olduğu anlamına geliyor." dedi.

Sakinleştirici, zayıflatıcı ve iyileştirici etkisi var! Yarpuzun faydaları

26 Nisan 2024 at 13:43
Yarpuz nane ailesine ait aromalı bir bitkidir. Kökeni Batı Asya’ya Akdeniz havzasına dayanır. 30 – 40 santimetre uzunluğa ulaşabilir. Yaprakları koyu yeşildir ve küçük mor çiçekleri vardır. Bugünlerde yarpuz çaylarda yaygın olarak kullanılan bir bitki. İçerisinde potasyum ve fosfor gibi mineraller bulunuyor. Ayrıca vücudunuz için oldukça faydalı olan tıbbi özellikleri de var. Seçkin lezzetini birkaç damla limon, biraz bal veya bunlara benzer malzemelerle artırmak da mümkün. Yarpuzun FaydalarıYarpuz çayı sindirim sistemiyle ilgili sorunları yatıştırma konusunda harika.Sakinleştirici, balgam söktürücü, gribe karşı koruyucu ve zayıflamaya yardımcı bir bitki olarak kullanılıyor.Yara izlerini iyileştirmek için de kullanabilirsiniz.Adet döngünüz düzensizse, yarpuz çayı içerek döngünüzün başlamasına yardımcı olabilirsiniz.Yarpuz Ne İçin Kullanılır?Yarpuz sık sık ağrıyı ve mide sorunlarını rahatlatmak için kullanılır. Çay antispazmodik özellikleri sayesinde sindirilir. Ayrıca krampları ve gazı kontrol etmeye de yardımcı olur. Bir fincan yarpuz çayı ideal bir sakinleştiricidir. Yalnızca midenizi yatıştırmakla kalmaz aynı zamanda sizin stresinizi de alır. Nane ailesine ait bu bitkinin lezzetli aroması ve tadı gerginliği azaltmaya yardımcı olabilir. Yatmadan önce içmek için harikadır. Böylece iyi bir şekilde dinlenirsiniz. Bu çay doğal bir öksürük ve balgam söktürücü görevi görür. Solunum yolu virüslerinin yayılmasını önlemek için tavsiye edilir. Akciğerlerinizde biriken salgıları rahatlatmaya ve dezenfekte etmeye yardımcı olur. Bu yüzden bronşiti olanlar için idealdir. Soğuk algınlığıyla savaşmaya yardımcı olur. Grip karşıtı ilaçların yerini alabilecek harika bir bitkidir ve onlardan çok daha doğaldır. Sahip olduğu özellikler sayesinde bu bitki, huzursuzluğu, eklem ve vücut ağrılarını rahatlatabilir. Ayrıca ateşi düşürme konusunda da harikadır. Sakinleştirici, Zayıflatıcı ve İyileştirici EtkileriBu çayın en ünlü özelliklerinden biri zayıflamanıza yardımcı olması. Kilo vermek istiyorsanız veya diyet yapıyorsanız bu çaydan içmeniz tavsiye edilir. Yağ yakmanızı destekleyen harika bir yardımcıdır. Elbette diyet ve spor yapmadığınız takdirde bu çay işe yaramayacaktır. Bu bitkiyi yüzeysel olarak da uygulayabilirsiniz. Enfeksiyonu önlemek için yaraları ve kesikleri temiz tutmaya ve düzgün bir şekilde iyileşmelerini sağlamaya yardımcı olabilir. Ayrıca adet ağrılarını iyileştirmeye ve vajinal enfeksiyonlarla savaşmaya da yardımcı olabilir. Yarpuz Çayı Nasıl Yapılır?Yarpuz çayı yapmak çok basittir. Öncelikle şunu bilmelisiniz: Bu çayı hazırlamanın iki yolu vardır. Marketten hazır alacağınız poşet yarpuz çaylarını kullanabilirsiniz. Doğal yaprakları kullanmayı da tercih edebilirsiniz. İkinci seçenek çayın faydalarını maksimize etme açısından daha iyidir. Hazırlanışı: İster kettleda ister çaydanlıkta suyu kaynatın. İçme suyu kullanırsanız daha iyi olur.Poşet çayı veya bitkinin 4 5 yaprağını suyun içine koyun.Ocağı kapatın ve sıcaklığının düşmesi için 5 dakika bekleyin. Böylece tadına bakabilir ve çayınızı keyifle yudumlayabilirsiniz.Biraz şeker ekleyebilirsiniz. Eğer kilo vermek için içiyorsanız herhangi bir tatlandırıcı madde eklememenizi tavsiye ederiz.Bu çayı aşırı tüketmenin istenmeyen yan etkilere yol açabileceğini unutmamanız önemlidir. Boğaz ağrısına, aşırı terlemeye, susamaya, baş ağrılarına ve ishale yol açabileceği için ölçülü bir şekilde tüketmelisiniz. Bu semptomlardan herhangi biriyle karşılaşırsanız hemen doktorunuza başvurmalısınız.

Sağlık bakanlığı 36 bin sözleşmeli personel alacak! Resmi Gazete'de yayınlandı

26 Nisan 2024 at 07:40
 Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan düzenlemeler kapsamında belirlenen alanlara 36 bin sağlık personeli alınacağı bildirildi.  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yürürlüğe giren karar Resmi Gazete'de yayınlandı.  Alınan karar doğrultusunda, yıl sonuna kadar uygulanmak üzere, eleman temininde güçlük çekilen yerlerde ve hizmet dallarında sağlık hizmetlerinin etkili ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla sözleşmeli sağlık personeli istihdam hizmet birimleri yeniden belirlendi.  İSTİHDAM SAĞLANACAK MESLEK KOLLARI BELLİ OLDUCumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla yürürlüğe giren karar doğrultusunda  diyetisyen, 9 ebe, 2 hemşire, 25 sağlık memuru, 1 sağlık teknikeri, 3 bin 498 tabip, 32 bin 464 de uzman tabip istihdam edilecek. İşe alınacak sağlık personellerinden 1'i acil sağlık hizmetlerinde, 7'si ilçe sağlık müdürlüğü/ toplum sağlığı merkezlerinde, 8'i sağlık evlerinde, 35 bin 984'ü ise yataklı tedavi birimlerinde görev alacak.

Dünden önceki günMilli Gazete

Kabus geri döndü! Kene vakaları artmaya başladı

25 Nisan 2024 at 10:16
Yaz aylarına yaklaşırken geçtiğimiz yıllarda onlarca vatandaşımızın yaşamının sonlamasına neden olan kabus geri döndü. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Gümüşhane'de A.S. ve H.S. isimli karı kocada görülmesi üzerine tedavi altına alındı.  Gümüşhane Devlet Hastanesi'ne son günlerde kene ısırması sonrası başvuru sayıları yükseldi.  Yapılan testler sonucunda hastaneye başvuran  3 vatandaşa kesin KKKA teşhisi konuldu. 1 hasta taburcu edildi. 1 hastanın halen tedavisi devam ediyor, 1 hasta ise Trabzon'a sevk edildi. Bölgede vatandaşları kene ısırması sonrası Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsü görülmesi üzerine eskiden ülkemizde yaşanan kene kabusunun tekrardan başlama ihtimali paniğe neden oldu. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, keneler aracılığı ile bulaşan bir virüs hastalığı. Belirtileri arasında, ateş, baş, kas ve eklem ağrısı, bulantı, kusma ve ishal yer alıyor. KENE ISIRMASI SONRASI NE YAPILMALI Kene ile temas halinde çıplak elle dokunmadan bir bez, eldiven veya naylon poşet yardımıyla çıkarılmalı. Kene çıkarıldıktan sonra 10 gün boyunca hastalık belirtileri takip edilmeli ve en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalı. Kene üzerine sigara bastırmak, kolonya veya deterjan dökmek, yakmak gibi işlemler yapılmamalı.

Uyumadan önce ballı süt içmek için 7 neden

24 Nisan 2024 at 15:11
Son yıllarda, yatmadan önce ballı süt içmek gibi bazı doğal yöntemlerin, uyku kalitesini artırabileceği ve böylece gerginlik ve uykusuzluğun azaldığı kanıtlanmıştır.Ballı süt uyumaya yardımcı olur, ayrıca uyku halindeyken vücuda çeşitli avantajlar sağlar. Laktoz hassasiyeti olan kişiler için uygun olmasa da sütü sorunsuz içebilen insanlar için oldukça etkili bir yöntemdir. Ballı Süt Cildinizi KorurDüzenli olarak ballı süt, kanınızı arındırmaya yardımcı olur, böylece cildinize zararlı toksinler ve diğer bileşiklerin miktarını azaltır.Cildinizi derinlemesine temizlemeye yardımcı olan anti-mikrobik maddeler ve antioksidanlar içerir. Bu, ciltte çeşitli sorunların ve lekelerin oluşumunu engeller.Hatta kırışıklıkları, sarkmayı ve ölü deri hücrelerinin birikimini önlemek için topikal bir tedavi olarak da kullanılabilir. Sindirimi GeliştirirBallı süt, sindirim için çok yararlıdır. Ayrıca, baldaki anti-mikrobiyal ve antiviral bileşikler, bağırsak enfeksiyonlarını ve mide problemlerini önlemeye yardımcı olur. Bu gıda doğal bir probiyotik gibi davranır ve kolonunuzu koruyan dost bakterilerin gelişmesini teşvik etmek için de idealdir. Sizi Daha Güçlü YaparBir bardak ballı süt içmek vücudunuza bol miktarda protein vererek ve kompleks karbonhidratları artırarak metabolizmanızı hızlandırmaya yardımcı olur. Bu karışımı gece içmenin yanı sıra sabahları da içmek vücudunuza daha aktif bir gün için ihtiyacı olan fiziksel ve zihinsel enerji verebilir.Sütteki enzimler sayesinde, içeriğindeki hayvan proteinleri amino asitlere ayrılır. Bunlar daha sonra, bir enerji kaynağı olarak kullanılabilen proteinler oluşturmak için bir araya gelirler. Kemikleri GüçlendirirSüt, kalsiyumun en doğal doğal kaynaklarından biridir. Bal da vücudunuzun kolayca emebileceği besin maddeleri içerir. Böylece bu iki malzemenin kombinasyonu kemik sağlığınızı geliştirmeye ve kemik yoğunluğu kaybını ya da kemiklerde zayıflamayı önlemeye yardımcı olur. Bunların yanı sıra, bu doğal karışım osteoporoz ve kemik sağlığınızı tehlikeye atan diğer enflamatuar rahatsızlıkların riskini düşürür. Ballı Süt Antibakteriyel Özelliklere SahiptirAraştırmalar, süt ve bal kombinasyonunun stafilokok bakteriler üzerinde belirgin bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Üstelik, bal tek başına alındığı zaman bu bakterilerle mücadele için çok daha iyi olabilir.Bal, antimikrobiyal, antibiyotik ve anti-inflamatuar özellikleri ile bilinir. Çalışmalar balın çeşitli enfeksiyon türlerini önlemeye yardımcı olduğunu da gösteriyor.Bu karışım, bağışıklık sisteminiz için bir destek olarak da görülmektedir. Tüketimi, soğuk algınlığı, öksürük ve diğer solunum problemlerini önlediği için grip salgını yaşanan mevsimlerde harika bir içecektir. Uykusuzluğa Karşı SavaşırYukarıda bahsettiğimiz gibi, süt ve bal, derin ve huzur içinde uyumanıza yardımcı olacak aktif bileşiklerle doludur. Bu karışım uykusuzluk için bir çare olarak her yaştan kişi için kullanılabilir. Dahası, bazı ilaçlar yerine kullanabileceğiniz harika özellikler taşıyan doğal bir ilaçtır.Bal, vücudunuza doğal şekerleri ve iyi uyumanıza yardımcı kimyasal maddeleri serbest bırakmayı tetikleyen triptofan sunar.Sütteki besin maddeleri ile birlikte bal, gevşeme ve stres giderme ile ilişkili bir nörotransmitter olan serotonin düzeylerini artırmaya da yardımcı olur. Erken Yaşlanmayı ÖnlerBir bardak ballı süt, sadece cildinizde değil, vücudunuzun geri kalanında da erken yaşlanma risklerini azaltacaktır. İçindeki antioksidanların çoğu, hücre aktivitesine müdahale eden zararlı serbest radikallerin olumsuz etkilerini azaltmaktadır.Bazı eski kültürlerde bu karışım “yaşam iksiri” olarak bile kabul edilirdi. Düzenli tüketildiği zaman, hücre bozulmasını ve birçok hastalığın gelişimini önlediği düşünülmektedir.Ballı sütü denemeye hazır mısınız? Bir bardak ılık süte bir çorba kaşığı bal ekleyin ve böylece daha iyi uykunun ve vücudunuza sağlayacağı yararların tadını çıkarın.

