Normal görünüm

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.
Bugün — 2 Haziran 2024Sağlık

Aşırı işlenmiş gıdalar çocukları zehirliyor

2 Haziran 2024 at 09:19
Aşırı işlenmiş gıdaların yaygın tüketimi sağlığı tehdit ediyor. Araştırmalar, çocuklarda artan bağırsak kanserinde sorumlulardan birinin de aşırı işlenmiş gıdalar olduğuna dikkat çekiyor. Bu tür ürünleri sık tüketmenin obezite, kalp krizi gibi etkileri olduğunu belirten Dr. Şirin Seçkin, "İnsan beyninde sigaranın yaptığı bağımlılığın benzerini yapmaktadır. Çocukların yüzde 10’unun erişkinlerin yüzde 14'ünün bu gıdalara bağımlı olduğu düşünülüyor. İşlenmiş gıdalar, beyin yaşlanmasına yol açıyor, konsantrasyon bozukluğu, öğrenme güçlüğü, unutkanlık yapıyor. Çocuğun akademik başarısını olumsuz etkiliyor. Yaşla birlikte demans artıyor, beyin işlevleri bozuluyor" dedi. Habertürk'ten Demet Demirkır'ın haberi

Akgünlük sakızı ile bal karışımı faydaları nelerdir?

2 Haziran 2024 at 04:15
Akgünlük sakızı, boswellia reçineleri olarak da bilinmektedir. Hindistan, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’ya özgü olan boswellia ağacından elde edilir. Akgünlük ağacının kabuğunun kazınması ile elde edilen bu madde, kurutulur ve sakız olarak kullanılır. Birçok biti gibi akgünlük sakızı da farklı birçok alanda kullanılmaktadır. Akgünlük bitkisinden tütsü olarak yararlanılmaktadır. Aynı zamanda bu doğal şifa kaynağı çaylarda, ilaç ve sabun yapımlarında da sıklıkla tercih edilmektedir. Akgünlük bitkisi direkt olarak ilaç niyetine kullanılmaz. Ancak bazı kürlerin yapımında etkin olarak kullanılır ve bu sayede insan sağlığına birçok yönden olumlu etkiler sağlamış olur. Akgünlük Sakızı Nedir?Akgünlük sakızı, akgünlük bitkisinden elde edilen bir tür reçinedir. Akdeniz iklimine sahip bölgelerde yetişen ve bir çam türü olan ağaçların kabuklarından elde edilir. İki yüzden fazla bileşene sahip olan akgünlük sakızı, oldukça eski ve değerli bir bitkidir. Akgünlük bitkisinin bilinen en eski tarihi Mısır Firavunu Tutankhamun’un üç bin yıllık mezarında bulunan akgünlükten yapılmış bir kürenin keşfine kadar uzanır. Sakız elde edilen bitkinin bilimsel adı ise ‘Boswellia Serrata’dır. Ülkemizde akgünlük sakızı, günlük reçinesi, akgünlük reçinesi, günlük sakızı, sığla sakızı ya da sığla reçinesi isimleri ile de bilinir. Akgünlük Sakızı ve Bal Karışımının FaydalarıAkgünlük sakızı, oldukça eski zamanlardan beri şifa kaynağı olarak kullanılmıştır. Genel olarak günümüzde tek başına ilaç olarak kullanılmamaktadır. Akgünlük sakızının kullanımında en çok bal tercih edilmektedir. Bal ile karıştırılan akgünlük sakızı, vücut ağrısı çeken kişilere şifa olur. Her gün bir kaşık olacak şekilde tüketilebilen bu karışım aynı zamanda doğal bir ağrı kesicidir. Öte yanda astım gibi solunum yolu rahatsızlıkları için de akgünlük sakızı ve bal karışımı tercih edilebilir. Bunların yanı sıra bal ve akgünlük sakızı karışımının bilinen diğer yararları ise şu şekilde sıralanabilir; Astım hastalarına iyi gelirGastrit nedeni ile meydana gelen semptomları azaltırMide ülseri üzerinde olumlu etkilere sahiptirMide yararlarının tedavi edilmesini ve kısa sürede iyileşmesini sağlarKaraciğerin temizlenmesine yardımcı olurEgzama gibi cilt rahatsızlıklarının tedavisinde tercih edilirMantar oluşumlarının giderilmesini sağlarAkgünlük Sakızı Nasıl Kullanılır?Bal ile karıştırılarak tüketilebilen akgünlük sakızı süt ile karıştırılarak tüketildiğinde de birçok sağlık sorununa iyi gelmektedir. Aynı zamanda akgünlük sakızının kullanım sağlanabileceği diğer formları ise şu şekilde sıralanabilir; Akgünlük sakızı, yakı olarak kullanılabilir ve vücutta oluşan yaraların tedavi edilmesi için tercih edilebilirTütsü olarak kullanım sağlanabilirSakız olarak çiğnenmeye müsait bir yapıya sahiptir. Damak tadında uygun olan kişiler bu bitkiyi sakız formunda da tercih edebilirÇeşitli kürlere ilave edilebilir ve cilt bakım ürünü olarak kullanılabilirÇay olarak tüketilebilir ve bu sayede akgünlük sakızının faydalarından da en iyi şekilde yararlanılabilirMacun kıvamına getirilerek kullanılabilirGeceden suda bekletildikten sonra kullanılabilirDirekt olarak tüketilebilirAkgünlük sakızının kabuğu tonik işlevi görmektedirSabun ve parfümlerin içerisine ilave edilebilirAkgünlük Sakızının ZararlarıGenel olarak akgünlük sakızı ve bal ile elde edilen karışımının insan sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisi yoktur. Ancak akgünlük sakızının ve bal ilave edilerek hazırlanan karışımının dikkatli bir şekilde tüketilmesi gerekir. Kronik hastalığı olan kişilerin, düzenli ilaç kullanan kişilerin, hamile ve emzirme döneminde olan kişilerin akgünlük sakızı ve bal karışımını kullanmadan önce mutlaka doktorlarına danışması gerekir. Aksi halde beklenmedik yan etkiler ile karşı karşıya kalınabilir.  

Yüzdeki siğiller için dua var mı, hangi dua okunur?

