Normal görünüm

Yeni makaleler mevcut. Sayfayı yenilemek için tıklayın.
Dünden önceki günAna akış

Zekatınızı kimlere verebilirsiniz?

25 Mart 2024 at 15:36
Zekât toplumsal adaleti ve kaynaşmayı sağlamak için İslam’ın temel şartlarından biridir. Kur'an zekât vermeyi, müminlerin, muhsinlerin, iyi ve muttaki kulların vasıflarından saymıştır. Kur'ân-ı Kerîm'de zekât kelimesi iki yerde (el-Kehf 18/81; Meryem 19/13) sözlük anlamında; sekizi Mekke döneminde nâzil olan sûrelerde olmak üzere otuz âyette ise terim anlamda kullanılmıştır. Bu âyetlerin yirmi yedisinde dinin direği namazla birlikte zikredilmiştir. Bundan anlaşılacağı üzere, İslâm'ın ilk dönemlerinden itibaren Müslümanların hayatına zekât konulmuş, daha sonra da, zengin olanların bu imkânını belli oranda fakirlere vermesi gerektiği, bunun namaz ibadeti kadar önemli olduğu vurgulanmıştır. ZENGİN MÜSLÜMANLAR ZEKATINI HESAPLAYIP VERMEK ZORUNDADIRAllah (C.C.) “Onların mallarından, kendilerini temizleyecek ve yüceltecek bir sadaka al” (Tevbe) emretmiş. Yine Peygamber Efendimiz (SAV) de, ‘Allah zekâtı, geride kalan mallarımızı temizlemek için farz kıldı” buyurmuştur. Tüm zengin Müslümanlar hangi malları varsa bunların zekatın bilmek hesaplayıp vermek zorundadır. Daha önce hangi mallara zekât verilir konusunu işlemiştik. (https://www.milligazete.com.tr/haber/19367802/zekat-dusen-mallar-nelerdir linkten bu konuda bilgi edinilebilir.) Bu zekât dosyamızda kimlere zekât verilebileceğini kimlere zekât verilemeyeceğini işleyeceğiz.  Bu konudaki ayrıntılı fıkhî hükümlerin önemli bir kısmının Hz. Peygamber'in ve sahâbenin uygulamalarından kaynaklandığını biliyoruz. Ancak Kur'an-ı Kerim, zekâtın kimlere verileceğini özellikle belirtmiş Tevbe sûresinin 60. âyetinde bu kişiler ayrı ayrı sayılmıştır. Âyette Allah (CC) mealen şöyle buyurulur: "Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak fakirlere, miskinlere, zekât işinde çalışanlara, kalpleri İslâm'a ısındırılacaklara, kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara ve yolda kalmışlara aittir. Allah bilendir, hakîmdir." ZEKÂTIN SARF YERLERİZekâtın sarf yerleri, Kur'an'daki sıralamasına uygun olarak (et-Tevbe 9/60) alimler şöyle açıklamıştır: FAKİRLER ve MİSKİNLERÂyette bu sınıf "el-fukarâ ve'l-mesâkîn" şeklinde geçer. Zekât verilecek kişileri belirtmek üzere öncelikle zikredilen bu iki kelime, tabii ve zaruri ihtiyaçlarını dâhil temin edemeyecek olanları ifade etmektedir. Ancak bu iki kelimenin aynı âyette peş peşe zikredilmesini dikkate alan fakihler bu iki terimin ayrı iki sınıfı mı yoksa aynı sınıfı mı ifade ettiğini, hangi ihtiyaç derecelerini gösterdiklerini tartışmışlardır. Hanefîler, âyette zikredilen fakiri; ev ve ev eşyası gibi aslî ihtiyaçlarını karşılayan malı olsa da gelirleri ihtiyaçlarını karşılayamayan, nisab miktarından daha az malı bulunan kimse olarak anlamışlardır. Mâlikî fakihler ise fakir ve miskin tanımları da Ebû Hanîfe'nin tanımlarına yakındır. Buna göre miskin, fakirden daha muhtaç kimseye denmektedir. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed ile Mâlikîler'den İbnü'l-Kasım'a göre fakir ve miskin aynı sınıftır, aralarında bir fark yoktur.  Şâfiî ve Hanbelîler'e göre fakir; kendisinin ve bakmakla mükellef olduğu kişilerin ihtiyaçlarını gidermeye yeterli malı ve kazancı olmayan kimsedir. Miskin ise kendisine ve geçimini sağlamakla yükümlü kişilere yeterli olmamakla beraber, sahip olduğu mal ve kazançla kıt kanaat geçinebilen kişidir. “ÂMİLLERE” ZEKÂTFakirler ve miskinler iki ayrı grup sayılacak olursa, ilgili âyette zekât gelirlerinden pay alacakları belirtilen üçüncü grup kişiler "zekât işlerinde çalıştırılan memurlar" anlamına gelen “âmillerdir.” Kur'an'ın, âmilleri zekâttan pay almayı hak eden sekiz sınıftan biri olarak zikretmesi, zekâtı toplama ve dağıtım işinin devletin kontrol ve idaresi altında yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Ama maalesef bugün bu müessese devletimizde yoktur. Zengin Müslümanlar bireysel olarak zekâtını hesaplayıp dağıtmak durumundadır. MÜELLEFE-i KULÛB  (KALPLERİ KAZANILMAK, İSLÂM'A ISINDIRILMAK)İlgili âyette zekât verilecek dördüncü grup, "müellefe-i kulûb" olarak nitelendirilmiştir. Müellefe-i kulûb, kalpleri kazanılmak, İslâm'a ısındırılmak veya kötülüklerinden emin olunmak istenen yahut Müslümanlara faydalı olacakları umulan kişilerdir. Bu tanıma göre müellefe-i kulûb Müslümanlar ve gayrimüslimler olmak üzere ikiye ayrılır. 1. Gayrimüslim olanların kalplerinin kazanılması ile kendilerinin veya onlara tâbi olan fertlerin İslâm'a girmeleri umulur ya da onlardan veya yakınlarından gelebilecek kötülüklerden emin olunur.   2. Müslüman olanların kalplerinin İslâm'a daha çok ısındırılmasında ise şu maksatlar güdülür. RİKABRikab "boyun" mânasına gelen rakabe kelimesinin çoğuludur. Zekâtın sarf yerlerine ilişkin açıklamanın yer aldığı âyette, boyunduruk altındaki kimseler için pay ayrılmasından söz edilir. Âyetin bu ifadesini âlimler, o dönemden itibaren zekâtın sosyal bir vâkıa olarak İslâm toplumunda da olan köleliğin tedrîcen kaldırılması yönünde harcanması şeklinde anlaşılmıştır. BORÇLULAR (ELGARİMÎN)Âyette zekâtın sarf yeri olarak gösterilen altıncı grup, borçlulardır (Elgarimîn). Hanefîler'e göre garimîn, borcu olan ve borcundan başka nisab miktarı malı bulunmayan kimselerdir. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhepleri de garimînin tanımında "borçlu olma"yı esas alırlar ve borcun sebebinin borçluya zekât verme hükmüne etkisini dikkate alarak borçluları, kendi ihtiyacı için borçlananlar ve toplumun menfaati için borçlananlar olarak iki kısma ayırırlar.  FÎ SEBÎLİLLAH (CİHAT EDEN KİŞİYE) Âyette zekât verilecek yedinci grup için fî sebîlillâh terimi zikredilmektedir. Kelime anlamı "Allah yolunda" demek olan fî sebîlillâh tabirinin -biri dar diğeri geniş- iki anlamı vardır: 1. Allah Teâlâ'nın rızâsına uygun ve O'na yaklaşmak amacıyla yapılan her türlü hayırlı işte çalışan. 2. İslâm'ı yüceltmek uğruna bilfiil cihadda (sıcak harp) bulunan. "Allah yolunda" tabirinin, zekât gelirinden Allah yolunda cihad için de bir fon ayrılması gerektiğini bildirdiği açıktır. Ancak cihad kavramının İslâm kültüründe geniş bir anlam yelpazesine sahip olması sebebiyle, âyetin bu ifadesinin kimleri ve ne tür faaliyetleri kapsadığı hususu İslâm bilginleri arasında geniş tartışmalara konu olmuştur. İBNÜSSEBÎL Âyette zekâtın sekizinci sarf yeri olarak ibnüssebîl tabiri kullanılır. Sözlükte "yol oğlu" anlamına gelen ibnüssebîl, yolcu, yola çıkmış ve bir süredir yolda olan kimse demektir. ZEKÂTIN DAĞITIM USULÜZekâtın, ilgili âyette geçen ve yukarıda açıklanan sekiz sınıfa verilmesi gerektiği fakihler arasında genel kabul görmüş, fakat zekât gelirinin bu sekiz gruba nasıl dağıtılacağı, grupların payının eşit olmasının gerekip gerekmediği tartışmalı kalmıştır.  ZEKÂT VERİLMEYECEK KİMSELERZekatın verileceği gibi verilemeyeceği olan kişiler de vardır. Zekât, ana, baba, eş ve çocuklar. Yani senin doğduğun ve senden doğanlara ayrıca Müslüman olmayanlara verilmez. Fakihlerin ittifakı ile zekât, esasen ibadet içerikli bir mükellefiyet olması sebebiyle, gayrimüslimlere, Allah'a, peygamberlerine, âhiret gününe inanmayan kişilere ve dinden dönenlere, yani mürtetlere verilmez. Zenginlere zekât verilmez. Hz. Peygamber Efendimizin yakınlarına da zekât verilmez. Buhârî'de rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber, torunu Hasan zekât hurmalarından birini alıp yemek istediği zaman ona, "Bırak, bırak! Zekât malını bizim yiyemeyeceğimizi bilmiyor musun?" buyurmuştur. Zekâtın Hz. Peygamber'e ve onun yakınlarına verilmeyeceğini bildiren başka hadisler de vardır (bk. Müslim, “Zekât”, 167; Ebû Dâvûd, “Zekât”, 29). https://www.milligazete.com.tr/haber/19367802/zekat-dusen-mallar-nelerdir