Egzotik bir meyve: Yılan meyvesinin özellikleri ve faydaları

24 Nisan 2024 at 10:51
Salacca zalacca, yılan meyvesi veya cayigo olarak da bilinen oryantal kökenli egzotik bir meyvenin bilimsel adıdır. Tüm takma adlar, derisinin görünümünden kaynaklanmaktadır. Güneydoğu Asya’da ve bazı tropikal ülkelerde yaygındır. Antioksidan özellikleri sayesinde farmakolojik faydaları ile bilinir ve aynı zamanda çok besleyicidir. Enfes tadı onu Asya gastronomik kültüründe bir favori haline getirmiştir. Yılan Meyvesinin KökeniJanick ve Paull’ün ansiklopedisine göre yılan meyvesi, Arecaceae familyasından bir palmiye türünden gelir ve 1500’den beri Endonezyalılar tarafından yetiştirilmektedir. Yabani olarak yetişir ve 50 yıla kadar meyve verebilir. Bir grup uzman, meyvenin Endonezya’ya özgü olduğunu, ancak o zamandan beri Güneydoğu Asya’ya, Malezya, Tayland ve Myanmar gibi ülkelere yayıldığını söylüyor. Ayrıca Filipinler, Avustralya, Çin, Surinam ve İspanya’ya da yayılmıştır. Amerika kıtasında ilk kez Ekvador’a, ağırlıklı olarak Amazon bölgesine, tropik iklim koşullarında daha iyi geliştiği için Napo, Sucumbios ve Orellana eyaletlerine geldi. Yılan meyvesinin özellikleriSalacca zalacca, çok kısa saplı küçük bir palmiye ağacı türüdür. Yaprakları dikenlidir ve meyveleri dibinde büyür.Bir botanik uzmanı, yılan meyvesinin 15 ila 40 meyveden oluşan kümelerde büyüdüğünü ve farklı çeşitleri olduğunu bildiriyor. Yılan pullarına benzeyen küçük dikenli kahverengi bir deri ile kaplıdırlar.Bali yılan meyvesi çeşidinin kırmızımsı kahverengi bir tonu vardır ve derisinin dokusu da yılan derisini andırır. Et, bej tonlu beyazdır ve tohumları içeren 3 loba sahiptir.Tadı, çıtır çıtır bir doku ile ekşiden tatlıya değişir. Ayrıca yeşilken buruktur ve olgunlaştıkça daha tatlı hale gelir.Sarı renkli yılan meyvesi, Bali çeşidine benzer bir dokuya ve tada sahiptir, ancak derisi altın tonlarında sarıdır. Hassas ve yumuşak bir posaya, ekşi bir tada sahiptir ve çok suludur.Besin değerleriCueva ve Pizarra, 100 gram (4 oz) meyve başına yüksek lif alımına ek olarak mükemmel miktarda vitamin ve mineral bularak yılan meyvesinin besin özelliklerini analiz ettiler: Nem: 81.29 gram.Protein: 0.69 gram.Toplam karbonhidrat: 17.11 gram.Lif: 16.55 gram.Yağ: 0.34 gram.Fosfor: 1169 miligram/kilo.Potasyum: 1339 miligram/kilo.Kalsiyum: 220 miligram/kilo.Magnezyum: 607 miligram/kilo.Demir: 12 miligram/kilo.Çinko: 104 miligram/kilo.C vitamini: 400 miligram/kilo.B2 Vitamini: 6.32 miligram/kilo.Niasin: 240 miligram/kilo.B1 Vitamini: 20 miligram/kilo.Bir inceleme, yılan meyvesinin diğer egzotik meyvelerden daha fazla fitokimyasal içerdiğini vurgulamaktadır. Ayrıca, olgunlaştığında ona tatlı tadını veren şekerler de içerir.Aynı inceleme, farmakolojik özelliklere sahip bileşiklerden bahseder. Flavonoidler, fenolikler, gallik asit ve diğer birçok antioksidan içerir. Yılan Meyvesinin FaydalarıYılan meyvesinde bulunan besinler ve fitokimyasallar bazı sağlık problemlerini iyileştirebilir ve meyvesi diğer endüstriyel alanlarda kullanılabilir. Antioksidan özellikleriGıda ile birlikte antioksidan alımı vücuttaki serbest radikallerin aktivitesi ile mücadele edebilir. Birkaç laboratuvar testi, C vitamini varlığından dolayı yılan meyvesinde iyi bir antioksidan kapasite bulmuştur. Ayrıca, başka bir çalışma, yüksek kolesterollü sıçanlarda yılan meyvesinin polifenol içeriğini ve antioksidan etkisini karakterize etti. Yılan meyvesi özü ile takviye edildiğinde, plazma lipidlerinde önemli bir azalma gözlendi. Sadece posası antioksidan kapasiteye sahip değildir. Araştırmalar, yılan meyvesinin kabuğunun da antioksidan potansiyelini artırmak için yeterli polifenol içerdiğini ortaya koydu. Tip 2 diyabetin kontrolüne yardımcı olabilirBir grup uzman, az miktarda yılan meyvesi sirkesi ile glikoz seviyesinin düştüğünü buldu. Ek olarak, deney farelerinde hasarlı pankreas hücrelerini yeniden oluşturmayı başardı.Bilim ayrıca bu meyvenin belirli sindirim enzimleri üzerinde engelleyici bir etkiye sahip olduğunu buldu. Bu, tip 2 diyabetli hastalarda glikoz emilimini azaltmaya yardımcı olur. Bununla birlikte, etkiyi doğrulamak için daha fazla insan çalışmasına ihtiyaç vardır. Yüksek ürik asit seviyelerini stabilize edebilir Bir inceleme, yılan meyvesinde iki bileşiğin varlığına atıfta bulunur: gut rahatlaması ile ilgili beta-sitosterol ve metil ester. Bununla birlikte, metil ester, ürik asit kristallerinin oluşumunu önlemede daha etkiliydi. Kronik hastalıkları önleyebilirDaha fazla insan çalışmasına ihtiyaç duyulmasına rağmen, Journal of Functional Foods dergisi, yılan meyvesindeki bazı antioksidanların varlığının kanser önleyici bir etkiye sahip olabileceğini belirten bir makale yayınladı. Ayrıca bu antioksidanların kalp hastalıklarını, felçleri ve menopoz semptomlarını önleyebileceğini bildiriyorlar. Diğer özelliklerYılan meyvesi, ekmek yapımında kullanılan mayayı izole etmek için gıda endüstrisinde kullanılmaktadır. Bu maya, geleneksel mayadan daha iyi bir fermantasyon kapasitesine sahiptir ve ona iyi bir kabuk ve iç renk gelişimi sağlar.Örneğin ananas ile karıştırılarak meyve çayları yapılabilir. Bazı gıda teknolojisi uzmanları, sağlıklı ve güçlü bir içecek geliştirmek için 20:20:60 oranıyla ananas, yılan meyvesi ve logan (ahududu ve böğürtlen melezi bir bitki) karışımının en uygun formülü buldular. Yılan Meyvesinin Gastronomik KullanımlarıPaull ve Duarte tarafından yayınlanan bir kitapta yılan meyvesi ile yapılan tarifleri bulabiliriz. Yazarlar, olgunlaşmış bir yılan meyvesinin çoğu damak tadına hitap eden tatlı veya ekşi-tatlı bir tada sahip olduğunu bildirmektedir.Diğer tüketiciler onları çiğ olarak hazırlamayı tercih ederler, ancak çoğu onları reçel, marmelat, jöle, meyve suları, şuruplar ve şekerler haline getirir. Kuruduklarında cips olarak tüketilebilirler.Tayland’da bu meyve ile köri karışımı hazırlanır ve Malezya’da köfte yapılır. Yılan meyvesinin kıvamı lezzetli kekler yapmanızı sağlar ve hatta kilo vermek için de önerilir.Ekvador’da yerli halk onu taze ve olgun bir meyve olarak yer. Asya’da olgun meyve, sirke ve şarap yapımında hammadde olarak kullanılır. Yılan Meyvesinin Kontrendikasyonları Var Mı?İlk kez yılan meyvesi yiyorsanız, tolerans konusunda dikkatli olmalısınız. Sadece küçük bir parça deneyip beklemenizi öneririz. Herhangi bir olumsuz reaksiyona neden olmazsa, yemeye devam edin, ancak asla aşırıya kaçmayın.Yeşil renkli yılan meyvesini asla sütle karıştırmayın. Kabızlığınız varsa yeşil meyve tüketmeyin. Büzücü olan tanenlerin varlığı bağırsak hareketliliğini azaltır ve tıkanıklığa neden olur.

Ellagik asit nedir, nasıl çalışır?

23 Nisan 2024 at 09:59
Özellikle araştırmalar, ellagik asidin kanser hücresi büyümesini azaltabileceğini, iltihabı hafifletebileceğini ve beyin fonksiyonunu koruyabileceğini göstermektedir. Ayrıca, birçok gıda kaynağında bulunur ve genellikle takviyelerinizde ve cilt bakım ürünlerinizde bulunur. Bu makale, ne olduğunu, nasıl çalıştığını ve alımınızı nasıl artırabileceğinizi keşfetmek için ellagik aside daha yakından bakıyor. Ellagik Asit Nedir?Ellagik asit, birçok meyve ve sebze de dahil olmak üzere en sevdiğiniz yiyeceklerin çoğunda doğal olarak bulunan bir antioksidandır.Bazı yiyecekler ayrıca vücudunuzun ellagik aside dönüştürdüğü ellagitannin adı verilen bir bileşik içerir.Ellagic asit, yararlı sağlık etkileri nedeniyle incelenmiştir. Aslında araştırmalar, güçlü anti-inflamatuar, kanserle savaşan özelliklere sahip olabileceğini gösteriyor.Dahası, bazı hayvan ve insan çalışmaları, tip 2 diyabet, kanser ve Alzheimer gibi beyin hastalıkları gibi durumların tedavisi ve önlenmesi için yararlı olabileceğini düşündürmektedir.Gıda kaynaklarına ek olarak, ellagik asit, ek formda yaygın olarak bulunur. Hiperpigmentasyonu azaltma özelliği sayesinde birçok cilt bakım ürününde de bulabilirsiniz.Ellagik Asit Nasıl Çalışır?Ellagik asit bir antioksidan görevi görür, yani hücrelerinizi hasardan ve oksidatif stresten korumak için serbest radikaller olarak bilinen zararlı bileşikleri nötralize edebilir.Ayrıca bağışıklık fonksiyonunuzu düzenlemeye ve prostaglandin E2 ve interlökin 6 dahil olmak üzere çeşitli spesifik inflamasyon belirteçlerini azaltmaya yardımcı olabilir.Uzun süreli yüksek düzeyde iltihaplanmanın sürdürülmesi, kanser, kalp hastalığı ve otoimmün bozukluklar dahil olmak üzere bir dizi kronik duruma katkıda bulunabilir.Test tüpü ve hayvan çalışmaları, ellagik asidin, güçlü antioksidan özellikleri sayesinde beyin fonksiyonunu korumaya ve kanser hücresi büyümesini azaltmaya yardımcı olabileceğini de bulmuştur.Dahası, bazı araştırmalar, bir tür cilt pigmenti olan melanin üretiminde yer alan belirli bir enzimin aktivitesini bloke ederek cildinizi aydınlatabileceğini göstermektedir.Ellagik Asit Kanserle Savaşır Mı?Birden fazla çalışma, ellagik asidin güçlü kanserle mücadele özelliklerine sahip olabileceğini göstermektedir.In vitro ve in vivo kanıtların bir incelemesine göre, ellagik asit, kanser hücrelerini öldürürken tümörlerin büyümesini ve yayılmasını engelleyebilir.Ek olarak, tümörlerin kemoterapi ve radyasyona duyarlılığını artırarak bu kanser tedavilerinin etkinliğini artırabilir.Özellikle test tüpü çalışmaları, ellagic asidin meme, mesane, prostat, kolorektal ve akciğer kanseri dahil olmak üzere çeşitli kanser türlerine karşı korunmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir.Bununla birlikte, ellagik asidin etkileri üzerine yapılan araştırmaların çoğunun özellikle test tüpleri veya hayvanlar üzerinde yapıldığını ve çok yüksek dozlarda ellagik asit kullanıldığını unutmayın.İnsanlar üzerinde yapılan bazı çalışmalar, elajik asit açısından zengin olan nar suyu veya ekstresinin prostat ve kolorektal kansere karşı faydalı olabileceğini öne sürse de, narda bulunan diğer bileşiklerin de rol oynayabileceği açık değildir. Dozaj Ve Ek BilgiElagik asit takviyelerini yerel doğal sağlık mağazalarından ve çevrimiçi satıcılardan satın alabilirsiniz. Sağlık mağazaları genellikle ellagik asidi kanser ve bakteriyel veya viral enfeksiyonlar için doğal bir çare olarak pazarlar.Ellagic asit ayrıca, tipik olarak porsiyon başına 250-500 mg ellagic asit içeren nar özü gibi takviyelerde de yaygın olarak bulunur.Ellagik asit için resmi dozaj tavsiyeleri olmamasına rağmen, bazı çalışmalar ellagik asidin 30-850 mg arasındaki dozlarda en etkili olabileceğini tahmin etmektedir.Bununla birlikte, bazı araştırmalar, vücudunuzun gıda kaynaklarından ellagik asidi emdiği kadar etkili bir şekilde takviyelerden ellagik asidi ememeyebileceğini düşündürmektedir. Bu, ellagik asit takviyelerinin potansiyel sağlık yararlarını sınırlayabilir.Ek olarak, başka ilaçlar alıyorsanız veya altta yatan herhangi bir sağlık sorununuz varsa, ellagik asit herkes için uygun olmayabileceğinden, bu takviyelere başlamadan önce doktorunuzla konuşmanız en iyisidir. Ellagik asidin besin kaynaklarıEllagik asidi, belirli meyve türleri ve ağaç yemişleri dahil olmak üzere çeşitli gıda kaynaklarında doğal olarak bulabilirsiniz.Elagik asidin en zengin besin kaynaklarından bazıları şunlardır: NarElmalarÜzümÇileklerAhududuKızılcıkBöğürtlenCevizAntep fıstığıKaju fıstığıCevizlerTakviyelerde bulunan ellagic asit miktarını elde etmek için bu gıdalardan çok yüksek miktarlarda yemeniz gerektiğini unutmayın.Daha eski bir araştırmaya göre, günlük meyve ve sebze tüketimi önerilerini karşılayan Amerikalı yetişkinler arasında günlük ortalama ellagik asit alımı erkekler ve kadınlar için sırasıyla 44 mg ve 55 mg idi. Ellagik asidin herhangi bir yan etkisi var mı?Meyveler ve ağaç yemişleri gibi gıda kaynaklarında yenildiğinde, ellagik asit genellikle güvenli kabul edilir.Elagik takviyelerin güvenliği konusunda sınırlı araştırma olmasına rağmen, araştırmalar, belirtilen şekilde kullandığınızda bunların çok az yan etki ile ilişkili olabileceğini düşündürmektedir.Yine de ellagik asit, birçok ilaç türünün metabolizmasında yer alan bir grup enzim olan sitokrom P450'leri inhibe edebilir.Bu nedenle, birçok statin, antipsikotik ve kan sulandırıcı içeren bu enzimler tarafından metabolize edilen herhangi bir ilaç kullanıyorsanız, ellagik asit takviyesi kullanmadan önce doktorunuzla konuşmalısınız. Sonuç OlarakEllagik asit, meyveler ve fındıklar da dahil olmak üzere birçok gıdada doğal olarak bulunan bir tür antioksidandır.Çalışmalar, kanserle savaşan özelliklere sahip olabileceğini ve sağlığın diğer bazı yönlerini iyileştirebileceğini gösterse de, daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.Ek olarak, diyetinize ellagik asit açısından zengin daha fazla yiyecek eklemek faydalı olabilirken, ellagik asit takviyelerinin güvenliği ve etkinliği konusunda sınırlı araştırma vardır.Bu nedenle, ellagik asit almadan önce doktorunuza danışmanız en iyisidir.