2 Haziran 2024 at 03:40
Dinimizde, sağlık sorunlarıyla başa çıkmak için dua etmek önemlidir. Bu yazıda, siğillerin çabucak iyileşmesi için çeşitli duaları derledik. Siğil Nedir?Siğiller, insan vücudunun farklı bölgelerinde ortaya çıkabilen, deri üzerinde bir yara veya kesikten giren papilloma virüsü nedeniyle oluşan lezyonlardır. Ellerde daha sık görülmek ile birlikte, vücudun çeşitli bölgelerinde, yüzde de görülebilir. Papilloma virüsü, bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde daha kolay yayılma eğilimdedir.Siğiller için tıbbi bir tedavi söz konusudur. Ancak; tıbbi tedaviye dualar da eşlik etmelidir. Bu iki yöntem ile etkili bir tedavi sağlanır. Yüzde Siğil Neden Olur?Yüzde siğil oluşumunun çeşitli sebepleri bulunmaktadır:  Yüzde siğil oluşumunda en büyük etkenlerden biri bağışıklık sisteminin zayıf olmasıdır. HPV (Human Papilloma Virüsü), genelde bağışıklık sistemi güçlü olmayan bireylerde daha yaygın olarak görülür. Havuz, jakuzi, sauna gibi ortak kullanım alanları, yüzde siğil oluşumu için uygun ortamlar sağlar. Ayrıca, toplu taşıma araçları gibi ortak kullanılan yerlerde de HPV bulaşma riski bulunmaktadır. Ellere bulaşan HPV, yüz ile temas ettiğinde yüzde siğil oluşumuna yol açabilir. Bu nedenle hijyen kurallarına dikkat etmek önemlidir.Siğilin Çabucak Geçmesini Sağlayan DuaSiğillerin çabucak geçmesini sağlayan bir dua şöyledir:  "Allahümme müsağğiral kebiri ve mükebbiressağiri sağğir ma bi."Bu duanın Türkçe anlamı şudur:  "Allah'ım, büyük olanı küçülten ve küçük olanı daha da küçülten, bende olan bu siğilleri küçült. Amin."Bir diğer etkili dua şudur: "La tera fiha ivacen ve la amla."Bir başka etkili yöntem ise; Arapça "edriy" kelimesinin 3 adet kağıda yazılmasıdır. Her kağıda 2 Fatiha ve 3 İhlas suresi okunduktan sonra bu kağıtlar siğillere sürülür. Daha sonra ise her gün bir kağıt yakılır. Bu uygulama ile siğiller küçülebilir ve yok olabilir.Diğer bir dua ise şudur:  "Ve yeseluneke anil cibali fe kul yensifuha Rabbi nefsa. Fe yezeruha kaan safsafa. La tera fiha ivacen vela emta."Diğer bir siğil duası ise şöyledir: "Em ebramu emran fe inna mübrimun."Anlamı şudur: “Yoksa onlar işi sağlam mı tuttular? Muhakkak gerçekte biz işi sağlam tutarız."Bu dua, siğillerin tedavisi için okunduktan sonra diğer dualar ile birlikte tekrar edilebilir.Siğil Tedavisi İçin AlternatiflerSiğil duası okurken bazı uygulamalar da yapılabilir. Bu uygulamalar, dua edilen bölgenin tedavi sürecini hızlandırır:  Tuz uygulaması: Siğil olan bölgeye bir miktar tuz sürülebilir. Bu uygulama sırasında dua edilmesi de önemlidir. Metal sürme: Bazı uygulamalarda, siğil üzerine metal bir nesne sürülerek dua okunur. Bu, siğilin zamanla küçülmesine yardımcı olabilir.Yüzde Siğil Nasıl Tedavi Edilir?Yüzde siğil tedavisinde çeşitli yöntemler kullanılmaktadır:  Yüzde siğil tedavisinde ilk kullanılan yöntemlerden biri salisilik asittir. Bu asit, siğil olan bölgeye sürülerek cilt tarafından emilir. Bu işlem yavaş ve ağrısız bir şekilde siğil virüsünü içeren cilt hücrelerinin soyulmasını sağlar. Kriyoterapi, sıvı karbondioksit kullanılarak siğilin dondurulmasını sağlar. Bu tedavi, siğilin donarak ölmesine neden olur ve -79 derece sıvı karbondioksit ile uygulanır. Siğillerin cerrahi yöntem ile çıkarılması da bir başka seçenektir. Bu işlem, bistüri kullanılarak siğilin vücuttan kesilmesi ile gerçekleştirilir.

Sütü gelmeyen anneler için dua var mı, hangi dua okunur?