Zekat kimlere verilir kimlere verilemez!

22 Mart 2024 at 17:47
Zekât toplumsal adaleti ve kaynaşmayı sağlamak için İslam’ın temel şartlarından biridir. Kur'an zekât vermeyi, müminlerin, muhsinlerin, iyi ve muttaki kulların vasıflarından saymıştır. Kur'ân-ı Kerîm'de zekât kelimesi iki yerde (el-Kehf 18/81; Meryem 19/13) sözlük anlamında; sekizi Mekke döneminde nâzil olan sûrelerde olmak üzere otuz âyette ise terim anlamda kullanılmıştır. Bu âyetlerin yirmi yedisinde dinin direği namazla birlikte zikredilmiştir. Bundan anlaşılacağı üzere, İslâm'ın ilk dönemlerinden itibaren Müslümanların hayatına zekât konulmuş, daha sonra da, zengin olanların bu imkânını belli oranda fakirlere vermesi gerektiği, bunun namaz ibadeti kadar önemli olduğu vurgulanmıştır. Allah (C.C.) “Onların mallarından, kendilerini temizleyecek ve yüceltecek bir sadaka al” (Tevbe) emretmiş. Yine Peygamber Efendimiz (SAV) de, ‘Allah zekâtı, geride kalan mallarımızı temizlemek için farz kıldı” buyurmuştur. Tüm zengin Müslümanlar hangi malları varsa bunların zekatın bilmek hesaplayıp vermek zorundadır. Daha önce hangi mallara zekât verilir konusunu işlemiştik. (https://www.milligazete.com.tr/haber/19367802/zekat-dusen-mallar-nelerdir linkten bu konuda bilgi edinilebilir.) Bu zekât dosyamızda kimlere zekât verilebileceğini kimlere zekât verilemeyeceğini işleyeceğiz.  Bu konudaki ayrıntılı fıkhî hükümlerin önemli bir kısmının Hz. Peygamber'in ve sahâbenin uygulamalarından kaynaklandığını biliyoruz. Ancak Kur'an-ı Kerim, zekâtın kimlere verileceğini özellikle belirtmiş Tevbe sûresinin 60. âyetinde bu kişiler ayrı ayrı sayılmıştır. Âyette Allah (CC) mealen şöyle buyurulur: "Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak fakirlere, miskinlere, zekât işinde çalışanlara, kalpleri İslâm'a ısındırılacaklara, kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara ve yolda kalmışlara aittir. Allah bilendir, hakîmdir." ZEKÂTIN SARF YERLERİZekâtın sarf yerleri, Kur'an'daki sıralamasına uygun olarak (et-Tevbe 9/60) alimler şöyle açıklamıştır: FAKİRLER ve MİSKİNLERÂyette bu sınıf "el-fukarâ ve'l-mesâkîn" şeklinde geçer. Zekât verilecek kişileri belirtmek üzere öncelikle zikredilen bu iki kelime, tabii ve zaruri ihtiyaçlarını dâhil temin edemeyecek olanları ifade etmektedir. Ancak bu iki kelimenin aynı âyette peş peşe zikredilmesini dikkate alan fakihler bu iki terimin ayrı iki sınıfı mı yoksa aynı sınıfı mı ifade ettiğini, hangi ihtiyaç derecelerini gösterdiklerini tartışmışlardır. Hanefîler, âyette zikredilen fakiri; ev ve ev eşyası gibi aslî ihtiyaçlarını karşılayan malı olsa da gelirleri ihtiyaçlarını karşılayamayan, nisab miktarından daha az malı bulunan kimse olarak anlamışlardır. Mâlikî fakihler ise fakir ve miskin tanımları da Ebû Hanîfe'nin tanımlarına yakındır. Buna göre miskin, fakirden daha muhtaç kimseye denmektedir. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed ile Mâlikîler'den İbnü'l-Kasım'a göre fakir ve miskin aynı sınıftır, aralarında bir fark yoktur.  Şâfiî ve Hanbelîler'e göre fakir; kendisinin ve bakmakla mükellef olduğu kişilerin ihtiyaçlarını gidermeye yeterli malı ve kazancı olmayan kimsedir. Miskin ise kendisine ve geçimini sağlamakla yükümlü kişilere yeterli olmamakla beraber, sahip olduğu mal ve kazançla kıt kanaat geçinebilen kişidir. “ÂMİLLERE” ZEKÂTFakirler ve miskinler iki ayrı grup sayılacak olursa, ilgili âyette zekât gelirlerinden pay alacakları belirtilen üçüncü grup kişiler "zekât işlerinde çalıştırılan memurlar" anlamına gelen “âmillerdir.” Kur'an'ın, âmilleri zekâttan pay almayı hak eden sekiz sınıftan biri olarak zikretmesi, zekâtı toplama ve dağıtım işinin devletin kontrol ve idaresi altında yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Ama maalesef bugün bu müessese devletimizde yoktur. Zengin Müslümanlar bireysel olarak zekâtını hesaplayıp dağıtmak durumundadır. MÜELLEFE-i KULÛB  (KALPLERİ KAZANILMAK, İSLÂM'A ISINDIRILMAK)İlgili âyette zekât verilecek dördüncü grup, "müellefe-i kulûb" olarak nitelendirilmiştir. Müellefe-i kulûb, kalpleri kazanılmak, İslâm'a ısındırılmak veya kötülüklerinden emin olunmak istenen yahut Müslümanlara faydalı olacakları umulan kişilerdir. Bu tanıma göre müellefe-i kulûb Müslümanlar ve gayrimüslimler olmak üzere ikiye ayrılır. 1. Gayrimüslim olanların kalplerinin kazanılması ile kendilerinin veya onlara tâbi olan fertlerin İslâm'a girmeleri umulur ya da onlardan veya yakınlarından gelebilecek kötülüklerden emin olunur.   2. Müslüman olanların kalplerinin İslâm'a daha çok ısındırılmasında ise şu maksatlar güdülür. RİKABRikab "boyun" mânasına gelen rakabe kelimesinin çoğuludur. Zekâtın sarf yerlerine ilişkin açıklamanın yer aldığı âyette, boyunduruk altındaki kimseler için pay ayrılmasından söz edilir. Âyetin bu ifadesini âlimler, o dönemden itibaren zekâtın sosyal bir vâkıa olarak İslâm toplumunda da olan köleliğin tedrîcen kaldırılması yönünde harcanması şeklinde anlaşılmıştır. BORÇLULAR (ELGARİMÎN)Âyette zekâtın sarf yeri olarak gösterilen altıncı grup, borçlulardır (Elgarimîn). Hanefîler'e göre garimîn, borcu olan ve borcundan başka nisab miktarı malı bulunmayan kimselerdir. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhepleri de garimînin tanımında "borçlu olma"yı esas alırlar ve borcun sebebinin borçluya zekât verme hükmüne etkisini dikkate alarak borçluları, kendi ihtiyacı için borçlananlar ve toplumun menfaati için borçlananlar olarak iki kısma ayırırlar.  