Dikkat! Polen, bağışıklık sisteminizi zayıflatabilir

22 Nisan 2024 at 15:22
Kepez Belediyesi Sağlık Merkezi Dahiliye Uzmanı Dr. Mehmet Gözeten, bahar aylarının gelmesiyle birlikte polen alerjisi vakalarının da arttığına dikkat çekerek, bağışıklık sistemini zayıflatan polenlere karşı önemli uyarılarda bulundu. Dr. Gözeten, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinin alerjik reaksiyonları önlemede kritik önem taşıdığını vurguladı. Bu amaçla dengeli beslenmenin ve bol sıvı tüketiminin önemini hatırlattı. Bahar mevsiminin güzellikleriyle birlikte gelen polenler, alerjik bünyeler için zorlayıcı bir süreç başlatıyor. Bağışıklık sisteminin polenleri zararlı bir madde olarak algılaması sonucu ortaya çıkan alerjik reaksiyonlar, hapşırık, burun akıntısı, gözlerde kızarıklık ve kaşıntı gibi çeşitli semptomlara yol açabiliyor. Bağışıklık sisteminin aşırı tepkisi sonucu ortaya çıkan ve insan hayatını olumsuz etkileyen alerjenlerden korunmak ise mümkün. "ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER"Polenlere karşı alerjik reaksiyon gösteren kişilerin alması gereken önlemleri sıralayan Kepez Belediyesi Sağlık Merkezi Dahiliye Uzmanı Dr. Mehmet Gözeten, şunları kaydetti: “Gözle ilgili şikayetleri olanlar, polen miktarının yoğun olduğu dönemlerde güneş gözlüğü veya şapka takabilirler. Burun ve solunum yolları şikayeti olanlar ise maske kullanabilirler. Polenler genellikle sabah saatlerinde, kuru ve rüzgarlı havalarda yoğunlaşır, bu yüzden mümkün olduğunca bu saatlerde dışarı çıkmamak ve çim biçilen yerlerden uzak durmak önemlidir.""POLEN MİKTARININ YOĞUN OLDUĞU SAATLERDE DIŞARI ÇIKILMAMALIDIR"Bağışıklık sistemini güçlendirmek için dengeli beslenmenin ve bol sıvı tüketiminin önemini hatırlatan Uzm. Mehmet Gözeten, “Özellikle ciddi astım ataklarına yol açabilen alerjik reaksiyonları olan kişiler, polen miktarının yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkmamalıdır. Evlerin havalandırılması da bu saatlere dikkat edilerek yapılmalıdır. Ciltle ilgili şikayetleri olan kişiler, uzun kollu kıyafetlerle korunmaya çalışabilirler” ifadelerini kullandı. Kaynak: İHA

Hem günlük kalsiyum ihtiyacının yüzde 10'unu karşılıyor hem de egzamaya şifa

18 Nisan 2024 at 22:33
Allah (cc) helal gıda da insanoğluna birçok şifa bahşetmiş. Helal dairesinden ayrılmadığımızda  hem haram işlememiş olur hem de sağlıklı yaşarız. Rabbimizin bize bahşettiği helal ve Tayyib olan yemişlerden bir tanesi de kuru duttur. Günlük kalsiyum ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayan  kuru dutun en büyük faydalarından biri de egzamaya çok iyi gelmesidir. Dut meyvesi mevsiminde yenildiği gibi kurutularak da tüketilir. Özelikle kış aylarında hastalıklardan korunmak için kuru dut tüketilmesini öneren uzmanlar kuru duttaki şifaları saymakla bitiremiyor. Helal ve temiz dut meyvesinin yaş halinin yanında  kuru halinin de sağlığa faydaları saymakla bitmiyor. Mevsiminde taze iken bolca tüketilen dut meyvesi, kurutulmuş olarak da bolca tüketilmelidir. Dut kurusu diğer bir adıyla kuru dut helal sağlıklı, besleyici ve hastalıklara karşı koruma sağlayan şifa kaynağı bir yemiştir. Günlük kalsiyum ihtiyacının yüzde 10'unu karşılarDut kurusu C ve K vitaminleri başta olmak üzere protein, lif, kalsiyum ve büyük bir demir kaynağıdır. Sağlık açısından oldukça şifalı bir yemiştir. Öğün aralarında aperatif olarak tüketilebilir. Günlük kalsiyum ihtiyacının yüzde 10’unu karşılar. Yüksek oranda kalsiyum içermesi sebebiyle kemik ve dişleri kuvvetlendirir, osteoporoz yani kemik erimesini engeller. Egzamanın şifası için kuru dutKuru dutun en büyük faydalarından biri de egzamaya şifa vesilesi  olmasıdır. Ellerinde ya da vücudunun farklı bölgelerinde egzama rahatsızlığı olan kişiler, egzamalı bölgelerin kanamasından ya da çatlamasından rahatsız olurlar. Egzamaya karşı dut kurusunun faydası için 3 bardak su kaynatılır. Kaynadıktan sonra bir avuç beyaz dut kurusu kaynayan suyun içine atılır. 5-6 dakika da bu şekilde kaynatılır. Daha sonra dutların bulunduğu su ocaktan alınır su ılıklastıktan  sonra egzama ellerde ise eller bu suyun içine sokulup 10 dakika kadar bekletilir. 10 dakika sonra ellerinizi sudan çıkarın ve 1 saat kadar yıkamayın. Bir saat sonra yıkayın. Haftada 3 ya da 4 kez dut kurusunu elleriniz için uygulayabilirsiniz. KURU DUTUN FAYDALARI NELERDİR?-Kuru dut iyi bir antioksidan kaynağıdır. Hastalıklara karşı koruma sağlar. -İçerdiği yüksek C vitamini sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara kolay yakalanmayı önler ve kalp hastalığına yakalanma riskini azaltır. -Kan şekerini düzenlenler. -Karaciğeri güçlendirir. - Tayland Khon Kaen Üniversitesinin yaptığı bir araştırmada dut kurusunun beyni koruduğu, beyin fonksiyonlarını güçlendirdiği ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda hafızayı da güçlendirir. -Kalbi korur, kalp hastalıklarını önleyici etkisi vardır. -Mideye iyi gelir, bağırsakların düzenli ve iyi çalışmasına fayda sağlar. -Kolesterolü düzenleyici, dengeleyici etkisi vardır. -Diş eti rahatsızlıklarına da iyi gelir. -Kan dolaşımını arttıran dut kurusu kan basıncını düşürür. -Damar sertliğini önlemeye yardım eder. -Kansızlık yani anemiyi önleyici etkisi vardır. -Bağırsaklarınızda kurt mu var? Bu durumdan rahatsızsanız kuru dut tüketebilirsiniz. Aç karnına tüketilirse bağırsaklarda bulunan kurtların düşürülmesine fayda sağlar.

Balda sahtecilik inanılmaz boyutta! Bal diye mısır şurubu almayın!

18 Nisan 2024 at 17:28
Allah (CC) Kuran-ı Kerim’de mealen helal ve temiz olanlardan yememizi emrediyor. Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde övülmüş helal ve temiz olan gıda bal da bu nimetlerden birisi. Bal, sahip olduğu besleyici değer ve şifa edici özellikleri nedeniyle sağlığımız üzerinde olumlu etkileri var. İyi üretim hile katılmayan bal, insanlar tarafından tüketiminin arttırılması gereken helal bir nimet. Gözünü para hırsı bürümüş kişilerin yaptığı taklit ve tağşiş balda da kendini gösteriyor. Birçok nimette olduğu gibi bala da kolaylıkla hile katılabildiğini görüyoruz. Günümüzde ciddi tağşiş ve taklit yöntemleri uygulanarak sahte bal üretiliyor. BALDA SAHTECİLİK İNANILMAZ BOYUTATürkiye’de çeşitli belgeler ve kontrollerden geçmemiş ürünler konusunda tüketici dikkatli olmalı.  Aksi takdirde besleyici ve sağlıklı olan bal sağlığımızı da bozabilir.  Uzmanlar balda sahtecilik yapılırken en bilinen yöntemin mısır şurubu olduğunu belirtiyor. Uzmanlara göre ülkemizde ucuz fiyatıyla mısır şurubu bal olarak satılıyor. Bal enzimi katılan ve çeşitli işlemler uygulanan mısır şurubu tam bal görünümü kazanıyor. Düşük maliyetli hileli ürün bala benzetilerek tüketiciye sunuluyor. Başka bir hile yöntemi de arıya şeker şurubu verilerek yapılıyor. Şeker şurubu verilen arı bu şurubu peteğe dolduruyor ÇOK SAYIDA SAHTE BAL PİYASADABala hiçbir katkı maddesi katılamayacağı ve balın insan sağlığını tehdit eden düzeyde hiçbir madde içeremeyeceği Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’nde açıkça belirtilmesine rağmen gıda sahtekarları tüketiciye sahte bal sunuyor. Tüketiciler bu konuda bilinçli olmalı ve belge ve kontrolleri yapılmış ballar tercih edilmeli.  Hileli bal nedeniyle gerçek bal üreticisi de mağdur oluyor. “UCUZ FİYATLA MISIR ŞURUBU BAL DİYE SATILIYOR”Balda sahtecilik yapılırken en bilinen yöntemin mısır şurubu olduğunu belirten Gıda Yüksek Mühendisi Nurten Sırma gazetemize yaptığı açıklamada, “Ülkemizde ucuz fiyatıyla cazibesini koruyan mısır şurubu bal diye satılıyor. Bal enzimi katılan ve çeşitli işlemler uygulanan mısır şurubu tam bal görünümünde oluyor ve düşük maliyetli bir ürün elde edilebiliyor. Bunun dışında arıya şeker şurubu verilerek bal üretimi ve gerçek bal içine sahte bal karıştırma gibi tağşiş ve taklit yöntemleri uygulanıyor. Bolca sahte bal üretimi yapılıyor“ ifadelerini kullandı. “PİYASADA ÇOK SAYIDA SAHTE BAL VAR”Sırma, “Sahte ballar, doğal arı ürünleri dışında maddeler kullanılarak bala benzetilen ve piyasaya sürülen tamamen hileli ürünlerdir ve tüketiciyi aldatmaya yöneliktirler. Bu ballar çiçek özleri içermediğinden tüketiciye hiç bir fayda sağlamaz. Bala hiçbir katkı maddesi katılamayacağı ve balın insan sağlığını tehdit eden düzeyde hiçbir madde içeremeyeceği Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’nde açıkça belirtilmiştir. Ancak halen piyasa birçok sahte bal var. Tüketicilerimizin dikkatli olması gerek” diyerek uyardı. SAHTE BAL NASIL ANLAŞILIR Balın kalitesini hileli olup olmadığını, ilaç kalıntısı içerip içermediğini sadece balın tadından, kokusundan ya da görüntüsünden anlamanın pek mümkün olmayacağını belirten Sırma, “Balın kalitesi, ancak yapısının birtakım özel laboratuar yöntemleriyle analiz edilmesi gerekir. Bal Tebliği’nde geçen kriterlere uygun olan analizlerin yapıldığı laboratuarlarda durum anlaşılabilir. Piyasada, şeker şurubu katılarak tağşiş edilmiş ballar mevcut. Hileli bir şekilde üretilen ve piyasaya sürülen sahte ballar nedeniyle, hem gerçek bal üreticisi mağdur ediliyor hem de vatandaş mağdur” diye konuştu.  

Ayran içmek tansiyonu düşürür mü?

18 Nisan 2024 at 09:46
Genel olarak evde ilk müdahale olarak ayran verilmesi ,tansiyonun düşmesi için etkili bir yöntemdir. Ayranın içine katılan bir miktar tuz o an  için tansiyonun yükselip,normal değerlere oluşmasına yardımcı olabilir.Düşük tansiyonun yükselmesini sağlayarak,kişinin kendini iyi hissetmesine yardımcı olur. Fakat bu yöntemin tek başına yeterli olduğu, ayranın tansiyonu düşürücü etkisini tam olarak kanıtlanmış sayılmaz.Bu konuda ayranın tansiyonu düşürdüğüne dair herhangi bir bilimsel açıklama söz konusu değildir. Gebeliğin başlangıcında da baş dönmeleri ve tansiyon düşmesi hızlıca gelişir. Ayran kesinlikle zararlı değil,o an için kurtarıcı olabilir. Bunun için sadece ayran değil,vücudun yeterli sulu gıdaları almış olması gerekir. Vücut susuz kaldığı zamanda tansiyon düşüklüğü ortaya çıkar. Hatta yeterli besin almayan kişilerde bayılmalar da gerçekleşir. Vücut kişiden kişiye değişim göstermektedir. Kimi çok sağlam ve iradeli iken bazı kişiler bu durumda çok hassas ve nadir bir yapıya sahiptirler. Özellikle vücudu hassas olan kişilerin kendilerine çok dikkat etmeleri gerekir. ÇOK TUZLU OLMAMALIDIR Ayranı çok fazla tuzlu içmek sağlıklı değildir. Çok tuz yüksek tansiyon hastalığını doğurur. Bir yandan tansiyonunuzu normale getirirken,tuzdan aldığınız zarar ile birde yüksek tansiyon hastalığına yakalanırsınız. Bu daha tehlikeli,çeşitli beyin felçlerine,beyin içi kanamalarına neden olur. Tansiyon yüksekliği damarların yırtılmasına hatta zarar görmesini sağlar. Bu durumdan istinaden çok fazla tuzlu ayran içmenizi de tavsiye etmiyoruz. Sağlığınızı riske sokacak her durumdan hatta bilinçsiz yapılan her hareketten mümkün oldukça uzak durunuz. Tansiyon düşüklüğünde ayran tavsiye edilir. Ama çok fazla tuzlu olmamak koşulu ile. Bununla beraber dengeli beslenmeli,fazla yağlı gıdalar alınmamalıdır. Özellikle gebelikte bu durum çok hassas bir durumdur. Yeterli su ihtiyacının sağlanması gerekir. Sağlıklı günler dileği ile.