2 Haziran 2024 at 03:30
Süt gelmemesi ya da yetersiz gelmesi durumunda, süt üretimini artırmak ve süt gelmesini sağlamak dua etmek önemlidir. Bu yazıda, sütü gelmeyen anneler için hangi duaların okunabileceğini açıklayacak, anne sütü ile ilgili bilgiler sunacağız. Anne Sütünün Oluşması İçin DualarAnne sütünün oluşması ve artması için manevi destek önemlidir. Bu doğrultuda, Muhammed Suresi'nin 15. Ayeti annelerin sütünün oluşması ve artması için tavsiye edilen dualardan biridir. Bu ayetin bir kağıda yazılıp annenin göğsünde taşıması önerilirken, her gün Muhammed Suresi'ni okumanın da faydalıdır.Muhammed Suresi 15. Ayet, anne sütünün oluşması ve artması için özel bir önem taşır. Ayette, içerisinde nehirlerden akan su, lezzetli süt ve bal bulunan cennet bahçelerinden bahsedilir. Bu ayetin okunması, anne sütünün bereketlenmesine ve artmasına vesile olabilir.Bununla birlikte, anne sütünü arttırdığı düşünülen başka bir dua da şudur:  "Bismillahirrahmanirrahim. Yefalüllahü ma yeşaü ve yefkemü ma yüridü. Ve ceaalna mni beyni eydihim sedden. Ve mil halvefüm sedden feağşeynahüm fehüm la yübsirün. Vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim."Bu dua mümkünse gülsuyu ve safranlı bir mürekkep ile yazılarak suya atılmalı ve lohusa kadın tarafından içilmelidir. Fakat; dua yazdırma imkanı olmayan annelerin bu duayı her gün okumaları da tavsiye edilir.Anne Sütünü Artıran ZikirlerAnne sütü, bebeklerin sağlıklı büyümesi ve gelişimi için hayati bir öneme sahiptir. Ancak bazı anneler; stres, endişe gibi zorluklar ile karşılaştıklarında süt üretemeyebilirler ya da az üretebilirler. Böyle durumlarda dua okumak, zikir çekmek çok önemlidir. Esmalardan "Ya Metinü" ismi şerifini sık sık zikretmek, süt miktarında artış sağlayabilir. Bu ismi zikretmek, annenin stresini alacaktır. Anne Sütü Getiren BesinlerAnne sütü üretimi için dua etmenin yanı sıra doğru ve dengeli beslenmek de önemlidir. Süt oluşumuna katkıda bulunan besinler aşağıda sıralanmıştır:  Su: Vücudun en temel ihtiyaçlarından biri olan su, anne sütünün büyük bir kısmını oluşturur. Anne sütünü oluşturmak ve artırmak için günlük olarak yeterli miktarda su tüketmek çok önemlidir. Fesleğen: C ve K vitaminleri bakımından zengin olan fesleğen, stresi azaltmaya ve anne sütünün oluşmasına yardımcıdır. Tahin: Tahin, süt üretimi oluşturmak ve artırmak için kullanılan önemli bir besindir. Salatalara eklenerek ya da pekmez ile birlikte tüketilerek kullanılabilir. Yeşil yapraklı sebzeler: Ispanak, karalahana, marul gibi yeşil yapraklı sebzeler, anne sütünün oluşması için önemli birer kaynaktır. Bu sebzeler, yüksek miktarda vitamin ve mineral içerir. Mine çiçeği: Prolaktin ve oksitosin salgılanmasına yardımcı olan mine çiçeği, anne sütünün artmasına ve stresi azaltarak sütün oluşmasına katkı sağlar. Maden suyu: Mineral bakımından zengin olan doğal maden suları, anne sütünün artmasına ve oluşmasına yardımcı olur. Bitki çayları: Rezene çayı, ısırgan otu çayı gibi bitki çayları, anne sütünün artmasına yardımcı olur. Yulaf: Demir bakımından zengin olan yulaf, anne sütünün oluşumu için yardımcıdır. Havuç: Beta karoten ve A vitamini bakımından zengin olan havuç, enerji sağlar ve anne sütünü oluşturur ve artırır. Somon balığı: Omega-3 yağ asitleri bakımından zengin olan somon balığı, anne sütünün oluşmasına ve artmasına yardımcı olur. Amber çayı: Demir ve magnezyum bakımından zengin olan amber çayı; anne sütünün oluşmasına, artmasına ve hormonal dengenin sağlanmasına yardımcıdır.Anne Sütünün Faydaları Nelerdir?Anne sütü, bebekler için en uygun besindir ve pek çok faydası vardır. İçerdiği; protein, yağ, demir ve vitamin gibi besin değerleri ile, bebeğin sağlıklı gelişimi için gerekli olan tüm besin maddelerini içerir. Ayrıca, içerdiği koruyucu maddeler sayesinde enfeksiyonlara karşı bebeği korur ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Anne sütü, bebeğin susuz kalmamasını sağlayacak kadar su ve vitamin içerir; bu nedenle özellikle sıcak iklimlerde ekstra su vermeye ihtiyaç duyulmaz. Emzirme, annenin bebeği ile duygusal ve fiziksel bir bağ kurmasını sağlar. Anne sütü; ishal, solunum yolu enfeksiyonları gibi hastalıklara karşı bebeği korurken, çene ve diş gelişimini de olumlu etkiler. Anne sütü ile beslenen bebekler; astım, alerji, ve çocuk diyabeti gibi hastalıklara karşı daha dirençli olurlar. Tüm bunların yanı sıra, anne sütü bebeğin ruhsal, bedensel ve zeka gelişimine de yardımcı olur.

Sağlık Bakanı Koca'dan 'fenilketonüri' hastalığı açıklaması

2 Haziran 2024 at 03:51
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 1 Haziran Ulusal Fenilketonüri Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Fenilketonüri (PKU) hastalığına en sık rastlanan ülkelerden biri olduğunu ve erken teşhis konan bebeklerin ömür boyu uygun bir diyetle sağlıklı bir yaşam sürebileceğini belirtti.
Dün — 1 Haziran 2024Sağlık

Anne ve babalar dikkat

1 Haziran 2024 at 22:49
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'dan anne ve babalara çok önemli uyarı geldi. "Türkiye, 'fenilketonüri' hastalığına en sık rastlanan ülkelerden biri" diye konuşan Bakan Koca, "Erken teşhis edilip tedavi edilmezse de, ağır zihinsel geriliğe yol açabilir. Ancak erken teşhis konan bebeklerin, yaşam boyu uygun diyetle sağlıklı bir hayat sürmesi sağlanabilir. Fenilketonüri hastası bebekler, yaşamlarının ilk birkaç ayında sağlıklı bebeklerden ayırt edilemezler. Bu nedenle hastalığın erken teşhisi oldukça büyük öneme sahiptir. İlerleyen aylarda en büyük belirti zeka ve gelişim geriliğidir. Ayrıca bebekte kusma, aşırı el, kol, baş hareketleri, sara nöbetleri, ciltte döküntüler, idrar ve terin küf gibi kokması hastalığın diğer belirtilerindendir" ifadelerini kullandı

Eklem ağrıları yağmur habercisi midir?

1 Haziran 2024 at 02:18
Yağmurlu günlerin yaklaştığını hissettiğinizi hiç fark ettiniz mi? Birçok insan, eklem ağrılarının hava durumu değişiklikleriyle bağlantılı olduğunu düşünür. Peki, bu inanç ne kadar doğru? İşte konuya ilişkin detaylar...