FÎ SEBÎLİLLAH (CİHAT EDEN KİŞİYE) Âyette zekât verilecek yedinci grup için fî sebîlillâh terimi zikredilmektedir. Kelime anlamı "Allah yolunda" demek olan fî sebîlillâh tabirinin -biri dar diğeri geniş- iki anlamı vardır: 1. Allah Teâlâ'nın rızâsına uygun ve O'na yaklaşmak amacıyla yapılan her türlü hayırlı işte çalışan. 2. İslâm'ı yüceltmek uğruna bilfiil cihadda (sıcak harp) bulunan. "Allah yolunda" tabirinin, zekât gelirinden Allah yolunda cihad için de bir fon ayrılması gerektiğini bildirdiği açıktır. Ancak cihad kavramının İslâm kültüründe geniş bir anlam yelpazesine sahip olması sebebiyle, âyetin bu ifadesinin kimleri ve ne tür faaliyetleri kapsadığı hususu İslâm bilginleri arasında geniş tartışmalara konu olmuştur. İBNÜSSEBÎL Âyette zekâtın sekizinci sarf yeri olarak ibnüssebîl tabiri kullanılır. Sözlükte "yol oğlu" anlamına gelen ibnüssebîl, yolcu, yola çıkmış ve bir süredir yolda olan kimse demektir. ZEKÂTIN DAĞITIM USULÜZekâtın, ilgili âyette geçen ve yukarıda açıklanan sekiz sınıfa verilmesi gerektiği fakihler arasında genel kabul görmüş, fakat zekât gelirinin bu sekiz gruba nasıl dağıtılacağı, grupların payının eşit olmasının gerekip gerekmediği tartışmalı kalmıştır.  ZEKÂT VERİLMEYECEK KİMSELERZekatın verileceği gibi verilemeyeceği olan kişiler de vardır. Zekât, ana, baba, eş ve çocuklar. Yani senin doğduğun ve senden doğanlara ayrıca Müslüman olmayanlara verilmez. Fakihlerin ittifakı ile zekât, esasen ibadet içerikli bir mükellefiyet olması sebebiyle, gayrimüslimlere, Allah'a, peygamberlerine, âhiret gününe inanmayan kişilere ve dinden dönenlere, yani mürtetlere verilmez. Zenginlere zekât verilmez. Hz. Peygamber Efendimizin yakınlarına da zekât verilmez. Buhârî'de rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber, torunu Hasan zekât hurmalarından birini alıp yemek istediği zaman ona, "Bırak, bırak! Zekât malını bizim yiyemeyeceğimizi bilmiyor musun?" buyurmuştur. Zekâtın Hz. Peygamber'e ve onun yakınlarına verilmeyeceğini bildiren başka hadisler de vardır (bk. Müslim, “Zekât”, 167; Ebû Dâvûd, “Zekât”, 29). https://www.milligazete.com.tr/haber/19367802/zekat-dusen-mallar-nelerdir

Ramazan sofralarının vazgeçilmezi! Meryem Suresi’nde geçen hurmadaki mucize!

22 Mart 2024 at 18:50
Helal ve temiz nimet hurma. Mübarek Ramazan-ı Şerif ayına girdik. Siz değerli okuyucularımıza iftar sofralarının vazgeçilmez helal nimeti hurma hakkında bilgi vereceğiz. Hurma Allah’ın (C.C.) Kur’an-ı Kerim’de de cennet nimetleri arasında “eşsiz-hurma” (Rahman Suresi, 68) ifadesiyle nitelendirilen bir meyvedir. Allah’ın (C.C.) Kuran’da övdüğü bu meyvenin pek çok önemli özelliği görülüyor. Yaratılan en kadim meyvelerden birisi olan hurma, lezzetinin yanı sıra besleyici özelliği nedeniyle de tercih edilen bir meyvedir. Hurma gıda olarak tüketilmesinin yanında ilaç yapımında da kullanılmaktadır. Hurmanın sahip olduğu bu nimetlere Meryem Suresi’nde dikkat çekilmiştir. “Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: “Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim.” Altından (bir ses) ona seslendi: “Hüzne kapılma, Rabbin senin altında bir ark kılmıştır.” Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin.” Artık, ye, iç, gözün aydın olsun… “ Ayrıca Peygamber Efendimiz (S.A.V) de hurmayı övmüş ve bizzat kendi elleriyle hurma ağacı dikmiştir. MAGNEZYUM, KALSİYUM VE POTASYUM İÇERMEKTEDİRSağlık açısından da oldukça faydalı Allah’ın (C.C.) biz kullarına bahşettiği helal gıda olan hurmanın bilinen bazı faydaları: Hurma içerisinde magnezyum, kalsiyum ve potasyum içermektedir. A vitamini açısından da zengin olan bu meyve, aynı zamanda içerisinde kalp sağlığına yararlı mineraller bulunduruyor. O açıdan hurmayı bir meyve ya da şekerleme olarak görmememiz gerekir. Hurmanın sağlık açısından bilinen diğer faydaları şunlardır: -Kabızlık başta olmak üzere, hazımsızlık ve sindirim sistemi sorunlarına iyi gelir. -Kalp problemlerini çözer, kanser hastalıklarına yakalanma riskini azaltır. -Emzirme dönemlerinde olan annelere, süt miktarını arttırıcı etkisi vardır. -Özellikle göz sağlığına karşı etkilidir. -Vücuttaki kötü huylu kolesterolü düşürür. - Antioksidan görevi görerek vücudu temizleyem hurma vücut dengesini de sağlar. -Karaciğerde yağlanma oluşmasını önler, zararlı maddelerin vücuttan atılmasını sağlar. -Hurmanın en önemli faydalarından bir tanesi şüphesiz beyne olan faydasıdır; hafızayı kuvvetlendirir. Hurma, A vitamininin bir türü olan ve tüketildiğine bağırsaklarda Retinal’e dönüşen 15,6 mg β-karoten içermektedir. Son zamanlarda yapılan birçok araştırmada β-karoten’in düzenli olarak tüketilmesinin hafıza kaybını önleyici faydasının olduğunu ortaya çıkmıştır. Beyin hücrelerinde meydana gelen hasarların giderilmesinde ve yaşlılığa bağlı diğer hastalıklara yakalanma riskini de azaltır. -Hücre yaşlanmasına karşı korucu etkisiyle cilde iyi gelir, erken yaşlanmayı önler. -Aç karnına yediğinde bağırsak parazitlerini ve kurtlarını öldürür. VÜCUTTAKİ ÖDEMLERDEN KURTULMAK İÇİN ŞU TARİFİ YAPIN-Ödemelerden kurtulmak için ise uzmanlar şu tarifi vermektedir: Gece yatmadan önce 1 bardak suya ,1 adet kuru hurma koyup bekletin. Sabah hem suyu hem hurmayı tüketin. Bağırsak hareketlerinin hızlanmasına ve ödemin atılmasını sağlar. -Hurma, cildi besler, güneş lekelerini yok eder. -İçerdiği bol fosfor ve kalsiyum ile kemik hastalarına karşı koruyucu özellik taşır. -Hurma çekirdeğinden öğütülmüş bir fincan kahvenim; zihin açıcı ve dinlendirici özelliği vardır.