Diyet yapanların vazgeçilmezi! Fırında çilekli yulaf ezmesi tarifi

18 Nisan 2024 at 09:06
Çileklerden muzlara ve balkabağına kadar, fırında yulaf ezmesi tarifini tatlandırmanın pek çok farklı yolu vardır ve her zaman %100 tam gıda içeriklerinden yapıldığından, sağlıklı bir kahvaltı yaptığınızdan emin olabilirsiniz. SAĞLIKLI BİR KAHVALTI; ÇİLEKLİ YULAF EZMESİYulaf ezmesiyle yapılan ve akçaağaç şurubu ile doğal olarak tatlandırılmış olan bu Çilekli Fırında Yulaf Ezmesi, tüm ailenin seveceği sağlıklı bir kahvaltı öncesi kahvaltı fikridir. Bu pişmiş yulaf ezmesi tarifi rafine şekersiz, glütensiz ve vejeteryandır. Malzemeler:  1/2 su bardağı yulaf ezmesi1/2 çay kaşığı tarçın1 çay kaşığı kabartma tozu1/2 çay kaşığı deniz tuzu3 su bardağı süt veya badem sütü1 çay kaşığı vanilya özü2 yemek kaşığı tereyağı veya hindistancevizi yağı, eritilmiş1 yumurta, çırpılmış1/3 su bardağı akçaağaç şurubu veya bal1 1/2 bardak çilek, dilimlenmişYapılışı: Fırını önceden 180 dereceye ısıtın ve bir fırın tepsisini tereyağı veya hindistancevizi yağı ile yağlayın.Bir karıştırma kabında tüm kuru malzemeleri birleştirin; yulaf ezmesi, tarçın, kabartma tozu ve deniz tuzu. Her şeyin iyice karışmasını sağlamak için karıştırın ve ardından fırın tepsisine aktarın.Aynı karıştırma kabında tüm ıslak malzemeleri birleştirin; süt, vanilya özü, yumurta, eritilmiş tereyağı/hindistan cevizi yağı ve bal/akçaağaç şurubu. İyi bir şekilde birleştirildiğinden emin olmak için iyice çırpın.Islak karışımı yulaf ezmesi ile pişirme kabına dökün ve her şeyin iyice karışmasını sağlamak için karıştırın.Çilekleri eşit şekilde dağılmalarını sağlayarak fırın tepsisine yayın.Pişirme kabını fırına aktarın ve üzeri altın rengi kahverengi olana kadar 35-40 dakika pişirin.Fırından çıkarın ve servis yapmadan önce biraz soğumaya bırakın.Tek başına veya üzerine süt serperek, tarçın serperek ve akçaağaç şurubu gezdirerek servis yapın.Bu tarif ayrıca buzdolabında 4-5 gün saklanabilir veya 3 aya kadar dondurulabilir. Tazeliği sağlamak için folyo veya plastik sargı ile örtün. Yeniden ısıtmak için fırında veya mikrodalgada ısıtın.

Uzmanlar gıda boyaları, koruyucular ve suni tatlandırıcılara dikkat çekiyor Katkı maddeleri çocukları saldırgan yapıyor!

18 Nisan 2024 at 13:34
Nesli korumanın bir yolu da helal ve temiz gıda tüketiminden geçiyor. Günümüzde özelikle paket gıdaların hemen hepsinde gıda katkı maddeleri bulunuyor. Bu katkı maddelerinin kimisi dinimizce haram kimisi ise şüpheli maddelerden oluşuyor. Hal böyle olunca bu tür katkı maddeli ürünleri tüketenler de bu hem harama bulaşmış oluyor hem de sağlık konusunda ciddi sorunlarla karşılaşılmış oluyor. Son yıllarda anne-babalar çocukların saldırgan, asabi olduğundan şikâyet eder oldu. Uzmanlar, gıda boyalarının, koruyucularının ve suni tatlandırıcılarının çocuklarda hiperaktiviteye ve saldırganlığa yol açtığını söylüyor. KANITLAR BOYALARIN GIDALARDA KULLANILMASININ AKILLICA OLMADIĞINI GÖSTERİYORBilhassa çocuk gıdalarında bilinçsizce kullanılmaya devam edilen bazı zararlı, hatta tehlikeli katkı maddelerinden bahsetmek istiyoruz. İngiltere’de yapılan araştırmada, katkı maddesi kullanılan içecek tüketen çocukların konsantrasyonlarını kaybettiği ve hiperaktiviteye yol açtığı rapor edildi. Araştırmanın yapıldığı dönemde hiperaktif çocukların ailelerini, renkli ürünlerin tüketiminin olası risklerinden haberdar olmaları yolunda uyaran Gıda Güvenliği Ajansından Başkan Dame Deirdre Hutton, ellerindeki kanıtların, bu boyaların gıdada kullanılmamasının akıllıca olacağını gösterdiğini söyledi. ÇOCUKLARA ASABİYETİ ARTIRIYORAvrupa Birliği (AB) de çocuklarda hiperaktivite seviyesi ile gıdalardaki koruyucu ve katkı maddelerinin tüketimi arasında ilgi kuran İngiliz bilimsel araştırmasını değerlendirmeye karar vermişti. İngiltere’de yapılan ve prestijli tıp dergisi The Lancet’te yayımlanan araştırmada, gıdalara konan koruyucu ve renklendiricilerin çocuklarda hiperaktivite seviyesini yükselttiğini tespit etti. KATKI MADDELERİNİN TÜM ÇOCUKLARA ETKİSİ VARSouthhampton Üniversitesinde yapılan araştırmada bilim adamları, bir grup çocuğun bir bölümüne gıdalarda bulunan koruyucu ve katkı maddelerinden hazırlanmış bir kokteyl, bir bölümüne de sadece meyve suyu vererek, çocukların davranışlarını gözlemlediler. Araştırmanın başındaki Profesör Jim Stevenson ve bilim adamlarından oluşan ekibi, koruyucu ve katkı maddelerinin 3 ve 9 yaşları arasındaki çocukların hiperaktif davranışları üzerinde olumsuz etkisi bulunduğunu saptadıklarını belirterek, “Bulgular, bu maddelerin sadece hiperaktivite rahatsızlığı bulunan çocuklar üzerinde değil, tüm çocukların davranışları üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini gösteriyor” diye vurgu yapıldı. Yapılan araştırmada kullanılan katkı ve koruyucu maddeli karışımlar, çeşitli renklendiriciler, koruyucular ve tatlandırıcılar içeriyordu. Uzmanlar hazırladıkları raporda, çocuklarda hiperaktiviteye yol açtığı ispatlanan gıda boyalarının, koruyucularının ve suni tatlandırıcılarının üretimden ve satıştan kaldırılması gerektiği ifade edildi.    

Gözünü para hırsı bürümüş gıda sahtekarları dur durak bilmiyor En yaygın gıda hileleri!

17 Nisan 2024 at 15:30
Neslin korunması için en önemli unsurların başında gıda geliyor. Şöyle denilebilir gıda olarak ne tüketiyorsak aslında oyuz. Gıda sektörünün endüstriyelleşmesiyle birlikte gözünü para hırsı bürümüş sahtekârlar ve denetimlerin yetersiz olması, boğazımızdan giren gıdanın ne kadar helal ve temiz olduğu konusunda insanımızı endişeye sevk ediyor. Ne yediğimizi biliyor muyuz? Görünüşte peynir, zeytinyağı, süt, bal gibi görünen gıdalar aslında ne? Bazı sahtekârlar her sektörde olduğu gibi gıda sektöründe de hileye başvuruyor. İşte en yaygın gıda hileleri: Küf tutmuş ve bayatlamış peynirlerin eritilerek krem peyniri hâline getirilmekte, kireç katılarak beyaz peynire taze ve parlak bir görünüm verilmektedir.  KÜFLÜ KAŞAR PEYNİRİ ERİTİLEREK ERİTME PEYNİRE DÖNÜŞTÜRÜLMEKTEDöküntü beyaz peynirlere nişasta ve bitkisel yağ katılarak yağlı tulum peyniri olarak satılmaktadır. Küflü kaşar peyniri eritilerek eritme peynire dönüştürülmektedir. Sütün kendi yağı alınarak yerine yağlı süt izlenimi verecek katı margarin yağ karıştırılmaktadır. Ekmeği beyazlatmak ve geç bayatlamasını sağlamak için kimyasal maddeler kullanılmakta, kepekli ekmek ve çavdar ekmeği gibi ürünlerde de gıda boyası ya da kakao kullanılmaktadır. ZEYTİNYAĞINA PAMUK, AYÇİÇEĞİ, KANOLA YAĞISon zamanlarda birçok ilde yapılan operasyonlarda sahte ya da tağşiş zeytinyağı ele geçirildi. Hilenin çok fazla yapıldığı bir ürün olan zeytinyağına pamuk, ayçiçeği, kanola gibi bitkisel yağlar karıştırılmakta, sabun üretimindeki yüksek asitli yağlar da işlemden geçirilip natürel sızma zeytinyağı diye satılmaktadır. Zeytini parlak hâle getirmek için tekstil boyası ve kimyasal boya kullanılırken, zeytinyağı küspesinden elde edilen prina yağı, kolon sızması diye zeytinyağının içine karıştırılmaktadır. ET VE ET ÜRÜNLERİ EN FAZLA HİLE YAPILAN GIDALARIN BAŞINDA GELİYOR Bayatlamış ya da sağlıklı bir şekilde korunmamış sütler el altından satın alınıp şarküteri ürünleri yapımında kullanılmakta, peynir altı suyundan ve süt tozundan yapay süt imal edilmektedir. Et ürünlerinde de birçok hile ve tağşiş yapılmakta; dana kıymaya tavuk kıyması, tavuk sakatatı, iç yağ katılmaktadır. Baharatla karıştırılmış soya salam, sosis ve sucukların içine katılmakta; hayvansal etsel atıklar, akciğer gibi iç organlar, kireç suyunda soyulmuş sarımsak karıştırılmaktadır. TARİHİ GEÇMİŞ SUCUKLAR, KIRMIZIBİBERE KİREMİT TOZUSon kullanma tarihi geçmiş sucuk ve ürünler, yeni ürünlerin içine katılarak üretim tarihi geçmiş ürünler piyasaya sürülmekte, tavuk dönerin içine ise tavuk derisi ve bağırsak gibi sakatatlar karıştırılmaktadır. RENKLENDİRİCİ VE ESANS KATILARAK SAHTE BAL ÜRETİLİYORBalda da çeşitli tağşiş yollarına başvurulmakta, glikozun içine polen, renklendirici ve esans katılarak sahte bal üretilmektedir. Ayrıca kovanların önüne şeker şurubu veya glikoz koyarak, arılara gerçek şeker balı ürettirilmektedir. Diğer bazı gıda hileleri ise kırmızıbibere kiremit tozu, kimyasal boyalarla renklendirilmiş yabancı maddeler, karabiberin içine boya maddeleri, bitkisel baharatların içine kurutulmuş ot karıştırmak suretiyle tüketici kandırılmaktadır. Taklit ve tağşiş ürünler yasak olmasına rağmen gözünü para hırsı bürümüş gıda sahtekarları insan sağlığını hiçe sayarak maalesef bu hileleri yapmaktadır.