Organ bağışıyla hayata tutundu, trafik kazasında öldü

1 Haziran 2024 at 14:50
Maltepe'de geçtiğimiz haftalarda meydana gelen kazada 5 yaşındaki Ertuğrul Miraç Kitmur hayatını kaybetti. Küçük çocuğun karaciğer tedavisi gördüğü ve 2023 yılında organ bağışıyla hayatta kaldığı öğrenildi. Ailenin, hayatını kaybeden küçük çocuğun organlarını bağışlamak istediği fakat kullanılan ilaçlardan dolayı kabul edilmediği belirtildi

En tatlı atıştırmalık! Bitter çikolatanın faydaları şoke edecek

1 Haziran 2024 at 05:30
Sağlıklı beslenme, kişinin yaşam kalitesini bir hayli artıran önemli faktörler arasında yer alır. Beden yorgunluğunu söküp atan, vücut sistemlerinin olması gerektiği gibi çalışmalarına aracılık eden bu yaşam biçimi, son dönemlerde sosyal medyanın da etkisi ile bir hayli popüler hale gelmiştir. Sağlıklı beslenmenin protein, karbonhidrat ve yağ gibi hesaplamalar çerçevesinde bazı kriterleri vardır. Bu noktada özellikle rafine şekerden uzak durulması gerektiği bilinmektedir. Ayrıca çocuklar da dahil olmak üzere çikolata tüketiminin sınırlandırılması hatta mümkünse hiç olmaması gerektiği vurgulanır. Çikolata tüketimi ile ilgili sık sık değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, son olarak bitter çikolata ile ilgili konuştu. Bitter çikolatanın içeriğinden bahseden uzmanlar, bu türün doğru dozda tüketilmesi durumunda faydalı olduğunu ifade etti. Peki, bitter çikolata tüketimi neye/ nelere iyi gelir? İşte bitter çikolataya dair tüm merak edilenler… BİTTER ÇİKOLATANIN BESİN DEĞERLERİKimileri tarafından ‘siyah çikolata’ olarak da adlandırılan bitter çikolata, kakao çekirdeği katıları ve kakao yağı içermektedir. Bu çikolata türünün kalitesi ise içeriğinde bulunan kakaonun yüzdesine bağlıdır. 100 gram bitter çikolata üzerinden hesaplanmış olan besin değerleri şu şekildedir: Kalori: 479 kcalProtein: 7.8 gramKarbonhidrat: 45.9 gramDemir: 11.9 mgKalsiyum: 73 mgLif: 10.9 gYağ: 35.3 gSelenyum: 14.2 ugManganez: 3.3 mgBakır: 1.2 mgÇinko: 2.3 mgSodyum: 21 mgPotasyum: 502 mgFosfor: 206 mgMagnezyum: 228 mgBİTTER ÇİKOLATANIN FAYDALARI NELERDİR?Kalp sağlığını destekleyen antioksidanlar bakımından zengin olan bitter çikolatadan fayda görebilmek için günlük tüketim miktarına dikkat edilmesi gerekmektedir. Uzmanlara göre bitter çikolata tüketimi günlük olarak 20 gramı geçmemelidir. Polifenoller bakımından zengin olan bitter çikolata, kalp ve damar sağlığını destekler, kalp hastalıklarına yakalanma olasılığını düşürür. Ayrıca iltihap kurutma özelliği de bulunan bu besin, kan şekerini de dengeleyebilir. Feniletilamin ve triptofan gibi bileşenler ile endorfin ve serotonin gibi nörotransmitterleri artırma özelliği bulunan bitter çikolata, bu sayede kişinin kendisini daha iyi hissetmesini sağlayabilir. Son olarak beyin fonksiyonları üzerinde de etkili olan bitter çikolata, yaş almaya bağlı olarak ortaya çıkan Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklara yakalanma olasılığını düşürür.

Böbrek ve karaciğer dostu! Mayhoş tadı ile damak çatlatıyor... Frenk üzümünün faydaları

1 Haziran 2024 at 05:20
Mayhoş tadı ile damak çatlatan frenk üzümü, özellikle soğuk sütlü tatlıların vazgeçilmezleri arasındadır. Ekşimsi tatlardan hoşlanan kişiler tarafından pek çok tarifte yerini alan bu lezzet, insan sağlığını da olumlu yönde desteklemektedir. Frenk üzümünün tadı kadar faydaları da sık sık gündeme gelmektedir. Farklı renkleri ile doğada bulunan bu meyvenin birçok hastalığın etkilerine karşı savaştığını ifade eden uzmanlar, frenk üzümünün faydalarını arka arkaya sıraladı. FRENK ÜZÜMÜ NEDİR?Frenk üzümünün faydalarına geçmeden önce birçok kişi tarafından bilinmeyen bu meyvenin ne olduğundan bahsetmek gerekir. Mayhoş bir tada sahip olan frenk üzümü, ‘gilaburu’ ve ‘Bektaşi’ isimleri ile de bilinmektedir. Direkt olarak tüketilebildiği gibi tatlılarda veyahut da pişmiş olarak da tüketilebilmektedir. Bu meyvenin kırmızı, siyah ve sarı gibi farklı renkli versiyonları da bulunmaktadır. Kışın yaprak döken bodur bir çalıda yetişen frenk üzümünün, kökleri çok derine inmez. Ayrıca güçsüz dalların üzerinde bulunan bu meyve ülkemizde Doğu, Orta ve Kuzey Anadolu topraklarında kendiliğinden yetişme becerisine sahiptir. FRENK ÜZÜMÜNÜN FAYDALARI NELERDİR?Frenk üzümünün faydaları, tüketilecek olan rengine göre değişikli gösterebilmektedir. Ancak genel çerçevede frenk üzümünün faydaları şu şekilde sıralanabilir: Karaciğeri destekler ve dolayısı ile de vücut içinde bulunan toksinlerin direkt olarak atılmasına yardımcı olur.Kronik hepatit hastalığından mustarip olan kişilerde karaciğer fonksiyonlarını destekler.Karın boşluğunda oluşan gaz sancısı, kramp, ağrı gibi durumların etkilerini azaltabilir.Böbrek sağlığı üzerinde etkilidir. Böbrek fonksiyonlarını düzenleyerek böbrek taşı oluşma ihtimalini düşürür.İdrar yolu enfeksiyonunun önüne geçer.Romatizma ve gut gibi hastalıkların tedavilerinde rol oynar. Burada geçmişten bu yana frenk üzümü çayının bu tip hastalıkların etkilerini hafiflettiği bilinmektedir.Terlemeyi artırır ve bu sayede de ödemin ve toksinlerin atılmasına yardımcı olur.Adet dönemlerinde hissedilen ağrının şiddetini azaltabilir. Ayrıca vücut sıcaklığının dengelenmesine de yardımcı olur.