Peygamberimizin (S.A.V.) helal ticaret prensipleri

25 Şubat 2024 at 14:32
Örnek yaşantısı ve hadisleriyle insanlığa rehber olan iki cihan güneşimiz Peygamber Efendimiz S.A.V, hayatımızın her alanında olduğu gibi ticaretin de temel prensiplerini ortaya koymuş alıveriş yaparken uyulması gereken konusundaki kuralları sıralamıştır.  Müslümanlara düşen Peygamber Efendimizin (S.A.V.) koyduğu prensipler doğrultusunda ticaretlerini helal yollardan yapmak ve kazançlarına haram karıştırmamak olmalıdır.  Efendimiz (S.A.V) bir hadisinde mealen, aldatan, hilekâr tacirler kıyamet gününde kabirden günahkâr olarak kalkacaklardır buyuruyor. İyiler ve doğrular ise bunun dışındadır. Yine Peygamber Efendimiz bir başka hadisi şerifte mealen ise şöyle buyuruyor:  Dürüst ve güvenilir tacirler kıyamette “Peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle” beraber olacaktır. Peygamber Efendimizin (S.A.V.) ticaret konusundaki bazı hadis-i şerifleri şöyle:Bir Müslüman’ın pazarlığı üzerine pazarlık yapmak doğru değildir, alış veriş tahakkuk etmişse bunun üzerine bozucu bir teşebbüs doğru değildir. (Müslim) Müşterileri kızıştırarak piyasayı yükseltmek ve pahalılık meydana getirmekten kaçınmak gerekir. (Müslim) Müstahsilin (üretici) malı, henüz pazara- çarşıya intikal etmeden ucuza tarlada kapatılmamalıdır. (Buhari) Ticari hayat doğruluk esasına göre yürütülmelidir, yalandan kaçınılmalı, söz verilince durulmalı, bir şey emanet edilince emanet yerine getirilmeli, asla hıyanet edilmemelidir. (Buhari) En hayırlı kazanç, kişinin kendi el emeğiyle kazandığıdır, çalışmak esas olmalı, asalak olmaktan kaçınılmalıdır. (Buhari) TİCARETTE  KARŞILIKLI GÜVEN ESAS OLMALIDIR Ticarette en önemli hususlardan birisi de güvendir. Peygamber Efendimiz yine bir hadisinde mealen şöyle buyuruyor: Alışverişte karşılıklı güven esas olmalıdır. Satılan mal ile alakalı gerçekler gizlenemez, olduğundan farklı gösterilemez. Dürüstlük bereket vesilesi, sahtekârlık ise bereketlilik vesilesidir. (Buhari) Zengin tacir, takva sahibi olmalı, Allah’tan (C.C.) gereği gibi korkmalı; dini, içtimai, mali mesuliyetlerinin icabını yerine getirmelidir. Zekâtını vermeli, yoksulları görüp gözetmeli, hayır hasenatı eksik etmemelidir. ( Müslim) Borç, keyif için değil bir ihtiyacı gidermek için alınmalıdır. Borcun zamanında ödenmesi esas olmalıdır, darda kalan iyi niyetli borçluya mühlet vermek büyük sevaptır. (Buhari) Yalan yere yemin ederek malın sürümünü arttırmak isteyen, neticede kazancına haram katmış olur ve kazancının bereketi gider. (Ahmet b. Hanbel) TERAZİDE HİLE YAPMAK MİLLETİN HELAKİNE SEBEPTİR Rızkın temininde, iş hayatında, ticari hayatta helal yoldan ayrılmamak icap eder. (İbn Mâce) Yanında işçi çalıştıran kişi, emeğinin hakkı ne ise hemen ödemeli. Hadiste bu: “alnının teri kurumadan” diye belirtiliyor. (İbn mace) Terazide eksik tartmak, ölçüde yanlış ölçmek milletin helakine sebeptir. Yani ölçü ve tartıda eksiklik, ticari hayatın tefessühüne ve bu da içtimai hayatın bozulmasına sebeptir. (Tirmizi) Bir malı ucuzken alıp kasıtlı olarak piyasaya sürmemek ve ancak pahalılaşınca ortaya çıkarmak veya halkın ihtiyacı olan malı piyasadan toplamak yasaktır. Bunu yapan kişiler lanetlenmiştir. (İbn Mâce) Yapılan işi sağlam yapmak ve bir işin başarılmasına kadar dikkatli çalışmak esas olmalıdır. Mesai dolsun, vakit geçsin diye zaman harcanamaz, kişi başkasının işinde çalıştığında bile kendi işi gibi titiz ve itinalı hareket etmelidir. Şartlar ne olursa olsun çalışmak esas olmalıdır. Peygamber Efendimizin (S.A.V) şu hadisi bu açıdan çok manalıdır: “Sizden birinizin sırtına bir demet odun yüklenip- bu suretle kazancını sağlaması- birine el açıp dilenmesinden daha hayırlıdır. (Buhari, Müslim, Tirmizi)  