Sofralarımızın olmazsa olmazı dolmalık biberin 6 şaşırtıcı faydası

16 Nisan 2024 at 15:34
Dolmalık biberler kalın duvarlara sahiptir, çan şeklindedir ve kırmızı, sarı ve mor dahil olmak üzere çeşitli renklerde gelir. Yeşil dolmalık biberler sadece olgunlaşmamış dolmalık biberlerdir. Kırmızı ve sarı biberlerden daha az tatlı olma eğilimindedirler ve biraz acı bir tada sahiptirler. Son derece besleyicidirler ve diyetinize harika bir katkı sağlarlar. Bu makale yeşil biberin 6 şaşırtıcı faydasını listeliyor. 1. Zengin besin kaynağıYeşil dolmalık biber bir dizi vitamin ve mineral sağlar. Ayrıca, iyi bir lif kaynağıdırlar ve nispeten düşük karbonhidratlardır. İşte 1 su bardağı (150 gram) çiğ tatlı yeşil biber için beslenme dökümü: Kalori: 30Protein: 1.3 gramKarbonhidrat: 7 gramLif: 2.6 gramA Vitamini, RAE: Günlük değerin (DV) %3'üC Vitamini: DV'nin %134'üK Vitamini: DV'nin %9'uPotasyum: DV'nin %6'sıB6 (Piridoksin): DV'nin %20'siYeşil biber, yukarıda listelenen besinlere ek olarak, tiamin (B1), magnezyum, bakır ve E vitamini de dahil olmak üzere daha az miktarda diğer vitamin ve mineralleri içerir.Yeşil tatlı biberler özellikle C vitamini açısından zengindir. Bu vitamin suda çözünür olduğu için vücudunuz onu iyi depolayamaz, bu nedenle onu düzenli olarak diyetinizden almanız gerekir.Uygun bağışıklık fonksiyonu, kolajen sentezi, besin metabolizması ve daha fazlası dahil olmak üzere vücudunuzdaki birçok temel fonksiyon için C vitamini gereklidir. Aynı zamanda güçlü bir antioksidan görevi görür ve hücrelerinizi zararlı oksidatif hasardan korur. Biber aynı zamanda besin metabolizması, bağışıklık fonksiyonu ve nörotransmitter sentezinde (kimyasal habercilerin yaratılması) yer alan iyi bir B6 vitamini kaynağıdır. Ayrıca kırmızı kan hücrelerinde oksijen taşıyan bir protein olan hemoglobinin oluşmasına da yardımcı olur. Bu gevrek sebze aynı zamanda vücudunuzun A vitaminine dönüştürebileceği provitamin A'yı da içerir. Provitamin A, canlı bir renge ve birçok sağlık yararına sahip bir bitki bileşiği olan beta karoten formunda bulunur. Dahası, yeşil tatlı biberlerin kalorisi ve karbonhidratı nispeten düşüktür. Ayrıca, iyi bir lif kaynağıdırlar. 2. Bağırsak sağlığına iyi gelirBiber, bağırsak sağlığı için gerekli olan iyi bir lif kaynağıdır. Diyetinize biber gibi lif açısından zengin besinler eklemek, erkekler için günde 1,1–1,2 ons (30–35 gram) ve kadınlar için günde 0,9–1,1 ons (25–32 gram) olan önerilen lif alımını karşılamanıza yardımcı olabilir. Bir fincan (150 gram) çiğ yeşil biber, 0.08 ons (2.5 gram) lif içerir. Araştırmalar, lif alımınızı artırmanın kolon kanseri ve inflamatuar bağırsak hastalığı (IBD) gibi sindirim sistemi koşullarına karşı koruyabileceğini gösteriyor. Lif bakımından zengin gıdalar yemek, kabızlığı önleyerek ve sağlıklı bir bağırsak bakteri dengesini destekleyerek sindirim sisteminizin en iyi şekilde çalışmasına yardımcı olabilir. Humuslu dilimlenmiş yeşil dolmalık biber atıştırmayı veya ekstra lif artışı için salatalara, biberlere ve patates kızartmalarına doğranmış yeşil dolmalık biber eklemeyi deneyin. 3. Sağlığa faydalı bitki bileşikleri içerirDolmalık biber, antioksidan ve antienflamatuar özelliklere sahip çeşitli bitki bileşikleri içerir. Örneğin, bu sebze, tümü sağlığı geliştirici etkileri olan flavonoidler, C vitamini, fenolik bileşikler ve karotenoidler sağlar. Tatlı biberlerdeki biyoaktif bileşik konsantrasyonlarını analiz eden bir 2019 araştırması, kırmızı, turuncu ve sarı biberlere kıyasla yeşil tatlı biberlerin, p-kumarik asit adı verilen güçlü bir tür de dahil olmak üzere daha fazla fenolik asit içerdiğini buldu. Araştırmalar, fenolik asitleri yüksek diyetlerin insülin direnci, karaciğer yağlanması, zihinsel gerileme ve kalp hastalığı gibi belirli sağlık koşullarına karşı koruma sağlayabileceğini göstermiştir. Dahası, 2013 yılında yapılan bir araştırma, yeşil dolmalık biber özünün kırmızı, turuncu ve sarı dolmalık biber özlerinden daha yüksek antioksidan aktiviteye sahip olduğunu buldu. Yeşil biberlerden elde edilen C vitamini ve karotenoidler gibi antioksidanlarda yüksek bir diyet yemek, sağlığınıza çeşitli şekillerde fayda sağlar.Örneğin, 69 çalışmanın 2018 tarihli büyük bir incelemesi, daha fazla C vitamini ve karotenoid tüketmenin ve/veya bu antioksidanların daha yüksek kan konsantrasyonlarına sahip olmanın, kalp hastalığı, kanser ve tüm nedenlere bağlı ölüm riskinin azalmasıyla ilişkili olduğunu buldu. 4. Kalp ve göz sağlığını geliştirebilirDiyetinize yeşil tatlı biber gibi daha fazla meyve ve sebze eklemek, kalp ve göz sağlığınızı geliştirmenin akıllıca bir yoludur. Çok sayıda çalışma, meyve ve sebzeler açısından zengin diyetleri daha düşük kalp hastalığı riski ile ilişkilendirmiştir.Örneğin, daha fazla meyve ve sebze yemek, yüksek kolesterol, kan şekeri ve kan basıncı seviyeleri gibi kalp hastalığı risk faktörlerini iyileştirebilir.Ayrıca yeşil dolmalık biber, göz sağlığı için gerekli olan karotenoid bir besin olan lutein açısından zengindir. Lutein, gözlerinizdeki fotoreseptör hücrelerinde ışığa maruz kalmanın neden olduğu hasara karşı korunmaya yardımcı olur.Bu nedenle, lutein açısından zengin bir diyet yemek, görme kaybına neden olabilecek bir durum olan yaşa bağlı makula dejenerasyonu (AMD) riskini azaltmaya yardımcı olabilir. 5. Sağlıklı bir vücut ağırlığını korumanıza yardımcı olabilirYeşil tatlı biber gibi daha fazla meyve ve sebze yemek, sağlıklı bir vücut ağırlığını korumanıza ve hatta kilo vermenize yardımcı olabilir.Yeşil tatlı biberlerin kalorisi düşüktür, lifi yüksektir ve vücudunuzun en iyi şekilde çalışması için ihtiyaç duyduğu diğer besinlerle doludur. Bu onları herhangi bir diyete mükemmel bir katkı yapar. Yine de, sadece biber alımınızı hızlandırmak yerine birçok farklı meyve ve sebze yemek daha iyidir.Bunun nedeni, daha fazla toplam meyve ve sebze tüketen kişilerin, düşük miktarda ürün tüketenlere göre daha düşük vücut yağ seviyelerine sahip olmaları ve daha az ağırlığa sahip olmalarıdır. Araştırmalar ayrıca, çok fazla meyve ve sebze tüketen kişilerin, daha az ürün tüketen insanlara göre daha az iç organ yağına (artmış hastalık riskiyle güçlü bir şekilde bağlantılı bir tür derin karın yağı) sahip olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, genel diyet kalitenizi iyileştirmek ve sağlıklı bir vücut ağırlığını desteklemek için, sadece yeşil tatlı biberleri değil, aynı zamanda diğer meyve ve sebzeleri de öğünlerinize ve atıştırmalıklarınıza dahil etmeyi deneyin. 6. Çok yönlü ve lezzetliSon derece besleyici olmasının yanı sıra, yeşil tatlı biberler çok yönlüdür ve hem çiğ hem de pişmiş olarak harika bir tada sahiptir.Yeşil tatlı biberlerin kırmızı, sarı ve turuncu biberlerden daha az tatlı olduğunu unutmayın. Yeşil versiyon ayrıca daha az toplam karotenoid ve flavonoid içerir ancak fenolik asitlerde daha yüksektir. Bu nedenle, çeşitli besin bileşimlerinin faydalarından yararlanmak için tüm dolmalık biber renklerini diyetinize eklemek isteyebilirsiniz. Seçtiğiniz dolmalık biberin rengi ne olursa olsun, tadını çıkarmanın neredeyse sayısız yolu vardır, örneğin: Onları sebze ve tavuk kızartmalarına ekleyin.Dilimleyin ve daldırma için humus veya baba ganoush ile servis yapın.Zarlayın ve gevrek bir salata sosu olarak kullanın.Bunları çorba, güveç ve chilis'te kullanın.Onları pirinç ve fasulyeye ekleyin,Garnitür olarak tadını çıkarmak için soğan ve baharatlarla soteleyin.Bir omlet içinde yumurta ve diğer sebzelerle birleştirin.Denemekten korkmayın. En sevdiğiniz kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği tariflerinize dolmalık biber ekleyerek besleyici, renkli ve lezzetli sonuçlar elde edebilirsiniz.Sonuç OlarakYeşil tatlı biberler olgunlaşmamış biberlerdir. Kırmızı, turuncu ve sarı versiyonlarından biraz daha acı bir tada sahiptirler.Çeşitli besinler içerirler ve özellikle C vitamini açısından zengindirler. Ayrıca karotenoidler ve fenolik asitler gibi güçlü bitki bileşiklerinin yoğun bir kaynağıdırlar.Diyetinize yeşil tatlı biber eklemek, kalbinizin, gözlerinizin ve bağırsaklarınızın sağlığını korurken besin alımınızı artırmanın akıllı bir yoludur.

Şeker pancarının faydaları; Hazımsızlık ve kansızlığa birebir

16 Nisan 2024 at 11:46
Şeker üretiminin yapılmasını ve evlerimize gelmesini sağlayan şeker pancarı, ilginç özelliklere sahip bir üründür. Faydalı yönleri de fazla olduğu için şeker pancarı tüketimine önem vermek gerekir. Üstelik hazırlanan tarifler de son derece lezzetli olur. Şeker Pancarı Nedir?Ispanakgiller familyasının bir üyesi olan şeker pancarı, şeker kamışından sonra şeker üretiminde kullanılan başlıca bitkidir. İki yıl içinde tam anlamıyla gelişimini tamamlar. İlk yıl şeker pancarı yaprağı ve kökleri oluşmaya başlar. İkinci yıl ise tohum ve çiçek bölümleri meydana gelir. Dıştan bakılınca sarımtırak bir bitki görülürken içi beyaz ve etlidir. Koni şeklindeki yapısı ile dikkat çeken bir görünümü vardır. Şekeri pancarı daha çok şeker üretimini sağlaması ile ünlü olmuştur. Bununla birlikte tek başına da yararlı bir üründür. Faydalı yönlerini öğrenmeye başlayanlar mutlaka şeker pancarına mutfaklarında daha fazla yer vermeye başlayacaktır. Şeker pancarı melası ise fabrikasyon kademesine gelindiği zaman şeker pancarından elde edilen sıvıya verilen isimdir. Şurup halindeki bu sıvı fabrikasyon sürecine geri alınmamaktadır.  Şeker Pancarı Faydaları Nelerdir?Kırmızı şeker pancarının faydaları nelerdir ve beyaz şeker pancarının faydaları nelerdir şeklinde sorular çeşitlenebilmektedir. Kırmızı pancar aslında şeker pancarı değildir, daha çok turşusu ve pekmezi yapılır. Beyaz pancar ise şeker üretiminde kullanılır. İkisinin de faydaları benzerdir.Şeker pancarının başlıca faydalarından biri mide ve sindirim sistemine yaptığı etkilerde hissedilir. Yemeklerin yanında şeker pancarı tüketmek sindirimin daha iyi çalışmasına yardımcı olur.Kansızlık sıkıntısı yaşayanlar şeker pancarı yiyerek bu sorunun azaldığını görebilirler. Şeker pancarı neye iyi gelir diye bakıldığında kan hücrelerini artırdığı bilgisine de ulaşırız. Kansızlık sıkıntısı yaşayanlar şeker pancarı yiyerek bu sorunun azaldığını görebilirler.Şeker pancarı sinir hücrelerini olumlu yönde etkiler. Böylelikle sakinleşmek ve daha huzurlu hissetmek mümkün olur.Şeker pancarının suyunu içmek kanser hastalığının olumsuz etkilerini azaltır.Hipertansiyon hastalığı bulunanlar için iyi bir tercihtir. Tansiyonu düşürücü etkisi sayesinde hastalıktan muzdarip olanların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlar.Şeker pancarının faydaları arasında bağışıklık sistemini güçlendirmesi, kanı temizlemesi ve iltihapları önlemesi de bulunmaktadır.Şeker pancarı cilde faydaları olan bir gıdadır. Cilt neminin ve renginin dengelenmesine yardımcı olan pancar kırışık oluşumunu da yavaşlatır.Şeker pancarının faydaları hamilelikte de önemli bir yer tutar. Bitkinin içindeki folat bebeklerde omurganın ve beynin sağlıklı şekilde gelişmesine destek olur.Şeker Pancarı Kalorisi ve Şeker OranıŞeker pancarı fazla yüksek kalori özelliği göstermemektedir. 100 gram şeker pancarında 50 oranında kalori bulunur. Söz konusu özelliği sayesinde zayıflamak, form tutmak isteyenler ve diyet yapanlar için ideal bir tercihtir.Şeker pancarı kalori açısından sağlıklı olduğu ve sindirimi kolaylaştırdığı için detoks karışımlarında da sıkça kullanılmaktadır.Şeker pancarında ismiyle uyumlu olarak yüksek oranda şeker bulunur.Bu özelliği sayesinde şeker üretimi için ideal bir bitki haline gelmiştir.Bitkide bulunan şeker türünün sakkaroz türünde olduğunu söylemek mümkündür.Karbonhidrat ve kuru madde oranı da aynı şekilde fazladır. Ayrıca şeker pancarının büyük bölümünü su oluşturur. Şeker pancarı şekeri oranının %16 civarında olduğu söylenebilir.Şeker Pancarı Nasıl Pişirilir?Şeker pancarı yemek için doğru yöntemler dahilinde haşlama yapmaya ve süreyi iyi kullanmaya önem vermek gerekir.Şeker pancarının ideal haşlama süresi 60 dakika diğer bir deyişle bir saat civarında olmalıdır.Pancarı haşlamak için bol miktarda su ile düdüklü tencerede pişirmek iyi bir yöntem olarak görülebilir.Şeker pancarı bu şekilde sade olarak da yenilebilir. Ayrıca turşu, tatlı ve benzeri tariflerin malzemesi olarak da rahatlıkla kullanılır.Şeker pancarı haşlaması faydaları suda kayboluyor mu diye endişeleniyorsanız haşlama suyunu detoks suyu yani vücudu temizleme içeceği olarak tüketebilirsiniz.Bu içeceğe aroma katmak için farklı meyve ve sebze karışımları da ekleyebilirsiniz.Haşlama pancarları da çorba, salata, dipsos gibi farklı tariflerde kullanabilirsiniz.