“Böyle giderse sonuçları çok ciddi olabilir”

1 Haziran 2024 at 04:30
2001 yılında 2.38 olan doğurganlık hızının 2023’te 1.51’e kadar düşmüş olması Türkiye’de ciddi bir tartışma konusu haline geldi. Doğum hızındaki düşüşte sosyal ve ekonomik sıkıntılar kadar sağlık sorunlarının da etkisi çok yüksek. Öyle ki halk arasında kısırlık olarak bilinen infertilite oranlarının 30 yıl önce yüzde 25 seviyelerindeyken günümüzde 45’e kadar yükselmiş olması neslin nasıl bir tehlike içerisinde olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’de neslin yaşadığı tehlikeye ilişkin hazırladığımız birçok haberden sonra Millî Gazete olarak giderek artan ‘infertilite’ sorununa ilişkin önemli bir röportaj hazırladık. Konuya ilişkin sorularımızı yanıtlayan Dünya Tüp Bebek Derneği Genel Koordinatörü ve Türkiye Üreme Tıbbı Cemiyeti Vakıf Başkanı Prof. Dr. Timur Gürgan, önemli değerlendirmelerde bulundu. “ÇOCUKSUZ AİLE KALMASIN POLİTİKASI”Timur Hocam öncelikle infertilite şu anda Türkiye’de ne durumda? Bu konudaki gelişmeleri takip ediyorsunuz, konu hakkında neler söyleyebilirsiniz?   İnfertilite, çiftlerin çocuk istemelerine rağmen çocuk sahibi olamamaları demektir. Türkiye’de 2,2’nin üzerinde olan kaba doğurganlık hızının 1,51’lere düşmesinin çok yönlü sebepleri vardır. Böyle giderse de sonuçları çok ciddi olabilir. Bu konuyu 2012’den hem Cumhurbaşkanlığıyla hem de Sağlık Bakanlığıyla görüşüyoruz. Süreç boyunca içinde bulunduğum, başkanlığını veya koordinatörlüğünü yaptığım birçok kongre düzenledik. Tüm çalışmalardan sonra şöyle bir sonuca vardık; Türkiye’de aile üzerine odaklanalım ve çiftlere çocuk özendirilelim/teşvik edelim. Amacımız, “çocuksuz aile kalmasın” politikasını hayata geçirmekti. “TÜRKİYE’NİN GELİŞMESİ VE İLERLEMESİ İÇİN GENÇ NÜFUS ÖNEMLİ BİR ETKEN”Hocam ülkemizde çocuk sahibi olmak istemeyen çok sayıda çift de var. Çiftlerin sosyal ve ekonomik sebeplere bağlı olarak çocuk yapmaktan kaçınmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Çeşitli gebelik önleyici yöntemlerle çiftler çocuk yapmaktan kaçınıyor. Çiftlerin üreme sağlığından bağımsız olarak çocuk sahibi olmak istememeleri, Türkiye’nin genç nüfusu artırma politikasına ters bir durumdur. Bu konudaki sebepleri alanında uzman isimlerin değerlendirmesi lazım fakat burada insanların neden çocuk sahip olmadığı, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Bu konu da insanların çocuklarına bakamamayla ilgili ekonomik ya da ekonomiden bağımsız sorunları yenememeyle ilgilidir. Hepimizin malumu “geleceği görememe” endişesinin ortadan kaldırılması gerekir. Türkiye’nin gelişmesi ve ilerlemesi için genç nüfus önemli bir etkendir. “ÇOCUK SAHİBİ OLAMAYAN ÇİFTLERİN SAYISI BİR HAYLİ ARTIYOR”Hocam asıl konumuza dönecek olursak, toplumda kısırlık olarak bilinen infertilite nedir? Hem ülkemizde hem de dünya çapında istemesine rağmen çocuk sahibi olamayan çiftlerin sayısı bir hayli artıyor. Eskiden infertilite yani kısırlık oranı yüzde 10 iken şimdi obezite, hormon bozuklukları, hem erkek hem de kadında bağışıklık sistemiyle ilgili ortaya çıkan sorunlar, yediğimiz-içtiğimiz şeyler, organik olmayan gıdalarla beslenme, genetik problemler ve iklim değişikliği gibi sebeplerden dolayı bu oran epey bir yükselmiş durumda. Hem kadın hem de erkekte infertiliteye rastlamak artık oldukça yaygın. Burada sorun yüzde 50 erkekte yüzde 50 kadında olabiliyor ya da her ikisinde de problem olabiliyor. Eskiden sorunun kimde olduğunu tespit etmek çok da mümkün değildi. “ERKEN TEŞHİS ÇOK ÖNEMLİ”Hocam infertilitenin tedavisinde nasıl bir süreç izliyorsunuz? Gebeliğin gecikmesinde hormon problemleri, geçirilen iltihaplar, çeşitli kistler, kanserler ve bunun gibi birçok sebep var. Ancak tıp, bu konuda ciddi bir gelişme yakaladı. Ülkemizde teknolojiyi kullanarak veya çeşitli basit operasyonlarla çiftlerin gebeliğe ulaşmasını sağlıyoruz. Burada amacımız, ilk önce gebeliği sağlamak, ikinci olarak düşük riskini azaltmak, son olarak da sağlıklı bir doğum süreci geçirmek. Her sağlık sorununda olduğu gibi infertilite için de erken teşhis çok önemli. Belli bir süre boyunca çocuk sahibi olamayan çiftlerin vakit kaybetmeden bizlere başvurması ve çeşitli tüp bebek tedavilerinin uygulanması gerekir. “TÜP BEBEK TEDAVİSİ GAYET İYİ SONUÇLAR VEREBİLİR”İnfertilite tedavisini biraz daha detaylı anlatabilir misiniz? Çocuk sahibi olamayan çiftlerin sıklıkla başvurduğu tüp bebek teknikleri sayesinde dünya çapında 20 milyondan fazla çocuk doğdu. İyi ve organize kullanılan bir tüp bebek tedavisi gayet iyi sonuçlar verebilir. Çiftin sağlık durumuna bağlı olarak tüp bebek tedavilerinde başarı oranı yüzde 20 ile yüzde 60 arasında değişmektedir. Ancak bahsettiğim gibi burada erken teşhis çok önemli. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok iyi tüp bebek merkezleri var ancak maliyetli bir tedavi olduğunu da eklemek gerekli. Sağlık Bakanlığı’nın burada tabii ki çocuk sahibi olamayan çiftlere destekleri var. Fakat bu konuda da bazı sorunlar var. Desteklere rağmen ciddi bir bütçe gerektiren tedavilere kesin sonuç veremeyebiliyor. Tüp bebek tedavisi sonucu gebelik olmadığı zaman yeni bir tedavi için hem psikolojik hem de ekonomik yeterlilik olmayabiliyor.