Kimyon sinirleri yatıştırır, anne sütünü arttırır

24 Ocak 2024 at 19:04
Helal ve temiz gıdalarda insanoğlu için sayısız fayda vardır. Maydanozgillerden bir bitkinin kuru, ıtırlı tohumu olan kimyon da helal gıdalardandır. Keskin ve hoş kokulu olan baharat kimyon tohumu toz olarak kullanılır. Kimyonun sinirleri uyarıcı etkisinin yanında mideyi yatıştırıcı ve bağırsak gazını giderici özelliği bulunur. Avrupa’nın büyük bir bölümünde ve Akdeniz ülkelerinde yetişen Karaman kimyonu olarak bilinen bir türü de vardır. KÖFTENİN VAZGEÇİLMEZİÖzellikle köftelere, bazı kebaplarda, turşularda lezzet artırıcı olarak kullanılan kimyon sakatatlarda da kullanılır. Mide yatıştırıcı özelliğinden dolayı hazımsızlığa çok iyi geldiği için hazmı güç olan yiyeceklerde kullanılır. Yiyeceklere ve özel içeceklere koku ve tat vermek amacıyla da kullanılır. Kimyonun bilinen faydaları:İştah açan kimyon hazımsızlığı giderir. Mide ve bağırsaklardaki gaz birikmesini önler ve birikmiş gazı söktürür. Sinirleri yatıştıran, sinirsel baş dönmesini engelleyen kimyon hava yutmayı da önleyicidir. Kimyon anne sütünü artırır, idrar söktürür. Yüksek tansiyonun düşmesine neden olur. Bağırsakları solucanlardan temizler. Kimyon ayrıca romatizma ve şişmanlığa da faydalıdır. KİMYON NASIL TÜKETİLİRKimyon kürü toz halinde doğrudan ya da suyla kaynatılarak yapılır. Sirke ve su ile kaynatılıp içilirse nefes darlığına karşı faydalı olur. Kimyon iltihaplı yaraların üzerine konursa iyileşmesine yardımcı olur. Kimyon yağı da adale ve romatizma ağrılarına iyi gelir ancak kimyon yağı sürülen bölgeyi güneşten korumak gerekir. Kimyon yağı hamilelikte kullanılmamalıdır. KİMYON ÇAYI NASIL YAPILIRÖğütülmüş olarak satılan kimyonun (toz halinde) kalite bakımından düşük olacağından ve hoş olmayan bir koku yayacağından kimyon çayı yapılmadan hemen önce tohumu alınıp öğütülmelidir. 24 saat içinde kullanılmayan kimyon tohumundaki sabit yağlar bozularak aromasını bozar. Bir kahve kaşığı taze öğütülmüş (günlük öğütmek gerekir) veya ezilmiş kimyon tohumu demliğe konur, üzerine 300-500 ml kaynar su ilave edilerek 5-10 dk demlenmesi beklenir ve sonra süzülerek içilir.

Egzamaya şifa dut kurusu

21 Ocak 2024 at 14:53
Allah (cc) helal gıda da insanoğluna birçok şifa bahşetmiş. Helal dairesinden ayrılmadığımızda  hem haram işlememiş olur hem de sağlıklı yaşarız. Rabbimizin bize bahşettiği helal ve Tayyib olan yemişlerden bir tanesi de kuru duttur. Günlük kalsiyum ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayan  kuru dutun en büyük faydalarından biri de egzamaya çok iyi gelmesidir Dut meyvesi mevsiminde yenildiği gibi kurutularak da tüketilir. Özelikle kış aylarında hastalıklardan korunmak için kuru dut tüketilmesini öneren uzmanlar kuru duttaki şifaları saymakla bitiremiyor. Helal ve temiz dut meyvesinin yaş halinin yanında  kuru halinin de sağlığa faydaları saymakla bitmiyor. Mevsiminde taze iken bolca tüketilen dut meyvesi, kurutulmuş olarak da bolca tüketilmelidir. Dut kurusu diğer bir adıyla kuru dut helal sağlıklı, besleyici ve hastalıklara karşı koruma sağlayan şifa kaynağı bir yemiştir. Günlük kalsiyum ihtiyacının yüzde 10'unu karşılarDut kurusu C ve K vitaminleri başta olmak üzere protein, lif, kalsiyum ve büyük bir demir kaynağıdır. Sağlık açısından oldukça şifalı bir yemiştir. Öğün aralarında aperatif olarak tüketilebilir. Günlük kalsiyum ihtiyacının yüzde 10’unu karşılar. Yüksek oranda kalsiyum içermesi sebebiyle kemik ve dişleri kuvvetlendirir, osteoporoz yani kemik erimesini engeller. Egzamanın şifası için kuru dutKuru dutun en büyük faydalarından biri de egzamaya şifa vesilesi  olmasıdır. Ellerinde ya da vücudunun farklı bölgelerinde egzama rahatsızlığı olan kişiler, egzamalı bölgelerin kanamasından ya da çatlamasından rahatsız olurlar. Egzamaya karşı dut kurusunun faydası için 3 bardak su kaynatılır. Kaynadıktan sonra bir avuç beyaz dut kurusu kaynayan suyun içine atılır. 5-6 dakika da bu şekilde kaynatılır. Daha sonra dutların bulunduğu su ocaktan alınır su ılıklastıktan  sonra egzama ellerde ise eller bu suyun içine sokulup 10 dakika kadar bekletilir. 10 dakika sonra ellerinizi sudan çıkarın ve 1 saat kadar yıkamayın. Bir saat sonra yıkayın. Haftada 3 ya da 4 kez dut kurusunu elleriniz için uygulayabilirsiniz. KURU DUTUN FAYDALARI NELERDİR?-Kuru dut iyi bir antioksidan kaynağıdır. Hastalıklara karşı koruma sağlar. -İçerdiği yüksek C vitamini sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara kolay yakalanmayı önler ve kalp hastalığına yakalanma riskini azaltır. -Kan şekerini düzenlenler. -Karaciğeri güçlendirir. - Tayland Khon Kaen Üniversitesinin yaptığı bir araştırmada dut kurusunun beyni koruduğu, beyin fonksiyonlarını güçlendirdiği ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda hafızayı da güçlendirir. -Kalbi korur, kalp hastalıklarını önleyici etkisi vardır. -Mideye iyi gelir, bağırsakların düzenli ve iyi çalışmasına fayda sağlar. -Kolesterolü düzenleyici, dengeleyici etkisi vardır. -Diş eti rahatsızlıklarına da iyi gelir. -Kan dolaşımını arttıran dut kurusu kan basıncını düşürür. -Damar sertliğini önlemeye yardım eder. -Kansızlık yani anemiyi önleyici etkisi vardır. -Bağırsaklarınızda kurt mu var? Bu durumdan rahatsızsanız kuru dut tüketebilirsiniz. Aç karnına tüketilirse bağırsaklarda bulunan kurtların düşürülmesine fayda sağlar.

Bal diye mısır şurubu almayın!

19 Ocak 2024 at 16:40
Allah (CC) Kuran-ı Kerim’de mealen helal ve temiz olanlardan yememizi emrediyor. Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde övülmüş helal ve temiz olan gıda bal da bu nimetlerden birisi. Bal, sahip olduğu besleyici değer ve şifa edici özellikleri nedeniyle sağlığımız üzerinde olumlu etkileri var. İyi üretim hile katılmayan bal, insanlar tarafından tüketiminin arttırılması gereken helal bir nimet. Gözünü para hırsı bürümüş kişilerin yaptığı taklit ve tağşiş balda da kendini gösteriyor. Birçok nimette olduğu gibi bala da kolaylıkla hile katılabildiğini görüyoruz. Günümüzde ciddi tağşiş ve taklit yöntemleri uygulanarak sahte bal üretiliyor. BALDA SAHTECİLİK İNANILMAZ BOYUTATürkiye’de çeşitli belgeler ve kontrollerden geçmemiş ürünler konusunda tüketici dikkatli olmalı.  Aksi takdirde besleyici ve sağlıklı olan bal sağlığımızı da bozabilir.  Uzmanlar balda sahtecilik yapılırken en bilinen yöntemin mısır şurubu olduğunu belirtiyor. Uzmanlara göre ülkemizde ucuz fiyatıyla mısır şurubu bal olarak satılıyor. Bal enzimi katılan ve çeşitli işlemler uygulanan mısır şurubu tam bal görünümü kazanıyor. Düşük maliyetli hileli ürün bala benzetilerek tüketiciye sunuluyor. Başka bir hile yöntemi de arıya şeker şurubu verilerek yapılıyor. Şeker şurubu verilen arı bu şurubu peteğe dolduruyor ÇOK SAYIDA SAHTE BAL PİYASADABala hiçbir katkı maddesi katılamayacağı ve balın insan sağlığını tehdit eden düzeyde hiçbir madde içeremeyeceği Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’nde açıkça belirtilmesine rağmen gıda sahtekarları tüketiciye sahte bal sunuyor. Tüketiciler bu konuda bilinçli olmalı ve belge ve kontrolleri yapılmış ballar tercih edilmeli.  Hileli bal nedeniyle gerçek bal üreticisi de mağdur oluyor.