Kapari nedir, faydaları nelerdir?

13 Nisan 2024 at 14:50
Ağırlıklı olarak İspanya’dan İsrail’e kadar giden Akdeniz mutfağında kullanılır. Tuzlu suya toleransı olan bitki kolaylıkla hayatta kalabilir ve hatta aşırı kuraklıkta bile gelişebilir. Normalde sıcak ve nemli iklimi tercih eder ve Kıbrıs, İtalya, Yunanistan, Kuzey Afrika ve bazı Küçük Asya bölgelerinde bolca yetişir. Kapari genellikle bir baharat olarak ve turşu şeklinde tüketilir. Bitkinin diğer kısımları, ilaç ve kozmetik üretiminde kullanılır. Daha önce de belirtildiği gibi, Capparis spinosa çiçeğinin açılmamış tomurcuklarıdır. Çiçek tomurcukları açılmadan hemen önce toplanır, kumlardan ve tozdan arındırmak için tuzlu suda yıkanır, kurutulur ve son olarak tuzlanır veya sirke içerisinde bekletilir. Tomurcuklar genellikle günlük olarak seçilir, çünkü en genç tomurcuklar en iyi kaliteye sahiptir. Capparis spinosa tomurcuklarının olgunlaşmasına izin verildiğinde, soluk mor benekli beyaz çiçek (2-3 cm çapında) açar. Çiçekler sonuçta kapari meyveleri olarak bilinen dikdörtgen, çok tohumlu, yenilebilir meyveler üretir. Sağlık Yararları Nelerdir?Şaşırtıcı sağlık yararları ile hoş bir lezzeti bulunmaktadır. Akdeniz bölgelerinde yetişen lezzetli bitkilerden biridir. Akdeniz mutfağında yaygın olarak kullanılır. A vitamini, B12 vitamini, E vitamini, K vitamini, lif ve niasin gibi temel vitamin ve diğer besin maddeleri ile doludur. Enfeksiyon, sindirim bozuklukları, kanser, diyabet vb. hastalıkları iyileştirir. Metabolizmayı hızlandırır. Bu şekilde sindirim sisteminizi destekler ve sağlıklı kalmanıza yardım eder. Bu yazıda, vücudumuz için sağladığı yararlardan bahsedeceğiz. Diyabeti Önler ve Tedavi Etmeye Yardım EderDiyabet hastalığından şikayetçi insanlar için oldukça faydalıdır. Yapılan araştırmalarda, diyabet hastası insanlar için yararlı etkileri olan maddeler içerdiği gösterilmiştir. Yüksek kan şekeri düzeylerini, yüksek kolesterol seviyelerini azaltmaya ve karaciğerin işleyişini düzeltmeye yardımcı olur. Diyabetik insanlarda trigliserit seviyelerini düşürür. Ayrıca böbrekler ve karaciğer üzerinde hiçbir yan etki göstermemiştir. Kilo Vermeye Yardım EderKilo vermek istiyorsanız, karbonhidrat ve kalori bakımından düşük bir diyet sürdürmelisiniz. Ayrıca bu diyet, uzun süre tok kalmanıza yardım eden, lif bakımından zengin besinler de içermelidir. Kapari, yüksek lif içeriği ve düşük kalorisi ile mükemmel bir besindir. Vücudundaki fazla kiloyu atmak isteyen insanlar için gerçekten çok yararlıdır. Kolesterolü DüşürürKandaki kötü (LDL) ve toplam (VLDL) kolesterol veya trigliserit seviyeleri yüksekse, vücuda zarar verebilir ve kalp ve beyin hastalıklarına neden olabilir. Capparis spinosa veya kapari özütünün, bir araştırma çalışmasına göre, vücuttaki tüm bu zararlı lipitlerin seviyesini düşürdüğü gösterilmiştir. Kemik Sağlığını DesteklerKemiklerinizin yoğunluğunu artırmaya yardımcı olan K vitamini içerir. Kemik yoğunluğunda azalmaya bağlı olarak meydana gelen osteoporoz, artrit gibi sorunların azaltılmasına yardımcı olur. Güneşin Zararlı Işınlarından KorurHepimizin bildiği gibi UV ışınları, melanom gibi cilt kanserine yol açabilir. Kaparideki bazı bileşikler, foto koruyucu özelliklere sahiptir. Bizi zararlı UV ışınlarından korurlar ve UV ışınlarının neden olduğu cilt kızarıklığını azaltır. Bu özelliğinden daydalanmak için sık sık kullanmak gerekir. Alerjik Problemleri HafifletirCapparis Spinosa ayrıca anti-alerjik etkiler göstermiştir. Alerji, ılımlı cilt tahrişinden hayati tehlikeye yol açan bronkospazm sorununa kadar değişen semptomlarla kendini gösterir. Alerjik reaksiyon; histamin, mast hücreleri, vb. gibi belirli maddelerle etki eder. Kapari, antihistaminik özellikleri olan maddeler içerir ve ayrıca alerjik reaksiyonlara yol açan mast hücrelerini de kontrol eder. Kanser ve Cilt Hastalıklarını ÖnlerRutin ve kuersetin gibi faydalı flavonoidler içerir ve bu yüzden, kanseri ve cilt hastalıklarını önlemeye yardım eder. Ayrıca, mukus zarının içerdiği hücrelerin sağlığını korumaya yardımcı olan iyi bir E vitamini kaynağıdır. Egzama gibi ciddi cilt rahatsızlıkları olan kişiler, bu harika tohumdan faydalanabilir. Bağışıklığı GüçlendirirBağışıklığı güçlendirme yetenekleri için incelenmiştir. Bazı hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalara göre, bağışıklık seviyelerini artırmış ve deney hayvanlarını, çok güçlü ve enfeksiyonlarla savaşabilecek hale getirmiştir. Capparis Spinosa özleri bu hayvanlarda fagositik aktiviteyi artırmıştır. Fagositler, bakteri gibi zararlı mikropları tutan hücrelerdir. Ayrıca, çok önemli bağışıklık düzenleyici maddeler olan sitokinlerin hareketini teşvik eder. Sindirime Yardımcı OlurKilo yönetimine yardımcı olan ve sindirimi destekleyen lifle yüklüdür. Kabızlık gibi çok sayıda kronik sindirim sorunu, bu şaşırtıcı tohumu tüketerek kolayca tedavi edilebilir. Vücuttaki bağırsak hareketini ve dışkının vücuttan atılmasını kolaylaştırır. Cildi NemlendirirDüzenli olarak tüketmek, cildinize iyi gelir. Cildinize nem sağlar ve cilt kuruluğu probleminden kurtulmanızı sağlar. Anemiyi Önler ve Tedavi EderAnemi kanda yeterli seviyede hemoglobin olmaması durumudur. Bu, aşırı yorgunluk, hafif nefes darlığı ve yorgunluk durumunda kalp yetmezliğine bile neden olabilir. Kapari, vücutta hemoglobin oluşumunu hızlandıran ve anemiyi iyileştiren demirden oluşur. Ayrıca demirin, sindirim sisteminden kolaylıkla emilmesini sağlayan C vitamini içerir. Diş Sağlığını DesteklerDemir, bakır, kalsiyum ve sodyum gibi çeşitli mineraller için mükemmel bir kaynak olmuştur. Kalsiyum, vücudunuzdaki diş ve kemiklerin yoğunluğunu korumak için çok faydalıdır. Kapari tüketimi, dişlerinizi güçlü ve sağlıklı tutar. Düzenli tüketimi ile diş çürümesi, diş eti ve diğer diş problemleri kolayca önlenebilir. Kabızlığı GiderirDaha önce de belirttiğimiz gibi, zengin bir lif kaynağıdır. Düzenli lif tüketimi, sağlıklı bir sindirim sisteminin korunması için gereklidir. Lif eksikliği, kabızlığa yol açar. Kabızlık, hemoroid, anal fissür, vb. gibi birçok başka soruna yol açabilir. Yüksek lif içeriğine sahip kapari tüketimi, kabızlıktan kurtulmanıza ve kabızlık komplikasyonlarını önlemeye yardımcı olur. Kapari içerisindeki lifler suyu emer ve dışkının bağırsaklardan kolayca geçmesini sağlar.

Patlıcanın bilinmeyen faydaları nelerdir?

13 Nisan 2024 at 14:25
Doyurucu özelliği, içeriğinin çok zengin olması dolayısıyla hemen herkese hitap eden patlıcanı, özellikle vejetaryen beslenen kişiler sıklıkla tercih ediyorlar. İçeriğindeki vitaminler, mineraller, potasyum, magnezyum ve sodyum patlıcanı, doyurucu, besleyici ve sağlık deposu haline getiriyor. Patlıca kalbi koruyan, diyabetin olumsuz etkilerini azaltan özelliğiyle özellikle bu tür önemli hastalıkların tedavi sürecinde olan kişiler için öneriliyor. Ayrıca içeriğinde bulunan bol miktardaki demir, patlıcanı saç, tırnak ve cilt dostu bir besin haline getiriyor. Patlıcanın besin değerleriOrtalama 100 gramlık bir patlıcan; 24 kalori, 1.2 gram protein, 5.5 gram karbonhidrat, 2 gram yağ, 1 gram lif, 37 miligram fosfor, 15 miligram kalsiyum, 1 miligram demir, 1 miligram sodyum, 15 miligram potasyum içeriyor. Bununla birlikte; 30 IU A vitamini, 0.05 miligram B1 vitamini, 0.04 miligram B2 Vitamini, 0.05 miligram B3 Vitamini, 0.081 miligram B6 Vitamini ve 5 miligram C vitamini içeriyor. Patlıcanın faydalarıUzun süre tok tutar.Kan şekerini dengeler.Kalbi korur.Saç ve tırnak sağlığını destekler.Zihinsel fonksiyonları canlandırır.Kansızlığı önler.Kilo vermeye yardımcıdır.Sindirimi kolaylaştırır.Hazımsızlığı giderir.Antioksidandır.Anti bakteriyeldir.Cilt lekelerinin oluşumunu önler.Sinirleri yatıştırır, depresyonu önler.Karaciğer, pankreas ve böbrekleri korur.Kolesterolü dengeler, kötü kolesterolü düşürür.Mide kanserini önler.Kas kasılmalarını önler.Sigarayı bırakmaya yardımcıdır.Patlıcan, diyabeti önlerBolca lif ve düşük çözünürlü karbonhidratlar içeren patlıcan, kan şekerini dengede tutar, glikoz emilimini kontrol eder ve bu sayede diyabet oluşumunu önler. Bu bakımdan özellikle Tip 2 Diyabet hastalarının haftada 1-2 kez düzenli olarak patlıcan tüketmeleri önerilir. Patlıcan, kalp sağlığına destek olurPatlıcan, kolesterolü dengede tutup, kötü kolesterolü düşürdüğü için kalbin sağlıklı çalışabilmesine yardımcı olur. Zira içeriğinde bulunan bol miktardaki potasyum, kan basıncını sağlıklı bir seviyede tutar ve kalbi korur. Patlıcan, beynin fonksiyonlarını desteklerBeynimizde hasarlı hücrelerin onarılması ve sağlıklı hücrelerin korunması konusunda patlıcanın önemli faydalarını görürüz. Aynı bağlamda düzenli olarak haftada 1-2 kez patlıcan tüketen kişilerin hafızalarının da güçlendiği saptanmıştır. Patlıcan, demir üretimini ve dengesini sağlarYaşamımızı devam ettirebilmemiz için vücudumuzdaki demir oranının az ya da çok değil, dengeli, kontrollü olması gerekiyor. Zira düşük demir seviyesi pek çok hastalığa yol açarken, demir oranının yüksek olması da yine sağlık sorunlarına sebep oluyor. Patlıcanın içeriğinde bulunan nasunin adlı madde ise, vücuttaki fazla demirin emilimini kolaylaştırarak, demir seviyesini dengede tutmaya yardımcı oluyor. Ayrıca patlıcan vücuttaki serbest radikallerin hareket kabiliyetini de kısıtlayarak tüm metabolizmanın sağlıklı çalışmasına yardımcı oluyor. Patlıcan, kilo vermeye yardımcı olurİçeriğindeki su seviyesi ve lif oranı yüksek, kalorisi düşük olan patlıcanın tok tuttuğu ve dolayısıyla da kilo verme sürecini hızlandırdığı biliniyor. Bu bakımdan diyet programı uygulayan kişilere beslenme listelerine patlıcanı da eklemelerini öneriyorum. Patlıcan, sindirim sisteminin fonksiyonlarını desteklerİçeriğinde lif olan tüm sebze ve meyvelerin sindirimi kolaylaştırdığı bilinen bir gerçektir. Bol miktarda lif içeriğiyle tanınan patlıcanın da, sindirimi kolaylaştırdığı ve hatta kolon kanserine yakalanma riskini azalttığı biliniyor. Bununla birlikte mideyi güçlendirerek, hazımsızlık, kabızlık gibi sorunları da ortadan kaldırır. Patlıcan, sigarayı bırakmanıza yardımcı olurUzun süre sigara kullanan kişilerin sigarayı bırakmakta zorlanmalarının sebebi nikotin bağımlılığıdır. Patlıcan ise kişinin vücudunun alıştığı nikotin ihtiyacının bir bölümünü karşılayabileceği için, yavaş yavaş sigarayı bırakmak isteyenlerin her gün küçük miktarlarda patlıcan salatası, yemeği tüketmeleri faydalı olabilir. Patlıcan, antioksidan ve anti bakteriyel özelliktedirKişinin hastalıklara yakalanmasının en önemli sebepleri; bağışıklık sisteminin güçsüz olması ve metabolizmasının dışarıdan gelen zararlı virüs ve bakterilerle savaşacak kadar güçlü olmamasıdır. İşte ihtiyaç duyduğumuz bu güce sahip olmanın yolu da antioksidan ve anti bakteriyel besinler ağırlı beslenmektir. Patlıcan da antioksidan ve anti bakteriyel özellikte olduğundan, vücudunuzda pek çok hastalığa yol açabilecek serbest radikaller ve virüslere karşı bir koruma mekanizması geliştirmeye yardımcı olur. Ayrıca patlıcanın içeriğindeki yüksek oranda C vitamini de bu korumayı destekleyici özellik gösterir. Patlıcan, cildi güzelleştirirPatlıcanın içerdiği diyet lifler ve çok sayıda farklı vitamin cildin elastikiyetini koruyarak, gençliğini, canlılığını muhafaza etmesine yardımcı olur. Cildin serbest radikallerden ve ölü hücrelerden arınmasını sağlayan patlıcan, deri altında yeni hücre oluşumunu da destekler. Ayrıca diğer kanser türleri gibi cilt kanserinin de önlenmesinde etkili olduğu bilinen patlıcan, ciltte meydana gelen güneş ve sivilce lekelerinin de görünümünün azalmasına yardımcıdır. Patlıcan, saçı ve tırnakları besler, korurCilt sağlığına iyi gelen pek çok doğal besin maddesinin aynı zamanda saçları da koruduğunu biliyoruz. Zira sağlıklı saçlar, sağlıklı cilt, sağlıklı kafa derisi ile mümkündür. Bu bakımdan patlıcan, saç derisinin neminin korunmasına, saç derisinin altında hücre yenilenmesine ve yeni saç oluşumuna destek verir. Ayrıca içerdiği yüksek miktardaki demir sayesinde tırnakların güçlenmesi ve parlak bir renk kazanmasında da patlıcana güvenebiliriz. Patlıcan suyu nedir, nasıl yapılır, neye iyi gelir?Susadığımızda, pek çoğumuzun aklına patlıcan suyu içmek gelmez. Zira patlıcan suyu yaygın olarak bilinen, tüketilen bir besin kaynağı da değildir. Ancak Japonya’da yapılan bir araştırma, patlıcan suyunun kişiyi kanserli hücre oluşumundan koruduğunu kanıtlamıştır. Beta- karoten, lif ve antioksidanlar bakımından zengin olan patlıcanın suyunun aniden gerçekleşen kalp krizi ve inme vakalarını da önlediği biliniyor. Bununla birlikte potasyum alımının hipertansiyonu önlediğini düşünürsek, potasyum açısından zengin olan patlıcan suyunu haftada bir kez düzenli olarak tüketerek hipertansiyonun da önüne geçebilirsiniz. Ayrıca damar tıkanıklığını önleyerek kalp ve damar sorunlarını da önlemek mümkün olur. Bu bakımdan size patlıcan suyunun tarifini vermek istiyorum. Aslında yapımı çok basit. Zira 4-5 tane patlıcanı birkaç parçaya bölün ve blenderdan geçirin. Ardından temiz bir tülbent yardımıyla suyunu çıkarıncaya kadar sıkın veya küçük delikli bir süzgeçten geçirin. 2-3 tane patlıcandan 1 çay bardağı kadar patlıcan suyu çıkar ve haftada bir kez 1 çay bardağı patlıcan suyu içmek sağlığınıza iyi gelir. Özellikle de patlıcanın sinirleri yatıştırıcı özelliğini göz önünde bulundurarak kendinizi mutsuz, sinirli, depresif hissettiğiniz günlerde bir çay bardağı patlıcan suyu içmek size iyi gelebilir. Patlıcan tüketecek olanlara önerilerPatlıcan da tıpkı diğer besin maddeleri gibi kontrollü tüketilmesi gereken bir sebzedir. Haftada 2 kereden fazla tüketmenizi önermiyorum. Zira alerjik reaksiyonlar ya da farklı semptomlar ortaya çıkabilir. Patlıcanın çiğ olarak tüketilmesi zararlı olabilir. Bu bakımdan iyi piştiğinde emin olun. Çiğ olarak tüketilen patlıcan solanin adlı bir içeriğinden dolayı zehirlenmelere sebep olabilir. Aşırı patlıcan tüketimi karaciğer ve dalaklarda fonksiyon bozukluklarına yol açabilir. Patlıcanın taze ve mevsiminde tüketilmesi gerekiyor. Bu bakımından yaz mevsiminde patlıcan fazla olduğu için kışa hazırlık olarak kurutabilir, turşu ya da konserve hazırlayabilirsiniz.