2024 Genel Sağlık Sigortası ne kadar?

1 Haziran 2024 at 03:55
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında yürürlüğe giren genel sağlık sigortası ya da kısaca GSS; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sağlık hizmetinden yararlanmasını amaçlamaktadır. Genel sağlık sigortası ile ilgili en önemli detay ise herhangi bir sağlık sigortası bulunmayan vatandaşların da sigortalı olan vatandaşlar gibi hizmet almasını sağlamasıdır. Genel sağlık sigortası ile vatandaşların ekonomik gücünü bakılmaksızın herhangi bir hastalık durumunda toplumdaki herkesin sağlık hizmetinden eşit bir şekilde faydalanması amaçlanmaktadır. Devlet memurları ve çalışanların da dahil olduğu sigorta sistemi, genel sağlık sigortası olarak kabul edilir. Ancak çalışanların sigorta primleri işverenler tarafından ödendiği için otomatik olarak sigortalı sayılırlar. Çalışanların devlet hastanelerindeki belirli koşullar dahilinde ücretsiz muayene ve tedavi hakkı bulunur. Genel sağlık sigortası sayesinde çalışmayan vatandaşlar da ücretsiz muayene ve tedavi hakkına sahip olur. Genel Sağlık Sigortası Kimleri Kapsar?Genel sağlık sigortasından kanun kapsamında uygun olan herkes yararlanabilmektedir. Bu kapsamda yer alan kişiler şu şekilde sıralanabilir; Devlet memurlarıGelir ya da aylık alan kişilerİsteğe bağlı sigortalı olanlarOn sekiz yaşından küçük engelli ve engelli aylığı alanlarDul ya da yetim aylığı alanlarStajyer avukatlarEmekliler ve bakmakla yükümlülüğü olan kişilerİşsizlik ve kısa çalışma ödeneği alan kişilerSGK üzerine kayıtlı ve alık geliri olan kişiler65 yaş aylığı alanlarKesintisiz bir yıldır Türkiye’de ikamet eden yabancı ülke vatandaşlarından bu konu hakkında talepte bulunanlarHaklarında koruyucu tedbir kararı verilen kişilerYabancı uyruklu öğrencilerŞeref aylığı alanlarAskerlik hizmetlerini er ve erbaş olarak yapanlarYedek subay öğrencileri ve adaylarıGenel Sağlık Sigortası Nasıl Yapılır?Genel sağlık sigortasının nasıl yapılacağı, bu konuya dair yapılan araştırmaların başında yer alıyor. 1 Ocak 2012 tarihinde alınan karar ile genel sağlık sigortası, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için zorunlu hale getirilmiştir. Genel sağlık sigortası başvuruları için Sosyal Hizmetler ya da Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma birimleri görevlendirilmiştir. Bunlara ek olarak e-devlet sistemi üzerinde de yine genel sağlık sigortası için başvuru yapmak mümkün hale getirilmiştir. Genel sağlık sigortası başvurusu için izlenmesi gereken adımlar ise şu şekilde sıralanmaktadır; Kişilerin ilk olarak ikamet ettiği adresteki muhtardan genel sağlık sigortası başvuru formu alması gerekirFormun eksiksiz bir şekilde ve doğru bilgiler ile doldurulması gerekirKimlik fotokopisi, başvuru formu ve ikametgah belgesi ile vergi dairelerine gidilmelidirGenel sağlık sigortası başvuru formu, vergi dairesinde onaylatılması ve diğer evraklar ile birlikte kaymakamlığa verilmelidirTüm işlemler tamamlandıktan sonra genel sağlık sigortası sistemine dahil olunmuş olur.Genel sağlık sigortası sistemine dahil olunduktan sonra SGK’nın anlaşmalı olduğu bankalar ya da PTT şubeleri aracılığı ile aylık genel sağlık sigortası prim ödemelerinin yapılması gerekir. Bu sayede sosyal güvenceye sahip olunup, sağlık hizmetlerinden de yararlanılabilirGenel Sağlık Sigortası Ne Kadar?Genel sağlık sigortası sistemine dahil olmayı düşünen kişiler, bu sistem için aylık olarak ne kadar prim ödenmesi gerektiğini de araştırmaktadır. Genel sağlık sigortası primleri, her yıl geçerli olan asgari ücrete göre yeniden belirlenmektedir. Bu yıl için belirlenen asgari ücret tutarı bilindiği gibi 17.002 TL olmuştur. Bu tutar baz alındığında genel sağlık sigortası prim tutarı aylık olarak 600,08 TL olarak açıklanmıştır.

Dünden önceki günSağlık

Anksiyete nedir, belirtileri nelerdir? Anksiyeteye ne iyi gelir?