Astım ve kurdeşen ataklarına sebep oluyor, "Tartrazin" birçok Avrupa ülkesinde yasaklı

15 Ocak 2024 at 01:32
İnsanoğlu hayatını sürdürebilmesi için Allah'ın bahşettiği gıdalardan tüketmesi gereklidir. Endüstriyel gıda ürünlerinin yaygınlaştığı günümüzde gıda sektöründe en çok tartışılan konuların başında katkı maddeleri geliyor. Hem helal- haram konusunda hem de sağlık konusunda birçok şüpheyi barındıran kimi gıda katkı maddeleri bulunan ürünlerden uzak durulmalı. Zira dinimiz İslâm şüpheli şeylerden uzak durmamız konusunda bizleri uyarıyor. Şüpheli katkı maddelerinden birisi de "Tartrazin" maddesi. E102 KODUYLA GIDA MADDELERİNDE E102 koduyla gıda maddelerinde gördüğümüz tartrazin maddesi daha çok renklendirici; kekler, şekerlemeler, konserve sebzeler, peynirler, sakızlar, sosis, dondurma, portakallı içecekler, salata sosları, mevsim salataları, tatlı, reçel, unlu gıdalar, çerez, konserve balık, hazır çorbalar, alkolsüz meşrubatlar ve ketçap gibi geniş bir gıda yelpazesinde kullanılıyor. NORVEÇ VE AVUSTURYA'DA  YASAKLI Tartrazin duyarlı insanlarda kurdeşen veya astım ataklarına neden olabilir. tiroid tümörü, kromozom hasarı, hiperaktivite ve aspirin duyarlılığı gibi rahatsızlıklara sebep olabilir; Norveç ve Avusturya'da yasaklandı. 

Şüpheli katkı maddelerine dikkat!

26 Şubat 2024 at 17:54
Yaratılış gereği insanoğlunun hayatını idame ettirmesi için gıda tüketmesi gereklidir. Rabbimizin bizler için birçok helal ve temiz nimetler de yaratmıştır. İnsanoğlu ifsat etmediği ve helal ve temiz dairesinde Allah'ın vermiş olduğu rızkı tüketmelidir. Günümüzde bilim adamlarının gıda konusunda en çok tartıştığı konulardan birisi hiç kuşkusuz gıda maddelerinde kullanılan katkı maddeleridir. Bu tartışmaların bir sonuca ulaşamaması; insanlarının önüne katkı maddeleri hakkında net bir şey ortaya koyamamaları; haramlık ve helallik konusunda şüphelerin olduğu kimi gıda maddelerinin olması, katkı maddelerini gıdada helal- haram ilişkisinin baş sorunu yapıyor. KORUMA, RENKLENDİRME, KIVAMLANDIRMA, TAT VERME, TATLANDIRMA VE DAHA BİRÇOK KATKI MADDESİBugün dünya üzerinde, koruma, renklendirme, kıvamlandırma, tat verme, tatlandırma ve daha birçok özellikler vermek amacı ile yapay gıdalara katkı maddesi ilave edilebilmektedir. Bu katkı maddelerinin kimi helallik ve insan sağlığı açısından ciddi şüpheler içermektedir. Buna rağmen hepsi de yasal olarak kullanıma açık tutulmaktadır. Üreticilerimiz kullanmaya, tüketicilerimiz de tüketmeye sorumsuzca devam etmektedir. Hal böyle olunca insanların kafasını kurcalayan ve tartışma konusu olan katkı maddeleri büyük sorun olmaya teşkil etmektedir.  Şüpheli katkı maddelerinden bazıları: E310 Propyl GallateBu koruyucu, katı ve sıvı yağların bozulmasını önlemek için kullanılmaktadır. Bitkisel yağlarda, et ürünlerinde, dilimlenmiş patateslerde, hazır çorbalarda ve sakızlarda koruyucu katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Çoğunlukla BHA ve BHT katkı maddeleri ile birlikte kullanılır. Kansere sebep olabilir. Gastrit ve cilt tahrişine neden olabilir, kandaki hemoglobine zarar verdiği için bebek ve küçük çocuk gıdalarında izin verilmemiştir.  E320 BHA ve E321 BHT Butillenmiş hidroksianisol(BHA) ve Butillenmiş hidroksitoluen(BHT) katı ve sıvı yağların bozulmasını, küflenmesini önlemek için kullanılmaktadır. Tahıl ve ürünlerinde, sakızlarda, bitkisel yağlarda, patates cipslerinde, tazeliğini muhafaza etmek için bazı paketlenmiş gıda maddelerinde kullanılmaktadır. Yapılan bazı çalışmalarda bu katkı maddesinin farelerde kansere sebep olduğu bildirilmiştir. Bebe mamalarında izin verilmemiştir, alerjik reaksiyon yapabilir, hiperaktiviteye, kanserojen, estrojen etkilere ve diğer olumsuzluklara sebep olabilir. Tükete geldiğiniz ürünlerin etiketinde bu katkı maddesinin kullanıldığı bilgisi varsa, bu katkı maddesini içermeyen bir başka marka ürünlere yönelmeniz sağlığınız için daha uygun olacaktır.  E102 Tartrazin  Renklendirici; Kekler, şekerlemeler, konserve sebzeler, peynirler, sakızlar, sosis, dondurma, portakallı içecekler, salata sosları, mevsim salataları, tatlı, reçel, unlu gıdalar, çerez, konserve balık, hazır çorbalar, alkolsüz meşrubatlar ve ketçap gibi bazı gıdalar tartrazin içerirler. Tartrazin duyarlı insanlarda kurdeşen veya astım ataklarına neden olabilir. tiroid tümörü, kromozom hasarı, hiperaktivite ve aspirin duyarlılığı gibi rahatsızlıklara sebep olabilir; Norveç ve Avusturya'da yasaklandı.  Bone Phosphate: ürün kodu E 542 olanHayvan kemiklerinden üretilir. Topaklanmayı engelleyici ajan, emülgatör ve gıda takviyelerinde fosfor kaynağı olarak kullanılır. Esas kullanımı bununla birlikte kozmetiktir. (diş macunu gibi). Ürün hayvan kemiklerinden yapılır, domuz ve sığır gibi. Müslümanlar, Yahudiler vejetaryanlar ve Hindular sakınmalıdır Carbon Black(Karbon siyahı)Renklendirici; mangal kömürü, kemik, et, kan, katı ve sıvı yağlardan elde edilir; reçel, jöle ve meyan kökünde kullanılır; kanserojen olma riskinin yanında hayvan kökenli olanları haram riski taşır. Çocuklar için tavsiye edilmez. Avustralya’da yalnızca bitkisel kökenli olanına izin verildi, Amerika’da yasaklandı.                      E310 Propyl GallateBu koruyucu, katı ve sıvı yağların bozulmasını önlemek için kullanılmaktadır. Bitkisel yağlarda, et ürünlerinde, dilimlenmiş patateslerde, hazır çorbalarda ve sakızlarda koruyucu katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Çoğunlukla BHA ve BHT katkı maddeleri ile birlikte kullanılır. Kansere sebep olabilir. Gastrit ve cilt tahrişine neden olabilir, kandaki hemoglobine zarar verdiği için bebek ve küçük çocuk gıdalarında izin verilmemiştir.  E320 BHA ve E321 BHTButillenmiş hidroksianisol(BHA) ve Butillenmiş hidroksitoluen(BHT) katı ve sıvı yağların bozulmasını, küflenmesini önlemek için kullanılmaktadır. Tahıl ve ürünlerinde, sakızlarda, bitkisel yağlarda, patates cipslerinde, tazeliğini muhafaza etmek için bazı paketlenmiş gıda maddelerinde kullanılmaktadır. Yapılan bazı çalışmalarda bu katkı maddesinin farelerde kansere sebep olduğu bildirilmiştir. Bebe mamalarında izin verilmemiştir, alerjik reaksiyon yapabilir, hiperaktiviteye, kanserojen, estrojen etkilere ve diğer olumsuzluklara sebep olabilir. Tükete geldiğiniz ürünlerin etiketinde bu katkı maddesinin kullanıldığı bilgisi varsa, bu katkı maddesini içermeyen bir başka marka ürünlere yönelmeniz sağlığınız için daha uygun olacaktır.  Mono- and Di-Glycerides of Fatty Acids (E471):E471 Mono ve digliseritler, E 471 kodu ile Birçok farklı üründe kullanılırlar. Homojenleştiricidir. Bitkisel ve hayvani kökenli olabilir. Gliserol ve doğal yağ asaitlerden elde edilen sentetik yağlar. Kimyasal olarak bileşiğin orijinini tayin emek mümkün değildir, ancak üretici firma bilebilir.  Hayvansal yağların da kullanılabildiği dikkate alınarak. Müslümanlar sakınmalıdır.    Polyglycerol Esters of Fatty Acids (E475):Yağ asitlerinin poligliserol esterleri, E475 kodu ile Fırın ürünlerinde  kullanılırlar. Homojenleştirici. Bitkisel ve hayvani kökenli olabilir. Poligliserol ve yağ asitlerinin bir kombinasyonundan oluşur. Şeker ve sentetik yağların esterleri. Gliserol ve doğal yağ asitlerinden oluşur. Kimyasal olarak bileşiğin orijinini tayin emek mümkün değildir, ancak üretici firma bilebilir.  Hayvansal yağların da kullanılabildiği dikkate alınarak. Müslümanlar, Museviler ve Vejeteryanlar sakınmalıdır.                                      