Kalp sağlığını destekler ve iltihaplanmayı azaltır! İşte Nohutun faydaları

13 Nisan 2024 at 14:17
En sık kullanılan nohut yuvarlak ve bej renkte görünse de, diğer çeşitleri siyah, yeşil veya kırmızı olabilir. Nohut; fasulye, bezelye ve mercimek gibi diğer baklagiller gibi, lif ve protein bakımından yüksektir ve birkaç önemli vitamin ve mineral içermektedir. Akdeniz ve Ortadoğu yemeklerinde geniş yelpazede bulunurlar. İyi bir protein kaynağına sahiptiri bunlar karbonhidrat ve liflerdir. En iyi sonucu almak için pişirmeden önce 8-10 saat suda bekletin. Bu yazıda nohutların besin dağılımı ve potansiyel sağlık yararlarından bahsedeceğim. Diyabeti Önlemeye Yardımcı OlurNohutlar özellikle lif bakımından yüksektir. Çalışmalar, yüksek lifli diyetler tüketen tip 1 diyabetlilerin nohut tükettiklerinde, daha düşük kan şekeri düzeylerine sahip olduğunu göstermiştir. Tip 2 diyabetliler için yüksek lif alımı; kan şekeri, lipid ve insülin düzeylerini artırabilir. Amerikalılar İçin Beslenme Rehberleri, kadınlar için günde en az 21-25 gram (g) lif, erkeklerde günde 30-38 g lif alımı önermektedir. Kemik Sağlığını GeliştirirNohuttaki demir, fosfat, kalsiyum, magnezyum, manganez, çinko ve K vitamini, kemik yapısını ve gücünü korumak ve geliştirmek için katkıda bulunur. Fosfat ve kalsiyumun her ikisi de kemik yapısında önemli olmasına rağmen, iki maddenin dikkatli dengesi doğru kemik mineralizasyonu için gereklidir, çok az miktarda kalsiyum alımıyla çok fazla fosfor tüketilmesi kemik kaybına neden olabilir. Kemik matrisinin oluşumu manganez minerali gerektirir ve demir ve çinko kolajenin üretiminde ve gelişmesinde önemli rol oynar. Yeterli miktarda K vitamini tüketimi, iyi kemik sağlığı için önemlidir, çünkü kalsiyum emilimi artırır ve idrardaki kalsiyum atılımını azaltabilir, böylece kemiğin yapımı ve onarımı için yeterli miktarda kalsiyum bulunabilir. Düşük K vitamini alımı, kemik kırığı için daha yüksek bir risk ile ilişkilidir. Kan Basıncını DüzenlerDüşük sodyum (düşük tuz) alımı düşük bir tansiyonu korumak için gereklidir, ancak artan potasyum alımı kan damarlarına etkileri nedeniyle de önemlidir. Ulusal Sağlık ve Beslenme İnceleme Araştırması’na göre, yetişkinlerin yüzde 2’den daha azı günlük 4.700 miligram önerisini karşılıyor. Kalp Sağlığını DesteklerYüksek lif, potasyum, C vitamini ve B6 vitamini içeriği kalp sağlığını destekler. Nohutlar önemli miktarda lif içerir, bu da kandaki toplam kolesterol miktarını düşürmeye yardımcı olur, böylece kalp hastalığı riskini azaltır. Bir çalışmada günde 4.069 miligram potasyum tüketenlerin, iskemik kalp hastalığından ölüm riski, daha az potasyum tüketenlere (günde yaklaşık 1.000 mg) kıyasla yüzde 49 daha düşüktü. Kanseri ÖnleyebilirSelenyum minerali çoğu meyve ve sebzede bulunmasa da nohutlarda bulunur. Karaciğer enzimlerinin düzgün çalışmasına ve vücudun kanser kaynaklı bazı bileşiklerinin detoksifikasyonuna yardımcı olur. Ayrıca selenyum iltihaplanmayı önler ve tümör büyüme oranlarını düşürür. Nohut ayrıca DNA sentezinde ve onarımında rol oynayan folat içerir ve DNA’daki mutasyonlardan kanser hücrelerinin oluşumunu önlemeye yardımcı olur. Nohutta bulunan saponinler, fitokimyasallar, kanser hücrelerinin çoğalmasını ve vücuda yayılmasını önler. Nohut ve diğer baklagiller, bütün tahıllar, meyveler ve sebzelerden alınan yüksek lif alımları kolorektal kanser riskini düşürür. C vitamini güçlü bir antioksidan görevi görür ve hücreleri serbest radikal hasarına karşı korur. Kolesterolü AzaltırAraştırmalar, beslenme rutininde nohut bulundurmanın kanda düşük yoğunluklu lipoprotein veya kötü kolesterol miktarını düşürdüğünü gösteriyor. İltihaplanmayı AzaltırNohutta bulunan kolin, uyku, kas hareketi, öğrenme ve hafıza gelişimine yardımcı olur. Kolin ayrıca hücresel zarların yapısını korumaya, sinir uyarılarının iletilmesine, yağ emiliminde yardımcı olur ve kronik enflamasyonu azaltır. Sindirim Sistemini Düzenlemeye Yardım EderYüksek lif içeriğinden dolayı nohut, kabızlığı önlemeye ve sağlıklı bir sindirim sistemi için düzenlilik geliştirmeye yardımcı olur. Kilo Alımını AzaltırDiyet lifleri, sindirim sisteminde hacim artırıcı olarak iş görür. Bu bileşikler tokluğu artırır ve iştahı azaltır; böylece insanlar daha uzun süre tok hisseder ve böylece genel kalori alımını azaltır. Her çeşit meyve ve sebzeyi tüketmek uzun süredir birçok yaşam tarzıyla ilgili sağlık koşulları riskinde azalma ile ilişkilendirilmiştir. Pek çok araştırma nohut gibi bitki gıdalarının tüketilmesinin obezite, genel ölüm oranı, diyabet, kalp hastalığı riskini azalttığını, sağlıklı bir cildi, sağlıklı saçları, artan enerjiyi ve genel olarak daha düşük ağırlığı teşvik ettiğini ileri sürdü. İrritabl Bağırsak Sendromuna İyi GelebilirNohut, irritabl bağırsak sendromu belirtilerini hafifletmese de, durumdan etkilenen insanlara yardımcı olabilir. Uzmanlar irritabl bağırsak sendromu (IBS) olan bireylerde artan lif tüketiminin hastalığa bir meydan okuma olabileceğini düşündürmektedir. Bununla birlikte, nohut bazı IBS hastaları tarafından iyi tolere edilen bir lif kaynağı sunmaktadır. Ne yazık ki, düşük FODMAP diyetini izleyen IBS’li insanlar nohut ile kısıtlanmak zorunda kalıyorlar. Nohutun Besin İçeriğiBir fincan pişmiş nohutta aşağıdakiler bulunur: 269 kalori45 g karbonhidrat15 g protein13 g diyet lifi4 gr yağ0 g kolestrolNot: Toksinlerin ve besin önleyici maddelerin içeriğinden dolayı ham nohutun tüketilmesi önerilmez. Bu bileşenler filizlenerek ve pişirilerek azaltılır. Ayrıca nohutta K vitamini, folat, fosfor, çinko, bakır, manganez, kolin ve selenyum bulunur. Nohut, mükemmel bir vegan dostudur ve glutensiz protein ve lif kaynağı olmasının yanı sıra olağanüstü seviyelerde demir, vitamin B6 ve magnezyum da içerir. Nohutla İlgili Risk FaktörleriBaklagiller, alfa-galaktosidaz enziminden yoksun oldukları için galaktanlar olarak bilinen oligosakkaritler veya vücudun sindiremediği kompleks şekerler içerir. Bu enzim, bu şekerleri kırmak için gereklidir. Sonuç olarak nohut gibi baklagillerin tüketiminin bazı insanlara bağırsakta gaz ve rahatsızlık yarattığı bilinmektedir.Baklagiller yediğinde bazı belirtiler yaşayan herkes yavaş yavaş diyetlerine eklemelidir. Bir başka seçenek, kurutulmuş baklagillerin bekletildiği suyu boşaltmaktır. Bu iki oligosakkarit olan, rafinoz ve stakyozu giderir ve bazı sindirim sorunlarını ortadan kaldırır. Nohut ve PotasyumKalp hastalığı için en sık verilen bir ilaç türü olan beta-bloker, kanda potasyum seviyelerinin artmasına neden olabilir. Nohut gibi yüksek potasyumlu gıdalar, beta-bloker kullanırken nazikçe tüketilmelidir. Vücuttaki yüksek potasyum seviyeleri, böbrek hasarı veya böbrekleri tamamen işlevsel olmayan kişiler için ciddi bir risk oluşturabilir. Hasar gören böbrekler aşırı potasyumu kandan filtreleyemez ve bu ölümcül olabilir.

Semizotunun faydaları nelerdir?