31 Mayıs 2024 at 20:21
Anksiyete veya kaygı bozukluğu, son dönemlerde bir hayli gündemde olan bir rahatsızlıktır. Gündelik hayatta her birimizin zaman zaman hissettiği korku, endişe durumları, bu rahatsızlıktan mustarip olan kişilerde çok daha yoğundur. Günümüzün en yaygın psikolojik rahatsızlıkları arasında olan anksiyete bozukluğu, birçok kişinin yaşam kalitesini düşürmektedir. Buna bağlı olarak girdikleri ortamlarda da sıkıntılar yaşayan kişiler, bu sorun ile nasıl başa çıkabileceklerini merak ederler. Peki, anksiyete bozukluğu tam olarak nedir, nasıl teşhis edilir? Anksiyete bozukluğu nasıl tedavi edilir? İşte konuya dair ayrıntılar… ANKSİYETE BOZUKLUĞU NEDİR, NASIL TEŞHİS EDİLİR?Kişinin endişe, kaygı ve korku gibi duygulara karşı aşırı ve kontrol dışı tepkiler vermesine neden olan anksiyete, yaygın görülen psikolojik bir rahatsızlıktır. Birçok kişide gözlenen anksiyete bozukluğunun öne çıkan belirtileri ise şu şekilde sıralanabilir: Gergin ve huzursuz hissetmek,Hızlı solunun ve yer yer öksürük,Aşırı ve ani terleme,Kalp atışında artış,Titreme,Halsizlik,Uykusuzluk, Endişe ve korku dışında hiçbir duyguya odaklanamama,Mide sorunları,Baş dönmesi,Nefes darlığı,Kas krampları,Ağız kuruluğu.Anksiyete bozukluğuna sebep olan birçok faktör bulunmaktadır. O faktörler genel olarak şu şekilde sıralanabilir: Genetik faktörlerNörokimyasal değişimlerStresKalp, akciğer, diyabet, irritabl bağırsak sorunu, tümörler, KOAH, astım gibi bazı kronik hastalıklarİlaç kullanımıKötü alışkanlıklarAnksiyete teşhisi için herhangi bir test geliştirilmemiştir. Uzman hekimler fiziksel muayene, zihinsel değerlendirme ve psikolojik anket çerçevesinde anksiyete bozukluğunu teşhis edebilmektelerdir. ANKSİYETE BOZUKLUĞU TEDAVİ YÖNTEMLERİAnksiyete tedavisinde genel olarak 1- 2 yıl boyunca antidepresan tedavisine başvurulduğu bilinmektedir. Yanı sıra psikoterapi (bilişsel tedavi) de uygulanmaktadır. Kimi hastalarda bu iki tedavi yönteminin kombinasyonu söz konusu olabilmektedir. Aşırı korku ve endişe halinin hayatının her alanına hakim olmaya başladığını fark eden kişilerin vakit kaybetmeden bir uzman hekime başvurmaları tavsiye edilmektedir.

Siyez unu nedir, ne işe yarar? Siyez uyunun faydaları nelerdir?

31 Mayıs 2024 at 20:16
Sağlıklı yaşam tarzını benimseyen, benimseme yolunda adım atmak isteyen birçok kişi ilk olarak yeme alışkanlıklarını düzenler. Zararlı besinleri hayatlarından uzaklaştıran o kişiler, sonrasında ise mutfağın vazgeçilmez ürünlerine alternatif olabilecek sağlıklı ürünler üzerine yoğunlaşır. Bu kapsamda son dönemlerde sağlıklı bir un seçeneği olarak öne çıkan siyez unu da adından sıklık ile söz ettirmektedir. Siyez unu, faydaları sebebi ile son yıllarda bir hayli popülerlik kazanmış bir un çeşididir. Siyez buğdayından yapılan bu unun kökeni oldukça eskiye dayanmaktadır. Bugün birçok kişinin belki de ilk kez duyduğu bu un çeşidi, aslında Anadolu ile özdeşleşmiştir. Peki, siyez unu tüketimi neye iyi gelir? İşte siyez ununa dair tüm merak edilenler… SİYEZ UNUNUN ÖZELLİKLERİ VE BESİN DEĞERİSiyez unu diğer unlara göre çok daha düşük oranda gluten içerir ve bu sayede de sindirim sisteminde yaşanabilecek sorunların önüne geçer. Aynı zamanda bol miktarda protein de içeren bu un türü, lif açısından da zengindir. Sağlıklı yaşamı büyük ölçüde destekleyen siyez ununun kullanım alanı oldukça geniştir. Bu un ekmek, kurabiye ve kek gibi tüm unlu mamullerin yanı sıra erişte ve makarna gibi yiyeceklerin yapımlarında da kullanılabilir. 100 gram siyez ununda 66,67 gram karbonhidrat bulunmaktadır. Ayrıca A, E ve B vitaminleri bakımından da zengin olan un, folik asit ve demir de içermektedir. Son olarak 100 gram siyez ununda 13,33 g protein, 6,7 gram lif ve 1,6 gram yağ bulunmaktadır. SİYEZ UNUNUN FAYDALARI NELERDİR?Siyez ununun öne çıkan faydaları şu şekilde sıralanabilir: Vitamin ve mineral bakımından zengin olduğu için vücudun günlük olarak ihtiyaç duyduğu besin maddelerini karşılar.GDO içermez ve genetiği de bozulmamıştır.Sindirim sistemini destekler.Kan şekerini dengeler.Fenolik asit bakımından zengin olduğu için kalp ve damar hastalıkları ile kanser gibi hastalıklara karşı koruma sağlar.Kolesterol içermediği için yüksek kolesterol hastaları tarafından doktor tavsiyesi ile tüketilebilir.Göz sağlığını destekler.Bağırsak sorunlarının önüne geçer.Metabolizma hızını artırır.