Çörek otu ölüm dışında her derde deva

12 Ocak 2024 at 17:49
Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafından övülmüş olan çörekotu bitkisi tam bir şifa kaynağıdır. Vücudumuz fıtrat gereği, doymamış yağ asitlerini üretemediğinden bu yağ asitlerini dışarıdan karşılamak zorundadır. Bu helal ve temiz nimetin olan çörek otonun bir gram yağı da bu açıdan bir günlük ihtiyacımızı karşılamak için yeterlidir. ÇÖREK OTUNUN DİĞER ETKİLERİ• Çörek otunda bulunan nigellon ve alfa-pinen gibi eterli yağlar, solunum borusunun genişleyip krampların giderilmesini sağlar. Ayrıca öksürüğü hafifletir. İltihap giderici, ağrı dindirici ve idrar söktürücü etkileri de mevcuttur. Düzenli kullanımda kan şekerini düşürücü etkisi vardır. • İçeriğinde bulunan B1, B2 ve B6 vitaminleri, pek çok enzimin üretiminde önemli rol oynar. Çünkü bunlar, savunma ablukalarını yok edip boyun altı bezini ve dolayısıyla da savunma sistemini güçlendirir. Folasidi vitamini ise, kalp ve tansiyon problemlerinin oluşma riskini en aza indirger. Bununla birlikte hücre yenilenmesinde de gereklidir. • Beta karotin, A, E ve C vitamini, selen gibi antioksitler vücudun savunma sistemini destekler. ayrıca içeriğinde bulunan selen, zehirli maddelerin vücuttan atmasında destek olur. ÇÖREK OTUNUN FAYDALARIBu kadar mükemmel olarak yaratılan çörek otu, bütün bu özellikleri ile: • Mikrop, virüs ve mantarlara karşı etkili bir savunma aracıdır. • İfraz boşaltıcı ve solunum borusunu genişleticidir. • Kan şekerini düşürür. • Damar hastalıklarını engeller. • İdrar söktürücü özelliği ile safrayı rahatlatır. • Vücuttaki zehirlerin atılmasını sağlar. • Hazmı kolaylaştırır. • Yaraların daha hızlı iyileşmesini ve hücrelerin yenilenmelerini hızlandırır. •Alerjiyi engeller. • Savunma sistemini dengeler. • Hormon sistemini ve ruh hâlini güçlendirir. ÖZEL HALLERDE FAYDALARI• Çörek otu, müzmin hastalıklarda şaşırtıcı derecede iyileşmeler sağlar. Çocuklarda özellikle sinir ve deri sorunlarına, astım ve alerji sorunlarına da çok iyi gelir. • Çörek otu ürünleri (yağ ve ezilmiş bal karışımlı) hamilelik döneminde oluşan şikayetleri en aza indirir. Yan etkisi olmayıp, hamilelik dönemindeki bayanlar ve bebeklerini ana sütüyle beslemeyi tercih edenler için sütün kalitesini arttırarak bebek için daha faydalı olmasını sağlar. • Egzamalı cilde sık sık çörek otu yağı tatbik edildiğinde deri hızlı iyileşir. Yine deri hastalıklarında mikrop öldürücü etkisi nedeniyle çok yararlıdır. BAZI HASTALIKLARDA ÇÖREK OTU• Hazımsızlık ve mide şişkinlikleri gibi sorunlarda çörek otunun etkisi eski zamanlardan beri bilinmektedir. • Hemoroite problemine iyi gelir, çünkü damarları güçlendirerek kan dolaşımını arttırır. • Romatizma, şeker hastalığı ve yüksek kolesterol gibi metabolik hastalıklar için çok etkilidir. • Kısırlık sorunlarında da yine etkili bir destekleyicidir. Çünkü çörek otu, cinsî hormonları düzenlemekte, bedenî ve ruhî olarak zindelik ve dinçlik vermektedir. • Çörek otu yağı kadınlardaki regl dönemi sancılarına ve diş ağrılarına karşı yine başarılı sonuçlar elde edilmektedir. SAĞLIKLI OLMAK İÇİN ÇÖREK KÜRÜİçeriğinde bulunanlarla savunma sistemine, metabolizmaya ve hormonlara iyi gelen çörek otu, vücudu toksinlerden arındırır, kan dolaşımını güçlendirir ve bağırsakların düzenli çalışmasını destekler. Cildi berraklaştırır. Düzgün bir cilde, parlak saç ve gözlere sebep olur. Sağlıklı ve hayat dolu bir görünüm oluşturur. Çörek otu savunma (immün) sistemini güçlendirdiğinden, kanser, AIDS gibi çağın hastalıklarına karşı tavsiye edilmektedir. Yine tansiyon ve ateş düşürücü ve doğal antibiyotik tesirleriyle yaygın hastalıklara da çare olmaktadır. Başta astım ve polen alerjisi olmak üzere alerjik hastalıklara, saç dökülmesi ve kepek gibi problemlere karşı da etkilidir. ÇÖREK OTU NASIL KULLANILIR?Kurutulan tohumlar baharat şeklinde, suda kaynatılarak ya da yağı çıkarılarak tüketilir. Güzel kokulu bir baharat olarak kullanımı çok yaygındır. Çörek otunun tohumlarından elde edilen çörek otu yağı saç dökülmesinde ve saçlı deride oluşan kepeğe karşı oldukça etkilidir. Sirke ile kaynatılıp gargara yapıldığında diş ağrılarına iyi gelir. Suyu ile sivilcelere pansuman yapıldığında sivilceler üzerinde etkili olduğu görülmüştür.  