13 Nisan 2024 at 13:40
Ünlü düşünür, bilim insanı İbn-i Sina’nın da dediği gibi “Sebzeleri, meyveleri tam mevsiminde yiyiniz.” İşte semizotunun da mevsimi geldiğine göre 3 aylık kısacık semizotu mevsimini iyi değerlendirmekte fayda var. Ancak normal şartlar altında Nisan, Mayıs, Haziran aylarının sebzesi olan semizotu, bazı yörelerde neredeyse Eylül’e kadar bulunabiliyor. Zira hem çiftçilerin, köylülerin ektikleri hem de yabani olarak dağda bayırda bulabildiğimiz semizotunu sayarsak aslında Ege, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde yaklaşık 6 ay semizotu yiyebiliriz. Peki, neden semizotu yemeliyiz, hangi besinleri içeriyor bu semizotu? Semizotunun besin değerleri100 gram semizotu yaklaşık olarak; 22 kalori,1,77 gram karbonhidrat,2,64 gram protein,0,12 gram yağ,1,59 gram lif,41 miligram sodyum,414 miligram potasyum,155 miligram kalsiyum,1320 miligram A vitamini,0,04 miligram B1 vitamini,24,6 miligram C vitamini,4,45 miligram demir,4 miligram fosfor içeriyor.Bunların yanında folik asit ve Omega 3 yağ asitleri ihtiyacımız için semizotu bire bir. Hatta yeşil yapraklı sebzeler arasında en çok Omega 3 içeren besinin semizotu olduğunun da altını çizmekte fayda var. Bu bakımdan vegan beslenmeyi tercih edenler için en doğru Omega 3 kaynaklarından birisi kesinlikle semizotu olacaktır. Semizotunun faydalarıSindirim sisteminin sağlığını ve fonksiyonlarını destekler. Kabızlığı giderir.İdrar söktürücüdür.Kanı temizler.Kanamalı rahatsızlıklarda kanın durmasında etkili olabilir.Zihinsel yorgunluğu hafifletir.Enerji verir.Çok güçlü bir antioksidan kaynağıdır.Sinir sistemini korur, sinirleri yatıştırır.Böbreklerde oluşan kum ve taşların doğal yolla dökülmesine yardımcı olur.Kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olur.Düzenli kullanıldığında şeker hastalarında sıklıkla yaşanan susuzluk sorununu azaltır.Kilo vermeye yardımcı olur. Bu bakımdan özellikle yaşlılar ve hastaların hem sağlıklı beslenmeleri hem de fazla kilo almadan yaşayabilmeleri için ideal bir besindir.Ağrı dindirici özelliği vardır.Gut hastalarına iyi gelir. Kansızlığı önler.Kan basıncını dengeler ve dolayısıyla da yüksek tansiyonu önler.Kas ve kemik yapısını güçlendirir.Felç ve inme riskini azaltır.Kalp ve damar sağlığını destekler.Başta ağız, akciğer ve kolon kanseri olmak üzere pek çok kanser türüne karşı önleyici özellik gösterir.Kanı temizlediği ve kan değerlerini dengelediği için cilt güzelliği, cilt hücrelerinin yenilenmesine de katkı sağlar.Egzama, cilt lekeleri gibi cilt sorunlarını azaltıcı etki gösterir.Basur (hemoroid) tedavisinde etkilidir.Düşük kalorili ve bol lifli olduğu için fazlaca tüketilmesinde sakınca yoktur. Tok tutar, yağ depolanmasına yol açmaz.Mide rahatsızlıklarını önlemeye yardımcıdır.Ülserin tedavisine yardımcı olur.Bağışıklık sistemini güçlendirir, mevsimsel hastalıklara ve soğuk algınlığına karşı koruyucudur.Karaciğeri koruyucudur.Çocuklar ve ileri yaştakilerin zihinsel sağlığı açısından özellikle önem arz eder.Semizotu, lif deposudurSemizotu, bahar ve yaz aylarında lif bakımından zengin beslenmemize yardımcı olabilecek muhteşem bir sebzedir. Haftada 2 kez düzenli olarak semizotu yemeği ve salatası tükettiğimizde kabızlık, sık acıkma, vücutta yağ depolanması gibi sorunlarla karşılaşmayız. Zira diğer lif kaynakları gibi semizotu da kesinlikle uzun süre tok tutar ve bu sayede öğün aralarında sağlıksız atıştırmalıklarla fazla kilo almamızı önler. Sindirim sistemimizin daha iyi çalışmasını sağlayarak mide, bağırsak rahatsızlıklarını ve sindirim bozukluğundan kaynaklanan rahatsızlıkları önler. Semizotu, Omega 3 bakımından zengindirSemizotunun içeriğinde bulunan Omega 3 oranının balıklarla kıyaslanabilecek kadar yüksek olduğu bilinmekte. Omega 3 demek; sinir sisteminin, zihinsel fonksiyonların, kalp ve damar fonksiyonlarının çok daha sağlıklı çalışması için ihtiyaç duyulan yağ asitleri demektir. Omega 3 eksikliğinin pek çok hastalığa yol açtığı düşünüldüğünde, genç, yaşlı, çocuk, yetiştin her yaştan kişinin Omega 3 bakımından zengin beslenmesi gerektiği uzmanlar tarafından belirtiliyor. Hal böyle olunca da hem çok yoğun olarak bulunabilen hem de herkesin ulaşabileceği kadar uygun ücretlere satılan semizotunu sofradan eksik etmemekte fayda var. Semizotu, kan yapımına yardım ederSemizotu, demir bakımından zengindir. Hal böyle olunca da aslında semizotunun doğal bir kan yapıcı olduğunu söylemek doğru olur. Semizotu, düzenli aralıklarla tüketildiğinde beyaz ve kırmızı kan hücrelerinin fonksiyonlarını hızlandırır, sayılarının artmasını sağlar. Bu bakımdan kansızlık sorunu yaşayan kişilerin ya da kansızlık yaşamak istemeyenlerin semizotu tüketmelerinde fayda var. Semizotu, kemikleri güçlendirirİçeriğinde bolca bulunan kalsiyum ve magnezyum sayesinde kemiklerin büyümesi ve güçlenmesinde semizotu çok etkili bir besin kaynağıdır. Bu bakımdan her yaşta semizotu tüketimi önerilirken özellikle de gelişme çağındaki çocuklara ve kemik erimesi riski olan ileri yaştakilere mutlaka semizotu tüketimi öneriliyor. Haftada 2-3 kez semizotu tüketerek güçlü kemiklere sahip olmak mümkün.Semizotu tarifleri Yoğurtlu semizotu salatasıYarım demet semizotunu büyük parçalar halinde ayıklayın, yıkayın ve suyunun süzülmesi için süzgeçte bekletin. Derin bir salata kasesinin içine 2 su bardağı ev yoğurdu dökün ve çırpın. Sonrasında karışıma iri iri doğranmış 1 çay bardağı ceviz, yarım çay kaşığı tuz ekleyin ve karıştırın. Sonra içine semizotunu da katın ve tüm malzemeyi iyice harmanlayın. Salatanızın lezzetini artırmak için bu karışımın üzerini streç filmler kaplayın ve yarım saat kadar buzdolabında bekletin. İsterseniz tek tek salata kaselerine isterseniz de büyükçe bir kaseye boşaltın, üzerine zeytinyağı gezdirerek ve kuru nane serperek servis yapın. Afiyet olsun. Limonlu, nar ekşili semizotu salatasıYarım demet semizotunu büyük parçalar halinde ayıklayın, yıkayın ve suyunun süzülmesi için süzgeçte bekletin. 1 su bardağı ya da kasenin içine 1 limon sıkın, 1 yemek kaşığı nar ekşisi ve yarım çay kaşığı kadar da tuz koyun ve homojen bir karışım oluncaya kadar karıştırın. Ardından salata kasesine aldığınız semizotunun üzerine sosunuzu dökün ve tüm malzemeyi karıştırın. İsterseniz üzerine iri kıyılmış ceviz ya da çiğ badem de ekleyebilirsiniz. Ekşili semizotu salatanız hazır. Afiyet olsun. Bulgurlu semizotu yemeğiSemizotunu salataların içinde çiğ olarak tüketmekten sıkılırsanız, arada bir de yemeğini yaparsınız. Ancak baştan söyleyeyim semizotunun saya saya bitiremediğim faydalarından tam olarak yararlanabilmek istiyorsanız, çiğ olarak ya da çok az pişmiş olarak tüketmelisiniz. Yani hafifçe pişirmek yeterli olur.1 demet semizotunu büyük parçalar halinde ayıklayın, yıkayın ve suyunun süzülmesi için süzgeçte bekletin. Orta boy bir tencerenin içine 1 büyük baş soğanı ince ince doğrayın (söğüş şeklinde doğrarsanız daha güzel görünüyor). 1 yemek kaşığı zeytinyağı ya da tereyağı ile soğanları hafifçe kavurun, ancak erimesin. Ardından yıkanmış semizotunu, 1 çay bardağı yıkanmış pilavlık bulguru tencereye koyun ve kısık ateşte 5 dakika kadar pişsin. Sonrasında 1 çay bardağı sıcak su ve 1 çay kaşığı tuz ekleyin ve yemeğinizi son kez karıştırın. Bulgurlar pişinceye kadar en kısık ateşte kalsın. Bulgurlar pişince ılık olarak tüketebilirsiniz.

Ananas suyunun 10 süper faydası

13 Nisan 2024 at 12:12
Ananası dilim olarak yemeyi sevmeyenlere alternatif olarak sunulan bu içecek, birçok ilaç kadar iyileştirici özelliğe sahiptir. Ananas meyve suyu olarak bardaklarda yerini aldığında, her yudumunda şifa dağıtacaktır. Ananas suyu faydaları sayesinde, çeşitli hastalıklara çare bulabilirsiniz. Bunun için yapmanız gereken düzenli olarak ananas suyu içmek olacaktır. Özellikle de yaz günlerinin kavurucu sıcaklarında içmeniz önerilen ananas suyu, sizi sıcakların etkisinden koruma görevine sahiptir. Her mevsim formda ve zinde kalmak için düzenli ananas suyu içmeyi ihmal etmemelisiniz. Ananas Suyunun 10 Süper Faydası1. Bağırsaklardaki Parazitleri TemizlerAnanas suyu faydası sayesinde bağırsaklarında parazitlenme olan kişiler, sağlığına kavuşacak.Bağırsak içinde oluşan bakterilerin kolayca temizlenmesi için 7 gün boyunca ananas suyu içmelisiniz.Her sabah uyandığınızda 1 bardak taze ananas suyu içerseniz, bakterileri vücudunuzdan atarak güne başlamış olursunuz. 2. Zayıflamayı KolaylaştırırAnanas suyu neye yarar diyenler için bu suyun kilo verdiren bir içecek olduğunu ifade edelim.Eğer diyet dönemindeyseniz ve kolayca yağ yakımını başlatmak istiyorsanız; ananas suyu tüketebilirsiniz.Ananas suyunu ölçülü tüketmeniz tavsiye edilir. Ananas şeker oranı yüksek bir meyve olduğu için aşırı tüketimde etkili sonuç alınmaz. 3. Kemik Ağrısını ÖnlerAğrı kesici ilaçlar kadar etkili, en sevdiğiniz yiyecek kadar lezzetli olan ananas suyu kemik ağrısını önleme görevine sahiptir.Spor öncesinde ananas suyu tüketirseniz, spor bitiminde kendinizi daha az yorgun hissedersiniz.Gün içinde çok sık hareket ediyorsanız ve ayakta kalıyorsanız mutlaka güne başlarken 1 bardak ananas suyu içmelisiniz. Ağrısız bir gün geçirmenize yardım eder. 4. Vücuda Zindelik KazandırırAnanas suyunun yapısında C vitamini, potasyum, lifler, antioksidan maddeler bulunmaktadır. Bu özelliği sayesinde vücuda enerji vermektedir.Kendinizi son günlerde çok yorgun hissediyorsanız düzenli olarak ananas suyu içmelisiniz.Ananas suyu, yüksek enerji veren doğal içeceklerden biridir. 5. Enfeksiyonu İyileştirirAnanas suyu antibakteriyel bir içecektir. İdrar yolu enfeksiyonunda içilmesi önerilir.İdrar yollarında oluşan bakterileri kısa zamanda temizleyen bu faydalı içecek, boğaz enfeksiyonunda da etkilidir.Solunum yolunun rahatlaması için boğaz enfeksiyonu döneminde düzenli olarak içilmelidir. Kısa zamanda enfeksiyonu vücudunuzdan atacaktır. 6. Yaraları OnarırAnanas suyu antioksidan maddeler bakımından zengin bir içecektir.Vücudunuzda oluşan yara, kızarıklık, yarılma gibi sorunları kısa sürede onarır.Hücre içinde oluşan hasarları da kısa zaman içinde iyileştiren ananas suyu; ölçülü tüketildiğinde sizi tepeden tırnağa kadar korur. 7. Cilt Sağlığını KorurDaha genç ve canlı görünmek için her sabah 1 bardak ananas suyu içmeye özen göstermelisiniz.Ananas suyu, cilt hücrelerini korur. A, B, C vitaminleri bakımından güçlü olan ananas suyu yaşlılık izlerini de kamufle eder.Göz ve dudak çevresindeki kırışıkları geciktiren bu doğal içecek sayesinde daha genç görüneceksiniz. 8. Ağız İçi Bakterileri EngellerAğız içi sağlığını korumak için C vitamini ve antioksidan maddeler içeren besinleri tüketmelisiniz.Ananas suyu, dişlerin çürümesini önleyen ve ağız kokusunu gideren faydalı bir meyve suyudur.Eğer düzenli olarak ve ölçülü miktarda ananas suyu içerseniz dişlerin çürümesine karşı önlem almış olursunuz. 9. Bağışıklık Sistemini GüçlendirirAnanas suyunun besin değeri yüksektir ve mineral bakımından zengindir. Güçlü bir bağışıklık sistemi için düzenli ananas suyu içmeniz önerilir.Gün içinde almanız gereken A, B, C vitaminlerini ve potasyum, fosfor, demir gibi mineralleri 1 bardak ananas suyundan alabilirsiniz. Bunun için her sabah taze ananas suyu içmelisiniz. 10. Kalp ve Damar Hastalıklarını ÖnlerAnanas suyu, kalbe giden damarların temizlenmesine yardım eder.Kan basıncını kontrol altına alan ananas suyu sayesinde, kalp hastalıklarının önüne geçilir. Daha rahat nefes almak, daha iyi bir bedende yaşamak için ölçülü olacak şekilde ananas suyu tüketmeye özen göstermelisiniz. Ananas suyu, kalbinizi ve bedeninizi hastalıklardan korur.

❌
❌