Aft nedir, neden olur? Aft nasıl geçer? Aft tedavi yöntemleri

31 Mayıs 2024 at 20:14
Ağız mukozasının herhangi bir yerinde, farklı boyut ve görünümde olabilen aft, bir çeşit oral ülser olarak tanımlanabilir. Çoğu zaman dudağın ağız içi kısmında ve yanakta görülen aftlar, kişinin yaşam kalitesini bir hayli düşürmek ile birlikte ağrı hissine de yol açabilir. Gündelik hayat akışı içerisinde birçoğumuzda gözlenen aftlar, zaman zaman sık sık tekrar edebilir. Peki, aft oluşumuna ne/ neler sebep olur? Aft oluşumu nasıl önlenir? Aftlar nasıl tedavi edilir? İşte konuya dair merak edilenler… AFT NEDİR?Toplum içinde ‘ağız yarası’ olarak bilinen aft, acı, kaşıntı ve yanmaya sebep olan oral ülserlerdir. Toplumun yaklaşık olarak yüzde 20’sinde görülen aftlar, çok çeşitli faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Yanak ısırması, sert diş fırçalama, sıcak besinler, diş telleri, vitamin eksikliği, enfeksiyon ve bazı hastalıklar, aft oluşumuna yol açabilir. Ağız içinde pamuksu bir görümünde olan aftların değerlendirilmesinde yaş, yaranın konumu, şekli, sayış, ağrı durumu gibi birçok faktör göz önünde bulundurulur. ‘Aft neden çıkar?’ sorusuna birden fazla yanıt verilebilir. Tekrarlayıcı ve ağrılı olan bu oral ülserler, genel olarak sosyoekonomik düzeyi yüksek olan kişilerde ve erkeklere oran ile kadınlarda daha sok ortaya çıkar. Genetik yatkınlık ile beraber; travma, stres, sigara kullanımı, ilaç kullanımı, folik asit, B12, çinko ve demir gibi vitamin eksiklikleri, güçsüz bağışıklık sistemi, tuzlu ve baharatlı yiyeceklerin tüketimi, alerji ve sistematik bazı hastalıklar da afta oluşumunu tetikleyebilir. AFT NASIL GEÇER?Aft, herhangi bir tedavi uygulanmasa dahi 1- 2 hafta içerisinde kendiliğinden kaybolur. Ancak ağrıya sebep olan bu ağız yaraları çoğu zaman kişinin yaşam kalitesini düşürdükleri için müdahale gerektirebilir. Bu gibi durumlarda asitli, baharatlı ve sıcak besinlerden uzak durmak gerek. Yanı sıra yemeklerden sonra oksijenli su ile aftın olduğu bölgenin temizlenmesi de enfeksiyona karşı koruyucu olacaktır. Tuzlu su veyahut da karbonatlı su ile ağzı çalkalamak, sodyum lauryl sülfat içermeyen diş macunları kullanmak, sigara tüketimini sonlandırmak, düzenli ve dengeli beslenmek gibi yöntemler de aft ağrısını hafifletir.  

Tam bir kalsiyum kaynağı: Her gün mutlaka tüketilmesi gerek! Peynirin mucizevi faydaları

31 Mayıs 2024 at 20:10
Önceleri süt içmenin fiziksel ve zihinsel gelişim açısından son derece önemli olduğu savunulurken günümüzde yürütülen birçok bilimsel çalışma sütün değil süt ürünlerinin tüketiminin önemli olduğunu gösterdi. Sütün birtakım hazımsızlık sorunlarına yol açabileceğini ve bu neden ile de daha çok süt ürünlerinin tüketilmesi gerektiğini savunan uzmanlar, özellikle peynir ürünlerine dikkat çekti. Sütten elde edilen ve kalsiyum başta olmak üzere pek çok vitamin ve mineral bakımından zengin olan peynir, özellikle gelişim çağında olan çocuklarda büyük bir öneme sahiptir. Peynirin besin değerinin birçok açıdan vücudu desteklediğini belirten uzmanlar, bu ürünün öne çıkan faydalarını aktardı. PEYNİRİN BESİN DEĞERİProtein, yağ ve mineral bakımından son derece zengin olan peynir, bazı laktoz intoleransı olan kişilerde sütten çok daha kolay bir şekilde sindirilebilmektedir. Bunun nedeni ise peynirde sütte bulunduğundan daha az laktoz bulunmasıdır. 100 gramlık peynir üzerinden yapılmış olan besin değeri hesabı şu şekildedir: Sodyum: 321 mgSelenyum: 14,6 mikrogramPotasyum: 120 mgFosfor: 148 mgKalsiyum: 103 mgProtein: 11 gKalori: 84 kcalPEYNİRİN FAYDALARI NELERDİR?Peynir tüketiminin diş ve kemik gelişimi başta olmak üzere pek çok açıdan vücudu desteklediği bilinmektedir. Yapılan araştırmalar neticesinde peynirin öne çıkan faydaları şu şekilde kayda geçmiştir: Kilo kaybına yardımcı olur.Kişiye esansiyel amino asitleri konusunda destek sağlar.Kan şekerini düzenler.Kalsiyum bakımından zengin olduğu için kemik ve diş sağlığını destekler.Bağırsakları düzenler.Kas gelişimini destekler.Bağışıklık sistemini güçlendirir.Antioksidan bakımından zengin olduğu için hücre hasarının önüne geçer.Yukarıda sıralamış olduğumuz faydaları ile bilinen peynir, bazı durumlarda kişiler için tehlike arz edebilir. Sodyum içeren bu süt ürünün yüksek tansiyon, böbrek ve kalp hastaları tarafından dikkatli tüketilmesi gerekmektedir.

Kurban Bayramı öncesi gıdalarda 'salmonella' bakterisi uyarısı!

31 Mayıs 2024 at 18:03
Yaz aylarının gelmesiyle, gıdalardan ve içme suyundan bulaşan 'salmonella' bakterisi, çeşitli enfeksiyonlara ve salgınlara neden oluyor. Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, "Kurban Bayramı da geliyor, en büyük önerim aldığınız kurbanda 'salmonella' varmış gibi düşünün. Kestikten sonra mutlaka el temizliğine dikkat etmek lazım. Kullanılan aletleri hemen temizlemek lazım" dedi

"Yaşamınıza 15-20 yıl eklemek için sigarayı bırakın"

31 Mayıs 2024 at 16:32
Sigarayı bırakırken birtakım zorluklar yaşamanın doğal olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, "Sigarayı bıraktığınızda 15-20 gün biraz zorluk çekeceksiniz, ama 15-20 yıl yaşamınıza eklenecek. Çünkü sigara, günde 20 adetten fazla sigara içenlerin yaşamından bu kadar yıl çalmaktadır" dedi

❌
❌