Ölüm Dışında Her Derde Deva

12 Ocak 2024 at 17:49
Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafından övülmüş olan çörekotu bitkisi tam bir şifa kaynağıdır. Vücudumuz fıtrat gereği, doymamış yağ asitlerini üretemediğinden bu yağ asitlerini dışarıdan karşılamak zorundadır. Bu helal ve temiz nimetin olan çörek otonun bir gram yağı da bu açıdan bir günlük ihtiyacımızı karşılamak için yeterlidir. ÇÖREK OTUNUN DİĞER ETKİLERİ• Çörek otunda bulunan nigellon ve alfa-pinen gibi eterli yağlar, solunum borusunun genişleyip krampların giderilmesini sağlar. Ayrıca öksürüğü hafifletir. İltihap giderici, ağrı dindirici ve idrar söktürücü etkileri de mevcuttur. Düzenli kullanımda kan şekerini düşürücü etkisi vardır. • İçeriğinde bulunan B1, B2 ve B6 vitaminleri, pek çok enzimin üretiminde önemli rol oynar. Çünkü bunlar, savunma ablukalarını yok edip boyun altı bezini ve dolayısıyla da savunma sistemini güçlendirir. Folasidi vitamini ise, kalp ve tansiyon problemlerinin oluşma riskini en aza indirger. Bununla birlikte hücre yenilenmesinde de gereklidir. • Beta karotin, A, E ve C vitamini, selen gibi antioksitler vücudun savunma sistemini destekler. ayrıca içeriğinde bulunan selen, zehirli maddelerin vücuttan atmasında destek olur. ÇÖREK OTUNUN FAYDALARIBu kadar mükemmel olarak yaratılan çörek otu, bütün bu özellikleri ile: • Mikrop, virüs ve mantarlara karşı etkili bir savunma aracıdır. • İfraz boşaltıcı ve solunum borusunu genişleticidir. • Kan şekerini düşürür. • Damar hastalıklarını engeller. • İdrar söktürücü özelliği ile safrayı rahatlatır. • Vücuttaki zehirlerin atılmasını sağlar. • Hazmı kolaylaştırır. • Yaraların daha hızlı iyileşmesini ve hücrelerin yenilenmelerini hızlandırır. •Alerjiyi engeller. • Savunma sistemini dengeler. • Hormon sistemini ve ruh hâlini güçlendirir. ÖZEL HALLERDE FAYDALARI• Çörek otu, müzmin hastalıklarda şaşırtıcı derecede iyileşmeler sağlar. Çocuklarda özellikle sinir ve deri sorunlarına, astım ve alerji sorunlarına da çok iyi gelir. • Çörek otu ürünleri (yağ ve ezilmiş bal karışımlı) hamilelik döneminde oluşan şikayetleri en aza indirir. Yan etkisi olmayıp, hamilelik dönemindeki bayanlar ve bebeklerini ana sütüyle beslemeyi tercih edenler için sütün kalitesini arttırarak bebek için daha faydalı olmasını sağlar. • Egzamalı cilde sık sık çörek otu yağı tatbik edildiğinde deri hızlı iyileşir. Yine deri hastalıklarında mikrop öldürücü etkisi nedeniyle çok yararlıdır. BAZI HASTALIKLARDA ÇÖREK OTU• Hazımsızlık ve mide şişkinlikleri gibi sorunlarda çörek otunun etkisi eski zamanlardan beri bilinmektedir. • Hemoroite problemine iyi gelir, çünkü damarları güçlendirerek kan dolaşımını arttırır. • Romatizma, şeker hastalığı ve yüksek kolesterol gibi metabolik hastalıklar için çok etkilidir. • Kısırlık sorunlarında da yine etkili bir destekleyicidir. Çünkü çörek otu, cinsî hormonları düzenlemekte, bedenî ve ruhî olarak zindelik ve dinçlik vermektedir. • Çörek otu yağı kadınlardaki regl dönemi sancılarına ve diş ağrılarına karşı yine başarılı sonuçlar elde edilmektedir. SAĞLIKLI OLMAK İÇİN ÇÖREK KÜRÜİçeriğinde bulunanlarla savunma sistemine, metabolizmaya ve hormonlara iyi gelen çörek otu, vücudu toksinlerden arındırır, kan dolaşımını güçlendirir ve bağırsakların düzenli çalışmasını destekler. Cildi berraklaştırır. Düzgün bir cilde, parlak saç ve gözlere sebep olur. Sağlıklı ve hayat dolu bir görünüm oluşturur. Çörek otu savunma (immün) sistemini güçlendirdiğinden, kanser, AIDS gibi çağın hastalıklarına karşı tavsiye edilmektedir. Yine tansiyon ve ateş düşürücü ve doğal antibiyotik tesirleriyle yaygın hastalıklara da çare olmaktadır. Başta astım ve polen alerjisi olmak üzere alerjik hastalıklara, saç dökülmesi ve kepek gibi problemlere karşı da etkilidir. ÇÖREK OTU NASIL KULLANILIR?Kurutulan tohumlar baharat şeklinde, suda kaynatılarak ya da yağı çıkarılarak tüketilir. Güzel kokulu bir baharat olarak kullanımı çok yaygındır. Çörek otunun tohumlarından elde edilen çörek otu yağı saç dökülmesinde ve saçlı deride oluşan kepeğe karşı oldukça etkilidir. Sirke ile kaynatılıp gargara yapıldığında diş ağrılarına iyi gelir. Suyu ile sivilcelere pansuman yapıldığında sivilceler üzerinde etkili olduğu görülmüştür.  

“Uyku Benim Tutkum!” Samsung Başkan Yardımcısı Hon Pak ile Uyku Üzerine…

Tarafından: Ali Güngör
9 Ağustos 2023 at 14:58

Bundan 12 yıl kadar önce Technopat için teknoloji tutkunu sloganını ortaya attığımda bu tutku kavramı ve Enthusiasm üzerinden ifadenin çok yaygınlaşacağını tahmin ediyordum. Ancak Samsung Başkan Yardımcısı Hon Pak, “Uyku benim tutkum!” dediğinde girdiğim toplantı benim için çok daha eğlenceli hale geldi. Durun buraya nasıl geldik hemen anlatayım… Samsung’un Güney Kore davetiyle Seul şehrindeydik. Samsung […]

Devamı: “Uyku Benim Tutkum!” Samsung Başkan Yardımcısı Hon Pak ile Uyku Üzerine…
Kaynak Technopat

💾

Bundan 12 yıl kadar önce Technopat için teknoloji tutkunu sloganını ortaya attığımda bu tutku kavramı ve Enthusiasm üzerinden ifadenin çok
❌
❌